15-01-2012, 16:40 | #91 |
|
Teknoloji ile hukuk arasındaki ilişkinin ne kadar soğuk olduğunu ve bu soğukluğun ne kadar vahim sonuçları olduğunu bir uzman görüşünü aktararak aşağıda dikkatinize sunuyorum:
Makalenin tamamı için tıklayınız: http://www.gidamo.org.tr/resimler/ek...k.pdf?dergi=18 ''Artık çok iyi anlaşılmaktadır ki, izin verilen seviyeler üzerinde gıdalarda bulunabilecek mikrobiyolojik tehlikeler, biyotoksinler, kimyasal kontaminantlar, mikotoksinler ve gıda katkı maddeleri, gıda maddelerini, insan sağlığı için zararlı duruma getirmektedir. Artık günümüzde gıda işleme, üretim, dağıtım ve tüketim sürecinde meydana gelen köklü değişimler nedeniyle tüketiciler, dünyanın her bölgesinde, tükettikleri gıda maddelerinin güvenliği hakkında emin olamamaktadır.'' ''Artık çağımızda gıda sanayiinin gelişmesi ve gıda ticaretinin globalleşmesi, gıda üretim ve dağıtım yöntemlerini değiştirmiştir. Gıda ve yem maddeleri, önceki yıllardan farklı olarak günümüzde çok değişik şekillerde farklı yöntemler kullanılarak üretilmekte ve ulaştırılabilmektedir'' ''Bu nedenle, şehirleşmedeki artış da göz önüne alındığında, gıda üretimi ve dağıtımı, depolama ve gıda servisi yapan gıda işyerlerine çok sıkı yaptırımlar getirilmesi ve gıda güvenliği sistemlerinin etkin olarak uygulanması gerekmektedir.'' Yeni bazı teknolojilerin geliştirilmesi, gıda üretimi ve çeşitliliğini artırmakta; ancak ürünlerin daha güvenli hale getirilmesi bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir. Sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için bu konuların, uluslararası geçerli metodlar kullanarak katılımcı ve şeffaf bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Ancak, bazı ülkelerin, gıda güvenliği konularını zaman zaman kendi çıkarları doğrultusunda değerlendirdiği ve buna yönelik yasal düzenlemeler yaptığı da görülmektedir.'' ''Yakın zamana kadar gıda güvenliği konusunu düzenleyen sistemler, güvenli olmayan gıdaların yasal tanımlarının yapılarak bu tanımlamaya uygun olmayan ürünlerin tespit edilmesi, uzaklaştırılması ve gerekli yasal işlemlerin uygulanması şeklinde idi. Bu geleneksel sistem, önleyici/koruyucu yaklaşımı (pro-aktif) tam olarak karşılamaması nedeniyle günümüz şartlarında gerekli etkinliği gösterememekte ve sonuçta gıda güvenliği sağlanamamaktadır.'' “5179 sayılı Gıdaların Üretimi Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun”, 27 Mayıs 2004 tarihinde TBMM’nde yasalaşmıştır. Böylelikle yetki, sorumluluk ve imkanların Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde bir elde toplanması sağlanmıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının gıda ile ilgili idari yapısının da süratle geliştirilerek yeniden yapılandırılması gereklidir. Mevcut yapı nedeniyle hizmetler etkin ve verimli olarak yürütülememektedir. Bu nedenle, gıda hizmetlerinin yeniden yapılanması, gıda güvenliği hizmetlerinin etkin olarak yürütülmesini sağlanmasını hedefleyen yeni gıda yasası hükümlerince de bir zorunluluktur.'' İbrahim İLBEĞİ, Şube Müdürü TAGEM |
15-01-2012, 18:24 | #92 | |||||||||||||||||||||||
|
Sahtecıiliğin tarifini yapmamız gerekecek gibime geliyor. Birileri sahte yumurta üretip hakiki yumurta diye yutturmaya mı çalışmış Sayın Konyalı? Birileri laboratuarda zehirli yumurta üretip özbe öz tavuk mamulatıdır diyerek piyasaya mı sürmüş? Saygılarımla |
15-01-2012, 19:16 | #93 | |||||||||||||||||||||||
|
Birileri sahte yumurta üretip hakiki yumurta diye yutturmuş. Birileri bu alçaklığı laboratuarda insan sağlığına zararlı kimyasalları kullanarak gerçek yumurtadan ayırt edilmesi çok zor olan yapay bir ''şey'' üretip ''özbe öz tavuk mamulatıdır'' diyerek piyasaya sürerek yapmış. TRT'nin haberine göre ''tamamen kimyasal maddelerden oluşan yumurtanın kabuğunda kalsiyum, içinde sodyum aljinat,şap,jelatin ve renklendirme maddeleri kullanılıyormuş.'' Başka bir kaynakta ise maddelerin listesi şöyle: http://consumerist.com/2007/05/how-t...ina-style.html sodium agla acid, su, gelatine, şap, sodium benzoate, lactone, carboxymethyl cellulose, calcium carbide, lysine, renklendirici, calcium chloride, parafin mumu, alçı tozu. Maddelere tek tek bakılırsa zehirleyici gibi görünmüyorlar. Ama yumurta gibi besleyici olmadıkları kesin. Haberi ilk okuduğum kaynaklarda kullanılan kimyasalların karaciğer, beyin ve sinir sisteminde zararlı olduğu yazılıydı. Henüz hangisi doğru ben de bilmiyorum. Saygılarımla |
15-01-2012, 19:26 | #94 |
|
Tanecik fiziği
Cumhuriyet,Bilim Teknik 13.01.2012, s.18
Tanecik fiziği dönüm noktasında Higgs bosonunun kütlesi ve özellikleri, sicim kuramının dünyaya ulaştığını gösteriyor. Prof. Dr. Bahattin Baysal Ben bir kimyacıyım. Moleküllerle, özellikle büyük moleküllerle uğraşırım. Gerçek yaşadığımız dünyada sadece moleküller var. Atomlar, elektronlar, protonlar ve benzeri tanecikler fizikçilerin konusu. Onları da merak ederim. Bundan 4 yıl önce, CBT okurlarına Cenevre’de kurulan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nı anlatmıştım. Geçen yaz aylarında bu dev alet tam kapasite ile çalıştırıldı. Işık hızına yakın bir hızla karşılıklı hareket eden protonlar çarpıştırıldı. Bulunan ilk sonuçlar açıklandı. Çeşitli yorumlar yapıldı. Son hafta Nature dergisinde yer alan değişik bir yorumu (1) açıklamak istiyorum. Bu yorumu yapan ABD, Michigan, Ann Arbor kentinde “Michigan Kuramsal Fizik Merkezi” emekli Direktörü Profesör Gordon Kane. Profesör Gordon Kane’in “Tanecik Fiziği Dönüm Noktasında” başlıklı makalesini özetliyorum. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın (LHC), ATLAS ve CMS (Compact Muon Solenoid) detektörlerinin yaklaşık 125 gigaelektronvolt (GeV = 109 eV) kütlesinde bir Higgs boson’u buldukları bildirildi. Standart istatistik ölçümler durumun henüz kesinleşmediğini bildirse de, Avrupa’nın Yüksek Enerji Fiziği Laboratuvarı CERN’de gerçekten yeni bir buluş yapıldığı anlaşılıyor. Bu laboratuvardaki çok farklı iki dedektörün, iki veya daha fazla kanallarında yaklaşık aynı kütledeki anlamlı bir sinyali gördükleri anlaşılıyor. Bu buluş, fiziksel evrenin temel birleşik kuramı sorununun önemli bir dönüm noktası konumundadır. LHC’de gözlenen Higgs bosonlarının kütlesi ve özellikleri, fizikçilerin pek yakında tanecikler için “süperpartnerler” bulmalarını sağlayacak ve sicim kuramı ile gerçek dünya arasında bir bağlantı kurulmasına yol açacaktır. ---- (1) Gordon Kane, Particle physics is at a turning point, Nature. 22 December 2011, vol. 480, 415. Not: Alıntı, yazının küçük bir bölümüdür. |
16-01-2012, 08:28 | #95 |
|
Büyük devlet ve şirket çıkarlarından, siyasi etkilerden olabildiğince arındırılmış bir dünya … da
bilimsel çalışma … |
16-01-2012, 08:48 | #96 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Fizikçiler ve matematikçiler politikadan, ekonomiden anlamazlar; tek amaçları meraklarını gidermektir. Tarih boyunca biliminsanlarına getirilen yasaklar işe yaramamış, onlar yine yanıtların peşinden koşmuşlardır. Bu nedenle yasaklamanın hedefi bilim değil, politika olmalı. |
16-01-2012, 09:52 | #97 | |||||||||||||||||||||||
|
Daha önceki mesajlarımda bilimin yasaklanmasına ilişkin bir görüş beyan etmedim. Böyle anlaşıldı ise özür dilerim. Bilim veya politikanın yasaklanması insanların genlerine işlemiş bencilliği ortadan kaldırmayacaktır. Bilimin getirdikleri kötüye kullanılıyor ise bu bilimin kötü olmasından değil, insanların kötü olmasındadır. Politika, topluma hizmet etmek yerine tüketimden pay kapma mücadelesi haline geldiyse bu da insanların kötülüğündendir. Daha önceki mesajlarımda gazeteci İsmet Berkan'ın "Bilime verdiğimiz önemi arttırmak, bilime daha fazla yatırım yapmak, bilimi el üstünde taşımak" diye ifade ettiği görüşüne karşı çıktım: Bilimi başımızın üstüne koyacağımıza, insanlık yeterince geliştiğinde kullanılmak üzere sandığa koymanın daha iyi olacağını ifade ettim. Kârlılığın arttırılması uğruna insanlara kötülük ediliyor. İnsanlar bu kötülüğe müstehaktır. Daha ucuza tüketmek işlerine geldiği için insanlar sağlığa yönelik tehlikelere bile karşı çıkmıyor. İnsanlık son yüzyıllarda girdiği tüketim illetinden kurtulmadıkça gelişmesi duracaktır. İnsan çevresine bilgi saçmak ve kendi varlığını çoğaltmak yerine, mal varlığını çoğaltarak kendini tüketmektedir. Bilimin ilerlemesiyle insanların bilgiye yaklaşması beklenir. Halbuki tersi olmaktadır: İnternet bilimsel bir gelişmedir. Bu gelişmeyle bilginin de gelişeceği beklenir. Halbuki internet ortamı bir alışveriş ve reklam ortamı haline gelmiştir. İnternetle öne çıkan şey bilgi değil, bilişimdir. İnsanlar interneti bir zaman tüketme aracı olarak görmektedir. İnsanlar kendilerine sunulan çiçeği bile yiyecek kadar açgözlüdür. Bakınız: http://www.cicek.com/cikolatali-cile...FYPwzAodO0GCIA Yukarıda sunulan nedenlerle, bilime gösterilecek saygıdan önce, insanlığın gelişmesi gereğine saygı gösterilmeli diye düşünüyorum. Dünya bencillik ve rekabet temeline kurulursa muzır olur, huzur olmaz. Saygılarımla |
16-01-2012, 10:23 | #98 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
"Bencillik ve rekabet" yaşam kalitesini yükseltir. |
16-01-2012, 14:49 | #99 | |||||||||||||||||||||||
|
Yazdıklarınız içinde tek katılmadığım, "bilimi sandığa kaldırma" öneriniz. Bunu "bilimi yasaklamak" olarak algılıyorum. Neyse ki bu yapılamaz. Yapılmak istense bile bazı insanlar yine merak etmeye ve sorularına yanıt aramaya devam eder. |
17-01-2012, 08:10 | #100 |
|
Teknoloji ve Hukuk
"Tüm dünyada beş yüz milyonu aşkın kişinin coğrafi, fiziksel ve ekonomik engeller olmaksızın kullandığı internet, iletişimi ve bilgiye ulaşmayı çok kolaylaştırdı, yadsımak olanaksız. Ancak teknolojinin yararı kuşkusuz onu nasıl kullandığınızla ilgilidir. "
(İnci Aral," KARŞILAŞMALAR","Paylaşım mı Soyutlanma mı?" Cumhuriyet,17.01.2012,s.16) Not: 1.Uzunca yazıdan kısa bir alıntı yapılmıştır.Tümünün okunması önerilir. 2.Koyulaştırma tarafından yapılmıştır. *** "bilimi sandığa kaldırma"dan... Hukukun teknolojiyi "önceden" ve/veya "sonradan" düzenleyebilmesi... (!?) |
04-07-2012, 21:50 | #101 |
|
Konu başlığımız 2008 yılında açılmıştı. Aradan geçen 5 yılda CERN deneyi aşağıda sunulan aşamaya geldi:
http://www.atlas.ch/news/2012/HiggsS...AS-Turkish.pdf CERN son 5 yılda büyük ilerleme sağladı ama insanlar hâlâ birbirini öldürüyor. Meraklısına Ölçü: İnsanın azami hızı saatte 20 kilometredir. Bilimin eseri uçağın hızı saatte 3.500 kilometredir. Meraklısına Soru: Saatte 3.500 kilometre hız yapan uçağa ihtiyacımız var mı? Savaşlarda birbirimizi öldürmek için EVET, gündelik yaşamda HAYIR. |
10-07-2012, 11:05 | #102 | |||||||||||||||||||||||
|
Aslında ben, teknoloji de dahil olmak üzere ilerlemişlik durumumuza bakış açımı, aşağıdaki hikayenin iyi bir şekilde anlattığını düşünüyorum.Bilinen bir hikaye olabilir: Amerikalı bir zengin, iş seyahati sırasında Meksika`nın küçük bir kıyı limanında gezerken, bakmış ağzına kadar balık dolu bir tekne ve içinde keyifli bir balıkçı. `Merhaba balıkçı` diye seslenmiş. `Bu balıkları ne kadar zamanda tuttun?` `Bir iki saatimi aldı` demiş balıkçı. İştahlanmış bizim işadamı. `Ee, niye biraz daha kalıp daha fazla tutmadın?` diye sormuş. `Bu kadarı bize yetiyor da ondan` diye omuz silkmiş balıkçı. Şaşmış balıkçının bu kanaatkarlığına işadamı. `Kalan zamanını nasıl geçiriyorsun peki` diye üstelemiş. Balıkçı, özetlemiş bir gününü: Sabahları açılır, biraz balık tutarım. Sonra çocuklarımla oynarım. Öğleyin karımla biraz siesta (öğle uykusu) çekerim. Akşamları amigolarla beraber gitar çalıp şarap içer, geç vakte kadar eğleniriz. Gerinmiş Amerikalı: `Bak` demiş `..ben sana yardımcı olabilirim. Bu işe daha çok zaman ayırmalısın. Daha büyük bir tekne bulup daha çok balık tutmalısın. Oradan elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa sürede tuttuğun balıkları doğrudan işletme tesislerine satarsın. Hatta zamanla kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Kısa zamanda balıkçılık sektöründe bir numara olursun`. Balıkçı merakla: `Bunları yapmak kaç sene alır sinyor` demiş: `15-20 yılda halledersin` demiş Amerikalı. Ama sonrası daha parlak: Zamanı gelince şirketini halka açarsın, hisselerini iyi paraya satarsın, kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın.` `Milyonlar ha...` diye tekrarlamış balıkçı... `Eeee... sonra?` Sonra emekli olursun. Küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin. İstersen zevk için balık tutarsın. Çocuklarınla oynar, karınla keyfince siesta yaparsın. Akşamları da arkadaşlarınla şarap içip gece yarısına kadar gitar çalarsın. Nasıl...? Mükemmel değil mi?` Balıkçı cevap vermiş, `Sence ben şu anda ne yapıyorum!?.. ` |
11-07-2012, 23:40 | #103 |
|
Sevgiden yoksun insanlık, ancak karanlığı yaratır.
|
12-07-2012, 11:33 | #104 | |||||||||||||||||||||||
|
Aynen öyle… Bu CERN 'den de kesinlikle bomba çıkar, işgal çıkar... |
12-07-2012, 14:02 | #105 | |||||||||||||||||||||||
|
"Polisiye roman için artık mesele katilin kim olduğu değil, insanoğlunun öldürme güdüsününün nereden kaynaklandığıdır?" Ahmet Ümit |
12-07-2012, 14:22 | #106 | |||||||||||||||||||||||
|
Son romanında, katil olmadığı halde kendini katil zannedebilen baş kahramanın bulunduğu ve aslında ölümlerin bir kısmının doğal yoldan gerçekleştiği bir kısmının da sanıldığı kadar kurgulanmış, hesap edilmiş cinayetler olmadığının anlaşıldığı örgüde, hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğu çok açık görülüyor..Birileri öldürüyor, o birileri asılnda hergün gördüğümüz tanıdığımız birileri.. Cern mümkünse buna da bir açıklama getirsin (Baktım çıkamayacağım.. ) |
13-10-2012, 09:44 | #107 | |||||||||||||||||||||||
|
''atomun dünya olduğunu ve bu dünyadaki onlarca ülkeyi düşünelim. ülkeler arasında bilgi ve malzeme aktarımı taşıyıcı araçlarla yapılır. bozonlar da atomun taşıyıcı araçlarıdır. bazıları araba gibi küçük ve yavaştır. higgs bozonu ise bu araçların en büyüğü olan kargo uçaklarıdır; hızlı ve büyük. çok büyük malzemeler taşınmadıkça uçarken görünmezler. madem çok büyük malzeme var, uçak da olmalı dedi bilim adamları ve onu uçarken görmeyi başardılar higgs bozonunu. şimdi sıra onu yerde bulup incelemekte.'' Alıntı: http://ismetberkan.blogspot.com/2012...cuga-nasl.html |
11-11-2012, 12:07 | #108 | |||||||||||||||||||||||
|
Soru için teşekkürler Sayın Armağan Konyalı
10 Nisan 2008'de sorduğunuz soruya 4,5 yıl sonra bugün kendiniz nasıl bir yanıt verirsiniz diye merak ettim... ) Tekrar teşekkürler. Saygılarımla Metin Karadağ ///////////
|
11-11-2012, 20:26 | #109 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Hukuk bilimsel deneyler karşısında bir şey yapamayacak. Çünkü hukuk bu alanda donanımlı değil. Bu sorunuz nedeniyle daha önceki mesajlarımda bölük pörçük yazdığım önerimi özetlemek istiyorum: - İnsanlık henüz çok geri. - İnsanlık henüz çok geri olmasına karşın bilim ve teknoloji çok ilerledi. - Hukuk bilimden geri kalmamalı. Hatta hukuk bilimden daha önde olmalı. Örneğin, insanlık çevre hukukunu oluşturana kadar dünya (ve hatta uzay) kirlendi. Bilişim hukukunu oluşturana kadar çocuk pornosuyla internet kirlendi. Biz daha bilim hukukunu oluşana kadar insanlar bilimsel yolla dünyayı yok edecekler diye korkuyorum. - Hukuk tarafından denetlenmeyen bilim serseri olur, kötü yola düşer diye endişeleniyorum. Önerim, gecikmiş olsa da hemen bir ''bilim hukuku'' oluşturmaktır. Saygılarımla |
11-11-2012, 22:21 | #110 |
|
Mesele “Olmak”... Dünya’nın, Evren’in Efendisi değil! Parçası olunduğunun farkındalığı.
|
12-11-2012, 13:28 | #111 | |||||||||||||||||||||||
|
Çok teşekkürler...
Haklısınız, örneğin alıp başını gitmiş (Dur durak bilemeyecek derecede uçup gitmiş) bir "Bilim Felsefesi" alanı var... Ama sizin önerdiğiniz "Bilim Hukuku" alanının kodları "Bilim Felsefesi" alanına göre daha belirgin belirgin sayılır. Bu konuda izlenecek "Yöntem" de sanırım "Etik Kodlar" konusunun ilk olarak gündeme/ele alınmasıyla "Bilim Hukuku" alanının sınırlarını ya da hareket rotasını oluşturmak olanaklıdır. Bugüne kadar Tıp Etiği (deontoloji) "Hipokrat Yemini"nin doğurgan etkisiyle bir çok alanda (meslek alanı diyelim) yeniden filizlenip büyümesiyle ciddi bir "Etik Kodlar" dünyası yarattığını biliyoruz. Dile getirdiğiniz "Bilim Hukuku" alanı için en önemli "maya" bu etik kodlar dünyasında saklıdır diyebiliriz. Herşeyden önce "Bilim/Bilimsel Devrimler" ile "Teknoloji/Teknoloji Devrimleri" arasındaki "farka" dikkat ederek başlatılacak analitik "Etik Kodlar" dizgesi "Bilim Hukuku" alanının en baştan ilmek ilmek sağlam bir biçimde örülmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yazınızı keşke ilk yazdıgınızda farkedebilseydim... Günümüzde Bilim/Teknoloji algısının sadece "Patent Savaşları" ile sınırlı "ilkel" pratiğinde hasbelkader oluşan "Pragmatik Bilim Hukuku" alanı dışında "Etik Kodlarla" beslenmiş sözünü ettiğiniz "Bilim Hukuku"nun ayağa kalkması günümüz ve gelecek için gerçekten çok önemlidir diye düşünüyorum. Tekrar bu önemli katkınız için teşekkür ederim.
|
12-11-2012, 14:19 | #112 |
|
1. Bilim ve Teknoloji birbirinden ayrı iki konudur, karıştırmamak gerekir.
2. 'Bilim Hukuku' ne yapacak? Bilimin hangi koşullar altında yapılması gerektiğini mi belirleyecek? Bilime sınır mı getirecek yanı? 3. Hukuk bilimi sınırlandıracaksa, hukuku kim sınırlandıracak? 4. Bilim hukuku'nun çağımızın Galile'lerine 'yine'de dönüyor' dedirtmiyeceğini bize kim garanti edecek? 5. Sınırlandırılmış bilim icazetli bilimdir. Devletler, bilimin gelişmesini destek ve ödenekleri ile zaten yönlendiriyor. Bu yönlendirmeye bir de hukuk kösteği takmıyalım derim. 6. Bilimin sınırı sadece ve sadece etik değerler sistemi olmalıdır. Saygılarımla |
12-11-2012, 15:21 | #113 | |||||||||||||||||||||||
|
Sorularınız kışkırtıcı bu nedenle teşekkür ederim.
1. Bilim ve Teknoloji birbirinden ayrı iki konudur, karıştırmamak gerekir. Haklısınız zaten bu satırları bu konuya ayırmıştım: Herşeyden önce "Bilim/Bilimsel Devrimler" ile "Teknoloji/Teknoloji Devrimleri" arasındaki "farka" dikkat ederek başlatılacak analitik "Etik Kodlar" dizgesi "Bilim Hukuku" alanının en baştan ilmek ilmek sağlam bir biçimde örülmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. 2. 'Bilim Hukuku' ne yapacak? Bilimin hangi koşullar altında yapılması gerektiğini mi belirleyecek? Bilime sınır mı getirecek yanı? Bilim de şart değil en azından temel hukukun oluşması için bile "insani ilişki" yani karşılıklı(dil) bilgi alışverişi, görüşme, tartışma, yazışma bilgi birikimi, kültür gibi kodlar hele ki etişk kodların oluşması gerek ve şarttır. Oluşacak ortam anca bize nereye yöneleceğimizin sorularına ve paradigmalarına yol açabilir... "Bilim Hukuku" bilim üretilen alanda ilişkiler sonucu oluşacak hukuk sinerjisini, bilgi ile birlikte hukuk kültürüne ve hukuk felsefesine de yol açabilir. Bilim yapma koşulları ve onun sınırları ancak bilimsel alanın kendi süreçlerinde ortaya çıkacak şeylerdir. 3. Hukuk bilimi sınırlandıracaksa, hukuku kim sınırlandıracak? Böyle bir şey olamaz; ancak esprisi/karikatürü olabilir... ) 4. Bilim hukuku'nun çağımızın Galile'lerine 'yine'de dönüyor' dedirtmiyeceğini bize kim garanti edecek? Hem "Bilim" hem de "Hukuk" olacak ama haddini de bilmeyecek... Bunun da ancak esprisi/karikatürü olabilir... ) 5. Sınırlandırılmış bilim icazetli bilimdir. Devletler, bilimin gelişmesini destek ve ödenekleri ile zaten yönlendiriyor. Bu yönlendirmeye bir de hukuk kösteği takmıyalım derim. Bilimi kim, hangi güç sınırlayabilmiş ki? Bilimsel sorgulama konusunda kendi kendisine karşı da en acımasızca davranabilen tek alan vardır o da bilim... Çünkü yanlışlanabilinceye kadar doğrudur... Yanlışlanamayanlar da tarih boyunca doğruluğunu sürdürdükleri için doğrudurlar. Bilim, bilinenlerden hareketle bilinmeyenlere yönelik ve onları bilinir kılma konusunda kesintisiz düşünce(kuram) ve eylemler(deney) bütünüdür..." Bilimsel şüpheciliğin kökeni de budur ya... 6. Bilimin sınırı sadece ve sadece etik değerler sistemi olmalıdır. Bilim Hukuku alanındakiler!!! cok istesede hiç sahip olamayacağı bir şeyden söz ediyorsunuz: "bilimi sınırlamak..." Bu kışkırtıcı sorularınız için tekrar teşekkür ederim... ***
|
12-11-2012, 16:52 | #114 |
|
Hukuk bir kurallar bütünüdür. Kural ister istemez belirli sınırlandırmaları içerir.
Temel bir hak olan bilimsel çalışma konusunu 'bilim hukuku' çerçevesinde incelemeye veya kurala bağlamaya çalıştığınızda bilime bir sınır getirmiş olursunuz. Aynı durum sanat için de söz konusudur. Bir 'sanat hukuku' olamaz benim düşünceme göre. Saygılarımla |
12-11-2012, 17:52 | #115 | |||||||||||||||||||||||
|
Şüphesiz bu konuda haklısınız, "ayrıcalıklı bir hukuk" zaten talep edilemez de.
Zaten, istense de Bilimin kendi oluş/duruş alanındaki haline hem müdahalede bulunulamaz, hem de böylesi bir teklifte bulunulamaz. Ancak burada yani "Bilim Hukuku" konusunda alanda "varsa" (ki mutlaka vardır) oluşmuş ve oluşagelen SAKLI HAKLAR SİLSİLESİNE ve ETİK KODLARA özen gösterebilecek bilgi brikimine sahip ve onu evrensel hukuk sistemi ile soluk alışverişine girebilecek düzeyde geliştirebilecek bir hukuk sistemi parçasından sözediliyor sanırım... Ama dediğiniz gibi yine de kuşkuyla yaklaşıp sürecin bilimsellik koşullarına uygun olarak geliştirilmesine dikkat etmek gerekiyor...
|
15-11-2012, 14:49 | #116 |
|
Bugün,
15 KASIM 2012 PERŞEMBE Herkesin Dünya Felsefe Günü kutlu olsun... ) DUNYA FELSEFE GUNU HER KASIM AYININ 3. PERSEMBE GUNUDUR. TÜRKİYE FELSEFE KURUMU http://www.tfk.org.tr PHILOSOPHICAL SOCIETY OF TURKEY * * * Aşağıda geçen yılın programı var... * * * DÜNYA FELSEFE GÜNÜ ETKİNLİĞİ Tarih: 18 Kasım 2011 Cuma Saat: 14.00 Ankara Üniversitesi Rektörlüğü 100. Yıl Konferans Salonu Tandoğan-ANKARA Dinleti Açılış Konuşmaları Prof. Dr. Cemal TALUĞ (Ankara Üniversitesi Rektörü) Prof. Dr. İoanna KUÇURADİ (Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı) Açık Oturum ‘‘Günümüzün Sorunları Karşısında Felsefe’’ Yöneten: Prof. Dr. İoanna KUÇURADİ Konuşmacılar: Doç. Dr. Gülriz UYGUR (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Halil TURAN (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) Doç. Dr. H. Haluk ERDEM (Ankara Üniversitesi) İkram Düzenleyen Kurumlar: Ankara Üniversitesi Rektörlüğü ve Türkiye Felsefe Kurumu *** DUNYA FELSEFE GUNU HER KASIM AYININ 3. PERSEMBE GUNUDUR. TÜRKİYE FELSEFE KURUMU http://www.tfk.org.tr PHILOSOPHICAL SOCIETY OF TURKEY Dünya Felsefe Günü 17 Kasım 2011 Kurumumuzun İstanbul Semineri bu yıl T.C. Koç Üniversitesi Felsefe Bölümü'nün ev sahipliğinde 1 ve 2 Aralık 2011 günlerinde yapılacaktır. Konusu "Felsefe ve Edebiyat"tır. XXIII WORLD CONGRESS OF PHILOSOPHY PHILOSOPHY AS INQUIRY AND WAY OF LIFE 1stCircular_FR 1stCircular_EN Invitation EN Invitation FR <yeni> Ondokuzuncu Uluslararası Felsefe Olimpiyadı ONBEŞİNCİ TÜRKİYE FELSEFE OLİMPİYADI SONUÇLARI 6 Mart 2011 MAKALE ÇAĞRISI/ CALL FOR PAPERS KADIN/WOMAN 2000 Kadın Araştırmaları Dergisi/ Women’s Studies Journal 2010 Dünya Felsefe Günü Etkinlikleri Türkiye Felsefe Stratejisi TÜRKİYE FELSEFE KURUMU EĞİTİM ÇALIŞMALARI PROGRAMI 2010-2011 EĞİTİM PROGRAMI I: ŞİİR VE FELSEFE <program> Kayıt için lütfen formu doldurup sevgii@maltepe.edu.tr adresine gönderiniz „Tahran’da konuşmayacağım“ „Ich werde nicht in Teheran sprechen“ Otfried Höffe, 16 Temmuz 2010, Frankfurter Allgemeine Zeitung ONDÖRDÜNCÜ TÜRKİYE FELSEFE OLİMPİYADI SONUÇLARI 7 Mart 2010 2009 Türkiye Felsefe Olimpiyadı ilk 10 yazı http://www.wpd2007.org UNESCO Felsefe Stratejisi İngilizce / Fransızca AHMET RASİM SOKAK 8 / 2, ÇANKAYA 06550 ANKARA , TURKEY Tel. : 90-312-440 74 08 Fax: 90-312- 441 02 97 e-mail-1: turkiyefelsefekurumu@gmail.com e-mail-2 : tfk@kilim.com.tr Last update date : 19.10.2011 Copyright © 2001-2011 PHILOSOPHICAL SOCIETY OF TURKEY |
27-11-2012, 10:37 | #117 |
|
Buna ne dersiniz?
Türkiye CERN'e tam üye olmaktan vazgeçiyor. Haber için tıklayınız: http://www.radikal.com.tr/Radikal.as...&CategoryID=80 Gazeteci İsmet Berkan'ın yorumu: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22017309.asp |
27-11-2012, 11:08 | #118 | |||||||||||||||||||||||
|
Bilime Gerçekten Önem Veriliyor mu?
Saygılarımla.. |
27-11-2012, 11:26 | #119 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Dostum, Siz böyle "bilim hukuku" falan deyince... Olacağı buydu Saygı ve sevgilerimle |
28-11-2012, 03:13 | #120 |
|
Üye olmadığımız ve olmak istemediğimiz gerçeği bizi kara delikte yok olmaktan kurtaracaksa, üye olmayalım!
Yok olsunlar keratalar, 'bilmem ne parçacığı' diye diye! İşsiz kalmaktan korkan fizikçilerimiz de gidip onlarla kara delikte yok olsun, oh olsun! Saygılarımla |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Almanya`da Avukat olarak çalışan kişi Türkiyede avukatlık yapacaksa staj zorunlu mu? | üye15969 | Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi | 7 | 16-10-2009 15:04 |
izmirde staj yapacak avukat arıyorum | yer-sub | Adliye Duvarı | 1 | 06-02-2008 17:51 |
staj yapacak büro arıyorum(izmir) | praetortribunus | Adliye Duvarı | 3 | 06-11-2007 15:01 |
Antalya Bölgesinde Staj Yapacak Büro Arıyorum | şule BEDER | Adliye Duvarı | 0 | 15-02-2007 19:12 |
Mahkeme , 04.50'de keşif yapacak | PINAR YILMAZ | Hukuk Haberleri | 0 | 08-08-2006 22:23 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |