Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Türk Telekomun Sabit Ücretinin İptaline İlişkin Dava

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-04-2007, 10:58   #1
tiyerianri

 
Varsayılan Türk Telekomun Sabit Ücretinin İptaline İlişkin Dava

Sevgili meslektaşlar; artık telefonu faturasının gördüğümde kan beynime sıçrıyor.Çok afedersiniz kendimi çok kötü hissediyorum niye mi?İşte sebebi:
Aylık sabit ücret:10,64
Görüşme ücretim: 6,70
Ücretsiz Görüşme:0,55
Ayrıntı ücreti:0,38
Gecikme bedeli:0,17
KDV:3,12
Ötv:2,60
Önceki aydan devir:0,21
toplam:23,25
Çok yüksek bir meblağ değil ama ev telefonunun daha fazla kullanıldığını düşünürsek rakam daha da artacak.Hiç kullanmazsak bile her ay sabir ücret ödeyeceğiz.
Hasılı; 6 liralık hizmet alıp 23,25 lira fatura ödüyorum.Burada en dikkat çekici nokta sabit ücret.Sizce bu durum hukuka uygun mu?Yoksa dava edersem kabul edilme şansı var mı?
Old 27-02-2008, 18:11   #3
aydın5610

 
Varsayılan

bence herşeyden evvel telekomlarda telefon hattı için imzaladığınız(daha doğrusu okumadan imzaladığımız)abonman sözleşmesini inceleyeniz sözleşmeye aykırı bir durum var ise dava edebilirsiniz sırf sağdan soldan duyduklarınızla dava açmayınız..selamlar
Old 27-02-2008, 20:24   #4
pir_i fani

 
Varsayılan

görüşme ücreti artarsa sabit ücret artmayacaktır.Burda sorurunun sizin az görüşme yapmanız karşısında sabit ücretin fazla görünmesi)Bence görüşmelerinizi artırın.Çivi çiviyi söker , üzülmeyin.
Old 28-02-2008, 14:25   #5
Hemocrania

 
Varsayılan

Sanırım bu konuda verilmiş bir heyet kararı ve bu karara itiraz nedeniyle verilmiş bir mahkeme kararı mevcut ve olumsuz sonuçlandı.ben şahsen Telekom Genel Müdürlüğüne bir basvuruda bulundum ancak henüz cevap verilmedi..sonuç alınacagını da sanmıyorum ama en azından denedim.Basvurdugum sırada bu konuda verilmiş olumlu bir heyet kararı vardı.Mahkeme karar vermemişti.ama şu anda hiç umudum da yok malesef..
Old 28-02-2008, 15:29   #6
av.sinem

 
Varsayılan

Sevgili meslektaşım ,bundan bir bir buçuk sene önce ödediğimiz sabit ücret belirli bir kontör olarak kabul ediliyor ve konuştuğunuz meblağ ücretlendirilmeyip o kontörü aştıktan sonraki kısım ücretlendiriliyordu.Şimdi durum dediğiniz gibi telefonu hiç kullanmasakta o sabit ücreti ödüyoruz.Bide şehir içi şehir dışı farketmez dakikası şöyle ucuz vs demiyorlar mı insan kendini kötü hissediyor.
Old 28-02-2008, 15:38   #7
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. Danistay
13.Dairesi

Esas: 2005/1754
Karar: 2006/3981
Karar Tarihi: 16.10.2006

ÖZET: Sabit ücretin; her an konuşma hakkı sağlanmasının, bir başka deyişle görüşme zamanlarının dışında oluşan bilgi alışverişi hizmetinin, arayan numaranın abone tarafından görülmesi gibi ek hizmetlerin ve sistemin çalışır durumda bulunması için yapılan işletme maliyetinin karşılığı olarak alınması nedeniyle, tüm bu hususları da kapsayacak şekilde hizmet karşılığı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, davacının sabit telefon abonelerinden hiçbir hizmet veya iş karşılığı olmaksızın sabit ücret alındığı iddiasının dayanağı bulunmamaktadır.

(2813 S. K. m. 5) (406 S. K. m. 4, 7, 29, 30, Ek m. 18, 27)

İstemin Özeti: Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından hazırlanarak Telekomünikasyon Kurulu'nun 29.06.2004 tarih ve 2004/347 sayılı kararı ile onaylanan yeni ücret tarifesinin; tarifenin kamuoyuna <Türk Telekom'dan sabit telefon abonelerine hediye: %80'e varan indirimler> başlıklı reklamlarla tanıtıldığı, Reklam Kurulu'nun 10.08.2004 tarih ve 107 sayılı kararıyla, sözü edilen reklam hakkında 3 ay tedbiren durdurma cezası verildiği, aslında tarifenin %80'lere varan oranlarda bir indirimi içermediği, tarifeyle indirime gidilmediği, bir iş veya hizmet karşılığında alınması gereken sabit ücretin yeni tarifeyle bazı paketlerden, kontür verilmeden kaldırılması nedeniyle, bu durumun 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun Ek 18. maddesine aykırılık teşkil ettiği, 406 sayılı Kanun'da asgari hizmetin <herkesin karşılayabileceği şekilde makul bedel karşılığında> alınması gerekirken, yeni tarifeyle makul bedelin aşıldığı, bu durumun aynı zamanda Kanun'un 4 (k) maddesinde belirtilen makul ölçüde kârı da aştığı, dava konusu tarifeyle 406 sayılı Kanun'un 29. ve 30. maddelerinde öngörülen ücret alımı konusundaki ilkelerin ihlâl edildiği, örneğin ücretin adil olması ve benzer konumdaki aboneler arasında haklı olmayan nedenlerle ayırım gözetilmemesi ilkesine aykırı hareket edildiği, böylece benzer konumdaki abonelerin kategorilere bölündüğü, belirlenen tarihe kadar seçim yapmayan abonelerin StandartHATT'ı seçmiş sayılacağı yönündeki duyuruyla, bu kişilerin sözleşme yapmaya zorlandığı ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

Davalı Telekomünikasyon Kurumu'nun Savunmasının Özeti: Davanın, Danıştay'ın değil, idari yargıda genel görevli mahkemeler olan idare mahkemelerinin görev alanına girdiği, bu itibarla davanın öncelikle görev yönünden reddi gerektiği, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin sunmakta olduğu hizmetlerin tarifelerini, gerek yürürlükteki mevzuat gerekse rekabetçi pazarın sonucu olarak maliyetlerinin altında sunma serbestisine sahip olmadığı, bunun istisnasının, 406 sayılı Kanun ve Telekomünikasyon Kurumu ile akdedilmiş görev sözleşmesi ile Türk Telekomünikasyon A.Ş.'ye getirilmiş asgari hizmet yükümlülüğü olduğu, telefon aboneliğine sahip bir tüketicinin, arama hizmetlerini kullanmasa bile aranabilme hizmetini alması nedeniyle, bu durumun 406 sayılı Kanun'un Ek 18. maddesi ile ifade edilen <... bir iş ve hizmet karşılığı alınan ücret...> kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, 406 sayılı Kanun'un 29. ve 30. maddeleri uyarınca, Kurum'a işletmeci tarafından onaya sunulan tarifelerin, yürürlükteki kanun, yönetmelik, tebliğ ve sair düzenlemeler kapsamında incelendiği, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin yeni tarife sisteminde StandartHATT'ın eski tarifenin değiştirilmiş halini içerdiği, diğer dört tarife paketinin ise müşterilere sunulan seçenekler olduğu ileri sürülerek hukukî dayanaktan yoksun bulunan davanın usul ve esastan reddi gerektiği savunulmaktadır.

Davalı Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin Savunmasının Özeti: Görevli yargı yerinin, idari yargı değil, adli yargı olduğu, dava dilekçesinde yer alan iddiaların, bir iltihak sözleşmesi niteliğindeki abonman sözleşmesine ilişkin hususlara yönelik olduğu göz önünde bulundurulduğunda, işbu davanın tüketici mahkemelerinde açılması gerektiği, bu nedenle davanın öncelikle görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, sabit ücretin dayanağının, 406 sayılı Kanun'un Ek 18. maddesinde yer aldığı, söz konusu hükmün Anayasa'ya aykırılık teşkil etmediği, bununla birlikte bugüne kadar ki içtihatlarda da sabit ücretin alınabileceğinin hüküm altına alındığı, sabit ücretin alınmamasının, çok arayan abonenin çok daha fazla ücret ödemesi, arama yapmayan ve kendisi arandığında konuşan abonenin ücret ödememesi, ama hizmetten yararlanması gibi adaletsiz bir duruma yol açabilmesi yanında, aboneye verilen hizmetin bir kısmının şirketleri tarafından karşılanması sonucunu doğuracağı, 31.12.2004 tarihinden itibaren telekomünikasyon sektörünün serbestleşme dönemine girdiği, uzak mesafe telefon lisanslarının dağıtılmasıyla birlikte bu sektörde rekabetin kendisini hissettirmeye başladığı, dava konusu tarifenin de bu sürecin bir ürünü olduğu, yeni StandartHATT tarifesinin, eski tarifenin değiştirilmiş hali, diğer dört tarife paketinin ise tüketiciye sunulmuş seçenek olduğu, farklı tarife paketinde, farklı konuşma ücretlerine ve farklı oranda sabit ücrete yer verilmesinin, tamamıyla şirketin abonelerini, bir başka deyişle farklı kullanıcı gruplarını düşünerek getirdiği bir yapılanma olduğu, tarifenin, gerek 406 sayılı Kanun'daki tarifeyle ilgili hükümlere, gerek Tarife Yönetmeliği'ndeki, gerekse Türk Telekomünikasyon A.Ş. Tarifelerine Tavan Fiyat Yönteminin Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esaslara İlişkin Tebliğ'deki hükümlere uygun biçimde hazırlandığı ve Telekomünikasyon Kurumu'nun onayı ile yürürlüğe konulduğu ileri sürülerek davanın usul ve esastan reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi Ahmet EĞERCİ'nin Düşüncesi: Bakılan davanın konusunu, Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından hazırlanan, Telekomünikasyon Kurumu tarafından Tarife Yönetmeliği ve Türk Telekomünikasyon A.Ş. Tarifelerine Tavan Fiyat Yönteminin Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esaslara İlişkin Tebliğ çerçevesinde incelenen tarifenin iptali istemi oluşturmaktadır.

Dava konusu tarifenin; Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından telekomünikasyon sektörünün serbestleşme dönemine girmesi ve tarifelerin dengelenmesi gibi hususlar göz önünde bulundurularak, 406 sayılı Kanun'un 29. ve 30. maddelerine, Tarife Yönetmeliği ve Telekomünikasyon Kurumu tarafından Türk Telekomünikasyon A.Ş. Tarifelerine Tavan Fiyat Yönteminin Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esaslara İlişkin Tebliğ hükümlerine göre hazırlandığının ve incelendiğinin, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin yeni tarife sisteminde StandartHATT'ın eski tarifenin değiştirilmiş halini içerdiğinin ve diğer dört tarife paketinin ise müşterilere sunulan seçenekler olduğunun, başka bir anlatımla diğer konuşma seçeneklerinin yapılmaması halinde StandartHATT'ın seçilmiş sayılacağının, bu itibarla ilgili mevzuata aykırı bir yönünün görülmediğinin anlaşılması ve abonelerin mevzuata uygun biçimde ve kamu hizmetinin özelliklerine ters düşmeyecek şekilde gerçekleştirilen tarife değişikliğine karşı, bu değişikliği kabul etmek ya da söz konusu hizmeti almaktan vazgeçmek dışında bir tercihlerinin bulunmaması karşısında, dava konusu tarife paketinin, mevzuata uygun olarak hazırlanıp, onaylandığı, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Diğer yandan davacı tarafından, bir iş veya hizmet karşılığında alınması gereken sabit ücretin, yeni tarifeyle bazı paketlerden kontür verilmeden kaldırılması nedeniyle, bu durumun 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun Ek 18. maddesine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmektedir.

Anayasa Mahkemesi'nin ve Yargıtay'ın çeşitli kararlarında da belirtildiği üzere sabit ücretin; her an konuşma hakkı sağlanmasının, bir başka deyişle görüşme zamanlarının dışında oluşan bilgi alışverişi hizmetinin, arayan numaranın abone tarafından görülmesi gibi ek hizmetlerin ve sistemin çalışır durumda bulunması için yapılan işletme maliyetinin karşılığı olarak alınması nedeniyle, tüm bu hususları da kapsayacak şekilde hizmet karşılığı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, davacının sabit telefon abonelerinden hiçbir hizmet veya iş karşılığı olmaksızın sabit ücret alındığı iddiasının dayanağı bulunmamaktadır.

Davacının diğer iddiaları da, dava konusu işlemin iptalini gerektirecek nitelikte bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Emin Celâlettin ÖZKAN'ın Düşüncesi: Dava; Türk Telekomünikasyon A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanarak Telekomünikasyon Kurulu'nun 29.6.2004 tarih ve 2004/347 sayılı kararı ile onaylanan yeni ücret tarifesinin iptali istemiyle açılmıştır.

2813 sayılı Telsiz Kanunu'nun 4502 sayılı Kanun'la değişik 5. maddesinde, bu Kanun ile 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nda belirtilen genel esaslar çerçevesinde, Kanunlar'la öngörülen yetki ve sorumlulukları uygulamak ve verilen diğer görevleri yapmak üzere kamu tüzel kişiliğini ve idari ve mali özerkliği haiz özel bütçeli Telekomünikasyon Kurumu kurulmuş, Kurum'un karar organının Telekomünikasyon Kurulu olduğu hükme bağlanmıştır. 2813 sayılı Kanun'un 4502 sayılı Kanun'la değişik 7. maddesinde ise Telekomünikasyon Kurumu'nun görevleri belirlenmiştir. Buna göre, Kanun'un 7. maddesinin (h) bendinde; <Telekomünikasyon hizmetlerinden ve altyapısından yararlanacak kullanıcılara ve telekomünikasyon şebekeleri arasındaki ara bağlantılar bakımından diğer işletmecilere uygulanacak ücret tarifelerine ve sözleşme hükümlerine ve teknik hususlara ilişkin genel kriterleri ve görev alanına giren diğer konularda uygulama usul ve esaslarını belirlemek, tarifeleri incelemek, değerlendirmek, gerekenleri onaylamak ve bunların uygulanmasını izlemek> Kurum'un görevleri arasında sayılmıştır. Kurum tarafından tarifelerin onaylanmasına ve denetlenmesine yönelik usul ve esasların tespiti amacıyla düzenlenen Tarife Yönetmeliği 28.08.2001 tarihli, 24507 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.

Dava dosyasının incelenmesinden; Türk Telekomünikasyon A.Ş.Genel Müdürlüğü tarafından telefon tarifesinin 01.08.2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, şirket HATT, Konuşkan HATT, StandartHATT, HesaplıHATT ve YazlıkHATT olmak üzere beş ayrı tarife biçiminde yapılandırılmasına ve yeni tarife sistemine geçilmesine Türk Telekom Yönetim Kurulunun 5.5.2004 tarih ve 69/2 sayılı kararıyla karara bağlandığı, adıgeçen tarifenin Telekomünikasyon Kurulu'nun 29.6.2004 tarih ve 2004/347 sayılı kararıyla onaylandığı anlaşılmaktadır.

406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun Ek 18 inci maddesine 4502 sayılı Kanunun 12.maddesi ile eklenen son fıkrası; <Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebilir.> hükmünü taşımaktadır.

Anayasa Mahkemesinin ve Yargıtay'ın çeşitli kararlarında sabit ücretin; her an konuşma hakkı sağlanmasının, bir başka deyişle görüşme zamanlarının dışında oluşan bilgi alışverişi hizmetinin, arayan numaranın abone tarafından görülmesi gibi ek hizmetlerin ve sistemin çalışır durumda bulunması için yapılan işletme maliyetinin karşılığı olarak alındığı belirtilmiş ve tüm bu hususlar da hizmet karşılığı olarak değerlendirilmiştir.

Bu itibarla, davacının sabit telefon abonelerinden hiçbir hizmet veya iş karşılığı olmaksızın sabit ücret alındığı iddiasının dayanağı bulunmamaktadır.

Abonelerin kullanımı alışkanlıkları gözönünde tutularak, beş farklı tarife paketi içinden kendilerine uygun olanını seçme imkanı tanınmak suretiyle müşteri memnuniyetinin azamileştirilmeye çalışıldığı anlaşıldığından aksi yöndeki davacı iddialarına itibar etmeye olanak bulunmamaktadır.

Bu haliyle, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunundaki tarifeyle ilgili hükümlere, Telekomünikasyon Kurumu tarafından çıkarılan Tarife Yönetmeliği ve yine aynı Kurum tarafından çıkarılan Telekomünikasyon A.Ş.nin Bazı hizmetlerine İlişkin Tarifelerinin Tavan Fiyat Yöntemi ile Onaylanmasına Yönelik Usul ve Esaslara İlişkin hükümlere uygun biçimde hazırlanarak Telekomünikasyon Kurumunun onayı ile yürürlüğe konulan tarifede hukuka aykırılık görülmemiştir.

Belirtilen nedenle, yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından hazırlanarak Telekomünikasyon Kurulu'nun 29.6.2004 tarih ve 2004/347 sayılı kararı ile onaylanan yeni ücret tarifesinin iptali istemiyle açılmıştır.

Davalıların usule yönelik itirazları yerinde görülmemiştir.

29.01.2000 tarihli, 23948 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4502 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile değişik 2813 sayılı Telsiz Kanunu'nun 5. maddesiyle; bu Kanun ile 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nda belirtilen genel esaslar çerçevesinde, Kanunlarla öngörülen yetki ve sorumlulukları uygulamak ve verilen diğer görevleri yapmak üzere kamu tüzel kişiliğini ve idari ve mali özerkliği haiz özel bütçeli <Telekomünikasyon Kurumu> kurularak, Türk telekomünikasyon sektöründe genel anlamda düzenleme, denetleme ve yaptırım uygulama görevleri verilmiş, daha sonra da, 23.05.2001 tarihli, 24410 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4673 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile 406 sayılı Kanun'a Ek 27. madde eklenmiş ve bu maddenin birinci fıkrasında, <Bu kanunda ve diğer mevzuatta Ulaştırma Bakanlığına, görev sözleşmesi veya imtiyaz sözleşmesi yapma veya telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin verme yetkisi ile bu yetkiye ilişkin yapılacak düzenlemeler ile ilgili her türlü göreve yönelik yapılan atıflar Kuruma yapılmış sayılır.> hükmüne yer verilerek, Telekomünikasyon Kurumu'nun yetkileri genişletilmiştir.

2813 sayılı Telsiz Kanunu'nun, 4502 sayılı Kanun'un 16. maddesi ile değişik ve Telekomünikasyon Kurumu'nun görevlerinin düzenlendiği 7. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde, <Telekomünikasyon hizmetlerinden ve altyapısından yararlanacak kullanıcılara ve telekomünikasyon şebekeleri arasındaki ara bağlantılar bakımından diğer işletmecilere uygulanacak ücret tarifelerine ve sözleşme hükümlerine ve teknik hususlara ilişkin genel kriterleri ve görev alanına giren diğer konularda uygulama usul ve esaslarını belirlemek, tarifeleri incelemek, değerlendirmek, gerekenleri onaylamak ve bunların uygulanmasını izlemek> Telekomünikasyon Kurumu'nun görevleri arasında sayılmış, anılan maddenin 2. fıkrasında da; <Kurum telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve alt yapısının işletilmesi ile ilgili hususları ve ayrıca hem bu hizmetlerde hem de genel olarak telekomünikasyon sektöründe rekabete aykırı davranış, plan ve uygulamaları re'sen veya şikâyet üzerine incelemeye ve görev alanına giren konularda bilgi ve dokümanların sağlanmasını talep etmeye yetkilidir. Kurum, telekomünikasyon hizmetleri ve alt yapısı ile ilgili yönetmeliklerin ve diğer genel idari işlemlerin yayınlanmasından önce ilgili tarafların yorum yapabileceği görüşlerini bildirmesine imkan verebilmek için gerekli tedbirleri alabilir. Kurum tüketici menfaatlerinin korunması için de gerekli tedbirleri alır> hükümleri yer almıştır.

406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun değişik 4. maddesinde ise, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesinde ve/veya telekomünikasyon altyapısı işletiminde ve bu hususlarda yapılacak düzenlemelerde nitelik ve nicelik itibariyle gözönünde bulundurulacak ilkeler belirlenmiş olup, maddenin (k) bendinde, <İlgili mevzuat, imtiyaz sözleşmesi veya telekomünikasyon ruhsatında açıkça belirlenen durumlar haricinde, ara bağlantı ücretleri ile hat ve devre kiraları da dahil telekomünikasyon hizmetleri karşılığı alınacak ücretlerin, yatırım ve işletme maliyetlerini ve genel masraflardan ilgili payını, amortisman ve makul ölçüde kârı mümkün olduğu ölçüde yansıtması> gerektiği kurala bağlanmıştır.

Yine Kanun'un 29. maddesinde, telekomünikasyon hizmetlerinin ücret esasları <İşletmeciler, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapı işletilmesi karşılığında alacakları ücretleri ilgili mevzuat, tabi oldukları görev veya imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin ile Kurum düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde serbestçe belirleyebilirler. Aşağıdaki hallerde Kurum, hat ve devre kiraları da dahil olmak üzere ücretlerin hesaplanma yöntemlerini ve üst sınırlarını, makul ve ayırım gözetmeyen şartlarla, 30 uncu maddede belirlenen genel ilkeler çerçevesinde çıkarılacak yönetmelikler, tebliğler ve sair idari düzenlemeler, imtiyaz sözleşmeleri ve telekomünikasyon ruhsatlarının hüküm ve şartları da gözetilerek tayin ve tespit etmeye yetkilidir:

a) Türk Telekom veya başka bir işletmecinin, vermekle yükümlü olduğu evrensel hizmet dahil, bazı hizmetlerin maliyetini başka hizmetlerin ücretlerinden karşılamak zorunda olduğu haller,

b) İlgili telekomünikasyon hizmetlerinde, bir işletmecinin hukuki veya fiili bir tekel olduğunun veya ilgili hizmet veya coğrafi piyasada hakim konumda bulunduğunun Kurum tarafından belirlendiği haller,

c) Ücretlerin Kurum düzenlemelerine aykırı işlem ve eylemlerle belirlendiğinin tespit edildiği haller,

d) Kurum'un çıkaracağı yönetmeliklerde belirleyeceği diğer durumlar> olarak belirlenmiştir.

Kanun'un 30. maddesinde de, Kurum'un, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapı işletilmesi karşılığında alınacak ücretlere ilişkin düzenlemelerinin, maddede sayılan genel ilkelerin gerçekleştirilmesi hususunu gözönünde tutarak yapacağı öngörülmüş, genel ilkeler <a) Ücretler adil olmalı ve benzer konumdaki kişiler arasında haklı olmayan nedenlerle ayırım gözetmemelidir. Bu genel ilke, toplumdaki ihtiyaç sahibi kesimlere özel ve kapsamı açıkca ve sınırlı olarak belirlenmiş kolaylıklar sağlanmasını engellemez,

b) 29 uncu madde kapsamına giren durumlarda; ücretlerin 4 üncü maddenin (k) bendinde öngörülen şekilde yatırım ve işletme maliyetleri de dahil olmak üzere, mümkün olduğunca ilgili hizmetin maliyetlerini yansıtacak şekilde belirlenerek tarifelerin dengelenmesi esas olup, bir hizmetin maliyetinin diğer bir hizmetin ücreti yoluyla desteklenmesinden veya karşılanmasından kaçınılır,

c) Ücretler; kendisine bir maliyet yükleyen ve anılan ücretin kapsamında olan her hizmet kalemini ayrı ayrı gösterir,

d) Ücretlerin, uygun olduğu ölçüde, gelişen teknolojik şartlar çerçevesinde uluslararası standartlara ve ölçeklere yaklaştırılması esastır.

e) Ücretlerin, değişik hizmet türü ve kategorileri için, teknolojik gelişmeyi ve yeni yatırımları teşvik etmeye yönelik düzeyde olması gözetilir.

f) Ücretlerin belirlenmesinde, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve uluslararası kuruluşların tavsiyeleri uygun olduğu ölçüde dikkate alınır.

g) Haklı gerekçelerin varlığı halinde, ücretlere zorunlu maliyetleri ve makul bir ölçüde kârı da yansıtmak kaydıyla üst sınır konulabilir> olarak belirlenmiştir.

Kurum tarafından 406 sayılı Kanun'un değişik 4., 29. ve 30. maddeleri ile 2813 sayılı Kanun'un değişik 7. maddesine dayanılarak, tarifelerin onaylanmasına ve denetlenmesine yönelik usul ve esasların tespiti amacıyla düzenlenen Tarife Yönetmeliği de 28.08.2001 tarihli, 24507 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.

Yönetmeliğin 7. maddesinde, Telekomünikasyon Kurulu'nun, her bir hizmet için hizmetin etkin olarak sağlanması maliyetine dayalı yöntem ile belli bir dönemde bir hizmet sepetindeki tarife değişikliklerinin ortalamasına uygulanacak tavan fiyat yöntemini ayrı ayrı veya her ikisini birden uygulayarak tarifeleri onaylayacağı belirtildikten sonra, Yönetmeliğin 11. maddesinde herhangi bir tarifenin tavan fiyat yöntemine göre onaylanması için işletmeci tarafından istenilen bilgi ve belgeler sayılmış, 12. maddesinde de tarifelerin tavan fiyat yöntemine göre onaylanması durumunda göz önünde bulundurulacak hususlar belirlenmiş, Yönetmeliğin 13. maddesinde ise, tarifelerin onaylanma süreci kurala bağlanmıştır.

Tarife Yönetmeliği'nin 7. maddesinin (a) bendinin (2) numaralı alt bendi gereğince, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin kullanıcılara sunduğu bazı telekomünikasyon hizmetlerinde uygulanacak tarifelerin <Tavan Fiyat Yöntemi>ne göre onaylanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla Telekomünikasyon Kurumu tarafından Türk Telekomünikasyon A.Ş. Tarifelerine Tavan Fiyat Yönteminin Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esaslara İlişkin Tebliğ hazırlanarak 31.12.2003 tarih ve 25333 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

Bakılan davanın konusunu da, Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından hazırlanan, Telekomünikasyon Kurumu tarafından Tarife Yönetmeliği ve sözü edilen Tebliğ çerçevesinde incelenen ve onaylanan tarifenin iptali istemi oluşturmaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden; Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından telekomünikasyon sektörünün serbestleşme dönemine girmesi ve tarifelerin dengelenmesi gibi hususlar göz önünde bulundurularak, telefon tarifesinin 01.08.2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, ŞirketHATT, KonuşkanHATT, StandartHATT, HesaplıHATT ve YazlıkHATT olmak üzere beş ayrı tarife biçiminde yapılandırılmasına ve yeni tarife sistemine geçilmesine Türk Telekom Yönetim Kurulu'nun 05.05.2004 tarih ve 69/2 sayılı kararıyla karar verildiği, sözü edilen tarifenin Telekomünikasyon Kurulu'nun 29.06.2004 tarih ve 2004/347 sayılı kararıyla onaylandığı anlaşılmaktadır.

Dava konusu tarifenin; Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından telekomünikasyon sektörünün serbestleşme dönemine girmesi ve tarifelerin dengelenmesi gibi hususlar göz önünde bulundurularak, 406 sayılı Kanun'un 29. ve 30. maddelerine, Tarife Yönetmeliği ve Telekomünikasyon Kurumu tarafından hazırlanan Türk Telekomünikasyon A.Ş. Tarifelerine Tavan Fiyat Yönteminin Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esaslara İlişkin Tebliğ hükümlerine göre hazırlandığı ve incelendiği, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin yeni tarife sisteminde StandartHATT'ın eski tarifenin değiştirilmiş halini içerdiği ve diğer dört tarife paketinin ise müşterilere sunulan hizmet seçenekleri olduğu, başka bir anlatımla diğer konuşma seçeneklerinin yapılmaması halinde StandartHATT'ın seçilmiş sayılacağı, bu itibarla ilgili mevzuata aykırı bir yönünün görülmediği anlaşıldığından ve abonelerin mevzuata uygun biçimde ve kamu hizmetinin özelliklerine ters düşmeyecek şekilde gerçekleştirilen tarife değişikliğine karşı, bu değişikliği kabul etmek ya da söz konusu hizmeti almaktan vazgeçmek dışında bir seçenekleri de bulunmadığından, dava konusu tarife paketinin, mevzuata uygun olarak hazırlanıp, onaylandığı, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Diğer yandan davacı tarafından, bir iş veya hizmet karşılığında alınması gereken sabit ücretin, yeni tarifeyle bazı paketlerden kontür kullanımı hakkı verilmeden kaldırılması nedeniyle, bu durumun 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun Ek 18. maddesine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmektedir.

406 sayılı Kanun'un Ek 18. maddesine 4502 sayılı Kanun'un 12. maddesiyle eklenen son fıkrasında, bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücretin; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebileceği öngörülmüştür.

Anayasa Mahkemesi'nin ve Yargıtay'ın çeşitli kararlarında da belirtildiği üzere sabit ücretin; her an konuşma hakkı sağlanmasının, bir başka deyişle görüşme zamanlarının dışında oluşan bilgi alışverişi hizmetinin, arayan numaranın abone tarafından görülmesi gibi ek hizmetlerin ve sistemin çalışır durumda bulunması için yapılan işletme maliyetinin karşılığı olarak alınması nedeniyle, tüm bu hususları da kapsayacak şekilde hizmet karşılığı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, davacının sabit telefon abonelerinden hiçbir hizmet veya iş karşılığı olmaksızın sabit ücret alındığı iddiasının dayanağı bulunmamaktadır.

Davacının, tarifenin kamuoyuna <Türk Telekom'dan sabit telefon abonelerine hediye: %80'e varan indirimler> başlıklı reklamlarla tanıtılmasına karşın, bunun gerçeği yansıtmadığı, aslında tarifeyle indirime gidilmediği yönündeki iddialarının da bu davada incelenmesi olanağı bulunmamaktadır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle davanın reddine, aşağıda dökümü yapılan 92,30.-YTL yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekilleri için ayrı ayrı olmak üzere takdir olunan 400,00.-YTL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 16.10.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 28-02-2008, 15:43   #8
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi

Esas: 2002/1028
Karar: 2002/4642
Karar Tarihi: 26.04.2002

ÖZET: Aylık sabit ücret olarak tanımlanan ücret, görüşme zamanları dışında oluşan bilgi alışverişi hizmeti karşılığı olarak belirlenen ve alınan ücrettir. Bir başka anlatım ile aboneler, transmisyon yollarını sadece görüşme amacı ile kullanmazlar. Aylık sabit ücretin alınmadığını varsayarsak, arama yapmamış olan abone hiçbir ücret ödemeyecektir. Ancak, sistem o aboneye, arandığında konuşma hakkı verecektir. Yine aynı abone, karşı abone ile anlaşarak, tüm kapsama alanlarında arayarak, karşı tarafa numarasını gönderip, konuşmadan bilgi verebilecek ve yine hiçbir ücret ödenmeyecektir. Abone herhangi bir görüşme yapmasa bile, zaman ayrımı yapmaksızın sistem ona senede 365 gün ve 24 saat her yerde bir görüşme yapma imkanını seferber etmektedir. Bu tür bir işlevin yapılması, bir enerji tüketimini, teknik donanımın bakım ve yönetimi ile personel çalıştırılmasını gerektirir ki, buda bir hizmet olarak değerlendirilmelidir. Sabit ücret ödenmemesinin aboneler arasında adaletsizliğe yol açacağı, çok arama yapan abonenin çok daha fazla ücret ödeyeceği, arama yapmayan ve kendisi arandığında konuşan abonenin hiçbir ücret ödemeyeceği gibi adaletsiz bir durum yaratacağı da şüphesizdir.Kaldı ki ülkemizde GSM sistemi tek bir şirketin tekelinde ve imtiyazında değildir. Sektöre yeni giren şirketlerin sabit ücret adı altında bir ücrette almadıkları, kamu oyunun bilgisindedir. Mahkemece, açıklanan bu hususlar nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şeklide eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

(818 S. K. m. 96, 97, 98) (YİBK. E : 1958/24, K : 1962/2, 05.02.1962)

Taraflar arasındaki sabit ücret davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Cep telefonu abonesi olan davacı, karşılığında hiçbir hizmet vermediği halde, davalının "aylık sabit ücret" adı altında kendisinden haksız olarak ücret almakta olduğunu öne sürerek, ödemiş olduğu aylık sabit ücretler tutarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, cep telefonu abonesi olduğu davalının haksız olarak sabit ücret adı altında aldığı ücretin iadesini istemektedir. Sabit ücretin yasal dayanağı öncelikle incelenmelidir. GSM operatörü olan davalı şirket faaliyetini, Ulaştırma Bakanlığı ile yaptıkları GSM-Pan Avrupa Mobil Telefon Sisteminin kurulması ve işletilmesi ile ilgili lisans verilmesine ilişkin imtiyaz sözleşmesinden aldıkları yetki ve izne dayanarak sürdürmektedir. Bu sözleşmede yer alan imtiyazlarda yasa ve ilgili yönetmeliklerde yer alan hükümlere dayanmaktadır. İmtiyaz sözleşmesinin tanım ve kısaltmalar başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında "bürüt gelir: Her türlü vergi, resim, harç ve fonlar dahil olmak kaydıyla, tesis ücretleri, aylık sabit ücretler, haberleşme ücretleri" denilmektedir. Aynı sözleşmenin tarife başlıklı 12. maddesinde "Bakanlık, GSM hizmeti için azami fiyatı, işletmecinin de görüşünü almak suretiyle, yurt dışında benzer hizmetler için uygulanan tarifeleri de dikkate alarak, ilgisine göre Türk Lirası ve ABD doları olarak belirler ve onaylar" denilmektedir. Taraflar arasında yapılan abonelik sözleşmesinin 5. maddesinin 5.1 paragrafında "abone, T...'in duyurmuş olduğu tarifede yer alan konuşma ücreti, aylık sabit ücret, ayrıntılı fatura ücreti, hat tesis ücreti (bir kere alınır) ve ek servislerin bedelini yasalarda belirtilmiş olan tüm vergi, resim ve harçlarla birlikte faturasında belirtilen son ödeme tarihine kadar ödemekle yükümlüdür" denilmektedir. Açıklanan bu hususlar, davalının Danıştay'ca da onaylanan imtiyaz sözleşmesinin bu sözleşmeye dayanarak çıkarttığı tarife ve abone sözleşmesine göre davacıdan aldığı sabit ücretin yasal dayanağının olmadığı söylenemez.

Dairemize aynı olayla ilgili olarak çok sayıda gelen dava dosyalarında çeşitli bilirkişilere yaptırılan incelemeler sonunda alınan raporlardan, GSM sisteminde sabit ücret olarak tanımlanan ve alınan ücretin, verilen hizmet karşılığı olduğu anlaşılmaktadır. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için cep telefonlarının çalışma sisteminin yine bu raporlara göre açıklanması gerekir.

Kablosuz haberleşme sistemi denilen bu sistem, ülkemizde önce araç telefonları ile başlayan sonra cep telefonu olarak devam eden ve iletim ortamının iletkenler yerine, havada elektromağnetik dalgalarla sağlandığı bir haberleşme biçimidir. Aylık sabit ücret olarak tanımlanan ücret, görüşme zamanları dışında oluşan bilgi alışverişi hizmeti karşılığı olarak belirlenen ve alınan ücrettir. Bir başka anlatım ile aboneler, transmisyon yollarını sadece görüşme amacı ile kullanmazlar.Telekomünikasyon ücretlendirmesinde de görüşme süreci ve görüşme dışı bilgilendirme ve bilgilendirme işlevleri, ayrı ayrı ücretlendirilir. Aylık sabit ücretin her aboneden eşit bedel halinde alınmasının zorunluluğunu şu şekilde de izah edilebilir. Aylık sabit ücretin alınmadığını varsayarsak, arama yapmamış olan abone hiçbir ücret ödemeyecektir. Ancak, sistem o aboneye, arandığında konuşma hakkı verecektir. Yine aynı abone, karşı abone ile anlaşarak, tüm kapsama alanlarında arayarak, karşı tarafa numarasını gönderip, konuşmadan bilgi verebilecek ve yine hiçbir ücret ödenmeyecektir. Oysa GSM operatörleri bu hizmet için, Türk Telekom'a, anlaşmalı yabancı ülkelere ve Telsiz Genel Müdürlüğüne, santralları veya baz istasyonlarını birbirlerine bağlayan elektronik yollar için kullanım ücreti ödeyecektir. Abone herhangi bir görüşme yapmasa bile, zaman ayrımı yapmaksızın sistem ona senede 365 gün ve 24 saat her yerde bir görüşme yapma imkanını seferber etmektedir. Bu tür bir işlevin yapılması, bir enerji tüketimini, teknik donanımın bakım ve yönetimi ile personel çalıştırılmasını gerektirir ki, buda bir hizmet olarak değerlendirilmelidir. Sabit ücret ödenmemesinin aboneler arasında adaletsizliğe yol açacağı, çok arama yapan abonenin çok daha fazla ücret ödeyeceği, arama yapmayan ve kendisi arandığında konuşan abonenin hiçbir ücret ödemiyeceği gibi adaletsiz bir durum yaratacağı da şüphesizdir.

Kaldı ki ülkemizde GSM sistemi tek bir şirketin tekelinde ve imtiyazında değildir. Baştan iki şirket bu imtiyazı almış iken, halen başka şirketlerde bu imtiyazı alarak GSM sektöründe faaliyete başladıkları, aralarında kıyasıya bir serbest rekabetin bulunduğu, sektöre yeni giren şirketlerin sabit ücret adı altında bir ücrette almadıkları, kamu oyunun bilgisindedir. Sektörde tekel olmadığına göre, abone olan davacı ekonomik koşulları en uygun olan GSM sistemini seçme ve değiştirme hak ve hürriyetine de sahiptir. Mahkemece, açıklanan bu hususlar nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şeklide eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 26.4.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.


KARŞI OY
Dava, cep telefonu abonesi olan davacıdan karşılığında hiçbir hizmet verilmediği halde davalının "aylık sabit ücret" adı altında haksız olarak aldığı aylık sabit ücret tutarının faiziyle ödetilmesi isteminden ibarettir.

Taraflar arasında düzenlenen tek tip abone sözleşmesi, dava dışı Ulaştırma Bakanlığı ile davalı Türkcell arasında düzenlenen imtiyaz sözleşmesine dayanmaktadır.

Gerek abone sözleşmesinde gerek imtiyaz sözleşmesinde aylık sabit ücretin, hizmet verilmese dahi sözleşme ilişkisi devam ettiği sürece aboneden alınacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Aksine özellikle imtiyaz sözleşmesinde sözleşmenin "hizmetlerin pazarlanmasını" kapsadığı GSM mobil telefon hizmetlerinin "abonelere sağlanan telekominikasyon hizmeti" olduğu vurgulanmış, "verilecek hizmetlerde" açıklanmıştır.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının davacı aboneden almakta olduğu aylık sabit ücretin bir hizmet karşılığında alınıp, alınmadığı, dolayısı ile davacının davalıya her ay sabit ücret ödeme borcunun bulunup bulunmadığında toplandığı anlaşılmaktadır.

Aylık sabit ücretin, diğer ücrete tabi hizmetler dışında hangi hizmetler karşılığında alındığına ilişkin sözleşmelerde bir hüküm bulunmadığına göre sabit ücret karşılığında ayrık bir hizmetin verilip verilmediğinin davada belirlenmesi gerekir.

Bu davada bilirkişi incelemesi yapılmamış ise de emsal başka dosyalar arasında bulunan "Ankara Tüketici Mahkemesinin 2001/8 Tali Dosyası üzerinden alınan üç kişilik bilirkişi kurulu ise "Davalının aylık sabit ücretin karşılığı olarak 24 saat 365 gün abonelerin takip edilmesi ve bunun sağlanabilmesi amacıyla yaptığı işletme giderlerini göstermektedir. Ancak şebekenin doğal yapısı gereği sistemin, abonelerin her an hizmet alabilmesi için çalışır durumda olması gerekmektedir. Yani GSM şebekesinin özelliği, işin doğası gereği hizmetin belirtilen biçimde verilmesi zorunludur. Zaten bu sebeple yukarıda tarifelerde incelendiği üzere daha nitelikli ve fazla bir fiyatlandırma yapılmaktadır. Bunun dışında ayrıca verilen hizmetin sabit ücret şeklinde ikinci bir kez fiyatlandırılması, işin doğasına uygun düşmemektedir..." denilmek suretiyle aylık sabit ücretin alınamayacağı, vurgulanmıştır.

Öte yandan az yukarıdaki raporda vurgulandığı gibi şebekenin özelliği, işin doğası gereği abonelerin her an hizmet alabilmelerini sağlamak için çalışır durumda olmasını gerektirir. Bunun için ayrık bir hizmetin verildiğinden bahsedilemez. Kaldı ki davalı duruşmalara katılmadığı gibi aylık sabit ücret karşılığı hizmet verdiklerini ispat etmiş de değildir.

GSM şebekesinde normal telefon haberleşmelerinin yanı sıra çağrı yönlendirme, çağrı engelleme, kısa mesaj servisi, konferans görüşmesi, çağrı bekletme, veri iletişimi, faks haberleşmesi, arayan kişinin numarasının abone tarafından görülmesi, kısa haber servisi, yıldız falı servisi v.b. gibi hizmetlerin verildiği görülür. Davalı şirket dışında daha dört GSM mobil telefon sisteminin olması nedeniyle davalı Türkcell'in hizmetleri rekabet ortamı içerisinde abone adedini artırmanın gayreti olarak yarış halinde olmasının bir tezahürüdür. O bakımdan bu hizmetleri ayrık bir hizmet olarak sabit ücret karşılığı görmemelidir.

Öte yandan İçtihadı Birleştirme Hukuk Bölümü Genel Kurulu 5.2.1962 gün 1958/24 esas ve 1962/2 karar sayı ile "posta, Telgraf ve Telefon işletme Genel Müdürlüğünün, telefon abonelerinden, her ne ad altında olursa olsun, abone parasından başka hiçbir şey istemeye hakkı bulunmadığına karar vermiştir.

Hemen belirtmek gerekir ki kural olarak Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararları konuları ile sınırlı, gerekçeleri ile aydınlatıcı ve sonuçları ile bağlayıcıdır. Bunun için benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.

Durum böyle olunca davalı şirketin abonelerinden sabit ücret almasına hukuki olanak yoktur.

Öyle ise yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının onanması düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 28-02-2008, 15:46   #9
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. ANAYASA MAHKEMESİ
Esas: 2000/74
Karar: 2004/9
Karar Tarihi: 10.02.2004

RGT: 11.05.2004
RG NO: 25459

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEMELER:

1- Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Esas:2000/74)

2- Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi (Esas:2000/79)

İTİRAZLARIN KONUSU: 4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun Ek 18. maddesinin sonuna 4502 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile eklenen fıkrada yer alan “...sabit ücret...” sözcüklerinin Anayasa’nın 5., 22. ve 56. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I- OLAY

Bakılmakta olan davalarda, 406 sayılı Yasa’nın Ek 18. maddesinin sonuna 4502 sayılı Yasa ile eklenen fıkrada yer alan “...sabit ücret...” sözcüklerinin Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler iptali için başvurmuşlardır.

II- İTİRAZLARIN GEREKÇELERİ

- Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin başvuru kararı şöyledir:

“Mahkememizde görülmekte olan 2000/208 esas sayılı dosyada davacı, davalı Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. ile GSM abonelik sözleşmesi imzaladığını, bu konuda faaliyet gösteren her iki şirketin de önceden hazırlamış oldukları tek tip abonelik sözleşmelerinde aylık sabit ücret alınacağı şartını koyduklarını bu haliyle sözleşme yapmaya mecbur olduğunu belirterek kendisinden her ay sabit ücret adı altında tahsil edilen paranın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasaya aykırı olması nedeniyle tahsil edilen paraların iadesini ve aylık sabit ücretin haksız alındığının tesbitini istemiştir.

Davalı Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. sabit telefonlarla cep telefonları arasında önemli farkların olduğunu GSM abonesinin gezgin abone olduğunu, yurt içinde ve yurt dışında arandığında bulunabilmesi için 365 gün 24 saat takip edilmesi gerektiğini, Mobil telefonun tüm fiziksel yer değişim hareketlerinin takip edilmesi hizmeti karşılığında aylık sabit ücretin alındığını, ayrıca aylık sabit ücretin 406 sayılı Telgraf ve Telefon Yasasının Ek 18. maddesi sonuna 4502 sayılı Yasanın 12. fıkrasıyla eklenen maddesinde de yasal düzenleme haline getirildiğini bildirmiştir.

GEREKÇE: Görüldüğü üzere mahkememizde devam eden bu davada dayanak 406 sayılı Yasaya 4502 sayılı Yasanın 12. maddesiyle eklenen fıkradır, anılan fıkra “Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tesbit edilebilir” demektedir.

Ücret anlam itibariyle bir emek yahut hizmet karşılığı olarak alınan parayı ifade etmektedir. Davalı şirketin davacıdan tahsil etmiş olduğu aylık sabit ücrette herhangi bir emek ve hizmet karşılığı yoktur. Davalı şirket faaliyet alanı ile ilgili olarak yatırımlarını yapmış, GSM sistemi kurmuştur. Abonenin bir ay süresince hiç konuşmaması halinde ödeyeceği sabit ücrette teknik olarak herhangi bir hizmet yoktur. Bu halde davacıdan alınan aylık sabit ücret yatırımlar karşılığı olarak alınan bir paraya dönüşmektedir. Abone şirketin ortağı değildir, şirketin yapmış olduğu yatırımlar nedeniyle abonenin para ödemek zorunda bırakılması hukuka uygun bir durum değildir. Yine aynı şekilde Devletin yasa çıkarma yetkisine dayanarak hiçbir karşılık olmaksızın sabit ücret adı altında vatandaşından bir bedel alması ve bu yetkiyi özel şirketlere devretmesi de haksız bir durum oluşturmaktadır. Devlet bu gücüne dayanarak vatandaşlarından sadece vergi tahsil edebilir. Kural olarak vergiler bir karşılık yok ise de Devlet almış olduğu vergiyi birtakım kamu hizmetlerinde kullanmaktadır. Sabit ücret bir vergi değildir.

Davalı şirket sabit ücret alınmaz ise bu kalemden elde edilecek gelirin konuşmalara göre alınacağını çok konuşandan daha fazla az konuşandan daha az ücret alacağını ve PTT ile aralarında yapmış oldukları GSM - PAN Avrupa Mobil Telefon Sistemi Sözleşmesi uyarınca ve imtiyaz sözleşmesi uyarınca ödeyecekleri payda Katma Değer Vergisinde ve eğitime katkı payında sabit ücretin matrah alınacağını belirtmiştir.

Gerek davalı gerekse bu alanda faaliyet gösteren diğer şirket kart uygulamaları yapmakta, kartlı Mobil telefonlar nedeniyle aboneden aylık sabit ücret adı altında herhangi bir para almamaktadırlar. Belirtildiği üzere GSM abonelik sözleşmeleri uyarınca aboneden alınan aylık sabit ücretin teknik olarak ücret diye tarif edilmesi mümkün değildir. Bu konuda Ulaştırma Bakanlığının GSM-PAN Avrupa Mobil Telefon Sistemi Kurulması ve İşletilmesine İlişkin imtiyaz sözleşmesi imzalaması, bu konuda tarifeler düzenlemesi ve şirketlerin elde ettikleri brüt gelirlerden pay alınması, yine eğitime katkı payı ve Katma Değer Vergisine matrah oluşturması bu niteliğini değiştirmez.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 5. maddesi Devletin temel amaç ve görevlerini düzenlemekte bu görevleri “Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır” olarak belirtmektedir.

Anayasanın 22. maddesi de herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğunu belirtmektedir.

Teknik anlamda bir hizmet karşılığı olmayan sabit ücretin aboneden alınması kişilerin refah durumunu ve huzurunu bozacağı açıktır. Aynı şekilde bu durum kişilerin temel hak ve özgürlüklerini ekonomik yönden engellediği de tartışma götürmez. Devlete düşen görev bu engelleri ortadan kaldırmaktır.

Yine kişilerin karşılıksız olarak ödemek zorunda bırakıldıkları sabit ücret nedeniyle telefondan yararlanma olanaklarının azalması nedeniyle uygulamanın haberleşme hürriyetini de kısıtladığı açıktır.

Açıklanan durumlara göre aylık sabit ücret alınmasına ilişkin olarak yasal dayanak teşkil eden 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun Ek 18. maddesine 4502 sayılı Yasanın 12. maddesiyle eklenen fıkradaki “Sabit Ücret” ibaresi anılan Anayasa hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 406 sayılı Telgraf ve Telefon Yasasının Ek 18. maddesinin sonuna 4502 sayılı Yasanın 12. maddesiyle eklenen fıkrada geçen “Sabit ücret” ibaresinin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 5. ve 22. maddelerine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Yasanın 28. maddesi uyarınca İPTALİNE karar verilmesi talep olunur.”

- Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin başvuru kararı şöyledir:

“Aylık sabit ücret; telekomünikasyon hizmeti sunan bir işletmecinin Group Special Mobil (GSM) şebekesindeki hattın sürekli çalışır durumda olmasını sağlamak için yapılan “işletme maliyeti”nin karşılanması amacı ile bu hizmetten yararlanan aboneden alınan bedeldir (Ergün, Mevci: Ses Hizmetinde Aylık Sabit Ücret, Bursa Barosu Dergisi, Yıl 24, Sayı 63, Mayıs 2000, s.5).

Abone ise, telekomünikasyon hizmeti sunan bir işletmeci ile ilgili hizmetten yararlanmaya ilişkin sözleşme yapan bir kişidir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, tüketim amaçlı hizmet piyasasında tüketicinin taraflardan birinin oluşturduğu satış sözleşmesini kapsar (m.2).

Telekomünikasyon hizmeti sunan satıcı şirket ile tüketici arasında GSM abonelik sözleşmesi bağıtlanır.

Satıcı; bu sözleşmeye dayanarak her ay aylık sabit ücret adı alanda tüketiciden belli bir miktar para tahsil etmektedir.

Telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve telekomünikasyon alt yapısı tesisi ve işletmesi 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa tabidir (m. 1).

Satıcı şirket ise; Ulaştırma Bakanlığı ile yapılan bir imtiyaz sözleşmesi uyarınca telekomünikasyon yürüten ve /veya telekomünikasyon alt yapısı işleten bir sermaye şirketidir (Ek Madde 18/1).

Satıcı şirket; 1.2.2000 tarihinden önce 4000 sayılı Kanunun 2. maddesi ve bu tarihten sonra 4502 sayılı Kanunun 12. maddesi ile 406 sayılı Kanunun EK 18. maddesinin sonuna eklenen, “Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya bir kaçı olarak tesbit edilebilir.” hükmüne dayanarak belirlediği miktarlardaki aylık sabit ücretleri tüketiciden almaktadır.

Kanun sözünün çok geniş bir yelpazeyi içerdiği, buna göre hizmet adı altında alınamayacak ücretin olamayacağı açıktır.

Oysa, kanun metninde hizmetin niteliği açık bir biçimde belirlenmeli ve karşılığının hesaplanmasındaki ilkelere yer verilmelidir.

Sosyal ve ekonomik Devlet kavramı içinde kişinin, kendisine verilecek hizmetin ne olduğu ve karşılığı ücretin nasıl belirlendiğini bilmek hakkı vardır.

Ülkemizde güncel bir konu olan cep telefonu aylık sabit ücretin tesbitinde önemli yakınmalar mevcuttur.

Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Haberleşme Genel Müdürlüğü azami standart aylık sabit ücret tarifelerini önceden belirlemede ve işletmeci şirketler bu tarifeler nazara alınmadan fiyatlar uygulanmaktadır.

Bakanlık tarafından belirlenen ücret tarifeleri dayanaktan yoksun, işletici şirketlerin öngördükleri ücretlerin çok üzerinde düşündürücü rakamlara ulaşmaktadır.

Devlet, tüketicileri aşırı fiyatlara karşı korumak ve bazende enflasyonun etkilerini azaltmak için bir çok alanlarda azami fiyat tesbiti yoluna gitmelidir.

Ülkemizde, ses hizmet pazarında fiyatlandırma uygulama politikasının; serbest rekabete açık, tüketiciyi koruyan, “maliyete dayalı”, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun olduğu hususu eleştiriye açıktır.

İdarenin, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya alt yapı işletilmesi karşılığında alınacak ücretlerin belirlenmesinde 4502 sayılı Kanun ile getirilen çağdaş bir sistemi yansıtacak ilkeleri uygulamaya aktarması umulmaktadır.

Özgürlükçü çoğulcu demokrasilerde herkes haberleşme özgürlüğüne sahiptir. (Any.m.22/I).

Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. (Any.m.56/I)

Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı önlemleri alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder. (Any. m 172).

Zira, Devletin temel amaç ve görevleri, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlamaya çalışmaktır. (Any.m.5).

Yukarıda açıklanan olay, olgu ve yasal/hukuksal düzenlemeler esas alınarak mevcut iptal davasının açılması zorunlu görülmüştür.

SONUÇ

Yukarıda arz olunan nedenlerden dolayı;

4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunun EK 18. maddesinin sonuna 4502 sayılı Kanunun 12. maddesi ile eklenen, “Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya bir kaçı olarak tesbit edilebilir.” Sözünü içeren fıkranın 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 22/1, 56/1 ve 5. madde hükümlerine aykırı görülmesi nedeniyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulmasına (2949 s. K. m. 28), mahkememiz kurulunca 18.7.2000 günlü oturumda oybirliği ile karar verildiği arz olunur.”

III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun Ek 18. maddesinin sonuna 4502 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile eklenen ve itiraz konusu sözcükleri de içeren fıkra şöyledir:

“Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebilir.”

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararlarında itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 5., 22. ve 56. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür.

IV- İLK İNCELEME VE SINIRLAMA SORUNU

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 8. maddesi uyarınca, 2000/74 esas sayılı dosyaya ilişkin 26.10.2000 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısı sonunda, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine geçilmesine, E:2000/79 sayılı dosyanın 23.11.2000 tarihinde yapılan ilk incelemesinde ise öncelikle sınırlama sorunu üzerinde durulmuş, Anayasa’nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi’ne itiraz yoluyla yapılacak başvurular, itiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralı ile sınırlı olduğundan, Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan başvuru sonucunda, 4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun Ek 18. maddesinin sonuna, 4502 sayılı Yasa ile eklenen fıkraya ilişkin esas incelemenin, fıkradaki Mahkemenin uygulayacağı kural olan ‘...sabit ücret...’ sözcükleriyle sınırlı olarak yapılmasına, işin esasına geçilmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A- Birleştirme Kararı

4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun Ek 18. maddesinin sonuna, 4502 sayılı Yasa’nın 12. maddesi ile eklenen fıkrada yer alan ‘...sabit ücret...’ sözcüklerinin iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin dava dosyalarının aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2000/79 esas sayılı dosyanın 2000/74 esas sayılı dosya ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2000/74 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, 10.2.2004 gününde oybirliği ile karar verilmiştir.

B- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

İtiraz başvurularında, ücretin bir emek veya hizmet karşılığı olarak alınan parayı ifade ettiği, mobil telefon abonelerinden alınan aylık sabit ücretin herhangi bir emek veya hizmet karşılığı olmadığı, yasa çıkarma yetkisine dayanılarak hiçbir karşılığı olmaksızın sabit ücret adı altında bedel alınmasının temel hak ve özgürlükleri ekonomik yönden engelleyeceği, kişinin kendisine verilecek hizmetin ne olduğunu ve karşılığı ücretin nasıl belirlendiğini bilme hakkının bulunduğu, Devletin tüketicileri aşırı fiyata karşı koruması gerektiği, herkesin haberleşme özgürlüğüne, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip bulunduğu, Anayasa’nın 5. maddesine göre, Devlete düşen görevin bu engelleri ortadan kaldırmak olduğu, aylık sabit ücretin telefondan yararlanma olanaklarını azaltması nedeniyle Anayasa’nın 22. maddesinde yer alan haberleşme hürriyetini de kısıtladığı, bu nedenlerle, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun Ek 18. maddesinin sonuna 4502 sayılı Yasa ile eklenen fıkrada yer alan “...sabit ücret...” sözcüklerinin Anayasa’nın 5., 22. ve 56. maddelerine aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür.

406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun Ek 18. maddesinin sonuna 4502 sayılı Yasa ile eklenen fıkrada, “Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik kalemlerden birisi veya birkaçı olarak tesbit edilebilir” denilmektedir.

Anayasa’nın 5. maddesinde, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Bu maddeyle kişinin hak ve hürriyetlerini engelleyen sınırları kaldırarak refahını gerçekleştiren ve güvence altına alan bir devlet tanımlanırken, kişinin özgürleştirilmesi amacı da güdülmektedir. Böylece, devlet, kişinin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını sağlayacaktır.

Anayasa’nın 22. maddesinde de, herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğu belirtilmiştir. Haberleşme hürriyeti, kişilerin kendi aralarında serbestçe iletişim kurabilmesini ve maddede sayılan durumlar dışında herhangi bir nedenle engellenememesini gerektirir.

İtiraz konusu fıkrada bir iş veya hizmetin karşılığı olarak alınan ücret çeşitleri arasında yer alan “sabit ücret”in, mobil telefon hatlarının, hiç konuşma yapmadan gelen aramaları cevaplandırması, sürekli olarak baz istasyonları aracılığıyla kontrol edilmesi ve çalışır durumda olmasının sağlanması amacıyla yapılan işletme maliyetinin karşılığında, bir tarifeye ve abonelik sözleşmesine dayanılarak alındığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki yasakoyucu, bir iş veya hizmetin karşılığı olarak alınan ücret çeşitleri içinde sabit ücreti sayarken bunu zorunlu olarak alınacak bir ücret kalemi olarak tanımlamamış, yapılacak abonelik sözleşmelerine konulması konusunda emredici bir kural getirmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu sabit ücretin abone tarafından ödenmesi, Anayasa’nın 5. maddesinde temel amaç ve görevleri belirtilen sosyal hukuk devleti ve adalet ilkelerine aykırılık oluşturmayacağı ve kişinin maddî ve manevî varlığını geliştirme hakkını zedelemeyeceği gibi, Anayasa’nın 22. maddesindeki haberleşme hürriyetini de engellemez.

Kural, Anayasa’nın 5. ve 22. maddelerine aykırı değildir. İtirazların reddi gerekir.

Konunun Anayasa’nın 56. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.

Bu sonuca Fulya KANTARCIOĞLU ve Fazıl SAĞLAM farklı gerekçelerle katılmışlardır.

VI- SONUÇ

4.2.1924 günlü, 406 sayılı “Telgraf ve Telefon Kanunu”nun Ek 18. maddesinin sonuna, 4502 sayılı Yasa’nın 12. maddesi ile eklenen fıkrada yer alan “...sabit ücret,...” sözcüklerinin, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 10.2.2004 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

DEĞİŞİK GEREKÇE

406 sayılı Kanun’un Ek 18. maddesinin sonuna 4502 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile eklenen fıkrada “Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira ücretleri ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebilir” denilmektedir. İtiraz yoluna başvuran mahkemeler bu fıkrada geçen “sabit ücret”in herhangi bir emek veya hizmet karşılığı olmaksızın alınmasının Anayasa’ya aykırılığını ileri sürmüşlerdir.

406 sayılı Kanun’un Ek 18. maddesine eklenen fıkraya göre, “sabit ücret” adı altında bir ücretin talep edilebilmesi, bunun ancak bir iş ve hizmetin karşılığı olmasına bağlıdır. Başka bir anlatımla ücret kalemleri arasında yer alan “sabit ücret” belli bir iş ve hizmet karşılığı değilse alınamaz. Bu durumda, ortada anayasal değil somut olaya bakarak mahkemelerin çözmesi gereken bir sorun vardır. Çünkü sabit ücretin, bir iş veya hizmetin karşılığı olup olmadığının saptanması, mahkemelerin yapacağı incelemeler sonucunda ortaya çıkacak bir husustur. Anayasa Mahkemesi’nin dava dosyalarındaki bilirkişi incelemelerinden veya diğer verilerden yararlanarak sağlıklı bir sonuca varması mümkün olmadığı gibi, bu hususun tespiti anayasal denetimin sınırları içinde de değildir.

Açıklanan nedenlerle, karara bu gerekçe ile katılıyorum.

FARKLI GEREKÇE

27.1.2000 gün ve 45023 sayılı Kanun ile 406 sayılı Telgraf Kanunu’nun Ek 18. maddesinin sonuna aşağıdaki kural eklenmiştir: “Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebilir.” Anayasa’ya aykırılık itirazında bulunan Mahkemeler, bu kuralda ye alan “sabit ücret” sözcüğünün, bir hizmet karşılığı olmadığı gerekçesiyle iptalini talep etmişlerdir. Yukarda anılan kural yakından incelendiğinde, kuralın, “sabit ücret” adı altında bir ücret kaleminin tesbitini zorunlu kılmadığı anlaşılmaktadır. Bu husus çoğunluk kararında da vurgulanmıştır. Ancak aynı kuralda, böyle bir ücret kaleminin belirlenebilmesi, sabit ücretin bir iş ya da hizmet karşılığı olması koşuluna bağlı kılınmıştır. Başka bir deyişle yasaya göre bir iş ya da hizmet karşılığı olmaksızın sabit ücret adı altında bir ücret talep edilemez. Bu anlam ve kapsamıyla itiraz konusu kuralda yer alan “sabit ücret” sözcüğü, anayasal bir sorun içermemektedir. Çünkü bu sözcüğün yer aldığı kural, bir iş ya da hizmet karşılığı olmayan herhangi bir ücretin alınmasına zaten cevaz vermemektedir.

İmtiyaz sözleşmelerinde ya da abone sözleşmelerinde sabit ücret adı altında bir ücret kalemi yer almışsa, bunun bir hizmet karşılığı olup olmadığı, Anayasa Mahkemesi’nde değil, imtiyaz sözleşmeleri bakımından idari yargıda, abone sözleşmeleri bakımından adli yargıda çözülmesi gereken bir sorundur. Bu yargı yerlerini anayasaya aykırılık itirazında bulunmaya yönelten olgu, sabit ücretin bir hizmet karşılığı olduğu yönündeki bilirkişi raporlarının uygulamaya egemen olması ve temyiz mercilerinin de bu raporları onaylama eğilimi göstermesidir. Ancak bu konuda gerek uzmanlar arasında ve gerekse yargı kararlarında farklı görüşlere de rastlanmaktadır. Anayasa Mahkemesi, anılan yargı yerlerinin temyiz mercii olmadığı gibi, teknik özelliği ağır basan bir konuda halen uygulamada etkili olan görüşleri sabit gerçeklermiş gibi benimseyip, buna dayanarak karar veremez. Kaldı ki abone sözleşmelerinde yer alan sabit ücretin gerçekten bir iş ya da hizmet karşılığı olup olmadığı sorunu henüz bir içtihadı birleştirme kararı ile ilgili mahkemeleri bağlayıcı bir çözüme kavuşmuş değildir. Bu nedenle uygulamada baskın olan görüş, aksi yöndeki teknik raporların yetkili mahkemelerce benimsenmesiyle değişikliğe uğrayabilir.

Bu açıklamalar çerçevesinde, itiraz konusu kuralın, hizmet karşılığı olmayan bir ücrete cevaz vermemesi ve bu niteliği ile de norm denetimi bakımından anayasal bir sorun içermemesi nedeniyle çoğunluk kararının sonuç bölümüne katılıyorum. Ancak, çoğunluk kararında sabit ücretin, bir iş ya da hizmetin karşılığı olduğunu varsayan gerekçenin, uygulamada henüz kesinlik kazanmamış bulunan ve halen mahkemeleri bağlayıcı bir nitelik taşımayan teknik bir görüşe Anayasa Mahkemesi kararlarının yargı organlarını bağlayıcı etkisi nedeniyle süreklilik kazandırabileceği, oysa bu konunun idari ve adli yargının denetim alanı içinde olması gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun bu yöndeki gerekçesine katılmıyorum.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 28-02-2008, 16:21   #10
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Mahkeme kararları Telekom'un lehinedir, sabit ücretin hukuki olduğuna dair kararlar çıkmıştır.İlgili Telekom'un aleyhine çıkan Beykoz Tüketici Hakem Heyeti Kararı da Mahkemece kesin olarak bozulmuştur.
Old 28-02-2008, 16:41   #11
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Bülent S. Akpunar
Mahkeme kararları Telekom'un lehinedir, sabit ücretin hukuki olduğuna dair kararlar çıkmıştır.İlgili Telekom'un aleyhine çıkan Beykoz Tüketici Hakem Heyeti Kararı da Mahkemece kesin olarak bozulmuştur.
Mevcut hukuki durumu Sayın Akpunar gayet güzel özetledi. Öte yandan bu durum bu doğrultudaki Mahkeme kararları'nın doğru olduğunu anlamına gelmiyor tabii. Evet Türk Telekom abone sözleşmelerine sabit ücret almakta dayanak olarak kullanacağı bir madde koyuyor ve Telekom'un kazandığı davalarda Mahkemenin gerekçesi de bu maddenin varlığı.

Oysa Türk Telekom'la abone arasındaki sözleşmenin eşitler arası yapılan bir sözleşme olmadığı, abonenin telekominakasyon hizmeti almak için koşulları Türk Telekom tarafından belirlenen bu sözleşmeyi imzalamak zorunda olduğu ve Türk Telekom'un bu piyasada tekel konumunda olduğu ve abonenin aynı hizmeti serbest piyasa koşulları içinde bir başkasından almasının mümkün olmadığı dikkate alınmıyor. Tıpkı bu durumlarda bu sözleşme maddelerinin "Genel İşlem Şartı" olduğu ve geçersiz sayılması gerektiğinin dikkate alınmadığı gibi.

Türk Telekom Türkiye'de kara hatları üzerinden telefon (+ daha pekçok iletişim) hizmeti veren tek kuruluştur. Kara Hatları üzerinden iletişim hizmeti almak için bu TEKEL konumundaki kuruluştan hizmet almak zorundasınız ve 21. yüzyılda bu hizmetin alınması da bir lüks değil, tam aksine ZORUNLULUK olduğundan, karşınızdaki kuruluşun tekel konumunu kötüye kullanması engellenmek zorundadır ve bu bağlamda bu kuruluşun abone sözleşmesine koyduğu her madde de geçerli sayılamaz. Şöyle düşünelim: Türk Telekom abone sözleşmesine ismi "murat" olanlara telefon açılamaz veya "1 ay içinde 10 kez telefonunu kullanmayan 100.000-YTL ödemek zorundadır" yazsaydı, sözleşme özgürlüğü kapsamında bu maddelere de cevaz verecek miydik? Bu maddeler hangi gerekçeyle geçerli olmuyorsa, TT'nin sabit ücret uygulamasına ilişkin sözleşme maddeleri de aynı gerekçeyle hukuki açıdan sakattır ve yerel bir iki mahkemenin bu yönde hatalı kararlar vermesi hak arama özgürlüğümüzü kullanmamızı engellememeli.

Genel İşlem Şartları ile ilgili aşağıdaki makalelerin incelenmesini ve söz konusu davaların cesurca ve bu hukuki yapı üzerine inşa edilerek açılmaya devam edilmesini öneriyorum:
http://www.turkhukuksitesi.com/makale_270.htm
http://www.turkhukuksitesi.com/makale_243.htm

Bir yerel mahkeme de mutlaka bu yönde bir karar ihdas edecektir ve bu defa bu karar emsal teşkil edecektir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Türk Telekom'la ilgili Sabit ücrete Dair Heyet Kararı İptal Edildi filorinalı 1 Hukuk Haberleri 16 10-04-2008 21:33
Maliye Bak'nın Vekalet Ücretinin Belgelendirilmesine İlişkin Tebliği Yine Yürürlükte Av.Şamil Demir Hukuk Haberleri 2 14-09-2007 14:06
SSK Ek Ödeme Yönergesinin İptaline İlişkin salimengin Meslektaşların Soruları 2 09-09-2007 16:37
Türk Telekomun aboneden açma kapama parası alınamayacağına ilişkin mahkeme kararı hukukçu42 Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 0 29-08-2006 15:59


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11225390 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.