Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Malik Olduğunun Tespiti Ve Kimlik Bilgilerinin Tapuya Tescili+görevli Mahkeme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 28-08-2013, 09:52   #1
Av.Günar

 
Varsayılan Malik Olduğunun Tespiti Ve Kimlik Bilgilerinin Tapuya Tescili+görevli Mahkeme

Herkese iyi çalışmalar.Sorum şu; müvekkil konut yapı kooperatifinden bir arsa ediniyor.Aradan yılar geçtikten sonra bu arsayı satmak için tapuya müracaat ettiğinde müvekkile söylenen şu" senin tapuda baba adında dahil olmak üzere hiç bir bilgin yok. Tapu kaydında MALİK OLARAK adı geçen (A) nın sen olduğunu bilemeyiz".Bizde tapudaki malik olan kişinin müvekkil olduğunun tespiti ve kimlik bilgilerinin tapuya yazılmasını talep eden bir dava açacağız.Görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi, mi asliye hukuk mahkemesi midir?
Old 28-08-2013, 10:40   #2
yılmazkan

 
Varsayılan

HMK 382/ç-1 ve 383 gereğince sulh hukuk mahkemesi görevlidir, diye düşünüyorum.
Old 28-08-2013, 11:18   #3
Lpolat

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım öncelikle şayet müvekkilinizce HARİCİ SATIN ALMA VARSA burada açılacak davanın tespit niteliğinde bir dava olmayacağı kanaatindeyim Zira tespit ve tashih aynı kişinin kimlik bilgilerinin sehven kayıtlara farklı şekilde geçmesidir.

Fakat olayımızda müvekkiliniz ile A adlı şahıs muhtemelen farklı kişilerdir.Muhtemelen A adlı şahıs bu arsayı kooperatiften satın alan kişidir.Diğer bir deyişle kooperatifin aynı arsayı iki kişiye satması söz konusu olabilir bu durumda bence yapılacak şey kooperatif faal ise davalı gösterip sebepsiz zenginleşme davası açmak olacak.Ayrıca yetkilileri hakkında dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulunmak gerekecektir.
Şayet tapuda malik olan A adlı kişi kötü niyetli olarak diğer bir deyişle sizin müvekkilinizin burayı kooperatiften satın aldığını bile bile taşınmazı satın alıp tapuda devir almışsa bu durumda

müvekkilinizin söz konusu taşınmazı harici satın aldığına dair elinde bir belge varsa aşağıdaki karar faydalı olabılır.



:T.C. YARGITAY
14.Hukuk Dairesi

Esas: 2011/15421
Karar: 2012/512
Karar Tarihi: 19.01.2012

TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - İNANÇ SÖZLEŞMESİ - İNANÇ SÖZLEŞMESİNİN YAZILI DELİLLE KANITLANABİLECEĞİ - YANLAR ARASINDA YAZILI DELİL BAŞLANGICI NİTELİĞİNDE BİR BELGE VARSA İNANÇ SÖZLEŞMESİNİN HER TÜRLÜ DELİLLE İSPAT EDİLEBİLECEĞİ

ÖZET: İnanç sözleşmesi, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa inanç sözleşmesi <tanık> dahil her türlü delille ispat edilebilir.

(6100 S. K. m. 185, 188, 202, 225) (818 S. K. m. 125) (3194 S. K. m. 18) (YİBK 05.02.1947 T. 1945/20 E. 1947/6 K.)

Dava: Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 05.05.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil kademeli tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 25.05.2011 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: Dava inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademedeki istek ise tazminat talebine ilişkindir.

Davalı davanın zamanaşımına uğradığını senette A. T. mirasçılarının imzasının bulunmadığını davanın reddini s avunmuştur.

Mahkemece, senedin aslının sunulmadığını, A. T. mirasçılarının imzasının bulunmadığı, inanç ilişkisinin kanıtlanamadığı gerekçesi ile dava reddedilmiştir.

Hükmü davacı temyiz etmiştir.

İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.

İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.

İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye <inanan> adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de <inanılan> denir, inananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise <inanç konusu şey> olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.

İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.

İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK'nun 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi <tanık> dahil her türlü delille ispat edilebilir.

Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m. 188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.

İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.

Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;

29.11.1995 tarihli inanılan kişi konumunda olan davalı O. T.'in imzasının da bulunduğu belgede 6380 m2'lik tarlada dava dışı A. S. T. adına kayıtlı 3/40 hissenin 4/160'nın dava dışı İ. S., 2/160 nın dava dışı A. H. S., 2/160'nın davalı O. T. , 4/160'nın A. T. mirasçıları olan davacılara ait olmak üzere satın alındığı, ancak toplam 12/160 hissenin davalı adına tescil edildiği, bilahare hisselerin sahiplerine verileceği aksi halde, her hissedara birer milyar liranın ödeneceği yazılıdır. Bu belgede, inanılan kişi olan davalı, arsada 4/160 hissenin A. T. mirasçıları olan davacılara ait olduğunu kabul etmiştir 29.11.1995 tarihli mukavele başlıklı belge yukarıda sözü edilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge niteliğindedir. A. T. mirasçılarının imzasının bulunmaması, taraflar arasında inanç ilişkisinin var olmadığını göstermez. Davalı taraf belge altında imzayı da inkar etmemiştir. İnanılanın imzasını taşıyan ve imzası inkar edilmeyen fotokopi belge yazılı senet olarak kabul edilmelidir. Bu durum karşısında taraflar arasında inanç ilişkisinin varlığının kabulü ile açıklanan ilkeler de gözetilerek, dava konusu taşınmazın 3194 sayılı İmar Kanununun 18/son maddesi gereği ifrazının mümkün olup olmadığı da araştırılıp değerlendirilerek öncelikli talebi olan tescil istemi hakkında olmazsa, ikinci talebi hakkında bir hüküm kurulmalıdır.

Mahkemece açıklanan hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 19.01.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)



DİĞER HALDE: Şayet tapudaki A adlı şahıs müvekkilin ise tapu kaydına kimlik bilgileri yanlış geçmiş ise bu durumda HMK 382 göre açacağınız dava Sulh Hukuk Mahkemesinde tapu tashih davası olacaktır .Saygılarımla
Old 28-08-2013, 11:22   #4
Av.Günar

 
Varsayılan

Sayın yılmazkan, beni çelişkide bırakan noktayı buldum.Eğer tapuda hiç ad soyad yazmasaydı yani baba isminin doldurulması değilde malik hanesinin doldurulması söz konusu olsaydı ozaman malik tespiti yapılırdı ki görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olurdu.Dediğiniz gibi bu tapuda baba isminin tahsisi davası olacağı için görev sulh hukuk mahkemesinde.
Old 28-08-2013, 11:26   #5
Av.Günar

 
Varsayılan

Sayın Lpolat; tapudaki A isimli şahıs ile müvekkil aynı kişi.Müvekkilin kimlik bilgilerinin yanlış yazılması değil hiç yazılmaması söz konus bayındırlık müdürlüğünde kooperatif dosyasında yaptığım araştırmada sadece kura çekimine katılan üyeler listesinde müvekkili baba adı geçiyor.Diğer kooperatif üyelerinden tanıklarımızda var.
Old 28-08-2013, 12:23   #6
Av.Günar

 
Varsayılan

Mahkeme kararını uygulayacak olan tapu müdürüyle görüştüümde sadece baba ismini yazdırmanız halinde kararıinfaz edemem,ibrahim oğlu a nın sizin müvekkiliniz ibrahim A olduğunun da karar ile tespit edilmiş olması gerekir dedi.Bu durumda bnim kafam yine karıştı
Old 28-08-2013, 13:31   #7
Lpolat

 
Varsayılan

Bu durumda Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olup her ne kadar davalı kısmına tapu sicil müdürlüğü yazılsa da HMK
382 göre çekişmesiz yargı işidir.Açılacak dava tespit davasıdır.
Old 25-09-2014, 20:54   #8
Av.Günar

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Lpolat
Bu durumda Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olup her ne kadar davalı kısmına tapu sicil müdürlüğü yazılsa da HMK
382 göre çekişmesiz yargı işidir.Açılacak dava tespit davasıdır.
Dava karara bağlandı.Mahkeme kendisini yetkili gördü ve davamızı kabul etti.HAzine vekili kararı temyiz etti.MÜlkiyetin tespitine Yönelik bir dava OLDUĞUNU Görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi OLDUĞUNU temyiz dilekçesinde belirtmiş.KArar bozulur gibi gelmeye başladı
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Vakıf Tescili Görevli Mahkeme av.gokcen Meslektaşların Soruları 1 04-11-2013 14:59
2-B uygulaması sebepli Zilyetliğin tespiti davalarında görevli mahkeme Av.kerami ÖZDEMİR Meslektaşların Soruları 1 31-10-2012 21:04
araç mülkiyetinin tespit ve tescili görevli mahkeme Nuriye Değer Meslektaşların Soruları 2 23-12-2010 19:38
Askerlik Borçlanmasının Tespiti Davasında Görevli Mahkeme MTL Meslektaşların Soruları 2 30-11-2010 09:39
Ölüme Kadar Bakma Akdinin Feshi Ve tapuya Düşülen Şerhin Terkinde Görevli Mahkeme anadolu32 Meslektaşların Soruları 5 25-10-2008 15:19


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03025198 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.