30-04-2008, 17:42 | #31 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Konyalı, Bilgiye ulaşmak konusunda size katılıyorum. Ancak bu bilginin kullanımında maalesef size katılamıyorum. Son zamanlarda elime geçen dava ve cevap dilekçeleri,bir hukukçunun elinden çıkmış,bilgi ve araştırma akan,akıcı ve etkili olmaktan ziyade alelacele karakalem çalışması yapılmış, kızılmasın ama sanki bir arzuhalcinin elinden çıkmış izlenimini vermeye başlamıştır. Yargıtay kararlarında dahi bazen aynı usulün uygulandığını düşünüyorum. "......... delillerin takdirine ve usulen gerektirici sebeblerden hiç birine uymayan temyiz talebinin reddi ile usul ve yasaya uygun yerel mahkeme kararının onanmasına... " Biz boş yere temyiz ettik kararı,bak her şey yerli yerindeymiş ve talebimiz usulen hiç bir şeye uymuyormuş! Eh hani gerekçe....Neden usulüne uygun? Bu usul yoksa bizim usul değil mi?... Mesleğe başladığım ilk yıllarda, kanunun nasıl uygulandığını,diğer mahkemelerce aynı hukuki soruna ilişkin ne şekilde karar verildiğini ve Yargıtay gibi kanunların doğru uygulanmasına içtihatlarıyla yön verecek yüksek mahkemelerin kararlarının ne şekilde oluştuğunu ancak yargıtay kararları dergisinden bulabilirdik. Üstelik bir konu için yaklaşık 100-150 dergiyi günlerce taradığımı bilirim. Şimdi bir kaç saniye ile ulaşabiliyorum uygulamalara... Ancak kitaplar bence artık daha da önemli hale gelmeye başladı. Avukatlar programlar sayesinde kararlara ve uygulamalara çabucak ulaşmaya başladıklarından beri her şey basmakalıp olmaya,araştırma inceleme geri planda kalmaya başladı. Örnek karar olarak dosyalara sunduğum pek çok kararın işime yarasa dahi için için "Bu karar böyle olmamalıydı,kanunun amacı ve ruhu bu değil ki !" diye söylediğim çok oluyor. Sözü dağıtmamak için söylemek istediğime gelirsem;Nicelik değişti ama niceliğe önem verirken bir şeyleri atlamaya es geçmeye başladık.Bana göre nitelik de ters orantılı olarak değişti. Avukatlar;Hakim yargıtay kararlarına uymak zorunda kalıyor diye sadece bu kararlara yöneldi. Hakimler;Yargıtay bozması ile karşılaşmasın diye önlerine gelen davalarda vicdanları ile değil şekli hukuka göre ve çoğu zaman emsal kararlara göre karar vermeye başladı.(Yürekli hakimlerimizi tenzih ederim ) Yargıtay önüne gelen uyuşmazlıkta,bazen zaman yokluğu,bazen araştırma eksikliği yada dosyaya hakim olamamak-inceleyememek yüzünden kararları tetkik hakimlerine bıraktı. Adalet,adalet olmaktan çıktı,şekli hukuk neyi emrediyorsa bu hukuk kazanmaya başladı. Bunlar naçizane benim fikirlerim.. Sanki içimiz yavaş yavaş boşaltılıyor. Süratle sürükleniyoruz. Hukuk,adalet,hukukçu,avukat,hakim .... Bence öncelikle kavramların içi boşalıyor.O yüzden mesleklerin içinin boşalması doğal sonuç olarak devam ediyor. Yani önce sanki adalet sistemimize bir bakım yapmalıyız. Nerede ipin ucu kaçtı onu bulup ipi bağlamalıyız. Ardından fakültelerde nitelikli meslek grubu yetiştirmenin yollarını aramalıyız. Sonrada mesleğimizi ele alıp "Giden gitti kalan asğlar bizimdir " demeden silkinmeliyiz. Ya da; İşimiz çok zor olduğundan bunların hiç birini yapmadan şikayet etmeye devam etmeliyiz, ben kendimi kurtarayım yeter demeliyiz. Kolaylıklar dilerim. Saygılarımla |
01-05-2008, 22:24 | #32 |
|
Birçok meslektaşım konuyu kendi açısından ele almış. Ancak konuyu açan meslektaşımızın öneriilerinden yola çıkarsak; birinci önerisi vakıf üniversitelerini kapatmak yönündeydi. Bu fakültelerin eğitim kalitelerini değerlendirmek benim haddim değil ve bu üniversitelerden mezun olup kendini iyi geliştiren meslektaşlarımız mevcuttur. Ben farklı bir açıdan yaklaşıcam. Hepimizin bildiği üzere hukuk sisteminin en temel ilkelerinden biri de "kazanılmış (müktesep) haklara saygı" ilkesidir. Müktesep hak kavramını bence sadece gerçek kişiler için değil tüzel kişilikler için de kabul etmek gerekir. Vakıf üniversitelerine hukuk fakültesi açmak üzere bir izin verilmişse en azından mevcut hukuk fakültelerinin kapatılması yoluna gidilmesi, demokratik hukuk devletinde kabul edilemez. Ben iyi bir devlet üniversitesinden mezunum ama madem hukukçuyuz herçeyden önce hukukun olmazsa olmaz ilkelerini benimsemek zorundayız.
Bir diğer tartışma konusu avukatlık sınavı uygulamasının doğru olup olmayacağı.. Sınav konması, idarenin kendi verdiği diplomanın geçerliliğini ve yeterliliğini kabul etmemesi gibi bir sonuç doğuruyor aslında.. Bazı meslektaşlarım tıp alanında da uzmanlık sınavı var diyor. Ancak orada sınavı kazanırsanız uzman dr. olursunuz. kazanamzsanız pratisyen hekim olarak kalırsınız. Ama sonuçta doktorsunuzdur. Oysa mesleğimizde uzman avukat ve pratisyen avukat gibi bir ayrım söz konusu değil. Aslında kaliteyi bir nebze olsun yükseltmek için sınav tek çözüm gibi görünüyor ama kendi içinde de adaletsizlikler doğuruyor. Ayrıca gerçekten bilgiyi ve yeterliliği 2-3 saatlik bir testle ölçmeniz mümkün değil. Bir eleme yapılacaksa sistemli ve iyi organize edilmiş bir sürece yayılarak yapılmalı. Zira hakimlik sınavını kazanan hakimlerin de çok vasıflı olduğunu söylemek mümkün değil. O yüzden bazı meslektaşlarımızın beyan ettiği gibi duruşma sırasında avukat meslektaşlarımıza hava atmaları da mantıklı değil. Birkaç yıl önce mesleğe başlamış bir hakimimiz duruşma sırasında şöyle bir karar verdi. Dava sırasında dava konusu taşınmazın olduğu bölgede kadastro çalışmalarının yapılmakta olduğu tespit edilmiş ve mahkeme hakimi görevsizlik kararı vermeyi düşünüyor. Ama vereceği karara da güvenemiyor. o aşamada davacı da davalı kardeşiyle anlaştığını söylüyor. Bunu duyunca o zaman sen davadan feragat et de feragat nedeniyle davayı reddedelim. Bu şekilde karar verirsek daha sağlam olur diyor. Garibim vatandaş da siz nasıl derseniz hakim bey diyor. Ve hakim görevsiz olduğu bir davada feragat nedeniyle davanın reddine karar veriyor. Hakimlik sınavını kazanıp iki yıl staj yapmış ve birkaçyıldır da hakimlik yapan bu hukukçumuz görevin kamu düzenine ilişkin olduğunu ve re'sen dikkate alması gerektiğini, görevsiz olduğu bir davada esas hakkında karar veremeyeceğini hukuken değerlendiremiyor. Böyle hakimleri görünce acaba bazı meslektaşlarımıza fazla mı haksızlık ediyoruz diye düşünmeden kendimi alamıyorum |
01-05-2008, 23:03 | #33 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın av.s_ulusinan, ben de sınav isteyenlerden biriyim. Güzel yazmışsınız ama bir konuda yanılmışsınız.
Hukuk mezunu olmak ile avukat olmak farklı şeylerdir. Sınav, kişinin hukuk mezunu olması olgusunu geçersiz kılmayacaktır. Ben (biz=sınav isteyenler) avukatlığın geldiği bu noktada, kişisel yetersizlik, eğitim yetersizliği, staj eksikliği-yetersizliği gibi nedenlerle avukatlık kalitesinin bozulduğunu, tüm avukatların sınava tabi tutulmasını istiyorum (istiyoruz). Sınavı kazanamayanların diplomaları iptal edilmesin elbette ama avukatlık da yapamasınlar.
Avukat olarak kendine güvenenlerin sınava karşı çıkışlarını anlayamıyorum. Sınavın ne şekilde olacağının bir önemi yok, nasıl olsa herkes aynı sınava gireceğinden şartlar eşit. |
01-05-2008, 23:13 | #34 |
|
Türkiye Barolar Birliğinin bu konuda bir çalışması var, yeni çıkarılacak yönetmelikle hukuk fakültesi mezunlarının staja başlayabilmesi için TBB tarafından yapılacak sınavdan en az 70 alması ayrıca, bir baroda staj yapacakların en fazla o baroya kayıtlı avukat sayısının % 5 i olacağı ön görülüyor.
|
02-05-2008, 08:28 | #35 |
|
öncelikle vakıf üniversitelerinin hukuk fakültelerinin kapatılmasını isteme gerekçesinin çoğu kişi için eğitim kalitesiyle ilgili olduğunu düşünmüyorum. kaldı ki benim için de eğitim kalitesiyle ilgisi yok. hatta buralarda sağlanan imkanların devlet üniversitelerinin imkanlarından çok daha iyi olduğunu biliyoruz. sorun eğtim eşitsizliğinin sürekli olarak körüklenmesi. ama vakıf üniversitelerinin tek başlarına kapatılması yetmez. aynı şekilde ilk ve orta öğretimdeki tüm özel okulların da kapatılması gerekir. bu ülkenin en temel sorunlarından biri. ama çözüm burada başlıyor ve uzun vadede getirileri olabilir ancak.
meslek açısından çözüm ise sınav konulması. hukuk fakültesi mezunu olmak kişiye avukat olma hakkı bahşetmemeli. hakim, savcı, icra müdürü vs. olmak için sınavı kazanmak gerekiyor da avukat olmak için neden sınavı kazanmak gerekmesin? |
02-05-2008, 09:37 | #36 |
|
sayın emrahcevik ile aynı düşüncedeyim...
|
02-05-2008, 10:41 | #37 |
|
sayın aladağı'ın benim yazıma vermiş olduğu cevaba kısmen katılıyorum. Hukuk mezunu olmak ile avukat olmak farklı şeylerdir. Ama aslında benim "sınavın 2-3 saatlik bir testle yetinilmeyerek daha kapsamlı bir süreç halinde uygulanmasını istememin ardında daha genel bir amaç söz konusuydu. Mesela hep üniversite sınavları için örnek verilir ama "sınav sabahırahatszı olan, hasta olan veya bir şekildesınava iştirak edemeyen meslektaşları dadğşünmek gerek. Bu durumda sınav hakkı bir defayla sınırlı olmayaca, sonraki yıl sınava girer gibi bir yaklaşım sergilesek bile aradaki bir yıl insan ömrü için cddi bir kayıp bence.. Ama özünde bir rekabetortamına girip sınav yapılması yine de aklıma gelen tek çözüm maalesef. Eğer avukat sayısının kontrolsüz şekilde artmasından ve pasta diliminin küçülmesinden yakınıyorsak böyle bir elemeye de herkesin razı olması gerekiyor bence..
|
02-05-2008, 22:11 | #38 |
|
Neden kırk küsür hukuk fakültesi açıldı?Sorumluları kim?Siyasi menfaatler mi sadece?Dahada açılmaya devam edecek.Yeni açılan hukuk fakültelerinde okuyan ve mezun olan arkadaşarın,meslektaşlarımın hiç bir sorumluluğu olamaz kanımca.Hukuk fakülteleri her halde halka açık olmalı.Hukuk herkese lazım.Hukuku ilgilendirmeyen bir konu olabilir mi hayatta?Kısaca eski kuşaklar zor şartlarda hukuk fakültesine gittiler ve yeni kuşakların suçu eskiden doğmamak olsa gerek.Bu dünya bize atalarımızdan miras degil keza çoçuklarımızın emaneti.Genç Avukatların işi eskiye nazaran dahada zor.Suçları 1940,1950,1960,1970'li yıllarda doğmamak...
|
04-05-2008, 22:53 | #39 |
|
[quote. Sınavın ne şekilde olacağının bir önemi yok, nasıl olsa herkes aynı sınava gireceğinden şartlar eşit.[/quote]
Bence halen avukatlık yapmakta olanların da sınava tabi tutularak kazanamayanların avukatlık yapmamalarını isteyenlerin sınavın ne şekilde yapılacağını da belirtmeleri gerekir. Mesala sınav komisyonu kimlerden oluşacak? avukat avukatı nasıl sınav yapacak vs. Konunun teorik kalmaması için. Bence önemli. |
04-05-2008, 22:58 | #40 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben kazanılmış bir hakkımdan feragat edip, avukatlıkta kalitenin arttırılması adına, tüm avukatları kapsayacak bir sınava evet diyorum; daha ne yapayım? Sınavı da benim yapmamı beklemiyorsunuzdur umarım. |
05-05-2008, 04:33 | #41 |
|
avukatlık kalitesinin artırılması için alınması gerekli acil tedbirler
Arkadaşlar öncelikle deyimi şöyle düzelteyim: Hukuk mezunu olmakla avukat olmak yerine hukukçu olmak tanımlamasının konulması gerekir.
Bazı tartışmalarımı anlatabilmek için yeni on hukuk fakültesi açılıyor başlıklı haber altındaki tartışmalara da bakarsanız sevinirim. Sınava karşı olduğumu ifade etmiştim: Bunun nedeni bu ülkenin hukukçuluk yapamazsın diyeceği insanların bunca yılını çalması ve bu alana "hukukçuluk yapamayacak" hukuk mezunlarının yetiştirilmesi için yapılan yatırımın yanlış olmasıdır. Bir planlama çerçevesinde ülkenin kaç hukukçuya ihtiyacının olacağı saptanmalı ve buna göre eğitimin alt yapısı oluşturularak eğitim verilmelidir. Kuşkusuz ki sınav, bilgi düzeyini ölçme anlamında önemli bir araçtır. Sınavı geçen herkesin torpille geçtiği gibi bir bakış açısını kabullenmem en azından kendi açımdan mümkün değil.(Ben hukukla ilişkili hiç bir sınava girmedim) Sorun bir üst paragrafta da açıkladığım gibi altyapısı olmadan ihtiyaç fazlası insan yetiştirilmesidir. Beni burada ilgilerdiren (Bu açıdan) özel üniversiteler değil. Bir planlama. Bu konudaki eleştirim öğrencilerin şurdan veya burdan mezun olmaları değil, bu konuda planlama yapılmaksızın hukuk fakültesi açılmasına karar verilmesidir. Burada sorun yeterli eğitimin verilerek, insanların hukukçu olarak yetiştirilerek mezun edilmesi sorunudur. Mezun ettiğin insan ister hukukçu niteliğine sahip olmadığı, ister yeterli iş alanına sahip olmadığı için hukukçu olarak çalışamıyorsa bu; insanın hukukçu yapacağım diye çalınan yıllarına ve bu toplumun o insana hukukçu yapmak için verdiği emeğe, yaptığı yatırıma yazıktır. Burada eğitim birincil sorun olarak karşımıza çıkıyor: Eğer yeterli eğitimi vermeden veya ihtiyaçtan fazla hukukçu yetiştirdiyseniz ne yapacaksınız? Zorunlu olarak sınava başvuracaksınız. Aldığı eğitimin kalitesini yarışma yolu ile çözeceksiniz. Bu yıllar boyunca geçerliğini kanıtlamış bir yöntem. Ha torpil olur, şu olur bu olur. Hepsi için mi olur? Kuşkusuz ki sınav yönteminin kötüye kullanılması onayladığım bir şey değildir ama sınavın da hiç bir işe yaramadığını kabul etmem mümkün değildir. Mülakat kaldırılırsa sınav oldukça yararlı bir yöntem olabilir. Hatasız bir yöntem olduğunu söyleyemem ama sınavın yapılışına bağlı olarak iyi bir yöntem olabilir. İkinci önlem olarak sınavı kaybeden her insanın beni neden gereğince yetiştirmedin, neden 4 yılımı çaldın, neden yeterli olgunluk düzeyine getirmeden mezun ettin diyerek ilgili kurumlara dava açması olabilir. Üçüncü yöntem olarak sayın Corpus Animus'un "Hukuk fakülteleri her halde halka açık olmalı.Hukuk herkese lazım.Hukuku ilgilendirmeyen bir konu olabilir mi hayatta?Kısaca eski kuşaklar zor şartlarda hukuk fakültesine gittiler ve yeni kuşakların suçu eskiden doğmamak olsa gerek.Bu dünya bize atalarımızdan miras degil keza çoçuklarımızın emaneti.Genç Avukatların işi eskiye nazaran dahada zor.Suçları 1940,1950,1960,1970'li yıllarda doğmamak..." şeklindeki önerisi olabilir. Bu öneriyi destekliyorum. Bence de hukuk fakülteleri kapatılıp ilkokul (o da kalmadı ilköğretim), orta öğretim dahil olmak üzere hiç bir okuldan mezuniyet aranmaksızın herkese hukuk fakülteleri açılmalı. Hatta 16 yaşını doldurmuş hacir altındaki insanlar da dahil olmak üzere (okul şartı aranmaksızın) zorunlu üç aylık kurs verilerek diploma veya sertifika verilmeli. Böylece herkes hukuk mezunu ve hukukçu olur. Şaka bir yana; Hukuk fakültesinde insanlara ne öğretilir? Neden fakülteye girebilmek için bazı özellikler aranır? Hukuk fakültelerinde insanlara kanun ezberletilmez. Hukuk mantığı aşılanır. Bir hukukçunun entelektüel olması gerektiği, hukukun sürekli bir devinim içinde olduğu ve hukukçunun da bunu takip edip müdahale etmesi gerektiği, okuduğu bir metni nasıl anlaması gerektiği, yasa ile neyin ifade edilmek istendiği, hangi çıkarların korunmak istendiğinin tartışması gerektiği, kısaca bir mantık "aşılanır". Hukukçu olmak istiyorsa böyle bir yaşama hazırlanması gerektiği öğretilir. İlk cümlemi ve son cümlemi yineliyorum. Her hukuk mezunu (bu koşullarda) hukukçu olamaz. Herkese hukuk diploması verilsin. Saygılar. |
05-05-2008, 08:39 | #42 | |||||||||||||||||||||||
|
|
05-05-2008, 09:05 | #43 |
|
Daha çok okumalıyız.
Bir de bence hukuk fakültelerinin yaz dönemlerinde farklı alanlarda staj zorunluluğu getirilmeli ki, okul sonrası 1 yıllık staj dönemi sonunda şaşkın avukatlar olunmamalı. |
05-05-2008, 10:46 | #44 |
|
Meslek hayatı en büyük sınavlardan birisidir aslında. Ne varki ülkemizde "Mesleğin uygulandığı arena" da sorunlar vardır. Sınav, bazı etkenler nedeniyle adil sonuç vermemektedir.
Bu etkenlerin başlıcaları: 1. Yargılamanın çok uzun sürmesi ve bu gecikme nedeniyle avukatın yargılamadaki rolünün unutulması... 2. Halkın bilinç düzeyinin standartların çok altında olması ve doğal olarak bilginin görünüme endeklenmesi temelinde hatalı değerlendirmelere yönelinmesi... (Kel, şişman ve bileğine kuvetli-iriyarı avukatın iyi avukat olarak tanımlanması gibi... ) 3. Toplum genelinde ve özellikle Devlet katmanlarında Hukuka ve hukukçuya hak ettiği değerin verilmemesi... Ve benzeri nedenler... Ne yazık ki... böyle. O halde tek başına sınav da yetmemektedir. Sınavın uygulandığı mahallerde mutlak adalet olmalıdır ki kırmızı domates ile yeşil domates arasındaki kaçınılmaz farklılık anlaşılabilsin! |
05-05-2008, 12:48 | #45 | |||||||||||||||||||||||
|
Sınav konusunda getirilen düzenleme hiç de kötü değildi. Sınav yeniden gündeme gelirse elbette T.B.B., Barolar ve Adalet Bakanlığı ortak bir noktada buluşabilir ve "avukatlık kalitesi" konusunda belirli kriterlerin varlığını denetleyen bir sınav sistemi oluşturulabilir. Sınav konusunda "şöyle olsun" ya da "böyle olsun" demiyorum; "sınav olmalıdır" diyorum. |
05-05-2008, 14:00 | #46 |
|
Forumu başından beri izliyorum.
Sitemizin üye sayısı dikkate alındığında neredeyse tüm meslektaşlarımızın kaliteden şikayetçi olmadıkları sonucuna ulaşıyorum. Böyle bir mesleğin mensubu olmaktan gurur duyuyorum! Sadece üç-beş meslektaşımızın bu konuda karamsar olması ne güzel! Demekki biz abartıyoruz. Saygılarımla |
05-05-2008, 14:07 | #47 |
|
avukatlık kalitesinin artırılması için alınması gerekli acil tedbirler
Çaresizlik sayın Dülger; Çaresizlik.
İnsanlar bazen şikayet edemeyecek kadar çaresiz kalabilirler. İnsanı aç bırakırsanız, ekmeğe muhtaç ederseniz böyle şeyleri nasıl düşünsün. Hukukçuluktan para kazanmayı düşünür. Kafasını buna yorar. Onun kafasında sadece var olan bildiği kurallardan nasıl bir çıkar sağlayacağı düşüncesi egemen olur. Tüm gününü buna ayıran insan Türkiye'nin hukuk sorunları ile nasıl uğraşsın? O niye düşünsün ki çıkarılan şu yasa şu kadar zamanda niye bu kadar değişti, bu değişiklikler hukuk sistematiğine uygun mudur. Onun çok temel bir sorunu var. Yaşamak. Ya da KARİYERİNE UYGUN yaşamak. Öncelikle bunu çözmek zorundadır. Bunun için de elindeki tek olanak mesleğidir. Hukukçuluğu değil. Bunu kimseyi kişisel olarak kınamak için söylemedim. Genel politika. |
05-05-2008, 14:18 | #48 |
|
Sayın Erdoğan,
Her şeyi anlarım ama,çare umulan bir meslek grubunun bırakınız çareyi,sorunları dahi net ortaya koyamamalarını anlayamam! Bu kadar umarsızlığı kabul edemem, zaten mesleğimi sevmemin sebebi de bu! Haksızlığa,boşverciliğe tahammül edemem. Maddi imkansızlık olabilir ancak "çaresizlik " olamaz. Hiç çare aramadık ki... Hiç sorunları dahi net ortaya koyamadık ki ! Dediğim gibi, herkes her şeyden memnun-mesut iken neyin çaresini arıyoruz? Saygılar |
05-05-2008, 14:52 | #49 |
|
avukatlık kalitesi hk.
Sayın meslektaşlarım,
Ülkemizde fikir hizmetine, düşün ürününe verilen değer ortada. Bu değer fikir ve sanat eserlerimizin ciddi tahribine yol açtığı gibi bizim gibi düşün ürünü üreten meslek mensuplarını da ciddi bir şekilde etkilemektedir. Ortaya konulan zihin emeğiniz ve işgücünüz diğer tüm mesleklerden tamamen ayrıdır. Ne doktorluğu ne mühendisliğe benzemektedir. Bu nedenle mesleğin en zor aşaması hak ettiğiniz ücreti alabilmektir. Bu ücreti alabilmek için neler yapılması gerekir bu konuda bir tartışma içine girilmesi kanaatindeyim. Saygılarımla... |
05-05-2008, 20:45 | #50 |
|
Tüm Avukatlar sınava tabi olmalı.Kesinlikle sayın Aladağ ile aynı fikirdeyim.Bir önceki yorumumda yeni kuşakların sınavdan dolayı değil geç doğmalarından dolayı şanssızlıklarını ifade etmeye çalıştım.Düşünsenize bu günlerde doğan bir çoçuk 25 yıl sonra Avukat olursa nasıl bir yaşamı olacak?Yorumu takdirlerinize bırakıyorum...
|
05-05-2008, 22:28 | #51 |
|
Forumdaki tartışma sırasında sayın Dülger, genel olarak birkaç istisna dışında kimsenin kaliteden şikayetçi olmadığı yargısına varmış. Ama aslında kaliteden şikayetçi olan meslektaşlarımız çok da az değil:. Ancak bir ara konu vcakıf üniversitesi-devlet üniversitesi ekseninde döndüğü için konu dağılmış gibi oldu. Ama aslında bu tartışmanın altında bile kalite eleştirisi var. Sayın Muzaffer Erdoğan da günümüzdeki bir realiteye dikkat çekerek avukat meslektaşlarımızın kaliteden ziyade yaşam standardını yakalamak, KARİYERİNE UYGUN YAŞAMAK, maddi yeterliği sağlamak konusunda öncelik verdiğini, diğer hususları düşünemez boyuta geldiğini ifade etmiş.
Sayın Erdoğan bu tespitinde haklı. Ancak bu durum bence yine de hukukçuluk vasfını, meslekte kalite standardını göz etmeyi haklı kılmaz bence.. Bu hususta sayın Dülger'e katılıyorum. Keza uzun vadede düşündüğümüzde maddi kaygılarla mesleğin etik değerlerini ve hukukçu vasfını arka plana itersek, hizmette kaliteyi düşürürsek zaten halkın gözünde hala (sıkıntılı, ve güvenilmez olan) imajımızı daha da bozarsak yarın bu günümüzü bile ara oluruz... Bu nedenle hem kişilik olarak, hem de donanım olarak kendimizi geliştirmeli, vatandaşın gözünde saygın bir imaj uyandırmalı ve mesleğe olması gereken itibarı kazandırma yolunda çaba göstermeliyiz. Ayrıca hukuki donanım açısından tartışılsa da etik değerler açısından ben yeni kuşak avukat meslektaşlarımızın (tecrübeli meslektaşlarım alınmasınlar tabi kii herkesi kastetmiyorum) eskilere göre biraz daha özenli olduklarına ve az da olsa bir aşama gösterdiklerine inanıyorum. Bu kaliteyi yakalamak için gerekirse maddi sıkıntı çekmeyi de göze almalıyız. Zaten ben de dahil birçoğumuz eminim mesleğin ilk yıllarında bu sıkıntıyı çektik ve belki de ahlen çekiyoruz.. |
09-05-2008, 13:34 | #52 |
|
Hukuk Fakültelerinin sayısının artması tabiki doğru değil.Bir planlama doğrultusunda kontenjanlar belirlenmelidir.Kanaatimce ilerde fazla sayıdaki hukuk fakültelerinin ve özellikle yeni açılanlarının kapanacağını düşünüyorum.Belirli merkezlerde olması yerinde olacaktır.Sayıda sınırlama hukuk fakültelerine başlayanlar,mezun olanlar ve yıllardır bu mesleğin içinde olan üstadlarımız için olması gereken bir karar olur.Bununla birlikte tüm Avukatları kapsayacak bir Avukatlık sınavıda yapılmalıdır.Avukatlık mesleği itibarlıdır keza bundan 10,20 yada 30 yıl önce biz bu meslekte yoktuk.Avukatlığın itibarını yeni başlayan Avukatlar her halde düşürmedi.1 yıl önce ben Avukat değildim.Ortada bir kalitesizlik ve itibarsızlık var ise bunun sorumlusunu yeni başlayan meslektalarımıza izafe etmek kanaatimce yerinde değil.Sınava girmek istemeyipde yeni mezunların sınava girmesini teklif eden meslektaşlarımızın kendilerininde sınava girecekleri bir çözüm,consensus ile tüm Avukatları kapsayacak bir sınav olmalıdır.Saygılarımla...
|
10-05-2008, 12:11 | #53 |
|
Sitede bilumum alanlarda meslek kalitesinin yükseltilmesi, var olanın da daha da düşürülmemesi adına sayısız yakınmalar ve çeşitli öneriler var.
Meslekteki kalitenin yükseltilmesi için meslek yaşamına geçildikten sonraki döneme değil de, öncesine, yani staj dönemine ve ondan da önce fakülte eğitimine bakmak ve köklü, kalıcı çareyi burada aramak gerekir diye düşünüyorum. Fideyi yamuk ekerseniz, yahut rüzgar, yağmur vb. dış etkenlerden etkilenmeye açık olduğu süre içerisinde gereken ilgiyi vermez, özeni göstermezseniz, ileride yamuk bir ağacınız olur (Tecrübeyle sabit) Sonrasına dair yama mahiyetinde düşünülecek etkili tedbirler de mutlaka var. Etkin ve öncelikli meslek örgütü denetimi, gibi... Stajını tamamlayıp meslek yaşamına yeni başlamış taze fidanları öksüz bırakmamak gibi... Benim aklıma bu süreçte sürekli baro pullarının akibeti geliyor. Hani zorunluluğun getirileceği süreçte, stajyer meslektaş adaylarımıza ödeneceği söylenen, ancak uygulamaya geçildiğinde adına staj kredisi denen ve cüz'i rakamlara tekabül eden, üstelik "Krediye" dönüşüp, ileride de krediyi alan geleceğin avukatından geri ödenmesi beklenen. "BARO PULLARI" NIN SARF ALANLARINI VE DAYANAĞINI BİLMİYORUM. Kalem kalem açıklayabilecek bir üyemiz olursa bizleri aydınlatacağı için mutlu olacağım. İsterseniz, buradan başlayalım. Saygılarımla... |
10-05-2008, 12:14 | #54 |
|
Hukuk eğitiminde reform yapılmalı. Benim hayalimdeki hukuk eğitimi şöyle olmalı . Batı ülkelerinde de olduğu gibi Hukuk Fakültesine liseden sonra direk başlama olmamalı, sosyal alanı ağırlıklı olan bir bölüm öncelikle bitirilmeli ve sosyal yönü iyi olanlar , muhakeme yeteneği olanlar tekrar bir sınava tabi tutulmak suretiyle hukuk fakültesine girmeli, burada da hukuk eğitimi biraz daha öğrenciyi mesleğe kazanmaya yönelik olmalı.Ezbercilik artık tarih olmalı! Her dersle ilgili olarak hukuk fakültesi öğrencisi adliyedeki bir dosyayı baz alarak rapor hazırlamalı ve o dosyayı gördüğü derse göre ayrıntılı bir haritasını çizmeli ya da adliyede hakimin gözetimi altında hakimin görevlendireceği dosyalar kendisine tevdi edilmek suretiyle hukuki mütalaa istenmeli , bu mütalaası fakülteyi bitirmek için çok önemli olmalı, bunun gibi örnekler çoğaltılabilir.Yine hukuk fakültesinin son bir veya iki yılında hukuk öğrencileri adliyede dava değeri düşük olan dosyaları ve üst sınıra 2 ay olan ( gerekirse yeni suç ihdas edilmeli ) ceza davalarına girmeli ve bu davalardan başarı olanlar hukuk fakültesi diplomasını almaya hak kazanmalı.Özel hukuk fakülteleriyle ilgili olarak şu düşünülebilir, Özel üniversitelerin hukuk bölümünde okumak için bir puan barajı getirilmeli, bu bağlamda özel hukuk fakültelerine girebilmek için ÖSS de en düşük puanla alım yapan hukuk fakültesine girebilmek için gerekli puanın alınması şartı getirilebilir.
|
10-05-2008, 12:48 | #55 |
|
mantıklı bence... ama ülkemiz için biraz hayal gibi duruyor...
|
10-05-2008, 12:55 | #56 |
|
Yarısı; Türkiye Barolar Birliği Sosyal yardım ve Dayanışma Fonu Yönetmeliği gereğince, fona gelir kaydediliyormuş:
http://www.alomaliye.com/eylul_05/tb...fonu_yonet.htm (Diğer yarısını hala öğrenemedim) |
10-05-2008, 12:56 | #57 |
|
Kesinlikle Hodri Meydan!
Avukatlık sınavı mutlaka olmalı. Bunu tartışıyor olmak bile trajik. Sınav bilgiyi ölçmez diye birşey yok. Çağdaş ülkelerin hepsinde avukatlık sınavı var. Ruhsatı olanlar dahil tüm avukatlar sınava tabi olsun. Sınavı kazanamayanlar takipçi olsun. Hacze gitsin. Ya da kalem işleri yapsın. Zaten günümüzde artık avukatların yarısı sadece bunları yapmıyor mu arkadaşlar? Avukat hacze gitmemeli. Avukat araştırmak zorunda. Kendini geliştirmek zorunda. Bunu yapan kaç kişi acaba? Avukatlıklığı takipçilik mantığıyla para kazanmaktan ibaret görenlerimiz çok. Meslek kurallarını uymayanlar, uyanlardan daha fazla. Duruşmada hakim beni azarladı diye ağlayanlar hiç kusura bakmasın. Böyle olunca hakim herkesin önünde "çok bilseydin burada olurdun" diyebiliyor işte. Kaç avukat böyle bir durumla karşılaşınca cevabını verebiliyor? Ya da gerekli mercilere şikayette bulunabiliyor? Sınav mutlaka olmalı! Sonra baro kontenjanı! Bunlar olmazsa olmazlardan en önemlisi. Çok açık söylemek istiyorum: Sınavı başaramayanlar, yapabildiği iş takipçilikden ibaret olanlar takipçi olsun. Avukat sıfatını taşımasın. Hacze gitsin. Kalemdeki işleri halletmeye gitsin. Böyle giderse 5-6 sene sonra bu mesleğin hiçbir anlamı kalmayacak!!! |
10-05-2008, 13:09 | #58 | |||||||||||||||||||
|
Fondan yararlanmak ÖNCELİKLE ÜYE OLMAYA, fon kapsamındaki sosyal yardımlardan faydalanmaksa, İSTEĞE BAĞLI tutulmuş. Tabi istek ve talep sahibi olmak için, önce bilmek gerekiyor.. Ayrıca buradan anlaşıldığı kadarıyla, ölen hiç bir meslektaşımızın cenaze gideri olmaması, fonca karşılanması gerekiyor (En azından defin giderlerimizle ailelerimizi ardımızdan üzmeyeceğiz.) Değerli meslektaşlarım, yakında küçük bir ameliyat olacağım. Şimdi öğrendiğim ve vekalet pulları ile gelir elde edilen fon aracılığıyla tedavi masraflarımın karşılanmasını isteyeceğim. Tabi talep edilecek üye aidatını da öğreneceğim Akabinde fonun işlevselliği konusunda yeniden bir değerlendirme yaparız. İkinci olarak, acaba kredi alan stajyer avukatlar, FONDAN İSTEKTE BULUNMADIKLARI için mi, staj kredisi almakta ve geri ödemek zorunda kalmaktalar? Yoksa fondan yararlanmayı düzenleyen diğer ilgili düzenlemelerde başka detaylar mı var? Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp. Saygılarımla... |
10-05-2008, 15:20 | #59 |
|
Sayın demokles görüşlerinize saygılıyım keza vakıf üniversiterinde okuyanları değil bu fakülteleri açanları sorumlu tutun.Vakıf ünüiversitelerinde vatan haini yetiştirmiyorlar.Bundan emin olabilirsiniz...
|
02-11-2008, 14:23 | #60 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben avukatlık mesleğine yeni adım atmış biri olmamdan bağımsız olarak diyebilirim ki sınavlar örgüsünden oluşan bu düzeni bozmak ve bu tabuları yıkmak lazım... Sorun bence vakıf veya devlet üniversitelerinin tasnifinde değil alınan eğitimin düzeyi ve sizin nekadar iyi hukukçu olabildiğinizdir..kaldı ki avukatlık mesleği özel sektörün bir parçasıdır..Bunun kazancıda başarısı da tamamen kendi becerinizin bir sonucudur.. Hem kendi çabalarımla kazanacağım bir sonuç olucak hem de bu hakedişimi 2 saatlik bir sınava emanet ediceğim?Bunun neresi mantıklı? İYİ GÜNLER... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
avukatlık mesleği gerçekten gerekli mi? | 8xy | Hukuk Sohbetleri | 29 | 12-09-2011 22:50 |
avukatlık mesleği için gerekli vasıflar nelerdir? | nehir58 | Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi | 15 | 05-01-2010 12:04 |
Avukatlık Öncesi Staj Yeterli mi, Sınav Gerekli mi? | Av. Adil Giray ÇELİK | Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi | 10 | 07-04-2008 10:25 |
Eşin Terk Etmesi Durumunda borçlar ve ortak ev için hangi tedbirler alınabilir? | serapisiklar | Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) | 1 | 05-06-2007 23:09 |
Avukatlık Sınav Ücretinin Geri Alınması için TBB'ye İcra Takibi | ad-hoc | Hukuk Sohbetleri | 8 | 08-02-2007 10:53 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |