Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Uluslararası Af Örgütünün (2005) Yıllık Raporu: Türkiye

 
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 31-05-2007, 18:06   #1
Emin Cihan UYSAL

 
Varsayılan Uluslararası Af Örgütünün (2005) Yıllık Raporu: Türkiye

Cumhurbaşkanı: Ahmet Necdet Sezer
Başbakan: Recep Tayyip Erdoğan
Ölüm cezası: bütün suçlar için kaldırıldı
Uluslararası Ceza Mahkemesi: imzalamadı
BM Kadın Sözleşmesi ve Seçmeli Protokolü: onayladı
Hükümet Türkiye yasalarını uluslararası standartlar düzeyine getirme amacıyla daha çok yasal ve diğer alanlarda reform yaptı. Ancak, bu reformların uygulanması yarım yamalak gerçekleşti ve temel haklar üzerindeki kapsamlı kısıtlamalar hala yasalarda yer alıyor. Gözaltı yönetmeliklerindeki olumlu değişikliklere rağmen güvenlik güçlerinin işkence ve kötü muamele uygulaması devam etti. Göstericilere aşırı güç uygulanması kaygı duyulan konulardan biri olmayı sürdürdü. Bu tip ihlalleri işleyenler nadiren adalet önüne çıkarıldı. Barışçıl gösteri ya da muhalefet yapma haklarını kullanmak isteyenler cezai kovuşturmayla ya da diğer yaptırımlarla karşı karşıya kalmaya devam etti. Devlet görevlileri kadına yönelik şiddeti önleme ve cezalandırma konusunda yeterli adım atamadı.
Arkaplan
Avrupa Birliği üyelik müzakerelerine başlamak için gereken kriterleri yerine getirmek için hükümet anayasal ve yasal reformlar yapmayı sürdürdü. 17 Aralık’ta Avrupa Konseyi Türkiye’yle görüşmelere Ekim 2005 tarihinde başlama niyetini açıkladı.
Ocak ayında Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 13 No.lu Protokolü’nü imzaladı. Nisan ayında da Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi İkinci Seçmeli Protokolünü imzalayarak ölüm cezasını kaldırmayı hedefledi.
Haziran ayında, Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) halefi olan Kürdistan Halk Kongresi (Kongra Gel) tek taraflı ateşkes ilan ettiğini açıkladı. Yılın ikinci yarısında, ülkenin güney doğusunda silahlı grup üyeleri ile Türk ordusu ve güvenlik güçleri arasında çok sayıda çatışma yaşandığına dair bilgiler beldi.
Yıl boyunca 13’ü çocuk en az 33 kişi kara mayınları ya da terk edilmiş mühimmat nedeniyle hayatını kaybetti. Çok sayıda kişi de yaralandı.
Yasal reformlar
2004 yılında birçok önemli yasa değişikliği gerçekleşti. Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırıldı ve yerine Özel Ağır Ceza Mahkemeleri kuruldu. Uluslararası hukukun ulusal hukuktan üstün kabul edildi. Ölüm cezasıyla ilgili Anayasa ve Ceza Yasasındaki tüm maddeler çıkarıldı. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’ndaki (RTÜK) asker üyeler çıkarıldı.
Yeni yasalar arasında yeni bir Basın Yasası, yeni bir Dernekler Yasası, yeni bir Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu ve yeni bir Ceza Yasası bulunuyordu. Tüm bu yasalarda olumlu gelişmeler vardı ve öncekilerden daha az kısıtlayıcıydı. Örneğin yeni Ceza Yasası’nda toplumsal cinsiyete dayalı birçok ayrımcı madde kaldırılmıştı ve işkence tanımı uluslararası standartlarda yer alan tarife daha yakındı. Ancak bu yasaların birçoğu eski yasalarda bulunan ve temel hakları gereksizce kısıtlayan maddeleri içeriyordu. Ayrıca yasal değişikliklerin uygulanması genellikle her yerde aynılık göstermiyordu ve bazen devlet görevlilerinin direnişiyle karşılaşıyordu.
1990lı yıllarda hükümet güçleriyle PKK arasında süren çatışma sırasında zorla yerinden edilenlerin tazmin edilmesini amaçlayan Terör ve Terörle Mücadele Sonucu Zararların Tazmini Yasası da kabul edildi. İnsan hakları grupları öngörülen tazminatın düşüklüğüyle ilgili kaygılarını dile getirdiler ve bu yasanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapılmasını önlemeyi amaçladığını öne sürdüler.
İşkence ve Kötü Muamele
Gözaltına alınanlara daha iyi koruma sağlayan gözaltı yasalarındaki düzenlemeler, Filistin askısı ve falaka gibi bazı işkence yöntemlerinin kullanılmasında azalmaya yol açtı. Ancak bu düzenlemeler genellikle tamamen uygulanmamakta. Polis ve jandarma gözaltında işkence hala ciddi bir kaygı olarak duruyor. Dayak, elektrik verme, çırılçıplak soyma ve ölüm tehditleri yapıldığına dair raporlar gelmekte.
Tutuklunun vücudunda iz bırakmayan işkence yöntemleri kullanıldığına dair de çok sayıda bilgi geldi. İçişleri Bakanlığının yayınladığı genelgeyle bu tür yöntemlerin kullanılması yasaklanmasına rağmen, yemek, su vermeme, uykusuz bırakma ve rahatsız pozisyonlarda ayakta tutma gibi yöntemlerin hala kullanıldığına dair raporlar geldi. Ayrıca, insanlar yakalanma sırasında, nakledilirken ya da sorgulanmak için ıssız yerlere götürüldüklerinde dövüldü.
• Bildirildiğine göre Derya Aksakal 3 Mart günü İstanbul’da yolda yürürken bir minibüse bindirildi. Daha sonra gözleri bağlandı ve maskeli üç kişi tarafından siyasi çalışmaları hakkında sorgulandı. Derya Aksakal bunlardan birinin polis memuru olduğunu teşhis etti. İddiaya göre adamlar Aksakal’ın vücudunda sigara söndürdr, tecavüz tehdidinde bulundu ve iki saat sonra serbest bırakmadan önce sahte infaz yaptı.
• Aydın Ay 27 Ekim günü hırsızlık iddiasıyla Trabzon Çarşı Karakolu’nda gözaltına alındı. İçeriğini bilmediği belgeleri imzalaması için çırılçıplak soyulduğunu, elektrik verildiğini ve testislerinin sıkıldığını iddia etti.
Kötü muamele şikayetlerinin büyük bir oranı güvenlik güçlerinin gösteriler sırasında aşırı güç kullanmasına bağlı şikayetlerdi. İçişleri Bakanlığı’nın memurların oransız güç kullanmamasını söyleyen genelgesine rağmen, göstericilerin dövüldüğü ya da yakalandıktan sonra bile biber spreyine maruz bırakıldıklarına dair raporlar gelmeye devam etti.
Cezasızlık
Gözaltı yönetmeliklerinin uygulanıp uygulanmadığını izleyecek ve güvenlik güçlerinin ihlallerini araştıracak etkin mekanizmalar yerinde değildi. İl ve Bölge İnsan Hakları Kurulları işkence ve kötü muamele vakalarıyla ilgili şikayetleri etkin olarak araştırmadı ve gereken tarasızlık ve bağımsızlığı gösteremedi.
İşkence ve kötü muamele iddialarının savcılıkça soruşturulması nadiren yeterli oranda oluyordu ve genellikle kovuşturmaya gerek görülmemesiyle sonuçlanıyordu. Bu tür soruşturmaların kapsamlı olmaması, ne kadar tarafsız yürütüldüklerinin sorgulanmasına neden oldu. Kararlar genellikle tutukluların yetersiz ve yasak olmasına rağmen güvenlik görevlilerinin mevcudiyetinde yapılan tıbbi muayenelerine dayanıyordu. Soruşturmalar ve ardından gelen mahkemeler genellikle emir komuta zincirini dikkate almadı ve zanlı memurlar bu süreçte nadiren aktif görevden alındı.
İşkence ve kötü muameleyle suçlanan kişilerin adli süreçleri son derece uzatıldı ve sonuçta zaman aşımına uğradığı için düştü.
• 10 Kasım günü Temyiz Mahkemesi, Mart 1999’da polis gözaltındayken işkence sonucu ölen sendikacı Süleyman Yeter’in ölümüne karışan polis memurunun cezasını onayladı. Mahkeme memurun 10 yıllık hapis cezasını “iyi hal” nedeniyle 4 yıl iki aya düşürdü. Suçlu bunun sadece 20 ayını yatacak. Bu arada, Süleyman Yeter’e işkence yapmakla suçlanan 9 polis memuru ve 1997 tarihli bir başka olayla ilgili 14 tutukluyla ilgili adli süreç 11 Kasım’da davaların zaman aşımına uğraması nedeniyle düşürüldü.
• 2 Aralık günü, Mart 1999’da İskenderun’da iki lise öğrencisine cinsel işkence dahil işkence yapmakla suçlanan dört polis memurunun duruşması, iddiaları destekleyen tıbbi raporlara rağmen, otuzuncu kez ertelendi. Bu arada öğrencilerden biri olan Fatma Deniz Polattaş işkence altında alındığı iddia edilen ifadesine dayanılarak PKK üyesi olma suçuyla hala cezaevinde.
Yakalama ya da gösteriler sırasında polisin aşırı güç kullanmasıyla ilgili şikayette bulunanlar ise sık sık 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet ya da “güç ve şiddet kullanarak ya da tehdit ederek kamu görevlisine mukavemet”le suçlandı.
• 12 Nisan’da Ankara’da gözaltına alınan gösterici öğrencilerine göstericileri dağıtmak ve gözaltına almak için aşırı güç kullanan toplum polisleri tarafından kötü muamele yapıldığı bildirildi. İddiaya göre öğrenciiler polis karakolu ve mahkeme salonunda da kötü muamele gördü. Davaya bakan hakim kötü muamele şikayetlerini ciddiye almadı ve öğrenciler Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu ihlal etmekle suçlandı ve tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.
Tartışmalı koşullarda öldürmeler
Brçoğu doğu ve güneydoğuda olmak üzere 21 sivilin güvenlik güçlerince vurularak öldürüldüğü bildirildi. Olayların çoğunluğunda güvenlik güçleri kurbanların dur emrine uymadıklarını söyledi.
• Kongra Gel üyesi olduğundan şüphelenilen Şiyar Perinçek, 28 Mayıs günü Adana’da motosikletten düşürüldükten sonra sivil polisler tarafından vuruldu. Tanıkların ifadesine göre Şiyar silahsızdı ve hiçbir uyarı yapılmadı. İki gün sonra hastanede öldü. Motosikleti kullanan Nurettin Başçı gözaltına alındı ve işkence gördüğü bildirildi. 4 Ekim’de üç polis memuru Nurettin Başçı’ya kötü muamele ettikleri iddiasıyla yargılandı; bir memur da Şiyar Perinçek’i, iddianameye göre Şiyar Perinçek’in ateş açmasından sonra, “kasıtsız ölümüne sebebiyet vermekle” suçlandı. Yıl sonunda dava hala devam ediyordu.
• 21 Kasım günü Mehmet Kaymaz ve 12 yaşındaki oğlu Uğur Kaymaz Kızıltepe’de evlerinin önünde polis memurlarının açtığı ateş sonucunda öldü. Yetkililer ikisinin de Kongra Gel üyesi olduğunu ve polislere ateş açtıklarını iddia etti. Tanıklar ise bunun bir yargısız infaz olduğunu ve silahların öldürülmelerinin ardından yanlarına bırakıldığını iddia etti.
İfade özgürlüğü ve insan hakları savunucuları
Temyiz Mahkemesi ve bazı daha alt mahkemelerin ifade özgürlüğünü destekleyen çığır açıcı kararlarına rağmen insanlar fikirlerini barışçıl yollarla ifade ettikleri için kovuşturmaya uğradı. Barışçıl ifade ve çalışmaları nedeniyle kişiler hakkında soruşturmalar ya da davalar açıldı. Bu kovuşturmalar bir tür hukuki taciz oluşturdu; nadiren hapis cezasıyla sonuçlandı ama ağır para cezaları verildi. Bu tür davalar Türk Ceza Yasası’nın farklı maddeleri uyarınca açıldı. Örneğin çeşitli devlet kurumlarına “hakaret” ya da “halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek” gibi. Ancak başka yasalar uyarınca da açılan davalar vardı. Terörle Mücadele, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasalarının yanı sıra kamu düzeni, dernek ve vakıflarla ilgili yasalar da kullanıldı. Siyasetçiler Türkçe dışındaki dillerde seçim propagandası yaptıkları için kovuşturmaya uğradı. Gazete ve gazetecilere hem eski hem de yeni basın yasaları uyarınca ağır para cezaları verildi.
Gazeteci Hakan Albayrak, Atatürk’ün cenaze töreniyle ilgili yorum yaptığı bir yazısı nedeniyle aldığı 15 ay hapis cezasının 6 ayını yattıktan sonra Kasım ayında serbest bırakıldı.
30 Aralık günü Ankara’da bir mahkemede, “Akıntıya Karşı” adlı kitabında “Türk devletini” kasten “tahkir ve tezyif ettiği” iddiasıyla hakkında dava açılan Fikret Başkaya’nın duruşması devam ediyordu. Suçlu bulunduğu takdirde Başkaya üç yıla varan hapis cezasına çarptırılacak.
Bu yasalar, hükümetin sivil toplum temsilcilerine danışma konusunda daha istekli olmasına rağmen hedef alınmaya devam eden aralarında avukatlar, doktorlar, çevreciler ve sendikacıların bulunduğu insan hakları savunucularına karşı da kullanıldı. Bu tacizler bölgeden bölgeye farklılık gösterdi. Bazı durumlarda imza toplamaları, basın açıklaması ya da gösteri yapmaları yasaklandı. Ekim ayında Türkiye’yi ziyaret eden BM İnsan Hakları Savunucuları Özel Raportörü savunuculara karşı çık sayıda dava açılmasından duyduğu kaygıyı dile getirerek, insan hakları savunucularının sürmekte olan tüm davaların yeniden gözden geçirilmesi tavsiyesinde bulundu. İnsan hakları çalışmalarında yer alan kişiler de sık sık işten atılma, uzaklaştırma ya da başka şehirlere nakil gibi mesleki yaptırımlara maruz kaldı.
• Haziran ayında Türkiye’nin en büyük sendikası olan Eğitim-Sen’in kapatılması için bir dava açıldı. Dava, sendika tüzüğünde yer alan “kişilerin anadillerinde eğitim hakkını savunacağı” maddesine dayandırılmıştı ve adli makamlar bunun anayasa aykırı olduğunu iddia etti. Eğitim-Sen’in Eylül ayında sonuçlanan davasındaki beraat kararı Kasım ayında Temyiz Mahkemesi tarafından bozuldu.
• Haziran ayında Prof. Şebnem Korur Fincancı ve Prof. Sermet Koç, İstanbul Üniversitesine bağlı hastanelerdeki Adli Tıp başkanlık görevlerinden alındılar. Basına Adli Tıp Kurumunun bağımsız olmamasından duydukları kaygıyı dile getirmişlerdi. Şebnem Korur Fincancı daha önce de bir kişinin gözaltında işkence sonucu öldüğüne dair bir rapor hazırladığı için Enstitüdeki görevinden alınmıştı.
Düşünce mahkumlarının serbest bırakılması
21 Nisan günü Ankara 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi dört eski DEP milletvekilinin (Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak) 15 yıl hapis cezasını onayladı. Yeniden yargılama, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ilk kararı n Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğuna karar verdiğinde yeni adli sürecin başlatılmasına olanak veren yasa sonucu başlamıştı. Ancak, Haziran başında Yargıtay Başsavcısı yeniden yargılamanın da uluslararası adil yargı standartlarını ihlal eder nitelikte yapıldığı için mahkumiyetin düşürülmesi ve bu nedenle yeniden tutuksuz yargılanmaları gerektiğini söyledi. 9 Haziran’da dört eski milletvekili Ankara Ulucanlar Cezaevinden serbest bırakıldı. Yeni davaya 21 Ekim’de Ankara Özel Ağır Ceza Mahkemesinde başladı.
Kadına yönelik şiddet
Türkiye’deki yüzbinlerce kadının insan hakları, aile içi şiddet sonucu ihlal edilmeye devam ediyor. Dayak, tecavüz ve intihara zorlama gibi vakalarla ilgili raporlar ulaştı. Devlet görevlileri kadınları gereğince koruyacak adımları atmadı. Aile içi şiddet şikayetleri genellikle yeterince soruşturulmadı ve failler nadiren yargılandı. Kadın sığınakları son derece az.
Kadın örgütlerinin birlikte yürüttüğü lobi çalışması sonucu yeni Ceza Yasası’ndaki toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık yapan birçok madde yasadan çıkarıldı. Olumlu gelişmeler arasında tecavüzcünün kurbanla evlenmeyi kabul etmesi halinde cezasının indirilmesi, ertelenmesi veya iptal edilmesi olasılığının yasaklanması; evlilik içi tecavüzün açık bir biçimde suç olarak kabul edilmesi ve aile içinde devamlı ve sistematik şiddetin işkence olarak tanımlanması yer alıyor.
Türkiye raporları ve ülkeye yapılan ziyaretler
Raporlar:
Türkiye: Yazıdan uygulamaya – değişimi gerçek kılmak; UAÖ Genel Sekreteri Irene Khan liderliğindeki heyetin Türkiye ziyareti münasebetiyle Başbakan R.Tayyip Erdoğan’a bilgi notu (AI Index: EUR 44/001/2004)
Türkiye: Kısıtlayıcı yasalar, keyfi uygulamalar – insan hakları savunucularına yönelik baskılar (AI Index: EUR 44/002/2004)
Türkiye: Aile içi şiddetle mücadelede kadınlar (AI Index: EUR 44/013/2004)
Avrupa ve Orta Asya: UluslararasıAf Örgütü’nün bölgeyle ilgili kaygıları, Ocak-Haziran 2004: Türkiye (AI Index: EUR 01/005/2004)
Ziyaretler
Uluslararası Af Örgütü temsilcileri Şubat, Haziran ve Aralık aylarında Türkiye’yi ziyaret etti. Şubat ayında UAÖ Genel Sekreteri Irene Khan aralarında Başbakan Erdoğan’ın da bulunduğu üst düzey hükümet temsilcileriyle görüşmelerde bulundu.



http://www.amnesty.org.tr/sindex.php...dais2505200502
 


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Vasi Tayini-sağlık Raporu -raporu verecek makam avkaratas Meslektaşların Soruları 8 08-07-2024 16:38
TerÖr ÖrgÜtÜnÜn Propagandasini Yapmak advokat34 Meslektaşların Soruları 4 24-12-2008 23:56
Kadın Haberleri 2005 Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 30 19-11-2006 16:22
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi Türkiye Raporu Kerem Çocuk Hakları Çalışma Grubu 0 13-06-2006 19:52
2005 Yılı Yargı Harçları Armağan Konyalı Hukuk Haberleri 0 03-01-2005 13:54


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04686499 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.