Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Vasi Tayini- ihtiyati tedbir

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-10-2011, 17:20   #1
Av.Selim HARTAVİ

 
Varsayılan Vasi Tayini- ihtiyati tedbir

Merhabalar

Sayın meslektaşlarım

Müvekkilin annesine ait 13 parça taşınmaz müvekkilin annesinin adına kayıtlı iken annesinin yaklaşık 20 yıl önce geçirmiş olduğu bir trafik kazasında akli dengesini yitirmiş olması nedeniyle 2006 yılında erkek kardeşleri tarafından annelerine eşi vekil tayin edilerek (akli dengesi yerinde olmadığı halde ) dava konusu 13 parça taşınmazın vekil aracılıgıyla kendilerine satışı sağlanmıştır.


Şimdi dava konusu taşınmazların hileli bir takım işlemlerle erkek çocuklar adına geçmiş olması nedeniyle vekalet görevinin kötüye kullanılması davası açmayı düşünüyoruz. ancak bu dava açılmadan önce anneye vasi tayin edilmesi ve anne adına vekil edenin dava açması için husumet izninin alınması gerektiği kanaatini taşıyoruz.

Vasi tayini davası açılırken bilindiği üzere bu davanın hasımsız açılması gerekiyor, hasımsız açılacak davada dava konusu taşınmazlara İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNDE bulunabilirmiyiz? zira dava konusu taşınmazlar vasi tayini davasında dava konusu edilmemiştir. İhtiyati Tedbir talebinde bulunmak için taşınmaz maliklerini davalı göstermek en azından geçici bir devir ve temliki önleme imkanı sağlar mı?

fikirleriniz ve önerileriniz için şimdiden teşekkürler...
Old 25-10-2011, 22:20   #3
av.ilyasmeral

 
Varsayılan

sayın meslektaşım vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeni ile yapacak olduğunuz suç duyurusu veya açacak olduğunuz dava taşınmazın akıbeti açısından nasıl bir etkiye sahip olacaktır bunu anlamadım ancak benzer bir davayı halen yürütmekteyim bizim olayımızda dava konusu şey taşınmaz değil ticari plaka. izlediğim yöntemi size izah edeyim.

öncelikle plaka iptali ve tescil davası açarak plaka kaydına tedbir koydurduk. daha sonra vasi tayini davası açtık. plaka iptali ile ilgili dava vasi tayini davasını bekletici mesele yaptı. asıl plaka sahibine kızı vasi tayin edildikten sonra vasi kızdan aldığımız vekalet ile plaka iptali ve tescil davasındakı vekalet eksikliğini giderdik. şu an adli tıptan rapor aşamasındayız.

sizin de benzer bir metod izlemenizi tavsiye ederim. vasi tayini davasında talep edecek olduğunuz tedbir talebi kabul görür mü bilemeyeceğim. yargılamayla alakalı olmadığından tapu iptali ve tescil davası açılmasını isteyebilir mahkeme.
Old 25-10-2011, 22:30   #4
Favor

 
Varsayılan

En doğru yol meslektaşımızın da belirttiği gibi tapu iptali ve tescili davası olarak gözüküyor. Bu yolla tedbirin konulmasını sağlayacağınız muhakkak. Ayrıca kişinin vekalet verdiği tarihi itibariyle ehliyetsiz olduğunun vekil ve taşınmazları satın alan çocukları tarafından da bilinmesi nedeniyle kötüniyetli oldukları da sabittir.
Old 25-10-2011, 22:37   #5
Av.Selim HARTAVİ

 
Varsayılan

Sayın Favor meslektaşıma cevap:

Anneye vekil olarak atanan taşınmazları kendi adlarına geçiren çocuğun eşi yani gelini danışıklı işlemlerle tescil işlemi yapılmıştır.

Sayın ilyasmeral meslektaşım

Sizin yürüttüğünüz davaya ilişkin olarak açıkçası esas davanın vasilik kararı alınmasından önce açılması durumunda davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı itirazı ile karşı karşıyadır. Bu nedenle esas davanın devamı sırasında alınacak bir vasilik kararının mahkemece bekletici mesele yapılmadan davanın reddedilme olasılığı kuvvetle muhtemeldir.

"Davanın devamı sırasında vesayet altına alınan ehliyetsizi, kanunen temsil yetkisi olmayan davacıların, aktif dava ehliyetleri bulunmamaktadır."


"Ayrıca, 22.3.1972 gün, 1967/2-806 E, 195 K. sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında belirtildiği üzere, vasinin davayı takip ettiğini bildirmesi, usulsüz açılan davaya sonradan sıhhat kazandıramayacağından, usul ve kanuna uygun görülen direnme kararının onanması gerekmiştir."

şeklinde kararlar mevcuttur bu nedenle biz öncelikle vasi tayini davasını açıp sonuçlandırmayı akabinde esas tapu iptal ile tescil davasını açmayı düşünüyoruz. Vasi tayini davası açılmadan ve mahkemece vasilik kararı verilmeden esas dava açısından da husumet izni istenmeden böyle bir davanın açılması başka sorunlar yaratacağından bu nedenle öncelikle dava konusu taşınmazların devrini önleyici tedbirlerin alınması gerektiği kanısındayım.
Old 25-10-2011, 22:37   #6
Favor

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/11085
Karar: 2009/163
Karar Tarihi: 12.01.2009


TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI - VEKİLİN VEKİL EDENİN YARARINA VE İRADESİNE UYGUN HAREKET ETME ANCAK VEKİL EDENİ ZARARLANDINCI DAVRANIŞLARDAN KAÇINMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ALTINDA OLMASI

ÖZET: Vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandıncı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil sorumlu olur.

(818 S. K. m. 390) (4721 S. K. m. 2, 3)

Dava: Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, dava dışı Ahmet'in kısıtlı Mehmet'in ayırtım gücü ortadan kalkmış iken gayrimenkul satışı için aldığı vekaletnameyle 561 parsel sayılı taşınmazı düşük bir bedelle davalı Mehmet S.'ye sattığını, ehliyetsiz kişilerce yapılmış tasarrufların geçersiz olduğunu belirterek, satış vekaletnamesinin ve satışın iptali ile dava konusu taşınmazın kısıtlı Mehmet adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının kötü niyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, Mehmet'in vekaletname ve akit tarihi itibariyle fiil ehliyetine haiz olduğu ve davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi H.F.D.'nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

Karar: Dava, tapu iptal ve tescil isteğiyle açılmış olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Dava dilekçesinin içeriğinden ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davacının ehliyetsizlik ve vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayandığı anlaşılmaktadır.

Mahkemece Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'ndan alınan raporla vekaletin düzenlendiği 16.05.2003 ve satışın yapıldığı 06.06.2003 tarihinde davacının hukuki ehliyetinin bulunduğu belirlenmek suretiyle ehliyetsizliğe dayalı olarak açılan davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine.

Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; yukarıda da belirtildiği gibi, davacı vekaletin kötüye kullanıldığı hukuksal nedenine de dayanmıştır.

Bilindiği gibi, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

Borçlar Kanunu'nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2. maddesinde <vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir ...> hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandıncı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanun'un 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanun'un 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur.

Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış; daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler de göz önüne alınmak suretiyle tarafların tüm delillerinin toplanması ve vekaletin kötüye kullanılması iddiası ile ilgili olarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu hususta hiçbir inceleme yapılmaması doğru değildir.

Sonuç: Davacının, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.01.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 25-10-2011, 22:50   #7
av.ilyasmeral

 
Varsayılan

sayın meslektaşım olayları tam olarak anlatmadım.
bizim olayda kısıtlı baba (b) hileli işlemlerle plakayı babasından devralan oğul (o) vasi olmayı talep eden kız (K)

olayımızda plakanın iyiniyetli başkalarına devrolunma ihtimali nedeni ile öncelikle plakaya tedbir koydurmak için vasi olmayı talep eden K'yı vasi aday davacı olarak gösterdik. dilekçemizde olayları izah edince hakim talebimizi kabul edip yeterli teminatı alarak plakaya tedbir koydu ve vasi tayini için dava açılması yönünden süre verdi. daha sonra ikame ettiğimiz vasi tayini davasında K önce geçici vasi ve daha sonra vasi olarak atandı. vesayet makamı tarafından plaka iptali davasını takip yetkisi aldık. bizim olayda plakanın devrolunma ihtimali olduğu için öncelikle bu yola başvurduk.

ek olarak sizin olayda taşınmazların başkasına devri ihtimali yoksa öncelikle vasi tayini davası açabilirsiniz. eğer bu ihtimal varsa vasi tayini davasından taşınmaza tedbir konulmasını talep edebbilirsiniz. ancak bu talebin kabul göreceğini sanmıyorum.

diğer bir yol vasi tayini davasında kısıtlanmasını istediğiniz kişiye geçici olarak vasi atanması ve vasiye tapu iptali ve tescil davası açılması için yetki verilmesini talep edebilirsiniz.

iyi çalışmalar.
Old 25-10-2011, 23:01   #8
Av.Selim HARTAVİ

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım

sizin olay ile bizim olay arasında tek fark dava konusu araç ve taşınmazlar açılacak davalarda yürütülecek işlemlerde neredeyse birebir aynı ancak ben esas dava açılmadan önce mutlaka alınmış bir vasilik kararının ve husumet izninin bulunmasının şart olduğunu düşünüyorum aksi halde dava açacak kişinin aktif dava ehliyeti yoktur.

Sayın Favor meslektaşım sizin eklediğiniz kararın konumuzla pek ilgili olduğunu sanmıyorum yine de ilginiz için müteşekkirim
Old 25-10-2011, 23:55   #9
av.ilyasmeral

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim HARTAVİ
ancak ben esas dava açılmadan önce mutlaka alınmış bir vasilik kararının ve husumet izninin bulunmasının şart olduğunu düşünüyorum aksi halde dava açacak kişinin aktif dava ehliyeti yoktur.

acele hallerde bu şartın gereklı olmadığı kanaatindeyim kaldı kı vesayet makamı tarafından verilecek icazet ile söylediğiniz aktif husumet ehliyeti giderilebilir. söylediğim gibi tapu davsında davacı olarak, kısıtlıya vasi olmayı talep eden kişiyi vasi adayı olarak gösterebilirsiniz. vesayet makamının sonradan vereceği onay işlemi tamamlayacaktır.
Old 26-10-2011, 13:22   #10
Av.Selim HARTAVİ

 
Varsayılan

Sayın Meral işin acele olmasının bir önem arzetmeyeceğini düşünüyorum her dava açıldığı günün koşullarına göre değerlendirilir dava açılırken davacının aktif dava ehliyeti yoksa sonradan dava ehliyetinin kazanılmasının da durumda bir değişiklik arzedeceğini sanmıyorum

Somut bir örnek verecek olursak;

(A) şahsı hayatta iken (A) şahsının mirasçılarına karşı dava açıyorsunuz ve yargılama süreci devam ederken (A)şahsı ölüyorsa (A) şahsının sonradan ölmüş olması başta yanlış hasım gösterilerek açılan davanın koşulların değişmesi nedeniyle ehliyet konusunun sıhhat kazanacağını söyleyebilir misiniz?

Aşağıya aktarmış olduğum Hukuk Genel Kurulu kararı da buna işaret ediyor...


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/1-161
K. 2006/155
T. 12.4.2006
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Ehliyetsizliğe Dayalı - Harç Yatırmayan Vasinin Müdahil Sıfatıyla Davayı Takip Edemeyeceği/Davayı Takip Ettiğini Bildirmesinin Usulsüz Açılan Davaya Sonradan Sıhhat Kazandıramayacağı )
• VESAYET ALTINA ALINAN EHLİYETSİZ ( Tapu İptali ve Tescil Davasının Devamı Sırasında - Kanunen Temsil Yetkisi Olmayan Davacıların Aktif Dava Ehliyetleri Bulunmadığı )
• DAVAYA EHLİYET ( Davanın Devamı Sırasında Vesayet Altına Alınan Ehliyetsizi Kanunen Temsil Yetkisi Olmayan Davacıların Aktif Dava Ehliyetleri Bulunmadığı )
• VASİNİN DAVAYI TAKİP ETTİĞİNİ BİLDİRMESİ ( Usulsüz Açılan Davaya Sonradan Sıhhat Kazandıramayacağı )
1086/m. 38
4721/m. 462
ÖZET : Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davanın devamı sırasında vesayet altına alınan ehliyetsizi, kanunen temsil yetkisi olmayan davacıların, aktif dava ehliyetleri bulunmamaktadır.

Harç yatırmayan vasi, müdahil sıfatıyla davayı takip edemeyeceği gibi, vasi tarafından açılan tapu iptal davası, bir başka dosya üzerinden devam etmektedir.

Ayrıca, 22.3.1972 gün, 1967/2-806 E, 195 K. sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında belirtildiği üzere, vasinin davayı takip ettiğini bildirmesi, usulsüz açılan davaya sonradan sıhhat kazandıramaz.

DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 29.12.2003 gün ve 902-1041 sayılı kararın incelenmesi davacılar tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 3.5.2004 gün ve 4658-5112 sayılı ilamıyla; ( ... Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davaya konu 40 parselde kayıtlı 26/1400 arsa paylı 18 nolu bağımsız bölümü, dava dışı Aynur Ekim'e ait iken adı geçenin taşınmazın intifa hakkını üzerinde bırakarak, çıplak mülkiyetini 14.1.2003 tarihli akitle davalıya satış yoluyla temlik ettiği görülmektedir.

Davacılar, kardeşleri olan Aynur'un akit tarihinde tasarruf ehliyetinin bulunmadığını ileri sürüp, aktin iptali ile, çekişmeli taşınmaz mülkiyetinin kendisine iadesini istemişlerdir.

Gerçekten de, dosyada mevcut Karacasu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/224-256 sayılı kararıyla adı geçenin davadan sonra 7.11.2003 tarihi itibariyle ehliyetsizliğinden bahisle hacir altına alındığı, kendisine Sami Tezcan'ın vasi tayin edildiği anlaşılmıştır.

Vasi, Türk Medeni Kanununun 462. maddesi hükmü uyarınca vesayet makamından aldığı husumete izin kararı ile birlikte 29.12.2003 tarihli oturumda davaya katılma talebinde bulunmuş, ancak bu talebi yerinde görülmemiş, aynı oturumda davacıların davada sıfatları bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Bilindiği gibi; davada sıfat, dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. O halde, davacı olma sıfatı dava konusu hakkın sahibine aittir. Sıfat yokluğunun saptanması halinde mahkemede işin esası hakkında değil, sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceğinde kuşku yoktur. Bununla birlikte davada sıfat, taraf ehliyeti ( dava ehliyeti ) gibi dava şatlarından değildir.

Somut olayda, davacıların sübjektif hakla ( dava konusu ile ) ilişkilerinin bulunmadığı açıktır. Ne var ki, yargılama aşamasında hak sahibini temsile yetkili vasi davaya katılma talebinde bulunmuştur. Bu durumda, taraf teşkilinin sağlandığı kabul edilmelidir. Esasen, davanın en kısa zamanda ve en az masrafla sonuçlandırılması düşüncesinin ifadesi olan dava ekonomisi de bunu gerekli kılar.

Hal böyle olunca, vasinin katılma talebinin kabulü ile işin esasına girilmesi, çekişmeli taşınmazın temlik tarihi itibariyle mahcurun tasarruf ehliyetinin araştırılması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Davacılar, kardeşleri, Aynur Ekim'in akıl hastası olduğunu; davaya konu dairesini yiğeni davalıya satış yoluyla temlik ettiğini, satışın gerçek olmadığını ileri sürerek ehliyetsizlik nedeniyle tapunun iptaline, Aynur adına yeniden tesciline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

Davalı, davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece, davacıların aktif dava ehliyetleri bulunmadığından, davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm; Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Dava açıldıktan sonra, ehliyetsiz Aynur Ekim'e, Karacasu Sulh Hukuk Mahkemesinde 7.11.2003 tarihinde vasi tayin edildiği, vasinin husumete izin kararı alarak, harçlandırılmamış dilekçesiyle davaya katılma talebinde bulunduğu, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

Davanın devamı sırasında vesayet altına alınan ehliyetsizi, kanunen temsil yetkisi olmayan davacıların, aktif dava ehliyetleri bulunmamaktadır.

Harç yatırmayan vasi, müdahil sıfatıyla davayı takip edemeyeceği gibi, vasi tarafından açılan tapu iptal davası, bir başka dosya üzerinden devam etmektedir.

Ayrıca, 22.3.1972 gün, 1967/2-806 E, 195 K. sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında belirtildiği üzere, vasinin davayı takip ettiğini bildirmesi, usulsüz açılan davaya sonradan sıhhat kazandıramayacağından, usul ve kanuna uygun görülen direnme kararının onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 12.4.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 27-10-2011, 16:23   #11
üye31284

 
Varsayılan

Merhaba,

HGK kararı dışında HMK md 54...

Benim HMK md. 54'ten anladığım; acele dediğiniz, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde; vasilik kararının daha sonra da alınabileceği değil de vasinin izin alması gereken durumlarda ( Gecikmesinde sakınca bulunan bir hal varsa...) bu iznin aynı maddede belirtilen şekilde sonradan alınabileceği.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Vasi Tayini Avukat halil Meslektaşların Soruları 3 18-09-2011 09:42
Vasi Tayini Hak ve Nisfet Meslektaşların Soruları 4 17-08-2011 14:22
Vasi tayini davası sürerken vasi olmak isteyen kişiye itiraz edilebilir mi?? Av.ilkay Meslektaşların Soruları 2 22-04-2010 12:00
Vasi tayini Av. Hamza Meslektaşların Soruları 2 17-01-2009 18:04
vasi tayini miss_lawyer Meslektaşların Soruları 1 02-10-2007 16:33


THS Sunucusu bu sayfayı 0,17627096 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.