20-02-2006, 14:54 | #121 |
|
esaretinden kurtulur gibi uzun kışların
doğanın gülümseyen "günaydın" ıyla geliyor toprağa can veren ılık ılık güneşli bir ilk bahar ve şimdi kanımda vızır vızır dolanmaya başladı petek ballar yapmak için çiçeğe susamış arılar. ve sen bahar ve sen çiçek ve sen petek petek bal sevgiyim ben yaprak yaprak beni dallarına al. merhaba. |
21-02-2006, 00:27 | #122 |
|
“her gün taze” diyor “her gün başka sebepten”
“usulca, usulca seviyorum seni” sözlerin içine düşüyorum beni yitirip dilim tutkun sana düşüyorum ve duygun olup senin dilinle “usul usul seni seviyorum” merhaba |
26-02-2006, 23:29 | #123 |
|
pencere
gece lamasının aheste ritimlerle titreyen ışığı, gecenin tedirginliğini kırıyor az da olsa ve yavaştan. “nedendir bu kaçış ?“ diye soruyor içimden biri, “devinmesi mi doğanın durmaksızın ?” ve devam ediyor, “dört duvar arasındaki yalıtılmışlığımızın amansız bağlılığına gösterge midir, sımsıkı örülmüş duvarlar üzerindeki pencere..?” odamdayım…ve içimde birileri, birbirinden çok uzak… tüm nesnelerin suskunluğu, ve sessiz ve durağan ve beni izlercesine, güvende mi hissettiriyor acaba bana, bana itaat edecekleri düşüncesi. ya da iyi mi geliyor o bendeki birine, birinde yanıt yok, diğeri ilgisiz, ve belki de evet öteki için… ama bilmesem hani hemen oracıkta, bir bakış uzağımda penceremden, ve onun saydamlığıyla tanık olmasam, gövdesinde bir ağacın salınımına, bulutların yolculuğuna başı boş ve bir hayatın akışına büsbütün, boğulmaz mıyım bütün benlerle, bu karanlık suskunluğun içinde… merhaba. (Belma kızımın düz yazısından izniyle uyarlama) |
01-03-2006, 22:34 | #124 |
|
umutsuz bir şarkı
çıkıp geliyor hayalin beni saran geceden. denize karıştırıyor inatçı yakınışını ırmak. terk edilmiş, gün batımındaki rıhtımlar gibi. ayrılık saati bu, ey terk edilmiş! yağıyor yüreğime soğuk taç yaprakları. ey yıkıntı uçurumu, vahşi mağarası kaza geçirenlerin. ... Pablo Neruda |
02-03-2006, 22:58 | #125 |
|
hep o şarkı..
aşık bir adamsam şimdi ben, ve ince telli bir sazsa gönlüm, sazımın tellerini titretense tüm makamlardan, işte o incecik, o zarif mızrabım sensin... hüzzam nağmelerinde çırpınan bir kuşsa yüreğim, şarkılar söylüyorsam denizlerden yankılı, şiirler okuyorsam yazılmamış kitaptan, şiirim sensin, bestelerim sen, sözlerim sensin... damarlarımda dolaşan şarapsa kırmızı kan yerine, reyhan kokulu düşlerde savurmuşsam beni dağlara, bir çağlayansam çağıl çağıl uçurumdan dökülen, şarabım sensin, reyhanım sen, ırmağım sensin... yakmışsam yürek fenerlerimi ışık ışık, ve yıldız yıldız dökülmüşsem kaldırımlara, rüzgarlarla yarışır koşuyorsam delicesine sana, fenerim sensin, ışığım sen, yollarım sensin... yaşadığım anlarsa mutluluk, bir nefes alıp vermekse tenin kokularında, bir sıcak dokunuşsa sevgili ellerine, anlarım sensin, nefesim sen, ellerim sensin... çocuk oluyorsam kendimle, binlerce çocuk, ardından koşuyorsam rengarenk uçurtmaların, düşüyorsam hatta, kanıyorsa dizlerim gülümseyerek, kendim sensin, koştuğum sen, düştüğüm sensin... şimdi aşık bir adamsam ben, ve aşkın bir yıldızsa tapındığım sembolü gözlerinin, adamışsam kendimi yüzünde billur güzelliğine sevginin, sembolüm sensin, evrenim sen, mavisinde sonsuzun yıldızım sensin.... aşık bir adamsam şimdi ben, taşkın çoşkularla seven ve sevilen, ve sevgi sevgi kolarımı açmışsam tüm varlığına aşkım sensin, sevdiğim sen, sevgilim sensin.... merhaba |
08-03-2006, 00:00 | #126 |
|
iki yüzlü çelişki…
kadınsın sen, beni doğuransın o kutsal sonsuz sevginle beni var eden anamsın kadınsın sen kadın anamın doğurduğu ışıksın gül nihansın kız kardeşimsin ablamsın kadınsın sen terlemeye başladığında “erkek bıyıklarım” ilk gençlik hülyamsın gece gündüz rüyamsın kadınsın sen yüreğimde fırtınalar koparan şarkılar adadığım ve adına şiirler yazdığım sevgilim ve aşkımsın kadınsın sen hayat arkadaşım sevgim ve yoldaşım çocuklarımı var eden bir tanemsin karımsın kadınsın sen…. yokluğunda isimsiz ben varlığında iki yüzlü bir “erkek” ve çok başkayım… kadınsın sen gücümün ve iktidarımın ve buyuran egomun bahtsız bahtiyarısın kadınsın sen dövdüğüm sövdüğümsün gururuma dokunursan öldürdüğümsün kadınsın sen emrimdesin söz hakkı yalnız benim nasıl istersem öyle evimin düzenisin kadınsın sen arzumsun amacımsın nerde görsem güzelsin her yerde gözüm sende ilkel “ben” e çağrımsın kadınsın sen kadınsın sen kadınsın sen yokluğunda isimsiz ben varlığında iki yüzlü ve “erkek” sana rağmen hep seninle barışta ve savaştayım … kendimi arayışta tanrıya duamsın ve her baktığımda farklı yüzümü gösteren yoksan eğer hiçleştiğim yakut mine zümrüt pırıl pırıl aynamsın… merhaba. |
18-03-2006, 14:42 | #127 |
|
Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler Künyen almak için partiye ettim de telefon Bizdeki kayda göre şimdi o mebus dediler NEYZEN TEVFİK |
19-03-2006, 22:49 | #128 |
|
Me too, dear MERHABA
|
26-03-2006, 17:08 | #129 |
|
BİR BİLENE SORMUŞLAR…
Sormuşlar bir bilene: HAYAT ne? Diye Demiş bilgin; iki yönlü bir yol devam eder bilinmeze sen görmemezlikten gelsen de vardır bir yoldaş her köşesinde Bazen çıkarsın zorlukla da bir yokuştan bazen de aşarsın dertleri sanki uçuyormuş gibi inerken buradan. Peki, SEVGİ nedir? Demiş biri Kalbine sığmayacak kadar geniş Dedikodusunu yapamayacağını kadar temiz, kokusunun alamayacağın kadar uzak hayal edemeyeceğin kadar yakın… Ya KORKU nedir? Diye atılmış diğeri Bir yağmur damlasındaki barut kokusu. Belki de saklanılan bir hayal yontusu ya bir miniğin haykırışı, ya da yüreği yaralı bir kuşun feryadı…. Peki ya UMUT nerededir? Diye atılmış bir umut avcısı. Bilinmezde değildir bilirim, demiş yerini kaygılı ve tasalı. Aradın boşuna her yeri ama unuttun en kolay yeri besbelli. bunu derken işaret etti insanın en derinden yaralanan yerini… Peki DOST kimdir? Diye sormuş biri. Demiş; paylaştın mı sevgini, korkunu, ümidini ve yenilgini, verdin mi desteğini, sordun mu halini, yolladın mı yüreğini, ağladın mı onun gibi. Hissettin mi DOSTLUĞU? Demiş diğeri Bilgin demiş; Karşılığı olmadan verilir mi hiç yürekteki sevgi? Dostluk dediğin; tek bir ruhun, iki ayrı bedende dirilmesi… |
30-03-2006, 19:12 | #130 |
|
su... sızıdan bir rüzgar yalıyor usul usul güneşe göz açmış tomurcuk çiçeklerini körpe dallarında kırılgan duygunun bahar diyorlar oysa adı yokluk mevsimi zamanlar eriyor özlemin çöl sıcağından bir el uzat tut onları koptu kopacak nicedir suyu bekliyorlar nicedir seni... merhaba |
31-03-2006, 09:29 | #131 |
|
Şiirler çok güzel, parmaklarınıza ve klavyelerinize sağlık arkadaşlar
|
31-03-2006, 22:10 | #132 |
|
Bulunmaz sevdazede Fuzulî Nedim
Kanayan aşklariyle yaşarlar bende Sevdiğim devletli sultanım efendim Emreyle şiirler söyleyim kapında |
07-04-2006, 23:01 | #133 |
|
Ne efsûnkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten Namık Kemal Sevdâlar demiydi; bülbül çilerdi, Servistân içinden bir ses gülerdi, Çiçekler kuşlardan bûse dilerdi. Kâinat aşk ile mecnûndur sandım. Rıza Tevfik |
10-04-2006, 23:02 | #134 |
|
Mehlika Sultan'a âşık yedi genç
Gece şehrin kapısından çıktı; Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Kara sevdâlı birer aşıktı. Bir hayalet gibi dünya güzeli Girdiğinden beri rüyalarına; Hepsi meshur, o muamma güzeli Gittiler görmeğe Kaf dağlarına. Hepsi, sırtında abâ, günlerce Gittiler içleri hicranla dolu; Her günün ufkunu sardıkça gece, Dediler:'Belki son akşamdır bu.' Bu emel gurbetinin yoktur ucu; Dâima yollar uzar, kalb üzülür; Ömrü oldukça yürür her yolcu, Varmadan menzile bir yerde ölür. Mehlika'nın kara sevdâlıları Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya, Mehlika'nın kara sevdâlıları Baktılar korkulu gözlerle suya. Gördüler:'Aynada bir gizli cihan... Ufku çepçevre ölüm servileri...' Sandılar doğdu içinden bir an O, uzun gözlü, uzun saçlı peri. Bu hazin yolcuların en küçüğü Bir zaman baktı o viran kuyuya. Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü Parmağından sıyırıp attı suya. Su çekilmiş gibi, rü'yâ oldu!.. Erdiler yolculuğun son demine; Bir hayal âlemi peydâ oldu, Göçtüler hep o hayâl âlemine. Mehlika Sultan'a âşık yedi genç, Seneler geçti, henüz gelmediler; Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Oradan gelmeyecekmiş dediler!.. YAHYA KEMAL |
12-04-2006, 11:57 | #135 |
|
sevdan... öyle büyüdü öyle çoğaldı ki yere göğe sığmayan sınırsız sevdan bütün şarkıları unuttum şimdi dilimde yalnız tüm orkestralardan iki sözcüklü beste ve hep aynı nakarat seni seviyorum seni seviyorum seni seviyorum öyle büyüdü öyle çoğaldı ki sınırsız sevdan küçüldü küçüldü dünya küçüldü gökyüzü küçüldü günler geceler istanbul nokta sığdıramam hiç bir yere sığdıramam başka başka hiç bir yere koyamam yalnız yüreğim alıyor seni kucaklayan dingin koylarıyla kuşları balık balıkları kuş derin ve sıcak engin denizlerine merhaba |
12-04-2006, 22:41 | #136 |
|
Kelebeği gördüm, uçtum güneşe,
Pervaneyi gördüm, koştum ateşe, En sonra gönlümü verdim bir eşe, Neyleyim? Edayı, nazı sevdim ben. Ahmet Kutsi Tecer |
23-04-2006, 21:57 | #137 |
|
DİLİ OLAN İNCİLER
(I) dilden düşen elde yakut olsaydı zakkum suyu meze kayısı çeribaşı söze şaman olurdu (II) kör dilden düşen palazlanmış köz göz söndürürse dile neyler kuyu dururken bakraç suyu (III) yoksul dilin kemiği acı suyunan ozan dilin kemiği fikrin suyunan pişer (IV) Adem olan kendin bilmezse dil ile avda Havva neylesin,kekler elmayı devşirir çayda (V) artan tevazu yakın durdukça uzun atlatır azaldıkça darası demirciye kantar zorlatır (VI) yılan ıslığına uyanan höyüklü deve ürkmez pelik kesen yılandan dokuz vakte Ay takar hörgücüne çan (VII) söz önde koşarken akıl anlama yetişmezse mikilerle oyalan aklının dağarcığından kuyruğuna takılan meleklerin uyma uyanan şeytanlarına söze düşeş atmayı akla zar tutmadan öğretmez onlar peria |
28-04-2006, 21:09 | #138 |
|
demirci sustukça
ateş yaladıkça demir demirciyle ateşe dayandıkça ışıldar bütün sırlarını yaksam ormanın bütün denizlerin batılarını gün olur kalkar mı gölgeler coşar mı yatağında kuruyan nehir demirci hadi de bana ter karışınca ateşle külle sabır yürekteki tuz ve kan bedeni incindikçe ağıt yakmaz mı demir bir hırçın öfke dilin ucundaki nem susturur mu içi yumuşar mı avuçta kırmızı toprak yeşerir mi közde açelya söyle öpsem gecenin gözlerinden öpsem ateşi kurulur mu denge buluşur mu duyguyla akıl bu kadar uzaksa insan kendine yakınlarda serin bir liman nasıl bulunur peria (www.yersizyurtsuz.com) |
05-05-2006, 13:24 | #139 |
|
gerçek yuvasını terk eden o kuş düşünce kaldırıma şiddetle gerçeğini anladı gagasındaki nemdi uçarken şakıyan beğenmediği ıslak öpücük su suskun öten kasırga gürültücüydü peria (www.yersizyurtsuz.com) |
27-05-2006, 20:26 | #140 |
|
sel...
sel…
nice eski hikayelerle doludur denizler ve nice parça parçadır o denizlerde bu hikayelerin yazıldığı güzel sözcükler bir araya gelmeyecekler bir daha asla dalgalarla kumlar arasında biteviye anlamsız ve zamanı hırçın bir hiçlikle öğütüp sonsuza kadar öylece gider gelirler ondandır okuyamazsın yaşla karışır ve gözlerin yalnızca dalar ve gider bir yalnızlık akşamında kıyısında denizin bilir misin hangi sağanaktır tutulduğun fırtına güneşin batışına tanık olurken her sel yeni hikayeler taşır denize şiddet derelerinde umutlar taşır parçalayıp parçalayıp geride paslı silik yürekler kalır yeni umutlar yeşertmeye yorgun ve verimsiz taşlı topraklarında her mevsim beklenmedik zamanda gelir gün güneş ve sevinç arasında birden kararır gökler sakin ve dingin yaşam apansız gök gürültüsü ve şimşekle inler ve sel gelir sel gider az öncesi değildir az sonrasında kalan sel gelir sel gider yaşamdan parçalar koparıp alır denizlere sürükler ve kim söyler acaba ne kadar farkındadır geride hiç görmediği tarümar olmuş o yitik bahçeler kalır… merhaba. |
01-06-2006, 12:51 | #141 |
|
Bu gecede mi aynı acıyla uyuyacağım
Ve aynı hasta bedenle kalkacağım sabaha Ve aynı ceketi giyip,aynı yoldan yürüyüp Ve aynı şarkıyı mırıldanıp kaybolacağım boşluklarda zamana karşı koyamayacak mıyım Ya da kaderime isyan edemeyecek miyim Haykıramayacak mıyım bir ağacın altında gökyüzündeki mavi bulutlara VE UYANAMAYACAK MIYIM HUZURLA BİR YAZ SABAHINA....... |
05-06-2006, 18:05 | #142 |
|
Cemal Süreyya Pera da
İstanbul Barosu Kültür ve Sanat Komisyonunca düzenlenen ŞİİR GECESİ’nde çağdaş
Türk şiirinin öncülerinden ve İkinci Yeni şiir akımının kuramcılarından Cemal Süreya anılacak. 9 Haziran Cuma akşamı saat 18.00’da Pera Palas Oteli Kubbeli Salonda düzenlenen gecede Refik Durbaş, Prof Dr. Itır Yeğenağa, İsmet Kemal Karadayı, Zuhal Tekkanat ve Nurullah Can şairi tanıtan konuşmalar yapacaklar ve yapıtlarından örnekler sunacaklar. ÖZGEÇMİŞİ 1931 yılında Erzincan’da doğan Cemal Süreya, 1954’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümünü bitirdi. 1981’de Müşavir Maliye Müfettişliğinden emekli oldu. Yayın evlerinde danışman, ansiklopedilerde redaktör olarak çalıştı. Oluşum, Türkiye Yazıları ve Maliye Yazıları dergileri ile Saçak dergisinin kültür-sanat bölümünü yönetti. İkinci Yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılıyor. 1990 yılında ölen Cemal Süreya’nın adına şiir ödülü konuldu |
20-06-2006, 09:37 | #143 |
|
Akılla bir konuşmam oldu dün gece;
Sana soracaklarım var, dedim; Sen ki her bilginin temelisin, Bana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam? ... HAYYAM |
07-07-2006, 18:52 | #144 |
|
Beni yavaşlat Tanrım!
Yüreğimin atışlarını düşüncemin sakinliğiyle rahatlat. Zamanın sonsuz görüntüsüyle hızımı azalt! Bana güncel kargaşanın ortasında, Tepelerin ölümsüz sakinliğini ver. ... Şair Wilfred A. Peterson’a ait diye bilinen bu şiirin asıl M.Ö. 2000 yıllarında bir Hitit duvar yazısından alındığı ifade edilmektedir |
31-07-2006, 18:03 | #145 |
|
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız, hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, yani, bu koskocaman dünyamız. Bu dünya soğuyacak günün birinde, hattâ bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil, boş bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. Şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya "Yaşadım" diyebilmen için... |
31-07-2006, 18:05 | #146 |
|
İnsanların,
Yüzlerinin ve gözlerinin rengi Başka başka da olsa Gözyaşlarının rengi hep aynıdır. Ne bir kelimede anlaştılar Ne aynı avuçtan su paylaştılar Yalnız göz yaşında, Bir de kahkahada buluştular. ÜSTÜN DÖKMEN |
31-07-2006, 18:06 | #147 |
|
Hayatta iki çeşit trajedi vardır:
Biri istediğini elde etmektir, Diğeri de elde edememek |
14-08-2006, 17:52 | #148 |
|
Bir çocuğun karanlıktan korkması hoşgörüyle karşılanır
Gerçek trajediyse, yetişkinlerin ışıktan korkmaya başlamalarıdır. PLATON (Şiir değil ama, şiir gibi değil mi?) |
17-08-2006, 18:34 | #149 |
|
SiTEM
ellerini tutmaya yetecek kadar
sıcaklık vardı parmak uçlarımda bir de iki kişilik hayallerim... "sonsuza dek"li cümlelerimiz vardı karşılıklı bütün bunlar aşk mıydı? ya da biz aşkın neresindeydik yoksa sürgünmüydük kendi içimizde ve ihanet indi yeryüzüne beni en yakınımla, kendinle aldattın geride bana üç beden küçülmüşlüğün kaldı şimdi öylesine yaşıyorum ama öylesine kopmuşum senden ya sen! sen koyabildin mi başını bir başkasının omuzlarına bir ilkin heyecanını yaşayabildin mi beni hiç düşünmeden ya da yüzüme bakabilir misin tekrar karşılaştığımızda Hiç Utanmadan!.. |
21-09-2006, 11:13 | #150 |
|
A D A L E T
Bu sayfada bir şiirimi sizlerle paylaşmak istedim.
A D A L E T Bir güldür adalet Büyür baktıkça Suladıkça açar Bazen bir çığlıktır Dağı taşı deler geçer Bir gelindir adalet Göz kamaştırır güzelliği Bazen bir deli rüzgardır Eser ,savurur Toz olur, duman olur Bir yoldur adalet Uçsuz bucaksız Bazen bir ıslıktır kimsesiz Çocuklar gibi hüzünlü Çocuklar gibi sessiz Bir pınardır adalet Gürül gürül akar çağlar Bazen bir yüce dağdır Zordur erişmek Aktır zirvesi, Bembeyaz kardır Bir tanrıçadır adalet Düşmanıdır haksızlığın Bir meşale gibidir Binlerce yıldan beri Işığıdır insanlığın Av.Fatih Topçu |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 14 (0 Site Üyesi ve 14 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Klasik Şiir Keyfi (Halk, Tasavvuf, Divan Şiiri) :)) | Gemici | Site Lokali | 122 | 21-03-2014 00:13 |
Tatil Keyfi :))) | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Gezi, Tatil ve Eğlence | 128 | 26-01-2013 21:06 |
Fıkra Keyfi | Admin | Site Lokali | 514 | 25-01-2013 18:06 |
Yaşama Keyfi:)) | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 55 | 02-11-2010 21:59 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |