Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Çeyiz Eşyası- Mehir Senedi- İstihkak Davası Mı?- Yetki- ( Acil)

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 07-02-2007, 19:21   #1
advokat34

 
Varsayılan Çeyiz Eşyası- Mehir Senedi- İstihkak Davası Mı?- Yetki- ( Acil)

Merhaba sayın meslektaşlar.
Mihir eşya senedinde, 'senette yazılı eşyaları kadının babaevinden beraberinde getirdiği ve boşanma halinde bu eşyaların kadına iade edileceği' şeklinde bir beyan geçtiği takdirde;
1- Açacağımız davayı, 'Mihir Senedine Dayalı Eşya Alacağı davası' şeklinde mi yoksa senette geçen bu ibare nedeniyle direk 'İstihkak' ya da 'Menkul Teslimi' davası olarak mı açmak daha doğru olur?
2- Kadın evlenerek başka şehre gittiğinden eşyalar da ordadır. Boşanma nedeniyle babaevinde olan kadın, bulunduğu yerde davayı açsa yetki itirazına uğrar mı?(sözleşmenin yapıldığı yer, kadının şu an bulunduğu yerdir.Davalı da aynı yerde sözleşmeyi imzalamıştır. Ancak eşyalar başka şehirde!)
Davayı hemen yarın açmak durumunda olduğumdan araştırma fırsatım olmadı. Deneyimlerinizi paylaşmanızı rica ederim. Saygılarımla...
Old 07-02-2007, 19:58   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın Av.Eylül,

Aşağıya aktaracağım kararlara göre, davayı istihkak davası olarak açmak gerekir. Sözleşmenin ifa yeri de yetkili mahkemelerdendir. Umarım faydalı olur...

Saygılarımla

Alıntı:
Karar:1T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2000/2-911
K. 2000/941
T. 31.5.2000
• ÇEYİZ BEDELİ TAHSİLİ ( Asıl Talebin Aynen İade Olması Nedeniyle Davanın Hukuksal Nitelikçe Mülkiyet Hakkına Dayalı İstihkak Davası Olması )
• MENKUL TESLİMİ ( Malikin Mülkiyete Konu Olan Şeyde Dilediği Gibi Tasarrufta Bulunabilmesi )
• İSTİHKAK DAVASI ( Çeyiz Bedeli Tahsili Davasında Asıl Talebin Aynen İade Olması Nedeniyle )
• ZAMANAŞIMI ( Çeyiz Bedeli Tahsili Davasında Asıl Talebin Aynen İade Olması Nedeniyle Davanın Hukuksal Niteliğinin İstihkak Olması ve Zamanaşımının Söz Konusu Olmaması )
2004/m.24
818/m.61
743/m.618
ÖZET : Davalı süresinde zamanaşımı definde bulunmuştur.

Mevcut olan eşyalar hakkında zamanaşımı mülkiyet hakkına dayanılması nedeniyle uygulanamaz. Ancak, mevcut olmayan ve bu sebeple sadece tazminat istenebilecek eşyalar hakkında ise istek sebepsiz zenginleşmeye dayandığından Borçlar Kanununun 66. maddesi gereğince zamanaşımı süresi bir yıldır.

Malik, mülkiyete konu olan şeyde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir, şeyi haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabilir ve her türlü haksız müdahalelerden korunmasını isteyebilir. Çeyiz bedelinin tahsili davasında asıl talep aynen iadedir. Bu nedenle dava hukuksal nitelikçe mülkiyet hakkına dayalı istihkak davasıdır ve zamanaşımı söz konusu değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki "çeyiz bedeli tahsili" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sarıoğlan Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 01/10/1998 gün ve 1994/23 E- 1998/118 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 30/04/1999 gün ve 1999/2317-4436 sayılı ilamiyle; ( ...1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin taktirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının ziynet eşyasına dayanan temyiz itirazları yersizdir.

2-Davalının temyizine gelince;

a )Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve mevcut olduktan anlaşılan karyola, gardrop ve yatak-yorganla ilgili temyiz itirazları yersizdir.

b )Davalı süresinde zamanaşımı definde bulunmuştur.

Mevcut olan eşyalar hakkında zamanaşımı mülkiyet hakkına dayanılması nedeniyle uygulanamaz. Ancak, mevcut olmayan ve bu sebeple sadece tazminat istenebilecek eşyalar hakkında ise istek sebepsiz zenginleşmeye dayandığından Borçlar Kanununun 66. maddesi gereğince zamanaşımı süresi bir yıldır. Borçlar Kanunun 132/3. maddesine göre, evliliğin devamı süresince zamanaşımı işlemez. Taraflar 12/11/1992 günlü kesinleşen ilamla boşanmışlar bu dava 02/02/1994 de açılmıştır. Karyola, gardrop ve yatak, yorgan dışındaki eşyaların mevcut olmadıkları anlaşıldığına göre bu eşyaların bedel davası yönünden zamanaşımı defi hakkında bir değerlendirme yapılması, öncelikle karar verilmesi gerekirken ( HUMK. 221 ) yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Davacı, 22/07/1990 tarihli çeyiz senedinde yazılı; yün yatak, formika karyola, yatak odası takımı, koltuk takımı, buzdolabı, fırınlı ocak tüplü, renkli televizyon, d dokuma halısı, yün kuleni, karyola takımı, somya halısı, taban halısı, ütü masası, radyolu teyp, bakır sini, alüminyum kap, cam bardak, çay takımı, duvar saati, elektirikli saç, battaniye, buharlı ütü, yapık dolabı, çay tepsisi, pasta takımı, ayakkabı, hamam takımı, nevresim takımı, karyola takımı, iç çamaşır, önlük havlu, naylon çorap, seccade, yelek, patik, yün çorap, yolluk karyola takımı, bayan buluz, perde takımı, iç fanila, karyola takımı, işlemeli oda takımı, işlemeli pano, ayan elbisesi, masa örtüsü, dantel örgü, örgü paspas, adana altın burma ( 12 adet ), altın zincir ( 2 metre ), altın uzay yolu, damat takımı ve sandık eşyalarını davalı eşinin boşanmalarından sonra iade etmediğini öne sürerek aynen iadesine olmadıklarını takdirde dava tarihindeki bedeli 116.000.000 TL. sının yasal faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, 05/10/1992 yılında verilen kararla davacı ile boşandıklarını kararın kesinleşme tarihinden dava tarihine kadar, BK.nun 61. maddesince 1 yıllık haksız iktisap zamanaşımının dolduğunu, eşyaların davalı tarafından alınmayıp kendisi tarafından alındığını ve davacı tarafından da götürüldüğünü, bu durumun Kayseri 3. Sulh Hukuk mahkemesinin 1993/27 D. iş sayılı delil tespiti dosyası ile belirlendiğini savunmuş davanın reddini dilemiştir.

Uyuşmazlığın çözümüne "Mülkiyet Hakkı'nın konumu, doğrudan etkili olması nedeniyle ilkin bu hakkın ve bu hakka dayanan davaların hukuki statüsünü belirlemekte yarar görülmüştür.

Mülkiyet hakkı ayni hakların en önemli tipi olup, en geniş yetkileri kapsayanıdır ve devamlı haktır. Anayasanın "Temel Haklar ve Ödevler" başlığını taşıyan ikinci kısmın, "Kişinin Hakları ve Ödevleri" başlığı altında, ikinci bölümde yer alan 35. maddenin 1. fıkrasında herkesin mülkiyet ve miras-hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra, ikinci fıkrada, bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceğine yer verilmiştir.

Malik, mülkiyete konu olan şeyde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir, şeyi haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabilir ve her türlü haksız müdahalelerden korunmasını isteyebilir. ( MK. md. 618 )

Görüldüğü üzere, bu hüküm, tasarruf özgürlüğünün, 3. kişilerde ihlal edilmesi halinde uygulanacak yaptırımın bir ifadesidir.

MK. 618/2 maddesi mülkiyet hakkının yaptırımı ( müeyyidesi ) olarak iki dava türünü öngörmüştür.

1-İstihkak davası

2-Müdahalenin men'i davası

İstihkak davası, malın vasıtasız zilyetliğine sahip olmayan malikin, doğrudan doğruya mülkiyet hakkına dayanarak, şey üzerindeki zilyetliğin haklı bir nedene dayanmayan kimseye açtığı hakedişi belirleyen bir eda davasıdır. Davanın sonunla, menkul mallarda teslime, taşınmaz mallarda ise tahliyeye bağlanan edaya karar verilir.

İstihkak davası bir ayni hakka ( mülkiyete ) dayandığı için tipik bir aynı davadır. O nedenle zamanaşımına uğramayacağından asla duraksanamaz.

Bir davada dayanılan maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddeleri bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir. ( HUMK. 76 ) Davada asıl talep dava konusu eşyaların aynen iadesidir. Daha sonra belirtilen "aynen olmadıkları takdirde dava tarihindeki bedellerinin tahsili" sözcüğü asıl talep olan, aynen iadenin bir uzantısı ve ikamesi konumundadır. Öyle ki bu sözcüğün kullanılması aynen iade isteminin başka bir söyleyişle "Ayın talebinin" hukuki niteliğini etkileyip onu ortadan kaldırıcı, bölücü bir sonuç yaratıp ayrı bir istem şekline dönüştürmez.

İİK. 24. maddesince, hükmolunan menkul malın değeri ilamda yazılı ise bu değer ayrıca icra emri tebliğine lüzum olmaksızın haciz yoluyla borçludan tahsil edilir. Hükmolunan menkul malın değeri ilamda yazılı değilse, o zaman malın değeri icra müdürü tarafından tespit, ve takdir edilir. Daha sonra alacaklı, borçlu ve diğer ilgililerin bu kıymet takdirini şikayet haklarına ilişkin prosedür devreye girer ve tetkik mercii hakimliğince karar verilir. Arkasından temyiz aşaması gündeme gelir. Görülüyor ki, mülkiyet hakkına sahip davacı ( alacaklı ) isteminde; hakkının bir an önce sağlanması amacını düşünerek, salt malın değerinin ilamda belirlenmesini istediği, böylece ilamda malın değerinin yazılmaması durumunda, anılan hüküm gereği icra müdürünün malın değerini tesbit işlemine başvurmamasını önleyerek, alacağın kolaylıkla tahsil edilmesini; diğer bir anlatımla İİK. 24. maddesi anlamında bir uygulama amaçladığının kabulü gerekir. Esasen bu tür davalarda, asıl olan borçlu ( davalı ) için, malı teslim suretiyle borcundan kurtulmasıdır. Gerçekten de; İİK.24. maddesi hükmünce asıl olan davacının aynen tahsil isteme olanağının varlığı gözden kaçıramadığında, aynen iadeye yönelik amaç ve istem dışına çıkılarak mülkiyet hakkını örseleyici hukuki sonuçlara yönelinmesi kabul edilemez ( HUMK. md. 74 ).

Şimdiye değin açıklamaların ışığında kısaca denilebilir ki dava da, asıl talep aynen iadedir.

O nedenle dava hukuksal nitelikçe mülkiyet hakkına dayalı istihkak davasıdır ve zamanaşımı sözkonusu değildir. Şu durum karşısında yerel mahkeme kararı usule ve yasaya uygundur. Ne var ki işin esası yönünden Dairece inceleme yapılmadığından dava dosyası Yargıtay Özel Dairesine gönderilmelidir.

SONUÇ : Yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı direnme kararı yerinde ise de, işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE, gönderilmesine,31/05/2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.



Karar:2

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/9636
K. 2002/683
T. 22.1.2002
• İSTİHKAK İDDİASINA DAYALI İADE TALEBİ ( Davalı Evine Götürülen Çeyiz Eşyalarının Aynen İadesi )
• İSPAT YÜKÜ ( Çeyiz Senedine Göre Teslim Alanın Davalı Olduğunun Belirlenmesi-Davalının Eşyaların Davacı Tarafından Götürüldüğünü İspat Etmesinin Gerekmesi )
• ÇEYİZ SENEDİ ( Belgeye Göre Teslim Alanın Davalı Olduğunun Belirlenmesi-Davalının Eşyaların Davacı Tarafından Götürüldüğünü İspat Etmesinin Gerekmesi )
4721/m.6
ÖZET : Davaya konu eşyalar ile ilgili olarak çeyiz senedi başlıklı belgede, teslim alan olarak davalı görülmektedir. Buna göre, eşyaların davalı tarafından teslim alındığı, sabittir. Davalı, getirilen eşyaların davacı tarafından götürüldüğünü ileri sürmektedir. Bir vakıadan kendi lehine sonuçlar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir. İspat yükünün tarafların davadaki rolü ile de bir ilgisi yoktur.

DAVA : Davacı Hanife Y. tarafından, davalı Hasan Y. aleyhine 1/2/2001 gününde verilen dilekçe ile çeyiz eşyalarının aynen iadesi veya bedelinin tazmininin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 26/4/2001 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı Hanife Y. tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, istihkak savına dayalı iade veya tazmin istemine ilişkindir.

Davacı, çeyiz olarak davalı tarafın evine getirdiği eşyalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde de bedellerinin tazminini istemiştir.

Davalı, davaya konu eşyaların davacı tarafından evden ayrılma sırasında götürüldüğünü savunmuştur.

Mahkemece; sabit görülmeyen davanın reddine karar verilmiş, karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davaya konu eşyalar ile ilgili olarak çeyiz senedi başlıklı belgede, teslim alan olarak davalı görülmektedir. Buna göre, eşyaların davalı tarafından teslim alındığı, sabittir. Davalı, getirilen eşyaların davacı tarafından götürüldüğünü ileri sürmektedir. Bir vakıadan kendi lehine sonuçlar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir. İspat yükünün tarafların davadaki rolü ile de bir ilgisi yoktur. ( MK. m. 6 ) Yerel mahkemenin, ispat yükünü tersine çevirerek, davanın reddine karar vermiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Kararın, bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/1/2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Karar:3

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1996/2-748
K. 1997/74
T. 19.2.1997
• ÇEYİZ EŞYASINDAN DOLAYI ALACAK ( Takıların iadesi )
• TAKILARIN İADESİ ( Hibeden rücu )
• HİBEDEN RÜCU ( Takı eşyaları )
• MEHİR SENEDİNİN İPTALİ ( Hibeden rücu )
• KESİN HÜKÜM ( Hukuki sebepte farklılık )
818/m.244/2,234/1,237
743/m.6
1086/m.237
ÖZET: 1. Davalı kadına çeyiz ( takı ) olarak verilenler, Borçlar Kanununun 234. maddesindeki bağış niteliğindedir.

Kusuru sonucu boşanan eş, kendisine bağışta bulunan kayınbabanın ailesi için kanunen hukümlü olduğu görevlerde ehemmiyetli bir surette riayetsizlikte bulunduğu takdirde ki davada riayetsizlik mevcuttur, davacı kayınpederin açtığı hediyelerin iadesi davasının dinlenebilirliği vardır.

2. Kocanın kardeşlerinin bağışları için ancak bağışı yapan kişiler iade davası açabilir.

3. Davalı kadının kocası aleyhine açtığı mülkiyet hakkı sebebine dayalı istihkak davası hükmü; koca ve kayınpederin açtığı hibeden rücu sebebine dayalı davaya kesin hüküm oluçtunnaz.

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "mehir senedinin iptali ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karaman Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 20.10.1995 gün ve 1995/6-322 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenllmesi üzerine,

Yargıtay 2. Hukuk Dalresi'nin 5.3.1996 gün ve 1996/1-2117 sayılı llâmı:

( ... Oavacı Muharrem Akar ve Memiş Akar'ın açtıkları dava Borçlar Yasa'sının 244/2. maddesine uygun bağışlamadan rücu ve bağışlanan malların geri alınması davasıdır. Davalının açtığı Karaman Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nin 1992/302 esas ve 1993/134 karar sayılı dosyası ise bu davada da dayanılan Mehir senedine dayalı eşya alacağına ilişkindir. Daha başka bir ifade ile o davada davalı halen kendisine ait olan mülkiyet hakkına dayanmıştır. Bu nedenle davaların sebepleri farklı olduğundan davalının açtığı ve kabul edilen eşya alacağı davası bu dava için kesin hüküm kabul edilemez. Toplanan delillere ve boşanma dosyasına göre davacılar yönünden Borçlar Kanunu'nun 244/2. maddesi koşulları daha sonra oluşmuştur. O halde davacılar tarafından bağışlanan eşya ve altınlar yönünden davanın kabulü gerekirken yazılı gerekçelerle reddi bozmayı gerektirmiştir... gerekçelerle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI :

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı, Memiş Akar ile davalının evlendiği sırada, davacılardan Kayınpeder Muharrem Akar'ın davalıya gelini olduğu için dava dilekçesinde niteliklerini gösterdiği, altın ziynetleri ve menkul eşyayı çeyiz olarak verdiği, davacı Memiş'in, kansı davalı aleyhine M.K.nun 132. maddesine göre terk hukuki sebebine dayanarak açtığı boşanma davası sonunda boşandıkları dava dosyasındaki toplanan delillerle gerçekleşmiştir. Evlenme olurken eşlerin yakınlarının evlenenlere ülkenin çeşitli yörelerindeki isimlendirmeye göre takı, çeyiz, mihi adı altında verdikleri eşyalar B.K.nun 234/1 ve 237. maddesinde belirtilen bağışlamadır. Bağışlar yeni evlilerin ev kurmalarını sağlamak için yapılır. Bu suretle bağışlayanın malvarlığında azalma, bağışlananın malvarlığında artma olur. Bunlar alelade iyilikler değildir. O halde mahkemenin direnme kararında, çeyiz olarak verilenlerin, B.K. 234. maddesindeki bağış değildir şeklindeki nitelendirme yerinde görülmemiştir.

B.K. 244/2. maddesinde, bağışlanan bağışlayana veya ailesi için kanunen mükellef olduğu vazifelere karşı ehemmiyetli surette bir riayetsizlikte bulunur ise bağışlayanın yaptığı bağışlamaların iadesini isteyebileceği açıklanmıştır. Kusuru sonucu boşanan eşin kendisine bağışta bulunan kayınbabanın ailesi içln kanunen yükümlü olduğu görevlerde ehemmiyetli bir surette riayetsizlikte bulunduğunun kabulü zorunludur. Yerleşmiş sapma göstermeyen yargı kararları bu kabulü doğrulamaktadır ( Hukuk Genel Kurulu 30.9.1964 1026/2-601; Hukuk Genel Kurulu 10.10.1962 1903/2-174;

2. Hukuk Dairesi'nin 27.1.1995 781/87; 3. Hukuk Dairesi'nin 10.10.1957 6391/5435 ). Şu halde davacı kayınpeder Muharrem'in davalıya yaptığı hediyelerin iadesi davasının dinlenebilirliği vardır.

Davacı, Muharrem yaptığı bağışların kanıtlanması için delil olarak çeyiz senedidir başlıklı 16.3.1990 tarihli yazılı belgeyi vermiştir. Bu belgede her ne kadar davalının hibeyi kabulüne yönelik iradesini ortaya koyan bir söz bulunmamakta ise de davalı kadının kocası aleyhine Karaman Asliye 2. Hukuk Mahkemesinde 1992/302 esasına kaydedilen açtığı istihkak davasında, kanıt olarak aynı belgeye dayanmıştır. Bu durumda eşyaların davacı Muharrem tarafından davalıya oğlu ile evliliği nedeniyle hibe olarak verildiği o nedenle zilyetliğin geçirildığinin kabulü gerekir. Davacı ziynetlerin elinden alındığını kanıtlayamamıştır. Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulmaması usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.

Ne varki, davacılar davalıya, kocanın kardeşlerinin altın bilezik bağışladıklarını öne sürerek bunlarında iadesini talep etmiş iseler de esas bağışta bulunanların açtıkları bir dava şöz konusu olmadığından buna ilişkin direnme kararı yerinde görülmüştür. Öte yandan davacı kocanın açtığı dava, davalı kadının kocası aleyhine Karaman Asliye 2. Hukuk Mahkemesinde açtığı 1993/302 Esas sayılı, lehine sonuçlanan istihkak davası kesin hüküm kabul edilerek red edilmiştir. Oysa bu davaların konusu ve hukuki nedeni ayrıdır. Davalı kadın kocası aleyhine açtığı davada mülkiyet hakkına dayanmıştır. Bu davada ise bağış yolu ile davalının mülkiyetine geçen şeylerin, başka bir yasa hükmünce iadesi istenmektedir. O nedenle kesin hükmün varlığı kabul edilemez ( HUMK. Md. 237 ). Şu durum karşısında Memiş'in davasının kesin hüküm sebebiyle reddi doğru değildir. Fakat dava konusu eşyanın ve ziynetin Muharrem tarafından bağış edildiği anlaşıldığından Memiş hakkındaki davanın reddi sonucu itibariyle doğru bulunmuştur.

SONUÇ : Yukarda açıklanan gerekçe ile,

1 - Direnme kararının hüküm bölümünün, 1. maddesindeki eşyalarla ilgili Memiş hakkındaki davanın reddi sonucu itibariyle doğru olduğundan ONANMASINA,

2 - Hükmün 3. maddesindeki altınlann davacı Memiş'e ait olmadığından reddine ilişkin kısmında keza onanmasına,

3 - Kayınbiraderlerinin bağışladığı altınların iadesi davasının reddine dair hükmün dördüncü bendi usul ve yasaya uygun olduğundan Onanmasına ve aşağıda dökümü yazılı ( 180.000 ) lira bakiye temyiz ilâm harcının temyiz edenden alınmasına,

4 - Diğer yönlerden Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma ilâmına uyulması gerekirken direnilmesi usul ve yasaya aykırı olmakla, hükmün onama dışında kalan bölümlerinin ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi,


Not: Kazancı'dan alınmıştır.
Old 07-02-2007, 20:13   #3
advokat34

 
Varsayılan

Sayın Ergin içtihatlar için çok tşk ederim, saygılar
Old 07-02-2007, 23:51   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

BK.nun 73/2 maddesine göre "Borç muayyen bir şeye taallük ediyorsa , bu şey akdin inikatı zamanında bulunduğu yerde teslim olunur."

Sözleşmenin yapıldığı yer , şu anda kadının bulunduğu yer olduğuna göre, BK. 73/2 ve HUMK.10.md.lerine göre davanın kadının şu anda bulunduğu yerde davanın açılabileceğini düşünüyorum.

Saygılarımla.

SONRADAN EK : Yetki kuralını doğrulayan Yargıtay Kararı;
YARGITAY 13.HD.28.06.1990 T. 2536 E. 4736 K. sayılı KARARINDAN:
" Davacı davalıya emaneten vermiş olduğu altınların aynen veya bedelini istemiş davayı kendi ikametgahı olan Osmanıcık Asliye Hukuk Mahkemesinde açmıştır. Yetki itirazına karşı davacı HUMK 10 ve B.K.73 maddesi gereğince davanın sözleşmenin yerine getirileceği yer olan Osmanıcık mahkemesinde bakılması gerektiğini savunmkuştur. BKBnun 73/2 maddesi gereğince borç miaayyen bir şeye taalluk ediyorsa o şay akdin yapıldığı sırada bulunduığu yerde teslim edilir.
Bu yönde tarafların delil ve karşı delilleri toplanmalı , aktin yapıldığı yer tespit edilmeli Osmanıcık İlçesi hudutları içinde yapıldığı anlaşılırsa davaya Osmancık Mahkemesinde bakılmalıdır."
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kambiyo senedi yıllık %58 faiz menfi tespit davası prag Meslektaşların Soruları 6 09-01-2014 15:25
Karışık Bir İstihkak Davası KIRLANGIÇ Meslektaşların Soruları 4 03-01-2007 14:09
Mehir Senedi Avukat Kamer Akgül Meslektaşların Soruları 2 19-12-2006 16:36
Mehir Senedine Dayalı Eşya Davası advokat34 Meslektaşların Soruları 3 07-12-2006 11:58
Hizmet tespit davası-yetki genç osman Meslektaşların Soruları 5 02-08-2006 10:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03883290 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.