08-01-2007, 17:35 | #1 | |||||||||||||||||||
|
Bir Nostalji/ 80'li Yıllar
Bir arkadaşın çocukluk yıllarımızı anımsatan yazısını sizlerle paylaşmak istedim. Neydik ne olduk. Neler yaşanıyordu, şimdi ne kaldı geride. Gülümsemeli mi, gözlerimiz yaşarmalı mı, ben karar veremedim. Yaşları 30-40'ları geçmiş sizler ne hissedeceksiniz?
Saygılarımla
|
09-01-2007, 00:03 | #2 |
|
Evet, sokağa çıkardık.
Evet, eve akşam babamız işten dönünce girerdik. Hava karardığında babamın gelişini uzaktan devriye edasıyla tetikte izleyen annem çağırırdı beni, "Şehper, çabuk eve gel, baban geliyor!" Yetmedi masa örtülerini çekiştirip sarkıtır, altına girer ev yapardık. Bilyelerimiz vardı, sakızlardan çıkan futbolcu kartlarımız, aktör-aktrist kartlarımız vardı. Feri Cansel kartı çıktığında tuhafıma giderdi. Kim olduğunu sorduğumda babam sadece gülerdi. Tozun toprağın içinde oynardık. Yağmur yağınca sek sek oynamak neden daha güzel gelirdi, ıslanan topraktaki yağmurun kokusundan mı, limon çiçeklerinin rayihasından mı, bilemezdik. Bilyeyle düşürüp, yenip yenildiğimiz, yenişemediğimiz sokak oyunlarında, galibiyeti kabaran kağıt destesinde ararken ilk suçlarımızı işledik. Sümüklü bir oğlana annemin evden yürüttüğüm cep fotoramanını verdim gizlice, o da bana 30 eski ve pis sakız kartı verdi, ödeştik. İlk çocuktum ben. Benden sonraki ikiden şanslıydım. Her ay bir ayakkabı alınırdı bana. Onları başucuma koyar uyurdum. Ama elbisede bunca şanslı değildim. Bayramdaaan bayrama. İlk kardeşimle birlikte ayakkabılar da azaldı. Bilmem neden ayakkabımı ihmal etmedi babam hiç, belki onun da geçmişinden bir yarası vardı. 2,5 liraydı harçlığım okula başladığımda. Horoz şekeri alırdım, daha neler alırdım ama, horoz şekeri kalmış aklımda, bir de emzikli şekerler. Evet, plastik beslenme çantalarımız vardı. Evet, muz yasaklıydı. Kaynamış yumurtanın beslenme saatini beklerkenki kokusu, aklımızı başımızdan alırdı. Dizlerimiz paramparçaydı. Koşmayı da, düşmeyi de biliyorduk. Yorulmayı, sahiden acıkmayı. Üşümeyi ve yanan sobaların yanına kıvrılmayı. Ya yılbaşıları? Yalnızca o gece içli pilav, hindi pişerdi. Rus salatası denen , bugün her yemeğe meze olan salatayı annem sadece o gece ve kendisi yapardı. Tadı bambaşkaydı. Saatlerce masanın başından kalkılmazdı. Herkes "sahiden" mutluydu. Aile ne demek, biliniyordu. Annemin okul çıkışlarımda evde olmasının nasıl bir mutluluk kaynağı olduğunu bugün daha iyi anlıyorum. Önce anneanne, sonra kreş, sonra okulda büyüyen kızımın anneannesinin yemeklerini neden daha çok sevdiğini, en iyi ben biliyorum... Evet, belki de sadece çocuklar o yılların tadını çıkardı, sadece çocuklar mutlu ve umarsızdı ve sadece çocuklarda hatırlanası güzellikler bıraktı. Umarım dünün ve bugünün karması 30'lar, bir sonraki 30'larca güzellik ve mutluluk duygularıyla anımsanırlar. Dilerim... |
09-01-2007, 01:38 | #3 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bizim ilkokulun kantininde de simit ve gazoz dışında bir şey yoktu. Ama bizim plastik beslenme çantamız da olmadı hiç. Öğlenleri eve gider annemizin yemeklerini yerdik. 60'lı yılların çocukları olarak şanslıydık. Ama inanmazsınız, o zamanlarda da test usulü sınavlar vardı. Şimdilerde anadolu lisesi denilen, o zamanlar Maarif Koleji diye bilinen yabancı dille eğitim yapan devlet ortaokulları-liseleri için, ders saatleri dışında da çalıştık; test usulü sınava girdik. Galiba 50'li yıllarda çocuk olmak daha iyiymiş. |
09-01-2007, 06:22 | #4 |
|
80'li yillarin sonlarina dogru rasrlamis olsa da cocuklugum, bunlarin cogu bana da cok tanidik geldi ve bir anda sanki ilkokulumun kokusu geldi burnuma. Yillar sonra bile oraya gittigimde beni gecmise donduren oyle degisik bir kokusu vardi ilkokulumum..
Ikinci tenefus, 20 dakikalik, en uzun tenefusumuzdu. Zil calar calmaz once kalabaligin cikmasini bekler, sonra kenardan kenardan kantine giderdim. Simitle gazoz en buyuk ziyafetimdi-simdiki gazozlarda bulunmayan bir tadi vardi Camlica ve Ankara gazozunun. Bizde de cok fazla secenek yoktu, gazoza ek olarak yedigun ve yine tadi simdikinden degisik olan kola-hepsi bu. Ama ramazanda Ramazan Gulu gelirdi kantine-hepimizin bayildigi ve sadece ramazanda cikmasina anlam veremedigi horoz seklinde acmalar. Simdi ramazanda bile olmasina raziyim oysa... Ulusal bayramlarda ve yeniyilda sinifimizi 'kendi yaptigimiz suslerle' suslerdik. O susleri yapmak icin bir gun onceden bulabildigimiz renkte elisi kagitlari alir, ertesi gunu iple cekerdik. Bayramlar o yuzden ayri bir eglencenin isaretiydi bize, daha okuldan baslayan. Okul pikniklerimiz olurdu, her birimizin cantasinda 'yumurta, haslanmis patates(ya da patates salatasimsi birsey) ve elmanin bulundugu. Hep beraber oturup bu ziyafeti cekmek hepimiz icin buyuk heyecandi. Yine hala var mi bilmiyorum ama yerli mali haftasinda da hepimiz evden yiyecek getirirdik, genellikle ayni menuden olusan. Evde belki cok da cazip gelmeyecek bu yiyecek arkadaslarimiz ve ogretmenimizle beraber dunyanin en lezzetli menusune donusurdu. Siralarda uclu oturur, ilk yerlestirildigimizde ortada(her iki arkadasimiza da yakin oldugumuzdan) ya da en azindan en sag kosede(genelde sag elle yazdigimizdan) oturmak icin yalvarirdik. Yazililarimizda bir de aramiza canta koyardik-kopya cekmenin ne demek oldugunu bile bilmesek de... En buyuk luksumuz ari mayali renkli ve super kokulu silgilerimizdi. Uclu kalem vardi ama ogretmenimiz onlari kullanmamiza izin vermezdi ki! Ucurtmalarin yaninda yaptigimiz en guzel oyuncak-ruzgarguluydu. Kendi yaptigimiz ruzgargulunun ruzgarda her donusu, yuregimizi de dondurur, gulumsememizi saglardi. Yine okul kapisinin disinda satilan ivir-zivirlar vardi. Mesela ipe gecirilmis kare birseyi, ipi sallayip cekerek dondurmek en cok sevdigimiz seylerden biriydi. Firik nohut mevsimi (ki cok kisa surerdi) en cok sevdigimiz donemdi. Alip eve kadar yiye yiye gitmek buyuk zevkti. Yine hicbir zaman yemeye cesaret edemedigim 'seker kamisi' satilirdi bazen okulun dis kapisinda. Mavi piknik termoslarinda limonlu dondurma satan dondurmacilar gecerdi-ama ondan da hic tadamamis, almak icin izin koparamamistim ya hastalanirsam diye. Ilk ozel kanal 90lilarda kuruldugundan, cumartesi sabahlari bizim icin senlik gunuydu. Korka korka izledigim ama izlemekten de vazgecemedigim Clementine (ki ben dahil 80-81-82 dogumlu cocuklarda birazcik psikopatlik varsa hep o korkunc cizgi filmin eseridir!), pembe panter, monciciler, voltran, agackakan woodie ve bir kac cizgi film daha (hatta melankoli yasamak isteyenler icin soyle bir iyilik de yapabilirim , sonrasinda kurtarma 911(ki burda benzin bitip de yolda kaldigimizda bu diziden ogrendiklerimi hatirlayip direkt aradim ve gercekten de kurtardilar ) ve unutulmaz Kara Simsek.. Pazar sabahi da birseyler vardi sanirim ama oglen 12.00-13.00 gibi orkestranin basladigini ve sikilip tvnin basindan kalktigimi hatirliyorum. O orkestra sefi hala yasiyor mudur bilmem ama o zamanlar bir cok cocugun dusmani oldugunu rahatlikla soyleyebilirim. ) Klasik muzik o saate konulur mu canim! Pazar ogleden sonralari da rahmetli Cenk Koray'in yarisma programi olurdu, ailece ekran basinda oturup izlemekten zevk aldigimiz.. Boylece biterdi tv keyfimiz.. Ah ahhh... Ne gunlerdi gercekten... |
09-01-2007, 10:11 | #5 | |||||||||||||||||||
|
Sarı, yeşil ve pembe olmak üzere üç seçeneği olan bu silginin kokusunu (ortaokuldaydım), kokladığım bahçeyi, durduğum yeri bile hatırlıyorum. Neden aynı ikonlar, böylesine yer etti ki belleğimizde. Dallas vardı bizim zamanımızda (o zaman çok şaşırıyorduk olan bitene, şimdi tüm dünya o dizi gibi, acaba bu clementine benzeri bir etki yapmış olmasın yeryüzüne ), Şeker Kız Candy... İlk renkli tv zamanlarıydı yalnız sanırım bunlar. S.Wonder'ın part time lover'ı, Thomas Anders ve grubunun (neydi adı) brother louis şarkıları çalardı. İlk dil öğrenme çalışmalarına, bu şarkıları ezberlemekle başlamıştım Bu forum nasıl başladı, nasıl devam edecek bilmiyorum. Geçmişe özlem sendromunun da bir karşılığı vardı psikolojide "anımsadığım" kadarıyla )) |
10-01-2007, 11:14 | #6 |
|
Sn. Engin arkadaşınıza teşekkür ederim,yarım yamalak hatırladığım çocukluk yıllarımı ne kadar özlediğimi hatırlattı bana..Bende Ahu gibi sonlarına yetişsemde,yazınızda paylaştığınız birçok şeyi yaşamış olmaktan buruk bir gurur duyuyorum.Evet yokluk dönemleriydi,fast food,internet,bu kadar sefa yoktu..700'den fazla kanal var şimdilerde,uydunuz varsa ne kadar olduğunu bilemem,eskiden sadece trt de dallas,hayat ağacı,yalan rüzgarı,siyah beyaz filimler,belgin doruk daha su anda aklıma gelmeyen bir sürü isim..
Şimdinin ilköğretim yada lise öğrencilerine bunlar pek bi anlamsız gelir,anlatamazsınızda kanımca,anlayamazlarda.. Ufak bir anım:Her okuldan sonra eve gelir 14.30 da başlayan çizgifilm kuşağını istisnasız seyreder bittikten sonra yemeği (sadece annemin hazırladığı ekmek arasını) alır az ilerdeki cami avlusuna top oynamaya kaçardım,akşam ayaz olmuş,el yüz şiş,sırt sucuk gibi eve gelir bir temiz azarı işitir ertesi aksam yine ya 9aylık yada mile oynardım..Favori yabancı isimler modern talking,mc hammer.. |
19-04-2007, 04:44 | #7 | |||||||||||||||||||
|
http://youtube.com/watch?v=gQmyvJzFMc8
http://www.youtube.com/watch?v=ekjW93Uk4ms Ozellikle ikinci videoda gozlerim doldu... Ayrica bir de yazi buldum anonim yazilmis:
|
19-04-2007, 20:51 | #8 |
|
|
19-04-2007, 23:09 | #9 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
İskarpin ve kol saati ile tanışan nesil olarak da şanslıydık. |
19-04-2007, 23:43 | #10 |
|
80 li yıllara dair...
80 li yıllarda;ilk okuldaydım. Okulda fındık ve süt dağıtıldığını anımsıyorum. Çamlıca gazozunu ben de bilirim. Bir de sensun vardı ki ben onu daha çok severdim. Yabancı kültür ile yeni yeni tanışmaya başlamıştım sanırım. Bilmem anımsar mısınız; Lambada diye bir şarkı çıkmıştı. Yılını ve söyleyen grubu tam anımsayamıyorum. Yılbaşında, çok sevdiğim için annem kasedini hediye etmişti. Ne çok sevindiğimi hatırlıyorum. Sonra evimize ilk defa telefonun bağlanışını ve yine ne kadar çok mutlu olduğumu. O zamanlar platonik olarak aşık olduğum çocuğun, arabasıyla evimizin önünden her geçişini nasıl da her defasında fark ederdim. Arabasının motor sesi kazınmıştı hafızama ve hiç yanılmazdım. İşte "yine o geçiyor" la başlayan tahminlerim hep doğru çıkardı. Aşık olduğum çocuk benden yaşça hayli büyük olduğundan; arkadaşlarımın benimle dalga geçişini, ama o dalga geçişlerde bile dostane bir yan olduğunu ve onlara hiç kızmadığımı da anımsıyorum. Bayramlarda İzmir'e Kemeraltına alışverişe giderdik. Bir de eğitim yılı başlamadan hemen öncesinde. Alınan her eşya ile sarmaş dolaş uyuduğumu anımsıyorum geceler boyu. Ne denli büyüktü mutluluklarım. Bir erkeğin bir kıza, bir erkeğin bir kıza bakması bile büyük olaydı. Öğretmenlerimize saygıyla karışık bir korku duyardık. Eve şu saatte geleceksin diyen annelerimize verilecek cevabımız yoktu. Harçlıklarımızı harcamaz, biriktirir de öğretmenimize hediye alırdık. Hepimiz, her duygu ne kadar samimiydik. Ne kadar insandık.. Ne kadar çocuktuk.. Ne kadar, koppus koccamandık...
Öylesine çalakalem işte... 80 li yıllar... |
25-04-2007, 05:46 | #11 |
|
|
25-04-2007, 11:49 | #12 |
|
Cin Ali'yi küçükken de sevmezdim. Kitapçıya gittiğimde tercih nedenim olmadı hiç. Bu sadelik karşıtlığı değil de, özensizlik düşmanlığıydı sanırım daha çok, ya da "bizi küçük mü sanıyorlar ki!" tepkisiydi belki de. Kemalettin Tuğcu'lar, Ökkeş'in maceraları ve bilumum teksas tommiks zagor tenten red kit vs. nin yanı sıra annemin cep fotoramanları, hey ve bilahare blue jean dergileriyle geçti o fasıllar. Şimdi geriye dönüp bakıyorum da, Kemalettin Tuğcu'da insan ruhuna zarar veren bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Bunu başka bir forumda bilahare tartışırız
Özetlemek gerekirse, "çocukları Cin Ali'yle geçiştirmeye kalkmayın!" duygumu anımsattı sadece |
25-04-2007, 15:35 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
Ne yalan söyleyeyim. Benim de kendi çocukluğuma dair özlemlerim var. 70’leri 80’leri çok fazla bilmem; ama özlediğiniz şeyler bana çok yabancı değil. O yüzden burada yazma gereği duydum. 80’li yılların sonlarına ancak yetişebildim… Simit ve gazozun olduğu dönemi bilmem; ama tüpte şokellayı çok iyi bilirim. (Yemeği beceremeyip yüzümün yarısını çikolataya boyadığımdan annemin terliğini az yememişimdir. ) Şimdinin tasoları yerine misketlerimiz vardı; ama misketi tutmasını bir türlü beceremezdim. Haa bir de sporcu kâğıtlarımız vardı; ama onlar eskimedi sanırım. Hâlâ sokak aralarında oynayanları görürüm. Şimdilerdeki gibi eve hapsolunmazdı. Sokak aralarında tek kale maç oynamak vardı. Akşama doğru da saklambaç… Üç tekerlekli sarı bir bisikletim vardı. Bir de bisikletimle gezdiğim sokaktaki meyve ağaçları. (Aaah! Süeda Teyze de olmasaydı) Susam Sokağı başladığında gözüm hiçbir şeyi görmezdi. Minik Kuş vardı. Kurabiye Canavarı, Edi ile Büdü ve evlerinin penceresindeki güvercinler. A Takımı (kilolarca ağırlıkta kolyeler takan karakterin hastasıydım) ve Karaşimşek vazgeçilmezdi zaten. Yalan Rüzgârına gelince, annem hastasıydı ama dizinin müziğini duyar duymaz benim içim bayılırdı. Barış Amca’mız vardı. Adile Teyze’ye yetişemedim maalesef. Babam işten geldiğinde annemin yemek hazır diye bağırması vardı. Bir de yemekte yoğurtlu, soslu makarna yemesi. Memlekette dut ağaçlarımız vardı… Sabah erkenden kalkıp eşeklerle bahçeye gidip dutu silkelemek sonra da akşama kadar o dutu kaynatıp pekmez haline getirmek vardı. Dedem bir dutun dahi kıymetini bilip dut ağacının sarktığı her yere cecim serdirirdi. (Şimdi ise dut ağaçlarının olduğu bahçe satıldı. Yerine belediye tarafından çay bahçesi ve çocuk parkı yapıldı.) Geçmiş gerçekten güzeldi ya da gerçekten geçmişe özlem sendromum var |
25-04-2007, 21:22 | #14 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Aaaah! Bluejean kolleksiyonum hala duruyor! Walkman dergisi de vardi bir aralar hastasi oldugum! Kral TV oncesi MTV cocuguydum ben... KralTV MTV'ye darbe yapip ciktiginda nasil uzulmus, sinirlenmis, isyan etmistim! (Gerci bu olay 90'larda oldu ama olsun) Bu nedenle hic sevemedim ve hic de izlemedim KralTV'yi... Kemalettin Tugcu konusuna katiliyorum. Hatta benim bir ahdim vardir: eger bir gun cocugum olursa ona asla 'Kemalettin Tugcu eserleri' ve'Kucuk Kirbitci Kiz' hikayesini okutmayacagim!!! O "Kucuk Kibritci Kiz" ozellikle, nasil bir sadizm hikayesidir, sanki sirf uzmek icin yazilmis gibi!
Susam Sokagi icin biraz buyuktum aslinda ama bu yasimda bile cizgi film hastasi olan biri olarak, o yasta da elbette Susam Sokagi'ni izlerdim. Hatta hala olsa, sanirim yine izlerim. Ama bu yil ogrendigim birsey beni cok hayal kirikligina ugratti: megerse bizim donemin ABD cocuklugu onunla buyumus! Hatta benden buyukler de! Bizim kirk yillik "Edi ile Budu" megerse "Ernie and Bert"mus! Kurabiye Canavarimiz, bunlarin 'Cookie Monster'iymis! Acaba ordaki gercek insan karakterler bize aitmiydi bilmiyorum ama acikcasi ogrenmek istemiyorum.. Hayir ya, banane, onlar Edi ile Buduuuuuu!!! |
25-04-2007, 22:09 | #15 |
|
Ay bir sarki vardi:
Kik kik kii Kok kok kooo Gulugulu gulugulu u vak vak Kim soyluyordu bu anlamli sarkiyi? Hatirlayan var mi, sarkinin adini, kim soyledigini falan? Bir ipucu? |
25-04-2007, 22:11 | #16 |
|
Ku vak vak olacaktı Ama kim söylüyordu hatırlayamadım
|
26-04-2007, 00:15 | #17 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Ahu Hanım, şarkının Türkçe karşılığı "ki ki ki, ko ko ko" olup "ku vak vak" şarkısından ayrı bir eser niteliğindedir. Şarkıyı Türkiye'de Cenk Erdem ve Aysun Kocatepe'nin seslendirdiği ileri sürülmektedir. Şarkının orijinal ismi "chi chi chi, cho cho cho" olup Pippo Franco tarafından seslendirilmektedir.
Ahu Hanım yine hayal kırıklığına uğramazsınız umarım. Bu şarkıyla önceleri İtalyan çocukları sonra da Türk çocukları (hatta gençleri ) eğlenmiş. Ayrıntılı bilgi için birkaç link bırakıyorum: http://www.anilarim.net/mazi/konu_oku.asp?konu=ki%20ki%20ki%20ko%20ko%20ko&sayf a=1 http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=ki+ki+ki+ko+ko+ko+glu+glu+vak+vak+vak&n r=y&pt=ki+ki+ki |
26-04-2007, 06:59 | #18 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Birakin o kadar yil icinde sarki hafizamda bu kadarcik degisiklige de ugrasin ama canim, aaa! Mutlak_adalet, bu kadar arastirma yetmez, sarkiyi da istiyorum! Italyan olsun, baska dil olsun farketmez Bir de yine hatirlar misiniz; 'da da da, aha aha aha' diye bir sarki vardi. Onun da sadece bu kismi aklimda, umarim o aklinda kalan kismi da dogrudur. |
26-04-2007, 22:17 | #19 | |||||||||||||||||||||||
|
Müthişsiniz Ahu Hanım. Bu sefer tam isabet. Yıllar geçmiş ama hafızanızda kalıcı bir iz bırakmış bu parça. (Gerçi çok fazla sözü de yok parçanın. Sürekli olarak da da da ile geçiyor parça ) Şarkıyla ilgili bilgilere geçersek; şarkı, Alman Trio grubunun 80'li yıllarda yapmış olduğu bir parça. Şarkıyla ilgili ayrıntılı bilgilere şu adresten ulaşabilirsiniz: http://www.anilarim.net/mazi/konu_oku.asp?konu=da%20da%20da%20aha%20aha%20aha Yine şarkıyı you toube'dan da dinleyebilirsiniz: http://www.youtube.com/watch?v=15YZUXL_ULU "Ki ki ki ko ko ko" parçasını dinleyebileceğiniz bir link bulamadım maalesef. |
27-04-2007, 05:41 | #20 |
|
Yasa mutlak_adalet! Seni yilin arastirmaci-gazeteci odulune aday gosteriyorum! Dun acikcasi ben 'ki ki ki ko ko ko'yu her turlu yazip Youtube'ta aramistim ama 'da da da aha aha aha'yi aramak nedense aklima gelmedi. Bilmedigim sadece bir kac sozu varmis, onu da en kisa zamanda ezberleyecegim.
Tesekkurler tekrar! |
11-05-2007, 20:49 | #21 | |||||||||||||||||||
|
Muz mu? Muz' u göremiyorduk ki yasaklı olsun! Sevgili Aydın Bilen, muz var mıydı bizim zamanımızda? |
11-05-2007, 20:57 | #22 | |||||||||||||||||||||||
|
Yaaaa, şarkısı bile var artık. Çikita muz, çikita muz...Tırınım tırınım. Çok geliştik canım çookkk. Not: Telif haklarına aykırı davrandıysam adı her neyse o şarkıcıdan(!) özür dilerim. Mesajım silinebilir. |
12-05-2007, 08:10 | #23 |
|
Kajdar'a ayıp olmasın! Nasıl ki "Eser ahlaka aykırı da olsa korunmalıdır" dediysem, "Eser,Esere hakaret teşkil edecek kadar tahammül sınırını zorlasa da korunmalıdır!" demek zorundayım.
|
12-05-2007, 10:07 | #24 |
|
80'li yıllar ve nostalji denilince ilk akla gelenlerden biri de Eurovision değil mi? En azından benim aklıma o geliyor. 0 puan aldığımız kahredeci geceler, "gene birbirlerine oy verip, hakkımızı yediler" söylemleri, her ülke puanını açıklarken özellikle 1 ve 2 puanlarına dikkat kesilip "Turkey" diyebilir mi diye beklemek, alınan her puana bayram yapmak, aile arasında bugünkü "iddia" oyununun temelini oluşturan kim kazanacak tahminleri yapmak vs.
Bu arada nostalji yapmak isteyenler için hatırlatma: Eurovision bu gece.. |
12-05-2007, 12:39 | #25 |
|
Çocukluğum ve gençliğim bahçeli bir evde geçti.Burada yetiştirdiğimiz nane,maydanoz,turp,tere,asma yaprağı,pekçok meyve ve sebzenin tadını , güllerin,zambakların,nergislerin,yaseminlerin kokusunu hiç unutamam.
Güzel havalarda yemeklerimizi bahçemizde ağaç gölgesinde yer, hatta misafirlerimizi bile burada ağırlardık. Apartmanda yaşayan ahbaplarımız çocuklarını park yerine, bizim ( salıncaklı )bahçeye getirirlerdi. Bu güzelim bahçeli evin yerinde şimdi bir apartman mevcut. Ve müteahitle anılarımızı yokeden bu sözleşmeyi ben yapmıştım hiç istemediğim halde. |
12-05-2007, 12:53 | #26 |
|
80 li yıllar diyince aklıma üniversite geliyor. ( başka şöylerde geliyorda yazamam kesin yasaktır NETEKİM)
iSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VE O MUHTEŞEM GİRİŞ KAPISI. DAR-UL UMURU ASKERİYE yazıyordu kapısında. Meğerse burası Savunma Bakanlığı ( Harbiye nezareti) imiş zamanında. Giriş yolundaki o güzel ağaçların arasında yürümek.. Ne güzeldin sen üniversitem |
12-05-2007, 16:52 | #27 |
|
70'li yılların ortalarında ; İzmir-Yenişehir(Tepecik)'de Büyük Sinema'nın önünde elimizdeki teksas, tommiksleri; yine okumadıklarımızla değiştirmek için, meraklısını arardık.
|
12-05-2007, 17:14 | #28 |
|
Başlığı 60'lı- 70'li ve 80'li yıllar yapalım... böyle olmuyor ki.
|
12-05-2007, 22:54 | #29 | |||||||||||||||||||||||
|
Biz de öyle aynen Hatta aklıma geldikçe gülüyorum. Bazankendimi tommiks yerine koyardım. Bir keresinde ona özenerek bir arkadışımla kavga ederken yere nasıl çakıldığımı tahmin edebilirsiniz |
14-05-2007, 15:45 | #30 |
|
Çocukluğum Türkiye'nin değişik yerlerinde geçti. Adana'da doğmuşum.Konya'da büyümüşüm. Edirne'de ilkokula başladığımı ise hatırlıyorum. Televizyon ilk çıktığında komşuya merakla gitmiştik.Merak ettiğimiz tek şey ise reklamlardı. İlk seyrettiğim reklam ise "-Bisküvi deyince akla, -Tamam şimdi buldum...." şeklinde bir tekerleme eşliğinde söylenen bizküvi reklamıydı. Üstümüz başımız paralanıncaya kadar oynar, annemizin bize seslenmesi ile saatin ne kadar geç olduğunun farkına varırdık. İşin doğrusu şimdiki çocuklar gibi takım takım kıyafetlerimiz yoktu. Okul formamız, yatak kıyafetimiz, gezmeye giderken giyeceğimiz düzgün bir kıyafet, bir de günlük kıyafet o kadar. Annemim diktiği mendili kaybedince ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Eski kahverengi bir pantolonum vardı. Günlük onu giyerdim. Yeni çok kıymetliydi o zaman. O zamanlar LCW nerdeeee... Babam birgün beni terziye götürerek bir de gri pantolon diktirdi. O kadar güzeldi ki. Duvarda asılıydı. Gözüm gibi bakıyordum ona. Annem yeni kıyafetlerimi günlük kullanmama izin vermezdi. Gri pantolonumu da günlük kullanmama izin vermedi. Gezmeye giderken giy dedi hep. O günler hiç gezmeye gitmedik. 10-12 yaş suları galiba. Pantolon kışlıktı. Yaz geldi. Yazları Adana çok sıcak olur.Pantolonu yazın giymek mümkün değil. Yani anlayacağınız provalar dışında gri pantolonumu giyemedim. Yaz geçti kış geldi. Birgün gezmeye gideceğiz. Annem "hadi gri pantolonunu giy!" deyince o kadar çok sevinmiştim ki.. Giydim ama birkaç santim uzamıştım ve oldukça da kilo almıştım Pantolon dar ve kısa geliyordu. Şimdi gardrobumdaki gri pantolon sayısını ben bile bilmiyorum.
Pantolona ne mi oldu? Kardeşim kullandı. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Mutlu Yıllar. | macerkez | Site Lokali | 16 | 02-01-2010 13:06 |
Yıllar Öncesine Ait Alacak Bugünkü Değerden İstenebilir mi? | Av. Salim | Meslektaşların Soruları | 5 | 31-12-2006 00:58 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |