Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

yargıtay genel kurul kararı arıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 08-10-2010, 09:13   #1
avktderya

 
Varsayılan yargıtay genel kurul kararı arıyorum

selam ;
arkadaşlar 2009-12 563 E. 2009 /60 KARAR 30.12.2009 genel kurul kararı arıyorum. acil lazım
ilgilenen arkadaşlara teşekkür ediyorum
saygılarımla
Old 08-10-2010, 11:29   #3
avktderya

 
Varsayılan

teşekkür ederim ilginiz için kazancı da var sanırım bizde de o program yok .
saygılarımla
Old 08-10-2010, 11:40   #4
hewal65

 
Varsayılan

sizin için tekrar bakayım dedim, özellikle karar numarası kafamı karıştırdı. yılın son günü verilen kararın numarası 60 olmamalı diye ve yeniden aradım kararı buldum


T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2009/12-563
Karar: 2009/600
Karar Tarihi: 30.12.2009

ŞİKAYET DAVASI - HAKEDİŞ BAKİYE BEDELİNİN TAHSİLİ - BELEDİYEYE YAPILAN TEBLİĞ - TEBLİĞ YAPILAN YETKİLİ KİŞİNİN BELEDİYEDE OLUP OLMADIĞI - ŞİKAYETÇİ BORÇLU BELEDİYENİN ÖDEME EMRİNİN TEBLİĞİNİN USULSÜZ OLDUĞU - DİRENME HÜKMÜNÜN BOZULDUĞU

ÖZET: Tebliğ memurunun; belediye tüzel kişiliğini <Belediye Başkanı>nın temsil edeceğini gözeterek, adli işlem niteliği taşıyan takip işleminde ödeme emri tebligatını, öncelikle bizzat belediye başkanına, onun herhangi bir nedenle tebliği alacak durumda olmaması durumunda da usulüne uygun şekilde yetkili kılınan hukuk işleri müdürü ya da belediye avukatlarından birine yapması; şayet bunlar yoksa veya tebligatı alamayacak durumda iseler bu durumu tebliğ evrakına şerh ederek o yerde hazır bulunan tebliğe yetkili memur ve müstahdemlerinden birine o da yoksa herhangi bir memur veya müstahdeme yapması; tebligat evrakında da sırasıyla tebliğe yetkili kişilerin durumunu ve onlara tebliğ edilememe nedenini şerh etmesi gerekir.

(1580 S. K. m. 100) (1086 S. K. m. 16) (7201 S. K. m. 12, 13, 32) (5393 S. K. m. 37, 38, 42) (1136 S. K. m. 35) (Tebligat Tüzüğü m. 17, 18) (YHGK. 20.09.2006 T. 2006/12-561 E. 2006/535 K.) (YHGK. 04.04.2007 T. 2007/12-200 E. 2007/187 K.)

Dava: Taraflar arasındaki şikayet davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 4. icra Hukuk Mahkemesi’nce şikayetin usulsüz tebligat yönünden reddine dair verilen 16.04.2008 gün ve 2008/61-246 sayılı kararın incelenmesi şikayetçi/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 03.11.2008 gün ve 2008/15827-19046 sayılı ilamı ile; (<Alacaklı vekili, borçlu belediye aleyhine 15.08.2002 tarihli sözleşme gereği kesin hakediş bakiye bedelinin tahsili talebiyle genel haciz yoluyla icra takibine geçmiştir.

Adı geçen kurumun adına çıkartılan ödeme emrinin <gösterilen adreste işyeri adına elemanı Dinçer’e 11.01.2008 tarihinde tebliğ edildiği> görülmektedir.

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. maddesi ile Tebligat Tüzüğünün 17/2. ve 18/1. maddelerinde <tebliğ işlemi tüzel kişinin salahiyetli mümessiline yapılması zorunludur. Tebliğ yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları taktirde tebliğ, hükmi şahsın o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılır> düzenlemesine yer verilmiştir. 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 100. maddesine göre belediyeyi belediye başkanı temsil eder. O halde ödeme emri yukarıda açıklandığı üzere bizzat belediye başkanına tebliğ edilmesi gerekir.

Yapılan tebliğ işleminde tebliğ memurunca belediye başkanının veya ondan sonraki yetkili kişinin belediyede olup olmadığı araştırılmamıştır. Bu haliyle yapılan bu tebliğ işlemi usulsüzdür. Mahkemece Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca şikayetçi borçlu belediyenin şikayeti kabul edilerek ödeme emri tebliğ tarihinin tebligattan haberdar olduklarını öne sürdükleri 28.01.2008 tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu yöne ilişkin istemin reddi isabetsizdir.>) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Şikayetçi/borçlu vekili.

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İstek, icra müdürlüğü işlemini şikayete ilişkindir.

Borçlu belediye başkanlığı, aleyhine başlatılan ilamsız icra takibinde ödeme emrinin yetkililerin orada bulunup bulunmadığı araştırılmadan belediyenin evrak memuruna tebliğ edildiğinden bu tebliğin usulsüz olduğunu ve ayrıca bu usulsüz tebligatla kesinleşen icra takibinde gönderilen haciz ihbarnameleri ile kamuya tahsis edilmiş banka hesaplan üzerine haksız haciz gerçekleştiğini ileri sürerek eldeki şikayeti yapmış; mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacı belediye başkanlığına ait .......... Bankası ve ........... Bankası .... Şube Müdürlüğü’ne ait hesaplar üzerindeki haczin kaldırılmasına, davacının tebligatla ilgili şikayetinin ise reddine karar verilmiştir.

Hükmü şikayetçi/borçlu belediye vekili, reddedilen (tebliğin usulsüzlüğüne ilişkin) talepleri yönünden temyiz etmiş; karşı taraf temyiz etmediğinden kararın haczin kaldırılmasına ilişkin kısmı kesinleşmiştir.

Özel dairece, başlık bölümüne aynen alınan nedenlerle tebliğin usulsüzlüğüne işaretle karar bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını şikayetçi/belediye temyize getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: şikayetçi/borçlu belediye başkanlığı adına çıkarılan ödeme emrinin, tebliğe yetkili kişilere tebligatın yapılamama nedenleri tebliğ belgesinde gösterilmeksizin, doğrudan genel evrak memuru imzasına tebliğ edilmiş olmasının usule uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle tüzel kişilere yapılacak tebligata ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun:

<Hükmi Şahıslara ve Ticarethanelere Tebligat> başlıklı 12. maddesinde:

<Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır.

Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.>

<Hükmi Şahısların Memur ve Müstahdemlerine Tebligat> başlıklı 13. maddesinde:

<Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.>
Hükümleri yer almaktadır.

Yine, Tebligat Tüzüğü’nün:

<Hükmi Şahıslara ve Ticarethanelere Tebligat> başlıklı 17. maddesinde;

<Hükmi şahıslara tebliğ salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılır.

Vekaletlerin ve bunların teşkilatının, mülhak ve hususi bütçeli idarelerle belediyelerin, köylerin ve hususi kanunlarına müsteniden kurulmuş olan teşekküllerle, şirketlerin ve cemiyetlerin salahiyetli oldukları mümessilleri tabi kanunlara ve statülerine göre tayin edilir.

Hükmi ve hakiki şahsa ait bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticarethanenin o muamelede salahiyetli ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.>

<Hükmi Şahısların Memur ve Müstahdemlerine Tebligat> başlıklı 18. maddesinde:

<Yukarı ki madde mucibince tebliğ yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, hükmi şahsın o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.

Şu kadar ki, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, hükmi şahsın yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tebligatın muhatabı olan hükmi şahsın mümessilinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle tavzif edilmiş bir şahıs olması lazımdır.

Bunların da bulunmadığı tebliğ mazbatasında tesbit edildiği takdirde tebligat, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.>

Düzenlemelerine yer verilmiştir.

Görülmektedir ki, hükümlerine yukarıda aynen yer verilen Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. ve Tebligat Tüzüğü’nün 17 ve 18. maddelerinde tüzel kişilere tebligatın yapılma usulü açıklanmış; tebligatın, bunların tabi oldukları kanunlara ve statülerine göre belirlenecek yetkili temsilcilerine, eğer tüzel kişinin yetkili temsilcisi yoksa veya evrakı bizzat alamayacak bir halde ise; görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişiye, o da yoksa tüzel kişinin o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine, yapılacağı öngörülmüştür. Eğer, tebligat tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa, bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gereğine de işaret edilmiştir.

Hemen burada, aleyhine takip yapılan ve ödeme emri tebliğ edilen <Belediye Başkanlığı> olmakla, Tebligat Tüzüğü’nün 17/2. maddesi gereğince, onun adına tebliğe yetkili kimselerin kimler olduğunun, tabi oldukları kanunlara ve statülerine göre belirlenmesine yönelik olarak 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun ilgili hükümleri de değerlendirilmelidir.

5393 Sayılı Belediyeler Kanunu’nun:

<Belediye Başkanı> başlıklı 37. maddesinde:

<Belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Belediye başkanı, ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre seçilir.

Belediye başkanı, görevinin devamı süresince siyasi partilerin yönetim ve denetim organlarında görev alamaz; profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapamaz ve yönetiminde bulunamaz.>

<Belediye Başkanının Görev ve Yetkileri> başlıklı 38. maddesinin (a) ve (c) bentlerinde <Belediye başkanının görev ve yetkileri şunlardır:

a) Belediye teşkilatının en üst amiri olarak belediye teşkilatını sevk ve idare etmek, belediyenin hak ve menfaatlerini korumak.

c) Belediyeyi Devlet dairelerinde ve törenlerde, davacı veya davalı olarak da yargı yerlerinde temsil etmek veya vekil tayin etmek.>

<Yetki Devri> başlıklı 42. maddesinde:

<Belediye başkanı, görev ve yetkilerinden bir kısmını uygun gördüğü takdirde, yöneticilik sıfatı bulunan belediye görevlilerine devredebilir.>

Denilmektedir.

Açıklanan bu yasal düzenlemeler ortaya koymaktadır ki, belediye tüzel kişiliğini temsil ile yetkili kişi <Belediye Başkanı>dır ve görev ile yetkilerinden bir kısmını uygun gördüğü takdirde ancak <yöneticilik sıfatı bulunan> belediye görevlilerine devredebilir.

Burada önemle üzerinde durulması gereken husus, yargı mercileri önündeki temsilin ne şekilde olacağı ve bunun yapılacak tebliğle ilişkisidir. Gerek gerçek kişiler gerek tüzel kişiler yargı mercileri önünde ya bizzat ya da Avukatlık Kanunu hükümleri de gözetilerek avukat sıfatı taşıyan vekilleri vasıtasıyla işlem yapabilirler.

Nitekim, konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.09.2006 gün ve 2006/12-561-535 sayılı kararında; takibe itiraz eden kişinin <Belediye Başkanı> olmayıp, onun yetkilendirdiği müdür konumundaki kişi olduğu durumda, takibe itiraz eden kişinin avukat (belediye vekili) olmadığı, <Belediye Başkanı>nı temsil yetkisi bulunmadığından adı geçen tarafından icra müdürlüğüne yapılan itirazın geçersiz olduğu kabul edilmiş ve bu kararda takip işleminin Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca adli işlem niteliğini taşımakla bu vekilin baroda yazılı avukat olması gerektiği, <Belediye Başkanı”nın bu yetkisini herhangi bir sözleşme veya yönetmelik ile bu sıfatı taşımayan kişilere devredemeyeceği, gerekçesine yer verilmiştir.

Takibe itirazın bizzat <Belediye Başkanı> veya <onun vekil tayin ettiği avukat sıfatını taşıyan kişi> tarafından yapılması gereği göz önüne alındığında, itiraz süresinin başlangıcına esas alınan ödeme emri tebliği de büyük önem taşımaktadır.

Hemen belirtmelidir ki, tebligat ile ilgili yasa ve tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler nedeniyle bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.

Kanun ve tüzüğün amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, yasa ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile tüzüğünde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, kanunun ve tüzüğün belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.

Diğer taraftan, tıpkı yargılamada olduğu gibi, icra takibinin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, itirazların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi, ancak, tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile olanaklıdır. Zira, takip borçlusunun hangi icra dairesinde aleyhine takip bulunduğunu, hakkındaki taleplerin nelerden ibaret olduğunu bilmesi ve varsa itirazlarını zamanında ve doğru merciiye yöneltebilmesi Tebligat Kanunu’nda ve tüzüğünde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabilir. Dolayısıyla, davetiyenin ve tebliğ bilgilerini içeren zarfın, takipteki önemi büyüktür.

Anılan yasal düzenlemeler ve içtihatlar karşısında, tebligatı yapan memurun, öncelikle 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 37. ve 38/c maddeleri gereğince belediye tüzel kişiliğinin yetkili temsilcisi olan belediye başkanına, olmadığı takdirde usulüne uygun şekilde yetkili kılınan hukuk işleri müdürü ya da belediye avukatlarından birine ödeme emrini tebliğ etmesi, bunlar yoksa veya tebligatı alamayacak durumda iseler bu durumu tebliğ evrakına şerh ederek hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine tebligatı yapması, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin belediyenin teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tebligatın muhatabı olan hükmi şahsın mümessilinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle görevlendirilmiş kimse olması gereğini göz önüne alması ve bunların da bulunmadığı halde ancak o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme tebligatı yapması gerekir. Daha da önemlisi, tebliğ memuru, tebligatı yetkili temsilciye yapmama ve sıralı kişilere yapma nedenlerini de açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazmalıdır.

Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 20.09.2006 gün ve 2006/12-561 esas-2006/535 karar; 04.04.2007 gün ve 2007/12-200 Esas - 2007/187 Karar sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.

Somut olayda; alacaklı şirket tarafından borçlu/şikayetçi Y..........Belediye Başkanlığı aleyhine 10.01.2008 tarihinde ilamsız takibe girişilerek, toplam 672.910,03.-YTL tutarındaki alacağın tahsili istenmiştir. Borçlu, <Belediye Başkanlığı> adına çıkarılan ödeme emri <gösterilen adreste işyeri adına elemanı Dinçer imzasına tebliğ edildi> kaydıyla 11.01.2008 tarihinde tebliğ edilmiştir. Tebligat parçasında başkaca herhangi bir açıklamaya yer verilmediği gibi belediye başkanının veya ondan sonraki yetkili kişinin belediyede olup olmadığının araştırılıp araştırılmadığı ve nedenleri de şerh edilmemiştir.

Oysa, yukarıda da ayrıntısı ile açıklandığı üzere, tebliğ memurunun; belediye tüzel kişiliğini <Belediye Başkanı>nın temsil edeceğini gözeterek, adli işlem niteliği taşıyan takip işleminde ödeme emri tebligatını, öncelikle bizzat belediye başkanına, onun herhangi bir nedenle tebliği alacak durumda olmaması durumunda da usulüne uygun şekilde yetkili kılınan hukuk işleri müdürü ya da belediye avukatlarından birine yapması; şayet bunlar yoksa veya tebligatı alamayacak durumda iseler bu durumu tebliğ evrakına şerh ederek o yerde hazır bulunan tebliğe yetkili memur ve müstahdemlerinden birine o da yoksa herhangi bir memur veya müstahdeme yapması; tebligat evrakında da sırasıyla tebliğe yetkili kişilerin durumunu ve onlara tebliğ edilememe nedenini şerh etmesi gerekirken, hiçbir açıklamaya yer vermeden doğrudan genel evrak memuruna tebligat yapması açıklanan yasal düzenlemelere ve yargı kararlarına aykırı olup usulsüzdür.

Usule aykırı tebliğin hükmü ise 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesinde düzenlenmiş; tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği, belirtilmiştir.

O halde, aynı hususlara işaret eden özel daire kararına uyularak, şikayetçi borçlu belediyenin ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olduğuna yönelik şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin tebligattan haberdar olunduğu ileri sürülen <28.01.2008> olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilerek şikayetin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Şikayetçi/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30.12.2009 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay Genel Kurul veya Daire Kararı preator44 Meslektaşların Soruları 2 27-08-2010 16:59
Yargıtay Ceza Genel Kurul Kararı arıyorum Av.N.Ö. Meslektaşların Soruları 1 27-05-2010 14:53
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı Arıyorum S.Taşkıran Meslektaşların Soruları 5 07-04-2010 16:17
hukuk genel kurul kararı av.tuğbabal Meslektaşların Soruları 2 09-04-2009 20:34
Kooperatif Genel Kurul Kararı Av. O. TEKGUL Meslektaşların Soruları 3 10-03-2007 14:49


THS Sunucusu bu sayfayı 0,17794394 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.