Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Daha önce hasım olan kişilerin tanıklığı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-12-2012, 16:18   #1
Avukat006

 
Varsayılan Daha önce hasım olan kişilerin tanıklığı

Tecrübeleriniz ışığında vereceğiniz cevaplar için teşekkür ederim

Davacı müvekkilim avukattır,daha önce baroya şikayet etmiş olduğu davalı avukatın baro nezdinde yapmış olduğu yazılı savunmada davacı müvekkilimi "pişkinlikle ve zorla duruşmaya" giren avukat olarak nitelendirmesi sonucu açmış olduğumuz hakaret davasında,davalı avukat,davacı avukatın eski müvekkili şimdi kendi müvekkili olan X şahsını tanık olarak göstermiştir.Ayrıca tanık olarak gösterilen bu X'de bu süreç içerisinde davacı avukatı baroya şikayet etmiş ve davacı avukatın aralarında ki müvekkil vekil ilşkisinde vekilin yani müvekkilimin kusuru olmadığına karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.Bu durumda hakaret davasında; davalı kendisinin yeni müvekkili derdest davasında vekili, davacının eski müvekkili,aynı zamanda baroya şikayette bulunun X şahsı davada tanık olarak gösterebilir mi,açık bir şekilde X şahsı isimli tanık ile davacının daha önce hasımlığı (baroya şikayet)mevcut iken bu tanıkların tanıklığının hakimlik tarafından itibar edilemeyeceğine ilişkin genel ya da benzer olaylı içtihat ya da görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim...
Old 14-12-2012, 17:08   #2
av.asli.d

 
Varsayılan

Aradaki husumetin varlığı kanıtlandığında hakimin tanıkları yeminsiz olarak dinlemesi gerektiği kanaatindeyim. Yeminsiz olarak dinlenen tanıkların beyanlarının da esasa alınması noktasında da takdir mahkemeye kalıyor tabii. Ancak Yargıtay'ın yeminle dinlenmiş tanığın beyanının, yeminsiz dinlenene göre daha üstün tutulması gerektiğine ilişkin vermiş olduğu kararları da gözardı etmemek lazım.
Old 14-12-2012, 17:47   #3
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukat006
Tecrübeleriniz ışığında vereceğiniz cevaplar için teşekkür ederim

Davacı müvekkilim avukattır,daha önce baroya şikayet etmiş olduğu davalı avukatın baro nezdinde yapmış olduğu yazılı savunmada davacı müvekkilimi "pişkinlikle ve zorla duruşmaya" giren avukat olarak nitelendirmesi sonucu açmış olduğumuz hakaret davasında,davalı avukat,davacı avukatın eski müvekkili şimdi kendi müvekkili olan X şahsını tanık olarak göstermiştir.Ayrıca tanık olarak gösterilen bu X'de bu süreç içerisinde davacı avukatı baroya şikayet etmiş ve davacı avukatın aralarında ki müvekkil vekil ilşkisinde vekilin yani müvekkilimin kusuru olmadığına karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.Bu durumda hakaret davasında; davalı kendisinin yeni müvekkili derdest davasında vekili, davacının eski müvekkili,aynı zamanda baroya şikayette bulunun X şahsı davada tanık olarak gösterebilir mi,açık bir şekilde X şahsı isimli tanık ile davacının daha önce hasımlığı (baroya şikayet)mevcut iken bu tanıkların tanıklığının hakimlik tarafından itibar edilemeyeceğine ilişkin genel ya da benzer olaylı içtihat ya da görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim...

"Aslolan tanığın doğruyu söylediğidir" şeklinde Yargıtay kararları bulunmaktadır. Ancak özellikle işçilik alacaklarına ilişkin davalarda işverene karşı dava açmış olan tanıkların ifadelerine itibar edilmemesi gerektiğini belirleyen kararlar da mevcuttur.

Olayınızda, tanığın davacıyla husumeti bulunduğu tartışmasızdır. Tanık dinlenir ama salt bu tanığın ifadesine dayanarak hüküm tesis edilemez, diye düşünmekteyim.
Old 01-02-2014, 08:46   #4
Meral83

 
Varsayılan

YHGK
Esas : 2006/4-304
Karar : 2006/311
Tarih : 24.05.2006
TANIKLARLA DAVALI ARASINDA HUSUMET BULUNMASI ( Davanın Kanıtlanması Yönünden )
MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Kişilik Haklarına Saldırı )
VEKALET ÜCRETİNE KATMA DEĞER VERGİSİ EKLENEREK HÜKÜM KURULMASI
TMK.24
KDV.20
BK.49
82An.73
1136 Sa.Ka.21
Kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkin davada;

Davalı aleyhine tanıklık eden Mustafa Özçimder, Mustafa Sağdıç ve Okşan Başoğlu ile davalı arasında çeşitli idari, hukuki ve cezai davaların bulunması sebebi ile husumet olduğu,
Bu halde bu tanık beyanlarına dayalı olarak hüküm kurmanın mümkün olmadığı,
Bu tanık beyanları dışında da davalının davaya konu mektubu gönderttiği yada gazete haberinin yapılmasını sağladığı yönünde bir bilgi yada belgenin bulunmadığı,
Kaldı ki davalının Kırıkkale Üniversitesi Rektörü imzası ile bir basın açıklaması ile yapılan yayınların gerçek olmadığını ifade ederek yayını kınadığı anlaşılmakla, yerel mahkemenin direnme kararının doğru olduğu sonucuna varılarak davanın ( REDDİNE ) ait ilk kararda direnilmesinde usul ve yasaya aykırılık yoktur.fk
DAVA VE KARAR:
Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

Ankara Asliye 18.Hukuk Mahkemesince davanın ( REDDİNE ) dair verilen 18.09.2003 tarih ve 2002/846-2003/757 sayılı

kararın tetkiki davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 21.09.2004 tarih ve 2004/325-10306 sayılı ilamı ile;

(...1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla kanuna uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davaya konu edilen gazetelerle ilgili temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Davaya konu edilen mektupla ilgili temyiz itirazına gelince;

Davacı, davalının "Deli Bedriye`nin Kırıkkale Maceraları" adlı mektubu davacıyı tanıyan kişilere yollattığını ve mektubun Milliyet Gazetesinde de yayınlandığını belirterek manevi tazminat istemiştir.

Yerel mahkemece dava konusu mektubun davalı tarafından gönderildiğinin kanıtlanmadığı gerekçesi ile istek reddedilmiştir.

Karar davacı yanca temyiz edilmiştir.

Davacı tanıklarının beyanları irdelendiğinde; tanık Mustafa Özçimder talimatla alınan beyanında: "...Bedriye Saraçoğlu Rektörlüğe aday olunca bu olaylar başlaması sebebiyle Rektörlük seçimleri sebebiyle basında çıkan yazıların ilişkili olduğuna inanıyorum. Rektörlük seçimleri ve adaylığı gündeme geldiği zaman gerek bir takım toplantı ve yazışmalarda üslubun hoş olmadığı biçiminde davalı Rektör Tahsin Nuri Durlu`yu hocam bu biçimde şeyler yakışmıyor biçiminde uyardım....Davalı tarafın bir toplantıda davacı tarafa kızdığını ve rencide ettiğine şahit oldum....Milliyet Gazetesinde yayınlanan bu mektubun Rektör tarafından verildiği yönünde hiçbir şey söyleyemem. Böyle bir görgü ve malumatım yoktur. Ancak bir toplantı esnasında gazetede çıkan Deli Bedriye`nin Kırıkkale maceraları deyimini bizzat davalının ağzından duydum. Yine o zaman Doçent olan Prof.Taner Pamukçu`nun varlığında davalının ağzından Bedriye hanımı odasında bir profesörle uygunsuz bir biçimde görmüşler ibaresini duydum" demiştir. Tanık Okşan Başoğlu 15.5.2003 tarihli celsedeki beyanında "Ben Kırıkkale Üniversitesi`nde Spor Yüksek Okulu müdürü idim. Rektör seçimlerinden evvel idi. Benden evvel davacı çıkmış ben girdim. Rektör Tahsin Nuri Durlu sinirli idi. Bir defterden bahsetti. Bedriye Hanımın günlüğünü odasında unuttuğunu, o defteri Bedriye Hanımın bu odada unuttuğunu bilmediğini ve kendisinin bu defteri sakladığını, Bedriye hanımın rektörlüğe aday olması halinde o defteri kullanacağını, zira o defterde Bedriye Hanımın bazı notları ve düşünceleri olduğunu söyledi ve bu anlatımları sırasında Bedriye Hanımı kastla salak kelimesini kullandı ve ilaveten Bedriye Hanıma karşı cephe alacağını söyledi. Bilahare rektörün odasında bulunduğum bir sırada telefon konuşmasına tanık oldum, çıkmak istedim, işaretle çıkmamamı bildirdi. Telefonda götürün verin dedi. Bana bakarak gülümseyip birkaç tarih sonra okursun dedi. Birkaç tarih sonra da yerel basında Deli Bedriye`nin Maceraları biçiminde yayınlar yapıldı. Bu yayınlar üzerine ben rektörün o konuşmasıyla bu yayınla ilgili konuşulduğu sonucuna vardım..." dediği görülmektedir.

Tanıkların yukarda açıklanan beyanları ve dava konusu mektubun davacının davalıya karşı rektörlüğe aday olmasından sonra gündeme gelmesi dikkate alındığında, bu mektubun davalı tarafından verildiği anlaşılmaktadır. Şu halde mahkemece yapılacak iş, anılan mektupta davacının kişilik haklarına saldırı olup olmadığı belirlenerek varılacak sonuca göre karar vermektir. Bu yön gözetilmeden yazılı gerekçe ile davanın reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

3- Mahkemece takdir edilen vekalet ücretine, katma değer vergisi eklenerek hüküm kurulmuştur. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi`nin 21. maddesinde; "bu tarifede yer alan ücretlere 3065 s. Kanun hükümleri gereği katma değer vergisi ayrıca ilave edilir". denilmekte ise de, 3065 s. Katma Değer Vergisi Yasası`nın 20/4. maddesinde, "belli bir tarifeye göre fiyatı tesbit edilen işler ile biletle tahsil edilen hallerde tarife ve bilet bedeli, katma değer vergisi dahil edilerek tesbit olunur ve vergi müşteriye ayrıca intikal ettirilmez." hükümü ile Anayasa`nın 73. maddesinde belirtilen "vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır." şeklindeki kanun maddelerinin bu düzenleniş biçimine karşın, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi`nin 21. maddesindeki düzenleme biçiminin yer almış bulunması, normlar arasında aykırılık yaratmıştır. Bu gibi durumlarda ve Yargılama Hukuku bakımından öncelikle göz önünde tutulacak hüküm, Anayasa kuralıdır. Yukarda yazılı olan Anayasa kuralına dayanılarak çıkarılan 3065 s. Kanunun 20/4. maddesinde, yukarda açıklandığı üzere, bu nitelikteki tarifelerde ön görülen miktarın içerisinde Katma Değer Vergisi`nin de bulunduğu, sair bir ifade ile Katma Değer Vergisi`nin, tarifede belirlenen miktar içerisinde yer aldığı belirtilmiştir. Şu durumda, kanun hükümü gözetildiğinde, tarifedeki ücrete ayrıca Katma Değer Vergisi`nin eklenmemesi gerektiği kabul edilmek gerekir.

Mahkemenin yukarda yazılı olan kanuni düzenlemeleri gözetmeden, tarifede belirlenen ücrete ayrıca Katma Değer Vergisi eklenmesi şeklinde vardığı sonuç doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Dava, kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı, 20.04.1999 gününde Kırıkkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine dekan olarak atandığını, 2002 yılında yapılacak rektörlük seçimlerinde kendisine rakip olacağını düşünen davalı rektörün kendisi aleyhine çeşitli idari soruşturmalar başlattığını, cezalar verdiğini, bu işlemlerin kendisi tarafından açılan iptal davaları neticesinde Kırıkkale İdare Mahkemesince iptal edildiğini, yerel basın kanalı ile yaptığı haksız suçlamalarında Anadolu`nun Birikimi Bayrak Gazetesine gerçeğe aykırı bilgi ve belgeler vererek kendisi aleyhine kampanya başlattığını ve yürüttüğünü, öte yandan rektörlük seçimlerine yakın bir tarihte "Deli Bedriye`nin Kırıkkale Maceraları" adlı mektubun davalının talimatı ile birçok kişiye yollandığını ve Milliyet Gazetesinde yayınlandığını bu durumun kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek, 50.000.000.000 TL. manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, asıl davacının çeşitli konuşmalarında kendisini karalamaya "Cumhuriyet Düşmanı" gibi göstermeye çalıştığını, davacının iddialarının doğru olmadığını, verilen haberin gizlilik niteliği taşımadığını, davacının devamsızlığının herkesçe bilinen bir olay olduğunu, sözü edilen mektubun kendisi tarafından gönderildiği iddiasının gerçek dışı olup, bu mektup olayını bir basın açıklaması ile kınadığını savunarak, davanın ( REDDİNE ) karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemece; Milliyet Gazetesinde çıkan haberin davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ancak bu mektubun davalı rektör tarafından gönderildiği yolunda kesin bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı, dinlenen tanıkların da o yolda bir bilgilerinin bulunmadığını anlattıkları, davalı rektörün iddialarla ilgili asılsız haberi basın toplantısı ile kınadığı, davalı aleyhine tanıklık yapan Mustafa Sağdıç ve Okşan Başoğlu ile davalı arasında çeşitli idari ve cezai davaların görüldüğü, hasım durumunda bulunmaları sebebi ile beyanlarına itibar etmenin mümkün olmadığı, bu halde davacı aleyhine gazetelerde yapılan yayınların davalı tarafından gazeteye gönderildiği ve gazetelerin davalı tarafından yönlendirildiği hakkında yeterli delil bulunmadığı sonucuna varılarak, kanıtlanamayan davanın ( REDDİNE ) karar verilmiştir.

Özel Dairece; Özellikle davacı tanıklarının beyanları irdelenerek, buna göre dava konusu mektubun davacının davalıya karşı rektörlüğe aday olmasından sonra gündeme gelmesi dikkate alındığında, bu mektubun davalı tarafından verildiğinin anlaşıldığı açıklanarak, mektupta davacının kişilik haklarına saldırı olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Davalı vekilince yapılan karar düzeltme istemi de reddedilmiştir.

Yerel mahkemece; "Önceki gerekçelerle ve Özel Daire ilamında beyanları esas alınan davacı tanıklarının her biri ile ayrı ayrı davalı arasında idari, hukuki ve cezai davalar görülmesi sebebiyle husumet bulunduğu ayrıntılı olarak açıklanıp, bu tanıkların beyanlarına itibar edilemeyeceği sonucuna varılarak davanın ( REDDİNE ) ait ilk kararda direnilmiştir.

Kişilik haklarına saldırının koşul ve kapsamı, M.Y.nın 24. maddesinde belirtilmiştir. Borçlar Kanununun 49. maddesinde ise saldırının varlığı halinde yaptırımı düzenleme altına alınmıştır. Her iki maddenin temel öğesi hukuka aykırılıktır. Eylemin hukuka aykırılığının varlığı için öze ve biçime ait koşulların irdelenmesi gerekmektedir. Öze ait koşullar; gerçeklik, güncellik ve kamu yararıdır. Kamu yararı öğesi, toplumsal ilgi olarak da tanımlanabilir. Biçime ait koşul ise, anlatımda ve konunun sergilenişindeki ölçülüktür.

Somut olayda; davaya konu mektupta ve mektubun yayınlandığı gazetede geçen ibareler değerlendirildiğinde özellikle gerçeklik unsuru yönünden ve anlatım ile konunun sergilenişindeki ölçülülük açısından hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiği ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu yerel mahkemenin kabulündedir. Ne var ki, sözü edilen mektubun çeşitli kişilere gönderilmesinde ve Milliyet Gazetesinde yayınlanmasında davalının rolünün bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur.

Dosyadaki belge ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde sözü edilen mektubun davalının talimatı ile dağıtılıp yayınlandığı konusunda davacı tanıkları Mustafa Özçimder, Mustafa Sağdıç ve Okşan Başoğlu`nun beyanları dışında başkaca bir delil bulunmamaktadır.

Yerel mahkeme, davacı ile bu tanıklar arasında husumet bulunması sebebi ile beyanlarına itibar edilemeyeceği görüşünde olup, Özel Daire ise, bu tanıkların beyanlarını esas alma düşüncesindedir.

Bu halde uyuşmazlığın çözümü için, tanıklarla davacı arasındaki ilişkilerin irdelenmesi zorunlu bulunmaktadır.

Tanık Mustafa Özçimder Kırıkkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi olup, Nisan 2001 gününde fakülteye hassas terazi alımı sırasında sahtecilik yapıldığı iddiası ile hakkında idari soruşturma açılmış, disiplin cezası verilmiş, tanık bu cezanın iptali için Kırıkkale İdare Mahkemesine dava açmış, mahkemece verilen red kararını Danıştay 2.Dairesi bozmuştur. Öte yandan aynı olay sebebi ile aralarında davalı rektöründe bulunduğu disiplin kurulu kararı ile hakkında son soruşturmanın açılması kararı verilmiş, bu işlemin iptali için açılan idari dava reddedilip, Danıştay 2.Dairesince onanmıştır. Arkasından tanığın terazi alımındaki eylem ve işlemi sebebiyle Kırıkkale 1.Asliye Ceza Mahkemesinde hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan ceza davası açılmıştır.

Tanık Mustafa Sağdıç yerel Anadolu`nun Birikimi Bayrak Gazetesinin imtiyaz sahibi olup, hakkında davalı Tahsin Nuri Durlu aleyhine 03.11.1998, 31.12.1998, 04.01.1999 ve 06.01.1999 tarihlerinde yaptığı yayınlarla basın yoluyla hakaret ettiği iddiasıyla cezalandırılması için Kırıkkale 2.Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmış, bu davaya davalı müdahil olarak katılmış, sonuçta 20.09.2005 tarih ve 1998/647 Esas, 2005/606 Karar s. mahkeme ilamı ile sanık Mustafa Sağdıç`ın cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Tanık Okşan Başoğlu, Kırıkkale Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Müdürü olarak görev yapmış ve bu görevi sebebiyle hakkında birçok adli ve idari soruşturmalar açılmıştır. Şöyleki, Okşan Başoğlu aleyhine davalı Tahsin Nuri Durlu tarafından kişilik haklarına saldırı da bulunduğu iddiası ile Ankara 17.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/581 E. s. dosyasında açılan davada Okşan Başoğlu`nun Cumhuriyet Savcılığına verdiği şikayet dilekçesi ile T.Nuri Durlu`ya hakaret ettiği ve kişilik haklarına saldırıda bulunduğu anlaşılarak 4.000 YTL.manevi tazminata hükmedilmiştir. Okşan Başoğlu davalı T.Nuri Durlu aleyhine Ankara 12.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/873 E. s. dosyasında manevi tazminat davası açmış, mahkeme 31.12.2003 tarih ve 2003/1074 K. s. ilamı ile "başka mahkemelerde aynı davalı aleyhine dava açan ve bu sebeple aralarında husumet bulunan tanıkların beyanlarına itibar edilemez" gerekçesi ile davanın ( REDDİNE ) karar vermiş, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi bu kararı onamıştır.

Tanık Okşan Başoğlu`nun Beden Eğitim ve Spor Yüksek Okulu Müdürü olarak görev yaptığı sırada, 2002 yılı Eylül ayında öğrenci alımı için yapılan sınavlarda çeşitli yolsuzluklar yaptığı iddiası ile hakkında pek çok kez idari soruşturma açılıp, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve kamu görevinden çıkarma gibi değişik disiplin cezaları uygulanmış, bu işlemlerin iptali için açılan idari davaların pek çoğu redle neticelenmiş, bu sebeplerle hakkında lüzumu muhakeme kararı verilmiş ve Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesinde sahtecilik suçundan kamu davası açılıp, sanık Okşan Başoğlu`nun cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Yukarıda sözü edilen 12.Asliye Hukuk Mahkemesinde Okşan Başoğlu tarafından açılan davada olduğu gibi, Mustafa Osman Gerçekerol tarafından Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2002/808 Esas s. dosyada ve Mesut Hacı Salihoğlu tarafından Ankara 6.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2002/807 Esas s. dosyada da davalı T.Nuri Durlu aleyhine açılan manevi tazminat davalarında tanıklarla davalı arasında görülen davalar sebebi ile tanıklar ile davalı arasında husumet bulunduğundan, tanıkların beyanlarına itibar edilemeyeceği gerekçesi ile, açılan manevi tazminat davalarının ( REDDİNE ) karar verilmiş, Yargıtay 4.Hukuk Dairesince bu kararlar onanarak kesinleşmiştir.

Hal böyle olunca, davalı aleyhine tanıklık eden Mustafa Özçimder, Mustafa Sağdıç ve Okşan Başoğlu ile davalı arasında çeşitli idari, hukuki ve cezai davaların bulunması sebebi ile husumet olduğu, bu halde bu tanık beyanlarına dayalı olarak hüküm kurmanın mümkün olmadığı, bu tanık beyanları dışında da davalının davaya konu mektubu gönderttiği yada gazete haberinin yapılmasını sağladığı yönünde bir bilgi yada belgenin bulunmadığı, kaldı ki davalının Kırıkkale Üniversitesi Rektörü imzası ile bir basın açıklaması ile yapılan yayınların gerçek olmadığını ifade ederek yayını kınadığı anlaşılmakla, yerel mahkemenin direnme kararının doğru olduğu sonucuna varılmıştır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarda açıklanan sebeplerden ( ONANMASINA ),oybirliğiyle kabul edildi.
YHGK 24.05.2006 E.2006/4-304 - K.2006/311
____________ oOo ____________
Paketler;
Tüm Mevzuat
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Cİnsel Tacİze UĞrayan İŞÇİnİn TanikliĞi av_ayşe Meslektaşların Soruları 1 26-04-2011 11:26
GÖÇmen KİŞİlerİn Veraset Belgesİ Av.Ömer Faruk Meslektaşların Soruları 0 16-06-2010 13:32
KİŞİlerİn Huzur Ve Sukununu Bozma Av. Bahadır ÖZTÜRK Meslektaşların Soruları 5 06-11-2009 16:42
257/1 Dekİ KİŞİlerİn MaĞdurİyetİnİn Kapsami Nedİr? ENGİN YURTBAY Meslektaşların Soruları 3 03-11-2008 18:50
İlgİnÇ Bİr Soru-konu SÖzleŞmesİz Daİre Alan KİŞİlerİn MaĞdurİyetlerİ.. MASSAN Meslektaşların Soruları 15 28-11-2007 16:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,15735102 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.