01-04-2007, 21:26 | #1 |
|
Eşler Birbirlerine Karşı Sınırlı Ehliyetli Olmalı mıdır?
Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 584 maddesi şöyle;
III. Eşin rızası Madde 584- Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya âdi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için de eşin rızası gerekmez. Tasarının bu maddesi bende sınırlı ehliyetliliği çağrıştırdı. EŞLERİN BİRBİRLERİNE KARŞI (ÜÇÜNCÜ KİŞİLERLE HUKUKİ İLİŞKİLERİNDE) SINIRLI EHLİYETLİ OLMASI GEREKTİĞİ DÜŞÜNCESİNE DOĞRU BİR GELİŞME GÖZLENİYOR. BEN BU GÖRÜŞÜ BENMSİYORUM SİZ NE DERSİNİZ? |
01-04-2007, 21:32 | #2 |
|
Sn.Turan
Burada eşlerin birbirlerine karşı değil,üçüncü kişilerle olan ilişkilerinde bir sınırlama söz konusu olduğu düşüncesindeyim. |
01-04-2007, 21:39 | #3 |
|
Evet işte sayın Kayar, eşler üçüncü kişilerle tüm ilişkilerinde birbirlerine bağımlı olmalı mı olmamalı mı konu bu..
|
02-04-2007, 08:41 | #4 |
|
Evlilik birliği devam ederken ,birliğin ekonomik güvenliğini etkileyebilecek bazı işlemlerde diğer eşin rızasının aranması doğru bir düzenleme olacaktır.
Bunun en bilindik örneği aile konutunda diğer eşin rızası düzenlemesidir. Banka kredi sözleşmesi,kefalet sözleşmeleri gibi alanlarda da bunun yapılmasına bence destek vermek gerekli. Fakat burada sözleşme serbestisi ile ailenin ekonomik birliğinin korunması arasındaki dengenin korunmasına ilişkin iyi ölçütlere ihtiyaç bulunmaktadır. Konu ile ilgili başka ülke uygulamaları incelemekte yarar görüyorum. Saygılar |
02-04-2007, 11:38 | #5 |
|
Yapılan düzenleme, geçerlilik şartı olark düzenlenmiş ve sonradan icazet dahi mümkün değil.Uygulmada bir yığın soruna neden olacağı benziyor.
Mukayeseli Hukukta nasıl bilmiyorum ama benim hukuk mantığım hiç yatmadı. Yani Kefil olmanın Hukuki niteliğine ters düşüyor gibi.Bir yandan da sorumsuz eşler yüzünden doğacak sorunları önler nitelikte. |
08-04-2007, 09:20 | #6 |
|
Sanırım herkes hayatından memnun:.
|
08-04-2007, 19:03 | #7 |
|
ya ailenin 3. kişilere verdiği zararlar
Tasarı bence mükemmel ailenin ekonomik çıkarlarını korumak adına ama yetersiz ve fakat 3. kişilerle ilişkilerinde en azından edinilmiş mallara katılma rejimi bakımından aile bir bütün olarak sorumlu olsa daha iyi olurdu, Üstadım aslında eşler edinilmiş mallar üzerinde ortak hak sahibi iseler bu durumda 3. kişilere karşı bu borçlanma dahi birlikte rıza gerektirmeli ve hatta birlikte borçlanmış olmalılar desek daha iyi olurdu, ki en azından daha sonra kolaycacık boşanma kararı alıp 3. kişilerin alacaklarına ulaşma imkanını kesemezlerdi, toplumdaki boşanmaların çoğuna bakınız 3. kişi alacaklılardan kaçmak adına yapılıyor ve fiili birliktelik devam ediyor. Bu uygulamanın da önüne geçilmelidir. Yani aileyi koruyalım derken, bu sefer ailelerin 3. kişilere verdiği zararları görmezlikten gelemeyiz.
Gerçi yukarıdaki tasarıda eşlerin birbirlerinin eylemlerine karşı birbirlerini koruması istemi gizli ama neyse. SAYGILARIMLA |
12-04-2007, 20:43 | #8 |
|
Sayın Turan,
Herzamanki gibi tartışmaya geç katıldım, özür dilerim: Ancak çok önemli bir konuyu henüz yasalaşmadan tartışmaya açtığınız iyi oldu. Biz akademisyenler bu konuyu, BK.Tasarısı eleştiri toplantılarında konuştuk.(Tasarının 589. maddesidir. Siz hataen 584 olarak belirtmişsiniz.) Madde aynen İsviçre BK.m.494'den alınmıştır. Benzer bir düzenleme Tasarının 355.maddesinde de aile konutuna ilişkin kira sözleşmesini diğer eşin açık rızası olmadan feshedemeyeceği ...ve son fıkrada kiraya verenin, her iki eşe de bildirimde bulunma yükümlülüğü getirilmiştir. Bu madde de İsviçre BK.dan alınmıştır. Medeni Kanundaki 194.madde(İsviçre MK.m.169) ve yukarıdaki hükümler nedeniyle, İsviçre doktrini, eşlerin SINIRLI EHLİYETSİZ(SINIRLI EHLİYETLİ DEĞİL!)OLDUĞUNU, ya bir başka deyişle,HUKUKİ İŞLEM EHLİYETLERİNİN KANUNDAN DOLAYI SINIRLANDIRILDIĞINI söylemektedir. Bu sınırlandırmalarda evlilik birliğinin ve diğer eşin menfaati korunmaktadır. Saygılarımla.. |
12-04-2007, 20:48 | #9 |
|
birde olaya başka bir açıdan bakın.alacaklıdan mal kaçırmak için güzel bir dayanak olacak borçluya. bu açıdan bakınca sakıncalı.şimdiki şartlarda bile ne hileler çevrilirken o zaman kimbilir neler bulacaklar borçlular.
|
12-04-2007, 21:48 | #10 |
|
Sayın Hocam,
Madde numarası benim verdğim numaradır. III. Eşin rızası Madde 584- Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rıza-nın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya âdi kefaletin müteselsil kefalete dönüşme-sine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan deği-şiklikler için de eşin rızası gerekmez." Başbakanlığa sunulan tasarı metninde herhalde bu son halidir artık ( 20 gün içinde değiştiyse bilmiyorum) gerekçesi ise şöyle MADDE 584- 818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen, “III. E-şin rızası” kenar başlıklı yeni bir maddedir. Tasarının iki fıkradan oluşan 584 üncü maddesinde, kefalette eşin rı-zası düzenlenmektedir. Maddenin birinci fıkrasına göre, kefalet sözleşmesinde eşin rızasının, sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Ancak, fıkrada bu kuralın iki istisnasına yer verilmiştir. Bi-rinci istisna, mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olması, ikincisi eşlerden birinin yasal olarak ayrı yaşama hakkının doğmuş olmasıdır. Söz konusu is-tisnalardan birinin varlığı durumunda eşin rızası aranmayacaktır. Maddenin ikinci fıkrasında ise, eşin rızasının aranmadığı diğer bir is-tisnalara yer verilmiştir. Buna göre, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya âdi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için de kefilin eşinin rızası aranma-yacaktır. Maddenin düzenlenmesinde, kaynak İsviçre Borçlar Kanununun 494 üncü maddesi göz önünde tutulmuştur. Benim kanımca eşlerin bu şekilde ehliyeti sınırlandırılmış oluyor. Ama iyi de oluyor diye düşünüyorum. |
12-04-2007, 22:04 | #11 |
|
Düzenleme yasalaşırsa, kılı kırk yaran kurumlar zarar görmez ancak, ticari yaşam, özel hukuk ilişkilerinde alacaklıların, geçerli sanacakları ancak hukuken geçersiz sayılacak kefaletler nedeniyle güvencesiz kalacakları açık. Yılların alışkanlığını silmekten de önce, işyerini meslek erbabı kiracısına kiraya veren veya borç alan arkadaşından memur (!) kefil isteyen ve evli memur arkadaşını kefil olarak gösteren, borcu kendisi için alıp kefil gibi görünen vb. kurnaz borçlularla da sıkça karşılaşılacağından, uygulama duyuluncaya dek epey mağduriyete neden olur. (Bugün kurumlar dışında kaç kişi hukuki bir işlem öncesi güncel nüfus kaydını ister akidinin?)
Öte yandan, anlaşmalı boşanmalar yerine anlaşmalı sessiz evlilikleri gündeme getirmesi de ihtimal dahilinde! Ancak hacizlerde karşılaştığımız, kocasının borcundan ancak icra kapıya dayanınca haberdar olan şaşkın ve umutsuz eşleri, "kime kefil oldun yine be adam!" tarzında nahoş karı koca diyaloglarını da yokeder. Bence de yerinde bir düzenleme. Saygılarımla... |
13-04-2007, 12:31 | #12 |
|
Sayın Turan,
Özür dilerim, yeni tasarıda m.584 olmuş. Ancak benim elimdeki Adalet Bakanlığı Borçlar Kanunu Tasarısı, Ankara-2005 tarihlide, 589 idi. Şimdi www.adalet.gov.tr de baktım, madde numarası değişmiş ve 584 olmuş. Tabi yukarıda bahsettiğim 355. madde de, yeni tasarıda 348. madde olmuş. Demek ki , hocanın dediği her zaman doğru değilmiş! Saygılar.. |
13-04-2007, 12:40 | #13 |
|
Olur mu efendim, elbetteki hocalarımız doğrusunu bilir. Kaldıki kabahat sizde de değil. Tasarı birkaç kez değişikliğe uğradığından bu durum zuhur ediyor.
Saygılar. |
13-04-2007, 23:21 | #14 | |||||||||||||||||||
|
Merhaba
Site Üyemiz Gemici'ye konu hakkında diğer ülkeler uygulaması hakkında bizimle bilgilerini,düşüncelerini paylaşmasını rica ettim.Göndermiş olduğu yanıt izni ile aşağıda yayınlanmıştır. --------------------------
|
13-04-2007, 23:29 | #15 |
|
Önerilenin ne olduğunu anlayamadım.
Kefalet sözleşmesi diğer eşin rızasıyla yürürlüğe de girse, anlamsızdır, eşler hissi bağımlıdır, dolayısıyla geçersiz sayılmalıdır mı deniyor? Rıza aranmaksızın geçerlilik söz konusu idi geçmişte, tasarıyla mücadelesi verilense, bir adım atmak yönünde ve mevcut düzenlemenin aksine, rızası aranacak hissi bağımlı eşler lehine. Başka seçenek? (Bence yok) Saygılarımla... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Hukukçu Eşler | Admin | Konumuz : Hukukçular | 196 | 13-01-2010 01:15 |
İcra Müdürleri Hukuk Fakültesi Mezunu Olmalı mıdır? | Av.Ümit Arif Özsoy | Hukuk Sohbetleri | 7 | 14-07-2009 17:16 |
Sınırlı Ehliyetsizlik | geneous1987 | Hukuk Soruları Arşivi | 18 | 14-08-2006 10:28 |
Eşler Arasında Mal Rejimi | avuka8890 | Meslektaşların Soruları | 2 | 28-07-2005 11:08 |
Sınırlı Ehliyetsizler | Serap | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 18-02-2002 21:09 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |