|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
22-01-2008, 16:59 | #1 |
|
iş mahkemleri yargılama usulü
herkese merhaba. stajım şu an iş mahkemesinde ve hakim bir ödev verdi. konulardan birisi iş mahkemelerinde görülen yargılama usulü. iş mahkemeleri kanunu şifahi yargılama usulü uygulanacagını söylüyor ancak yine iş mahkemesinde görülen farklı davalarda farklı yargılama usulleri uygulanabiliyormuş. bir avukat arkadaşın söylediğinie göre iş mahkemelerinde görülen maddi-manevi tazminat davalarında şifahi yargılama usulü uygulanmazmış. ne kadar dogru bilemiyorum. araştırma yaptım ama pek bir şeye ulaşamadım. konuyla ilgili bilgilendirebilirseniz çok sevinirim.
|
22-01-2008, 18:06 | #2 |
|
T.C. YARGITAY
10.Hukuk Dairesi Esas: 2003/4075 Karar: 2003/4667 Karar Tarihi: 05.06.2003 ÖZET : Somut olayda davalı vekili zamanaşımı def'ini 30.10.2001 tarih ve 14:47 saatini taşıyan faks ile gönderdiği cevap dilekçesi ile yapmış olup davalıya da usulüne uygun olarak tebliğ edilen ilk oturum 30.10.2001 tarihli olup saati 09:35 dir. Davalı vekilinin zamanaşımı def'ini ilk oturumdan ve süresinden sonra yapmış olduğu anlaşılmakla mahkemece süresinde yapılmayan zamanaşımı itirazının reddi gerekir. (506 S. K. m 26) Dava: Davacı, işkazasında malül kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Özlem Hatiboğlu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Karar: Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli işgöremez duruma giren sigortalıya Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının davalı işverenden 506 Sayılı Kanunun 26.maddesi uyarınca tahsiline ilişkindir. Mahkemece davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açılmış olması nedeni ile reddine karar verilmiştir. İş mahkemesi sıfatı ile yapılan yargılamalar sözlü yargılama usulüne tabidir, sözlü yargılama usulünde def'i niteliğinde olan zamanaşımı itirazı ilk oturuma kadar en geç ilk oturumda yapılabilir. Somut olayda davalı vekili zamanaşımı def'ini 30.10.2001 tarih ve 14:47 saatini taşıyan faks ile gönderdiği cevap dilekçesi ile yapmış olup davalıya da usulüne uygun olarak tebliğ edilen ilk oturum 30.10.2001 tarihli olup saati 09:35 dir. Davalı vekilinin zamanaşımı def'ini ilk oturumdan ve süresinden sonra yapmış olduğu anlaşılmakla mahkemece süresinde yapılmayan zamanaşımı itirazının reddi ile işin esasına girilip toplanacak deliller uyarınca karar verilmesi gerekirken mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Sonuç: O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Sonuç:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.06.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları ************************************** |
22-01-2008, 18:14 | #3 |
|
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu Esas: 2005/21-66 Karar: 2005/93 Karar Tarihi: 23.02.2005 (…) … Sosyal Güvenlik Hukukuna ait davalar iş mahkemelerinde görülmekte olup yargılama usulü 5521 sayılı İş Mahkemeleri Yasası gereğince yürütülür. Yasanın 15. maddesinde " bu kanunda sarahat bulunmayan hallerde HUMK'nın hükümleri uygulanı" denmekte, 7. maddesinde yargılama usulünün şifahi usul olduğu yazılıdır. Buradan iş mahkemelerinde görülmekte olan bu tip davalar gerek yargılama usul ve esaslar gerekse nitelik ve sonuçları itibariyle genel mahkemelerde görülen eda davalarından farklılık arz etmektedir. Eda davalarında taraflara karşılıklı olarak bir işin yapılması, bir hakkın kullanılması veya malın, gayrimenkulün diğer tarafa verilmesi şeklinde edimler yüklediğinden artık bu sonuca rağmen ikinci kez aynı konuda aynı taraflarca aynı sebebe dayalı ikinci bir davanın açılarak hukuka güven açısından mevcut otoritenin sarsılması doğru bulunmayacaktır. Sosyal güvenlik hukukuna ait davalarda ise taraflardan birisi sigortalı gerçek kişi karşında ise idare ( devlet ) bulunmaktadır. Bu nedenle ilgi alanı kamusal olup otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir. (…) |
22-01-2008, 18:17 | #4 |
|
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu Esas: 2002/9-616 Karar: 2002/646 Karar Tarihi: 25.09.2002 ÖZET: Davalı başlangıçta duruşmaya katılmamış ve cevap vermemiş olmakla, davayı inkar etmiş kabul edilecektir. Buradan hareketle duruşmaya hangi aşamada katılmışsa (ıslah dilekçesinden sonraki aşamada dahi), dava dilekçesindeki olayları inkar etmiş sayıldığından bu kapsam içerisinde kalmak ve savunmanın genişletilmesi yasağı içinde kalmak koşuluyla delillerini bildirebilir ve bu amaca yönelik tanıklarının dinlenmesini isteyebilir. (1475 S. K. m. 7, 14, 17) (1086 S. K. m. 87, 213, 473) (5521 S. K. m. 7) (7201 S. K. m. 13) Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II. Fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip ... gereği görüşüldü: Dava, iş akdi feshedilen işçi tarafından açılan alacak davasından ibarettir. Davacı işçi 26.10.1996 ile 20.10.1999 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde bekçi olarak çalıştığını, iş akdinin haksız olarak feshedildiğini savlayarak, hak ettiği ihbar ve kıdem tazminatı ile alamadığı genel ve hafta tatili ücreti ve fazla mesai ücretlerinin toplam 350.000.000.TL. olarak tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen duruşmaya gelmediği gibi cevap dilekçesi de vermemiştir. Davacının yargılama aşamasında mahkemeye verdiği ve bilirkişi raporunun da yazılı alacak miktarını 2.034.519.416.TL. ye çıkaran ıslah dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı vekili; mahkemeye verdiği tarihsiz cevap dilekçesinde dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmediğini, davadan ıslah dilekçesinin tebliği üzerine haberdar olduklarını ileri sürdükten sonra davaya cevap olarak iş akdinin 1475 sayılı İş Yasasının 17. maddesine göre haklı olarak feshedildiğini, davacının aylık ücretinin iddia edilen kadar olmadığını ve brüt ücretin 114.000.000.TL. olduğunu, fazla çalışma ücretinin olmadığını savunup bu hususlara ilişkin yazılı delillerini ve tanık listesini ibraz etmiştir. Yerel mahkemenin, davalının bildirdiği delilleri dikkate almadan ve bu konuda olumlu-olumsuz bir karar vermeden arttırılan miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur. Yerel mahkeme ile Özel Daire arasında çıkan uyuşmazlık; ıslah dilekçesinin tebliğine kadar duruşmaya gelmeyip cevap vermeyen ve delil bildirmeyen davalının, bu aşamadan sonra delillerini ileri sürüp süremeyeceği noktasında toplanmaktadır. Hemen belirtelim ki, Usul Yasamızda daha önce var olan gıyap kurumu 3156 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile kaldırılmıştır. Bu değişikliğin amacı işlerin basitleştirilmesi ve hızlandırılmasıdır. Yapılan bu değişiklikten sonra usulüne uygun davet edilip yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir. Burada önemle üzerinde durulması gereken konu, başlangıçta duruşmaya gelmemesi nedeniyle delil bildirmeyen tarafın daha sonra duruşmaya katılması durumunda delil bildirip bildiremeyeceği ve bildirebileceği delilin kapsamı ne olduğudur. Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 213. maddesinin 3. fıkrası yargılamanın kötü niyetle uzatılmasını önlemek amacıyla; daha sonraki oturumlara gelen tarafın yokluklarında yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri ilkesini benimsemiştir. Ancak gelmediği oturumlar için mahkemece kabul edilebilir, geçerli bir özrü bulunduğu takdirde yokluklarında yapılan işlemlere itiraz hakkı saklı tutulduğu belirtilmiştir. Buna göre; 3156 sayılı Yasa ile HUMK'nun 213. maddesinde yapılan değişiklikle; süresinde cevap vermemiş olmakla davayı inkar etmiş sayılan davalının, dava dilekçesinde bildirilen olayların doğru olmadığını kanıtlamak için, yeni olaylar ileri sürmeden, savunmanın genişletilmesi yasağına "uymak ve inkar sınırları içinde kalmak koşuluyla, delil göstermesi engellenmiş değildir (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Basım, 2001, C.II, s.1851 vd.) Yaygınlık kazanmış Yargıtay görüşü bu yöndedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.01.1962 gün ve 1962/2-7 sayılı, Yargıtay H.G.K'nun 09.12.1965 gün 1965/423-702 sayılı, Yargıtay H.G.K.'nun 23.06.1993 gün ve 1993/1-389 Esas, 1993/47 K. Sayılı inançları). 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 87. maddesinin son cümlesinde açıklanan "müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez." hükmü Anayasa Mahkemesinin 20.07.1999 tarih ve 1999/1 Esas, 1993/33 K. sayılı ilamı ile iptal edilmiştir. Şu hale göre davacı dava ettiği miktarı mahkemeye vereceği bir dilekçe ile ve harcını ödemek koşuluyla arttırabilecektir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı; yalnızca dava konusunun ek bir davaya gerek kalmadan aynı dava içerisinde arttırılabilmesine olanak sağlamıştır. Bunun dışındaki maddelerde ve kanıtların ileri sürülme süre ve koşullarında bir değişik olmamıştır. Bu itibarla davalı başlangıçta duruşmaya katılmamış ve cevap vermemiş olmakla, davayı inkar etmiş kabul edilecektir. Buradan hareketle duruşmaya hangi aşamada katılmışsa (ıslah dilekçesinden sonraki aşamada dahi), dava dilekçesindeki olayları inkar etmiş sayıldığından bu kapsam içerisinde kalmak ve savunmanın genişletilmesi yasağı içinde kalmak koşuluyla delillerini bildirebilir ve bu amaca yönelik tanıklarının dinlenmesini isteyebilir. Bununla birlikte yargılama sırasında yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez. Hemen belirtelim ki, HUMK'nun m. 473 vd., 5521 sayılı İş Mahkemeleri Yasasının m. 7/ 1. c.1 gereğince, iş mahkemelerinde istisnalar dışında sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak sözlü yargılama usulünde hüküm bulunmayan hallerde yazılı yargılama usulü uygulanır. Bu itibarla bu davada sözlü yargılama usulünde bir hüküm bulunmadığından yazılı yargılamaya ilişkin yukarıda açıklanan hükümler uygulanacaktır. Bu bilgilerin ışığında somut olaya baktığımızda; hemen belirtelim ki, gerek dava dilekçesi, gerek ıslah dilekçesi "aynı adreste birlikte çalışan sekreter Berrin Tatlıcı" adına tebliğ edilmiş olup bu kişinin imzası alınmıştır. Yapılan bu tebligatların her ikisi de 7201 sayılı Tebligat Yasasının 13. maddesine göre usulüne uygun bir tebligattır. Bu durumda davalı ıslah dilekçesinin kendisine tebliğinden sonra duruşmaya katıldığından, açıklanan nedenlerle bu aşamaya kadar yapılan usulü işlemlere itiraz edemez. Ancak davayı inkar etmiş sayılacağından, bu kapsamda delillerini bildirip tanıklarının dinlenmesini isteyebilir. Mahkemece yapılacak iş; davanın inkarı ile sınırlı ve savunmanın genişletilmesi yasağı içerisinde kalmak koşuluyla davacı tarafından bildirilen delilleri toplayıp tanıkların dinlenmesinden sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. Açıklanan nedenlerle Özel Dairenin bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile. direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25.09.2002 gününde, oybirliği ile karar verildi. Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları ************************************** |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Avukatların dosya inceleme usulü ! | Av.Ergün Vardar | Hukuk Haberleri | 2 | 21-01-2011 23:30 |
yargılama giderleri | nizar | Meslektaşların Soruları | 6 | 18-12-2007 11:07 |
tazminat davasında usulü prosedür | av.ersen | Meslektaşların Soruları | 2 | 08-06-2007 11:01 |
Vasi Tayini usulü | barisugan | Meslektaşların Soruları | 6 | 17-01-2007 22:18 |
Yargılama Usulü Hk. | tarlak | Hukuk Soruları Arşivi | 4 | 19-09-2005 12:01 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |