11-05-2003, 01:52 | #1 |
|
Anneler Gününde Bazı Anneleri Protesto Ediyorum.....
Bu gün anneler günü.Ama bazı anneleri protesto etmekten kendimi alıkoyamıyorum.Biliyoruz kadınlar şiddet mağduru,fakat yine biliyoruz ki kadınlar bir yandan da bazen şiddetin kaynağı.Şiddete maruz kalmanın,şiddet uygulama biçimleri konusunda olumsuz bir öğrenme sağladığını düşünüyorum.
Kadın şiddetinin yöneldiği yer ise ilk çocuklar.Çocuk doğurmanın o çocuğa karşı,her türlü davranışı geliştirmek hakkını verdiğini düşünen bir kültürel anlayış yasa dinlemiyor.Annelerin (Tabi herkesin)çocukları dövmesinin yasak olabileceği hiç de bilinen bir bilgi değil. Her gün sayısız çocuğa şiddet uygulandığını bilmek içimi acıtıyor..Şiddet uygulayanların da içinin acımasını ,olmazsa çocukları koruyan yasaların "hemen,gecikmeden,her zaman" uygulanmasını diliyorum. Saygılar |
12-05-2003, 10:46 | #2 |
|
Bu bir döngüdür...
Merhaba !
Anneler günü vesilesi ile sayın hykayar güzel bir konuyu gündeme getirmiş bulunuyor. Şiddet mağduru kadınların, mağdur oldukları olguyu çevrelerine nasıl da yansıttığını pek çok örnekle görmek mümkün.. Bence bu insan psikolojisinin getirdiği bir durum. Ben çektim o da çeksin mantığı.... Bir annenin kendi vucudundan meydana getirdiği ve gözünün bebeği gibi baktığını düşündüğümüz yavrusuna şiddet uygulamasının mantığı nedir ? Bakınız bu konuda yapılan araştırmalar genellikle ekonomik sorunlar yaşayan, yaşamın yükünün büyük bir bölümü omuzlarına yüklenmiş, konuşmaları dinlenmeyen, kendini ifade edemeyen kadınların çocuklarına daha çok şiddet gösterdiği yönünde.. Bunların herbiri aslında toplumun sağlığı için birer tehdit.. Bir kısır döngüdür bu yaşanan.... Gençken anne dayağı yiyen, baba baskısı ile büyüyen, evlendiğinde koca hegamonyası altında ezilen kadın, kendinden daha güçsüz gördüğü tek varlık üzerinde otorite denemeleri yapmakta... Sorun bir çember gibi dönmekte ve hep aynı noktaya gelmekte... Sanıyorum bunun tek çözümü, aile eğitimini ciddiye almakla mümkün... Bireylerin herbirinin kişiliklerine saygı gösterilmesi gerektiği, toplumun en küçük birimi olan ailede başlamalı ve öğretilmeli.. Uzun soluklu ciddi bir eğitim olmalı bu... Öyle iki aylık kurslar şeklinde olmamalı.... Böylece belki gelecekteki nesillerin daha saygılı ve şiddet eğiliminden uzak yaşamaları sağlanabilir. Saygılarımla.... |
12-05-2003, 13:27 | #3 |
|
BENCE ANNELER GÜNÜNE KARIŞMAYIN
“Dün anneler günüydü.” Ülkenin her yanında anneler çocuklarından aldıkları küçük, büyük hediyelerle mutlu oldular.
“Bingöl’ün anneleri ise çocuklarını gece soğuktan gündüz sıcaktan korumak için çırpındı durdu.” Kol kanat gereceği çocuğunun olması en büyük hediyeydi Bingölün annelerine. Çünkü bir çok annenin sarıp sarmalayacağı, kokusunu duyduğunda yüreğinin ferahlayacağı, dokunduğunda sevgisini akıtacağı bir çocuğu yoktu artık. “Çeltiksuyu’nda poşetler içinde alınan çocukların anneleri için dün ayrı bir mahşerdi. Anneler meydana gelen sonuçtan en az sorumlu olması gereken insanlar olmasına rağmen bu sonuçlara en acı biçimde katlanmak da onlara düştü. “Çalmayan, çarpmayan, hırsızlık, müteahhitlik, kontrolörlük yapmayan, ihalelere girmeyen, mecliste bile doğru dürüst temsil edilmedikleri için yapılan hırsızlığın altyapısını oluşturan yasalarda herhangi bir katkısı olmayan anneler depremin acısına en çok katlananlar oldu.” ; En çok onların yürekleri parçalandı. Kaç yaşında olursa olsun ölen her küçüğün, büyüğün önce annesi döktü gözyaşlarını çocuklarını verdikleri toprağa. Oysa anneler yoktu bu sorumsuzluk zincirinin hiçbir yerinde. “Sorumsuz babalar çizmişti bu tabloyu. Çürük binaların bir yerlerinde ya babaların yada baba olacakların imzası vardı.” Etriye’ye düğümü doğru dürüst atmayan işçi babaydı. Harca 25 cm’lik taşı koyup bu harcı kolona döken işçi de babaydı. Sulamayı ihmal eden, demiri çimentoyu çalanda bir babaydı. Yada en kötü ihtimalde baba adayıydı. Ancak anne veya anne adayı değildi. “Bir tane anne yapsatçı var mı Bingöl’de? Veya kalıpçı, veya demirci ?” Yok. “Çürüklerin hiçbir yerinde kadın parmağı, anne parmağı yok.” Kadınlar daha çok insan bizden. Biz erkeklerden daha fazla insanlar. İnsan tanımın içinde barındırdığı kavramların bayraktarlığını kadınlar yapıyor hala. Bizler güç, para, iktidar mücadelesi içinde, insan olmanın bir çok gereğini görmezden gelerek yaşamı böylesine çirkin hale getirirken anneler sadece bizler için kaygılandılar, bizlerle birlikte sevindiler ve bizden çok üzüldüler. Deprem anında zifir karanlıkta sarsılırken “çocuklarım” diye çığlıklar atan eşim de bir anneydi. Ben üzerimize gelen kitaplıktan korunmaya çalışırken o “çocuklarım” diye feryat ediyor çocukların odasına yetişmeye çalışıyordu. Hava aydınlandıktan sonra girdiğimiz evde çocukların yataklarının üstüne yıkılmış duvarın karşısında şoka giren de oydu. Kırılan dökülen eşyalar hiçbir anlam ifade etmezken, ve çocuklarımızla birlikte sağ salim kurtulmuş olmamıza rağmen onların yataklarının üzerine duvarın yıkılmış olması tek başına paramparça olmasına yetmişti. O anneydi. Ben ise baba. Bütün yanlışların bir yerinde mutlak olarak sorumluluğu olan binlerce babadan biriydim. “Babalar gününün kaldırılması gerektiğine inanıyorum.” Anneler gününde bir baba olarak bunu teklif ediyorum. “Annelerin tam aksine babalar herhangi bir günü hakketmiyor ülkede.” Bütün annelere saygılar, sevgiler sunuyorum. Keşke dünyayı siz yönetseydiniz. Keşke kadınlar yaşamın bu denli kıyısında kalmasalardı. Eminim ki dünya o zaman daha yaşanılır bir yer olurdu. |
12-05-2003, 21:54 | #4 |
|
Konuya mail yolu ile katılan Neşe Sönmez'in yanıtı izni ile forum alanına taşınmıştır.
------------------------------------------------------------------------------------ Selam, Kadınların şiddet ve baskıya karşı "doğal bir bağışıklık" taşımadıklarını düşünenlerdenim. Cinsel sömürü ve her tür şiddet mağduru kadınların, şiddet-baskı-cinsiyetçi temelli bir sistemin taşıyıcı, sürdürücü ve uygulayıcı öznesi olması, feminist hareketin ilgi alanlarının başında olsa gerek. Kendisine uygulanan şiddet ve baskıya bile karşı çıkarken "korunma refleksi" dışında başka bir "farkındalığa" ihtiyaç duyan biz kadınların, şiddet-zor-iktidar-cinsiyetçilikten arındırılmış ilişkiler kurması ve sürdürmesi ayrı bir farkındalığı zorunlu kılmıyor mu. Çoğul hayatlar sürdürdüğümüzü düşünürsek, sadece bizim farkında olmamız da yetmiyor aslında. Büyükannelerimiz, annelerimiz değil mi, baba, koca, amca, abi, devlet baskısı altında ezildiği halde kızlarını, oğullarını, torunlarını, hem erkek şiddetinden korumaya çalışıp hem de öğrendikleri hatta "geliştirdikleri" binbir türlü baskı ve şiddet yöntemleriyle yetiştirenler.. Ya da biz değil miyiz, "feminist, antimilitarist, antikapitalistiz" derken, kendi kendimizi, kızkardeşimiz, arkadaşımız, yoldaşımız, komşumuz, sevgilimiz, çocuğumuz, "polisimiz" karşısında farklı anlarda ve farklı gerekçelerle öfke-çaresizlik-savunma (ne derseniz artık) temelli şiddet duygularıyla boğuşurken bulanlar... Demem o ki, kadına yönelik her tür şiddet,sömürü ve baskıya karşı mücadeleyi bir an bile unutmadan, erkek egemen cinsiyetçi sistemi sorgularken, aynayı kendimize, içimize, kadınlara tutmaktan da korkmayalım... Sevgiler Neşe |
12-05-2003, 22:01 | #5 |
|
Selal Tımonen 'in mail grubuna gönderdiği yanıt,izni ile forum alanına taşınmıştır.
------------------------------------------------------------------------------- Merhabalar,ben Finlandiyada bir yabanci ile ( Finli)evliyim uzun yillar burada yasadim ve universiyede PHD mi tamamlamak uzereyim.Uzun zamandir sitenizdeyim ve bugune dek karismadim ancak bu konuda susamayacagimi hissettim. Bizim yasadigimiz yerde ve diger avrupa ulkelerinde oldugu gibi; Aile planlamasi yaparken yasalarin size getirdigi yukumlulukleri goz onunde bulundurmazsaniz bu ulkede cocuk sahibi olmaniz cok zor.Oldugu zamansa; 1- 18 yasina kadar onu besleyip egitim masraflarini karsilayip egitmek zorundasin. 2- 16 yasindan once cocuklarini evde yanliz (overnight) birakamazsin.Yasal yukumlulugun var. 3- Cocugunu dovemezsin hapislerde curursun, 4- Butun bunlarin haricinde cocugunu seviyorsan ona guzel seyler ogretebilirsin,SEVGI gibi!! ´SAYGI gibi. bu sekilde topluma saglikli duygusalari zedelenmemis cocuk yetistirdigimizi dusunuyoruz.Onlara guzel bir gelecek hazirlamak ,kendi kararlarini uygulamalari icin gereken yolu aciyoruz.Bu yolu dayak ve kaba kuvvetle karartmaya ,gelecegini olumsuz etkilemeye kimsenin hakki yok diye dusunuyorum. Ofkemi bagislayin. SELAL TIMONEN |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Hala bizimleyken..(Anneler Günü) | Cest la vie | Site Lokali | 6 | 12-05-2009 18:49 |
Anneler Günü | Refya | Site Lokali | 6 | 09-05-2003 08:05 |
Anneler Günü | Av.Mehmet Saim Dikici | Site Lokali | 2 | 12-05-2002 18:19 |
Anlayamadığım Bazı Yorumlar(Kira) | öncü | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 02-03-2002 01:28 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |