Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

çamlıbel tedaş hukuki niteli, açılacak davalar da özel hukuk mu iyuk mu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 18-12-2009, 18:12   #1
av_sibelll

 
Varsayılan çamlıbel tedaş hukuki niteli, açılacak davalar da özel hukuk mu iyuk mu

Sayın Meslektaşlarım, bilindiği üzere Tedaş tamamen özellleştirilmedi. Tedaş bünyesinde yer alan Çamlıbel Elektrik A.Ş. nin ihales 02.2010 da başlayacak sanırım. Şimdi benim müvekkilin ineği köydeki elektrik kablosunun kopması sonucunda telef oluyor. Çamlıbel, işlerini hizmet alım usulü ile bir başka özel şirkete gördürüyor. Şİmdi biz idare mahkemsinde tam yargı davası yolu ile tazminat talebinde bulunduk. Ancak karşı taraf Çamlıbel' in 4046 sayılı kanun gereği özelleşmesi sebebi ile özel hukuk hükümlerine tabi olacağını ve davalının İYUK hükümlerine göre davalı olamyacağını ileri sürmüş. Acaba TEDAŞ' a bağlı Çamlıbel elektrik dağıtım A.Ş. ya karşı açılacak davalarda özel hukuk mu yoksa İYUK hükümlerinin mi uygulanması gerekmekte? Olayın meydana geldiği anda ve şu an hala özelleşmesi gerçekleşmemiş ve olayın meydana geldiği esnada özelleşme ihalesi başlamamış bile. Hal böyleyken özelleşip özelleşmediğini bilemeyeceğimiz bir şirkete karşı açılacak davalarda sorumluluğun olay anının alınamsı gerekmez mi? TEDAŞ hakkında bu yönüyle bilgisi olan meslektaşlarım bu yönde de cevap verebilirse sevinirim. iyi çalışmalar.
Old 18-12-2009, 20:12   #2
Av.Evren Akçay

 
Varsayılan

Burada herne kadar hizmet kusurundan kaynaklanan bir olay var gibi gözüksede dağıtım şirketi 4046 sayılı kanun gereği özelleşme statüsünde olması sebebi ile özel hukuk hükümlerine tabi özel hukuk tüzelkişisi. İhalesi yapılmamış olması bu durumu değiştirmeyecek.Konu ile ilgili çok fazla sayıda içtihatlar mevcut. İdare mahkemesinin görevsizlik kararından sonra hukuk mahkemesinde dava açmanızı öneririm. Haksız fiil hükümlerine göre zararınızın tazminini talep etmeniz lazım. eğer isterseniz pazartesi günü konu ile ilgili içtihat ekleyebilirim.
Old 19-12-2009, 13:19   #3
av_sibelll

 
Varsayılan

valla Sayın Evren, bu konudaki içtihatları ekleyebilirseniz çok sevinirim. Çok yardımcı olmuş olursunuz. Teşekkür ederim.
Old 21-12-2009, 08:43   #4
Av.Evren Akçay

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2006/4-12
Karar: 2006/95
Karar Tarihi: 22.03.2006

ÖZET: Davacının genel bütçeye dahil olması, davalının ise sermayesinin tamamı devlete ait bir müessese olması gözetildiğinde; dava konusu uyuşmazlığın çözümünün açıklanan yasal düzenleme karşısında hakeme ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla dava dilekçesinin görev yönünden reddedilmesi gerekir.

(3533 S. K. m. 1) (5590 S. K. m. 9) (6762 S. K. m. 18) (233 S. KHK. m. 1) (ANY. MAH. 18.02.1985 T. 1984/9 E. 1985/4 K.) (YİBK 28.03.1945 T. 1945/1 E. 1945/6 K.) (YİBK 15.03.1950 T. 1948/29 E. 1950/5 K.) (YHGK 25.02.2004 T. 2004/4-40 E. 2004/113 K.) (YHGK 19.10.2005 T. 2005/3-560 E. 2005/587 K.) (YHGK 07.12.2005 T. 2005/4-650 E. 2005/711 K.) (4 HD 27.05.2004 T. 2004/3802 E. 2004/6822 K.)

Dava: Taraflar arasındaki <Tazminat> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kumluca Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.5.2003 gün ve 2002/361-2003/159 E. K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 27.5.2004 gün ve 3802-6822 sayılı ilamı ile,

(....3533 sayılı Yasanın 1. maddesine göre genel, katma ve özel bütçelerle yönetilen daireler ve belediyelerle, sermayesinin tamamı devlete veya belediyelere yahut özel idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan uyuşmazlıklardan adalet mahkemelerinin görevi içinde bulunanlar o yasada yazılı tahkim usulüne göre çözümlenir.

Davacının genel bütçeye dahil olması, davalının ise sermayesinin tamamı devlete ait bir müessese olması gözetildiğinde; dava konusu uyuşmazlığın çözümünün açıklanan yasal düzenleme karşısında hakeme ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla dava dilekçesinin görev yönünden reddedilmesi gerekirken, mahkemece işin esasının incelenmesi bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmistir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, tazminat istemine ilişkindir.

Davacı Orman Genel Müdürlüğü vekili; davalı şirkete ait elektrik dağıtım şebekesinin hatalı işletilmesi nedeniyle çıkan orman yangını sonucunda müvekkilinin, ağaçlandırma gideri ve yangın söndürme masrafı olmak üzere toplam 1.183.765.000 TL zarara uğradığını ileri sürerek, 1.183.765.000 TL tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı TEDAŞ Antalya Elektrik Dağıtım Müessesesi A.Ş vekili, olayda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı TEDAŞ Genel Müdürlüğü vekili, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemenin, <davalı Tedaş Genel Müdürlüğü'nün husumet sıfatının bulunmadığı, diğer davalı Tedaş Antalya Elektrik Dağıtım A.Ş'nin olayda kusurunun saptanamadığı> oluşturulmuştur.

TEDAŞ Ana Statüsünün 4. maddesinde, bu teşekkülün elektrik dağıtımı yanında, faaliyet konulan ile ilgili menkul, gayrimenkul almak ayni ve fikri haklara tasarruf etmek için işletme, iştirak kurarak çalıştırabileceği ve bütün bunları bir ticari işletme kurup işleten tacir gibi verimlilik ve karlılık esaslarına göre yapabileceği belirtilmiştir. 29.2.1984 gün ve 2983 sayılı Kanun ile bu teşebbüs ve müesseselerin hisse senedi çıkarabileceği benimsenmiş ve bu Kanunun Anayasaya aykırı olmadığı Anayasa Mahkemesi'nin 18.2.1985 gün E: 1984/9, K: 1985/4 sayılı kararı ile kabul edilmiştir.

5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları Hakkındaki Kanun'un 9/2 ve 3. fıkralarında, KİT'lerin kurduğu müesseseler ticari işletme olarak kabul edilmiş; bunların, faaliyette bulundukları yerin Ticaret ve Sanayi Odalarına kayıt olmaları hükme bağlanmıştır. Türk Ticaret Kanunu'nun 18/1. maddesinde, ticaret şirketleriyle gayesine varmak için ticari bir işletme işleten derneklerin ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere kurulan teşebbüslerin tacir sıfatını taşıdıkları belirtilmiştir. Buradaki <Teşebbüsler> teriminin, 233 sayılı KHK'de belirtilen Kamu İktisadi teşekküllerini de kapsadığı; bu maddede <Kuruluş Kanunlarından> söz edilmekteyse de, bugün için Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kendi kuruluş kanunları bulunmadığı ve onların yerine Yüksek Planlama Kurulu tarafından ana statüler hazırlanıp bunlar Resmi Gazete'de ilan edildikleri için, anılan hükmü <Ana Statüleri gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek üzere kurulmak> şeklinde anlamak gerektiği benimsenmektedir. Buna göre, bir Kamu İktisadi Teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için, ticari şekilde işletilmek üzere kurulması yeterlidir. Burada sermayenin kime ait olacağı bir kıstas olarak alınmamıştır. TTK Md. 18/1 uyarınca teşebbüslerin tacir sayılması için kanunda öngörülen iki şart birlikte aranmamakta, kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek cümlesinden sonra veya eki getirilerek <Ticari şekilde işletilmek üzere kurulan> teşebbüslerin de tacir sayılacakları belirtilmektedir. Öğretide baskın görüş de, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin tacir oldukları yönündedir (Bkz. Ali Bozer, Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı, Batıder, 1962. C.1, s.4, sh.576; Yaşar Karayalçın, Ticari işletme, sh. 209; Öcal Akar, TTK'nın 18/1. Maddesinin Uygulanması Hakkında Bazı Düşünceler. Esader, 1975 sa: 1 sh. 238; Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku, 4. Baskı sh. 118 vd., Ercüment Erdem, KİT'lerin Tacir Sıfatı, 1992. sh. 49 vd). Yine uygulamada Kamu İktisadi Teşebbüsü olmamakla birlikte Belediye, Vilayet gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan ve kuruluş kanunları uyarınca hususi hukuk hükümleri dairesinde yönetilecekleri açıklanan, aslında Kamu İktisadi Kuruluşu gibi tekel niteliğinde mal ve hizmet üreten ve kendilerini meydana getiren Belediye, Vilayet ve Kamu tüzel kişileri tacir sayılmadığı halde, kendileri TTK Md. 18/1 kapsamına giren birer tacir sayılan müesseselerin kendi aralarında ve üçüncü şahıslarla olan ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların zorunlu tahkime tabi olmayıp, adli yargıda görüleceği benimsenmektedir. (Bu kurumlara örnek olarak: 205 sayılı Kanun ile kurulan Ordu Yardımlaşma Kurumu; 2560 sayılı Kuruluş Kanunu ile oluşturulan İSKİ, ASKİ, İZSU müesseseleri gösterilebilir.) 28 Mart 1945 tarih ve 1/6 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde <Devlet İktisadi Teşekkülleri özel hukuk prensiplerine tabi olmak üzere kurulmuş müesseselerdir. Bu müesseselerin hukuk hayatında görülen sair teşekküllerden farkının sermayelerinin devlete ait olması ve bazı yönetim organlarının tayin usullerinde mevcut hususiyetten ibarettir. Gerçi bu teşekküllerin görecekleri vazifelerden bir kısmı devletin ekonomik politikasıyla ilgilidir. Ancak bu keyfiyet, iktisadi Devlet Teşekküllerine kamu hukuku müessesi vasfı vermeyip sadece kurucusunun devlet oluşundan ve kuruluşunun bir kanuna dayanmakta bulunmasından ileri gelmektedir> denilerek bu kuruluşların özel hukuk tüzel kişisi oldukları belirtilmiştir (RG. 9 Şubat 1946 s. 6228). Yine 15 Mart 1950 tarih ve 29/5 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde de <Toprak Mahsulleri Ofisinin kendi çalışanları gerekçesiyle <davanın reddine> dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme, <davalının 3533 Sayılı Kanun kapsamında bulunmadığı> gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.

Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalının 3533 sayılı Kanun kapsamında bulunup bulunmadığı; bu konudaki saptamaya bağlı olarak da, eldeki davaya anılan Kanun çerçevesinde mecburi Hakem tarafından mı, yoksa genel mahkemece mi bakılacağı noktasında toplanmaktadır. Bir uyuşmazlığın 3533 sayılı <Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Ait Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolu İle Halli Hakkında Kanun> çerçevesinde çözülebilmesi için, anılan Kanunun 1. maddesindeki açık hükme göre, <uyuşmazlık; umumi, mülhak ve hususi bütçelerle idare edilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı Devlete veya belediye veya hususi idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkmış olmalı ve adli yargının görev alanı içerisinde bulunmalıdır. Uyuşmazlığın her iki tarafının da bu hüküm kapsamında olması zorunludur; aksi takdirde, davaya anılan Kanun çerçevesinde Mecburi Hakem Sıfatı ile bakılamaz.>

Somut olayda davacının anılan Kanun kapsamında bulunduğu çekişmesizdir. Keza, uyuşmazlığın adli yargının görev alanı içerisinde olduğunda da kuşku ve duraksama yoktur. Antalya’da Kurulu <Antalya Elektrik Dağıtım Müessesesi A.Ş> nin, 3533 Sayılı Kanun kapsamında bulunup bulunmadığının aydınlığa kavuşturulabilmesi için, bu davalının tabi olduğu mevzuat ve hukuksal statüsü ortaya konulmalıdır.

Davalının 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bulunduğu açıktır. Anılan KHK, Kamu İktisadi Teşebbüslerini İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Kuruluşları olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Bunlardan iktisadi Devlet Teşekkülleri, sermayesinin tamamı Devlete ait olmak, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek ve hususi hukuk hükümlerine tabi bulunmak üzere; Kamu İktisadi Kuruluşları ise, yine sermayesinin tamamı Devlete ait olmak ve tekel niteliğindeki mallar ile temel mallar ve hizmetler üretmek, pazarlamak üzere kurulmuşlardır. 233 sayılı KHK'nin 1. maddesinde İktisadi Devlet Teşekküllerinin ticaret şirketleri gibi verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda çalışacakları vurgulanmış, sonraki hükümlerde Teşebbüslerin Kuruluş ve müesseseler biçimde teşkilatlanacakları açıklanmış, 16. maddede kurulacak müesseselerin statülerini ve unvanlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecekleri, bunların özel hukuk hükümlerine tabi olacakları, sorumluluklarının sermayeleri ile sınırlı bulunduğu, Genel Muhasebe Kanunu ile İhale Kanunu hükümlerinin bunlara uygulanmayacağı, Sayıştay denetimine tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır. Kanun koyucunun özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle, bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediği anlaşılmaktadır. 233 sayılı KHK'nin 5.7/2. maddesindeki, teşebbüslerin taşınır ve taşınmaz her türlü mallarının haczedilemeyeceğine dair hüküm 14.9.1994 gün 4011/1 sayılı Kanun ile iptal edilerek, bu teşebbüslerin mallarının haczedilebileceği hükmü getirilmiştir. Öte yandan, Vergi Usul Kanunu'nda da, müesseselerin tacirler gibi defter tutacakları ve gelirlerinin kurumlar vergisine tabi bulunduğu kabul edilmiştir.

233 sayılı KHK hakkındaki bu kısa açıklamadan sonra, davalı TE-DAŞ'ın ana statüsü bakımından incelenmesinde yarar görülmüştür.

Türkiye Elektrik Kurumu 233 sayılı KHK'nin verdiği yetki ile Resmi Gazete'nin 9 Kasım 1984 sayısında yayımlanan Ana Statü ile kurulmuş olup, Statünün 3. maddesinde kurumun tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, hususi hukuk hükümlerine tabı ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu açıklanmıştır. 12.8.1993 gün ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Karan ile Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) unvanı ile İktisadi Devlet Teşekkülleri ile aralarında hizmet bağıtı bulunduğuna göre, mevcut münasebetin hususi hukuk icaplarına ve aradaki bağıt hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği> vurgulanarak bu kuruluşların sermayesi Devlet tarafından konulsa bile özel hukuk tüzel kişisi oldukları ve doğan uyuşmazlık hakeme gitmeden özel hukuk hükümlerine göre genel adli yargı içinde çözümlenebileceği açıklanmıştır.

Yargıtay'ın kararlılık gösteren uygulamasında da, 3533 sayılı Kanun kapsamında bulunan kurumlarla KİT'ler arasında çıkan uyuşmazlıkların 3533 sayılı Kanun çerçevesinde Zorunlu Tahkimde değil, Genel mahkemelerde görüleceği benimsenmiştir (Hukuk Genel Kurulu'nun 25.2.2004 gün ve E: 2004/4-40, K: 2004/113; 19.10.2005 gün ve E: 2005/3-560, K:2005/587; 7.12.2005 gün ve E: 2005/4-650, K: 2005/711 sayılı kararlan bu yöndedir). Buraya kadar söylenenlerin ortaya koyduğu sonuç şudur: Kamu İktisadi Teşebbüsleri ticari işletme kurup işlettikleri için, tacirdirler. Sermayelerinin Devlete ait olması ve bazı yönetim organlarının tayin usullerinin özellik arz etmesi, bu kurumlara kamu hukuku müessesi vasfı kazandırmaz; özel hukuk tüzel kişileridirler ve haklarında hususi hukuk hükümleri uygulanır. Bu nedenlerle olayda 3533 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Önemle belirtilmelidir ki; mecburi tahkim, istisnai bir yoldur ve bu nedenle de, aralarındaki uyuşmazlıkların bu yolla çözülebileceği kurumlar özel bir kanunla, tahdidi (sınırlayıcı) bir biçimde gösterilmiştir. Kanunun sınırlayıcı yöntemle belirlediği bir kapsamın yorum yoluyla genişletilmesi ve bu meyanda, herhangi bir kurumun, salt sermayesinin Devlete ait olması ve bazı yönetim organlarının tayin usullerinin özellik arz etmesi gibi unsurlar göz önünde tutularak Kanun kapsamına dahil edilmesine çalışılması, en başta yorum ilkelerine ters düşer. Hal böyle olunca, davaya genel mahkeme sıfatıyla bakılıp sonuçlandırılması usul ve kanuna uygun olup, yerel mahkemenin bu konuya ilişkin direnmesi yerindedir. Ne var ki, işin esasına yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

Sonuç: Açıklanan gerekçeyle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 22.03.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 21-12-2009, 08:46   #5
Av.Evren Akçay

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/14921
Karar: 2005/11606
Karar Tarihi: 27.10.2005

ÖZET: Davacı, kiraladığı taşınmaza ektiği arpa mahsulünün taşınmazdan geçen yüksek gerilim hattının kopması ve yere düşmesi sonucu meydana gelen yangında zarar gördüğünü ileri sürerek tazminat istemiştir. Türkiye Elektrik Kurumu ticari esaslara göre faaliyet gösteren iktisadi devlet teşekkülüne dönüştürülmüştür. Davalı teşekkülün bu niteliği itibariyle, üçüncü kişilerle aralarında oluşacak uyuşmazlıklarda adli yargı görevlidir.


(2577 S. K. m. 2)

Dava: Davacı A. Sürücü vekili Avukat Abdullah Bayındır tarafından, davalı TEDAŞ Şanlıurfa EDM aleyhine 19.4.2004 gününde verilen dilekçe ile davacının ektiği mahsulün elektrik hattından kaynaklanan yangında zarar görmesi nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; idari yargı görevli olduğundan dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair verilen 20.5.2004 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

Karar: Dava, haksız eylemden kaynaklanan zararın giderimine ilişkindir. Davacı, kiraladığı taşınmaza ektiği arpa mahsulünün taşınmazdan geçen yüksek gerilim hattının kopması ve yere düşmesi sonucu meydana gelen yangında zarar gördüğünü ileri sürerek tazminat istemiştir. Mahkemece davalı kurumun hizmet kusuru nedeniyle dava dilekçesi yargı yolu bakımından reddedilmiştir.

İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Kuruluşları Hakkında Kanun Hükmünde 60 sayılı Kararnamenin 2. maddesine göre <Sermayesinin tamamı Devlete ait iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kanunla kurulan Kamu İktisadi Teşebbüslerini, İktisadi Devlet Teşekkülü, sermayesinin tamamı devlete ait olan ve tekel niteliğindeki mallar ile temel mal ve hizmet üretmek ve pazarlamak üzere kanunla kurulan, kamu hizmeti niteliği ağır basan; Kamu İktisadi Teşebbüsleri ise, Kamu İktisadi Kuruluşu> niteliğindedir.

Türkiye Elektrik Kurumu Kuruluşu Hakkındaki 110 sayılı K.H.K.nin 3. maddesine göre çıkarılan 12.8.1993 tarih ve 1993/4789 sayılı kararnameyle; Türkiye Elektrik Kurumu, bir özel hukuk kurumu olan Anonim şirket yapısı içinde Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) olmaktan çıkartılarak <ticari esaslara göre faaliyet gösteren iktisadi devlet teşekkülüne> dönüştürülmüş ve bu suretle idare hukukundaki yeri daha da sınırlandırılmıştır.

Davalı teşekkülün bu niteliği itibariyle, üçüncü kişilerle aralarında oluşacak uyuşmazlıklarda adli yargı görevlidir. Anılan düzenleme gözetilmeksizin dava dilekçesinin yargı yolu bakamından reddine karar verilmiş olması bozma nedenidir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 27.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.



Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
SGK'nın İşlemlerine Kaşrı Açılacak Davalar Yerleşik Yabancı Meslektaşların Soruları 0 08-10-2008 09:57
özel hastaneye karşı açılacak davada husumet mnokay Meslektaşların Soruları 5 25-08-2008 16:07
Özel Hastanenin Ve Doktorun Hukuki Ve Cezai Sorumluluğu mehmet kaya Meslektaşların Soruları 7 17-06-2008 23:07
özel hukuk iş yoğunluğu olan avukatlık bürosu veya hukuk departmanında çalışmak istiy mecituz Adliye Duvarı 2 08-09-2007 12:38
özel hizmet tazminatının ödenmemesi durumunda izlenecek hukuki prosedür? dsahutoglu Meslektaşların Soruları 0 20-03-2007 10:34


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07931399 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.