03-08-2006, 23:48 | #1 |
|
Ölen Avukatin Vekalet Ücretİ
08.06.2006 tarihinde öldürülen Avukat Aydın ŞAHİN' in müvekkiliydim.
aleyhimize açılan bir davadan dolayı avukatlığımızı yapmakta idi. Ölümünden bir hafta önce bir alacak davası açtım. Dava dilekçesini ona imzalattım. Bu davaya girmek ona nasip olmadı. 1- Aleyhimize açılan ilk davayı kazanacağımıza inanıyorum. Kazanırsak tüm masraflar karşı tarafa yüklenecek. Bu durumda avukatlık ücretini ben alıp, Aydın ŞAHİN' in ailesine verebilir miyim. Buna engel bir durum var mı? 2- Açtığım alacak davasında da dosyayı benim hazırlamama rağmen dilekçeyi avukatıma imzalattım. Birinci davanın duruşma gününe denk gelirse ve istersen duruşmalara girmeyebilirsin demiştim. Ölümünden dolayı duruşmalara da giremedi. Zaten ikinci celsede birinci madde de belirttiğim dosya ile birleştirildi. Bir yargıtay kararında Türk Telekomun avukatı davayı açmış ama hiç bir duruşmaya girmediği halde avukatlık ücreti almasına karar verildiğini okudum. Bu aşamada davayı kazanmamız halinde avukatlık ücretine karar verilir mi. |
04-08-2006, 11:33 | #2 |
|
Vekilin ölümü ile vekelet ilişkisi son bulacağından dolayı vekalet ücretini talep edemeyeceksiniz diye düşünüyorum...
Ancak Avukatlık kanunu 42. madde mucibince, baro ölen vekilin yerine bir vekil atar bununla beraber vekalet ücreti hakkı devam eder... |
07-08-2006, 18:07 | #3 |
|
ölen vekilin av.ücreti
avukatlık ücretü vekaletleri davacı/davalı adına hükümle tesis edileceğinden avukatın ölümü sonucu değiştirmez.
|
10-08-2006, 10:42 | #4 |
|
Av. Aydın Şahin öldüğüne göre mahkeme size yeni bir avukat tayin edip etmeyeceğinizi soracaktır. Yeni bir avukat tayin ederseniz ücreti vekalete hak kazanılır. Aksi taktirde kendiniz devam ederseniz ücreti vekalete hükmedilmeyecektir.
|
11-08-2006, 00:15 | #5 |
|
mahkeme avukatımızın öldürüldüğünden haberi yok.
mahkemeye bunu söylememin gerektiğini düşünmemiştim. bu yüzden durumu kimseye söylemedim. |
11-08-2006, 03:47 | #6 |
|
Vekaletin davanın herhangi bir aşamasında dosyaya sunulması halinde vekalet ücretine hak kazanılır. İstifa veya azil durumunda dahi dosyaya vekalet sunulup en az bir duruşmaya girilmişse vekalet ücretine hükmediliyor. (Çok defa yaşadım ve gördüm.) Muhtemelen bu durumda da hükmedilecektir. Zira vekalet ücreti mahiyeti itibariyle yargılama gideridir ve asil bu gideri bir biçimde yapmıştır ki vekili duruşmaya katılmıştır. Vekilin ölümü bu hakkı sonlandırmaz. Ölüm yalnızca asil ile vekil arasındaki ilişkiyi sonlandırır. Ancak vekilin mirasçılarının vekalet ücreti üzerinde hak iddia etmeleri hali ilginç olabilir. ( Bu olayı kastetmiyorum. Siz zaten vekalet ücretini aileye vermek istiyorsunuz ama başka bir durumda böyle bir talep nasıl karşılanır anlamında söylüyorum.) Sormuşken cevabımı da vereyim bari, vekalet ücreti iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemeyeceğine, avukata ait şahsi bir alacak olduğuna ve mirasbırakanın alacakları da terekenin aktifini oluşturduğuna göre mirasçıların asilden bu konuda talep hakkı olabilecektir.
|
11-08-2006, 16:30 | #7 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Cevabınızın bu kısmına katılıyorum, ancak cevabınızın sonunu okuyunca;
ortada bir çelişki olduğu iddiasındayım, şöyleki, eğer ortada bir vekalet ücreti hükmü varsa bunun alacaklısı kanımca vekil değil, müvekkildir. Bu anlamda yazınızın ilk kısmında katıldığım gibi vekilin ölümü veya azlinde, vekalet ücreti hakkı kaybolmaz ancak ücretin sahibi avukat değildir. Hak sahibi olmayan vekilin mirasçılarıda, hak talep edemezler... Ancak vekalet ücretini müvekkil elde edeceği için onun mirasçılarıda bu haktan yararlanabilir. Sayın Yazoğlu vefat eden vekililine, vekalet ücretini vermek istiyorsa, dava sonucunda, vekalet ücretin hak kazanırsa -yeni vekili ile aksi bir sözleşme yoksa- ücreti alıp, ailesine verebilir... Saygılar. |
11-08-2006, 17:24 | #8 |
|
Sayın selimbalku
Benim demek istediğim şudur. Bildiğiniz gibi vekalet ücretine asil adına hükmedilir ancak vekile aittir. (sizin de belirttiğiniz gibi aksine sözleşme yoksa) özünde konu normal ilam alacakları gibi değerlendirilemez. Burada nevi şahsına münhasır enteresan bir durum var. Vekalet ücretine asil adına hükmediliyor ancak asilin diğer alacaklarının statüsünden farklı olarak takas veya mahsup edilemiyor ve haczedilemiyor. Yani şöyle diyebiliriz. Esasen asil namına ödenen para vekil-müvekkil iç ilişkisi nedeniyle kanun himayesinde avukata ait oluyor. İç ilişkide kararla hükmedilecek vekalet ücretinin asile ait olacağına dair bir sözleşme varsa ancak asilden böyle bir talepte bulunulamaz. Yoksa ölen avukatın mirasçıları da hak edilmiş olan ücreti (o ana kadar sarf edilen emeğin ne olduğu tartışılabilir.) asilden talep edebilirler diye düşünüyorum. Mirasçılar karşı taraftan bir talepte bulunamayacaklardır. Çünkü dediğiniz gibi özünde alacak hakkı asile aittir ve onun namına hükmedilir. Mirasçılar iç ilişkide aksine sözleşme olmadığından asilden (müvekkilden) talepte bulunabilmelidir. |
11-08-2006, 19:08 | #9 |
|
Sayın Doğanel, öncelikli maksadım tartışmayı uzatmak değil, değerli fikirlerinizden istifade etmek olduğunu hatırlatarak şunu sormak istiyorum,
Neden vekalet ücretleri avukata aittir? Ben müvekkilimle yazılı bir sözleşme yapıp, atıyorum kendisinden de 1000 YTL avukatlık ücreti almışsam, dava sonucunda vekalet ücreti neden bana ait olsun ki, haklı olan müvekkilimi karşı taraf vekil tutmaya zorlamış, vakalet ücreti müvekkilime ait olacağından, benim mirasçılarımda vekalet ücretini talep edemezler diye düşünüyorum... |
11-08-2006, 23:35 | #10 | |||||||||||||||||||
|
Sn. selimbalku tartışma sonucunda bir sonuç elde edecek, birşeyler öğrenebileceksek tartışmanın uzaması gibi bir endişeniz olmasın lütfen. Elbetteki ortaya koyduklarımız şahsi fikirlerimizdir ve hepimizin kendine ait bir fikri vardır. Ne olursa olsun bu fikirlerin karşılaşması insana çok şey katıyor.
Sorunuza gelince bu husus 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164/son maddesinde
Bu hukuk mantığına hakkaniyete ne kadar uygun derseniz. Orada size katılırım. Biraz da iğne/çuvaldız ilişkisine girmemiz gerekir. Esasen Yargılama Giderleri arasında sayılan vekalet ücretinin sizin de dediğiniz gibi karşı taraf yüzünden avukat tutmaya zorlanmış olan asile ait olması gerekir. Ancak artık TBMM'deki avukat hegamonyası mı dersiniz? Yoksa piyasada vatandaşın davayı kazan parayı sonra al dayatmasının bir zorlaması mı dersiniz? Avukatlık Kanunu bu şekilde HUMK'a aykırı bir hüküm getirmiş bir kere. Esasen Yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinin asile değil vekile ait olması yönünde bir düzenleme yapılmış ve uygulama buna paralel olarak sürüyor. Bir de işin şu tarafı var ki Avukatın davayı kazanmak yönünde daha büyük şevkle çalışmasını sağlayan bir prim gibi düşünülür ve yıllarca süren davaların sonunda alınan özellikle maktu ücretlerin o dava için yapılmış git-gel, fotokopi, benzin vs. masraflara ancak yeteceği düşünülürse bir yönüyle de hakkaniyete uygun denilebilir. Nisbi vekalet ücretli davalarda ise zaten meblağ büyükse müvekkilin ilk anda peşinen bu kadar büyük parayı ödediğine pek rastlanmıyor. İş hep dava sonuna kaldığından dava sonunda elde edilecek yüksek vekalet ücreti de o davayı kabul etmek için önemli bir neden oluyor. Neticede kafasını gözünü yara yara hakkaniyetli bir sonuca varılıyor. Yani bir nevi alan razı veren razı durumu var. Son olarak şunu da belirteyim yukarıdaki madde hükmüne aykırı sözleşme hukuken caizdir. Uygulama ve Yargıtay Kararları bu yönde umarım sorunuzu doğru anlamış ve cevabımı doğru açıklayabilmişimdir. |
12-08-2006, 02:34 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Doğanel, Yukarıda yazdıklarınızın tamamına katılıyorum. Genellikle avukatlara iş verilirken davayı kazan paranı al derler. Ama burda bir istisna var. Merhum aydın ŞAHİN' e davamızı verirken henüz ücreti konuşmadan tüm masraflar bana ait olacaktır ( yol, konaklama, yeme içme gibi ) ayrıca bu kişilerin sizin aleyhinize açacakları tüm davaları da kabul edeceğim demesi üzerine istediği parayı peşin olarak kendisine verdim. ortaklarla aramızda olan sözleşmeye istinaden bende alacak davası açtım. bu dava dilekçesini de avukatımıza imzalattım. Bu dava iki celseden oluştu ve aleyhimize açılan, avukatımız merhum Aydın ŞAHİN' in duruşmalarına girdiği davayla birleşti. Şahin' in ölümünden sonra bu alacak davamızın iki celsesi görüldüğü için bu davalara giremedi. Birleşmiş olmalarına rağmen burada iki dava var. Birinci davamızı baştan beri avukatımız takip etti. İkinci davamızda da sadece verdiğim dilekçeyi imzalamış ölümünden dolayı duruşmalara girememişti. Daha sonra da bu dava diğer davayla birleştirildi. iki davayı ayrı ayrı düşünürsek, birinci davayı baştan beri takip ettiğinden vekalet ücreti almaya hak kazandığı konusunda hemfikiriz galiba. ikinci davada ise sadece dilekçeyi imzaladı davalara giremedi. Ama takip ettiği davayla birleştirildi. Zannedersem birinci davada vekalet ücretini hak ettiği için ikinci dava içinde vekalet ücreti alır. ama dava birleştiği için tek vekalet ücreti mi hesaplanır. ayrıca mahkeme ve diğer avukatlar Aydın ŞAHİN' in öldüğünden haberleri yok. |
12-08-2006, 04:03 | #12 |
|
Bu forumu takip ediyor veya hukuk haberlerine biraz duyarlı iseler herhalde artık Avukatınızın ölümünden haberleri olmuştur.
Birleşen davalarda her dava için müstakilen ayrı ayrı vekalet ücretlerine hükmedilir. Bu Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin bir hükmüdür. Bu nedenle iki ayrı vekalet ücreti alabileceğinizi düşünüyorum. Diğer mesele ise şöyle konu parayı peşin vermeniz değil. Dava sonunda hükmedilecek vekalet ücretinin size ait olacağına dair bir sözleşme yapıp yapmadığınızdır. Yapmadı iseniz yasa gereği dava sonunda elde edilecek miktar avukata ve dolayısıyla mirasçılara aittir. ( Bu benim görüşüm gördüğünüz gibi sn. selimbalku şu ana kadar katılmıyor. Daha farklı düşünenler de olabilir. ) |
12-08-2006, 05:36 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
Parayı peşin verdiğimi belirtmemim sebebi genellikle avukatlara mükellefleri davayı kazan paranı al derler veya bir kaç duruşma sonra avukat isterse zoraki olarak verir ya -birazcığını verir- onun için söyledim. aramızda sözleşme yoktu. olmasına da gerek yoktu. aldığı para ve inşaallah dava sonunda da alacağımız vekalet ücreti de helal olsun. alacağım parayı çocuklarına göndereceğim. ( bunu yazarken şimdi aklıma geldi. babası 06 haziran salı günü ölmüştü. kendisi de 08. haziran perşembe günü öldü. köylerinde de kimse kalmadı. ben istanbuldaki adreslerini barodan öğrenebilir miyim. acaba istesem bana verirler mi? ) diğer avukatlarında aydın abimin öldüğünden haberlerinin olduğunu hiç zannetmiyorum. hiç değilse bir başsağlığı dilerlerdi. ( yoksa öldüğüne sevindiler mi acaba ) kapının önünde beklememe ve mübaşirin beni tanımasına rağmen avukatımı da seslenmesini bekliyorum. ama bu adam nerdedir diye soranda olmadı. |
12-08-2006, 09:19 | #14 |
|
Hiçbir meslektaşıma mesleki hırsı uğruna bir başka meslektaşımın ölümüne sevinebilmesi düşüncesini yakıştıramam. Sanıyorum, dışarıdan gelen avukat olduğunu bildikleri ve daha evvelde bazı duruşmalara gelmediğinden, gelmeyişini kanıksamışlar ve sorma gereği duymamışlardır. Hele ki asil olarak siz oradayken. Baroya niyetinizi izah ederseniz yardımcı olacaklarını düşünüyorum. Eğer baroda buna dair bir bilgi yoksa birlikte çalıştığı veya komşusu olan avukatlar herhalde bilgi verebilir.
|
12-08-2006, 10:05 | #15 |
|
Sayın Av.Can Doğanel
Eski Avukatlık Kanunu’nda ‘’ Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti, AKSİNE SÖZLEŞME HÜKMÜ YOKSA avukata aittir.’’ ifadesi vardı. Sizin sözünü ettiğiniz Yargıtay kararları eski madde hükmü ile ilgilidir sanıyorum. Sonradan yapılan kanun değişikliği ile bu maddedeki ‘’AKSİNE SÖZLEŞME HÜKMÜ YOKSA ‘’ ifadesi çıkarıldı. Ve madde aşağıdaki haliyle, müvekkil ile avukat arasındaki sözleşmede mahkemece karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücretinin müvekkile ait olacağına ilişkin hüküm olsa bile, karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücretinin avukata ait olacağı anlamını kazandı: Avukatlık Kanunu madde 164 : Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez. Saygılarımla |
12-08-2006, 14:33 | #16 |
|
Siz Haklıymışsınız
19.3.1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen 164. maddesinin son fıkrasının birinci tümcesinin Anayasa'nın 2., 5. ve 36. maddelerine aykırılığı savı ile iptali istemidir.
(RED kararı verilmiştir.) 1136/m.164/son-1 Esas Sayısı: 2004/8 Karar Sayısı: 2004/28 Karar Günü: 3.3.2004 Resmi Gazete Tarihi: 26 Şubat 2005 Resmi Gazete Sayısı: 25739 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEME: İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU: 19.3.1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen 164. maddesinin son fıkrasının birinci tümcesinin Anayasa'nın 2., 5. ve 36. maddelerine aykırılığı savı ile iptali istemidir. I- OLAY Adam öldürmek suçundan açılan kamu davası sonucunda verilen kararın Yargıtay'ca bozulması üzerine bakılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir: "Adam öldürmek suçundan mahkememize açılan kamu davasının yargılaması sonucunda mahkememizce sanığın mahkumiyetine karar verilmiş, bu mahkumiyet kararında müdahilin kendisini vekille temsil ettirmiş olması nedeniyle müdahil lehine avukatlık ücreti takdir edilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince mahkememizce verilen mahkumiyet kararı başka nedenlerin yanında Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 25.09.2003 tarih, 2003/1868-2019 sayılı kararı ile bozulmuştur. Bu bozma ilamında (b) şıkkında 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son ve 168/3. maddesine aykırı olarak vekalet ücretinin eksik tayin edilip (vekil yerine müdahile verilmesini) bozma sebebi olarak kabul etmiş, mahkememizce bozmaya uyulmuştur. Bozmaya uyulmuş olması nedeniyle bozma kararı gerekleri mahkememizce yerine getirilecektir. Yargıtay'ın bozma ilamında bozma nedeni olarak gösterilen 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesinin 1. cümlesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2, 5 ve 36. maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından bu maddenin anılan fıkrasının iptali için T.C. Anayasası'nın 152. maddesince mahkememize başvurulması zorunluluğu doğmuştur. T.C. Anayasası'nın 2. maddesi "Türkiye Cumhuriyeti toplumunun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir." hükmünü taşımaktadır. Görüldüğü üzere bu maddede devletin adalet anlayışı içinde ... bir hukuk devleti olduğu benimsenmiştir. T.C. Anayasası'nın 5. maddesinde "Devletin temel amaç ve görevleri Türk milletinin bağımsızlığı ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." hükmü bulunmaktadır. Bu maddede belirtildiği üzere devlet adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak sınırlama getirmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36. maddesinde "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak sureti ile yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmü bulunmaktadır. Buna göre herkes yargı mercileri önünde meşru vasıta ve yollardan faydalanma hakkına sahiptir. 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son fıkrasında "Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir." hükmü getirilmiştir. Bu madde yukarıda anılan Anayasa maddelerine aykırı bir maddedir. Şöyle ki: 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 163. maddesine göre avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Bu sözleşme avukat ile müvekkili arasında yapılan bir sözleşme olup, bu sözleşmeyle avukat müvekkiline ait belirlenen işi bir ücret karşılığı yapmaktadır. Avukat yapacağı işin niteliğine ve sarf edilecek emeğe göre serbestçe ücretini talep edecek, müvekkili de bu talebi kabul ettiğinde akit tamamlanıp ücret sözleşmesi tamamlanmış olacaktır. Bu sözleşmeye göre avukat müvekkilinden ücreti talep hakkına sahiptir. Bunun hukuka aykırı hiçbir yanı yoktur. Avukat gördüğü iş karşılığı müvekkilinden aldığı bu ücrete bu sözleşme gereği hak sahibidir. Ancak sözü edilen 164/son fıkrasında ise bu sözleşmede belirlenen ücretin dışında dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yükletilecek vekalet ücretinin de avukata ait olması yukarıda belirtilen Anayasa'nın 2. maddesindeki devletin adalet anlayışı içinde olma, 5. maddede belirtilen adalet ilkeleri ve 36. maddede belirtilen hak arama özgürlüğüne aykırıdır. Avukat sözleşme gereği ücretini aldıktan sonra dava sonunda karşı taraftan davayı kazanan müvekkil için takdir edilen ücreti de almakla hak etmediği; diğer bir deyimle yaptığı sözleşme gereği müvekkilinden alacağı ücretten ayrı ek bir ücret almaktadır. Oysaki müvekkili avukata emeğinin karşılığını sözleşme ile vermeyi taahhüt etmiş ve avukat bu sözleşme gereği ücretini hak etmiştir. Müvekkil davayı kazandığı takdirde kendi avukatına sözleşme gereği ödediği ücretin hiç değilse tarifeye göre hükmedilecek kadarını geriye alabilecekken; bunun da avukata verilmesi hakkaniyete, adalet anlayışına aykırı düşmektedir. Karşı tarafa tarife gereğince yüklenecek avukatlık ücreti avukata değil de müvekkili olan asile verilmiş olsaydı hiç değilse avukata ödediği ücretin bir bölümü müvekkil asile geri gelecek, bu suretle müvekkil asil davayı kazandığı takdirde kısmen zararı karşılanmış olacaktır. Karşı taraftan alınacak ücret avukata verilmekle davacı davayı kazansa bile avukatlık ücreti cebinden çıkmış olacak ve karşı taraftan hakkını tamamen almış olmayacaktır. Çünkü davanın esasını teşkil eden miktardan avukatına ödediği ücret tamamen kendisinden çıkmış olacak, avukata verdiği para tamamen kendisinden çıkacağı için hakkına tamamen kavuşamamış olacaktır. Bu durum da Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36. maddesinde öngörülen herkesin hak arama özgürlüğüne aykırı düşmektedir. Zaman olur ki kişinin avukata ödeyecek parası da olmayabilir. Şuradan ya da buradan borç harç temin ettiği, avukatına ödediği paranın hiç değilse bir kısmını karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti ile karşılayabilirse bu takdirde kendisi razı olduğu kadar avukatlık ücreti ödemeyi kabul etmiş olacaktır. Ülkemizin ekonomik koşulları da gözönüne alındığında avukata ödeyeceği ücretin hiç değilse bir kısmını geri alamayacak olan bir kimse haklı olduğu halde yargı mercileri önünde hakkını arama imkanından yoksun kalacaktır. Her halükarda hakkından avukata verdiği ücret kadar bir kısmı eksik kalacak ve onun haklı olmasına rağmen bu zararı karşılanmayacaktır. Bu da evrensel hukuk ilkelerine de aykırıdır. Oysaki 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164/son maddesinin birinci fıkrası olmasaydı karşı tarafa tarifeye göre yüklenecek ücret müvekkil asile verilecek ve hiç değilse bu miktar kendisine geri dönmüş olacak, hakkından çok fazla zarar etmeyecektir. Bu zarar etme düşüncesi varolduğu sürece insanlar mahkemelere dava açmaktan çekinebilirler. Bu da hak arama özgürlüğüne aykırıdır. Avukat sözleşmesindeki ücretini dava lehe de sonuçlansa, aleyhe de sonuçlansa nasıl olsa alacaktır. Davanın lehe ya da aleyhe sonuçlanması avukatın malvarlığında bir değişiklik yapmayacak, davanın tarafının malvarlığında artış ya da azalış yapacaktır. Dava aleyhe bittiğinde karşı tarafa verilecek avukatlık ücreti, (avukatın müvekkilinden alacağı sözleşmedeki ücretten mi kesilecek; ya da bu ücreti karşı tarafa davayı kaybeden tarafın avukatı mı ödeyecek de) karşı taraftan alınacak ücret avukatın olsun? Böyle bir şey adaletli olabilir mi? Bu hüküm adalet anlayışına, adalet ilkelerine aykırıdır. Açıklanan nedenlerle: 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesindeki "Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir." hükmü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın yukarıda sözü edilen 2, 5 ve 36. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 152. maddesi gereğince mahkemenize başvuru zorunluluğu doğduğundan sözü edilen 1136 sayılı Yasa'nın 164/son maddesinin 1. cümlesinin Anayasa'ya aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi arz olunur. 19.12.2003" III- YASA METİNLERİ A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı 19.3.1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen 164. maddesinin itiraz konusu tümceyi de içeren son fıkrası şöyledir: "Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez." B- Dayanılan Anayasa Kuralları Başvuru kararında itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 5. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür. IV- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Aysel PEKİNER, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN ve Fazıl SAĞLAM'ın katılımlarıyla 10.2.2004 günü yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülen yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Başvuru kararında, avukatın sözleşmeye göre ücretini zaten aldığı, bu nedenle müvekkilin davada haklı çıkması halinde karşı tarafa yüklenecek ücretin müvekkile ait olması gerektiği, aksi takdirde kişilerin dava açmaktan çekinebileceği, bu durumun hak arama özgürlüğüne ve adalet anlayışına aykırı olduğu belirtilerek, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 5. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Anayasa'nın hak arama özgürlüğüne ilişkin 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davalı ve davacı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip bulunduğu belirtilmiştir. itiraz konusu kural ile dava sonunda tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olacağı öngörülmüştür. Böylece taraflar arasında ücret kararlaştırılmadığı durumlarda, avukatın sunduğu hizmetin karşılıksız kalmamasını sağlama ve vekil ile müvekkil arasında çıkacak ücret uyuşmazlıklarına engel olma amacı güdülmüştür. Vekalet ücretinin davayı takip eden avukata ait olduğu yasal güvence altına alınmış olsa da, bu durum avukatlık ücretinin vekil ile müvekkil arasındaki bir iç sorun olma niteliğini ve avukatlık ücretinin kişisel hak olma özelliğini değiştirmemektedir. Nitekim Avukatlık Kanunu'nun 163. maddesinde avukatlık sözleşmesinin serbestçe düzenleneceği belirtilerek, avukatlık ücretinin de, asgari ücret tarifesi altında olmamak üzere (m. 164/4 cümle 1) taraflarca kararlaştırılabileceği öngörülmüştür. Öte yandan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 59. maddesinin birinci fıkrası ile Avukatlık Kanunu'nun 35. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, dava ehliyeti olan herkes, savını kanıtlamak için davayı kendisi açıp takip edebilir. Dava ehliyeti olan davalı da, avukat aracılığı olmadan kendisini savunabilir. Davacı veya davalının davayı vekil aracılığıyla takip etmeleri ise kendi iradelerine bağlıdır. Avukatların hukuksal bilgi ve tecrübelerinden yararlanma hak arama ve savunmada başvurulacak meşru yol ve vasıtaların başında gelir. Vekalet ücreti, savunma hakkının en önemli parçası olan hukuki danışmanlık görevinin, konunun uzmanı hukukçular tarafından yapılmasının doğal bir sonucudur. Avukatların mesleklerini serbestçe ve herhangi bir kaygı olmadan yapabilmeleri için yaptıkları hizmetin karşılığı olan makul bir ücret almaları gerekir. Avukatla yapılacak sözleşmede ücret kararlaştırılırken, dava sonunda karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücretinin gözetilmesi engellenmediğinden, itiraz konusu kuralla hak arama özgürlüğünün kullanılmasının zorlaştırıldığından ya da itiraz konusu kuralın adalet anlayışına aykırı olduğundan söz edilemez. İtiraz konusu kural, anılan nedenlerle, Anayasa'nın 2. 5. ve 36. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. VI- SONUÇ 19.3.1969 günlü, 1136 sayılı "Avukatlık Kanunu"nun 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen 164. maddesinin son fıkrasının birinci tümcesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 3.3.2004 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. |
12-08-2006, 15:26 | #17 |
|
Sn. Konyalı yasanın yeni halinde de aksine sözleşmenin caiz olduğunu düşünüyorum. Zira aksine sözleşmenin batıl olacağına dair bir hüküm yok. Örneğin borca batık birine karşı bir dava veya takip alınmışsa Avukatın bu riski sözleşme ile baştan asile yüklemesi ve asilin de bunu kabul etmesi halinde bu şekilde de anlaşabilmelerine engel bir durum yok diye düşünüyorum. Bu durumda dava sonunda karşı tarafa yüklenecek ücret de asil tarafından ödenecek ve dava sonunda eğer tahsil mümkün olursa karşı taraftan alınan vekalet ücreti asile ait olacaktır.
|
12-08-2006, 16:05 | #18 |
|
!!
ilk bakışta verilen yanıtları hiç okumadan şöyle bir cevap vermeliyim düye düşündüm:
herşeyden önce bu bir borç ve bu borç ölümle beraber mirasçılara geçer merhumun alacağını mirasçıları tahsil edebilir.. bence.. teşekkürler.. |
12-08-2006, 16:22 | #19 |
|
Sayın Av. Can Doğanel
'' Zira aksine sözleşmenin batıl olacağına dair bir hüküm yok. '' demişsiniz ama böyle bir hükme de gerek yok: çünkü madde emredici . Ayrıca eskiden sözleşmeye ilişkin bir hüküm varken, kanun değişikliği ile hükmün çıkarılması üzerine, ''aksine bir sözleşme olsa bile'' avukatın eğer isterse, karşı taraftan alınacak vekalet ücretini müvekkilinden alabileceği yönünde yorum yapılmasını gerektiriyor. Saygılarımla |
12-08-2006, 16:36 | #20 |
|
Aslında konunun iki yönü var. Burada menfaati korunan Avukat. Bu durumda bir hukuk profesyoneli olduğu düşünülürse bir sözleşme yaparken bunun doğuracağı sonuçları önceden öngörebilecek durumda olduğu ve sözleşmenin menfaatlerini ihlal edip etmeyeceğini öngörebilecek durumda olduğu da tartışmasız. İfadenin emredici gibi düzenlendiği doğru ama her -dır, -dir eki ile biten hükmün emredici olmadığı da malumunuzdur. Yasa bütünüyle yorumlandığında hemen önceki fıkralarda ücretin şümulü ve takyitleri düzenlenmiş. Buna göre bu sınırlar dahilinde taraflar dilediği gibi sözleşme yapabilmelidir.
Gerçi sizin dediğiniz gibi yorumlanmasını çok isterim. Özellikle düşük maaşla çalışan şirket avukatı arkadaşlarımızın sıkıntılarına bir çare olacaktır bu yorum. Bu arkadaşlarımız çalıştıkları şirkete (veya kuruma) kazandırdıkları milyarlarca liralık vekalet ücretlerinden bir kuruş bile alamıyorlar çünkü. |
03-10-2006, 07:45 | #21 | |||||||||||||||||||||||
|
bu görüşün gerekçesi nedir? |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Karşı Vekalet Ücretinin Takibinde İcra Vekalet Ücreti Sorunu | mslmklvz | Meslektaşların Soruları | 13 | 06-01-2017 01:43 |
iBRA VE VEKALET ÜCRETİ | Av. O. TEKGUL | Meslektaşların Soruları | 4 | 09-07-2007 16:51 |
VEKALET ÜCRETİ MATRAHI ne olmalıdır? | Jeanne D'arc | Meslektaşların Soruları | 17 | 14-06-2007 18:36 |
İcra Vekalet Ücretİ | ilker kırgıl | Meslektaşların Soruları | 2 | 11-07-2006 01:51 |
Kadastro Davalarinda Vekalet Ücretİ | bsdbsdbsd | Meslektaşların Soruları | 2 | 18-06-2006 22:59 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |