|
Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için. |
Anket Sonucu: MOBESE Kameraları bizi mi gözetlemektedir? | |||
Evet bizi gözetlemektedir. Ancak sakıncası yok güvenlik için gerekli bir şey. | 221 | 43,68% | |
Hayır, sadece suç işleyenleri veya işleyecekleri gözetlemektedir. | 32 | 6,32% | |
Evet bizi de gözetlemektedir. Kendimi BBG evinde gibi hissediyorum. | 34 | 6,72% | |
Gözetlese de, benim için sakıncası yok. Çünkü kaygı duyacak davranışlarda bulunmuyorum. | 98 | 19,37% | |
Evet bizi gözetlemektedir. Birileri arşiv amaçlı ve kötüniyetle kullanabilir.Karşıyım | 71 | 14,03% | |
Evet . Ayrıca bu kişi hak ve özgürlüklerine bir saldırı sayılmalıdır. Hukuka aykırıdır. | 138 | 27,27% | |
Birden Fazla Seçenek İşaretlenebilen Anket. Oy Verenler: 506. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 94) | |||
|
16-03-2011, 19:03 | #211 | |||||||||||||||||||||||
|
Size kesinlikle katılıyorum. Bir de bize matematik bilmeden okonomi, maliye gibi dersler okuturlar. Nasıl bir anlamı varsa? Tüm hukukçuların şunu öğrenmesi gerekir: KANUN NE DİYORSA ODUR. YORUMLANMAZ. Doğada 100 tane elma olmadığını, bunu biz sepete koyduğumuzda spetin içinde 100 elma var dediğimizi bilmeyen bir insanın hukuku, ekonomiyi, maliyeyi yorumlama hakkı yoktur. İyi bir hukukçu, hukuk kuralının amacını yorumlamaz. Sorgulamaz. Bunlara bu işi öğretmek için matematik yetmez, analitik geometriyi de öğretmemiz gerekir. Bu şekilde grafik üzerinden inceleme/analiz yeteneğine kavuşurlar. Bence de Türk Hukuk Eğitim biçimlenmesinde ciddi bir reform oluşturacaktır. Sahi benim zamanımda bu tür gruplar yoktu. Hukuk fakülteleri hangi eğitim grubundan öğrenci alıyorlar? Saygılar. |
16-03-2011, 19:52 | #212 |
|
|
16-03-2011, 20:56 | #213 | |||||||||||||||||||
|
Mehmet Saim Bey, Eklediğiniz makale için teşekkür ediyorum. İlgiyle okudum ve hakikaten tefeyyüz ettim. Dil ve üslub olarak benim de şahsen benimsediğim ve zevk alarak kullandığım bir dille yazılmış olması ayrıca hoşuma gitti doğrusu. Böyle makale ve yazıları sıklıkla eklemenizi ve bizlerle paylaşmanızı rica edeceğim. Saygılarımla. |
16-03-2011, 23:39 | #214 |
|
211 numaralı mesajımda yaptığım alıntıda bir hata oluşmuş. Doğru anlaşılması içiç 207 ve 209 numaralı mesajların da okunması gerekir.
Özür dilerim. Saygılar. |
17-03-2011, 00:55 | #215 |
|
Neyse devam edelim:
Benim bir makina mühendisi bacanağım var. Geçenlerde tutturdu: Adamın biri gece yarısı evime giriyor. Ben O'nu öldürürsem ceza alır mıyım? -Yahu adamı niye öldürüyorsun? Kardeş ne istiyorsun diye bir sorsana. -Ben sorana kadar o bana saldırırsa? -Olurmu yahu belki adam izin isteyip tuvalete gidecektir? -Olmaz arkadaş sokakta kimse yok. Gitsin orda yapsın. Benim evime girmeye ne hakkı var. (Ev bahçeli bir mekan.) -Yahu arkadaş hukuk karşılıklı korunan çıkarları düzenler. Adamın biri sana yan baktı, veya sen öyle düşündün diye onu öldüremezsin. -Bu yan bakmaktan farklı bir şey. Adam gece vakti evime (bahçeye) giriyor. -Yahu madem farkettin ne istediğini sor. Belki adam kaçıp gidecek. -Kaçıp gitse de vururum. Kötü niyetli. -Olurmu öyle şey, adamın sana zarar verme şansı kalmadı. -O yarın ben uyurken yeniden gelir. Anayasa, kanunlar benim haklarımı koruma hakkımı tanıyor mu tanımıyor mu? -Yahu bu tanıma sana sınırsız yetki tanımaz. ... Devam eden bir tartışma. Gerçektir. önemli noktaları ifade edilmiştir. Tabi ben adama çıkarlar dengesinin nasıl açıklanması gerektiği konusunda matematik bilip bilmediğini sormadım. Sanırım matematik bilgisini sorsaydım büyük olasılıkla hidrolik sistemin sıkıştırma oranından, diferansiyelden falan sözederdi. Soramadım. Ben matematiği bilmiyorum. Sen ne kadar hukuk biliyorsun da benimle tartışıyorsun dedim. Ben borçlar okudum, ceza kanunu okudum, anayasa okudum vb. dedi. Anladım ki ben matematiği, hukuku bilmiyorum. Yapmam gereken gidip matematik öğrenmek. Bu nedenle de büromu devredip öğrenciliğe dönmeyi düşünüyorum. Matematikle ilgili bir yüksek okuldan mezun olursam hukukçuluk yapabilir miyim? bilgisi olan varsa aydınlatırsa sevinirim. Herkese saygılar. |
17-03-2011, 01:16 | #216 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Tartışılan konunun başlığı:
'Biri Bizi Gözetliyor' Tartışılan konunun içeriği: Kişiye anayasal düzen tarafından tanınmış temel bir hakkın güvenlik gerekçesi ile sınırlandırıp sınırlandırılamıyacağı. Şehirlerin işlek yerlerine konulan ve oradan geçen herkesi kayıt eden kameraların kişilerin temel haklarını ihlal edip etmedikleri. Geldiğimiz nokta: 1. belirli durumlarda, hukukla kanun arasında bir uçurum olabileceğini bilmeyen bir katılımcının hukukçulara ders vermesi. 2. Sayın Av.Mehmet Saim Dikici'nin Türk Hukuk'una büyük katkılarda bulunmuş olan değerli hoca Ord. Profesör Dr. E. Hirş'in 'Pratik Hukukta İlmi İspat ve Tefsir' adlı makalesinin linkini vermesi. Not: Benim görüşüme göre makale her hukukçunun okuması ve üzerinde kafa yorması gereken bir fikir demeti. Ama başka bir konu üzerindeki tartışmaya linkinin verilmesi hem tartışmayı başka yöne yönlendiriyor, hem de Sayın Hirş'in 'hukuk sohbetleri' alanında tartışılması gereken görüşleri gereken ilgiyi görmemiş oluyor. 3. Sayın Av.Ömer Güntay'ın söz konusu makale hakkındaki bir cümlesi tartışmayı konu başlığı olan 'Biri Bizi Gözetliyor'dan tamamen uzaklaştırarak konunun daha da dağılmasına yol açıyor. Söz konusu cümle:
Not: Sayın Hirş'in özellikle alttaki alıntıdaki kanunların dili konusundaki düşünceleri üzerinde tartışılmaya değer. Bu türden bir tartışma 1940 lardan şimdiye kadar kat ettiğimiz yolu bize göstereceünden önemlidir.
Konu nasıl olsa dağıldı, biraz da ben dağıtayım dedim! Saygılarımla |
17-03-2011, 02:26 | #217 |
|
Ben konunun dağıldığı kanısında değilim. Özellikle hocanın İsviçre, ... hakimlerine tanınan haklar Türk hakimlerine neden tanınmasın şeklindki lafını anımsatırım.
Saygılar |
17-03-2011, 08:31 | #218 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Gemici, Aslında verdiğim link konuyu dağıtmak için değil, toparlamak içindi. Çünkü Sayın Erdoğan ile Sayın Hızırhafiye arasındaki şu son tartışmada :
geçen bazı ifadeler, okuyanlar için kafa karışıklığı yaratabilir endişesi ile (bence tam yerinde) makaleyi ekledim. Sayın Erdoğan kinayeli bir dil ile bazı cümleler eklemişse de bu ifadeler özellikle hukukçu olmayan okurlar tarafından yanlış anlaşılabilir, gerçek sanılabilirdi. Bu makaleyi ayrı bir başlık altında da ekleyebilirdim ve bu son halde inanın ki makale bu kadar etkili olmaz, kimse de okumazdı. Saygılarımla, |
17-03-2011, 09:35 | #219 |
|
Sn.Gemici,
Konu dağılmış değildir. Mobese meselesi temel haklar, ulusal ve u.arası mevzuat açısından ele alınıp, yorumlanıp tartışılıyor. Makale hukuksal yorum kaidelerine ilişkindir. Konu, hukuk eğitimi, yorumu meselesine doğru, iki üye tarafından, benim kabul etmediğim bir şekilde şahsileşme riskiyle seyrediyor. Vaziyet bu. Mesela bu makaleden ben karşı tarafı ikna uğruna, gereksiz sertleşmemeyi ve abartmamayı (yeniden) öğrendim. Ben kendi zevk ve bilgi (osmanlıca) alanımdan bahsettim. Başkalarının bilmemesi benim için önem taşımaz. Ne ben özel zevkimden ve bilgimden ne başkası bilmediğinden kınanabilir. Hepimizin öğrenme süreci devam ediyor. Konunun, şahsileşmeye meyyal gidişatına Mehmet Saim Bey'in eklediği makale dindirici ve yeniden teorize edici etki yapmıştır. Bu nedenle ben görüşlerinize katılmayacağım; hakkaniyetli değil zira. Burada makaleyi eklerken bir mesajı Saim Bey bir mesajı da beğeni ve teşekkür olarak ben yazmışım!!! Bu mu konuyu dağıtmış oluyor. Bu bize çok görülemez; ölçülülüğe uygun bir yaklaşım değil bu. Sitede tartışma konu ve alanlarının sahibi yoktur. Ayrıca biz konuyu dağıtmak istemiş olamayız. Daha önceki mesajlara bakıldığında Saim Bey'in ve naçizane benim konuya nasıl katkı yaptığımız görülmektedir. Dolayısıyla tartışma konumuzun ne olduğunu biz biliyoruz; maça sonradan girmedik yani. Saygılarımla. NOT: Bu arada ihticac: delillendirme, delil gösterme, delille isbata çalışma demektir. |
17-03-2011, 16:33 | #220 |
|
Değerli katılımcılar,
Evet analitik düşünebilme yetisinin geliştirilmesinden bahsettim. Çünkü; Dünya düzenini sayısal düşünen mühendisler kurar ama o dünya sözel hukuk kuralları tarafından idare edilir. Eğer hukuk kurallarını koyan insanlar eşyanın doğasına hakim değilse koydukları kurallar da doğal olana mukavemetten zamanla aşınır. Bu yüzden de teori ile pratik arasında sürekli çelişkiler oluşur. Örneğin; barajlar, mühendislik eseridir. Baraja karşı çıkanlar ise bunu sadece sözlü olarak dile getirir. (dereler özgürdür, dereler bizimdir bizim kalacak, dereler gümbür gümbür …) ama barajın alternatifini sunamazlar. Çünkü öyle bir kabiliyetleri yok. Yani barajlara hayır derler ama evinizde musluğu çevirdiğinizde suyun nasıl akacağı ya da düğmeye basınca evinizin nasıl aydınlanacağıyla alakalı alternatif bir yaklaşım sunamazlar. Bu yüzden de arkalarına toplumsal desteği alamazlar.( Bknz: Konuyla alakalı anket sonucu.) O zaman şöyle diyelim; Mobese kameraları kaldırılsın, iş yeri güvenlik kameralarının sokak kaydı yapan dış mekan kameraları kaldırılsın, bankamatik kameralarının görüş açıları sadece bankamatiği gösterecek şekilde daraltılsın, cep telefonu yada daha farklı kayıt cihazlarıyla sokakta kayıt yapmak yasaklansın, fotoğraf çekimlerinde kendisinin de görüntülendiğinden şüphelenen kişiler arka planda kalmış olsalar bile özel hayatına müdahale edildiği gerekçesiyle kolluk gelene kadar kişilerin özgürlüğünü kısıtlayabilsin, hasbelkader evinin penceresinden sokak ortasında işlenen cinayeti cep telefonuna kaydeden birisinin kayıtları şüpheli aleyhine delil olarak kullanılamasın hatta kaydı yapan kişi aleyhine şüpheli tarafından özel hayatına müdahaleden dava açılabilsin. Ve tüm bunların denetimi içinde devlet tarafından binlerce güvenlik kuvveti istihdam edilip sokaklarda araçla ve yaya olarak kontrol yapılsın. Böylelikle hepimiz daha çok özgürleşelim! (Çünkü artık böyle bir teknoloji var. Ve istesekte istemesekte sivil vatandaş tarafından da kullanılmakta.) İşte bu yüzden 21 yüzyılda dünya artık sadece sözel düşünen hukukçuların koydukları kanunlarla tek kaynaktan idare edilemez hale geldi..bugün dünyaya baktığımızda telefon yasak, televizyon yasak o yasak bu yasak şeklinde idare edilmeye çalışılan ülkelerde eğer insanların kafasında yasak da olsa o nesnelerin kavramsal karşılığı varsa eninde sonunda yasaklar dirençle karşılaşıyor ve su yolunu buluyor. Evet günümüzde artık böyle bir teknoloji var. Sokakta sevgilimi öpecem, parkta serserilik yapacam diye bu teknolojiye direnmek yerine hukuki altyapısının oluşturulup kontrol edilebilirliliğinin artırılması için çaba sarf etmek daha mantıklı. |
18-03-2011, 21:41 | #221 | |||||||||||||||||||||||
|
Tüm saydıklarınız yetmiyormuş gibi, birde 'Atom Santralları' yasaklansın diye borazan çalmaya başladılar. Analitik düşünseler böyle saçma bir yasaklama çağrısı yapabilirler mi? Tabiat bile analitik düşünmüyor gördüğüm kadarı ile. Analitik düşünse 'Atom Santralını' kendi başına bela edip kurdun kuşun yok olmasına ve kendisinin zehirlenmesine yol açar mı? Tabiat analitik düşünse, analitik düşüncenin mahsulü santrallara dokunur mu? Analitik düşünme baraj yapıp tabiatın doğal yapısını değiştirmek midir? Dünyayı ve insanlığı yok edebilecek silahlar yapmak mıdır? Tüm uyarılara aldırmadan atom santralları yapan ve bu santralların dünyanın sonunu getirebileceğini düşünmekten aciz olan bilim ve politika frankenştaynları mı analitik düşünenler? Saygılarımla |
19-03-2011, 05:30 | #222 |
|
Biri Bizi Gözetliyor
Sn. Hızır Hafiye;
Olay matematik mantığından başladı. Sizce matematik nedir? Sizi zora sokmayayım. İlk tanımlamayı yapayaım. Böylece gereksiz birçok tartışmaya engel oabiliriz. Matematik insan zekasının ürettiği, doğal olmayan ve doğada bulunmayan bir hesaplaama yöntemidir. Doğada matematik yoktur. Her ağaç çiçeğinden bir veya iki elma verir (iki benim kavramım, ağacın değil) Hiçbbir elma ağacı kaç tane, kaç kilo elma vereceği ile ilgilenmez. O neslini devam ettirmek için elinden geldiğince fazla tohum üretmeye uğraşır. Siz matematiği kullanarak bu ağaç verimden düştü keselim dersiniz. Hukukçu bir dakiki, elma ağacının ömrü on beş yıldır. Bu ağaç 30 yaşında, bu anlamda anıtsaldır der. Böylece matematikten anlamadığını ortaya koyar. Sizce hukuk fakültesinde öğrenciye sadece kanun mu ezberletiliyor. Niye bu öğrenciler Roma hukuku, Hukuk tarihi okuyorlar? Kıyası vb. öğrenmeleri için değil mi? Yukarıda soduğumun yanıtını ben vereyim. Hukuk fakülteleri sosyalden almazlar öğrencilerini, matematik türkçeden alırlar. Benim zamanımda genel yetenekten alırlardı. Bunn anlamı nedir? Bu kapıdan girerken matematik mantığına sahip olacaksın demek değil midir? Matematik insan beyninin ürettiği güzel bir soyutlmadır. Dediğim gibi ağaçta 100 elma veya 100 kilo elma yoktur. Ağaçtaki elmaları toplayıp bir sepete koyarsınız 100 elma olur, tartıya koyarsanız 100 kilo olur. Kilo nedir? Belli metallerin birleştirilmesinden oluşan bir ölçü birimi. O da değişecekmiş. Isınma nedeni ile elementlerden birinin özgül ağırlığı değişmiş. Elma ağacının bunlardan haberi yok. Elma ağacı ilk 5 yıl meyve vermem, sonraki 10 yıl içinde meyve veririm. en geç 15. yılda beni keserler diye düşünmüş müdür? Sanmıyorum. Bir hukukçu gülhane parkında ceviz ağacı olmasa bile bir bahçede elma ağacı olmanın ne demek olduğunu düşünür. Hukuk da bir soyutlamadır. Toplumdaki kabullere veya yönlendirilme istemlerine göre konulmuş kuralları iafde eder. Sizce kıyas nasıl yapılır? Matematik bilmeden mi? Aslında biraz daha yazacağım bir şeyler daha vardı. Aritmetik geometri analizi yapmam gerektiği için vaz geçtim. Şimdilik matematikten anlamayan bir hukukçu olarak herkese iyi geceler diliyorum. Saygılar |
19-03-2011, 14:29 | #223 | |||||||||||||||||||||||
|
Öncelikle siz olayın teori tarafındasınız ben pratik tarafında. Eğer kamera denen teknoloji daha ortada yokken, devlet; bakalım vatandaşlarım sokakta ne yapar ne ederler diye bilim adamlarını toplayıp bana öyle bir alet icat edin ki sokakta millet napıyor oturduğum yerden göreyim deseydi Bilim adamları da yıllarca çalışıp kamera diye bir alet icat etmiş ve bu teknoloji sadece devlet tarafından kullanılıyor olsaydı (füze tank top gibi) mücadeleniz haklı olabilirdi.Ama gelişim bu şekilde olmamış. mobese denen sistem yokken kamera denen alet zaten yaygın olarak kullanılmaktaydı. O zaman şu sorularında cevaplanması lazım. mobese kameraları kişilik haklarını ihlal ediyorda hiç kimsenin elinden düşürmediği cep telefonu kameraları etmiyor mu? yine x şahsının parkta sevgilisini öperken mobese kamerası tarafından kaydedilmesi onun haklarına saldırıda aynı şekilde kaldırımda sevgilisini öpen y şahsının iş yeri güvenlik kamerası tarafından kaydedilmesi kişilik haklarına saldırı değil mi? Var olan tüm bu gerçeklerin önüne geçilip, eski haline getirme kimin eliyle nasıl olacak? Çünkü bu teknoloji olmasaydı bu olguda olmayacaktı. Farzedelim ki; şu an devlet tarafından sokaklarda üçüncü kişilerin kaydının yapılması yasaklansa ve uymayanlara da yaptırım uygulanacağı, bu yönde mobese kameraları dahil tüm sabit ve hareketli kamera ile sokaklarda rastgele kayıt yapılmasının yasaklandığı yönünde kanuni düzenleme yapılsa. Eğer bir yerde yasak varsa denetim de olmalı.Devlet bunun içinde 100 000 kişi istihdam edip, bu kişilere de kamerada ki görüntüleri inceleme, kayıtlarda ki kişileri sorma, suçüstü hallerde ise kameralara el koyma ve sahısları yakalama yetkisi verse. sonuç ne olur? Olayı somutlaştırmak için; Faraza ben sevgilimle taksim meydanda anıtın yanında sarılmış muhabbet ederken Japon turist anıt ve civarını kamera kaydına alıyor bende anayasal haklarını bilen uygar bir vatandaş olarak hemen yanına gidip hey dostum kamerayla böyle kafana göre kayıt yapamazsın burası Türkiye insanların anayasal hakları var ver şimdi bakayım kamerayı ne kaydettin deyip kayıtlarda kendimi de görünce 155 i arayıp taksim meydanında anayasal güvence altında olan özel hayatımın gizliliğine saldırı oldu şikayetçiyim deyip ekip talep etsem, gelen ekiple tam polis merkezine gitmek için arabaya binecekken de memur bey bir saniye şu ilerdeki Afrika kökenli şahısta sanırım görüntülerimi kaydetti ondanda şikayetçiyim bir koşu onu da getireyim desem bu işin sonu nereye varacak. Yada televizyonda sokak röportajlarını izlerken arka planda sevgilimle sarılmış giderken kendimi görsem özel hayatıma müdahele edildi diye savcılığa mı koşacağım, tüm bu kargaşanın önüne nasıl geçilecek? Ben size bunun sonunu söyleyeyim belki bilirsiniz kalabalık caddelerde ‘’abi bi çorba parası’’ diye dolaşan tipler vardır. İşte bu tipler siz kameranızla tamamen tarihi bir mekanı kayıt yaparken bile kameranızın önüne geçip daha sonrada bir çorba parası ver yoksa şikayetçi olurum diye yeni bir sektör oluştururlar. Eğer mobese kameralarıyla özel hayat ilişkisi tartışılacaksa öncelikle kamusal alanda özel hayatın sınırları nelerdir belirlenmelidir. saygılarımla. |
22-03-2011, 00:32 | #224 |
|
Bu nedenle bir hukukçu sepetteki 100 elmayı 100 elma olarak algılamaz. Heerbirinin tadının, kokusunun, renginin, ağırlığının ayrı oldğunu bilir. Bu nedenle hukukçu için 100 tane elma yoktur. Bir sepetin içinde 100 ayrı elma vardır. Aksi halde hukukçu önüne gelen bir yargılamada gruptakilere şöyle bir bakar bunlardan 10 da birini köşebeşındaki direklere asın, bir daha yapmazlar derdi. Sokaktaki adamın mantığı ve matematik bilgisi ile. Ama hukukçu herbirini tek tek ele alıt surumluluğunu belirler. Dediğim gibi hukukçu için 100 elma yoktur. 100 tane ayrı elma vardır.
Herhangi birisine 2X2 kaç eder diye sorsanız 4 der. Hukukçu hangi sisteme göre diye sorar. Bilgisayarınız takıldığında "mavi ekran" denilen hata oluştuğunda dikkaat edin, sadece 1 ve 0 rakamlarını görürsünüz. Bilgisayar 10 luk değil ikilik sistem kullanır. Bilgisayarın sisteminde 2 de yoktur, 4 de. Sonuç olarak hukukçular matematiğin mantığını bilmeden önüne gelen insanları bir sepetteki 100 elma olarak değerlendireceğine matematik bilmesinler, her elmanın ayrı olduğunuu bilsinler daha iyi. Saygılar. |
22-03-2011, 01:12 | #225 | |||||||||||||||||||||||
|
Eğer şu an devlet gücünü kullanmaya yetkili kişi olsaydınız, bu anayasal hakkın ihlalini önlemek için ne gibi icrai düzenlemeler yapardınız. Eğer somut örneklerle açıklarsanız daha anlaşılır olur.Diyelim ki devlet de hatasını anladı ama bunu nasıl düzelteceğini bilmiyor. Eğer akıl verirseniz belki onlarda büyük bir yükün altından kurtulmuş olur. Saygılarımla. |
22-03-2011, 02:36 | #226 |
|
Matematik
Bilmek isteyenlere matematik hukuk ilişkisi dersi verilir. Bilmek istemeyenlere karışmam.
Ziyapaşa'ya naziredir. Bu arada bir şey ekleyeyim. Hukuk ve matemantik matığının açıklamasına ve bir insanın özeline müdahale edilmesinin açıklanmasına yardımcı olacaktır. Geçenlerde hepimiz televizyonlardan izledik; Gazeteci Ahmet gözaltına alındı, evi arandı, evrakına el konuldu. Sonra savcı Nazlı hanımı çağırdı, notların arasında sizin falan gazeteci ile ilişkiniz olduğuna ilişkin bir not buldum. Bu nedenle çağırdım dedi. Nazlı hanım şikayetçi olacağım dedi. Nazlı hanım kimden şikayetçi olacak. Kendi düşüncesini defterine not eden (defteri özeldir ve bu düşüncesini bir yerde belirtmemiştir.) gazeteciden mi, bu özel notu yetkisi olmadığı halde okuyup Nazlı hanımın yüzüne söyleyen savcıdan mı, yoksa bunu tv karşısına çıkıp ilan eden kendisinden mi? Hukuk mantığı ne der? Matematik mantığı ne der? Hadi bakalım size bir pratik ders sorusu. Saygılar. |
22-03-2011, 13:48 | #227 | |||||||||||||||||||
|
İlginç bir soru. Hangi Anayasal hakkın ihlali? Ne gibi bir icrai düzenleme? Ben icrai düzenleme yapmam. Onu idare veya yasama organı yapar. Yasama organı olsam çıkan hükmün Anayasa'ya uygun olmasına dikkat ederdim. İdareci olsam çıkardığım yönetmelik veya yönergenin yasal mevzuata aykırı olmamasına dikkat ederdim. Konuyu somutlaştırırsanız daha rahat yanıt verebilirim. Saygılar. |
22-03-2011, 14:51 | #228 | |||||||||||||||||||||||
|
Kayseri'li ise; "Alıcı mıyım, satıcı mıyım?" diye sorar. |
22-03-2011, 15:31 | #229 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
--------------------------------------------------------------------------
------------------------------------------------------------------------------------------------------- saygılarımla. |
22-03-2011, 18:33 | #230 |
|
Sn. hızır hafiye;
Burada bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç yok. Sn gemici zaten düzenlemeyi ve bakış açısını anlatmış. Bu ülkede polis havaya ateş açar, iki gösterici ölür. Çünkü o sırada ölen göstericiler havada uçmaktadırlar. Bu ülkede polis hakkında yapılan şikayetlerden bir sonuç alınmaz. Çünkü hangi polisin yaptığı bilinmez. İşlemi yapan polis ayırdedici kıstaslardan yoksundur. Konu mobese den açıldı, siz hukukçuların matematik matığı olmadığını söylediniz. Matematik mantığını anlattık bu defa nasıl bir düzenleme getirilmesi gerekir dediniz. Anlatayım: Ben bir hukukuçu olarak insanların can güvenliğinin sağlanması için herkese silah ruhsatı verilmesini doğru bulmam. Bu yöndeki bir düzenlemeye karşı çıkarım. İsteyen zaten ruhsatsız silah alıyor ve kullanıyor gerekçesi benim için yeterli bir gerekçe değildir. Bir insanın can güvenliğini sağlayamadığı için ona silah verdiğini söyleyen devlet aynı zamanda can güvenliğini sağlama görevini yerine getirmekten aciz olduğunu beyan etmektedir. Can güvenliğinin sağlanmasının yolu herkese silah dağıtmak değil, hiç kimsenin silah taşımamasını sağlamaktır. Bu durumda park yeri kavgası nedeni ile insanlar birbirine ateş edemeyecektir. Yakınlarda görevli eleman varsa araya girip yumruklaşan insanları ayıracak, sorunu hukuk kuralları içinde çözmeye çalışacaktır. Tartışmada bir turistin bir anıtın fotoğrafını ya da videosunu çekerken o karenin içine girilebileceğinden söz etmişsiniz. Doğru o karenin içine girilebilir. Burada öncelikle turistin kastına bakmam gerekir. Turistin kastı sizi kaydetmekse bundan rahatsız olursanız yasal mercilere başvurarak bu kayıtları sildirebilir veya kendi izlerinizi kayıtlardan çıkarabilirsiniz. Peki mobese nin kastı nedir? Mobesenin kasdı anıtı veya sevgilisini kaydetmek değildir. Mobesenin kasdı oradan geçen herkesi izlemek ve kaydetmektir. Bunların ikisini nasıl aynı kefeye koyarsınız. Turiste dur kardeşim ben geçene kadar çekme karede yeralmak istemiyorum diyebilirsiniz ya da kardeş ben rahatsız oldum şu çektiğin karelere balkalım da onları silelim diyebilirsiniz. Bunu mobeseye diyebilir misiniz? Diyelim ki benim can güvenliğim tehlikede. Devlet ne yapmalıdır. Bana bir silah vererek al cangüvenliğini sağla mı demelidir? Ya da al sana 5 koruma bunlar senin büronda oturacak, evinde oturacak, hatta sen yatmadan önce yatak odanı arayacak sabaha kadar da kapıda bekleyecek, böylece can güvenliğin sağlanmış olacak mı demelidir. Bu kadar da olmaz dediğimde ne yapayım, ben koruma verdim istemedi, öldü mü demelidir? Ya da yok arkadaş bu ülkede hiç kimse ateşli silah taşıyamaz, ben taşınmasına engel olurum. sen rahatına bak. Ayrıca telefonunun 1 numaralı tuşuna bastığında memurum 1 dakika içinde orada olacaktır, merak etme mi demelidir? Sizce cangüvenliğim nasıl sağlanmalıdır? Tabii bu bir bakış açısı, insandan insana göre değişir. Ancak şunu ifade etmek isterim ki iddialarınızın aksine hukukçular çok iyi bir metematik mantığına sahiptir. Saygılar. |
23-03-2011, 16:14 | #231 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Erdoğan, Sizin ve Sayın Gemici’nin benim hukuk fakültelerinde matamatik dersi de okutulmalı sözüme gereğinden fazla içerlemeniz üzerine acaba yanlış bir şey yazıp saygısızlık mı yaptım diye internet üzerinden konuyla alakalı bir araştırma yaptığım da çok farklı forum siteleri de dahil olmak üzere aslında konunun türk hukuk sitesinde de http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=24838 adresinde ‘’Hukuk fakültesinde matematik dersi’’ başlığıyla Sayın efekankaptan tarafından 21-02-2008 günü tartışma konusu olarak açıldığını gördüm.Katılımcı görüşlerinden alıntılar yaptım. Eğer okursanız aslında insanlara hukuk fakültelerinde eğitim sistemi nasıl olmalı diye ahkam kesmeye kalkmadığımı en azından ortak aklın parçası olduğumu göreceksiniz.
|
24-03-2011, 03:39 | #232 |
|
Sn.hızır hafiye;
Seçtiğiniz yöntem son derece kötü bir yöntem. Ben size matematik mantığımı açıkladım. İsterseniz yineleyeyim: Matematik doğada yoktur. İnsan zekasının ürettiği bir soyutlamadır. Gerekçelerimi de tek tek açıkladım. Siz bana başka bir tartışmada hukukçuarın matematek eğitimi alması gerektiğini ifade den bir başlıktan söz etmişsiniz. Ben matematik mantığımı, hukuk mantığımı tek tek açıkladım. Siz de başkalarının arkasına sığınmadan bakış açınızı açıklayın, tartışmaya devam edelim. O insanlarla tartışmam gerekirse ben başlığa bakar ve tartışırım. Bu benim için ihtiyaç değil. Size şunu anımsatmak isterim: Bir kısım hukukçuların matematik mantığından yoksun olması ya da matematiği çok iyi bilmeleri tüm hukukçuların matematik mantığından yoksun olduğu anlamına gelmez. "Allah herkese istediği kadar verirmiş" biz ne yapalım. Ya da "allah ortalığa saçarmış, herkes istediğini alırmış" Neyse sözün özü; Derdim sizi kırmak değildi. Siz de başkalarını kırmamaya özen gösterin. Söylediğiniz başlığa bakacağım ama onların matematik bilmemesi veya iyi bilmeleri diğer hukukçuların matematik bilmediği anlamına gelmez. Saygılar. |
24-03-2011, 09:54 | #233 |
|
Matematik dersinin muhakeme yeteneğini artırdığı kesindir. Ancak hukuk fakültesine gelene kadar her öğrenci matematik dersini olması gereken kadar muhakkak almış olduğundan ve bu anlamda matematik katkısı temelinde gelişmesi gereken muhakeme yeteneğini de bence yeteri kadar artırmış olduğu düşünülmelidir. İleri düzeyde matematik derslerinin ise, bir hukukçuya faydadan çok zarar vereceği kanaatindeyim.
Matematik değil ama mutlaka "mantık" dersleri okutulmalıdır diye düşünüyorum. |
24-03-2011, 10:21 | #234 |
|
Devlet vatandaştan uzak durmalıdır. Devlet vatandaşın özel yaşamını (ister-istemez) öğrenecek kadar vatandaşa yaklaşmamalıdır. Buna karşın devlet suç işlenmesini önlemeli ve suçluların ensesinden inmemelidir. Bu denge kurulduğu ölçüde devlet başarılıdır.
Herkesi göz hapsine almakla suçun önlenmesi tam bir başarısızlıktır. (Bakınız: George Orwell – 1984) Bir adım sonrası herkesi hapse tıkmakla suçun önlenmesidir. İyi idare kendini belli etmeyen idaredir. Matematik formülleri aşağıda sunulmuştur: Başarı = suçlu ensesi – herkesin ensesi Başarısızlık= herkesin göz hapsi (göz hapsi<düz hapis) x (1984/2011) İyi idare = (1984 – 1984) = 0 Saygılarımla |
24-03-2011, 14:09 | #235 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın katılımcılar;
Benim üzerinde durduğum nokta , oh oh herkes kaydedilsin değil, bu teknoloji devlet tarafından üretilmedi ve sadece devlet tarafından kullanılmıyor. Örneğin, istiklal caddesi ile meşelik sokak kesişiminde mobese kamerası var . Kameranın hemen dibinde de İş Bankası var. Onun da caddeyi kaydeden güvenlik kamerası var. İnsanların elinde de kayıt cihazları (kamera, telefon) var. Kalabalık ve popüler bir cadde olduğundan profesyonel çekim yapan tv kameramanları da var. Şimdi sizin; iş bankasının önünde beklerken , mobese kamerası, İş Bankasının güvenlik kamerası, herhangi bir şahsın elindeki amatör kamera veya profesyonel çekim yapan tv kamerası tarafından haberiniz olmadan kayıt altına alınma ihtimaliniz var. Cevaplandırılması gereken sorular şunlar 1-Bunlardan hangisi özel hayatınıza müdahale etti? 2-Özel hayatın gizliliği anayasal güvence altın da olduğuna göre ve eğer sokaklarda özel hayat sayılacaksa devlet özel hayatınızı korumak adına şahısların ellerinde ki kameralarla ilgili ne gibi bir tasarrufta bulunmalı? 3-Benim İş Bankası aleyhine özel hayatıma müdahale etti diye dava açma hakkım var mı? 4-Sizin tv kameramanına görüntülerinizi sildirme yada karşı gelmesi durumunda kolluk gelene kadar kameramanı yakalama yetkiniz var mı? Veyahut kendinizi televizyonda gördüğünüzde yasal haklarınız nelerdir? 5-Yarın insanlar birbirini sokakta çekim yaparken; beni çektin, onu çektin, bizi çektin diye şikayet etmeye başladığında bunun önüne geçebilmek için planınız nedir? 6-Sokaklar da özel hayatın gizliliği adına her beni kaydettin diyene kameramdaki görüntüleri izlettirip onu çekmediğimi ispatlamak gibi bir sorumluluğum var mı? yada eğer çekmemişsem çektin diyen kişi hakkında ne gibi yasal prosedür izlemeliyim? 7-Ya da herkes istediğini kaydedebilir ama devlet kaydedemez mi? İstatistikler insanların haberi olmadan özel hayatına dair yayımlanan görüntülerin bir tanesinin bile devlet kaydı olmadığını söylüyor.
Sayın Konyalı önleyici hizmet yapan kolluk kuvvetleri için tam tersi kendini belli etmek işin temel esprisidir. Resmi üniformalı çalışmak, gece tepe lambasını yakmak, bazen düdük çalmak, yani ben buradayım demek suçu oluşmadan caydırıcılık yöntemiyle engellemek idarenin başarısıdır.
Saygılarımla… |
25-03-2011, 11:50 | #236 |
|
Sn hızır hafiye, isterseniz kavramları yerine koyarak tartışalım:
Bir masada otururken birisi sizden bir bardak su istediğinde ona bir bardak çamaşır suyu veya cam suyu vermezsiniz, ne istediğini kavrarsınız ve ona uygun davranarak çeşmeden veya damacanadan doldurduğunuz bir bardak içme suyu verirsiniz. Hiç bir hukuk fakültesinde öğrenciye kanun ezberletilmez. Her hoca ve öğrenci kanunların değişeceğini bilir. Hukuk fakültesinde öğrenciye kanun ezberletilmez. Hukuk MANTIĞI öğretilir. Ben serbest meslek mensubuyum. Devletten para almam. Devlete para öderim. Neden? Devlet bana güvenliğini, sağlığını karşılayacağım der. Bu nedenle de vergi alacağım der. Devlet bunları yapmayacaksa devlete vergi ödeyeceğime mafyaya haraç öderim veya bilime bir silah takarım. Bana daha ucuza gelir. Sn Konyalı'ya kızmışsınız. Ne demiş: devlet insanların üzerinden elini çekmeli dediş. Niye kızdınız? Ben devlete bana el koysun diye vergi ödemiyorum, benim güvenliğimi ve rahatımı sağlaması için vergi ödüyorum. Her vergi dairesinin kapısında ödediğiniz vergiler size yol, su elektrik olarak dönecektir yazar. Ben zaten bunların ücretini aylık gelen faturalarla ödüyorum. Hiçbir vergi dairesinin kapısında ödediğiniz vergiler size cezaevi, polis copu, gaz bambası olarak dönecektir diye yazmaz. Neden? Bunların faturasını kim ödüyor? Sn. Dikici'ye de kızmışsınız. Oradaki bir lafınız dikkatimi çekti. "Biri hakkında alınacak tedbirler diğerini de kapsamalı." Kesinlikle katılıyorum. Benden izinsiz fotoğrafımı çekiyor diye bir insanı şikayet ettiğimde polis ne yapacaktır? Ben falan gün 16-20 arası kızılayda olacağım mobeseleri kapatın ya da kayıt etmeyin desem ne yapacaktır. bu tartışama gereğinden fazla uzadı, artık yanıt vermeyeceğim. Tartışmada da çözülecek birşey kalmadı. Saygılar. |
06-04-2011, 10:15 | #237 |
|
Kıymetli meslektaşlarım,
Konu ile ilgili yazışmaların tümünü taradım, tartışmalarda ayrıntıya girmedim. Araştırma nedenim, "kamu kuruluşlarının halka açık olan bölümlerinde güvenlik kamerası kayıtlarının özel hayatın ihlali olup olmadığı" konusunda fikir sahibi olmaktı. ve tartışma konusu boyunca sadece 1-2 yerde geçen esas, bu meselenin temel çözümü olabilecektir,olmalıdır diye düşünüyorum: "kamu menfaatinin başladığı yerde, kişi özgürlüğü biter" yani sınır budur, üstün olan kamu menfaati ve konu itibariyle güvenliğidir. Aksini düşünürsek, dolaylı olarak şu çarpık düşünceyi de benimsemiş olacağız, yukarıdaki esasın tersi: "kişi özgürlüklerinin başladığı yerde, kamu yararı biter" Söz konusu kameralar sahte bile olsa ve bunu kimse bilmese, insanlar kendilerini güvende hissedecek ve en azından suça meyilli kimseler kendilerini frenleyeceklerdir. Amaç güvenliktir ve güvenlik olarak da kalmalıdır. Özel hayatın gizliliği zaten Anayasal güvence altındadır. Selamlar... |
06-04-2011, 15:28 | #238 | |||||||||||||||||||||||
|
Hepsine tamam da, bir şeyi unutmuşsunuz: Hak ve özgürlükler ancak yasa ile sınırlanabilir. Bu nedenle devlet kamerayı koymadan önce buna olanak sağlayacak yasayı koymalıdır. Bizde kamera bol da yasası yok. |
07-04-2011, 19:51 | #239 | |||||||||||||||||||
|
Sn Vural;
İlginiç bir bakış açısı: Bir hukukçu olarak
Bu lafa çok takıldım. Ne ilgisi var? Ne demek istediğinizi çok anlamadım. (Bu sizin değil benim kusurum.) Sizce devlet beni kontrol mu etmelidir? Güvenliğimi sağlayıp özgürlüğümü mü genişletmelidir? Kamu yararının içinde insanların özgürlüğünün genişletilmesi yok mudur, Kamu yararı sadece düzene uyan insanların yetiştirilmesi ile mi sağlanır? Saygılar |
07-04-2011, 20:41 | #240 | |||||||||||||||||||||||
|
Kamu yararı- kişi yararı konsu THS'de tartışıldı. Merak edenler için lınk:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=6040
Çağdaş hukuk anlayışına ters düşen bir düşünce "kamu menfaatinin başladığı yerde, kişi özgürlüğü biter" düşüncesi. Bir de 'kamu yararı' olarak adlandırılan muğlak mefhumun ne olduğuna kimin karar vereceğini bildirseniz, herhangi bir şifreye ve koda ihtiyaç duymadan, problemi çözdünüz demektir Sayın Av.Kerem VURAL. Kimin 'kamu yararı' söz konusu olan meşhur yarar? Kamu yararının ne olduğuna kim karar verecek? Var mı kamu yararını herhangi bir yasaya gerek kalmadan 'idare' tespit eder türünden bir kural? 'yani sınır budur, üstün olan kamu menfaati ve konu itibariyle güvenliğidir.' diye belirtiyorsunuz. Sınırın bu olduğunu hangi hukuk teorisi ve hangi yasa belirliyor? Kamu menfaatinin üstün olduğu düşüncenizin teorik kaynağı nedir? Çarpık düşünce olarak adlandırdığınız düşüncenin günümüz çağdaş batı demokrasilerinin vazgeçilmez bir prensibi olduğunu biliyor muydunuz. Yoksa çağdaş batı demokrasileri de mi çarpık sizin düşüncenize göre? Saygılarımla |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 2 (0 Site Üyesi ve 2 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Yaşamak Değil ,Bizi Bu Telaş Öldürecek.. | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 8 | 02-12-2007 02:15 |
Affet Bizi Heraklit! | Av. Bülent Sabri Akpunar | Hukuk Sohbetleri | 0 | 30-01-2003 15:27 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |