25-05-2002, 09:54 | #1 |
|
Kitap Keyfi:))
'Karıncanın Su İçtiği' adlı romanında salt iyi insanların yaşadığı, cennet gibi bir adayı anlatan Yaşar Kemal, dünyanın, tüm insanlığın doğa kırımına karşı bilinçlenmesi gerektiğini söylüyor:
"İnsanlar doğa kırımına karşı bir bilinçlensin. Doğa yok olunca soyumuzun da biteceğini bir bilsin, buna inansın, sen bendeki sevinci gör. O zaman mutluluğun resmi de yapılır, romanı da yazılır, türküleri de söylenir." Radikal kitap eki 16.05.2002 |
07-04-2003, 22:17 | #2 |
|
Kitap Keyfi:))
Seni diğerinden farksız yapmaya
Bütün gücü ile gece gündüz çalışan bir dünyada, Kendin olarak kalabilmek, Dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Anlamlı ve coşkulu yaşam içim SAVAŞÇI kitabının arkayüzünde bu satırları buldum.Doğan Cüceloğlundan bir çalışma.Yeni keşfettim.Kitabı sevdim Bir de Jung 'un şu satırlarını sevdim; "Kendi kalbine bakamayanın yaşamı bulanıktır;kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir.Dışarıya bakan rüya görür,hayal dünyasında kaybolur,içeriye bakan uyanır,kendini keşfeder" Paylaşmak istedim..Sevgiler |
07-05-2003, 14:03 | #3 |
|
Bizden de sevgiler. Teşekkür ederiz.
|
05-08-2003, 13:21 | #4 |
|
AVUKAT OLACAKTI MUHTEREM
AVUKAT OLACAKTI MUHTEREM-Kadir Şinas-Okuyan Us Yayınları
Adaletin kılıcı,bıçağı,silahı...Hayır! Adaletin terazisi.Kefelerdeki ağırlıklar farklı...Ağırlıklaarı eşitlemek ya da teraziyi tüm ağırlıklardan kurtarmak gerek... Adalet arayışı kişinin kendisini yok yere savunmasıdır kimi zaman,yıpraıcı ve anlamsız.Bu anlamsızlığın içinde bulur hukukçu kendini.Görev :Anlamsız gibi görünene anlam vermek ve kazandırmaktır.Davalıyı,davacıyı,hakimi,koridorlar ı adaletl kimi zaman mahkemelik olan bir avukatın macerası... Bu yazılarda adliyenin camlarından konfetiler atılıyor bazeeen,bazen cam kırıklarından başka bir şey girmiyor içeri.Mizah,bu sorunu kavramanın,acı gülümsemelerin ve denetimsiz kahkahaların kaynağı.Bir avukatın meslek yaşamındaki ayrıntılar,karanlık koridor serüvenleri ve adaletin açmazlarından bunalmışlığını kapsamaz yanlız.Hukuk Şeysi'nde koridorlarda yankılanan çıldırtıcı çığlıkları,kahkahaları ve fısıltıları duyacaksınız.Cübbesiyle koridorlarda yürüyen bu adalet savaşçısı,kimsenin görmediği bir anda size göz kırpıyor... Keyifle okunacak bir kitap) Paylaşmak istedim..Sevgiler) |
05-08-2003, 23:17 | #5 |
|
Geri Döneceksin-Maeve Binchy
Geri Döneceksin-Maeve Binchy
Yanlız Kadınlar Sokağı ve İtalyanca Aşk Başkadır'ın yazarı Maeve Binchy 'nin yeni romanı.Bütün dünyadan sonra Türk okurunu da fetheden ve kitapları haftalarca "çok satanlar" listesinden düşmeyen Maeve Binchy'den rüya gibi bir kitap daha... ABD'de yüzyılın 100 yazarı arasında yer alan İrlandalı yazar Maeve Binchy Geri Döneceksin'de okurlarını hayal kırıklığına uğratmıyor,kadınların yalnızlıklarını,umutlarını,aşklarına sahip çıkışlarını,hayata karşı direnişlerini ortaya koyuyor.Onun kahramanları her şeye rağmen gözyaşlarını arkada bırakarak yaşamayı sürdürüyor.. Doğan Kitap Paylaşmak istedim..Sevgiler) |
06-08-2003, 10:46 | #6 |
|
İstanbul'un Kuytu Köşeleri
İstanbul'un Kuytu Köşeleri
"İstanbul,nüfusu 50 yılda 20 misline patlayan bir dünya şehri.Tarihte bu büyümenin benzeri görülmemiş.Doğu Roma ve Osmanlı İmparatorluğu sentezinden Anadolu kasabaları çeşitlemesine dönmüş.Gökdelenleri ve boğaziçi köprülerini takıp takıştırmaktan vazgeçmeden...Şehirler toplumların aynası. Yine de güzellikleri ve sihri yok edilemeyen Karadeniz,Marmara ve Boğaziçi doğa biçimlenmeleri hazine değerinde bir yaşama mozaiği seyrettiriyor" İstanbul'un Kuytu Köşeleri ile Narlıkapı'dan Yeşilköy'e Boğaziçi kıyılarını da dolaşarak/okuyarak "tarih içinde" bir şehir turu yapma fırsatı bulacaksınız.Her kuytu köşede Aydın Boysan'ın vazgeçilmez mekanları,dost sohbetleri ve anıları size rehberlik edecek. Yüzler ve Yürekler 'de(YKY,2000) yüreğindeki insanları anlatmıştı Aydın Boysan,bu kez yine kendine özgü anlatımıyla kimi zaman neşelendirerek,kimi zaman düşündürerek,istanbul'un kuytu köşelerini-gözdelikten kuytuluğa geçişteki acılarını da -anlatıyor YKY Paylaşmak İstadım,Sevgiler)) |
15-08-2003, 10:05 | #7 |
|
Zeliha Midilli' nin 3 kitaptan oluşan; "Bir Balkan Şarkısı, Saranda" adlı romanını herkese tavsiye ederim. Balkan tarihi ve aşkların iç içe girdiği, şiir tadında bir kitap. Dili biraz eski olabilir lakin ayrı bir tat veriyor romana. Ruhunuzu dinlendirmek için okuyabilirsiniz.
Bu arada; sayıları zaten çok az olan kitapçılardan bir tanesi daha kapandı. Oysa, koca koca alışveriş merkezlerinde, huzur bulduğum tek yerdi kitapçım. İçim sızladı, sanki yüreğimin bir parçası uçtu gitti. Gözümüz aydın yerine butik açacaklarmış.... Çook üzgünüm çokkk ..... Paylaşmak istedim. Sevgilerimle Şenay |
25-01-2004, 20:16 | #8 |
|
" Eğer bir daha kapılar yüzüne kapanacak olursa,kendi kendine
hayatının sona ermediğini tekrar et.Sona eren hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzeredir.O zaman bir gemiye bin,seni bekleyen bir kent vardır" Amin Maalouf Tanios Kayası Çeviren Esin Talü-Çelikkan YKY |
09-02-2004, 22:53 | #9 |
|
Da Vinci Şifresi
Da Vinci Şifresi
Harvard Üniversitesi simgebilim profesörü Robert Langdon,Paris'te iş gezisindeyken bir gece yarısı Louvre'un yaşlı müdürünün müzede ölü bulunduğu haberini alır.Langdon ve yetenekli kritoloji uzmanı Sophie Neveu cesedin yanına ulaştıklarında anlaşılmaz bir takım izlerin varlığını tespit ederler. Sözkonusu izlerin ne anlama geldiğini araştırırlarken garip bir esrar perdesinin aralandığını ve ipuçlarının onları Da Vinci'nin tablosuna götürdüğünü kaşfedip şaşkına dönerler.Büyük usta sırrını herkesin görebileceği bir yere,ünlü bir eserin içine gizlemiştir. Langdon bu garip bağlantıyı çözdüğünde kendini tehlikeli bir sırrın içinde bulur.Aydınlatmaya çalıştıkları bu sırrın yüzyıllardır tarihin karanlık satırlarında gizlendiğinden şüphelenirler.Ancak,Langdon ile Neveu,Londra ve Paris sokaklarında atacakları her adımı önceden bilen zeki ve esrargeniz bir adamla karşıkarşıyadırlar.Eğer bu karmaşık bilmeceyi çözmezlerse pek çok sır gibi bu da sonsuza dek ortadan kaybolcaktır. Dan Brown Altın Kitaplar Türkçesi:Petek Demir |
11-02-2004, 18:52 | #10 |
|
ÇADOR
"Bazı insanların hayatında bazı ölümler geri dönülmez değişikliklere yol açar;bir daha hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağı değişikliklere...Herkesin hayatında da böyle olduğu sanılır.Hayır,herkesin hayatında böyle olmaz.Bazıları hayatlarından eksilenlerin yasını tuttuktan sonra,geriye dönüp kaldıkları yerden aynen sürdürürler hayatlarını.Daha kalpsiz olduklarından değil,yalnızca böyle olduklarındandır bu.Kimileriyse yas tutmayı bilmez.Ya hiç yas tutmazlar,ya da bütün ömürlerini tuttukları yasa çevirirler;bu sefer de geriye hayat kalmaz"
Murathan MUngan ÇADOR Metis Edebiyat |
14-03-2004, 04:20 | #11 |
|
Bedreddin yiğitleri kayalardan ufka baktılar.
Gitgide yaklaşıyordu bu toprağın sonu fermanlı bir ölüm kuşunun kanatlarıyla. Oysa ki onlar bu toprağı, bu kayalardan bakanlar, onu, üzümü, inciri, narı, tüyleri baldan sarı, sütleri baldan koyu davarları, ince belli, aslan yeleli atlarıyla duvarsız ve sınırsız bir kardeş sofrası gibi açmıştılar Nazım'ın Şeyh Bedreddin Destanı'nın yukarıya aldığım kısmında "duvarsız ve sınırsız bir kardeş sofrası" olarak tanımlanan Ortaklar Komünü'nü mutlaka bilmeli, öğrenmeliyiz. Bununla ilgili Erol Toy'un Azap Ortakları adlı 3 ciltlik romanını herkese öneririm. |
20-07-2004, 23:33 | #12 |
|
Erkeklerin Hikayeleri
Erkeklerin bağımsızlık merakları,serüven tutkuları,sevgi gereksinimleri,sahiplenme istekleri,bağlanma korkuları,toplumsal rolleri ve birlikteliğin tuzaklarından kalkarak çoğaltılabilecek nice durumun yarattığı iki cins arasındaki ezeli sorunlar içinde sıkışıp kalmış hikayeler...
"Bu da erkeklerin hikayeleri" diye okunabilir bu kitap.Ya da erkeklerin nasıl gördüğü,nasıl hissettiği,nasıl yaşadığı ve nasıl anlattığı üzerine olan bu hikayeler için"bir de erkeklerden dinleyelim bakalım" denebilir.Yazarların yalnızca erkeklerden seçildiğine bakılırsa" erkek yazarların hikayeleri" diye de yorumlanabilir. Murathan Mungan Erkeklerin Hikayeleri Metis Yayınları Not: Kitap hikayelerden oluşuyor. iÇİNDEKİLER: CESARE PAVASE, HENRY MILLER, VLADIMIR NO***OV, BERNARD MALAMUD, jHON CHEEVER ,RAYMONT CARVER, ALBERTO MORAVIA, HANIF KUREISHI, TRUMAN CAPOTE, CHARLES BUKOWSKI, PAUL BOWLES, J.L.BORGES, MİLAN KUNDERA, BERNARD SCHLİINK, KAZUO ISHIGURO, ERNEST HEMIGWAY |
25-07-2004, 12:10 | #13 |
|
Beşpeşe
Beşpeşe'de yer alan metinleri beş yazar,kendi sıraları geldiğinde,daha önce yazılmış olanları okuyarak yazdılar.
Murathan Mungan Eylül-Ekim 2002 'de Faruk Ulay Kasım 2002-Ocak 2003'te Elif Şafak Nisan 2003'te Celil Oker Ağustos -Ekim 2003'te Pınar Kür ise Aralık 2003-Ocak 2004'te yazıldı. Her metin son hali verilmiş halde bir sonraki yazara geçirildi ve sonradan geriye dönük olarak herhangi bir düzeltme yapılmadı. Metis Yayınları |
05-08-2004, 16:53 | #14 |
|
Bir Kutu Daha
Bir Kutu Daha
Kendime ve okura verilmiş bir söz gibi "Eğer,bu kitaptaki yazıları severseniz ya da sizi yeni tartışmalara kışkırtmayı başarırsa,bu kitaptaki yazıların bir çoğunun tamamlayıcısı,sürdürücüsü olduğunu yeni yazılardan belki"bir Kutu Daha '' demiştim bir öncekinde.Bu sözü bu kitap için yinelemem gerekirse belki ilerde"Son Bir Kutu" daha. Bu Satırlar Murahan Mungana ait ve kitabın önsözünde yer alıyor. Kültür ve sanat sorunları üzerine (yazarın söyleyişi ile) Kafa açıcı yada kafa yapıcı bir yapıt Ben çok sevdim. Metis Yayınları |
05-08-2004, 17:26 | #15 |
|
Gece Sesleri
Gece Sesleri
Dört kuşağı içine alan anne-kız ilişkileri,aile içi çatışmalar,sık tekrarlanan askeri darbelerin değişik kuşaklar üzerindeki izleri.Geçmiş araştırılırken ortaya çıkan sırlar,ertelenmiş söylenmemiş sevgi sözleri,dolayısı ile pişmanlıklar... Kulin Egeli büyük bir ailenin 40'lı yıllardan başlayarak günümüze kadar gelen öyküsünü anlatıyor Remzi Kitabevi |
16-12-2004, 23:07 | #16 |
|
Tarihin Yargılandığı Davalar
İnsanın insana yönelik haksız yaptırımlarını ya da uyguladığı şiddeti önleme ve insanca,hakça,bilimin tartışmasız kılavuzluğunda bir düzen kurma savaşımı,insanlığın adalet tarihini oluşturur.Adalet varsa,ancak o zaman insanlığın özlemleri ve beklentilerinin gerçekleşmesi özlem olmaktan çıkar.
Adaletin olmadığı yerde;önce en doğal ve vazgeçilmez olan yaşama hakkı tehlikeye girer ve güvencesiz kalır.Yaşama hakkının olmadığı yerde ise,hiç bir şey öncelikli değildir.Ya adalet adına yapılan adaletsizlikler? Adil Giray Çelik;tarih boyunca adalet adına,insanın insana ya da halkların halklara yaptıklarının derin ayak izlerinin peşinde,insanlığın yürüyüp geçtiği bir yola ışık tutuyor.Aydınlanan yolda,bugünün okuruna bir kez daha yürüme olanağı veriyor. Yolun başında Sokrates var.Bu yürüyüşte:Engizisyon Mahkemesi Yarglamaları,Fatih Sultan Mehmet'in Yargılanması,Mithat Paşa Davası,Dreyfus Davası,Dimitrov Davası,İstiklal Mahkemeleri,Lotus Gemisi Davası,Nürenberg Duruşmaları,Rosebergler,Yassıada Mahkemeleri,Deniz Gezmiş ve Arkadaşları ve onyedi yaşında ölüme mahkum edilip asılan genç:Erdal Eren çıkıyor karşımıza!Oysa bu topraklarda Fatih Sultan Mehmet'i divanda yargılarken,padişaha:"Adalet terazisinde rütbeler değil,haklar tartılır.Bunu böyle bilmek gerekir" diyen Baş Kadılar yetişmişken...Tarihi elbet insanlar yapar.Öyle ise tarihin yargılandığı davalar;aynı zamanda insanlığın kendini yargılaması değil midir? Adil Giray Çelik'in yıllar süren bu titiz çalışması,ülkemizde bir ilki oluşturuyor. Papirüs Yayınevi |
18-12-2004, 01:17 | #17 |
|
Anneannem
Bu coğrafyada yaşayan herkesin şu ya da bu şekilde bildiği ama üzerinde konuşmamayı tercih ettiği saklı yaşamlar. Ermeni ve Hıristiyan iken Türk ve Müslüman olmuş binlerce çocuktan biri:
Heranuş ya da diğer adıyla Seher. Torunu Avukat Fethiye Çetin anneannesi hakkındaki gerçeği yıllar sonra öğrendi. Anneannesinin akrabaları Gadaryanlara ise onun ölümünün ardından ulaşabildi. Konuşacak çok şey, sorulacak çok soru vardı. 'Yaşamı boyunca akla hayale gelmeyecek zorluklara göğüs germiş, çocuklarının ve yakınlarının karşısına çıkan engellerle baş etmiş bu kadın, gerçek kimliği söz konusu olduğunda neden kendini bu kadar çaresiz hissediyordu? Neden ailesini ve kimliğini savunamıyor, isteklerinin arkasında duramıyordu? Anneannemin her acı hatırayı anlatıp bitirirken tekrarladığı cümlede gizli belki de bu soruların cevabı: O günler gitsin, bir daha geri gelmesin... Fethiye Çetin Fethiye Çetin, Elazığ-Maden'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Mahmudiye, Maden ve Elazığ'da tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. İstanbul Barosu, İnsan Hakları Yürütme Kurulu üyeliği ve Azınlık Hakları Çalışma Grubu'nun sözcülüğünü yaptı. Çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazıları var. Halen İstanbul'da yaşıyor. |
26-12-2004, 23:07 | #18 |
|
Yaşamlar ya da "Kayıp Romanlar"
Vedat Türkali’nin yeni romanı Kayıp Romanlar, gecikmeli de olsa okur karşısına çıktı. Gecikmeli diyorum; çünkü talihsiz bir kaza yaşamamış olsaydı yazarımız, romanı 13 Mayıs’tan itibaren okuyor olacaktık elbette. Yeni romanımız, bir aşk etrafında dönen maddi ve manevi yaşamları, ilişkileri, süreçleri anlatan derinlikli bir kitap. Sade aşk ilişkisine takılıp kalmak olası mı, Türkali kitaplarında? Aşk temasının çevresine Türkiye’nin yaşanmış ve yaşanmakta olan siyasi süreci, değişen ve sığlaşan kültürler, eski sol ifadesinin tartısı ve ülke sınırları içinde nefes almaları bile tehdit unsuru sayılan “öteki”lerin hazin dramı kondurulmuş. Güven romanının sonunu Seher ile Turgut’un bundan sonraki yaşamlarına yönelik bir takibe bağlayan ve bu izleyişi okurun yapmasını isteyen Türkali, bu izi yeni romanında bir başkasının yaşamına karışarak sürdürüyor. Ancak “Bir Gün Tek Başına” adlı ilk romanını aratmayacak ölçüde güzel ve çarpıcı bir aşk ile karşımıza çıkıp, okuru şaşırtıyor. Roman sayfaları arasında ilerledikçe karşımıza bir Seher- Turgut ilişkisinin çıkmasını bekleyeduralım, 78’lik Doktor Nahit ile 27’lik Esme aşkı küçük esintilerle kavrayıveriyor benliğimizi. Türkali’nin son romanı söylenildiği gibi TKP’nin sürecine ait değil, tüm yaşanmış süreçlerin sonundaki bir ayrıntıya ait. Bu kadar kesinlik kazandırdığım bu tümcenin nedeni, kitapta TKP’ye ilişkin değinmelerin yalnızca ortada dönen yüklü bir paranın peşine düşülmesiyle somutlanması. Kitap bir aşk ilişkisini, ama yadırganacak farktaki bir aşkı anlatıyor. Yaşamı ödünç terazilerde tartanların öyküleri bu kadar yer tutmuşken edebiyatta, “suçu suyun üzerine atmadan” aşk yaşayanların edebiyatta korkunç bir yaş faktörüyle kendini sunması, ilişkileri de var oluş biçimlerini de kılcallarına ayırmak değil de nedir? 85 yaşındaki Vedat Türkali, roman öncesindeki tüm söyleşi ve değinmelerinde bu romanının Güven’in devamı, ardılı niteliğinde olacağını söylemişti. Yeni romanımız, Güven’in Seher ile Turgut’un buluşup ilerleyerek bittiği yerden başlayacaktı. Öyle ya, sol söylemcileri zedeleyen “eski tüfek, eski sol” bu çağda ne yapıyordu? Nasıl yaşıyordu? O şaşaalı dönemler geride kalmış, ödenecek bedeller ödenmiş, ölenler ölmüş, yaşayanlar yollarına devam etmişlerdi. Ama hangi çizgi ve dizgedeydi yürünülen bu yol? Tüm darbelerin silindir gibi ezip geçtiği, baskılardan incelen ruhlarını onarmak için ilerlemiş yaşlarıyla kendilerini tanık kıldıkları yeni tarihe nasıl uyum sağlamışlardı? Şimdilerde eskiye özlem yok muydu, vardı. O zaman fırsat bulunsa da -disiplin gereği- illegal yaşanan aşklar su yüzüne çıkmış, yaşanmıyor muydu? “Neden geç kaldın?”, “Neden erken koştum yaşama?” soruları, tüm yaş farkını ortadan kaldırmak için söylenen ilk sözlerden değil miydi? Seher ile Turgut’un yön gösterdiği yolda başka bir ilişkileniş yakalayacaktı okuru: Doktor Nahit ve Esme! Esme zamanı yaşayandı, hem de hoyratça, biçimsizce… Acıları vardı ve belki de okura sezdirilmeyen yalanları. Doktor zamanı anlayamamaktan yakınıyordu, çünkü yaşamın ona sunduğu aklın ve kalbin son kullanma tarihi hızla yaklaşmaktaydı. Aradaki kocaman 51 yaşa karşın Esme’nin kendisine duyduğu sevgiyi bir yanıyla isteyen, aklına ve yüreğine yedirmeye çalışan Doktor, diğer yandan şaşkınlığını gizleyemiyordu: Bu yaş farkına rağmen nasıl olur da sevebilir beni? “Cinsellik yaşı geçmiş erkeklerde genç kızlar ne arar?” diye sormuyor mu? Soruyor ve inanmak istemiyor o genç kızı yanı başında tutan tek gerçekliğin önceki yaşanmışlıklardan kalan düş kırıklığı olduğuna. Bir gönül sığınağı olduğunu kabul etmiyor Nahit. Ve yine tespit ettiği gibi aslında Esme, “yadırgamaya başladığı kimsesizliğine bir kimseydi.” Esme de bu farkı kafasında toz duman etmiş, işin sırrına eremeyince düşünmekten vazgeçip, biraz fazla hayali davranmaya başlamıştı. Hayaliydi; çünkü yaşadığı ilişkiden dolayı üçüncüleri kendi adına dert etmiyordu. Nasıl da rahattı! İlişki bu biçimiyle gayet romantik bir edayla sürerken kendimizi bir İstanbul keşfinde buluyoruz bu kez. Panoramik İstanbul turu atıyoruz çiftle. Doktor Nahit, gençlik yıllarının İstanbul’unu anlatıyor, elinden tutup köşe bucak gezdiriyor Esme’sine. İstanbul’da uzun yıllardır yaşayan ama o kenti henüz kılcalına kadar bilemeyenlere de kısa yoldan bir mihmandarlık bir bakıma. Oya Baydar’ın Erguvan Kapısı’ından sonra bir araştırmacı gözüyle İstanbul’u gezişim iki oluyor. Birinde aranan gizli kapı, diğerinde gençlik yılları… Doktor Nahit bugünü genç sevgilisi ile yaşarken, kendini de o yaşlarda hissetmek için İstanbul’u bıraktığı yaşa dönüyor. İnsan sesine konmayı akıl eden kuş ise aşk, bam telini kızdıran zamanın neden kanadı kırık her daim? Belki Esme ile Nahit’in pek inandırıcı gelmeyen aşkında kuru adımlar aramak yanlış. Türkali o aşkı bu ciddi yaş farkına karşın doğurduğuna göre, gerçek hayatta izleri de vardır kuşkusuz. Çünkü 80 yaşındaki Nahit ve yaşıtları, gençlik yıllarında tozu dumana katmış, geldikleri son durağın son otobüsünü beklerken duygusallaşmışlardı. Gerçek sevgiden uzak, daha koruma ve korunma güdülü, temelinde şefkat ve başucunda bir bardak su verebilecek insan özlemidir aşk artık. O durakta kısa bir an bile olsa beklerken, asıl beklediğini unutturmuştur yaşadığı heyecan ona. Soluk mavi ışıkları geçmiştir artık, fludur zamanın merdivenleri. Esme gençliği, heyecanı ve aklıyla Doktor Nahit’e yakışmış, Doktor Nahit geç ama daha bir genç döndüğü İstanbul’una… İstanbul Türkali’ye yakışmış, Türkali de yeni romanı ve yeni aşklarıyla biz okurlarına… Sahi, Seher ile Turgut’a ne olmuştu? Onlar bu yüzyılın sokaklarında birer “ne”ye dönüşmüşlerdi? Hala yanıtsız bu sorular. Ama az çok tahmin ettiğimiz gibi, Seher de, Turgut da bir süre birbirlerine tek miras kaldıklarını anımsayıp, yaşamışlar, sonra Turgut kitapta önümüze konulan avcı doğası gereği Seher’i yazgısıyla bir başına koyup, uzak yerlerde, uzak hikayelerle yaşamaya devam etmiştir kuşkusuz. Güler YILDIZ 28 Kasım 2004 22:53 sansursuz.comdan alıntıdır. |
26-12-2004, 23:14 | #19 |
|
Kadınlığın 21 Hikayesi
Kadınların çocukluklarından yaşlılıklarına ömürleri boyunca içinde yer aldıkları çeşitli durumları gösteren öyküler bunlar; yaşam boyu verdikleri var olma savaşı; anne, eş, kız çocuğu, sevgili, metres olarak sürekli kendilerini bir erkek üzerinden tarif etmenin ağır, uzun yolu; bu uğurda onları çoğu kez karşı karşıya getiren ilişkilerin eşitsiz aritmetiği? Durumların bir aradalıklarından, öykülerin art arda dizilişlerinden bir üst cümle kurmak istedim. Dönüp tek tek hikâyeleri, durumları yeniden gözden geçirmemizi sağlayacak olan bir üst cümle? Edebiyatın asıl gücünün burada saklı olduğunu düşünüyorum. Akıp gideni durup görmemizi sağlayacak olan bir atmosfer yaratmak, bir dünya kurmak. Öğrenmiş gözlerle bize hayatı yeniden iade etmek. Yazdıklarım bir yana okuduklarımı okurla paylaşma isteğim de bu yüzden.. – Murathan Mungan Metis Edebiyat |
23-01-2005, 22:58 | #20 |
|
Yine Mungan
Merhaba,farkına vardım ki;bu köşede en çok Murathan Mungan yapıtlarına ilişkin yazmışım.
Yazarken de daha çok Mungan 'ın kendi yazdığı önsöz veya sonsözlerinden yararlanmışım. Şimdi paylaşacağım kitapta bunlar yok.Yazmak bana kaldı. Kitabın adı"Eteğimdeki Taşlar" Bir şiir serüveninin izleri.Mungan 'ın yaşamına tanıklık etmiş,şairin kendini bildirdiği şiirler. Kitabı daha açmadan süprizleri başlıyor. Elinize alıp inceleyemiyorsunuz.Kapalı.Ancak satın aldığınızda açılan bir ambalajı var.Niye böyle yapıldığını anlıyorsunuz sonradan.Kitabın kapağı kesik kesik.Birçok yüz üst üste.Şaşırtıcı. Hoş. Satırlar yaşanan yılları ve yazanı tam da anlatıyor. İşte bir şiir: Ey şiire küs evlerde oturanlar taş kapı sırça sevinç kör anahtar nasıl anlayacaksınız yaşadığınızı bunca azalmışken içiniz bir zamanlar yaşama hakkı tanımadığınız şiirler gün gelir söyler nerede yanıldığınızı kapınızın altından atılmış zarflar bulamaz adres değiştirdiğiniz hayatlarınızı 1998 Bir çok yayınlanmış ve yeni yayınlanan şiir bulunuyor. İçaçıklğı ile okunacak bir yapıt. |
12-03-2005, 00:36 | #21 |
|
Son zamanlarda okudugum ve hosuma giden Mine Sogut'un kitaplarini yeni yazar okuma meraki olan dostlarima onermek istedim. Tabi bu yazari benden once yakalayan dostlarida saygi ile selamlamak boynumun borcu olacaktir.
|
23-04-2005, 19:32 | #22 |
|
Taş ve Ten
Taş ve Ten; bir aşkın yeniden tasarımı, gecikmiş bir sıçrama anıdır. İki insanın ölümcül acılar, düş yıkımları ve korkularla yazılmış kişisel tarihlerini ve yüreklerini birbirlerine açarken kaybetmeye yaktıkları ağıttır. Bölüşerek suskunluğu aşma duygusu, arzuların ve ruhun dünyasına özgürleştirici bir yolculuktur. İnci Aral Epsilon Yayınevi; |
15-09-2005, 19:49 | #23 |
|
Ferrarisini satan bilge
Merhaba,
**Başkalarını,yalnızca kendini sevme sanatında ustalaştığında gerçekten sevebilirsin.Başkalarının kalplerine,yalnızca kendi kalbini açtığında ulaşabilirsin. **Çoğu insan fiziksel,entellektüel veya ahlaki açıdan olsun kendi potansiyel varlıklarının çok azını kapsayan dar bir çemberde yaşar.Hepimiz içinden hayal bile etmediğimiz şeyleri çekip çıkarabileceğimiz yaşam sarnıçlarına sahibiz. **Düşlerim ve kabuslarım vardı.Düşlerim için kabuslarımın üstesinden geldim. **Kaygı verici bir düşünce bir embrio gibidir.Oluştuğunda küçüktür,ama büyür ve daha çok büyür.Kısa süre sonra kendi kontrolünü eline alır. **Yaşam kalitesini,düşüncelerin kalitesi belirler. **Yaşamın amacı,amacı olan bir yaşamdır. **Zihin kalene sinsice girirp yerleşmiş zayıf düşüncelere karşı savaş.Sonunda onlar istenmediklerini anlayacak ve varlıkları hoş karşılanmayan konuklar gibi kaleyi terkedeceklerdir. Yukardaki satırlar kitaptan alıntılardı. Kendini geliştirme bilgileri hoş bir öyküde sunulmuş.Kolay,hoş,arasıra geri dönme isteği oluşturan bir kitap. Yazan:Robin S.Sharma GOA yayınevi Paylaşmak istedim. Sevgiler |
06-10-2005, 21:12 | #24 |
|
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
Arthur Schopenhauer Bir kimse nedir? Neye sahiptir? Neyi temsil eder? Yaşam çağları neden farklıdır?... Ünlü filozof Arthur Schopenhauer’un Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar’ı, Parerga und Paralipomena (Yarım Bırakılanlar ve Geride Kalanlar) kitabının ilk cildinde yer alan son yazıdır ve altı yıl boyunca her gün çalışarak bu soruların cevabını arayan Schopenhauer bu yapıtla “Dünyadaki misyonunu tamamladığını” söylemiştir. Ünlü felsefecinin derin felsefi görüşlerini çok rahat okunan ve kolay anlaşılan bir dille aktardığı bu yapıt; insanın sahip olduğu dışsal değerler değil, kendi iç dünyasındaki zenginliklerin önemli olduğunu ilan eden; bir insanın iç dünyası ne kadar derinse başka insanlarla beraber olmaya da o kadar az gereksinim duyacağını vurgulayan bir manifesto; Schopenhauer’un keskin ve acımasız dilinden yaşam yolunu aydınlatacak başyapıt. İş Bankası Kültür Yayınları Paylaşmak istedim. Sevgiler |
14-01-2006, 18:24 | #25 |
|
SON İSTANBUL
Başımı çevirsem hemen ardımda onu görecektim. Omzunun arkasından annem bakacaktı. Evin kapısından az sonra ben çıkacaktım. Kalabalık aynı kalabalıktı. Ve bu yanan artık son İstanbul'du. Bundan başka İstanbul yoktu. Biliyordum. (Eski İstanbul'un yangın seyretme meraklıları, her yangına koşturan insanlar kendilerini yakmışlardı sonunda. Tarih yanmıştı.) Herkes ilgiyle, merakla bana bakıyor, bir şeyler söylememi bekliyordu. Kalabalığın arasından sıyrıldım, birkaç adım öne çıktım. Usulca başımdan kepimi aldım ve yanan alevlerin ta ortasına fırlattım. Ardıma döndüm. Herkes bana bakıyordu. Kapıdan çıkmıştım işte. Herkesle yüzleşiyordum şimdi. "Bu hiçbir şey değil," dedim. "İlk yangından artakalmıştım ben!" Murathan Mungan Metis Yayınları Paylaşmak istedim. Sevgiler |
26-01-2006, 16:13 | #26 |
|
tesadüf
çoğu zaman yanımda kitap taşır, fırsat buldukça okurum.
ve otobüs, dolmuş vs tarzlı toplu taşıma araçlarında elinde kitap olanlar dikkatimi çeker, ne yapıp edip okudukları kitabın adını öğrenmeye çalışırım. yine geçenlerde otobüsteydim, elimde de Murathan Mungan'ın "Yüksek Topuklar" adlı kitabı vardı. oturduğum yerin paralelindeki bayanın da elinde kitap vardı. bunda şaşılacak birşey yok ama elindeki bendeki kitabın aynısı olunca şaşırmaması mümkün değil insanın. inanılır şey değil, kurgulasanız bile bu kadar denk düşmez!! kitabı meslektaşlarıma tavsiye ederken bu küçük anımı da paylaşmak istedim. sevgiler... |
29-01-2006, 21:45 | #27 |
|
"Şeytanın Sözlüğü" nden seçmeler...
"Şeytanın Sözlüğü" nden seçmeler...
Ambrose Bierce’ın "Şeytanın Sözlüğü’" adlı kitabı, Cemal Atila tarafından Türkçe’ye çevrildi, Omega Yayınları da bu kitabı bastı. Kitaptan rasgele seçilmiş bazı sözcüklere yazarın yüklediği anlamlar: ** Avukat: İşlerimizi kötü olarak yönetmesi için yasal olarak görevlendirdiğimiz, ama kendimizin onu layıkıyla yanlış yönetme becerisine sahip olmadığımız kişi. ** Bekar: Kadınların hálá denedikleri bir adam. ** Beyefendi: Serserinin erkek olanı. ** Boşanma: Savaşçıları birbirlerinden ayırarak, onların uzun menzillerde savaşmalarına sebep olan bir borazan zırıltısı. ** Cellat: Yaşlılığın yaratacağı tahribatları hafifletmek ve boğulma olasılıklarını en aza indirgemek için elinden geleni yapan kimse. ** Cep: Vicdanın dürtü ve ölüm beşiği. Kadınlarda bu organ yoktur; bu yüzden güdüleri ve vicdanları olmadan hareket ederler. ** Çatal: Ağırlıklı olarak ölü hayvanları ağza koymak için kullanılan bir alet. ** Çıngıraklı yılan: Yere serilmiş kardeşimiz, Homo Ventrambulans. ** Deli: Başkalarının deli olduğu fikrine saplanmış kişi. ** Duyarlılık: Düşüncenin hastalıklı üvey kardeşi. ** Duygu: Kalbin kafa üzerinde belirleyici olmasıyla ortaya çıkan tüketici bir hastalık. ** Dürüst: İlişkilerinde bir engele takılan kimse. ** Ekonomist: Özel (fakat özgün olmayan) bir yalancı türü. ** Eşit: Bir başka şey kadar kötü olan. ** Ev: Gidilecek son yer; sabaha kadar açık... ** Gelin: Güzel bir mutluluk ihtimalini geride bırakan kadın. ** İskele: Fırtınadan kaçan geminin gümrük memurlarınca darmaduman edildikleri bir yer. ** İnsanlık: İnsan ırkı, toplu olarak, insansı şairler hariç. ** Kamu: Yasama problemlerinde göz ardı edilebilir bir faktör. ** Keman: Bir atın kuyruğunu bir kedinin sakatatlarına sürerek insan kulağını gıdıklayan bir müzik aleti. ** Kıskançlık: Aşkın dikişli tarafı. ** Korkak: Tehlikeli bir durumda bacaklarıyla düşünen kimse. ** Mahrumiyet: Ortada şikayet edecek hiç bir şey olmaması. ** Moda: Akıllıların hem alay ettikleri hem de boyun eğdikleri bir despot. ** Oy: Özgür bir insanın kendisini bir aptala, ülkesini de bir harabeye çevirme gücünün aracı ve sembolü. ** Oyun yazarı: Fransızca'dan oyunları uyarlayan kimse. ** Öğüt: Tedavüldeki en düşük madeni para birimi. ** Politika: Şahsi menfaatler için halk ilişkilerinin düzene koyulması. Ambrose Bierce (1842-1914). |
12-02-2006, 21:16 | #28 |
|
Koza Kelebeği Bilmez-Robin Sharma
Ferrarisini Satan Bilge yazarından yeni bir kitap.İnsanların doğuştan aydınlık oldukları,kalabalıkların insanı kendi amacından uzaklaştırdıklerı,başarı ve sevilme ihtiyacı nedeniyle kolayca kendimizden vazgeçtiğimizi,ama böyle bir hayatın yanılsama olduğu,kendi hayatımız olmadığı,anlamlı bir hayt için kendimize yolculuk yapmamız gerektiğini anlatan bir kitap.
Kişisel gelişim rehberi sayılacak kitapta dünyaya yön vermiş liderlerin davranışlarına sık sık atıfta bulunuyor ve anlamlı yaşama ilişkin,belki bilinen ama söze dökülmemiş rehberliklerde bulunuyor.Son bölümde "dava kazanmanın kuralları" bölümü ilgi çekici özellikle. Önemsediğim bazı satırları aktarıyorum. Hayatın bilinmeyen alanlarına doğru hiç yürümemiş bir insan belki hiç incinmez,ama insan bu amaç için tasarlanmamıştır ki... Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek..... Başarı güzel şeydir,ama oyunun asıl adı'mana' dır. Bir felsefen yoksa,bir gün kendini ölüm döşeğinde ,tüm hayatın bir yalan olup olmadığını merak ederken bulabilirsin. Mezarbaşlarında en acı gözyaşları,söylenmemiş sözler,atılmamış adımlar için dökülenlerdir. Hayatta bir tek başarısızlık vardır,o da denememektir. Hayat,yaşayanlar içindir. İnsanın gerçek ölçüsüsü,güven anlarında değil,zorlu ve sorunlu anlarda nerede durduğudur. Hayatı beklemeyin,Onu özlemeyin.Farkında olun,her anı,her saniyeyi fark edin,çünkü mucize şu anda buradadır. Duyguları boğarsak,yara gibi cerahatlenir. Koza için hayatın sonu olarak görünen şeyi,ustalar kelebek olarak görür. Dava Kazanmanın Kuralları(Kısaltılarak yazılmıştır) Kural 1-Hayatın bir dizi mevsimlerden oluştuğunu hatırla. Kural 2-Umut klubüne katıl Kural 3-Hiç bir zaman unutma,en çok büyüdüğümüz zaman,en büyük acıları çektiğimiz zamandır. Kural 4-Başarısızlık bir seçimdir. Kural 5-İnsan zor zamanlarda kendini bırakma eğilimindedir. Kural 6-Duygularını hisset. Kural 7-Asla yanlız değilsin. Paylaşmak istedim. Sevgiler GOA yayınevi |
06-03-2006, 16:41 | #29 |
|
Sir
Kitabın Adı "Sır". 1800'lerin sonunda doğmuş ve 95 yaşını kutlarken hayata veda eden bir ana karakter var. Sırlar etrafında örülü bir hikaye. Bu kadının ölümünden sonra hatıratının çözülmesiyle örülüyor hikaye. Her sayfada ayrı bir sır çözülüyor. Karakter hem devri için hem cinsiyeti hem de yaşadığı hayat itibariyle oldukça cesaret gerektiren bir hayatı sırtlıyor. Hem kahramanını merak ettiren hem de kendi kendinin sonunu getiren bir öykü oldu. İçinde kimler olduğu bir sır. Okur onu kendi keşfedecek. 500 sayfalık bu kitapta herkes kendisinden bir şey bulabilecek.
Kurt Seyt ve Shura", "Kurt Seyt ve Murka dan sonra çok konuşulacak cesur bir kitap . Tarih,aşk romantizim,cinsellik,keyif,hüzün,estetik erotizm ve pek çok soru ve sır ile dolu bir çalışma. Remzi Yayınevi Paylaşmak istedim, Sevgiler |
08-03-2006, 12:12 | #30 |
|
Sahne
Nietzsche Ağladığında Sahne Psikanalizin doğumu arifesindeki 19.yüzyıl Viyana'sı. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk. Aktörler Nietzche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. İnzivayı seviyor. Tanrıyı öldürmüş. 'Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır,' diyor. Daha sonra 'kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?' diyecek. Ümitsiz. Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin. Saygın. Hayatı boyunca 'ama' pozisyonunda yaşamış biri. Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul. Salomé: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor. Bazen aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçıları ve düşünürleri tercih ediyor. Kırbacı var. Konu Ümitsizlik. Birgün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salomé Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. 'Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin,' der. Breuer Salomé'yi tekrar görebilmek umuduyla 'peki' der. Ve varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar... Kendisiyle ve hayatla yüz yüze gelmekten çekinmeyenlere... </I> yazar: irvin. d. yalom ayrıntı yayınları |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Mahkumlar kitap kurduna dönüştü | Seyda | Hukuk Haberleri | 4 | 15-06-2010 10:14 |
idare hukuku kitap önerisi | ahmetsacit | Hukuk Lisans Eğitimi | 15 | 28-07-2007 15:22 |
Hakimden 'kitap okuma cezası' | YASEMİN | Site Lokali | 15 | 02-12-2006 01:23 |
E-kitap | Kavaz | Teknoloji ve Bilgisayar | 5 | 25-11-2006 20:23 |
Bir Kitap | Av.Mehmet Saim Dikici | Site Lokali | 0 | 20-05-2002 10:49 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |