|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
04-01-2010, 18:01 | #1 |
|
Eski hale iade durumunda faiz istenebilir mi?
İyi günler arkadaşlar;
Davacı tarafından müvekkilin aleyhine açılan tazminat davası sonuçlanmış, tazminata hükmedilmiştir. İlamın icraya konması sonucu da borçlu müvekkilim bu parayı icra dosyasına yatırmıştır. Fakat, anılan ilam yargıtay tarafından bozulmuş ve nihayetinde de ilk derece mahkemesi de buna uymuş ve dava reddedilmiştir. Bunun üzerine müvekkilim icra dosyasına yatırmış olduğu bedelin iadesini talep etmiş (eski hale iade) ve ödemiş olduğu bedeli de icradan geri almıştır. Sorum şudur: Arada geçen dönem için faiz talebinde bulunabilir mi? bu konuda farklı görüşler bulunmaktadır. Yargıtay 13. hukuk dairesi 2003/3003 E. sayılı kararında faiz istenebileceği görüşünde. Fakat, daha sonraki tarihte aksi yönde olan yargıtay kararları da mevcut. Son durum hakkında net bilgisi olan arkadaşlar yardımcı olurlarsa sevinirim. |
07-01-2010, 16:57 | #2 |
|
Sayın meslektaşım,
İİK 361. madde uygulamaları yargıtay görüşleri aşağıdaki şekildedir. Yardımcı olacağını umarım. Saygılarımla T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2008/13-291 K. 2008/290 T. 2.4.2008 • İSTİRDAT DAVASI ( Davacı Aleyhine Yapılan İcra Takibi Sonucunda Fazladan Tahsil Edilen Paranın Faiziyle Birlikte Ödenmesi Talebi ) • İCRA DAİRESİNCE FAZLA TAHSİL EDİLEN PARANIN İSTİRDADI ( İcra Dairesinin Fazladan Ödenen Miktarları Kendiliğinden Borçluya İade Etmesinin Gerekmesi ) • FAİZ ( İcra Dairesinin Fazladan Ödenen Miktarları Kendiliğinden Borçluya İade Etmek Zorunda Olması-Faiz İçin Borçlunun Ayrıca Talepte Bulunmasının Gerekmesi ) 2004/m.361 ÖZET : İcra dairesi fazla ödenen miktarları kendiliğinden borçluya iade etmek durumundadır. DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; Üsküdar 3.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 29.03.2007 gün ve 2007/29 E- 60 K. sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 14.11.2007 gün, 2007/13-848 Esas, 2007/840 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR VE SONUÇ : Düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurul ilamında gösterilen gerektirici nedenlere göre, HUMK.nun 440. maddesinde yazılı sebeplerden hiç birisine dayanmayan ve yerinde olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı kanunun değişik 442. maddesinin 3.fıkrası hükmüne göre takdiren ( 160 ) YTL para cezasının düzeltme isteyenden alınmasına, 02.04.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY : Davacı takip nedeniyle kendisinden fazla tahsilat yapıldığını ileri sürerek, fazla ödenen para ile bu ödemelerin yapıldığı tarihten itibaren faizin ve %40 tazminatın ödenmesi için işbu davayı açmıştır. İİK.nun 361 inci maddesi uyarınca icra dairesi fazla ödenen miktarları kendiliğinden borçluya iade etmek durumunda olduğundan Yüksek Hukuk Genel Kurulunun ana paraya yönelik bozma gerekçesi yerindedir. Ancak, yukarıda belirtildiği üzere davacının davadaki talebi sadece ana para ile sınırlı değildir. Davacı tarafın faiz ve %40 tazminat talebi İİK.nun 361 inci maddesi kapsamında icra dairesince kendiliğinden yerine getirilecek hususlardan değildir. Her ne kadar koşullarının bulunmaması ve mahkemenin bu yöne ilişkin ret kararını davacının temyiz etmemesi nedeniyle bu husus karar düzeltme nedeni yapılamaz ise de, davalı taraf işbu davanın açıldığı tarihe kadar dava edilen faizi ödemediğinden davacının faiz talebi yönünden dava açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Açtığı bir dava mevcutken davacının bu husustaki talebini de icra dairesine yapması ve yerine getirilmez ise bu kez de yeniden icra mahkemesinde dava açması gerektiğine ilişkin bir gerekçesinin usul ekonomisi ile de bağdaşması mümkün değildir. Bu itibarla, davacı tarafın bu yönü de kapsayan karar düzeltme talebinin kabulüyle faiz bakımından HGK. kararının düzeltilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluk kararına karşıyım. T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2009/17-242 K. 2009/290 T. 24.6.2009 • HUKUKİ YARAR ( Davacının İlamsız Takibin Sonuçsuz Kaldığı - Dava Tarihinden Önce Alacağını İade Yükümlülüğü Altında Olduğu/Hukuken Geri Ödemesi Gereken Meblağ Fiilen Davadan Sonra Ödenmiş Olsa Bile Davacının Alacak Davası Açmakta Bulunduğu ) • İLAMSIZ TAKİBİN SONUÇSUZ KALMASI ( Dava Tarihinden Önce Alacağını İade Yükümlülüğü Altında Olduğu - Hukuken Geri Ödemesi Gereken Meblağ Fiilen Davadan Sonra Ödenmiş Olsa Bile Davacının Alacak Davası Açmakta Hukuki Yararının Bulunduğu ) • GERİ ÖDENMESİ GEREKEN MEBLAĞ ( Fiilen Davadan Sonra Ödenmiş Olsa Bile Davacının Alacak Davası Açmakta Hukuki Yararının Bulunduğu ) • İADE YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Davacının İlamsız Takibin Sonuçsuz Kaldığı - Dava Tarihinden Önce Alacağını İade Yükümlülüğü Altında Olduğu/Hukuken Geri Ödemesi Gereken Meblağ Fiilen Davadan Sonra Ödenmiş Olsa Bile Davacının Alacak Davası Açabileceği ) 2004/m.40,361 ÖZET : Uyuşmazlık; dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktasındadır. Somut olayda, davacı alacaklı tarafından davalı aleyhine yapılan ilamsız icra takibi sonucunda davacı alacaklıya takip konusu alacak miktarının ödenmesinden sonra, davacı tarafından açılan itirazın kaldırılması davasında verilen kabul kararının Özel Dairece kesin olarak bozulması üzerine yerel mahkemenin kesin bozmaya uyması sonrasında vermiş olduğu itirazın kaldırılması talebinin reddi kararı kesinleşmiş olup, takip sonuçsuz kalmıştır. Artık davacı alacaklının bu takibi devam ettirme olanağı bulunmamaktadır. Davacı, yapmış olduğu ilamsız takibin sonuçsuz kalması nedeniyle dava tarihinden önce alacağını iade yükümlülüğü altındadır. Hukuken geri ödemesi gereken meblağ fiilen davadan sonra ödenmiş olsa bile davacının alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 3.AsIiye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 18.02.2008 gün ve 2007/244 E-2008/66 K. sayılı kararın incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25.11.2008 gün ve 2008/3032-5497 sayılı ilamı ile; ( ... Davacı vekili, davalı şirkete zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın müvekkiline ait araca çarpması nedeniyle araçta meydana gelen hasar bedelinin tahsili için yapılan icra takibine davalının itiraz etmesi nedeniyle icra mahkemesinde açılan itirazın kaldırılması davasının alacağın yargılamayı gerektirmesi nedeniyle reddedildiğini; davalı tarafından icra dosyasına yatırılan 6.046.66 YTL'nin iade edilmesi için icra müdürlüğü tarafından müvekkiline ihbar tebliğ edildiğini belirterek 6.046.66 YTL'nin icra takip dosyasında ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiği tarihten itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, kaza tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, sigortalı aracın çalınması nedeniyle çalınan araçların neden olduğu zararın teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davacının dava tarihi itibariyle tahsil ettiği alacağını tekrar isteyemeyeceği; ancak para ödendikten sonra alacak istemi ile dava açılabileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava davacıya ait araçta meydana gelen hasar bedelinin kazaya neden olan aracın Zorunlu Mali Sorumluluk sigorta şirketinden tahsili talebine ilişkindir. Davacı alacaklı Mersin 6.İcra Müdürlüğü'nün 2005/2547 sayılı takip dosyası ile sigorta bedelinin tahsili amacıyla icra takibi yapmış, borçlu şirketin itirazı üzerine Mersin 2.İcra Mahkemesi'nde itirazın kaldırılması davası açılmış, yargılamanın devamı sırasında alacak tahsil edilmiş, icra mahkemesi tarafından itirazın kaldırılmasında dair verilen karar 12.Hukuk Dairesi tarafından alacağın tahsili gerekip gerekmediği yargılamaya muhtaç olduğu gerekçesi ile bozulmuş; icra mahkemesi tarafından bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir. İcra İflas Kanunu'nun 40/2. maddesinde bir ilam hükmü icra edildikten sonra nakzedilipte aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilamla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski haline iade olunacağı hükmü gereğince icra memurluğu tarafından alacaklı davacıya tahsil edilen miktarın dosyaya geri yatırılması için ihtar gönderilmiştir. İcra memurluğunun 03.04.2007 tarihli ihtar yazısı davacıya 11.04.2007 tarihinde tebliğ edilmiş ve alacaklı bu davanın açılmasından sonra 18.04.2007 tarihinde ihtar edilen miktarı icra dosyasına iade etmiştir. Davanın açıldığı 16.04.2007 tarihinde davacının bu alacağı İİK. 40. maddesi gereğince iade etmek zorunda olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının itirazın iptali veya alacak davası açmakta hukuki yararı olduğu sabittir. Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevriImekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Yerel mahkemenin alacak davasını hukuki yarar yokluğundan reddine dair kararının Özel Dairece metni yukarıya aynen alınan ilam ile bozulması üzerine yerel mahkemece, her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiği ve davacının dava tarihi itibariyle uhdesinde bulunan meblağın tahsili talebiyle dava açılamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktasındadır. Açılmış bir davanın esasının incelenebilmesi ( davanın mesmu, yani dinlenebilir olabilmesi ) bazı şartların tahakkukuna bağlı olup, bunlara dava şartları denmektedir. Dava şartlarından bir kısmı olumlu ( varlığı mutlaka gerekli ); diğer bir kısmı da, olumsuz ( yokluğu mutlaka gerekli ) niteliktedir. Hakim, önüne gelen bir davada, dava şartlarının mevcut olup olmadığını resen gözetecektir. Olumlu dava şartlarından biri de, davacının o davayı açmakta hukuki yararının bulunmasıdır. Açılmasında davacısı yönünden hukuki yarar bulunmayan bir dava, dava şartının yokluğundan dolayı reddedilmelidir. Hukuki yararın varlığı koşulunun mevcut olup olmadığı, her bir davada o davaya konu olayın somut özellikleri çerçevesinde, hakim tarafından değerlendirilmelidir. Bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün bulunduğu hallerde, o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yarar yoktur. Bazen bizzat Kanun, bir hakkın dava dışı bir yolla elde edileceğini açıkça düzenler ve hak sahibinin ayrıca bir ilam almasına gerek bulunmadığını özellikle vurgular. İşte, bir davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığının, açık ve özel bir kanun hükmüyle belirtildiği bu tür hallerde, davacının o davayı açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının hakim tarafından resen değerlendirilmesine gerek yoktur. Zira, Kanun Koyucu, ayrıca hüküm alınmasının gerekmediğini belirtmek suretiyle, o hakkın dava konusu edilmesinde hukuki yararın mevcut olmadığını baştan ve bizzat belirlemiş olmaktadır. Özel Daire bozma gerekçesinin dayandırıldığı, İcra ve İflas Kanunu'nun 40. maddesindeki düzenleme de bunlardan biridir. Mahkeme kararına gerek bulunmadığı Kanunda özel olarak belirtilen hallerden biri de İcra ve İflas Kanunu'nun "Fazla verilen paranın geri alınması" başlıklı 361. maddesidir. Bu hüküm, "İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır." şeklinde emredici bir düzenlemeyi içermektedir. Belirtilmelidir ki; 361. madde hükmü, ilamlı veya ilamsız tüm icra takiplerinde, her ne sebeple olursa olsun, borçludan fazla para tahsil edilen her durumda uygulama yeri ve alanı bulunan, özel bir hükümdür. Buna göre, icra daireleri, hesaplama sonucunda fazladan tahsil edildiği ortaya çıkan tutarları, ayrı bir mahkeme hükmüne gerek olmaksızın, borçluya geri vermekle yükümlüdürler. Açıktır ki, burada, icra müdürüne kanun tarafından verilmiş, özel bir görev ve daha da önemlisi cebri icra gücünün kullanılması kapsamındaki bir yetki söz konusudur: İcra Müdürü, dayanağı ve şekli ne olursa olsun, girişilmiş bir icra takibinde, borçludan tahsil edilen paranın, tahsili gerekenden daha fazla olduğunu hesap sonucunda belirlediği durumlarda, cebri icra gücünü kullanarak, fazla tahsilatı borçluya geri verecektir. Somut olayda, davacı alacaklı tarafından davalı aleyhine yapılan ilamsız icra takibi sonucunda davacı alacaklıya takip konusu alacak miktarının ödenmesinden sonra, davacı tarafından açılan itirazın kaldırılması davasında verilen kabul kararının Özel Dairece kesin olarak bozulması üzerine yerel mahkemenin 23.06.2006 tarihinde kesin bozmaya uyması sonrasında vermiş olduğu itirazın kaldırılması talebinin reddi kararı 24.11.2006 tarihinde kesinleşmiş olup, takip sonuçsuz kalmıştır. Artık davacı alacaklının bu takibi devam ettirme olanağı bulunmamaktadır. Davacı, yapmış olduğu ilamsız takibin sonuçsuz kalması nedeniyle 16.04.2007 dava tarihinden önce alacağını iade yükümlülüğü altındadır. Hukuken geri ödemesi gereken meblağ fiilen davadan sonra ödenmiş olsa bile davacının alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.06.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. T.C. YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2006/1479 K. 2006/4876 T. 9.3.2006 • HAKSIZ TAHSİL EDİLDİĞİ ANLAŞILAN PARAYA İLİŞKİN FAİZ ( Borçlu Tarafından Alacaklıya Gönderilen Fazla Tahsilen Paranın İadesine İlişkin Muhtıranın Alacaklıya Tebliğ Edildiği Tarih İtibariyle Temerrüt Gerçekleştiğinden Bu Tarih İtibariyle Faiz İstenebileceği ) • BORÇLU TARAFINDAN ALACAKLIYA GÖNDERİLEN FAZLA TAHSİLEN PARANIN İADESİ ( İlişkin Muhtıranın Alacaklıya Tebliğ Edildiği Tarih İtibariyle Temerrüt Gerçekleştiğinden Bu Tarih İtibariyle Faiz İstenebileceği ) • TEMERRÜT ( Borçlu Tarafından Alacaklıya Gönderilen Fazla Tahsilen Paranın İadesine İlişkin Muhtıranın Alacaklıya Tebliğ Edildiği Tarih İtibariyle Temerrüt Gerçekleştiğinden Bu Tarih İtibariyle Faiz İstenebileceği ) 2004/m.361 ÖZET : Uyuşmazlık İİK.nun 361. maddesi uyarınca, borçlu tarafça fazla ödenen alacaklı tarafça iadesi gereken, haksız tahsil edildiği anlaşılan paraya ilişkin faizin, hangi tarihten itibaren isteneceğine ilişkindir. Borçlu tarafından, alacaklıya gönderilen fazla tahsilen paranın iadesine ilişkin muhtıranın alacaklıya tebliğ edildiği tarih itibariyle temerrüt gerçekleştiğinden bu tarih itibariyle faiz istenebilir. Mahkemece sözü edilen tarih esas alınarak hesaplama yapılması gerekir. DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Taraflar arasındaki uyuşmazlık İİK.nun 361. maddesi uyarınca, borçlu tarafça fazla ödenen alacaklı tarafça iadesi gereken, haksız tahsil edildiği anlaşılan paraya ilişkin faizin, hangi tarihten itibaren isteneceğine ilişkindir. Borçlu hakkında genel haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlunun itirazı üzerine alacaklı tarafça, itirazın iptali istenmiş, İstanbul 7. İş Mahkemesi'nce, itirazın iptaline dair verilen karar Yargıtay 9. HD.nin kararı ile ve sözleşmenin 6. maddesinin uygulama alanı bulunmadığından cezai şart uygulamasının hüküm altına alınmasının hatalı olduğundan bahisle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak 90.663.409 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına dair verilen kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Borçlu tarafından, alacaklıya gönderilen fazla tahsilen paranın iadesine ilişkin muhtıranın alacaklıya tebliğ edildiği tarih itibariyle temerrüt gerçekleştiğinden bu tarih itibariyle faiz istenebilir. Mahkemece sözü edilen tarih esas alınarak hesaplama yapılması gerekirken, borçlunun ödeme tarihi dikkate alınarak hükmün tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA , 09.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2009/17-242 K. 2009/290 T. 24.6.2009 • HUKUKİ YARAR ( Davacının İlamsız Takibin Sonuçsuz Kaldığı - Dava Tarihinden Önce Alacağını İade Yükümlülüğü Altında Olduğu/Hukuken Geri Ödemesi Gereken Meblağ Fiilen Davadan Sonra Ödenmiş Olsa Bile Davacının Alacak Davası Açmakta Bulunduğu ) • İLAMSIZ TAKİBİN SONUÇSUZ KALMASI ( Dava Tarihinden Önce Alacağını İade Yükümlülüğü Altında Olduğu - Hukuken Geri Ödemesi Gereken Meblağ Fiilen Davadan Sonra Ödenmiş Olsa Bile Davacının Alacak Davası Açmakta Hukuki Yararının Bulunduğu ) • GERİ ÖDENMESİ GEREKEN MEBLAĞ ( Fiilen Davadan Sonra Ödenmiş Olsa Bile Davacının Alacak Davası Açmakta Hukuki Yararının Bulunduğu ) • İADE YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Davacının İlamsız Takibin Sonuçsuz Kaldığı - Dava Tarihinden Önce Alacağını İade Yükümlülüğü Altında Olduğu/Hukuken Geri Ödemesi Gereken Meblağ Fiilen Davadan Sonra Ödenmiş Olsa Bile Davacının Alacak Davası Açabileceği ) 2004/m.40,361 ÖZET : Uyuşmazlık; dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktasındadır. Somut olayda, davacı alacaklı tarafından davalı aleyhine yapılan ilamsız icra takibi sonucunda davacı alacaklıya takip konusu alacak miktarının ödenmesinden sonra, davacı tarafından açılan itirazın kaldırılması davasında verilen kabul kararının Özel Dairece kesin olarak bozulması üzerine yerel mahkemenin kesin bozmaya uyması sonrasında vermiş olduğu itirazın kaldırılması talebinin reddi kararı kesinleşmiş olup, takip sonuçsuz kalmıştır. Artık davacı alacaklının bu takibi devam ettirme olanağı bulunmamaktadır. Davacı, yapmış olduğu ilamsız takibin sonuçsuz kalması nedeniyle dava tarihinden önce alacağını iade yükümlülüğü altındadır. Hukuken geri ödemesi gereken meblağ fiilen davadan sonra ödenmiş olsa bile davacının alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 3.AsIiye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 18.02.2008 gün ve 2007/244 E-2008/66 K. sayılı kararın incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25.11.2008 gün ve 2008/3032-5497 sayılı ilamı ile; ( ... Davacı vekili, davalı şirkete zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın müvekkiline ait araca çarpması nedeniyle araçta meydana gelen hasar bedelinin tahsili için yapılan icra takibine davalının itiraz etmesi nedeniyle icra mahkemesinde açılan itirazın kaldırılması davasının alacağın yargılamayı gerektirmesi nedeniyle reddedildiğini; davalı tarafından icra dosyasına yatırılan 6.046.66 YTL'nin iade edilmesi için icra müdürlüğü tarafından müvekkiline ihbar tebliğ edildiğini belirterek 6.046.66 YTL'nin icra takip dosyasında ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiği tarihten itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, kaza tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, sigortalı aracın çalınması nedeniyle çalınan araçların neden olduğu zararın teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davacının dava tarihi itibariyle tahsil ettiği alacağını tekrar isteyemeyeceği; ancak para ödendikten sonra alacak istemi ile dava açılabileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava davacıya ait araçta meydana gelen hasar bedelinin kazaya neden olan aracın Zorunlu Mali Sorumluluk sigorta şirketinden tahsili talebine ilişkindir. Davacı alacaklı Mersin 6.İcra Müdürlüğü'nün 2005/2547 sayılı takip dosyası ile sigorta bedelinin tahsili amacıyla icra takibi yapmış, borçlu şirketin itirazı üzerine Mersin 2.İcra Mahkemesi'nde itirazın kaldırılması davası açılmış, yargılamanın devamı sırasında alacak tahsil edilmiş, icra mahkemesi tarafından itirazın kaldırılmasında dair verilen karar 12.Hukuk Dairesi tarafından alacağın tahsili gerekip gerekmediği yargılamaya muhtaç olduğu gerekçesi ile bozulmuş; icra mahkemesi tarafından bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir. İcra İflas Kanunu'nun 40/2. maddesinde bir ilam hükmü icra edildikten sonra nakzedilipte aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilamla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski haline iade olunacağı hükmü gereğince icra memurluğu tarafından alacaklı davacıya tahsil edilen miktarın dosyaya geri yatırılması için ihtar gönderilmiştir. İcra memurluğunun 03.04.2007 tarihli ihtar yazısı davacıya 11.04.2007 tarihinde tebliğ edilmiş ve alacaklı bu davanın açılmasından sonra 18.04.2007 tarihinde ihtar edilen miktarı icra dosyasına iade etmiştir. Davanın açıldığı 16.04.2007 tarihinde davacının bu alacağı İİK. 40. maddesi gereğince iade etmek zorunda olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının itirazın iptali veya alacak davası açmakta hukuki yararı olduğu sabittir. Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevriImekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Yerel mahkemenin alacak davasını hukuki yarar yokluğundan reddine dair kararının Özel Dairece metni yukarıya aynen alınan ilam ile bozulması üzerine yerel mahkemece, her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiği ve davacının dava tarihi itibariyle uhdesinde bulunan meblağın tahsili talebiyle dava açılamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktasındadır. Açılmış bir davanın esasının incelenebilmesi ( davanın mesmu, yani dinlenebilir olabilmesi ) bazı şartların tahakkukuna bağlı olup, bunlara dava şartları denmektedir. Dava şartlarından bir kısmı olumlu ( varlığı mutlaka gerekli ); diğer bir kısmı da, olumsuz ( yokluğu mutlaka gerekli ) niteliktedir. Hakim, önüne gelen bir davada, dava şartlarının mevcut olup olmadığını resen gözetecektir. Olumlu dava şartlarından biri de, davacının o davayı açmakta hukuki yararının bulunmasıdır. Açılmasında davacısı yönünden hukuki yarar bulunmayan bir dava, dava şartının yokluğundan dolayı reddedilmelidir. Hukuki yararın varlığı koşulunun mevcut olup olmadığı, her bir davada o davaya konu olayın somut özellikleri çerçevesinde, hakim tarafından değerlendirilmelidir. Bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün bulunduğu hallerde, o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yarar yoktur. Bazen bizzat Kanun, bir hakkın dava dışı bir yolla elde edileceğini açıkça düzenler ve hak sahibinin ayrıca bir ilam almasına gerek bulunmadığını özellikle vurgular. İşte, bir davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığının, açık ve özel bir kanun hükmüyle belirtildiği bu tür hallerde, davacının o davayı açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının hakim tarafından resen değerlendirilmesine gerek yoktur. Zira, Kanun Koyucu, ayrıca hüküm alınmasının gerekmediğini belirtmek suretiyle, o hakkın dava konusu edilmesinde hukuki yararın mevcut olmadığını baştan ve bizzat belirlemiş olmaktadır. Özel Daire bozma gerekçesinin dayandırıldığı, İcra ve İflas Kanunu'nun 40. maddesindeki düzenleme de bunlardan biridir. Mahkeme kararına gerek bulunmadığı Kanunda özel olarak belirtilen hallerden biri de İcra ve İflas Kanunu'nun "Fazla verilen paranın geri alınması" başlıklı 361. maddesidir. Bu hüküm, "İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır." şeklinde emredici bir düzenlemeyi içermektedir. Belirtilmelidir ki; 361. madde hükmü, ilamlı veya ilamsız tüm icra takiplerinde, her ne sebeple olursa olsun, borçludan fazla para tahsil edilen her durumda uygulama yeri ve alanı bulunan, özel bir hükümdür. Buna göre, icra daireleri, hesaplama sonucunda fazladan tahsil edildiği ortaya çıkan tutarları, ayrı bir mahkeme hükmüne gerek olmaksızın, borçluya geri vermekle yükümlüdürler. Açıktır ki, burada, icra müdürüne kanun tarafından verilmiş, özel bir görev ve daha da önemlisi cebri icra gücünün kullanılması kapsamındaki bir yetki söz konusudur: İcra Müdürü, dayanağı ve şekli ne olursa olsun, girişilmiş bir icra takibinde, borçludan tahsil edilen paranın, tahsili gerekenden daha fazla olduğunu hesap sonucunda belirlediği durumlarda, cebri icra gücünü kullanarak, fazla tahsilatı borçluya geri verecektir. Somut olayda, davacı alacaklı tarafından davalı aleyhine yapılan ilamsız icra takibi sonucunda davacı alacaklıya takip konusu alacak miktarının ödenmesinden sonra, davacı tarafından açılan itirazın kaldırılması davasında verilen kabul kararının Özel Dairece kesin olarak bozulması üzerine yerel mahkemenin 23.06.2006 tarihinde kesin bozmaya uyması sonrasında vermiş olduğu itirazın kaldırılması talebinin reddi kararı 24.11.2006 tarihinde kesinleşmiş olup, takip sonuçsuz kalmıştır. Artık davacı alacaklının bu takibi devam ettirme olanağı bulunmamaktadır. Davacı, yapmış olduğu ilamsız takibin sonuçsuz kalması nedeniyle 16.04.2007 dava tarihinden önce alacağını iade yükümlülüğü altındadır. Hukuken geri ödemesi gereken meblağ fiilen davadan sonra ödenmiş olsa bile davacının alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.06.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
El atmanın önlenmesi -eski hale getirme | köktaş | Meslektaşların Soruları | 2 | 30-07-2009 13:28 |
Eski hale iade ve temyiz | fettahoglu | Meslektaşların Soruları | 1 | 12-04-2009 21:57 |
Eski Hale İade ve Tahliye | Av. Zeynep TÜFEKÇİ | Meslektaşların Soruları | 0 | 15-08-2007 12:57 |
eski hale iade | mnokay | Meslektaşların Soruları | 1 | 30-04-2007 15:02 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |