06-05-2007, 16:00 | #121 | |||||||||||||||||||||||
|
Hayat, bir pazar günü keyifle gazete okuyabilmektir. |
06-05-2007, 19:34 | #122 |
|
Hayat kendine söz verdiğin halde derbi maça yine gitmektir.. Sesinin
kısılmasıdır, üzüntüden yanındaki arkadaşlarınla kafa kafaya verip, ilk bulduğun boş yere oturmak ve hiç konuşmadan birbirini teselli etmektir. Maça nasıl gideceğinin planını yaptığın halde, nasıl döneceğinin planını yapmadığın için yollarda perişan olmaktır.. Hayat daha fazla para kazanmak isteyen bazı taksicilerin, gece tarifesine geçmek için beklemesidir, nihayet duran bir taksi şoförüne eve gidene kadar defalarca teşekkür etmektir.. Maalesef hayat bazen 1000 kişinin 30000 kişiyi susturmasıdır Hayat yenilsen de,üzülsen de karşındakini tebrik etmeyi bilmektir.. Ailenle pazar günü çok güzel bir piknik yapıp bütün stresini atmaktır ve hiçbir gazeteye bakmamak..!! |
06-05-2007, 19:38 | #123 | |||||||||||||||||||||||
|
Sataşma 2
Hayat sataşmalar zinciridir!!! Vee sıranın sataşana da geleceğini bilmektir
|
06-05-2007, 22:39 | #124 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sataşma 4
Hayat; sıranın sataşana geldiği gün, şimdi sataşılanı tebrik etmektir. |
07-05-2007, 20:57 | #125 |
|
İzlediğin oyundan hiç bir ders çıkaramamaktır hayat.Karadenize kıyım olduğu için hiç bu kadar utanmamıştım.
|
08-05-2007, 10:04 | #126 |
|
Hayat; Rize'de bankamatik sırasında gülerken bayılmaktır. Ardından acil'e kaldırılmaktır
Dün Bankamatiğin önünde sıraya girdim. Benden önce 2 kişi ve benden sonra 3-4 kişi var. En önde bir bayan para yatırmak istiyor ama nasıl yapacağını bilmiyor. Bankanın güvenlik görevlisinden yardım istiyor ve görevli yanına geliyor. Görevli açıklamaya başlıyor işlemleri sırasıyla; -İlk önce, şuna basacaksınız, Evet'i seçeceksiniz, Ne kadar yatıracağınızı seceksiniz vs devam ediyor. Bu arada bu konudaki ''Temel amca'' bilin bakalım nerde? Tam benim arkamda Temel amca bu olayda evli ve eşi fadime de yanında... Temel, bankamatik sırasında fakat eşi Fadime sırada değil ama hemen sıranın dışında Temel'in yanında bekliyor. Sıranın en önündeki bayan biraz geç anladığı için işlemler çoook yavaş işliyor ve ben dahil Temel amca da sıkılıyoruz birazcık tabii. Bu esnada Temel eşi Fadimeyle konuşuyor; -Cit haurdan sapli supurce al daa! (Gidip şu dükkandan saplı süpürge alsana, evde lazım olur) -Ne etcuğum supurceyi! -Ne biliyim, belçi lazim olur! 1, 2 sn sessiz geciyor ama Fadime'nin bu cevabını Temel beğenmiyor ve tepkisini gösteriyor. -''Ne etcuğum supurceyi!?'', Kariye bak yau, sanci ben kariyim o da kocadu da, ben diyirum oğa ''cit supurge al ''. Kafayi yemişsun ha! Alla alla! Fadime cevap vermiyor ama Temel ikinci teklifi yapıyor; -E, o zaman cit haurdan tencerenun dibine konan şeyden al daa! Hiç birini ceturmedun zati İstanbul'dan. -Ne etcuğum oni, lazim diyil bağa! -''Lazim diyil sağa!?'' Zati anca oyle dersun, ''Lazim diyil''. Sançi umurumedu. Temel Fadime'den istediği cevapları alamayınca kendi kendine söylenmeye başlıyor. -Bağa core hava hoş! Sançi Benim kari, Hiç umureme diyil, Sançi benim kari, alla alla! Bu arada hala en öndeki bayanın işi bitmiyor, Temel dayanamıyor ve yardımcı olan görevliye sesleniyor; -Ula, Sakin biyere citma ha! Benum parami da sen çekcesun! -Tamam efendim, ben buralardayım, seslenin gelirim! Ben artık dayanamıyorum, gülüyorum. Fadime bu sırada Temel'e seslenir; -Haurdan bi simit al bağa da! -Ne etcesun simiti, adam cibi bişe ye daa! Cit hauraya lokantada adam cibi ye daa! Nedu simit! Zati anca simit yersun Coren da derçi simitçinun karisidu! Ve son hamle ile Temel Karadenizliliğini gösterir. Sıradan çıkar ve boşalan yerini işaret ederek Fadimeye; -Sen haburiya yerume dur, Hau adam hoşlanmadi benden heral, ters bakayi bağa! (arkasında duran vatandaşı göstererek) Not: Analaşılması güç ise tercüme edebilirim. Hayat; Temel ile karşılaşmaktır. |
08-05-2007, 10:40 | #127 |
|
Hayat iki hece yarısı kırık;bitmeyecek sanan mutlaka alık...
|
08-05-2007, 12:27 | #128 |
|
Hayata kötü bakan arkadaşlara babamın not defetrinden bir mısra:
-Harabet ehline hor bakma zahir,viraneler içinde defineler var. |
08-05-2007, 12:31 | #129 |
|
Bilgilendirelim herkesi hemen taze bilgilerle.
Ya da ben en son öğrenmiş de olabilirim. Türkiye'den alınan pasaport vizesinin 1 yıllığı 137 ytl. İngiltere'den konsolosluktan alınan vizenin 5 yıllığı 42 Siterlin. (ytl ye çevirsek 120 ytl eder yuvarlak hesap) Bu nasıl iştir anlamadım. Saatte 12 yi geçti, belki ondandır... |
08-05-2007, 19:09 | #130 |
|
Galiba buldum bu kez...
Hayat; Uzun zamandır yemediğim çilekli bir pamuk şekeri. |
09-05-2007, 08:36 | #131 |
|
Günaydın;
Dün gece sabaha kadar uyuma, sunumu hazırla. Sabahın köründe kalk düş yola, kahvaltı da yapma, dolmuş bekle gelmesin 1 saat, sonra alelacele bir araca atla, koltuklarının darlığından dizlerini karnına çekerek 40 dk yolculuk et (bu arada İstanbul'da yaşayanlara sabır diliyorum), Dolmuştan in, koşa koşa okula git, Yetkili hocayı bul ve ''hocam saat 10 00 da Seminerim vardı, hocam yapabileceğim değil mi?'' diye sor ve şu cevabı al; -Danışman hocan nerde? -Tübitak projesinde Antalya'da hocam. -O olsa iyi olurdu... - nasıl yani! Seminer ne olacak! Bize ancak gülmek düşer. Artık dünyayı bir daha ki sefer kurtarırım |
09-05-2007, 20:06 | #132 |
|
....hayat kendini aramaktır.....akdevrim.09.05.2007.istanbul
|
10-05-2007, 11:40 | #133 |
|
Hayat daha önce kaçırdığın büyük trenin ardından gelen küçük trene
sevinememektir.. Ne de olsa küçük tren aynı yere gitmiyor!!! |
10-05-2007, 11:53 | #134 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sataşma 5
(Biz ise yaya kalmıştık geçen yıl. Bu sezon büyük treni kaçırırsak bizdeki feryada bakın ) |
10-05-2007, 12:19 | #135 |
|
Hayat Anne Olmaktır...Annem gibi olmaktır...
Anneler günün yaklaştığı şu günlerde annemizin hayatımızdaki rolünü düşündüm.
Hayat annem gibi olmaktır bazen benim için.Eminim babalar gününde de babam gibi olabilmektir. Aslında annelik hayatın gerçeğidir.Hayat fedakarlık ister,sabır ister,özveri ister,şevkat ister.Nimetlerinden yararlanabilmemiz için ona bu bedelleri ödememizi ister.Tıpkı annelerimizin bizleri yetiştirebilmesi için ödediği bedeller gibi.Hamile kaldığını öğrendiğinde kadın,başlar koşuşturmaya.Dünyanın en değerli varlığını bebeğini dünyaya getirecektir çünkü.Odasını hazırlar,oyuncaklarını bile alır.9 aylık dönemde yaşadığı fizyolojik rahatsızlıklar bile ona güzel gelir.İçerde rahat durmayan ben burdayım dercesine tekmeleyen bir bebek.Gün gelir de dünyaya gözlerini açtığında uykusuz kalır anne.Karnı acıkır,altının değişmesi gerekir.Bir gaz çıkarma işi bile bütün bir gece seramoniye dönüşebilirEmeklersiniz yürüsünüz koşmaya başlarsınız,düşersiniz ve bir yerlerinizi yaralarsınız.Anne her zamanki şevkatiyle yaranızı iyileştirmeye ve acınızı dindirmeye çalışır.Okula başlarsınız çantanız ağırdır,anneniz elinizden tutar ve çantanızı taşıyarak sizi okuluna bırakır ve aynı şekilde geri alır.Ödevlerinizde en büyük kaynağınız ansiklopediler değil annenizdir. Sıvalra hazırlanırsınız anneniz sizden daha telaşlıdır.Kurslara sizden önce kayıt yaptırmaya çalışır,testler toplar kitaplar alır.Sınav günü sizi kolunuzdan tutar saatlerce güneşin altında sınavdan çıkmanızı bekler ve dua eder.Büyümüşsünüzdür ama yinde de gece en az 2 kez üstünüzü açtınız mı diye bakmaya gelir.Siz belki uıyumamışsınızdır ve uyku numarası yapıyorsunuzdur.Sizi öper ,saçlarınızı okşar,üstünüzü kapatır ve gider.İşten eve yorgun argın döndüğünüz de sofrada tabakları hazırlamış dumanı tüten çorbanızı önünüze koyar.Yorgun olduğunuzu bilir ama yinede biraz sohbet edebilmek için sizi yanında tutmaya çalışır.Oysa siz üstünüzü değiştirip işiniz olduğunu söylerek evden ayrılırsınız.O yine aynı şevkat ve sabırla sizi uğurlar.Eve geç geliyorsanız eğer saat kaç olursa olsun onu camda balkonda sizi beklerken bulabilirsiniz. Düşünürsünüz bu kadar sabır şevkat sevgi bana değer mi ve belkide sorarsınız annenize.Neden? diye.Rahat hayatını bırakıp bir çocuğa hayatını adamaya değer mi?(Ben sordum)Aldığım cevap ise hayatı öğretti bana. -Hamileliğimde yaşadığım sıkıntılarım,okuduğunda yaşadığımız sıkıntılar,beni zaman zaman ihmal etmen vs.gibi aklına gelen bir sürü olumsuzluklar varya günaydın annişgom dediğinde aklımdan silinip gidiyor,hele de canım annişgom diye öptüğünde hayatımın kalanını elim ayağım tutmasa da sana feda etmeye hazır hissediyorum kendimi. İŞte ozaman anladım hayat aslında bize ait bir şey değil.Hayat değer verdiklerimize,sevdiklerimze sunduğumuz en değerli varlığımız.Üstünde adımızın yadığı ancak başkalarına imzalattığımız ve doldurttuğumuz bir senet.Vadesi geldiğinde ilgililer icraya koyar bizde sadece yaşarız. Hayat anne olmaktır.Annem olmaktır.Annelerimiz gibi hayatlar sunmaktır. |
10-05-2007, 22:52 | #136 | |||||||||||||||||||||||
|
Sataşma 3
Sayın H.Sancar Karaca; nasıl da anlamışsınız ne demek istediğimi!! Küçük treni kaçırmayı hiç düşünmemişim.Şimdi düşünüyorum da eminim yaya kalmak daha kötüdür ama yine de, gideceği yere gidebilecek birileri binseydi o küçük trene keşke.. Sizin kaçırmamanız temennisiyle..Kaçırırsanız Sataşma 4 gelir haberiniz ola |
10-05-2007, 22:59 | #137 |
|
başlık.
O GÜN
Kimbilir hangi sıradan takvim yaprağında Belki serin bir sonbahar sabahında ya da Belki keskin bir kış ayazında Sevdiğim hiçbirşeyi son kez tatmadan Yalnız bir iki veda bakışı atacağım Gardan ayrılan otobüs camından bakar gibi. Benim için gelenle omuz omuza, Usul adımlarla, kafamda hatıralarla, Terkettiğim şehrin ışıkları hala yanarken Döküleceğim karanlık yollara… Bitmişlik duygusu olmayacak artık, Dolan zaman acıtmayacak susmuş kalbimi. Terketmişken beni, seni, herşeyi, Sen hala bırakmak istemeyeceksin soğuk cesedimi. O gün bir selada ismim geçecek. Hesap sormaya mecal arayacaksın titreyen dizlerinde. O buz gibi mermer karşısına dikilecek, Acizliğini hissedeceksin. Beyazlarımın üstünü karalarla örtecekler, Bir avuç toprak atıp geri çekileceksin. Sonra ellerini açacaksın gökyüzüne, Gitmeden son kez öpeyim diye. Yüz sürüp ellerinden, yaşları silip gözlerinden, Usulca gideceğim yıldızlar ülkesine. |
11-05-2007, 10:27 | #138 |
|
Duygu hanım bize yazacak birşey bırakmadı Erken davranmış ve herşeyi de yazmış. Yazıyı değiştirmem gerekecek. THS de yazmak da zorlaştı
Gerçi her zaman annemi hatırlamakla az da olsa evlat olarak görevimi yaptığımı düşünürüm. Ancak annemin benim için istekleri bitmez. Beni benden fazla düşündüğü için ona yetişmek güç. Bir anımı hatırladım... 2000 yılı, annemin doğum günü. Ne hediye alsam diye düşünüyordum ama cebimde çok fazla para da yok ki zaken öğrenciyim hala. Annem oğlak burcu olduğundan bir araştırayım dedim burcunu fikir vermesi amacıyla. Birşey bulamadım. Eskiden beri bordo gülleri çok severim ve bordo bir gül aramaya koyuldum. Cebimdeki bütün parayla bir tek gül alabilmiştim, fakir ama mutlu bir öğrenciydim o akşam. İşin kötü yanı eve gidecek param kalmamıştı. O sıralar annem terzi dükkanı açmış ve çalışıyordu. ''Dükkana gider ve hediyesini verir, bir de öperim bir güzel'' dedim kendi kendime. Tek gül'ü aldım ve güzelce süslettim. Elimde gül, akşam üzeri şehrin sokak ışıkları altında dükkanın yolunu tuttum. Buralarda racon'a terstir öyle erkek adamın elinde çiçek olması. Gören elimdeki gül'e bakarken bir o kadar daha heyecanlanıyordum. Dükkana vardığımda kapalı olduğunu görünce şaşırdım biraz. Küçük bir hayal kırıklığı yaşadım. Meğer annem eve gitmiş o gün erkenden. Evet! Elimde bordo bir gül ile beş parasız yolda kalmıştım ve eve tam 6 km mesafe vardı. Düştüm yola ve taaa eve kadar elimde gülle yürüdüm. Bir yandan gül'e birşey olmasın diye de itina ediyorum. Rize'malum yağışlı bir şehrimiz. Yağmurda da Islanmış yavru köpek misali eve ulaştım sonunda. Zil'i çaldım, annem açtı. Beni ıslak gören annem hemen havlu getirdi ve elinde havluyla geri geldiğinde ben de ''Doğum günün kutlu olsun'' deyip gül'ü uzattım. Ben annemi öpmeye çalışırken, O da havluyla başımı kurulamaya çalışıyordu. (Anne yüreği işte) Belki de bugün burda anlatmak için yaşamışım o günü. Önceden bir sebep bulamamıştım da! Bütün annelerin günü kutlu olsun. |
11-05-2007, 13:12 | #139 |
|
Şu kaçan trenler meselesi.
Üniversiteden hemen sonra kaçırdığım ilk trene çook üzülmüştüm. Sonra mı? Vagonlarını saydım!.. Aradan fazla bir zaman geçmedi ki ikinci bir tren geldi geçti, hiiiç durmadan! Sonra bir tane daha, bir tane daha... Aradan 5 yıl geçmişti ve kaçan trenleri sayamıyordum artık. ''Kaçan trenleri ben mi sayacağım'' dedim kendime ve vazgeçtim trenleri saymaktan. Sonuç olarak; hayata bu açıdan bakmamın bana faydalı olmadığını aksine zararlı olduğunu gördüm... Hayal kırıklıklarını biriktirir. Birikimler bir yerde patlak verir ve hasarları fazla olur. Bunun yerine şöyle düşünmeye başladım; ''Tren eğer beni kaçırırsa o kaybeder'', Trendekiler ''Aaa, eyvah şu yolcuyu alamadık, bu yolcuyu da kaçırdık vs.'' desinler ve onlar düşünsünler. (Tabi ki bu düşünce için kendine güven şart arkadaşlar) |
11-05-2007, 15:23 | #140 |
|
Yıllar evvel Rize'de Çay festivali düzenleme komitesinde yakın arkadaşlarım görevliymişler. Tarihi bir yerde geceleyin, açık havada bir konser düzenleyeceklermiş.
Herşey çok ayrıntılı hesaplanmış bir sorun çıkmasın diye ancak birşey her zaman sorundur Rize'de... ''Yağmur'' Konseri beklerken hava çok güzelmiş ancak konser saati yaklaştıkça gökyüzünde yağmur bulutları şehrin üstünü kaplamaya başlamış. Bizim arkadaşların keyifleri kaçmaya başlamış, ancak elden ne gelir Yağar mı, yağmaz mı şeklinde aralarında konuşurken bir tanesi demiş ki; -Arayalum Meteorolojiyi da, Soralum yağmur yağacak mi diye!!! Herkes ''evet, doğri'' arayalum soralum demiş ve hep birlikte meteorolojinin ne diyeceğini beklemeye başlamışlar. Fikrin sahibi telefonu çevirmiş ve karşıdan bir görevli çıkmış; -Bizum bu gece bi konserumuz varidi! Hava kapandi Rizeye acaba yağmur yağacak mi? -Malesef nem oldukça yüksek 1-2 saate kadar yağmur yağışı bekliyoruz... Bunu duyan arkadaş üzülmüş ama ümidi kesmemiş ve devlet'in bir kuruluşu ile konuştuğundan herhalde- alışkanlık haline gelmiş tabii ki- ikinci soruyu yapıştırmış; -Acaba bişe yapamaz miyik! (Birşey yapın da yağmur yağmasın, yağmurun yağmaması için yapacak birşey yok mu?) Hayat; Yağmurda ıslanmaktır... |
11-05-2007, 16:16 | #141 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Seyda, "Göz hasmını bilir " derler ya. Nasıl anlamam ne demek istediğinizi? Küçük tren kaçabilirdi, neyse yaya kalmadınız. Hepiniz sığdığınız için trenin küçüğü size yetiyor Gideceği yere gidebilecek birileri zaten bindi yani. Trenin küçüğü bizimkileri taşımaya yetmiyor belli. Büyüğe binerdik, sığmayanalar da küçüğe doluşur, kimse yaya kalmazdı geçen yıl. İkisini de kaçırdığımız için yıl boyu hepten yaya yürüdük. Bir de, bu sene yola daha çok engel koydular, taş, çakıl, diken v.s. Kan revan içinde yürüdük bu yıl anlayacağınız. Büyüğü de kaçırırsak, binmek şöyle dursun bir daha tren istasyonuna yaklaşmayız maazallah. Sataşmayı da peşinen kabul ederiz, sayısı da 4 mü olur 104 mü olur. Başım üstüne... Kaçırmamamız yolundaki temenniniz de yakıştı size. Teşekkür ederiz efendim. |
12-05-2007, 17:14 | #142 | |||||||||||||||||||||||
|
Sataşma 4
Hayat; başkalarının yoluna çakıllar, taşlar dökülürken sesi çıkmayıp alkışlayanların; kendi yollarına dökülen küçücük taşlar için ortalığı ayağa kaldırmalarıdır ( Eee adalet elbet tecelli ediyor ) Tabii ben yine de yarın 21.00 gibi kulaklarıma pamuk tıkayıp, evimin camlarını kapatarak yatmayı planlıyorum Giden gitti zaten.. |
13-05-2007, 19:56 | #143 |
|
Hayat sinirden ağlamaktır..Tebrikler Sayın Karaca..
|
13-05-2007, 23:02 | #144 |
|
Destek mesajı :)
Hayat saat 21.00'den sonra benzin istasyonunda dalgın ve üzgün iki insanla karşılaşmak, "yoksa siz de siyah beyaz mı..?" diye gülümseyerek sormak, sarı lacivert olduklarını ve galibiyetin her zaman mutluluk, yenilginin de her zaman mutsuzluk anlamına gelmediğini, yaşayarak öğrenmektir
Seyda (Şeyda değil ) |
14-05-2007, 08:44 | #145 | |||||||||||||||||||||||
|
Centilmen Beşiktaşlı'ya
Teşekkürler Sayın Seyda (Şeyda değil)... Beşiktaş büyük camia, Beşiktaş büyük takım. Yüzüncü yılında şampiyon olan ilk takım Beşiktaş'a Şampiyonlar Ligi'nde başarılar diliyoruz. |
14-05-2007, 08:55 | #146 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Desteğe köstek...
Sayın DEMİREL Sevincimiz bir günlük, rekabetimiz ve dostluğumuz ebedidir. Ama, galiba siz sarı-kırmızı (laştırdıklarımızdan) sınız?
Saygılarımla... |
14-05-2007, 09:22 | #147 | |||||||||||||||||||||||
|
:)
Teşekkürler Sayın H.Sancar Karaca..Gerçekten sizin gibi centilmen bir FB'li görmedim Ama lütfen biri bizi Şampiyonlar ligine göndermesin de orda piyon olmayalım vee Şehper Hanım..Size de katılıyorum,çok haklısınız gerçekten.. |
14-05-2007, 14:51 | #148 |
|
:)
Buram buram kokladığım ama bir türlü kokusunu başka yerde bulamayacağım şeysin sen hayat içimin titrediği anda bana ağıtlar yaktırabilen umudumu koluma bir künye gibi taktırabilen sevgiliye ışıltılı gözlerle baktırabilen düşmana çek git başımdan derdirtebilen ve hala çocuk olmama fırsat verensin sen hayat en güzeli de seni kederinle,sevincinle kabul etmemiz değil mi?
|
14-05-2007, 15:53 | #149 |
|
Hayat; Bugün çok farklı...
Hayat; hayat hakkında yazılar görmek istemektir. Can sıkan yazılar okumamaktır. Hayat; Alakasız konularla başkalarını meşgul etmemektir. Bazen bu öyle bir hal alır ki, damarı tutmaktır, can sıkılmasıdır hayat. ''Mutlu olduğumuz ve kaçacak bir deliğimiz vardı, onu da mı buldunuz?'' diye sitemler etmektir. Hayat; Bir zamanlar bir Denizcilik kursu açmıştım. Adı ''Kabotaj'' idi. El broşürlerini kendim dağıtıyordum parasızlıktan. Bir Rize'liye uzattım ,okudu... -Nedu bu?! -Kabotaj Denizcilik efendim, Yen bir Denizcilik Kursu. -Ne yazayi buriya!? Sabotaj Sabotaj nedu? Eşkiya misunuz siz!, Ne yetuştureceksunuz oriya! Hayat, Sabote edilmektir... |
15-05-2007, 08:23 | #150 |
|
Okul'un Simülatörü eskidi ve İtalya'dan ekip geldi...
Onarılacak ve güncellenecek inşallah Çay salonunda İtalyan ekiple oturmuşuz, sohbet ediyoruz. Bu sırada Hizmetli bir arkadaş salona girdi. Elinde bol tereyağlı bir pide ve içinde de erimiş peynir (Evlilerin malum sonudur-eşinle didişirsen sabah işe aç gidersin-artık iş yerinde ne bulursan yersin). Bizi davet ediyor birlikte yemeye ama teşekkür ediyoruz. Bir arkadaş ''misafirlerimiz var'' diyor Hizmetli arkadaşa... Diyalog başlıyor: -Misafirlerimiz de var! -Olar da celsun!... -Ama İtalya'dan bu misafirler -Oyle mi? İncilizcem yokçi, ne yapalum! Zaten italyan adam. Hayat, Dünyadaki herkesin İngilizce bildiğini sanacak kadar yozlaşmaktır(Dejenerasyon da diyebiliriz)... Bugün hava çok güzel buralarda. Güneşi özlemiştik... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 2 (0 Site Üyesi ve 2 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kredili hayat sigortası... | Av.Hilmi Sormazoğlu | Meslektaşların Soruları | 2 | 17-12-2006 19:34 |
Hayat T T ! | ankara7406 | Site Lokali | 3 | 08-09-2006 14:53 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |