![]() |
|
![]() |
![]() |
#61 |
|
![]() Eğer günün birinde buz gibi bir rüzgar eserse;sen de benim için dostluk ateşini yakacaksın.
ELİF--PAULO COELHO |
![]() |
#62 |
|
![]() "Bunu bilmeni isterim. En önce bunu bilmeni. Bir de şeyi bilmeni isterim: benden yanlış yere, yok yere kuşkulanıyorsun. Sana hiçbir zaman hayınlık etmedim ben. Edemem. Kaç yıldır evliyiz, yan yanayız. Hâlâ başım dönüyor senlen, esrikim senlen, seviyorum seni. Her geçen gün daha büyük bir aşkla. N'olur, akkavakkızı, anla beni. Bu sevgimi hor görme. Kendininkine uydur, yakıştır. Bu satırları ilk evimizin altındaki kahvede yazıyorum. Ve ben seni o ilk günlerdekinden daha büyük bir tutkuyla seviyorum. Biz iki ayrı ırmak gibi ayrı yerlerden kopup geldik, kavuştuk bir noktada, yanıbaşımızdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akıyoruz şimdi. Nicedir bu böyle. Hep de böyle olacak. Denize dökülene, ölene dek. Bizim için tek koşul mutluluk olabilir. Hiçbir şey bozamaz birliğimizi. "Üçüz, gözüz biz." Sen de öyle düşünmüyor musun? Ne tuhaf, son bir iki ayda seni, benden biraz uzaklaştın, araya mesafeler, tedirginlikler sokuyorsun diye düşünürken, o sırada sen de aynı şeyleri düşünüyormuşsun. Bunlar aşkın halleri, aşkın zaman zaman kişinin önüne çıkardığı ezinçler, üzünçler herhalde. Bunu böyle yorumlamak gerekir. Bir de seviyorum seni: Tek dalımsın. Memo'yla (Cemal-Zuhal evliliğinden doğan oğulları. Ne yazık ki Memo Emrah, bu kitabın çıkmak üzere olduğu günlerde bir kaza kurşunuyla ölmüştür). birlikte, ama ondan da öncesin. Bunu böylece bilesin. Bilinmelidir bu."
(Onüç Günün Mektupları / Cemal Süreya) |
![]() |
#63 |
|
![]() "Türklerde Aşk
aşk, türklerde yaygın bir hastalıktır, zorunluluktan, görmemişlikten kaynaklanır, zorunluluk, türklerde hayatın tamamıdır, batılı, yılbaşı gecesini sever, havai fişekler patlar, kadınlar kimi bulursa çıkar, herkes öpüşür, birbirine sarılır, türkler de yılbaşını kutlamak durumunda kaldılar, ancak, ne yaptıkları belli değil, kendilerini içmek ve eğlenmek zorunda hissediyorlar, hissettikçe gerginlik yaratılıyor, asıl gerginlik, hayatın başlangıcında aşk ile ortaya çıkıyor, karşı cinsi tanımayan aşık oluyor, yokluk hastalığı olarak ortaya çıkıyor, türkler, istedikleri adam ve kadınla evlenemiyorlar, herkes birini istiyor ve o biri gidip başkasıyla evleniyor. türk kadınları beklerler, beklemek eylemi süreklidir, mevsimlerden, postacılardan, arkadaşlarından, sevgililerinden, kocalarından, kapıcıdan, bakandan, başbakandan, amerikan başkanından, komşudan, karşısındakinden bir şeyler beklerler. kalkıp bir bardak su içmezler, sadece beklerler, beklerler, beklerler... hayatları beklemekle geçer. türkler, aşk işini seksenli yıllarda bıraktılar, seks işine başladılar, herkes önüne gelenle birlikte olmaya başladı. türkler, seksi ne yapacağını bilmediklerinden onu sayısallaştırdılar. seks bir sayı haline geldi, en çoklaştınlmaya çalışılmaktadır, türkiye'de erkekler, gördüğü her kadınla yatağa gireceğine ihtimal verirler, özellikle gavur kadınları ganimet olarak görürler, namus için yaşamak ve namus cinayetleri, engel değildir. kadınların program yapma yetenekleri ve iktisat işinden anlamaları ise erkeklerin köleleşmesine neden olmaktadır, evlilik, ortaya çıkarılmaktadır." (Kadınlar ve Türkler Hakkında Bildiğin Her Şey Yanlış / Rüşdü Paşa) |
![]() |
#64 |
|
![]() "Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa, hayatının sona ermediğini düşün. Sona eren şey yalnızca hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır. O zaman bir gemiye bin, seni bekleyen bir kent mutlaka vardır."
Amin Maalouf - Tanios Kayası |
![]() |
#65 |
|
![]() "kitap
türklerin, televizyon seyretmekten, okumaya vakitleri kalmaz. 1. türklerde, okul bittiğinde kitaplar kapatılır ve bir daha açılmaz. 2. türkler batı’dan hiç etkilenmemiştir, türkiye'de batı’yla irtibatlı şeyler batı’nın karikatürüdür, bugün türkıye'de kitap okuyucusu sayısı 250'dir 3. türklerin kitap için harcadıkları para, cep telefonu faturası değerinden düşüktür. 4. hangi kitapların satın alınacağını başka birileri belirler, isimler ilan edilir, sonra tüketiciler onları satın alıp işlerini yapmış olurlar. 5. türkler, temel metinleri okumayı sürekli ertelerler, klasik eserler, kutsal metinler okunmaz, bir nedenle bekletilir. 6. türkler, kitap okumak özlemiyle yaşarlar, ancak okumazlar. 7. türkiye'de, yayıncı sayısı kitapçı sayısından fazladır. 8. türkiye'de, yazar sayısı, okuyucu sayısından fazladır. sayılar: türkiye'de 550 köşe yazarı vardır, yazar sayısı beş bindir, okuyucu sayısı ise 250'dir. yayınevi sayısı 3 bindir, kitapçı sayısı 500'dür." (Kadınlar ve Türkler Hakkında Bildiğin Her Şey Yanlış / Rüşdü Paşa) |
![]() |
#66 |
|
![]() Aşk insanın şahsiyetini pekiştirir. Çünkü hayatın manası, aşk bohçasında gelen bir hediyedir. Mevcudiyetinin hakkını vermek, hiç değilse mazeretini bulmak isteyen insan yalnızca aşka müracaat edebilir.
Murat Menteş-Dublörün Dilemması |
![]() |
#67 |
|
![]() Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor.
Hamingway-Çanlar Kimin İçin Çalıyor ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, Gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir.Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez. Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka gözbebeğim! diye hitap edilir. Elif Şafak- Mahrem |
![]() |
#68 |
|
![]() -Evdeki özgürlük mücadelesini ben verdim, vatanı kurtarmak sana kaldı.
-Güçlü karakterler arasında çıkan kavgada dayak yiyen sevgi olmamalı.. Sonra hayat yeniden başlar- MUSTAFA MUTLU |
![]() |
#69 |
|
![]() ALINTI:Murathan MUNGAN / Kibrit Çöpleri ("katlanmak")
"...Ölümden sonra bir hayat yoksa, mesele yok! En azından benim için mesele yok, çünkü istediğim bu! Ama varsa biz de varız demektir. Asıl katlanılmaz olan bence budur. Düşün yine biz olacağız. Biz! Biz kendimize katlanamazken gene biz! Sonra gene ötekiler olacak. Hani şu bildiğin ötekiler. Bana ötekilere katlanabilen birini göster! ... Yaşamaktan değil katlanmaktan yorulmuşken bunca yıl, dönüp yeniden, yeniden katlanmak! İçimi sıkıntı basıyor bunları düşündükçe! Hiçliğe inanmak istiyorum, hiçliğin varlığına.... Hikayesizlik." |
![]() |
#70 |
|
![]() Ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürüyorum. - Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
|
![]() |
#71 |
|
![]() “Seni uzaktan seviyorum...”diye geçirdi kadın içinden ve başını çevirdi. Bakmadı bile ondan yana. Bakması gerekmedi.
“Ne güzel uzaktan sevmenin rahatlığı, hafifliği, beklentisizliği. Herkesin ha bire birbirinin hayatı hakkında konuştuğu bu dünyada “biz” diye bir şey olmayınca, hakkımızda konuşulacak bir şey de bulamıyorlar ya, ne güzel. Özgürlük işte! Sen özgürsün. Dilediğin zaman gidersin aklının estiği yöne. Tutsaksın bir o kadar. Mecbursun kendi sorumluluklarına, alışkanlıklarına, hayatına. Yapışmışsın kabuğuna. Hayalimdeki sen, gerçek senden daha özgür aslında. Görsen, hayalimdeki seni kıskanırsın. Seni sevdiğimi söylememekteki ısrarım bu yüzden. Her şey böyle daha duru, daha güzel. Söylesem büyü bozulur. Zaman ağırlaşır, zaman hantallaşır. Doğallık kaybolur, konuşmalar yapaylaşır. Söylesem dünya durur, bir daha hiçbir şey aynı olmaz. Sen değişirsin. Bir başka hal gelir üzerine. Bir beklenti, bir istek, bir kıvanç, gizliden gizliye bir kibir siner bakışlarına. “Aşıklar kibirli olur” demiş şair. “Sevdiklerini fethedilmiş bir kale gibi görmeye kalkarlar.” Bense hayat boyu susmaya razıyım, o kibri gözlerinde görmektense. “Böyle adama Yaklaşmaz hiçbir güzellik Doğduğu günden beri kalbinde bir delik, Almak için bütün sızıları içine.” Oğuz Atay tanısa, seni anlatmak için söylerdi bunları. Bütün sızıları içine çeken adamsın çünkü. Bir de beni almanı istemem o delik kalbine.” Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen. Ne incitir, ne acıtır. Ne yaralar, ne kanatır. Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun, varlığıyla huzur bulduğun bir denizin yakınında yürümek gibidir böyle sevmek… Uzaktan sevmek en güzelidir bazen. Elif ŞAFAK, firarperest |
![]() |
#72 |
|
![]() 'Şimdi sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi gerekiyor mu ?'diye sormuştu Nazım Hikmet, o muazzam üslubuyla. halbuki bugünün aşklarını görse ne derdi acaba? Bugün ellerde teraziler, adeta gramla tartılıyor aşk. 160gr sevgiye karşılık 160gr sevgi alınabilirmiş gibi, herkes verdiği kadarını istiyor.
Elif Şafak - FİRARPEREST |
![]() |
#73 |
|
![]() "Seni anlıyorum demek büyük bir yalandır. Kocaman bir yalan. Kimse kimseyi anlayamaz ve tanıyamaz dünyada...Var olan en sağlam zırh insan vücududur. İçindekileri en iyi saklayan kasa odur. Koridorlarında birikenlerin kokusunu bile yaymaz dışarıya. Deliliğinin kokusunu, anormalliğinin kokusunu duyamazsın yanında gazete okuyan adamın, otobüs durağında. Sadece gördüklerin vardır. Beş duyunun algıladığı kadar anlarsın aileni, sevgilini, çocuğunu."
Hakan Günday - Kinyas ve Kayra |
![]() |
#74 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
ilaveten ![]() 'Sorarlarsa, "ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını: "yalnız kaldım. kalabildim! altı milyarın arasına doğdum. ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..' hakan günday - kinyas ve kayra |
![]() |
#75 |
|
![]() Madem Hakan Günday severler var forumda o halde Az'dan alıntı gelsin bir de.
"seni az seviyorum dedi derdâ. ben daha az dedi derda. bir daha da konuşmadılar. follia adındaki sonsuz melodinin eşliğinde birbirlerine son kez bakıp uyudular ölümüne. seksen yaşındaydı. ikisi de. birlikte olmak için kırk yıl, birlikte ölebilmek için de bir kırk yıl daha yaşamışlardı." |
![]() |
#76 |
|
![]() "Düştüm,düşmüşlüğüm kimsenin değil benim yanılgımın eseri.
Düştüm.Düşenin dostu Allah.Tut elimden kaldır beni." (Lâ / Sonsuzluk Hecesi'nden) |
![]() |
#77 |
|
![]() ALINTI:Irvin D. Yalom / Divan
"...Kimsenin seyretmediği bir hayat yaşamaktan kötüsü olamaz." "...Yakınını kaybetmiş hastaları ile yaptığı çalışmalarda çoğu zaman hastaların, seyicilerini kaybetmiş oldukları için ümitsizliğe kapıldıklarını görüyordu; bu hastaların hayatlarını gözlemleyen hiçkimse yoktu artık (tabii her attıkları adımı dikkatle inceleyecek kadar boş vakti olan bir tanrıya inanacak kadar bahtiyar insanlar değillerse). |
![]() |
#78 |
|
![]() Onlar sürülmüş topraksa, bizler el değmemiş, derin ve bereketli çernozem toprağıyız. Sadece çalışmamız lazım. Bizler -genç halklar- Almanlara, Fransızlara ve İngilizlere göre iki, üç hatta on kat daha fazla çalışmalıyız. Önce onlara yetişmeli, daha sonra da onları geçmeliyiz!
Birgün mutlaka bu ülkeleri geçeceğiz! Sadece şehirli nüfusun eğitimiyle sınırlı kalmayacağız. Köylerde bir tek ilkokul ve perişan durumdaki kütüphanelerle yetinmeyeceğiz. Her bir köylünün, balıkçının ve katran toplayıcısının evini bilginin ışığıyla aydınlatacağız. Küçük çocukları terbiye ederek güçlü, gelişmiş ve gururlu bir yeni nesil yetiştireceğiz. Grigoriy Petrov - Beyaz Zambaklar Ülkesinde (Atatürk'ün okulların müfredatına konulmasını istediği kitap) |
![]() |
#79 |
|
![]() ALINTI: Ahmet Ümit / Sultanı Öldürmek
"Evet, vicdanı olmayan bir tarihçi, vicdanı olmayan bir yargıçtan daha kötüdür." "...Bu ülke hassas insardan geçilmiyordu...Hepsinin de mutlaka bir kutsalı olurdu. Bu ülkede o kadar çok kutsal vardı ki, insanı insan yapan o sıradan değerlere pek yer kalmıyordu. O zaman da hayat hakikatini kaybediyordu.." |
![]() |
#80 |
|
![]() ALINTI: Murat Uyurkulak / Bazuka
"...Aşk değil midir, nihai ismimizi koyup bizi kendimize hamile bırakan, kendi kendimizi doğurmamızı sağlayan.." |
![]() |
#81 |
|
![]() ALINTI: Pr.Dr. B.N. Esen,
Hoşgörürlüğü yok etmeye yönelen düşünceden gayri her çeşit fikrin hoşgörülmesi gerektiği, ............. daima masun tutulacak değişmez gerçeklerdir. Saygılarımla... |
![]() |
#82 |
|
![]() ALINTI: Emrah Serbes / Erken Kaybedenler
"..Dediğim gibi, kendini kandırmadan yaşamanın ne anlamı var. Çıplak gerçekler kimi tatmin edebilir ki? Bir derviş ya da manyakoğlumanyağın teki değilseniz olayları küçültmeden ya da büyütmeden, oldukları gibi kabul ederek yaşayamazsınız..." "..Kira gelirlerinin bir kısmını bankaya yatırıp faturalar için de otomatik ödeme talimatı verdirecektim ama anneannem istemedi, "Ödemez o kopiller" dedi. Ama asıl neden o değil, ayda bir sefer evden çıkıyor, kuyrukta bekliyor, herkesle kavga ediyor, vazgeçemeyeceği atraksiyon bu onun için. Ayrıca o öyle koluma tutunup, ayakta iki büklüm bekledikçe, bizi gören herkes vicdan azabı duyuyor, nerede beklersek o kurumun bütün imajı sarsılıyor..." ![]() |
![]() |
#83 |
|
![]() "Korku üzerine kurulan karizma bir kez çizilince bir daha kolay toparlanamıyor ve gittikçe hata yapma payı artıyor...
Çünkü korku duvarı bir kez aşılınca geri dönüş olmuyor." EMRE KONGAR - GEZİ DİRENİŞİ ![]() |
![]() |
#84 |
|
![]() ....Bana garip gözlerle bakarken, diğer yandan gülümsüyordu. Ama o sırada zaman denen yenilmez iktidar, eline aldığı limonu bu eşsiz sahneye sıkmak için, avucunun içiyle mutfak tezgâhına bastırarak ileri geri yumuşatmaya başlamıştı bile. O ekşi meyve, Ekhidna’yla aramızda akan görünmez nehre damlatılınca, saat bir anda Pm’in 7’sine gelmişti...
CELLADIN GÖZYAŞLARI/Tayfun Bektaş (Dr.Tayfun Bektaş Türk Hukuk Sitesi üyesidir) |
![]() |
#85 |
|
![]() TAYFUN BEKTAŞ / Celladın Gözyaşları
....Bana garip gözlerle bakarken, diğer yandan gülümsüyordu. Ama o sırada zaman denen yenilmez iktidar, eline aldığı limonu bu eşsiz sahneye sıkmak için, avucunun içiyle mutfak tezgâhına bastırarak ileri geri yumuşatmaya başlamıştı bile. (Tayfun Bektaş, THS Hikaye Yarışmasında ödül almış bir yazardır.) Hikaye ve yarışma adresi: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=22151 Bakınız: 3 nolu mesajda Hikaye No:2 |
![]() |
#86 |
|
![]() "Oysa zaman, cazibe gibi. Asla senin sandığın kadarına sahip değilsindir."
Acı - tatlı tecrübelerle yüreğime ve belleğime kazınan bütün anıların, kelimeye dökülmüş şekliydi bu cümle.. Saygıyla eğildim yine kelimelerin karşısında.. ![]() |
![]() |
#87 |
|
![]() Anlatmaya başladıktan bir yıl sonra bütün bu zaman açığını kapatmıştı. Kendisine öndelik tanımak üzere üç gün hiçbir şey anlatmadı ve sonra bu üç günü anlatmak istedi; ne var ki söyleyecek hiçbir şey bulamadı ve bütün hazinelerinin tükenmiş olduğunu, bomboş kaldığını gördü -bildiği her şeyi çalmış olan piyanist, dünyanın bakışları önünde bomboş ve çıplak titriyor ve herşeyden yoksun: Dehşet içinde artık tek bir anısının bile kalmadığını farketti.
Tutsaklık Güncesi |
![]() |
#88 |
|
![]() ...Bu muhit, şehrin bu en güzide muhiti fikri hayat itibarıyla merhamete şayandı. Bilhassa o kadınların cehaleti, küstahlığı ve benlik davası. Ve bilhassa o erkeklerin basitliği...
Bundan evvelki hayatımda sergüzeşt ve maceralarımdan başka bir şey düşünmediğim ve kendi hayatımdan başkasını görmediğim için bizim içtimai hayatımızın pek aşinası değildim. Burada iş güç olmadığı için etrafıma dikkat ettim ve dehşet içinde kaldım. Erkekler belki mühendis, belki doktor, belki avukat veya muallim olmuşlardı, fakat bunu bir fikir ihtiyacı olarak değil, iyi karnını doyurmak, iyi giyinmek, güzel karı alabilmek için yapmışlardı. Yani dimağ gibi en asil bir uzuvlarını midelerine ve tenasül cihazlarına uşak olarak kullanıyorlardı. Yalnız ekmek parası düşünen ve asıl vazifelerini, tefekkür kabiliyetlerini tamamıyla unutarak basit birer makine haline giren bu kafalarda akıl, saf ve maddiyatın dışına çıkabilmiş akıl, artık lüzumsuz bir şeydi. Münevverlerimizde dimağların rolü körbağırsağınkinden daha fazla değildi. Dünyaya, millete, devlete, vatana dair muayyen ve ezberlenmiş fikirleri vardı ve bunların suya sabuna dokunmamasına azami derecede dikkat ediliyordu. Bu vatanperverlerle ilk çatışmamız da böyle bir vesile ile oldu... Sabahattin Ali, Bir Skandal |
![]() |
#89 |
|
![]() ALINTI: İhsan Oktay Anar / Puslu Kıtalar Atlası
Ebrehe, silahını temizleyen yeniçeriye adamın suçunu sorduğunda, onun vaktiyle Venedik balyosunun katibi olduğunu, ama sonradan meslek değiştirip cerrahlığa başladığını ve evinde bir cesedi kesip biçerken yakalandığını öğrendi. Bünyamin'e dönerek, -"Görüyor musun?" dedi, "Bilme tutkusu insanları nasıl bir sona sürüklüyor. Görmek, duymak, bilmek ve öğrenmek isteyen şu zavallı cerraha gösterilmeyen saygı, sadece karanlığı, soğuğu ve sessizliği algılayan ve hiçliği bilen bir cesede gösteriliyor. Onu katleden bu insanlar evlerine döndüklerinde belki de çocuklarına Kubelik'in acı sonunu ibretle anlatacaklar ve bilginin tehlikelerini birer birer sayacaklar". |
![]() |
#90 |
|
![]() Şimdi Allah'a emanet ol.
Bu dünyada olmazsa, öteki âlemde Allah'ım "sende emanetim var" derim İsterim.. Mehmet Ercan.. Dudak Payım. 2014. |
![]() |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
değer üzerine | Av.Turan | Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. | 9 | 15-01-2008 10:51 |
Trafik Kazası - Araçta Değer Düşmesi | avhalit | Meslektaşların Soruları | 2 | 09-04-2007 12:32 |
Gayrimenkulde gerçek değer ile tapuda gösterilen değer arasındaki fark | Av.Dostum | Meslektaşların Soruları | 2 | 08-03-2007 17:12 |
Borçluya ait apartmana değer kazandırma | av.beyşehirli | Meslektaşların Soruları | 0 | 12-01-2007 11:50 |
Katma Değer Vergisi | katilla | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 19-04-2004 08:25 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |