02-01-2008, 22:17 | #91 | |||||||||||||||||||||||
|
Nazik tavsiyeniz üzerine biraz da düşünerek hukuka aykırılıklara karşı çıkalım o vakit: Evladını kaybeden bir baba, bu acı ve ızdırapla cezalandırmayı kendisi yapmasın diye hukuk vardır zaten. Avukatın işi şahsileştirmeden vekaleten yapmasının en önemli fonksiyonlarından birisi de canı yanan bir insan gibi değil hukukçu gibi soğuk kanlı davranabilmesidir. Bir çok THS üyesinin tanıdığı evladını yitiren bir babadan da kısaca bahsetmek isterim size: Evladını yitiren bu baba hiçbir kaba kuvvete başvurmdı, hukuk dışılığa tevessül etmedi... Hukuksal haklarını öğrenmek için mücade etti, ediyor. Şimdi bu mucadeleden edindiği tecrübeleri de başka evlatların ölmemesi için paylaşmakta. |
02-01-2008, 22:35 | #92 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
41. mesajda yazdığım cümleler... Hukuk sistemlerinin daha etkin metodlar geliştirmesine gelecekti bu tartışmasın sonucu ve oraya gelecek yinede... Başkasını kabul etmemiz mümkün değildir. İdeal hukukçu nasıl olur formunda da yazdım. Kişilerin hukuku olamaz, kişilerin hukuku subjektif olur. Kişilere göre değişen doğrular kaos ve anarşi yaratır... |
02-01-2008, 22:50 | #93 | |||||||||||||||||||||||
|
Yazarak anlaşmak zor iş.
Ferda Hanım, Yazarak anlaşmak gerçekten zor iş. Yanıtsızlığınız konunun zorluğu konusunda bir yanıttı bende bu nedenle onu belirttim. Başka bir anlamı olamaz... Manasıda olamaz... Samimi kafa yoran herkese saygı duyuyorum. Biraz yanlış anlamalar ve önyargılar oldu ancak bu durumda yine yazarak anlaşmaya çalışmanın zorluğundan kaynaklandı. Saygılarımla... |
02-01-2008, 22:51 | #94 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Özcan, duruşmaya ara verilir ama hukuka ara verilmez. Ara sıra hukuk dışılığın sakıncalarına değinmeniz güzel. Her mesajınızda hukuku savunmanız dileğiyle... iyi akşamlar |
02-01-2008, 23:03 | #95 |
|
Sayın Özcan, size karşı taraf tutmuyorum. Aksine "Zorluk" ve "Yanıtlanması güç sorular" konusunda sizinle hemfikirim. Yalnızca verilmesi gereken yanıtların ideallere ve hukuka uygun olanda sınırlı tutulması gerektiğine dikkat çekmek istedim, bu çaresiz görünen "hukuka uygun yanıtların" yanıtlarının -yani gerçek çözümün-, önemsiz görünebilecek, ama somutça sonuca yönelik olanda/"Kişilerde" gizli olduğunu anımsatmak istedim.
"Doğruluk= Adalet" denkleminin her zaman kurulamıyor olması, doğruluğun her zaman adil sonuçları sağlamaya yetmemesi, bu "zaman ve mekandaki görece eşitsizlik", bizi yanlışla doğruya varabileceğimiz yanlış seçeneğine de götürmemeli. Bu yüzden hukuku seçmedik mi? Saygılarımla... |
03-01-2008, 01:36 | #96 |
|
Sn. Özcan,
Israrla sorduğunuz çocuğunuz ölürken bir hukukçu olarak nasıl davranırdınız sorusuna bir yanıt bulmanız veya bulmamız mümkün değil. Bir yana babalık duygusunu bir yana da hukukçu kimliği koyarsanız, çoğu zaman babalık duygusu ağır basacaktır. Hukukçu bir baba nasıl davranır derseniz. Büyük ihtimalle hukukçu kimliğinden soyunup, baba kimliği ile hareket edecektir derim. Bu durumda cezayı kendi eliyle vermeye kalkarsa kendisini hakimin solunda değil, karşısında bulacaktır ve hakimin solunda boş kalan yeri yine bir hukukçu meslektaş dolduracaktır. Sorduğunuz bütün sorular ve verdiğiniz bütün örnekler bizleri çözümü imkansız paradokslara götürüyor. Dolandırıcıdan gelen parayı alırken, işinde başarıyı elde etmek zorunda olan ve piyasada ayakta kalmak durumunda olan aile babası hukuk profesyoneli ile her zaman mazlumdan ve adaletten yana olması gereken hukukçu kimliği karşı karşıya getiriyorsunuz. Bu olayla ilgili sergileyeceğim tavır büyük ihtimalle şöyle olurdu; bir müddet suyuna gidip, parayı kimden nasıl çarptığını öğrenmeye çalışırdım, bunu yaparken onun yanında görünüp vay be ne enayiler var, akıllı adamsın gibi gaz da verirdim. Zaten gayrimenkullerini tespit edip haczimi de koymuşum, ondan sonra da soluğu savcının yanında alırdım. Eğer kem küm ediyor ve bilgi vermiyorsa bana vicdan yükü yüklemeye çalıştığından şüphelenirdim sanırım. Hayatın bazı gerçekleri var. Her şey bazı TV kanallarında ilahi adalet temalı ve her seferinde suçlunun vicdanına yenildiği dizilerdeki gibi olmuyor. Sonuçta bu durumu bir vicdan yükü olarak üzerime almazdım. Komiserin tokadına gelirsek, bu konuda ne olursa olsun, bu tarz yöntemlerin savunulmasını doğru bulmam. Bugün bir tokat, yarın düşük voltajlı elektriğe ve giderek yüksek voltajlı elektriğe dönüşebilir. İnsanlık, tarih boyunca insan haklarında sürekli olarak ileriye gitmiştir. İnsan haklarında izlenmesi gereken yol ileriye gitmek olmalıdır. Geriye gitmek değil. Çok gerilerde bir mesajınızda belgesellerden bahsetmiştiniz. O belgesellerde suçluların nasıl bulunduğunu defalarca görmüş olmalısınız. Hangisinde komiserin tokat attığını ya da suçluya işkence yapıldığını gördünüz. Bizim polisimiz hangi noktada peki, parmak izi alınması gereken yerde "toz kalmadı" diyebilen, olay yeri incelemesinde çağdışı kalmış polis teşkilatı elbette aciz kalmaya mahkumdur. O halde bir yandan da suçluları ortaya çıkarmak suretiyle toplumsal infiali yatıştırmak zorunda olan polisin gayrimeşru yöntemlere başvurması da kaçınılmaz mı olmalıdır. Yoksa meşru yöntemlerin geldiği noktayı günü gününe takip etmek delilden sanığa ulaşmayı düstur edinmek mi? Elbette ikincisi.. Aynı paralelde yazan arkadaşlar için birisi "sözümona idealist takılanlar" gibi bir ifade kullanmış. Bu da bana Çetin Altan'ın lanetliler bahçesi teorisini hatırlattı. Siz o bahçeye atılmalısınız demiyorum asla ama, Dün astıklarımıza bugün anıtlar dikip, ağıtlar yakmıyor muyuz? Kaçakçılığa, dopinge teşviğe bulaşan milli futbolcuları toplumsal vicdanımızda affedivermiyor muyuz? Dünün dolandırıcısı, vurguncusu yarın karşımıza beyfendi, saygın, mümtaz bir şahsiyet olarak çıkmayacak mı? Kendimize dönersek, "sözümona" idealist takılmadığımız için, banka vekillikleri kapmak için, banka müdürlerine en çok avantayı verme ihalelerine girmiyoruz, tefeciliğinden şüphelendiklerimizi geri çeviriyoruz. Ancak birileri bunları yapıyor ve yapmaya da devam edecek. Bu tipleri aramızda lanetlemediğimiz sürece hep birlikte batmaya mahkumuz. Bir başka yerde; Ceza davası alıp sanığı suçlu olduğu halde suçsuzdur beraatini istiyorum demiyor musunuz? İfade verirken suçluya kurtulacak mevzuat hükümlerini, hatta eşiniz dostunuz olan bir borçluya borçtan kurtulmanın yollarını anlatıp öğretmiyormusunuz ? denilmiş, Ceza davasında sanık müdafiliği bu tartışmanın çok dışında olmakla birlikte sanığın savunması esnasında beraat talebi ve ifade verirken suçluyu kurtaracak mevzuat hükümlerini göstermenin gayrimeşru bir yol olduğu hiçbir biçimde düşünülemez. Meslekte fazla eski olmamama rağmen, CMK görevi nedeniyle dosya esasım 100'ün üzerindedir. Bu sayı belki de CMK olmasaydı bir meslek hayatının tamamında ulaşılabilecek bir sayıdır. O anlamda bu alanda kendimi oldukça tecrübeli hissediyorum. Ceza Yargılamasında müdafinin rolü konusu dediğim gibi apayrı bir tartışma olmakla birlikte; öncelikle ben suçsuzum diyen biri hakkında deliller ne gösterirse göstersin, beraat talep etmek gayrimeşru bir yol olarak kabul edilemez. Orada bulunmanızın sanığa verdiği güvenin ne demek olduğu ancak o duruma düşüldüğünde anlaşılabilir. Pek çok mahkumiyet kararı verildi. Hemen hepsini temyiz ettim. Kimi onandı kimi bozuldu. Kimi onama yerindeydi, karar benim hukuki perpektifimden doğru idi çünkü.. Kimi karar bozulmadı üzüldüm. Kimi ise bozuldu.. Beraate dönüştü.. Netice ne olursa olsun, sanık yalnız değildi ve hakkı sonuna kadar arandı. Tanıklara onun akıl edip soramayacağı sorular soruldu. Bilirkişi raporlarına itiraz edildi, tutuklama kararlarına itiraz edildi, bir üst mahkem tutuklamayı tekrar inceledi.. Hepsi olumlu netice vermedi belki ama sanık yalnız değildi.. Dediğim gibi bir gün sanık olursanız ancak bunun ne olduğunu anlayabilirsiniz. Hakimin karşısında olmakla, sol tarafında durmak apayrı durumlar ve apayrı duruşlardır. Bir gün o duruma düşersem, mutlaka hakmin solunda benim sağımda duran biri olmalı.. Öte yandan hiç kimseye borçtan kurtulma yolu öğretmedim. Biri bu borçtan beni kurtar diye de gelmedi hiçbir zaman. Ancak hukuki zeminde aranması gereken bir hakkı varsa sonuna kadar ararım. Eğer bu sebeple alacaklı alacağına daha geç kavuşacaksa kavuşsun. Borçlu da yalnız değil. Sonuç olarak hukukçu kimlikle, bir hukuki meselenin bizzat tarafı olmak ikilemi çözümsüz bir paradokstur. Bir olayda tarafsanız, tarafsınızdır. Duruşunuzu taraf olma statünüz belirler ve beklentileriniz ve girişimleriniz ona göre olur. Hukukçu olarak o olaya müdahilseniz soğukkanlı ve profesyonelce davranır ve hukukun yanında hukukun meşru saydığı yollarla meseleye yaklaşırsınız. Ancak iki gömleği üst üste giymeye kalktığınızda düştüğünüz açmazdan kurtulmak da hiç de kolay olmayacaktır. |
03-01-2008, 01:53 | #97 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sorunun cevabını bundan birkaç gün önce hangi vesile ile olduğunu tam olarak hatırlıyamadığım bir mesajımda yazmıştım. Bana danışmaya gelenlerin, özellikle çocuklarının davranışlarından şikayetçi olanların, devamlı olarak sordukları soru şu: 'Beyefendi sizin kızınız aynı şeyi yapsa nasıl davranırdınız bir baba olarak'. Cevap: Benim kızım değil, sizin kızınız söz konusu olan, benim problemim değil, sizin probleminiz üzerinde tartıştığımız' Sizin, sadece bana değil konu hakkında yazan başka üyelere de yönelttiğiniz, sorunuzda da aynı mantık var Sayın Mustafa ÖZCAN. Cevabım: Burada malı çalınmış bir dükkan sahibi, çocuğu kaçırılmış veya öldürülmüş bir baba, evi yakılmış bir ev sahibi, arabasına çarpanın kaçtığı bir kaza kurbanı, gemisi batırılmış bir kaptan olarak ne ben, ne siz, ne de başka bir katılımcı tartışıyor. Tartışanlar genelde hukukçular ve tartıştığımız konu hukukun herkes için bağlayıcı olup olmadığı konusu. Bir hukukçu olarak cevabımı defalarca tekrarladım ve yazdıklarımın neler olduğunu konuyu okuyan herkes biliyor, yeniden tekrarlama zorunluluğu hissetmiyorum. Burada belirtilmesi gereken en önemli konu: Kararların objektifliklerinin korunması için, bir konuda taraf olanlar, özellikle hakim ve savcılar, taraf oldukları davalarda bu makamlarından çekilmek zorunda. Madem beni burada taraf olarak gördünüz, 'O çocuğun babası siz olsanız ne yapardınız' demekle, müsaade edin olayda taraf olarak bir karar vermiyeyim. Hukukçu olarak düşüncemi zaten biliyorsunuz. Olaylarada, hukuki anlaşmazlıklarda taraf olanların karar verdiği bir mahkeme heyeti uygar ülkelerin hiçbirinde bulunmaz. Genelde her yerde hukukçulardan oluşan heyetler, diğer hukukçuların (üniversite hocaları, filosoflar) oluşturdukları ve ülkenin kanun koyucusu tarafından yasa olarak kabul edilen kurallar çerçevesinde karar verir. Meslek kuruluşlarından ve sivil toplum örgütlerinden firkir alınsa bile, kanunların formüle edilmesi ve yapımlarında rol oynayan esas fikirler hukukçulardan gelir. Yasaların dolandırıcıları koruduğunu birkaç sefer tekrarladınız. Böyle olsa bile siz bir hukukçu olarak o yasalara uymak zorundasınız. Bunu yapmadığınız andan itibaren hukuk dışına çıkmış olursunz.
Sayın Mustafa ÖZCAN, fikirlerinize karşı olanların sizi anlamadıklarını yazıyorsunuz devamlı olarak, bana öyle geliyor ki siz onları anlıyamıyorsunuz. Sizinle aynı fikirde olmayanların hiç ama hiç birisi hukuka aykırılığı kabul etmiyor ve hepsi de haksızlığa uğrayanlara acıyor, belki de sizden daha fazla, bilemiyeceğim. Aradaki tek fark hukuka aykırı davranışlarda bulunanlara yapılacak muamelede düğümleniyor. Siz 'ben bunlara biraz gayrı meşru mumele etsem bir zararı olmaz' diyorsunuz, diğerleri 'bu davranış hukuka uymaz, hukuk düzeninin bozulmasına ve daha fazla haksızlıklara yol açar diyor'. Diğerlerinin düşüncelerini dayandırdıkları binlerce yıllık hukuk uygulaması var, sizin 'hisleriniz' var. 'İdeal Hukukçu' ve ideal hukuk konusunda 'tabii/doğal hukuku sacede 'ilahi hukuka' indirgediğiniz mesajınızdaki fikirlere de katılmıyorum. Bu forumda bir iki sefer tekrarladığınız için belirtmek zorunda kaldım. Fırsat bulursam cevabımı orada yazarım. Saygılarımla |
03-01-2008, 09:42 | #98 |
|
Paradokslar üzerine gidildikçe yeni çözümler ortaya çıkar...
Binlerce yıllık insanlık tarihi,
Her alandaki Tüm gelişmelerini ve ilerlemelerini, paradokslar ve zorluklarla uğraşmaya ve daha iyisini aramaya borçludur. Paradokslar korkutmamalı ve yıldırmamalı. Saygılarımla... |
03-01-2008, 09:56 | #99 | |||||||||||||||||||||||
|
İnsanlık tarihihindeki tüm gelişmeler, bir önce varılan sonuca, bir önceki buluşa bir şeyler eklemek suretiyle olmuştur.... Örneğin yeni bir araba icat edecek kişi, tekerleği icat etmekle başlamıyor bu yüzden işe... Tecrübelerinden yararlanan insan akıllı insandır, başkalarının tecrübelerinden yararlanan insan daha akıllı insandır!!! Sil baştan başlamak gerekmez bazen! Siz artık tartışmasız olan şeyleri yeniden mi tartışmak istiyorsunuz? |
03-01-2008, 10:31 | #100 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Tartışmanın tepkiye döneşmesinin nedeni...
Özge Hanım, Haklısınız tartışmanın yönü burada değişti:
Bu soruya değerli meslektaşlardan bir kaç görüş geldi. Soruda ne demek istediğim anlaşılmıştı. Sayın Gemici ise bu cevabı yazdı. Sitenin ayağa kalkması gerekecek kadar vahim bir cümle kurmuştum, Sayın Gemici ye göre... Meslektaşlardan da bu sıkıştırmayı hukuka aykırı ve kaba kuvvet sıkıştırması olarak anlayanlar oldu. Ancak karşılıklı dengeleri anladıkları için üzerinde durmadılar. Yazış şeklimde, dolandırıcıyı bir köşede sıkıştırdıktan sonra getirdiği parayı dolandırdığı için parayı almakta tereddüt ettiğimi yazdım. Dolandırılarak getirilen parayı almayacak bir insanın, başka hukuksuzluklara izin vermeyeceğinin rahatlıkla anlaşılabileceğini düşündüm. Sayın Gemici önce bana buradaki sıkıştırmanın ne olduğunu sorsa ve vereceğim cevaba göre eleştiri yapsaydı hiç bir şey yoktu. Çünkü açıkça bir hukukçunun sıkıştırma ifadesinden sadece hukuki yöntemler anlaması gerektiğini söyleyip geçecektim. Başka yönemler aklıma gelsede savunma ve hukukçu kimliğime ve dahası vicdanıma kabul ettirme şansım fazla olmayacağından kolayca konu kapanacaktı. Sayın Gemicinin uygulamada bilmediği yönleri anlatmak ve uygulamayı ve hukukun bir çok yönünü bilmeden konuda yorum yapmanın hata olacağını ifade etmek üzere, rencide olduğum yaklaşımla ilgilide içerisine biraz sitem ve eleştiri katarak şu cümleyi yazdım.
Tartışma bundan sonra alevlendi ve tepkiye dönüştü. Önyargılar oluştu. Sayın Gemici nin hukukçu kişiliği tartışma konusu yapıldı düşüncesine kapılan ve onu burada tanıyıp sevenler hemen klavyenin başına geçtiler. Bu nedenle yazdıklarımı okumak bile istemediler. Nereden nasıl eleştirebiliriz bunun arayışına girildi. Olayın bu kısmına fazla takılmayan arkadaşlar olayı anladıkları gibi yazmaya devam etti. Bu mecrada tartışma kendi zemininde ve çığırında idi. Tepkiye dönüştükçe çığırından uzaklaştı. Evet Sayın Özge Yücel. Öncelikle Benim Hukukçu kimliğim tartışma konusu yapıldığı ve önyargılı bir yaklaşım başladığı için Savunmalar yapmak zorunda kaldım.
Biraz empati ile daha rahat anlıyabileceğinizi düşünüyorum. Saygılarımla... |
03-01-2008, 10:45 | #101 | |||||||||||||||||||||||
|
Yazdıklarımla, yazılanlar arasında bir çelişki yok. Sayın Av. Can DOĞANEL Objektif bir yaklaşımla üzerinde kafa yorarak bir cevap hazırlamış. Paradokslar dan bahsetmiş Bazı soruların ve cevaplarının paradoks oluşturduğundan bahsetmiş. Bende, insanoğlu tıkandığı yerlerde vazgeçmeyerek ve üzerine giderek ilerlediğini ifade ettim. Yazdıklarım tıkandığımız yerlerde zorlarsak ilerleme kaydedilir anlamına geliyor.. Elbette birikimlerin üzerine yeni birikimler eklenerek gelişmeler sağlanmıştır. Benim yazdıklarım söylediklerinize ilavedir. Tartışmasız konuları tartışma gibi bir isteğim elbette yok, ama olanlar varsa daha mantıklı bir konu bulsalar daha iyi olacak. Saygılarımla... |
03-01-2008, 11:14 | #102 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Özcan;
Öcelikle, burdaki tartışılanları, karşılıklı mücadele olarak değil de; doğruyu bulmaya birlikte çalışmak olarak algıladığınızı hissettirdiğiniz için teşekkür ederim.
Ancak, sizinle birebir aynı şeyi ifade etmeyenlerin, "düşünmeden konuştuklarını" ima eden sözlerinizi bir kez daha gözden geçirmenizi öneririm. Bir problemi çözmek için, herkesin aynı emeği sarf etmesi gerekmeyebilir! Kaldı ki, sizin düşüncelerinize katılamayan üyeler de, sizin hiç düşünmediğinizi değil, yanlış düşündüğünüzü iddia ettiler. Hadiseyi şu şekilde özetleyelim o halde; "Burada bir paradoks var, çözülmesi gereken bir sorun var; bunun da sebebi hukukun bazen yetersiz kalması. Siz de diyorsunuz ki kafa yoralım, buna çözüm olacak alternatif çözümler bulalım." (Özetlememde bir hata varsa lütfen düzeltin?) Siz bu alternatif çözümlere örnek verirken, hali hazırda YASAK olan yöntemlerden örnek veriyorsunuz. Ben de diyroum ki; "sizin verdiğiniz örnekleri yeniden tartışmaya gerek yok, zaten bunlar daha önce denendiği, tarıştıldığı için mevzuata girmiş ve yasak olduğu da özellikle beliritlmiş alterfnatifler. Yeni bir düşünce varsa bunu değerlendirelim."
Daha mantıklı bir konu bulunması dileğiniz için de bilahere teşekkür ederim. Saygılarımla, |
03-01-2008, 16:21 | #103 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Özcan,
Maç yapar gibi bir konuşmaya girmeye niyetim yok, kim önce başlamış diye. Ama sizin tartışma biçiminiz işi bu noktaya getirdi. Her yazılana görünüşte yanıt veriyorsunuz ama sizin sorularınıza verdiğimiz yanıtları göz ardı edip tartışmayı kuru bir çekişme haline getiriyorsunuz. Bakın iletim aşağıda, ben bu yanıtta sadece sizin üslubunuzu eleştirmedim aynı zamanda hukukun üstünlüğüne her koşulda nasıl bağlı kalındığına örnek verdim, Av. Uygar da aynı şekilde örnek verdi. Ama sizin bunlara verdiğiniz bir yanıt yok. Ben burada yazdıkça niteliksiz bir tartışmaya ortak olduğumu düşünüyorum ama vermezsem de site okuyucuları için sakıncalı olduğunu düşünüyorum. Lütfen artık duygu sömürüsünden, yerinde olsaydınız gibi yaklaşımlardan uzaklaşıp nesnel, ileri görüşlü ve gündelikten uzak hukuk sohbetlerinde bulalım kendimizi.
|
03-01-2008, 16:26 | #104 |
|
İletiler içindeki yazım kurallarına uymayan yönler ayıklandıktan sonra yazılmasını veya yazılmış olsa da sonradan ayıklanmasını öneriyorum.
Hukukçu yazarken de, konuşurken de dile egemen olmalı, düşüncelerini açık ve net aktarabilmelidir. |
03-01-2008, 16:46 | #105 | |||||||||||||||||||||||
|
Sn. Av. Can Doğanel paradokslardan bahsetti. Paradoksun olduğu yerde içinden çıkılması zor bir konu var demektir. Düşündüğünüz gibi basit niteliksiz ve gündelik bir konu olduğunu düşünmüyorum. Olur tabi, sokakta insanlar birbirini götürürken, Akşam Tv Haberleri kan gölüne dönmüşken, gazetelerin 3. sayfalarına bakmak yürek ister hale gelmişken, biz daha nesnel, daha gündelikten uzak konuları konuşalım. Gerçekleri gündeme getirmek ve hukuku daha etkin ve daha güçlü hale nasıl getiririz bunları düşünmek çalışmak duygusallık ve duygu sömürüsü olsun, Sorduğum sorularla ilgili, kendim bazı arkadaşlar gibi "Umarım böyle bir şeyle sınanmam" diyorum. Site okuyucularını düşünmek lazım tabi, ama daha vahim konular var emin olun, onlarada bir göz atın isterseniz. Ayrıca şu son mesajı yazmasaydınız yazmayıda düşünmüyordum benim için konu amacına ulaşmıştı. Av. Uygar' ın son mesajından sonra orta bir nokta bulunmuştu. Ben hala ordayım. Siz uygun bulduğunuz yerde durun. Saygılarımla... |
03-01-2008, 16:50 | #106 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Katılımcılar,
Forumun geldiği nokta hukuki tartışmalardan uzaktır. THS adı üstünde hukuk sitesidir. Foruma katılanlardan da 'hukuki görüş' açıklamaları beklenir. Yine bir avukata yakışmayacak anlatım bozukluğu, argo kelime ve imla hatalarının olmamasına da özen gösterilmelidir. Bu nedenle THS kurallarına açıkça aykırı olan mesajlar silinecektir. Ayrıca, bu foruma ilişkin bundan sonra görüş açıklayacak üyelerimiz toplam 3 mesajda görüşlerini açıklarsa seviniriz. Bu nedenle forum 'Görüş Arşivi' kurallarına göre devam edecektir. Anlayış ve katılımlar için teşekkür ederiz. Saygılarımla Not: Görüş Arşivi ile ilgili bilgiler aşağıdadır:
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |