Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Nilgün'ün dizelerinden seçmeler...........

Yanıt
Konu Notu: 5 oy, 4,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 18-06-2007, 22:08   #181
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

Düş sokağı

--------------------------------------------------------------------------------

Düş sokağında rastladım onlara..
ayaklarında dikişi sökülmüş iskarpinler..
üstlerinde rengi solmuş elbiseler..
ellerinde elma şekerleri..
yüzlerinde bitmeyen tebessümler..

çamurlara bulanmıştı gelecekleri..
herşeyi binlerce adım geriden seyretmekle yetinen..
yaşama dair umutlarındaysa , güneş bile daha az ısıtır olmuştu delme çatma tek katlı ,ahşap evlerini.

Düş sokağında rastladım onlara ,..ellerinde kağıt mendiller..
yüzlerinde yorgun bir gülücük..
sanki asırların çizgileri..
bir sıcak oda..
yarından emin ılık bir sofra..
çok fazla da değildi hayattan bekledikleri..

Düş sokağında rastladım onlara..
ellerinden yaşlarından ağır boyacı sandığı..
onların deyimiyle
-ekmek teknesi-dedikleri..
yanaklarına süzülürken alın terleri..
o küçücük omuzlarına binen ağırlığın altında
ezilmişlerdi sanki..

Düş sokağında rastladım onlara..ellerinde tozbezleri..
nerede bir kavşak ..koşarak öte beri..
camları bir çırpıda siliveren ve avuçlarından ceplerine koyarken
kendilerine verilenleri..
farkında değillerdi hiçbiri..
o kavşak olmamalıydı şimdiki yerleri..

Yaşıtları güven içinde okul yoluna koşarken ..
onlar bu ateş sıcağın altında..
zamana inat..
yoğun trafiğin tam da ortasında..
hayatlaydı..ve bir dilim helal lokma.. tüm kavgaları..

Düş sokağında rastladım onlara..
kah başımızdan üç beş kuruşla savdığımız..
kah acıyarak..ya da öfkeyle baktığımız..

ÇOCUKLARDI HEPSİ..
BİZİM ÇOCUKLARIMIZ..



sevgiyle kalınız..
Old 18-06-2007, 22:20   #182
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

Bakma güldüğüme..,
mutlu sansınlar beni diye..
oysa sen bilirsin sensiz gülümseyemiyeceğimi..
nabzım atmıyor ..sanki damarlarımda kan akışı durmuş..
ve konuşup duran ben değilmişim sanki..
hissetmiyorum çevremde olup bitenleri..
********************************
********************************
Bakma güldüğüme..,
sessizliğe meydan okurcasına nefes alır yüreğim..
dokunur ellerim..
tad alır belki dilim..
OYSA sen iyi bilirsin..
sensiz hiçbirşeyin bana lezzetli gelemeyeceğini..
Bakma güldüğüme yaşamaya çalışıyorum işte..
bilirsin seni çok ama çok sevdiğimi..
ölürcesine..
Old 18-06-2007, 22:20   #183
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

Yalnızlığın rıhtımına demirledim bu öğlen yine..
içtiğim suya ..yıllar öncesinin gölgesi düştü..
çatalıma takıldı hoşçakal deyişin..
ve son lokmamdı cümlelerin..
Ben kimbilir böyle kaç gün sabahtan öğleye
bana merhaba deyişini özlemle bekleyeceğim..
nilgün
Old 18-06-2007, 22:24   #184
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

Bir güvercin kanatlarında umuda uçmaktır..aşk,
*****************************************
unutmamaktır sonsuz bir yamaçta nefes nefese çıkmaktır...
kimi zaman dev bir okyanusta, yorgun kulaçlarla, kıyısız sularda kaybolmak
kimi zamansa.. sahilde boğulmaktır.
aşk yüreğinin görebildiği her objede ..
yaprağın damarlarında..
papatyanın sarı tomurcuklarında..
tırtılın kelebek öncesi fotografında..
en kötüde bile bir şahaser aramayı öğrenebilmektir aşk..
ayırmamaktır güzelle çirkini..
zenginle fakiri..
hakir görmeden yerdeki sefil dilenciyi..
gülüşünle yüceltmektir yüreğinde..
aşk sonsuzluğun da bir sonu olmanın bilincidir..
birgün yokolacağız bu misafirhaneden..
birgün elvada diyerek bu görkemli diyardan..
aşk..aşk..
arkanda acı ile ağlayanlar bırakabilmektir..
kimse gülmemeli yokluğuna..kimse sevinmemeli
son yolculuğuna..
aşk sevmeyi başarabilmektir..
Old 18-06-2007, 22:25   #185
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

Ne anlamı var senin duymadığın bir şarkıyı dinlemenin..
sen değer vermezsen ..ve sen görmezsen yazdığım dizelerin ne anlamı var..
ne anlamı var .otobanda 180 le gitmenin..hiç denenmemişleri denemenin..ve hiç söylenmemişleri söylemenin
ne anlamı var..
sen görmeyince şiir olmayan bütün bu sözlerin..
sen görmeyince bestelenmemiş güftelerin..

yazdan kalma bu
nisan sabahında..
baharı yaşamanın ne anlamı var..
bırak boşver ..unut gitsin beni
bırak poyrazlarda kalayım..,
yalnızlığa alışkınım ben..
bırak..soğuklar hep öyle kalsın buralarda
bir harf bile yok satırlarda..söyle..söyle..sensiz yaşamanın ne anlamı var..
Old 18-06-2007, 22:26   #186
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

Gidişin olmasaydı eğer..,
özlemek de olmazdı seni böylesine..
Yokluğun olmasaydı eğer..,
varlığının değerini de hissedemezdim yüreğimde..

Ölümüne bir acı bu ,içimde yangın gibi ,yıkıp harabeye çeviren ..
alevden bulutlar kaplar ..dizelerimi..,
Gidişin olmasaydı eğer..,
gelişini böyle bekler miydim meraklı bekleyişlerde..

Varlığın gecelerde ,tamamlanmamış hecelerde..
ve hiç yaşanmamış düşlerde..

varlığın heryerde..beni duyuyor musun..
seni özlemek olmasaydı eğer..
bana gelişinin de anlamı olmazdı ..
Bursa'nın caddelerinde..
Old 21-06-2007, 16:41   #187
NİLGÜN SEYMEN

 
Kitap Değişemem ben seni...

Bursa semalarına yankılandıkça,

uçuşan kelebeklerin kanat sesleri,

bembeyaz duru bir tarih doğar Tophane sırtlarında,
burçlarında bin bir efsane,

kimbilir kaç cengaver kan döktü,
ne muhteşem aşklar yaşandı,
bu surların arasında...

Çakırhamam kavşağından bir yol sıyrılır,
ALTIPARMAĞA,

dev binaların arkasına saklanmışcasına,

ufacık derme çatma sokaklar,

kaldırımları yeni yağmur değmişcesin ıslak ve ışıltılı,

hummalı bir telaş var yollarda,

Bursa'da bir akşam saati,

yol boyunca akseder koşuştıran insanların,

birbirine karışan çığlık çığlığa sesleri,

Bursam,

Bursam,

değişemem ben,

hiçbir güzelliğe seni,

Yeşil caddesindeki gizemli camileri,

ıhlamur kokar avlularında türbesi,

Emirsulatan'a çıkar bu yolun iki durak ilerisi,

Bursam,

Bir zamanlar OSMANLININ ev sahibesi,

değişemem ben,

hiçbir güzelliğe seni...

Not=
BURSAMI anlatmak benim ne haddime, sadece ufacık bir fofograf karesiydi kalemimden damlayan...

sevgiler.

NİLGÜN ÇAKICI/BURSA
Old 22-06-2007, 08:50   #188
NİLGÜN SEYMEN

 
Kitap Mevsimlere düştü sesin...

Bazen,
puslu, soğuk
ve karanlık kış sabahında,
düşersin aklıma.
Yüreğimi bembeyaz bir kar kaplar,
başımda bere,boynumda leylak rengi atkıyla,
adımlarım sana giden yolları.
Ayaklarım kayar,
bazen düşerim baş aşağı,
kaldıranım da olmaz.
Kalırım öyle tökezlediğim yerde,
oracıkta,
acı içinde doğrulmaya çalışırım,
kendimle baş başa...

Beni anlıyor musun?

Bazen,
penceremden bakarım,
selamın söylenir telefon tellerinde,
kuşların fısıltılarında,
senden gelen,
yollar ötesi kanat çırpışlarda,
sayarım sana dair tüm merhabaları...

Bazen,
kimsenin duymayacağı kadar,
sessiz bir melodi olur, rüzgarın sesi,

bazen de yağmurun tınısı,
çınlar kulaklarımda,
sen dolarsın tüm yaşamımda.

Bazen,
içtiğim suda,
resmin düşer bardağa,
hasretin dolar odama.

En olmadık yer ve zamanda,
kah dinlediğim bir şarkı,
kah okuduğum kitabın sayfalarında.
Hiç ummadığım bir yolun,
tam kavşağında,
çıkıverirsin karşıma,
Bunu ne planlarım,
ne engellemek geçer aklımdan,
ama çoğu zaman işte,
çıkarsın yoluma.

Bazen
yorulurum,
bazen kurulurum varlığına.
En yok olduğum anlarda bile
resmin çizilir toprağa,
adın yazılır yaprakların damarlarına,
mevsimsiz mürdümler dolar, erik ağacına,
güller goncalar verir,
dut ağacı yana eğilir,
meyveleri, olmadan yere serilir,

Ne zaman sesin duyulsa,
bahar zannedilir burada,
mevsimler alabora,
dalında meyveler fora,
alt üst olur tüm doğa,

beni anlıyor musun?

2007/den esintiler.
-------------------
Nilgün Çakıcı/Bursa
Old 29-06-2007, 17:39   #189
NİLGÜN SEYMEN

 
Rahatsiz Hüzün uğradı yanıma, pusuya yattı hasretin yine uykularımda...

Gamzelerine düşer yıldız akışı simden ışıltıları,
karanlıklardan süzülen,
geldiği kadar sessizce uzaklaşan,
mutluluğun ayak izleridir bu sahte yansımalar,

hani benimdir diye elini uzatırsın da,
yaklaştıkça senden kaçan bir şeyler vardır ya,

adını tam olarak koyamazsın,
varken anlamazsın,
ama yokluğunda boşluklara tırmanırsın ya,

işte onun gibidir gölgelerde avunmaya çalışmak,

gecenin en orta yerinde,

bir telefon çalışında,

görülen bir düşün sabahında,

şaşkın ve ıssız uyanışlarında sevdanın,

bir kuşun kanat çırpınışlarına takılır umutlar,

bazen de denizin yosun kokularında Yenikapının,

Mısır çarşısının efsunlu tarçın kokularında harmanlanır,

balıkçı motorlerinin mozot kokusu yakarken,

yaz sıcağında boğazını,

işte böyle karmakarışık,

ve anlatması imkansız bir şeydir yıldızları toplamak,

HAZİRANIN bu hazin akşamında...


NİLGÜN ÇAKICI/BURSA.
Old 14-07-2007, 23:15   #190
NİLGÜN SEYMEN

 
Neşeli Çindene kızın ateşle dansı...

Kim demiş özgürlükler kısıtlı diye.

Öylesine sınırsız ve de net bir özgürlük ve insanca anlayış var ki,

Bursa'mda bunu bir kez daha teneffüs ettim bu sabah.

Yaysat bayine giderken, bir gurup çingene kız, yanlarında getirdikleri kasetçalardan yayılan son desibel nağmelerle caddenin kordon boyunda öylesine fütürsüzce dans ediyorlardı ki, yanlarında çay demleyerek
onları zevkle izleyen ROMEN komşuları da el çırparak eşlik ediyorlardı.

Kimse onlara ;
-Hadi oradan çekin gidin evlerinize nedir bu sokak ortasındaki göbek dansı demiyordu.
Kimse çıkıp da nedir bu mangalda çay sefası da demiyordu.
Biri çıkarak, aman kızım ellerindeki ziller hadi neyse de bari çıplak ayakla oynama,
görüntü çok ! (! buraya koyabileceğim bir kelime bulamadığım için sadece ünlem),demiyordu.

Ayrıca hiç kimse nedir bu gürültü kirliliği, nedir bu keyfiyet de dememekteydi.
Sanki sadece onlar vardı o anda ve orada.

Tipik bir çingene zevki ile bezeli kırmızıdan sarıya tüm yedi rengin sığdığı bol fırfırlı kısacık eteği savruldukça,

el çırpmalar da arttıkça artıyor ve şarkıya sözlü eşlik de belirginleşiyordu.

Hayret gelip geçen araç trafiğindeki akıcılıkda da bir duraksama da olmuyordu.

Çevre esnaf da sanki en olağan bir manzaraymış gibi olaya sade bir tevazu ile gülümsüyordu.

Bursa Haşim İşcan meydanına yakın bir mesire yeridir ve Bursanın nabzının attığı bir platformdur.

Ben ulaştığımız bu medeni hallerimizin lütfuna, oracıkta bir banka çökerek bu mısralarımı cep telefonuma alel acele

yazdım.

Nilgün'ce...

Umarım o anımın efsunlu nabzını hissettirebilirim sizlere...


İşte Haşim İşcandaki medeniyetin ve sınırsız Çingene özgürlüğünün tutkulu ATEŞ DANSInın dizeleri...


Çingene kızın dansı.

Bir ateş vardı meydanda,

kızıl alevler gökyüzünü sarmış,

sanki bayram yapıyordu semada gizlenen yıldızlar.

Ateşin etrafında coşkulu dev bir halka,

AYİN GİBİYDİ o anki yüzlerde,

huzurun yaydığı yedi renk dalga.

Sarı elbisesinin inecik beline sardığı,

bembeyaz kuşağı ile,

harkulade bir kırçiçeği gibiydi,

hatta dalında görkemli bir papatya...

Öyle orada,

kendiliğinden, usulca ayağa kalkarak,

yavaşça dönmeye başladı.

Beline inen, kumral ve gür saçları,

elindeki zillere her dokunduğunda,

yıldızlara çarpıyordu sanki,

kıvrak oynayışları.

Gözleri koyu kahverengi,

sanki iri ceviz taneleri gibiydi.

Bakışları, adımları ile aynı tempoda,

zillerini her çalışında,

alevler çıkıyordu,

tılsımlı notalardan,

Dilinde eski bir Romen şarkısı,

görmüyordu dünyası sadece raksıydı o anda.

Mutluydu göçebe hayatında,

güzel çingene kızı.

Yemyeşil çimenlerde ahenkle dönerken çıplak ayakları,

titriyordu sanki zemin,

her bastığında.

Bu; çingene kızın ,

ateşle dansıydı,

özgürlükler coğrafyasında...


Nilgün Çakıcı/Bursa

14 temmuz 2007/23.49
Old 09-08-2007, 19:17   #191
NİLGÜN SEYMEN

 
Kitap

Bu gün 9ağustos,


Ölüm yıldönümünde babam için birkaç cümle yazmak geldi yüreğimden.

Tüm babasını yitirmiş hukuk sitesi dostlarına gitsin bu dizelerim...

BABAM BENİM,

Sen benim yaşam çizgimin en başında,

güneşin bakışlarıma yansıdığı o ilk soluğumda,

yanıbaşımda,

çelik bir zırh gibiydin etrafımda,

daima,

doğrularınla,

yanlışlarımı kesen keskin bakışlarında,

sert ve otoriter ses tonunda,

sıcacık ve gizliden gizliye ılık

ve şefkatli bir kanatla

sarıp sarmalardın güçlü kollarınla.


ÖLÜM SANA HİÇ YAKIŞMADI BABACIĞIM,

Öylesine canlı ve hayat doluyken,

kollarında serumlar,

hastahanenin ilaç kokan nöroloji adasında,

yatmalar cansız boylu boyunca,

tükenmiş ve pes etmiş bakışlar,

hiç yakışmadı,

DAYAN ASLA YIKILMAK YOK diyen adama,

hiç yakışmadı...



Senin yokluğunu hala kabullenemedim,

odanda gölgen dolaşıyormuşcasına,

sensizliğinin ağrısı var soluğumda.

Neredesin babam,

senden ne bir ses var,

ne iz bakışlarından,

şu cansız resimlerden yansımalardan başka,

senden bana kalan hiçbir şey yok yanıbaşımda,

özlüyorum sevgili dostum seni,

sırdaşım,

can yoldaşım,

arkadaşım,

beni sırtımı sıvazlayarak cesaretlendirdiğin o akşam sofralarını ,

özledim bak,

kahveni eline verdiğim,

hadi bana da bir fal bak diyerek gülümseyişlerimizi,

mangal sefalarında,

bitimsiz muhabbetlerimizi,

Bursada bütün plakçıları talan ederek bana,

ROUSSOS'un plağını hediye ettiğin o günleri,

seni,
seni,
seni,

çok özledim babacığım,

şimdi kimbilir bizsiz,

nerelerdesin?

ne hallerdesin?

BİLESİN

Ben seni çok özledim...


NİLGÜN ÇAKICI/ BURSA

9 ağustos 2007/20.11
Old 10-08-2007, 15:35   #192
NİLGÜN SEYMEN

 
Kitap Salkımında dokunulmamış üzüm taneleri gibidir seni sevmek...

Sanki asırlar oldu sevdiğim,
sana sensizliğimi,
sana sessizliğimi,
sana eksikliğimi

yazmayalı,
böyle deli dolu mısralarda
sana ulaşmayalı
sanki asırlar oldu.

Sanki asırlar oldu sevdiğim,
saçaklarıma ışıl ışıl,
yıldız bakışların yansımayalı,
zilim çalınmayalı,
hercai kalp atışlarında,
kapıya koşmayalı
takvim yapraklarından adın kopmayalı,
sanki asırlar oldu.

Sanki asırlar oldu sevdiğim,
kalemimin ucundan yokluğun damlamayalı,
kokun hasretle rüzgara karışmayalı,
perdemde savrulmayalı,
çılgın fırtınalarda
alabora olmayalı,
sanki asırlar oldu.

Sanki asırlar oldu sevdiğim,
sanki bu ilk şiirim,
ve sanki son nefesimde karaladığım dizelerim,
ilklerin ilki,
ve en son denecek kadar da sayfaların en sonuncusu,
Hatırlar mısın sevdiğim,
ne güçlü bir limandı o,
fırtınalardan savrulduğumuzda saklandığımız ve
birbirimize sığındığımız,
deli dolu mısralarda
burçların temelinden sarsıldığı o esintiyi,
hatırlar mısın,şiirin semalarında?
Ne hoş bir buluşmadır o,
kelimelerin tükendiği sonsuzlukta,
doğanın şehadeti altında,
rüzgarla fırtınaların şerh koyduğu o,
yüceler yücesi dakikalarda,
sanki asırlar oldu,
gök kubbeye bakarak seni aramayalı...

Sanki asırlar oldu sevdiğim,
sesini duymayalı,
sana yazmayalı,
sana ulaşmayalı...
gecenin derin bir vaktinde,
uykusuzluğumun karanlıklarla cenk ettiği bir anda,
sarılarak kalem kağıda,
yokluğuna sarınarak,
mısralara sığınarak,
sana dair böyle sere serpe yazmayalı,
sanki asırlar oldu...

Sanki asırlar oldu sevdiğim,
önümüzdeki bu başı sonu belirsiz,
çıkışı olmayan karanlık tünelde,
ağır ağır yol alırken,
kara pis paslı raylarında yürüyen,
ufacık, ve de rengarenk vagonlar gibiydik biz sevdiğim,
hayatın akslarında,
ve aydınlığı görmeyeli,
kör karanlıklarda,
sanki asırlar oldu...

Sanki asırlar oldu sevdiğim,
sağnak yağmurdan kaçarak,
sevdana saklanmış bir halde,
koşmaktan yorulmuş,
ılık sessiz ve sakin bir sığınağa kavuşmuş,
yolunu kaybetmiş bir yolcu gibiyim varlığında.
Sensiz olmama rağmen her zaman olduğu gibi,
kalabalıklarda tek başıma,
olsun yine de nefesin sanki yanıbaşımda.

Sanki asırlar oldu sevdiğm,
kahrolası dünyamda,
gözlerinin rengi düşmeyeli avizemin şavkına,
yastığımda gözyaşım,
tenimde yanışım olmayalı sanki asırlar oldu.

Yorganımda özlemin,
gözkapaklarımda hâla daha,
bıraktığın son konuşmamızdaki günün derin izleri,
Düşlerimde ben geldim bak! demeyeli,
Sanki asırlar oldu.

Sanki asırlar oldu sevdiğim,
sen dolu dizelerimde,
gülüşün bembeyaz sayfalara düşmeyeli,
asma dallarında üzüm taneleriydi,
bana seslenişinin lezzeti,
sesin yüreğime düşmeyeli ,
sanki asırlar oldu.

Sanki asırlar oldu sevdiğim,
çayımın deminde,
burcu burcu soframa gelmeyeli,
sadce iki kişilik bir dünyada,
seninle kurduğumuz dev hamakta sallanmayalı,
yıldızları toplayarak saçlarıma takmayalı,
ve güneşi çekmecemde saklamayalı,
iklimler olabildiğince alabora,
mevsimsiz çöl sıcaklarının kavurduğu,
yaz ortasında kar yağarak,
ayazların savuduğu,
o şaşkın sabahlarda uyanmadığım,
sanki asırlar oldu.

Sanki asırlar oldu sevdiğim,
senin için böyle hoyrat dizelerde haykırmadığım,
çığlık çığlığa bak isyanlarım kalemimin ucunda,
hakimiyetini kaybetti beynimin içinde düşüncelerim,
kendime söz geçiremiyorum,
baş ucumda kabus dolu uykusuzluklarım,
ne seninle ne sensiz,
uçsuz bucaksız bir yolun,
ne başında ne bitiminde,
böyle serseri adımların ayak seslerinde,
sensizim,
beni anlıyor musun sevdiğim.

Sanki asırlar oldu,
zamanın bir yerinde,
saat kaç?
ne farkeder ki,
kah gecenin en ortası,
kah sabahın seheri,
ne farkeder,
sensizliğin en dayanılmaz hali işte,
gel de uyu uyuyabilirsen,
gecenin üçte biri gözbebeklerimde sen varken güzelim,

seni sevmek var ya,

asma dallarına üzüm taneleri gibi,
ne uzanıp koparabildiğim,
ne tadına doyabildiğim,
SANKİ,

YAŞAMAK VE yeniden doğmak GİBİ,
taze ve olabildiğince diri...

NİLGÜN ÇAKICI
Old 11-08-2007, 19:10   #193
NİLGÜN SEYMEN

 
Kitap Başaramazsın sensizliği benim kadar...

Ne kadar seversen sev,

benim kadar sevemezsin.

benim seni sevdiğim kadar,

için yanmaz,

sensiz dakikalarda,

benim kadar derin ve karanlık,

ve umutsuzca,

boşluklara düşemezsin.

Ne kadar özlersen özle,

benim kadar kancasını takamaz öksesi gecenin ısısz karanlıklarına,

yalnızlığın acısında.



yokluğumda kahredemezsin,

şiir yazamazsın benim kadar uzun ve sonu olmayan,

harflerin tezgahında,

dokuduğum kadar mahir ve ustaca...

Ne kadar gidersen git,

umut bahçelerine,

benim kadar gidemezsin,

gülleri deremezsin,

dikeni canını yaksa da,

o nadide kokusunu hissedemezsin.

Ne kadar korkarsan kork,

benim kadar ürpermez yüreğin,

telefonlar sustuğunda,

zaman durduğunda,

bitti mi sancısıyla,

aç ve susuz kalamazsın.

Ne kadar seversen sev,

bana yetişemezsin,

anlıyor musun?

11 ağustos 2007/20.10
Old 28-08-2007, 13:16   #194
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

NE ZAMAN...

Ne zaman aç bir martı görsem,

denize yakın kanatları,

başı suda,

dalgalarla boğuşan cılız bedeninde,

hayatta kalmanın savaşında,

kendimi hatırlarım,

sana olan hasretim,

o martının açlığı kadar,

haşin ve hoyratçadır sevdiğim.

NE ZAMAN,

uğultulu bir fırtına savursa perdemi camımda,

duvarlara aksetse rüzgarın semadaki dansı,

soğusa tüm toprağın demi,

sensizliğin poyrazında,

kendimi hatırlarım,

ve çaresizliğimi,

yalnızlığın gece yarılarında...

NE ZAMAN,

uçmaktan yorgun,

dalında küçük bir serçe bulsam,


titreyen ufacuk yüreği avuçlarımda,

hayatta kalmaktan pes etmiş,

mücadeleden vaz geçmiş,

ama yine de sessizce kalbi atan,

bana benzetirim o ölüme yakın,

ve ürkek pes edişleri.

Ne zaman saatin sesi salonda yankılansa,

seni hatırlarım,

sensizliğimin her dakikasına,

mayın gibi döşenir yokluğun,

zamanın ulu orta devranında,

bensiz çekip giden ömrümün,

en fütürsüzce en alaycı ve kendinden en

emin akışında...

Nilgün.

NOT=



Hiç dokunmadan en orjinal hali ile sizlere yolluyorum dostlar.

Varsın bu mısralar da bu hali ile kalsın.

Sevgiler.
Old 19-09-2007, 08:01   #195
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

Küçücük bir düş için,
yıllar öncesinden kalan,
Güzelyalı sahillerinde,
boyası dökülmüş eski ahşap bir sandalla,
kürek çektiğimiz babamla,
o yakıcı temmuz akşamlarında,
nasıl da keyif alırdık her olta attığımızda..
Sabahları burcu burcu çay kokan oturma odamızda,
hazır kahvaltıya güle oynaya oturduğumuz o EYLÜL sabahlarında,
nasıl muhteşem bir dem vardı bardağımın her yudumunda,
ablamla kartopu oynadığımız okul yollarında,nasıl da üşürdük Şubat ayazında,
artık ne sen varsın sevgili babam,
ne güzel görünüyor ağustoslar bana,
ne hazır kahvaltı sofraları var,
ne şubatlar eskisi gibi üşütmüyor tenimi,
ben o günleri özlüyorum,
o gülüşleri ve de akşam çayındaki üzümlü kurabiyelerin gevrek lezzetini...
Hiçbiri yok,hiçbiri,
özlüyorum çocukluk günlerimi...
Old 07-10-2007, 11:25   #196
NİLGÜN SEYMEN

 
Kitap Yine sen misin ulu ağaç...

Yüreğimde yeşeren bir fidandın,
dalları taze budak,
alel acele hayata tutunan,

git gide boy verdin beynimin damarlarında,

yeşile boyandı yapraklarında tüm umutlarım,

kâh bahar oldun pembelere dolanan,
kâh karakış,

ayazımda soğuyan,

Can evinde esir oldum,

yalnızlığını kuşandım,
hare hare sardı beni her mısran,

Gözyaşlarımdı seni böyle doğrultan,
ufacık bir fidanken ellerimle ektiğim,
şimdi bak engelleyemediğim ulu bir ağaç oldun,

dalları ruhumun saçaklarını saran,

Bak şimdi ağlayamıyorum da,
gülmekse bana çok uzak bir ihtimal,
sadece bana senden kalan şu dallar var,

köklerin var sadce beni hayata bağlayan...

Ne acı çekiyorum artık yokluğunda,
ne sevinç var suskunluğunda
sadece meyvesiz bir ağacın,
derin ağırlığında,
git gide sarsılıyorum,
dengelerimi alt üst eden bu yaşamda,
bana senden kalan,
sadece,
işte tam da şu aylarda,

odama serpilen sararmış,

yaprakların var,

ne meyve verir ulu ağaç,
ne köklerini çekip gidebilir,

bilirim ki o olmazsa kaybolur biterim,
Uykusuzluğumda bile,
nereye dönersem döneyim,
omuzlarımda bu ulu ağacın,
gövdesini hissederim...
Old 22-10-2007, 10:48   #197
NİLGÜN SEYMEN

 
Önemli Seni sevmeyi çok seviyorum ben...

SANA DAİR DUYGULARLA, BİR GÜZ İTRAFI...


Seni sevmeyi seviyorum ben,

bulutlarda alaca karanlığında gün doğumlarının,

gün ha doğdu ha doğacak,

sabahın ilk ışıklarında,

sana sanki biraz daha uzansam,

dokunacağım,

işte ben,

sana dokunamamayı seviyorum,

böylesine uzaktan uzağa,


ama delicesine ve de tutkulu...

Seni sevmeyi seviyorum ben,

telefonun tuşlarında sesini aramayı,

kökleri başka bir toprağa ait olan,

bir ağacın kolu kanadı olmayı istemek gibi,

ya da dev bir alüvyonun tüm fırtınalı savruluşlarında,

dibe dalarak,

gökyüzüne harmanlanmak arasında,

zirve ile zemin arasındaki,

umutsuz med cezirleri seviyorum ben,

sinsice ve de hummalı,

ama yine de içinde sen olduğunda,

herşey,

ayrıcalıklı ve de olabildiğince farklı,

ben,
ben,
ben,

seni sevmeyi ÇOK AMA ÇOK seviyorum...


******N İ L G Ü N******

22.10.2007/11.23
Old 06-11-2007, 10:09   #198
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

Yağmur,
süzülürken saçlarımdan,
nedense anlamını kestiremediğim,
farklı bir pus var,
bu sabah Bursamda.

Bulutlar karanlık,
güneşse ısıtmıyor odamı,
sevda dizeleri de düşmüyor,
masamdaki kağıda...

Yas var sanki,
karanlıklara bürünmüş sokağımda,
çatılardan yağmur değil,
sağnaktan boşanırcasına,
hasretin akar...

Soğuk,
ayaza yakın bir soğuk,
ve hatta
kar var ULUDAĞ'ın yamaçlarında,
aynı yüreğime düşen aysberk gibi,
buzdan satırlar mısralarımda.

İliklerie kadar üşüyorum sensiz,
bak ellerim titriyor yazarken,
sana dair,
senin olan dizelerimi,

Sensiz,
telafisi imkansız bir hüzün var sokağımda,
şarkılar susmuş,
tüm notalar bestelerde sanki alabora,
tüm orkestralarda yanlış çalınıyor şarkılar,

sensiz herşey ama herşey,
gözümde bir başka yarım,

nerdesin canım,
sensiz,
yağmur var bu sabah yine mısralarımda...
Old 08-11-2007, 09:46   #199
NİLGÜN SEYMEN

 
Mesaj KASIM ve sensizliğin poyrazlarındayım ben yine...

Sevdamdan vazgeçmek zor,
kasımın bu dondurucu poyrazında,
sokağımda sanki,
ıslık çalıyor rüzgar,
ağaçlar çıplak,
yeşil elbiselerini soyunmuş,
bahara hazırlık var sanki toprağında,
hummalı bir değişim doğada,
ya da bu sabah,
herşey sütliman da,
bana öyle görünüyor yaşadığım dünya...
Sevdamdan vazgeçmek zor,
zor bu yükle yaşamak,
güneşin doğmadığı,
soğuk,
karanlık bir sokağın,
muhteşem görüntülü bir evinin,
herhangi odasında,
hayatta kalmaya çalışmanın
ne kadar zor olduğunu bilir misin,
işte ben,
bu kasım sabahında,
takvimlerde herhangi bir perşembe,
her zamanki gibi,aydınlığa ve huzura geçit vermeyen,
bütün perşembelerin herhangi birindeyim yine,
sessizliğin pençesinde,
yenik düşerek kimsesizliğime...
Sevdamdan vaz geçmek zor,
ekmek gibisin bana,
içtiğim su
ya da soluduğum hava,
bu kasım sabahında,
sanki tüm dünya susmuş,
sadece rüzgarın valsi var camımda,
ayaza yakın soğuklar vız gelir inan bana,
en çok yüreğimi soğutan,
yokluğundur sevdam,
zor,
çok zor senden vaz geçmek,
çok zor sensizliğe meydan okumak,
bildiğin için sensiz olmayacağımı.
Bu kadar mağrur
ve her zaman olduğu gibi
kendinden olabildiğince emin,
bana olan yaklaşımın...
Old 15-11-2007, 10:33   #200
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

Kardelen çiçeği gibisin bana,
öylesine ve
kendiliğinden açan.
Sessizce başımı yasladığım,
her canım yandığında...

En hoyrat rüzgarlarda bile,
köklerin kopmaz toprağından,
usanmazsın,
savrulup uçuşsa da da dalların
bir o yana bir bu yana...
Ne açmaktan vazgeçersin,
ne solarsın,
bırakmamak için beni,
yalnızlığın kıyılarında.

KARDELENİM BENİM,
bembeyaz,
her dokunduğunda kokun,
titrer yüreğim.

Her zaman yanımdasın,
sevdanın en sarp yamaçlarında,
bütün kirli poyrazlardan uzak,
bütün hırçın lodoslardan arınmış sükunetinle,
bütün açmış çiçeklerin en beyazlığında,
takmak istiyorum seni,
mısralarımın en ince satırlarına,

Kardelen çiçeği gibisin bana,
vazgeçemediğim,
yokluğunu hissettiğim,
sensiz başlayan sabahlarımın buz kesen soğuğunda,
yüreğimde açan,
aydınlığımsın.


Old 17-11-2007, 15:47   #201
NİLGÜN SEYMEN

 
Kitap Köşe başından FLU KADIN fotografları...

Yolumuza çıkar gözümüze ister istemez takılır yaşamlarını idame ettirmek için tek seçenek olarak BEDENLERİNİ BEDEL OLARAK sunmaya rıza göstermiş kadın fotografları!
Acaba ne hissederler diye sordum kendime, şiir diliyle onları anlatmak geçti içimden.
Köşe başından FLU KADIN fotografları...

BAKTI ARDINDAN UZUNCA VE KESKİN BAKIŞLARLA,
BEDENİNİN BEDELİNİ,
YÜREĞİYLE DEĞİL CÜZDANIYLA ÖDEYEN ADAMIN ARKASINDAN USULCA...

Köşe başında,
ıssız ve korumasız,
bedeninin örselendiği bu kaldırımlarda,
saçaklardan sicim gibi süzülen yağmur damlalarının altında
BİR KADIN uzattı elini,
karşısındaki yüzü görünmeyen adama.
Belli belirsiz duyulan sessizliğiyle,
merhaba dedi,
tüm silikliğiyle.Çıkarken,
üçüncü sınıf bir otel odasının merdivenlerini,
aynı yaşadığı hayat kadar kaygan ve de kirli kademelerini,
gözyaşlarının köpüğünde yıkandı pişmanlıkları ve çaresizliği.

Arındı sanki her basamakta,
ruhundan akan feryat dolu ümitsizliği,
arındı tüm karanlıklardan,
arındı tüm kahırlardan...
Geceye soyundu,
akşamdan kalan bu günün son dakikalarında,tanımadığı,
ve kimbilir bir daha hiç karşılaşmayacağı bu bedenin soğunda,
kayboldu sabaha kadar,
soyundu gözlerini sımsıkı kapatarak,
görmemek için bedeninde tırmanan soluk ve dokunuşları.
Soyundu sabah kadar,
olanca utancı,
duvardaki saatin vuruşlarına karıştı
ve de yalnızlığına sığınarak,
genzine dolan bu alkol kokusunu duymazdan gelerek
gün ağarıncaya kadar dayandı.
Tenine değen hoyrat bir dokunuşla uyandı,kalk giyin diyordu,
gece tüm zerafetiyle yanına uzanan adam:
-Hadi gitme zamanı!
Olanca heybeti ve azameti ile,
kendisine sahip olan,
ve şu an,
kulakları çınlatan bir uğultuyla,
kaçtığı gün doğumlarını kulağına haykırıyordu sanki.

Sanki sabah olmamış da,sanki yeni doğmuş,saf bir bebek edasıyla doğruldu yataktan,
giyindi alel acele bir yandan.
Hoşçakal diyordu, hoşçakal,
eline sıkıştırdığı bir tutam parayla,bu kahrolası odada,
çöktü kaldı bir anda.
Alışılagelmiş bir gündü oysa,bedenine değen ne ilk eldi, ne son temas.
Ama bu defa içi bir başka acımıştı,bir başka kesmişti yüreğini avcundaki para.

Uzunca bir zaman baktı ardından,kendisinde tek bir iz bırakmayan adama
bedeninin bedelini,yüreğiyle ödeyemeyen binlercesi gibi,
onun da ardından sessizce baktı,
köşebaşından uzaklaşana kadar...

NİLGÜN ÇAKICI/ BURSA
17 KASIM 2007/ CUMARTESİ
15.43
Old 18-11-2007, 10:42   #202
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

Yolumuza çıkar gözümüze ister istemez takılır yaşamlarını idame ettirmek için
tek seçenek olarak
****************
BEDENLERİNİ BEDEL OLARAK sunmaya rıza göstermiş kadın fotografları!

--------------------------------------------------------------
Elbette tek seçenek değil olmamalıdır da...

Ama sanata dahil edilmelidir,
çünkü bu fotograflar MARS'tan ya da farklı bir GALAKSİDEN değil ülkemizdendi.
Çalikpalas muhitini güzergah haline getiren otostopçu gencecik kadınların profiline nazire olarak yazıldı bu dizeler.
Sanata neyi dahil edebiliriz.
Gerçekleri,yurdumuzun yaşanmışlıklarımızı yadsıyarak,
çiçeği böceği kuşu martıları mı?
YOK HAYIR BU BİRAZ sahtekarlık olmaz mıydı*
Baktıklarımızı görmezden gelmek ve salt arınmış olmak için bu fotografı yırtıp atmak.
Bence bu kendimizi aldatmaktı.
Tablo ne kadar acı/kabullenilemez/çirkin/yozlaşmış da olsa yine de yazıp çizmeli ki yok sayılmadan,
gün ışığına çıkarılsın...
Bir yerlerde bir takım kadın bedenleri var pazara sunulan ve onları satın alanlar var.
Bu arz talep gibi duruşun arkasındaki aynanın sırlarını kazımaya çalıştım.
Sevgiler...
Old 03-12-2007, 12:40   #203
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

ULUDAĞ VE SEN...

Sana gel desem,
gelir miydin?
Kır çiçekleri ve beyaz papatyaların donattığı,
mis gibi bir yayla düşün mesela,
Sarıalan sırtlarında.

Yanıbaşımızdaki dereden,
su sesleri gelsin,
çam ağaçlarında cıvıl cıvıl kuşlar
yeşilin binlerce tonu etrafımızda...

Ne egzoz kokusu, ne kömür dumanı,
ne trafiğin ölümcül stresi,
ne de birbirine nefretle,
ve olanca güçleriyle bağıran insanlar...

Sadece sen ve ben,
ve tertemiz doğa...

Salıncak kursak mesela ağaçtan ağaca,
masamızı donatsak,
sen mangalı yaksan,
ben salatayı hazırlasam,
alkollle aram iyi değildir ama,
hadi hatırın için,
birer bardak da bira!

Masaya otursak,
gözlerimin içine baka baka,
olmuyor sensiz!
desen bana,
yanıbaşımda...

Akşamın karanlığına karışsa gülüşlerimiz,
doğa susmuş,
sözlerimiz kayalara çarparak,
bir bir bize yankılansa.
Rüzgar hayran hayran yanımıza yaklaşarak,
iliklerimize dolsa.
Papatyalar tac olsa saçlarıma.

Anlıyor musun beni,
doğanın efsunlu
ve bakir yeşilliğinde,
görmek isterdim seni,
ve görmeni,
seni ne kadar çok sevdiğimi...
Old 05-12-2007, 11:19   #204
NİLGÜN SEYMEN

 
Karar AŞK işporta tezgahında...

AŞKI işporta tezgahına koymuşlar,

cart pembe kurdale ambalajında,

cırtlak sesli bir SATICININ dudaklarında,

herhangi bir sokağın herhangi bir köşe başında...

Başına üşüşmüş,
irili ufaklı kalabalıklar,

alan geri getiriyor,

bunun içi boş,
içinde sevgi yok diyor,
kısa boylu hafif kumralca ve ela gözlü kızın birisi,

diğeri bas bas bağırıyor,
aldattın beni,
aldattın beni,
hani bunun içindeki özveri...

Orta yaşlı bir erkek utanarak uzatıyor elindeki paketi,
bulamadım,
aradım aradım bulamadım,
içindeki eşsiz güzelliği...

Yaşlı kadın,
sessizce mırıldanıyor,

aşkı işporta tezgahına dizer ve satın alırsanız eğer,

işte bu kadar ucuz olur değeri...
Old 22-12-2007, 16:50   #205
NİLGÜN SEYMEN

 
Soru

NEDİR HAYAT?

Bazen,

okyanusa atılan akvaryum balığı gibi soluksuz kalmaktır hayat,

kaybolmak,

suların dev dalgalarında,

yok olmak gibi,

ya da ara sıra su yüzüne çıkarak nefes almak gibidir mesela...

Ya da yağmurun altında saatlerce kalarak ıslanmak gibidir hayat,

üşümek iliklerine kadar,

hiç kurumayacak gibi,

soğuğa ve ayaza razı olarak,

öylece ortada kalmaktır,

ya da,

sıcak bir sobanın yanıbaşında,

yağmura bakmaktır,

sıcacık odadan...

Hayat,

hastaneye düşmeden ayakta kalmanın zerafetini anlayamamaktır,

ya da uzaktakini özlerken,

yanıbaşımızdakileri unutmaktır,

Yanımızdakileri sevmeye çalşırken de kimi zaman,

ırağımızdakileri boşlamaktır.

hayat,

sosnsuz bir adalet ile,

yanılgıların arasında sıkışıp kalıvermektir çoğu zaman...

Hayat barıştır, bir gül tanesinin mis kokulu yaprağında,

dikeni canımızı acıtıncaya kadar.

Bazen de korkunç uğultulu bir kavga...

gün doğumlarının başlangıcında,

Hayat yaşamadan yaşlanmaktır kimi zaman...

yaşanmayan her sahipsiz dakikalarda,

bazen acı bir gözyaşı,

bazen se anlamsız bir kahkaha,

sırf atılmış olsun diye,

sırf ses olsun diye,

iki dudağın arasında...

Hayat...

sevdadır,

sevgiliye uzanıp tutamadığın,

tuttuğunda aradığını bulamayarak,

hayal kırıklığı,

ve de tarifi imkansız bir acı ile,

geriye sıçradığın...

Hayat hürriyettir demir parmaklıkların arkasında,

güneşi,

kelepçesiz mapusluklarda yaşamaya çalışmaktır...

Işığı avuçlarına hapsederek,

gri akşamlarda,

onunla avunmaya çalışmaktır.

Hayat,

bazen anlamlı,

kimi zaman da,

anlamsızdır,

bizden uzak çekip giden bir trenin ufacık vagonlarında...
Old 31-12-2007, 11:22   #206
NİLGÜN SEYMEN

 
Acil Yeni yıl yeniliklere imkan tanısın dilerim...

TÜM HUKUK SİTESİ ÜYELERİNE MUTLU, BEKLENTİLERE DOLU DOLU KARŞILIK VERECEK KADAR UMUTLU BİR YENİ YIL DİLİYORUM.

ESEN KALIN DOSTLARIM.

NİLGÜN...

31.12.2007/11.21

2007nin son demlerinden.
Old 31-12-2007, 18:02   #207
irfan AYDIN

 
Mutlu Yenİ Yiliniz Kutlu Olsun

Sn.Çakıcı dileklerinize katılıyor.Aynı dilkeklerle bende sizin ve tüm site sakinlerinin yeni yılını kutluyorum. İrfan AYDIN
Old 21-05-2008, 08:51   #208
NİLGÜN SEYMEN

 
Acil Merhaba Anavatanıma...

MERHABA ANAVATANIMA DİYE BAŞLADIM
ÇÜNKÜ;
NETTEKİ YAZIM DÜNYASINA İLK ADIMLARI BEN BU SİTEDE ATTIM.
BİR BLOG SEVDASINA DÜŞTÜM UZAK KALDIM SİZLERDEN,
ÖZLEMİŞİM!


Vivaldi dinlerken,
pencereden sağanak yağmurda,
ıslanarak hızla koşuşturan kalabalığı izlemek gibidir YAŞAMAK,
Uludağ'ın en keşfedilmemiş zirvesinde,
yaprağın yeşiline,
gelinciğin inceliğine,
kelebeğin (saçlarına değerek)
HOŞGELDİN deyişine hayran kalarak,
gizliden yamaçlardan süzülerek inen dereye,
paçalarını sıvayarak,
girmek gibi...

Aldırmadan etrafındaki eşe dosta tanıdığa,
çocukça bir duyguyla.

Deli dolu bir coşkuyla,
iki ağacın arasındaki hamakta uyuyakalmaktır YAŞAMAK.

Gözlerini açtığında hani,
zamanın sabah mı akşam mı olduğunu şaşırmış hallerde,
gözlerin zamana yabancılaşır ya,
bin bir renkli bir hâre başucunda,
hadi kalk deyip durmaktadır sabırsızca.

Dinlediğin eşsiz kuş cıvıltılarında,
nota aramaya çalışmaktır YAŞAMAK...

Ölümle hayatta kalmak arasındaki çarpışmalarda,
mağlubiyetlerde bile ayakta kalmaktır YAŞAMAK...

Seni büyük bir azimle yıkmaya kalkışanlara
sabırla gülümseyerek,
elini uzatırsın ya kimi zaman,

en samimi duruşunla,
hani onu geri almak umudu,
ya da onurunu ayaklar altına atmak korkusuyla falan da yapmazsın bunu,

Öylesine samimi ve de doğal bir reflekstir ki bu,
SADECE MENFAATSİZ VE TÜM DOĞALLIĞINDA,
sevmeye kalkışırsın karşında duranı...

APTALlA ABDAL arasındaki derin farkı kestiremeyenler,
yapmaya çalıştıklarının adını,
ENAYİLİK OLARAK koymaya çalışsa da,

affetmektir,

elindeki hançeri kınından çıkararak,
sırtının en ortasına,
ölümcül bir darbeyle saplamaya çalışanları...

YAŞAMAK bir servettir...

Kâinatın en değerli hazinesi.

Bir benzerini bulamazsın ya hani,
ne yerin en derininde,
ne de gökyüzünün bütün azametli kademelerinde.

Ne toprak bir küpün içinde saklayıp gömebilirsin onu,
kimse harcayıp yok etmesin diye,
ne kendin bir çırpıda tüketebilirsin...

Öyle uluorta bırakmak zorunda kalırsın,
neyin varsa hepsini sere serpe.
Kalırsın,

kalırsın da,
en güvendiğin birileri,
çıkıverip ansızın yoluna,
bozuk para gibi harcar,
yarına dair tüm umutlarını...

AMA HERŞEYE RAĞMEN,
sıfır noktasından başlamak mecburiyetlerinde olunsa da bazen,
ılık bir meltem rüzgârının esintisinden aldığın güçle,
sil baştan diyebilmektir YAŞAMAK!


=================================================

BÖLÜM 2-
========

Küçük zevklerden mutlu olmayı başarmaktır YAŞAMAK,
demli bir çayın nefasetinde,
zeytin ekmeğin lezzetinde,
çam kokularının zarafetinde...

İyot kokulu bir kumsalda,
denizi seyretmektir YAŞAMAK,
kimi zaman uzakta,
çok uzaklarda,
suretle sana doğru yaklaşan bir uçağın,
duman dumana yakıt artığını izlersin bulutlarda.

İşte o uçağın kaptan köşkünde,
üstelik dümeninde,
belirirsiz bir rotanın efsunlu hakimiyetinde,
sadece GİDİŞ,
uçmayı hayal etmektir YAŞAMAK...

Kuşbaşı bakarak terk ettiğin topraklara,
bol köpüklü kahveni yudumlamaktır,
yol ıssız bir ada da olsa,
ya da
kalabalık yepyeni bir dünya,

tüm zorluklara karşı koymaktır YAŞAMAK!

Bunların hiçbirisi de olamasa da,
gizliden bir haz kaplar
tüm yüreğini,
kendi dünyasına süzülen uçağın ardından bakarken,
sessizce iç çekersin.

YAŞAMAK,
düşle gerçek arasında med cezirlerde savrulmaktır,
bir ulu ağaçla ufacık bir ot arasında,
yeşilin poyrazında kaybolmaktır.

YAŞAMAK,
sayfalara sığdıramamaktır mısraları,
öfke acı,
kimi zaman da atılan şen bir kahkaha,
yenilgi ve zaferlerin arasında.

YAŞAMAK kısaca,
büyük bir sanattır.


Yirmi dört ayar altını,
en hassas dokunuşlarda işleyip,
anlamsız bir madenden,
eşsiz ve muhteşem bir
mücevher yaratmaktır.

Çakıl taşı ile elması ayırmaktır yaşamak,
sarraf olmayı başarmaktır,
her yenilgide bir manevi zaferi,
ruhunda aramaya kalkışmak,

cesaret ister,
Don kişot gibi,
yel değirmenlerinin ahtapot kollarıyla cenk etmeye kalkışmak.

HAKSIZLIKLARA,
KARANLIKLARA,
ADI KONULAMAYAN TÜM YANLIŞLIKLARIN yanına uğramak...

YAŞAMAK,
müthiş bir sabır ister,
ne para vardır beyninizin dokularında,
ne sinsice bir plan,
sadece ama sadece,
dümdüz ve hayatın olanca yalınlığında,
nefes almak istersin ya!

YAŞAMAK kimi zaman,
en değmeyen insanlara,
dibine kadar,
layık olmadıkları değeri,
sunmaktır.

Bilirsin sonunun hüsran olacağını,
ama yine de başlarsın...

Bu ihtimallerde dahi,
yaşamak,
direnebilmektir,
harcadığın emek ve çabadan dolayı pişman olmamaya...

YAŞAMAK,
üç ayaklı viran bir masaya,
dördüncü ayak olmaya kalkışmaktır,
oysa bilirsin,
ne kadar destek olmaya çalışırsan çalış,
sonunun olamayacağını...

Ne ayakta tutabilirsin o ahşap yapıyı,
ne fayda sağlar ona ulaşmaların...

YAŞAMAK,
uzattığın dost elin seni yok etmeye çalıştığını hissettiğinde,
kenetlenen avucunun,
hafifçe çözülüvermesidir umarsızca...

Kimi zaman yıllarca sürüp giden bu ihaneti,
neden hissedemediğine takılırsınız,
kimi zaman da kendinizi suçlayıp
HAKETTİM HERHALDE,
diye,
geçmişe asılırsınız.

AMA YAŞAMAK,
her halükarda,
hayatta kalmaktır.
Soluk aldığın kadar,
adım attığın ve de hayal ettiğin kadar...

Kış ortasında,
hoş bir tatil beldesinde,
ağustos sıcağını tasvir etmektir YAŞAMAK,
Elindeki çıtır simidi aç martılarla bölüşür,
rıhtımdaki balıkçılarla,
hayat pahalılığı ve memleket meselelerini konuşursun.

Yaşamak kimi zaman,
yeni doğmuş bir tay kadar acemi ve vurdumduymazdır.
Öyle bir an gelir ki;
dağın yamaçlarından kent sokaklarına üşüşen,
vahşi ÇAKALLAR kadar kan kokar uluyuşları,
yaşamak ölümle hayatta kalmak arasında toplu iğne başı kadar ufacık bir noktadır,
bilemezsin ne zaman canın alınacak,
ne zaman gerçek yaşamın başlayacak...
Yaşanır işte sessizce,
senden izin bile alma cüretinde bulunmadan...
Çekip gider sana ait zaman ömrün yapraklarından.

Ne engelleyebilirsin, ne dahil olmaya gücün yeter.
Sadece süratle geçip gider, uykuyla uyanıklık arasında...
Mutlu musun diye sormaya tenezzül etmeden...

YAŞAMAK, kimi zaman demir parmaklıkların hücre aralığında,
ve yalnızlığın avlusunda volta atmaktır.
Kalabalıklar arasında yapayanlız kalmaktır,
kimi zaman da sadece ama sadece iki kişiyken,
***koskoca bir dünya ***olmaktır.

YAŞAMAK sabır ister,
öylesine büyük bir sabır ve metanet ki;
en uç noktalarda bile susturarak isyanlarını,
sığınarak sessizliğin kavuğuna,
kaybolmak isteyecek kadar.
YAŞAMAK nefes almaktır kısaca,
farkında bile olmadan...

NİLGÜN ÇAKICI

BURSA/ORHANELİ/TOPUK/HIDRELLEZ ŞENLİĞİNDE KALEME ALINAN BİR ŞİİR...(18.05.2008/16.00) PAZAR
================================================== ===================
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Nilgün'ün Kaleminden:Paylaşımlar NİLGÜN SEYMEN Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 160 11-01-2019 13:34
Aforizmalarından Seçmeler/nietzsche Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 34 06-08-2009 14:52


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09083509 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.