|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
07-01-2012, 20:27 | #91 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Görüş
Sevgili Dikici, Türkçesini yazsanız da anlasak yani 1.Tartışmanın “Yargıcın Manevi tazminata nasıl hükmedeceği vb.” olmadığını düşünüyorum. 2.Herhangi bir davanın değil! Manevi Tazminatın HMK.’de düzenlenen hangi dava türü ile talep edilebileceği, bu bağlamda m.107’nin manevi tazminata uyup uymadığı, işin odak noktası… 3.Manevi tazminat (Tanımı, unsurları vb. elbette önemli!), bir kere m.107 kapsamında “alacak davası “ değildir! 4.Manevi tazminat davası; hükme esas unsurlara/ölçütlere uygun bir talepte bulunmasının bekleneceği, dahası, davacıyı m.107 hükmüne yönelten bir “alacak davası” hiç değildir! Saygılarımla |
08-01-2012, 00:15 | #92 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Elima larla Arumutia ları birbirine karıştırmayalım lütfen :)
Bu tartışmanın ana konusu manevi tazminat davalarının belirsiz alacak davası şeklinde açılıp açılamayacağı sorunudur. Bu sorunun cevabı da HMK 107/1 de verilmiş.Manevi tazminat davasında dava açılırken alacağın tam ve kesin olarak belirlenmesi davacıdan beklenemiyorsa bu dava belirsiz alacak davası şeklinde açılabilir. Bana göre tüm tazminat davalarında olduğu gibi manevi tazminat davasıda belirsiz alacak davası şeklinde açılabilir.Zira manevi tazminat alacakları bu davanın düzenlendiği 107/1. maddedeki şartı yani " davanın başında tam ve kesin olarak belirlenmesinin beklenememesi" şartını karşılıyor. Bu konuda sanırım hem fikiriz.Zira yukarıdaki mesajınızda sizde ,
Demişsiniz. Demişsiniz demesine de devamında 107/2 deki düzenlemenin uygulanmasının manevi tazminat davalarında mümkün olamayacağından bahisle;
demişsiniz. Önce bi konuda anlaşalım. 107/2 deki düzenleme belirsiz alacak davası açmanın şartı mıdır değilmidir.Daha önceki mesajlarımda belirttiğim üzere bana göre değildir.Belirsiz alacak davası açmanın yegane şartı 107/1 de düzenlenmiştir. Belirsiz alacak davasını bir eve benzetecek olursak (ki bana göre oldukça lüks ve konforlu bir villadır) 107/1 bu evin kapısıdır.107/2 ise olsa olsa oturma odası ya da salonudur. Bir davacı 107/1 deki şartı taşıyorsa evin kapısından girer yani davasının açar.Siz ona kapıdan içeri girmenin şartlarını taşıyorsunuz ancak salon biraz dağınık içeri girmezsiniz diyemezsiniz. Salonun dağınık olması iddiasına gelince ;
Yukarıda ki mesajınızda manevi tazminat tutarının yargılama safahatında hakimin kararına kadar belirli hale gelmesi mümkün olamayacağı için...diyorsunuz. Bende cevaben ne münasebet diyorum Burada sanırım hüküm anıyla belirli hale gelme anı birbirine karıştırılıyor. Manevi tazminat alacağı hakimin kararı ile belirli hale gelmiyor hüküm altına alınıyor.Kanunun metninde kastedilen belirli hale gelme olayı davacı açısından, davacı için söz konusu.Metinde “davacı belirli hale geldiğinde talebini artırabilir..” diyor. Ben davacıysam davanın herhangi bir safhasında örneğin ,sosyal ekonomik durum araştırması yapıldığında, ya da cevap dilekçesi verildiğinde ya da deliller toplandığında “ evet benim için belirli hale gelmiştir” diyerek talebimi artırabilirim.Kanun bu imkanı ve yetkiyi bana veriyor. Bu imkanı zamanında kullanırım yada kullanamamam.Bu benden başka hiç kimseyi ilgilendirmez.Zamanında kullanır ve geçekci bir arttırım yaparsam bunun meyvelerini ben toplarım.Bunu beceremez aculluk yaparsam zararını ben çekerim.Zira o davada bir daha artırma imkanım kalmamıştır. Sözün özü buradaki belirli hale gelmesi davacı açısındandır.Belirsiz alacak davası davacıya sunulan bir kolaylık ,bir imkandır. Ayrıca belirli hale gelmeyi bilirkişi raporu almaya neden indirgiyorsunuz anlamış değilim.Bilirkişi raporu almadan alacak davanın açılışı anına nispeten daha belirgin hale gelemezmi ?Kanunda bu artırım için mutlaka bir bilirkişi incelemesi yapılıp belirginlik sağlanmaldır demiyor ki. Kanun metninde davacı tarafından bu artırımın yapılması için bir süre(en geç hükme kadar olmalı tabi) ya da şart konulmuş da değil. Hatta bir adım daha öteye gidelim.Bizatihi bu artırımın yapılması bile şart değil. Yani davacı 1.000.TL asgari değer göstererek belirsiz alacak davasını açsa ,dava içinde alacağını arttırmasa davası ret mi edilecek.Hayır hakim taleple bağlılık ilkesi gereğince hükmünü verecek.Hal böyleyken uygulanması şart bile olmayan,imkan sağlayıcı, yol gösterici bir düzenlemeyi bahane ederek manevi tazminat alacaklısının belirsiz alacak davası açma hakkını nasıl engelleyebiliriz.? Birde hakimin talepte fazlaya hükmedememesinin belirsiz alacak davası şeklinde açılacak manevi tazminat davalarında ne gibi bir sorun yarattığını biri bana analatabilir mi. Davacı manevi tazminat alacağını dava dilekçesinde bin lira göstererek belirsiz alacak davası şeklinde açtı diyelim.Dava safahatında arttırma hakkını kullanmadı ,yargılama yapıldı hakim taleble bağlılık ilkesini de dikkate alarak ya reddeder ya da 1 lira ile 1.000 lira arasında bir manevi tazminat takdir ederek karara hükmeder. İkinci ihtimalde bin lira olarak davasını açan davacı ilereyen zamanda talebini 10.000.TL ye çıkarttı diyelim.Bu sefer de hakim ya talebi reddeder ya da taleple bağlılık ilkesini de dikkate alarak 1 lira ile 10.000.TL arasında bir manevi tazminat takdir ederek karara hükmeder. Manevi tazminat taleplerinin belirsiz alacak davası ya da belirli alacak davası olarak açılmasında hakimin taleple bağlılık ilkesi ,takdir hakkının bölünememesi gibi hususlar bakımından hiçbir fark göremiyorum. Belirsiz alacak davalarında davacının talebi hükme kadar tabiri caizse askıdadır.Davanın başında asgari bir değer belirlkeyerek davasını açıyor,eğer davanın sonuna kadar yetkisini kullanıp arttırmazsa dava açarken belirttiği değer davacının talebini oluşturuyor ve hakim bu talebi dikkate alarak hüküm veriyor.Yetkisini kullanıp arttırdığında bu arttırdığı miktar artık davacının askıdan kurtulan gerçek talebidir.Hakim taleple bağlıysa bu taleple bağlıdır. Belirsiz alacak davalarında kısmi davalarda olduğu gibi talebin bölünmesi ,davanın bölünmesi gibi şeyler söz konusu değil. Saygılarımla, |
08-01-2012, 16:35 | #93 |
|
Konu elmayı armudu aştı, iyice kabak tadı vermeye başladı sanırım. Bu nedenle mevcut karşlıklı görüşlere göre isteyen istediği gibi hareket eder artık.
|
09-01-2012, 10:01 | #94 |
|
Burada bir konu açmanın zevki işte tamda bu Saygı duyduğum görüşlerinizi, paylaştığınız için teşekkür ederim. Oldukça yararlı bir tartışma oldu bu ve tahmin ettiğim gibi ortak bir nokta bulunamadı Ama kaynaklar ve gerekçeler, fikirlerimi oldukça besledi ve yön çizmemde esaslı yardımcım oldu.. Herkesin ayrı bir doktrin yarattığını görmek keyif verici..Ayrı bir sınıf gibi THS
Herkese iyi çalışmalar,güzel bir hafta diliyorum. Saygılarımla.. |
09-01-2012, 11:05 | #95 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bu tartışmanın niteliği ve özellikle geldiği nokta konusunda iki meslektaşım iki farklı görüşte bulunmuş. Konuyu açan değerli Meslektaşım Av.Seda ÜSTÜN, tartışmanın oldukça yararlı olduğunu, fikirlerini besleyerek yön çizmesine yardımcı olduğunu ifade ederken, konuya değerli fikirleriyle katkı sunan Av. Mehmed Saim Dikici üstadım ise konunun “kabak tadı” verdiğini düşünüyor. Şüphesiz bu forumda herkes görüşlerini serbestçe ifade edip bilgi ve görüşlerini diğer meslektaşlarıyla paylaşıyor.Bu tartışmaların sonucunda içtihadı birleştirme kararı gibi herkesi bağlayıcı bir hükme de varılacak değil.Forumun böyle bir amacı da yok.Dolayısıyla sonuçta tabiî ki herkes kendi görüşüne göre istediği gibi hareket edecektir.Bunu belirtmeye gerek bile yok. Barika-i hakikat müsademeyi efkardan doğar demişler. Ben kendi adıma benimle aynı görüşte olsun olmasın tüm meslektaşlarımın görüşlerinden oldukça faydalandım ve faydalanmaya da devam etmek isterim. Keşke daha çok meslektaşım konuya ilgi gösterse de yeni görüşler ve bakış açılarıyla Barika-i hakikat daha bir parlasa. Avukatların özen görevi de dikkate alındığında müvekkil için en doğru davanın en doğru şekilde açılması bizim için son derece önemli. Forum konusu olan belirsiz alacak davası uygulamada netleşip belirginleşene kadar ki bu 1-2 yılı bulabilir, bu pilav daha çok su götürür. Sonuç olarak bu tartışmanın benim açımdan kabak tadı vermediğini ben daha çok meslektaşımın bu konuya ilgi göstererek değerli görüşlerini,bilgi ve birikimlerini giderek uygulamada yaşanacak tecrübelerini bizimle paylaşmasını beklediğimi belirtmek isterim. |
09-01-2012, 18:52 | #96 |
|
Peki arkadaşlar, dava dilekçesinde talep kısmında;
"Yaralanmama sebep olan davalıdan BK. 47.madde gereğince TL.bazında takdir edilecek Manavi tazminatımın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ediyorum" desem, bu talep hem BK.47, hem HMK 26, hem de HMK 105'e uygun bir talep olur mu ? |
11-01-2012, 14:06 | #97 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli meslektaşım ,manevi tazminat alacağınızı 107 de düzenlenen belirsiz alacak davasıyla değil 105 de düzenlenen eda davası (belirli alacak davası) yoluyla dava ederseniz netice-i talebinizde talep ettiğiniz manevi tazminat alacağını tam ve kesin olarak belirtmek zorundasınız.BK. 47 yada HMK 26 bu zorunluluğu kaldırmaz. TL bazında takdir edilecek manevi tazminatı talep ediyorum şeklinde bir talep yöntemi HMK da 105 'e uygun olmadığı gibi hiç bir dava çeşidinde de mümkün değildir. saygılar, |
12-01-2012, 13:06 | #98 | |||||||||||||||||||||||
|
HMK nın ne 26. ne de 105. maddesinde talebin MİKTAR veya DEĞER olarak belirtilmesini zorunlu kılan bir hüküm bulunmamaktadır. 26.maddede "talep sonucu" 105.maddede ise "bir şeyi vermeye" ifadeleri vardır. Miktar belirtme zorunluluğu sadece belirsiz alacak davasını düzenleyen 107.maddedeki "asgari bir miktar" ifadesiyle yer bulmaktadır. Dolayısıyla "Manevi tazminat talep ediyorum" ifadesi net ve anlaşılabilir bir talep sonucudur. Talepte miktar belirtme zorunluluğu HMK'dan değil Harçlar Kanunun 16.maddesinden kaynaklanmaktadır. Bir de eski yasa HUMK.'da görevli mahkemenin beliirlenmesi 1. ve 2.maddeden dolayı zımni olarak talebin parasal değerinin belirtilmesinin zorunlu olduğu sonucu çıkarılabilir. Ancak HMK 2.madde ile ile parasal miktar yönünden görev belirlenmesine son verildiğinden bu yönden bir sorun kalmamıştır. Dolayısıyla yegane madde Harçlar Kanununun 16.maddesidir. Bu maddenin 3.fıkarasının açık metni şöyledir : "...Değer tâyini mümkün olan hallerde dâva dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse dâvacıya tespit ettirilir. Tespitten kaçınma halinde, dâva dilekçesi muameleye konmaz." Burada anahtar, "değer tayini mümkün olan hallerde" ifadesidir. Manevi tazminatın, özellikle BK.47.maddede düzenlenen haliyle, tamamen hakimin takdir ve insiyatifinde olan, talep yönüyle davacının tamamen pasif durumda olduğu bir kurum olmakla, değer tayini mümkün olmayan bir halinin olduğunu söylemek hiç de zorlama bir yorum olmasa gerek diye düşünüyorum. Yargıtay'ın bugüne kadar devletin her şeyden baştan harç vs.alma refleksinin bir sonucu olarak yaptığı dar yorumla hemen hemen her talebe miktar zorunluğunu doğuran içtihatları olmakla birlikte, özellikle bu harcın esasen davalının ödemesi gereken bir harç olması sebebiyle gerek Anayasa Mahkemesinin bakiye harç için verdiği karar ve gerekse buna yönelik yapılan yeni yasal düzenlemeden sonra HMK'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte münhasıran BK.47. maddede düzenlenen ölüm veya cismanı zarara yönelik manevi tazminatlarda Yargıtay'ın daha özgürlükçü ve hak arama özgürlüğü azami kullanılmasının önünü açacak yorum yapacağını düşünmekteyim. Bir de konunun biz avukatları ilgilendiren Asgari Ücret Tarifesindeki düzenleme yönünden bir sıkıntısı olmakla birlikte, yasa hükmü olmayan tarifede bir düzenleme yapılarak bu sıkıntının giderilebileceğini düşünmekteyim. Saygılarımla..... |
12-01-2012, 15:10 | #99 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli meslektaşım, manevi tazminat alacaklarıyla ilgili yukarıda yaptığınız yorumunuzun hiçte zorlama olmadığını, hak arama özgürlüğünün genişletilmesi yönünde yapılmış bir yorum olduğunu düşünüyorum. Ancak yukarıda kırmızı olarak işaretlediğim ifadenizin doğruluğu açısından HMK 119/d maddesine bakmanızı öneririm. Eski HUMK.Madde 179 Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur: 2) Açık bir şekilde dava konusu HMK. 119. Madde Dava dilekçesinin içeriği d)Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda ,dava konusunun değeri. saygılarımla, |
12-01-2012, 16:32 | #100 |
|
yeni hmk da manevi tazminat davası belirsiz alacak davası şeklinde açılabiliyor.Manevi tazminata hükmetmek hakimin takdirinde olması nedeniyle davacı tarafından önceden belirlenebilmesi imkansız olduğundan neticei talep asgari miktar üzerinden açılır.Harç bu miktara göre alınır.manevi tazminattaki durum diğer belirsiz alacak davası şeklinde açılan davalarda farklı.Çünkü belirlediğimiz asgari miktar üzerinden harç yatırıp açtığımız davayı alacağımız belirlendiği(örneğin bilirkişi raporu geldikten sonra)en geç tahkikatın son aşamasında talebimizi arttırabiliyoruz ve eksik olan harcı tamamlıyoruz.Ancak manevi tazminat davaları tamamen hakimin takdirinde olduğu için yani hakim karar verene kadar miktarı bilemeyeceğimiz için artık uygulamada nasıl olacak hep beraber göreceğiz.
|
12-01-2012, 16:43 | #101 | |||||||||||||||||||||||
|
Uyardığınız için teşekkürler sayın Meslektaşım. 119.maddedeki ayrıntıyı farketmemişim. Bu durumda Manevi tazminat için (bence maddi tazminat için de) harç ödememek veya çok az harç ödemek için 107.maddedeki hakkı kullanmaktan başka çare kalmıyor. Bu durumda talep kısmında, "....ileride HMK 107.madde gereğince arttırılmak üzere şimdilik 1.TL. manevi tazminatın..."şeklindeki bir ifadenin yerinde olabileceğini düşünüyorum. |
12-01-2012, 17:15 | #102 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım, 107. maddenin ihdas edilmesindeki gaye harç ödemekten kaçınmak değil, davanın başında belirsizliğin olduğu durumlarda davacıya yardım ederek hak arama özgürlüğünü genişletmek,adalet ve hakkaniyete ulaşmaktır. Belirsiz alacak davası açılırken gösterilecek değer sembolik değil, davacı tarafından o safhada tespit edilebilen asgari bir miktar olmalıdır. Dolayısıyla 1. TL gibi sembolik bir değer göstererek dava açmanın kanunun lafzına ve ruhuna uygun olmayacağını düşünüyorum.Bunun yaptırımı konusunda bilgim yok.Hakkın kötüye kullanımı düşünülebilir.Ancak devlet baba ! Bu tür harç kayıplarının artması üzerine belirsiz alacak davalarının köküne kibrit suyu dökebilir. ( Eskiden manevi tazminat davası belirli alacak davası olarak açıldığında bu şekilde muhataptan 1 TL lik manevi tazminat talep etmenin ayrı bir anlamı ve fonksiyonu vardı, ancak bu konumuzun dışında) saygılar, |
13-01-2012, 13:06 | #103 |
|
Sayın meslekdaşlarım ; tam da iş kazasından kaynaklanan UZUV ( PARMAK ) ZAAAFI vakası sebebi ile manevi tazminat davası açmam gereken bir dava ile karşı karşıya iken bu konuyla karşılaştım ve mesajları ayrıntılı inceledim. Benim de kanaatim manevi tazminatın bölünmezliğinden yana fakat pek çok meslekdaşımız gibi ben de bu türden davalarda dava miktarını tam olarak tayin edememekten yakınmaktayım.
Çünkü bilindiği üzere aslında manevi tazminat davalarında kanunda her ne kadar birtakım kıstaslar var ise de ; bu kıstasların miktara tam olarak ve ne şekilde yansıması gerektiğini bilemiyoruz. Bu hususta salt yardımcı kaynağımız bulunduğumuz adliyede çalışan hakimlerin dosyalara ilişkin emsal kararları. Hiç unutmam hırsızlık ithamı ile açılan bir manevi tazminat davasının karar duruşmasında HAKİM İLE TAZMİNATIN MİKTARI HUSUSUNDA PAZARLIK DAHİ YAPMIŞTIM. TABİİ SONUCA PEK ETKİLİ OLDUĞU SÖYLENEMEZ Yani demem o ki manevi tazminat davalarına farklı bir açıdan bakmış olsak ; davanın konusuna ve tarafların sosyal durumuna göre ne miktar tazminat açacağımızı gösteren bir TABLO olsa ne iyi olurdu Bu şekilde hakimin geniş takdir yetkisi ile sayın yargı makamının insafına kalmış olmazdık. Müvekkiler ise bu davalarda kendilerindeki zararı öyle büyük görüyorlar ki tazminatı büyük miktarlarda açtırmak istiyorlar. Bu hususta ben de dava öncesinde mutlaka hükümdeki miktar ile oluşabilecek yargılama giderleri ile ilgili kendisini bilgilendirdiğim hususunda ayrıca bir imzalı belge alıyorum. Benimn sorum manevi tazminat miktarını belirleyecek somut bilgiler var mıdır ? |
14-01-2012, 15:02 | #104 |
|
Görüş
Manevi tazminat = 818/47, 49; 6098/56,58
818, MADDE 47 - Hâkim, hususi halleri nazara alarak cismanî, zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir. 6098,MADDE 56- Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Görüş: 1.Davacının bedel belirlemesine, gerek yoktur. 2.Yargıç, HMK. m. 33 uyarınca yasayı kendiliğinden uygulayacak, (hükme esas ölçütlere göre) tazminata karar verecek veya vermeyecektir. Kişilik hakkının zedelenmesi 818, MADDE 49 - (Değişik: 3444 - 04.05.1988) Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dâva edebilir. Hâkim, manevi tazminatın miktarını tâyin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir. 6098, MADDE 58- Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir. Görüş: 1.Kişi talebini belirleyip dava açmak zorundadır 2.Yargıç tazminatın 2.1.Aynen ödenmesine / Daha azının ödenmesine 2.2.Diğer bir giderim biçimine 2.3.Belirleyeceği tazminata ve diğer giderime Hükmedebilir. 3.Usul yasası; hem bir yol, hem de yolları gösteren haritadır. Saygılarımla |
30-08-2013, 13:43 | #105 |
|
Tartışma konusuna göre somut bir dava aşağıdadır
Slm.Manevi tazminat ile ilgili yazılanları okudum.Tamda bu anlatılanları içerir bir davam var.Kısaca aktarıyorum.
-Trafik kazası nedeniyle (sakat kalma hali var) maddi ve manevi tazminat istemli bir dava açtım.Açtığım davanın konusuna belirsiz alacak dedim.Ve talep kısmında da fazlaya ilişkin hakları saklı tuttum. -Maddi tazminat istemimi karşı araç sürücüsü+sigorta şirketinden istedim, -Manevi tazminat istemimi ise sadece sürücüye yönelttim.Sürcünün ekonomik ve sosyal durumu göz önüne alındığında düşük miktarlı manevi tazminat talep etmiş idim. Ancaaaakk,davayı açtıktan 2 gün sonra aracın aynı sigorta şirketinden kasko ile sigortalandığını ve sigorta şirketince manevi tazminat taleplerinin de teminat kapsamı altına alındığını öğrendim. Şimdi ben istiyorumki hem manevi tazminat talebimi artırayım ve hemde sigorta şirketine karşıda manevi tazminatı isteyebileyim. -Haricen araştırdığımda manevi tazminat isteminin kimine göre belirsiz alacak olduğu,kimine göre bölünemeyeceğini öğrendim.Yargıtay ise bu konuya ilişkin henüz bir karar vermemiş. -Aktarılanlar ışığında ve HMK md 141 uyarınca ön inceleme aşamasına kadar tarafların serbestçe iddia ve savunmalarını değiştirelbileceği hükmü talebimi karşılamaya sizce yeterlimidir.Teşekkürler. |
11-12-2013, 11:51 | #106 |
|
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ E. 2013/3004 K. 2013/4066 T. 6.3.2013 • MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Sürekli İş Göremezlik Zararının Tespiti İstemi - Davacının Hukuki İlişkiyi ve Asgari Bir Miktar Belirtmek Suretiyle Belirsiz Alacak Davası Açabileceği Gibi Maddi Zararının Belirlenmesi İçin Tespit Davası da Açılabileceği ve Bu Durumda Hukuki Yararın Var Olduğunun Kabul Edileceği ) • SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK ZARARININ TESPİTİ İSTEMİ ( Manevi Tazminat İstemi - Davacının Hukuki İlişkiyi ve Asgari Bir Miktar Belirtmek Suretiyle Belirsiz Alacak Davası Açabileceği Gibi Maddi Zararının Belirlenmesi İçin Tespit Davası da Açılabileceği ve Bu Durumda Hukuki Yararın Var Olduğunun Kabul Edileceği ) • MADDİ ZARARIN TESPİTİ ( Manevi Tazminat İstemi - Davacının Hukuki İlişkiyi ve Asgari Bir Miktar Belirtmek Suretiyle Belirsiz Alacak Davası Açabileceği Gibi Maddi Zararının Belirlenmesi İçin Tespit Davası da Açılabileceği ve Bu Durumda Hukuki Yararın Var Olduğunun Kabul Edileceği ) • HUKUKİ YARAR ( Sürekli İş Göremezlik Zararının Tespiti İstemi - Davacının İş Kazası Sonucu Oluşan Maddi Zararının Tespitini Dava Yoluyla İstemesinde Hukuki Yararı Bulunduğu ) 6100/m.107,144 ÖZET : Dava, dozer operatörü olarak çalışan davacının meydana gelen iş kazasında uğradığı manevi ve sürekli iş göremezlik zararının tespiti istemine ilişkindir. Maddi tazminat davasında kusur oranlarının belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği gibi tazminatın hesaplanması için ayrı bir bilirkişi incelemesi de yaptırılması gerekir. O halde iş kazası sonucu zarar gören davacının, davanın açıldığı tarihte tazminat alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği anlaşılmakla davacının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği gibi maddi zararının belirlenmesi için tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir. Mahkemece, bu maddi ve hukuksal olgular çerçevesinde davacının iş kazası sonucu oluşan maddi zararının tespitini dava yoluyla istemesinde hukuki yararı bulunduğu gözetilerek bu istem yönünden işin esasına girilerek yapılacak yargılama ve toplanacak deliller çerçevesinde bir karar vermesi gerekir. DAVA : Davacı, meydana gelen iş kazasından uğramış olduğu manevi tazminat ile sürekli işgöremezlik zararının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğinreddine karar vermiştir. Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Sezai Öztürk tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi: KARAR : Dava, Kozan Orman İşletme Müdürlüğü'nde dozer operatörü olarak çalışan davacının 28.08.2010 tarihinde meydana gelen iş kazasında uğradığı manevi ve sürekli iş göremezlik zararının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle hukuki yarar bulunmadığından HMK'nın 144/1-h maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık, iş kazası sonucu oluşan maddi ve manevi zararın HMK'nın 107.maddesine göre dava yoluyla tespitinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 6100 sayılı HMK'nın "Belirsiz Alacak ve Tespit Davası" başlıklı 107.maddesine göre " Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." Manevi zararın tespiti istemine ilişkin olarak; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 01.03.2006 tarih ve 2006/2-14 E, 2006/26 K. sayılı kararında ifade edildiği üzere manevi tazminat, zarar görenin kişilik değerlerinde bedensel bütünlüğünün iradesi dışında ihlali hallerinde meydana gelen eksilmenin ( manevi zararın ) giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir. Zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Amacı ise kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, kişinin duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olguları karşıladığı bir gerçektir. Manevi tazminat, kişinin çekmiş olduğu fiziksel ve manevi acıları dindirmeyi, hafifletmeyi amaçlar. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. Bu tazminat türü, kişinin haksız eylem sonucu duyduğu acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, zarar gören kişi, öngördüğü miktarı belirleyerek istemde bulunabilir. Manevi zarar, haksızeylemin sonucunda, uğranılan kişilik değerlerindeki azalmanın karşılığı olduğu ve zarar gören tarafından da takdir ve tayin edilebilir bulunduğu için birden fazla bölümler halinde istenemez. Bu tazminat bizzat yaşananın acı ve elemin karşılığı olduğu için, haksız eylemin meydana geldiği anda gerçekleşir. Acı ve elemin bölünerek bir kısmının açılacak kısmi dava ile, kalanının açılacak başka bir davada talep edilmesi, manevi tazminatın özüne ve işlevine aykırı düşer. Ödemenin uzaması, para değerindeki düşüşler, enflasyon nedeniyle alım gücünün azalması gibi nedenlerle hükmedilecek miktarın faizi ile birlikte tahsili zararı karşılamaktan uzak olması, manevi tazminatın bölünerek istenmesini haklı göstermez. İş kazasında zarar gören davacı, davanın açıldığı tarihte manevi tazminat alacağının miktarını kendisi belirlediğinden, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu söylenemez. O halde manevi tazminat istemi manevi tazminatın bölünemezliği kuralına aykırı bir biçimde kısmi veya belirsiz alacak davası olarak açılamaz vemanevi zararın HMK'nın 107.maddesine göre dava yoluyla tespiti de istenemez. Bu nedenlerle mahkemece manevi zararın tespitine yönelik davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi doğrudur. Maddi zararın tespitine ilişkin isteme gelince; Manevi tazminatın aksine maddi zararın miktarı yalnızca zarar görenin iradesi ile belirlenmez. Maddi tazminatın miktarı; tarafların kusur oranı, sorumluluk koşulları, zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgöremezlik oranı, Kurumca bağlanan gelirin peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesine bağlıdır. Öte yandan maddi tazminat davasında kusur oranlarının belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği gibi tazminatın hesaplanması için ayrı bir bilirkişi incelemesi de yaptırılması gerekir. O halde iş kazası sonucu zarar gören davacının, davanın açıldığı tarihte tazminat alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği anlaşılmakla davacının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktarbelirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği gibi maddi zararının belirlenmesi için HMK'nın 107.maddesine göre tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir. Mahkemece, bu maddi ve hukuksal olgular çerçevesinde davacının iş kazası sonucu oluşan maddi zararının tespitini HMK'nın 107.maddesine göre dava yoluyla istemesinde hukuki yararı bulunduğu gözetilerek bu istem yönünden işin esasına girilerek yapılacak yargılama ve toplanacak deliller çerçevesinde bir karar vermesi gerekirken davacının maddi zararın tespitini istemekte hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
03-06-2014, 15:07 | #107 | |||||||||||||||||||||||
|
Küçük bir ışık...:)
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=15560 TBK m.56: "Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir." |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kardeşin mirasçı sıfatıyla manevi tazminat davasında tazminat isteme hakkı var mı? | avukatderyaozmutlu | Meslektaşların Soruları | 3 | 05-02-2011 17:03 |
Manevi Tazminat | Av.Olcay Pehlivanlıoğlu | Meslektaşların Soruları | 4 | 19-01-2011 15:04 |
manevi tazminat | Av.Şerare Erfan | Meslektaşların Soruları | 2 | 24-12-2008 15:28 |
manevi tazminat | Av. İsa kargın | Meslektaşların Soruları | 10 | 13-11-2008 20:26 |
manevi tazminat | CENTELBOY 54 | Meslektaşların Soruları | 2 | 10-05-2008 13:28 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |