Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İş davası devam ederken muvazaalı işyeri devri

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-09-2011, 15:43   #1
Av. Tevrat DURAN

 
Dikkat İş davası devam ederken muvazaalı işyeri devri

Forumlarda aradığım cevabı bir türlü bulamadım. Elinde benim durumuma benzer davası olanlar için de yol gösterici olması için soruyorum. Şimdiden teşekkür ederim.

Kıdem tazminatı vs. işçilik hakları alacak davamı Bakırköy İş Mahkemesi'nde açtım ve ilk duruşması yapıldı,tanık dinlenecek. Zannımca davadan kurtulmak için davalı şirket ortakları aynı adreste yeni bir şirket kuruyorlar, yeni şirketin işçileri de davalımız olan şirketin işçileri.
Dahili dava ile bu yeni şirketi davaya dahil etmek araştırdığım kadarıyla Yargıtay içtihatlarına göre pek mümkün görünmüyor.
Davayı kazansak bile hakkımızı tahsil etmek zor görünüyor. Bu durumda ne gibi bir yol izlemek gerekir.?

(Not: Dava açarken bu durumları hesaba katarak davalı işverene ait araç plakalarını bildirmeme rağmen mahkeme hakimi ihtiyati tedbir talebimi reddetmiştir. Bu da ayrı bir sorun ! )
Old 15-09-2011, 16:15   #2
Av.Evren Akçay

 
Varsayılan

İşveren veya işyeri borçlarından dolayı yapılacak olan veya yapılmış olan hacizler, alacaklılardan mal kaçırma, işyerinde iş güvencesi veya toplu iş sözleşmesi normlarını uygulamamak gibi nedenlerden dolayı danışıklı olarak işyerleri devredilmektedir. Bu tarz devirlerde ise en çok mağdur olan işçilerdir. Muvazaalı işyeri devirleri ile ilgili olarak işçilerin ve işveren alacaklarının korunması ile ilgili olarak İcra İflas Kanunu ve Borçlar Kanununda koruyucu hükümler mevcuttur. Bu hükümlere göre muvazaanın ispatı halinde işyerini devredenin sorumluluğu devam edecektir. Aşağıda vereceğim bilgiler ve kararlar faydalı olacaktır.

Muvazaa; tarafların, yaptıkları akdin hiç hüküm doğurmaması veya görünüşteki akitten başka bir akdin hükümlerini doğurması hususunda anlaşmalarıdır. Böylece taraflar, harice (üçüncü şahıslara) karşı aslında istemedikleri beyanlarıyla meydana gelen akitle görünmeyi, fakat gerçekte, yaptıkları akdin ya hiçbir sonuç doğurmamasını veya başka bir akdin hükümlerini meydana getirmesini aruz etmekte ve bu hususta anlaşmaktadırlar (Oğuzman ve Öz, 2009; 108).
Muvazaa, akdin tamamını kapsıyorsa “ tam muvazaa” dan, akdin sadece bazı hükümlerine ilişkin ise “kısmi muvazaa” dan söz edilmektedir. Şayet muvazaalı akit hiç hüküm doğurmayacaksa “adi muvazaa” ( mutlak veya basit muvazaa) dan bahsedilmekte, muvazaalı akdin arkasında başka bir akit gizlenmekte ise, yani taraflar böyle bir gizli akdin hükümlerinin meydana gelmesi hususunda anlaşmışlarsa “mevsuf muvazaa” (nisbi muvazaa) söz konusudur (Oğuzman ve Öz, 2009; 109).
Muvazaalı akit, muvazaa sebebiyle hüküm doğurmaz (BK m. 18). Zira, Borçlar Kanunu 18. maddesi uyarınca tarafların gerçek arzuları dikkate alınır (Oğuzman ve Öz, 2009; 109).
İİK 44. maddeye göre; ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazetede ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mutat ve münasip vasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemeyen tacir beyanda bulunmamış sayılır. Bu ilan tarihinden itibaren bir sene içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflas yolu ile takip yapılabilir.
İİK 280. Maddeye göre; malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır (İİK 280/1).
Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kastiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir (İİK 280/3).
Yargıtay’ın bir kararına göre; üzerinde sayısız haciz ve rehin şerhi bulunan fabrikayı kiralamak yoluyla faaliyete geçmesi, bu faaliyet için 1 trilyon sermaye ayırımı yapmasına karşın peşin olarak 3,6 trilyon kira ödemesi yapması yaşam deneyimlerine aykırı olup, yapılan işlemlerin alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik danışıklı işlemler olduğu açıktır. Salt prim ve diğer borçlarından kurtulma ve üçüncü kişileri yanıltma amacına yönelik kira ilişkisinin kabulü yasanın amacına uygun düşmez ve Kanuna karşı hile yapan yeni işverenleri sorumluluktan kurtarmaz (Yargıtay 21. H.D. 27.04.2004 tarih 2004/457 E. 2004/4186 K. , Çalışma ve Toplum , 2010/24 ).
Yargıtay’ın bir başka kararına göre ise, işyeri devri nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkta, işyeri devrinin borcun doğumundan sonraki bir tarihte, İİK.nun 44. maddesinin uygulanması zorunludur. Borçlu tarafından işyeri devrinin kayıtlı bulunduğu yer ticaret siciline bildirimde ve mal beyanında bulunulduğu öne sürülmediğine, dosyada da bu yönde bir delil bulunmadığına göre, işyeri devrinin alacaklının haklarını etkilemeyeceği kabul edilmelidir (Yargıtay 15. HD. 28.02.1994 tarih 1993/5796 E. 1994/1128 K).
Borçlu ile davacı arasındaki ilişki ticari işletme devri niteliğinde bulunduğundan İİK.'nun 44 ve B.K.'nun 179. maddesinin uygulanması gerektiği açıkça ortadadır. İşyeri devri ile ilgili İİK 44. maddesinde öngörülen koşulların yerine getirildiği 3. kişi tarafından iddia ve ispat edilmemiştir. Gerçekten borçlunun devri, kayıtlı olduğu ticaret siciline bildirerek ilân ettiği ve mal beyanı verdiğine ilişkin hiçbir kanıt yoktur. Bu durumda devir, alacaklının haklarını etkilemez. Devralan davacı B.K.'nun 179. md.'si uyarınca işletmenin borçlarından sorumludur (Yargıtay 21. H.D. 26.09.2005 tarih 2005/2921 E. 2005/8294 K.).
Tüm bilgi ve belgeler karşısında; borçlu şirketin haciz adresinde faaliyette iken; davacı şirkete işyerini devrettiğinin kabulü gerekir. Ancak yapılan bu işyeri devrinin İİK 44. maddesi koşullarına uygun şekilde yapıldığı iddia ve ispat edilememiştir. Kaldı ki, B.K.'nun 179. maddesi gereğince, devir alan şahıs, devredenin borçlarından sorumlu olacağından, alacaklının haklarının etkilenmeyeceği açıktır (Yargıtay 21. H.D. 28.06.2005 tarih 2005/4695 E. 2005/6845 K., Yargıtay 21. H.D. 07.12.2004 tarih 2004/7854 E. 2004/10800 K. ).
Old 15-09-2011, 22:31   #3
imp86

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Evren Akçay
İşveren veya işyeri borçlarından dolayı yapılacak olan veya yapılmış olan hacizler, alacaklılardan mal kaçırma, işyerinde iş güvencesi veya toplu iş sözleşmesi normlarını uygulamamak gibi nedenlerden dolayı danışıklı olarak işyerleri devredilmektedir. Bu tarz devirlerde ise en çok mağdur olan işçilerdir. Muvazaalı işyeri devirleri ile ilgili olarak işçilerin ve işveren alacaklarının korunması ile ilgili olarak İcra İflas Kanunu ve Borçlar Kanununda koruyucu hükümler mevcuttur. Bu hükümlere göre muvazaanın ispatı halinde işyerini devredenin sorumluluğu devam edecektir. Aşağıda vereceğim bilgiler ve kararlar faydalı olacaktır.

Muvazaa; tarafların, yaptıkları akdin hiç hüküm doğurmaması veya görünüşteki akitten başka bir akdin hükümlerini doğurması hususunda anlaşmalarıdır. Böylece taraflar, harice (üçüncü şahıslara) karşı aslında istemedikleri beyanlarıyla meydana gelen akitle görünmeyi, fakat gerçekte, yaptıkları akdin ya hiçbir sonuç doğurmamasını veya başka bir akdin hükümlerini meydana getirmesini aruz etmekte ve bu hususta anlaşmaktadırlar (Oğuzman ve Öz, 2009; 108).
Muvazaa, akdin tamamını kapsıyorsa “ tam muvazaa” dan, akdin sadece bazı hükümlerine ilişkin ise “kısmi muvazaa” dan söz edilmektedir. Şayet muvazaalı akit hiç hüküm doğurmayacaksa “adi muvazaa” ( mutlak veya basit muvazaa) dan bahsedilmekte, muvazaalı akdin arkasında başka bir akit gizlenmekte ise, yani taraflar böyle bir gizli akdin hükümlerinin meydana gelmesi hususunda anlaşmışlarsa “mevsuf muvazaa” (nisbi muvazaa) söz konusudur (Oğuzman ve Öz, 2009; 109).
Muvazaalı akit, muvazaa sebebiyle hüküm doğurmaz (BK m. 18). Zira, Borçlar Kanunu 18. maddesi uyarınca tarafların gerçek arzuları dikkate alınır (Oğuzman ve Öz, 2009; 109).
İİK 44. maddeye göre; ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazetede ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mutat ve münasip vasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemeyen tacir beyanda bulunmamış sayılır. Bu ilan tarihinden itibaren bir sene içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflas yolu ile takip yapılabilir.
İİK 280. Maddeye göre; malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır (İİK 280/1).
Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kastiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir (İİK 280/3).
Yargıtay’ın bir kararına göre; üzerinde sayısız haciz ve rehin şerhi bulunan fabrikayı kiralamak yoluyla faaliyete geçmesi, bu faaliyet için 1 trilyon sermaye ayırımı yapmasına karşın peşin olarak 3,6 trilyon kira ödemesi yapması yaşam deneyimlerine aykırı olup, yapılan işlemlerin alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik danışıklı işlemler olduğu açıktır. Salt prim ve diğer borçlarından kurtulma ve üçüncü kişileri yanıltma amacına yönelik kira ilişkisinin kabulü yasanın amacına uygun düşmez ve Kanuna karşı hile yapan yeni işverenleri sorumluluktan kurtarmaz (Yargıtay 21. H.D. 27.04.2004 tarih 2004/457 E. 2004/4186 K. , Çalışma ve Toplum , 2010/24 ).
Yargıtay’ın bir başka kararına göre ise, işyeri devri nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkta, işyeri devrinin borcun doğumundan sonraki bir tarihte, İİK.nun 44. maddesinin uygulanması zorunludur. Borçlu tarafından işyeri devrinin kayıtlı bulunduğu yer ticaret siciline bildirimde ve mal beyanında bulunulduğu öne sürülmediğine, dosyada da bu yönde bir delil bulunmadığına göre, işyeri devrinin alacaklının haklarını etkilemeyeceği kabul edilmelidir (Yargıtay 15. HD. 28.02.1994 tarih 1993/5796 E. 1994/1128 K).
Borçlu ile davacı arasındaki ilişki ticari işletme devri niteliğinde bulunduğundan İİK.'nun 44 ve B.K.'nun 179. maddesinin uygulanması gerektiği açıkça ortadadır. İşyeri devri ile ilgili İİK 44. maddesinde öngörülen koşulların yerine getirildiği 3. kişi tarafından iddia ve ispat edilmemiştir. Gerçekten borçlunun devri, kayıtlı olduğu ticaret siciline bildirerek ilân ettiği ve mal beyanı verdiğine ilişkin hiçbir kanıt yoktur. Bu durumda devir, alacaklının haklarını etkilemez. Devralan davacı B.K.'nun 179. md.'si uyarınca işletmenin borçlarından sorumludur (Yargıtay 21. H.D. 26.09.2005 tarih 2005/2921 E. 2005/8294 K.).
Tüm bilgi ve belgeler karşısında; borçlu şirketin haciz adresinde faaliyette iken; davacı şirkete işyerini devrettiğinin kabulü gerekir. Ancak yapılan bu işyeri devrinin İİK 44. maddesi koşullarına uygun şekilde yapıldığı iddia ve ispat edilememiştir. Kaldı ki, B.K.'nun 179. maddesi gereğince, devir alan şahıs, devredenin borçlarından sorumlu olacağından, alacaklının haklarının etkilenmeyeceği açıktır (Yargıtay 21. H.D. 28.06.2005 tarih 2005/4695 E. 2005/6845 K., Yargıtay 21. H.D. 07.12.2004 tarih 2004/7854 E. 2004/10800 K. ).


Sayın Meslektaşım,

Bilgi paylaşımınız için teşekkürler... Peki, henüz icra - kambiyo senedine dayalı takip işlemleri başlamamış ve hatta ödememe protestosu çekilmemiş bir çek borçlusu, üzerine kayıtlı malları (işyeri, konut, araba vs.) henüz söz konusu yasal prosedür başlamadan yakınlarının üzerine geçirir, onlara satarsa ve bu işlemleri alacaklı taraflarca da öğrenilmez ise durum nasıl cereyan edecektir?

Bu durumda, sizin de yukarıdaki faydalı ve detaylı bilgi paylaşımınızda belirttiğiniz gibi, İİK. m. 280/I'deki beş yıllık süre, bu bakımdan sorumun cevabını teşkil etmeye sizce yeterli midir?

Şimdiden teşekkürler... İyi akşamlar,

Saygılarımla,
Old 16-09-2011, 09:27   #4
Av. Tevrat DURAN

 
Varsayılan İkinci soru

Evren Bey teşekkür ederim. Uzun cevap sonrası, davacı işçinin işçilik haklarının işyeri devrinden etkilenmeyeceğini anladık. Peki bu durumda hakkımızı bekleyip alacağı ilama bağlayıp icra takip aşamasında mı ileri süreceğiz ya da şimdi dava devam ederken mi ileri süreceğiz(cevap evetse nasıl ?)
Old 16-09-2011, 10:32   #5
av.sgenc

 
Varsayılan

Sayın Canbazoğlu;
Yanlış anlamadıysam sorunuzu, aynı olay bizim de başımızdan geçti
İş davasını açtık. Dava aşamasında işveren işyerini kapattı. Başka bir ticaret unvanı altında işine devam ediyor. Ancak bu durumu dava aşamasında ileri sürmek yasal olarak mümkün değil gibi görünüyor. Ancak dava sonuçlarınır, ilam alınır, icra konulur, yeni kurulan şirkete hacze gidilir. Çok büyük bir ihtimalle de şirket istihkak iddiasında bulunur. Buna göre de istihkak prosedürü işleyecektir.<<şeklinde düşünüyorum>>
Saygılarımla...
Old 16-09-2011, 15:20   #6
Av.Evren Akçay

 
Varsayılan

İş Hukukunun en öenmli özelliklerinden biri işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkesidir.

İşçinin işyerinde vuku bulan aleyhindeki bir durumu kanıtlamakta ne kadar güçlük çekeceği de düşünülmelidir. İşveren ise talimat verme durumunda olup işçi çalıştıran kişi sıfatıyla kolaylıkla yararına deliller bulabilir ve tanıklar dinletebilir. İş Hukukunda işçinin korunması temel ilkesi bu delil bulma güçlüğü karşısında işçi lehine yorum yapılmasını gerektirir. Böylelikle ülkemizde de sosyal gelişmeler sağlanabilir (Yargıtay 9. H.D. 27.04.1999 gün 1999/6279 E. 1999/8076 K.)
İş Hukuku, işçi ve işveren ilişkisinde işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanından ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir (Yargıtay 9. H.D. 01.05.2008 gün 2008/13255 E. 2008/10991 K.).

Bu bağlamda işçi hak ve alacaklarının korunması ile ilgili olarak göstereceğiniz delliler ( tanık gibi ) önemlidir. Yeni şirketin eski şirketle bağlantısını gösteren delil varsa bunları ileri sürebilirsiniz.

Bence ya davanız devam ederken yeni şirketi davaya dahil etmeniz yada dava eski işveren aleyhine sonuçlandıktan sonra yeni işverene karşı müteselsil sorumluluk esaslarına göre dava açmanız gerekir diye düşünüyorum.
Old 17-09-2011, 12:29   #7
üye31284

 
Varsayılan

http://www.turkhukuksitesi.com/showt...660#post181660
http://www.turkhukuksitesi.com/showt...334#post160334

Eklediğim kararda yer alan dava ile bu davanın farklı olduğunun, kararda en başından davaya hiç dahil edilmeyen davalıya dair bir durum olduğunun farkındayım.

Öğrenmek için soruyorum: Bu yol bu davada da işe yarayabilir mi?
Old 17-09-2011, 12:48   #8
Av. Tevrat DURAN

 
Varsayılan

Link verdiğiniz kararlar Yargıtay 21.Hukuk Dairesi'ne ait hizmet tespiti vs. davalarına ait olup bu tür davaların kamu düzenini ilgilendirdiği gerekçesiyle farklı yargılama ilkelerine tabi tutulmaktadır. (Bence anlamsız fakat durum böyle)
Eldeki davamızda işyerini devralan şirketi davaya dahil etme taraf teşkilinin sağlanması ise pek mümkün görülmüyor
Old 17-09-2011, 12:57   #9
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Canbazoğlu
Forumlarda aradığım cevabı bir türlü bulamadım. Elinde benim durumuma benzer davası olanlar için de yol gösterici olması için soruyorum. Şimdiden teşekkür ederim.

Kıdem tazminatı vs. işçilik hakları alacak davamı Bakırköy İş Mahkemesi'nde açtım ve ilk duruşması yapıldı,tanık dinlenecek. Zannımca davadan kurtulmak için davalı şirket ortakları aynı adreste yeni bir şirket kuruyorlar, yeni şirketin işçileri de davalımız olan şirketin işçileri.
Dahili dava ile bu yeni şirketi davaya dahil etmek araştırdığım kadarıyla Yargıtay içtihatlarına göre pek mümkün görünmüyor.
Davayı kazansak bile hakkımızı tahsil etmek zor görünüyor. Bu durumda ne gibi bir yol izlemek gerekir.?

(Not: Dava açarken bu durumları hesaba katarak davalı işverene ait araç plakalarını bildirmeme rağmen mahkeme hakimi ihtiyati tedbir talebimi reddetmiştir. Bu da ayrı bir sorun ! )

Perdenin kaldırılması teorisi çerçevesinde Yargıtay kararlarıni incelerseniz, işinize yarayacak bir çok karar bulabilirsimiz. Örneğin THS ŞERHİ'mizde bulunan şu kararlar işinize yarayabilir:

http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=2918

http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=2895
Keza İİK.280. madde ile ilgili (Zarar kastı karinesi temelinde) kararları okumanıız tavsiye ederim.
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=910

Not: Yukarıdaki kararlar ışığında yeni kurulan şirkete doğrudan dava açmanız uygun olur, diye düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İtirazın kaldırılması davası devam ederken itirazın iptali davası açılabilir mi? Av. Yasin Yıldız Meslektaşların Soruları 13 14-11-2011 14:05
işe iade davası devam ederken işyerinin devri suaslan Meslektaşların Soruları 7 01-09-2009 13:32
iş davası devam ederken işyerinin devri,davayı ihbar av.aybeg Meslektaşların Soruları 13 29-10-2008 13:10
Boşanma Davası Devam Ederken Yaşanan Olaylar Av. Salim Meslektaşların Soruları 14 08-10-2006 17:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05003190 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.