Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Anket Sonucu: MOBESE Kameraları bizi mi gözetlemektedir?
Evet bizi gözetlemektedir. Ancak sakıncası yok güvenlik için gerekli bir şey. 221 43,68%
Hayır, sadece suç işleyenleri veya işleyecekleri gözetlemektedir. 32 6,32%
Evet bizi de gözetlemektedir. Kendimi BBG evinde gibi hissediyorum. 34 6,72%
Gözetlese de, benim için sakıncası yok. Çünkü kaygı duyacak davranışlarda bulunmuyorum. 98 19,37%
Evet bizi gözetlemektedir. Birileri arşiv amaçlı ve kötüniyetle kullanabilir.Karşıyım 71 14,03%
Evet . Ayrıca bu kişi hak ve özgürlüklerine bir saldırı sayılmalıdır. Hukuka aykırıdır. 138 27,27%
Birden Fazla Seçenek İşaretlenebilen Anket. Oy Verenler: 506. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 94)

Biri Bizi Gözetliyor

Yanıt
Konu Notu: 15 oy, 4,93 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-07-2006, 12:46   #31
Gemici

 
Varsayılan

MOBESE meğer bizi hukuksuz gözetliyormuş
Avrupa Konseyi'ne 25 yıl önce taahhüt edilen kanun bir türlü çıkarılamadığı için kamerayla izleme sistemi hukuksuz kaldı


15.04.2006



İstanbul'u 570 kamerayla 24 saat izleyen, 70 milyon YTL'lik "Modern Kent Bilgi ve Güvenlik Sistemi" nin (MOBESE) hukuksuz olduğu ortaya çıktı. İçişleri Bakanlığı müfettişleri, İstanbul'daki kamera kayıtlarının saklanacağı süre, kameraların yerleştirilme şekli ve kayıtların hangi birimlere verileceği gibi konularda belirsizlik olduğunu rapor etti. Emniyet Genel Müdürlüğü, müfettişlerin eleştirileri üzerine inceleme başlattı. Sonuçta benzer bir rapor da Emniyet Hukuk Müşavirliği'nden geldi.

AB'ye söz tutulmayınca
AB sürecinde jet hızıyla yasalar çıkarken, bu konu gözden mi kaçtı? Bu soruyu internet ve bilişim sistemlerinin insan hakları üzerindeki etkileri konusunda uzman, Leeds Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Öğretim Üyesi Dr. Yaman Akdeniz'e sorduk. Akdeniz "Çünkü Türkiye Avrupa Konseyi'ne 25 yıl önce verdiği sözü tutmadı. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu tasarısı hâlâ çıkmadı. AB her yıl ilerleme raporlarında bu konuda uyarıyor ancak, hâlâ çıkmadı bu yasa. Artık yeter denecek duruma gelindi" diye yanıtladı. Kanun çıkmadığı sürece yasal boşluğun hep olacağını vurgulayan Akdeniz, "Bu kanunun bir an önce çıkması gerekiyor. Sadece Meclis'ten geçirmek söz konusu değil, altyapısı için en az 5 yıla ihtiyaç var" dedi.

Kaynak:
http://www.vatanim.com.tr/root.vatan...5&Categoryid=1

Saygılarımla
Old 29-07-2006, 12:54   #32
Gemici

 
Varsayılan

Gözetlemede hukuk eksik
İçişleri müfettişlerinin uyarısı üzerine caddelerdeki MOBESE kameralarıyla ilgili rapor hazırlayan Emniyet Hukuk Müşavirliği, 'Kayıtlar özel hayata müdahale sayılabilir. Hukuki boşluk var' dedi
RADİKAL - ANKARA - İçişleri Bakanlığı'na bağlı mülkiye müfettişleri, İstanbul ve Diyarbakır caddelerini gözetleyen Mobil Elekronik Sistem Entegrasyonu (MOBESE) kameralarıyla ilgili hukuki boşluk olduğunu rapor etti. Hukuki boşluğu doldurmak üzere harekete geçen Emniyet Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği, MOBESE kameralarının çektiği görüntüleri özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirdi. Bu konuda bir yasa çıkarılmasını öneren Hukuk Müşavirliği, polisin müdahalesini doğurmayan görüntülerin saklanmamasını istedi.
Müfettişlerin bu eleştirileri, Emniyet Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği'ni harekete geçirdi. Bir rapor hazırlayan Hukuk Müşavirliği kameraların kaydettiği görüntüleri özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirdi. Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun tasarısına atıfta bulunulan raporda; sisteme hukuki bir temel kazandırmak için şu önerilerde bulunuldu:
Uluslararası hukukta var ama...
· Kişilerin kamusal alanda fotoğraflarının çekilmesi, faaliyetlerinin kaydedilmesi uluslararası hukukta mümkün. Ancak, bu faaliyetlerin hiçbir şekilde özel hayata müdahale sonucu doğurmayacağı da düşünülemez. Bu tür kayıt ve izlemelerin kamu kurumlarınca sistematik ve daimi olarak kaydedilmesi gibi durumlarda özel yaşam fikri mülahazaları gündeme gelecektir. Kişilerin özel hayatlarına müdahale niteliğinde gözetleme yapılmadığını ortaya koyacak bir uygulamanın belirlenmesi ve açıklığa kavuşturulmasına ihtiyaç vardır.
· Polisin kendisine verilen yetki kapsamında müdahale sonucunu doğurmayan görüntülerin sistematik kaydının yapılmaması ve bu nitelikteki kayıtların imha edilmesi gerekir.
· Bu sistemle yapılan gözetleme sonucu elde edilen görüntüler, kişisel veri niteliğindedir. Bu tür bilgilerin denetimsiz açıklandığı, yetkisiz kişilerin eline geçtiği durumlarda, ilgili şahısların kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyabileceği için bu olumsuzlukların giderilmesine ilişkin düzenlemeler yapılıdır.
· Belli suç ve durumlara özgü izlemeler için hâkim kararı gerekir. Sistemin bu duruma aykırı kullanılmasını önleyecek esaslar belirlenmelidir. Yürürlükteki hükümler kapsamında MOBESE sisteminin kurulabileceği ve işletilebileceği değerlendirilmiş ise de tartışmalara ve hukuki ihtilaflara yol açmamak için bu çalışma kanun seviyesinde yapılmalıdır

Kaynak

http://www.barobirlik.org.tr/calisma...2006/04/14.htm

Saygılarımla
Old 29-07-2006, 14:10   #33
Gemici

 
Varsayılan Kişisel Verilerin Korunmasında 'Vahşi Batı' Zihniyeti

Alıntı:
Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu
Madde 2 - (Değişik: 16/7/1965 - 694/2 md.)
Polisin genel emniyetle ilgili görevleri iki kısımdır.
A) Kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere, Hükümet emirlerine ve kamu düzenine uygun olmıyan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri dairesinde önünü almak,
B) İşlenmiş olan bir suç hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer
kanunlarda yazılı görevleri yapmak,

bu hüküm bence uygulamanın yasal dayanağı olması bakımından yeterlidir.

Polis vazife ve Selahiyet Kanunu MOBESE’nin hukuki dayanağı olamaz:
1. Eğer böyle bir olanak söz konusu olsaydı, İçişleri Bakanlığı Müfettişlerinin bunu bilmesi gerekir. Bunu bilen Müfettişler’de kalkıp: ...kamera kayıtlarının saklanacağı süre, kameraların yerleştirilme şekli ve kayıtların hangi birimlere verileceği gibi konularda belirsizlik olduğunu... rapor etmezlerdi.
2. Hiçbir kamera ‘...Kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere, Hükümet emirlerine ve kamu düzenine uygun olmıyan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri dairesinde önünü almak’ gibi bir özelliğe sahip değildir.

95/46/EC sayılı AB direktifine dayanılarak 2004 senesinde hazırlanan KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU TASLAĞI 2005 senesinin Kasım ayından beri Başbakanlıkta beklemektedir. Taslak Kişisel veri İşleme konusunda şu ilkeleri kapsamaktadır:
· Kişisel veriler yasal yollardan ve doğru olarak toplanacak ve işlenecektir
· Veriler ancak belirli ve kanuni amaçlarla muhafaza edilebilir
· Veriler amaca aykırı şekilde ve kişinin izni olmadan açığa vurulamaz
· Veriler güncel olarak tutulmalı ve amacına yeterli sürede saklanmalıdır
· Kişinin hakkındaki verileri öğrenme yanlışları düzeltme ve sildirme hakkı vardır
· Kişilerin ırkları, siyasi düşünceleri dini ve diğer inançlarına ilişkin hassas verilerle ilgili düzenlemeler yapılmalıdır.


AB – Hukuku, Avrupanın birçok büyük kentinin belirli yerlerine, özellikle işlek meydan ve caddelere, yerleştirilmiş video kameralarını belirli koşullar altında kişisel verilerin korunmasının dışında tutmaktadır. Buradaki en önemli koşul ‘Video Kameralarının kayıt yaparken, kaydı yapılan kişileri tanınacak şekilde kaydetmemesidir’ Eğer kişiler tanınabilecek şekilde banda kaydediliyorsa kişisel verilerin korunması hakkındaki hükümlere uymak gerekir.

Özel hayat:
Kişisel verilerden bahsederken devamlı olarak söz konusu olan kavram ‘Özel Hayattır’. Benim düşünceme göre ‘Özel Hayat’ sadece evin dört duvarı arsına sıkıştırılmış hayat değildir; bir kimsenin hangi mekanlara gittiği, kimlerle konuştuğu vs. de, ister evde, ister büroda isterse de sokakta olsun, özel hayattır. Özel hayattan sadece evdeki hayat kast edilmiş olsaydı, Anayasanın ayrıca 'Aile Hayatının Gizliliği' gibi bir kavrama yer vermesinin bir anlamı olmazdı.

ANAYASA
A. Özel Hayatın Gizliliği
MADDE 20 -Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Saygılarımla
Old 29-07-2006, 18:19   #34
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Kişisel verilerin korunmasına ilişkin bir kanun bulunmadığına göre şu an için koruma kapsamında değildir. Bir boşluk bulunmaktadır. Fakat ben her haliyle mobese sistemini doğru buluyorum. Kaldı ki raporda verilerin alınmasından çok saklanmasına ilişkin vurgular var. Ayrıca "Yürürlükteki hükümler kapsamında MOBESE sisteminin kurulabileceği ve işletilebileceği değerlendirilmiş ise de tartışmalara ve hukuki ihtilaflara yol açmamak için bu çalışma kanun seviyesinde yapılmalıdır" ibaresi sistemin bir dayanağı olduğunu göstermektedir.

Bir birey olarak böyle bir uygulamanın güvenlik açısından yerinde olduğunu düşünüyorum. Mobese sisteminin olduğu bir bölgede suçluların cesaretinin kırılması bile önemli bir etkidir. Kayıtlar alındıktan sonraya ilişkin düzenlemelerin yapılmasına bir diyeceğim yok. Sistemin amacı suçla mücadeledir. Bu amaca uygun olmayan verilerin silinmesi, mozaiklenmesi vs. nası istenirse yapılsın.
Old 29-07-2006, 19:50   #35
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
mesaj sahibi: enginozogul
Alıntı:
Kişisel verilerin korunmasına ilişkin bir kanun bulunmadığına göre şu an için koruma kapsamında değildir. Bir boşluk bulunmaktadır
Nasıl yani???

Anayasa? Uluslararası sözleşmeler?

Dün sizin için olumlu birşeyler yazmıştım. Üzülerek fikrimin değiştiğini belirteyim.

Saygılarımla
Old 30-07-2006, 01:36   #36
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Anayasamıza uygun olduğunu düşünüyorum. Özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmediği görüşündeyim.Yargıtay da ortak alan da özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmeyeceği görüşünde. Verilerin saklanmasına ilişkin görüşlere karşı bir diyeceğim yok. Ama bu kayıtların alınması bence uygundur. Sizin görüşünüzde olmadığım için benim hakkımdaki iyi düşüncelerinizden vazgeçmeniz beni üzdü.

Madem Anayasaya ve taraf olduğumuz sözleşmelere bu kadar aykırı boşluk yok demek ki? Hukukçu olarak gereğini yapabilecek mesleki bilgiye ve kaliteye sahipsiniz Sayın Ergin. Başvurularınızı yapabilirsiniz.

Benim görüşüm bu yönde. Sadece bir görüştür. Katılmayabilirsiniz. Mobese uygulamasını hem birey olarak hem avukat adayı olarak içime sindiriyorum.Kişisel verilerden çok daha önemli haklar var. Yaşam hakkı gibi vücut dokunulmazlığının korunması gibi. Bunları korumaya yönelik her uygulamaya sonuna kadar sahip çıkmak isterim. Yeter ki uygulmanın gerçek amacının bu olduğuna inanabileyim. Tüm haklardan önce yaşam hakkı gelir. Ve sonuna kadar korunmalıdır. Bu uygulama son derece caydıcıdır ve yaşam hakkının korunmasına kesinlikle faydası olacaktır.
Old 30-07-2006, 19:20   #37
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın Özoğul,

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Benim görüşümde olmamanız benim açımdan bir sorun teşkil etmemektedir. Ben sizin yazılarınızdan anladığım kadarıyla iyi bir avukat olacağınızı ima etmiştim. Ancak, bu foruma giriş yazınızda önce Polis Vazife ve Selahiyet Kanunundan alıntı yaparak gözetlemenin yasal dayanağı olduğunu iddia ettiniz. Sonra Sayın Gemici 3 adet mesaj yazdı ve Emniyet Müdürlüğü’nün en yetkili ağızlarından kameraların yasal dayanağı olmadığını belgeledi. Bunun üzerine siz


Alıntı:
Kişisel verilerin korunmasına ilişkin bir kanun bulunmadığına göre şu an için koruma kapsamında değildir. Bir boşluk bulunmaktadır

Dediniz ve benim kanım dondu. Sade vatandaş olarak bunu yazabilirsiniz, ben de sizi dikkate almam. Ama bir meslektaşım olarak (Hem de bir gün önce kendisini övdüğüm) bunu yazarsanız tabii ki karşı çıkarım. Şöyle oldu yani: Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nu dayanak yaptınız. Olmayınca, o halde koruma yoktur dediniz. Siz bir hukukçu adayı olarak böyle düşünürseniz, polis ne düşünmez o zaman.

Alıntı:
Anayasamıza uygun olduğunu düşünüyorum. Özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmediği görüşündeyim.Yargıtay da ortak alan da özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmeyeceği görüşünde. Verilerin saklanmasına ilişkin görüşlere karşı bir diyeceğim yok. Ama bu kayıtların alınması bence uygundur. Sizin görüşünüzde olmadığım için benim hakkımdaki iyi düşüncelerinizden vazgeçmeniz beni üzdü.
--

Buna rağmen hala uygulamanın Anayasaya uygun olduğunu düşünmektesiniz. Yargıtay’ın da ortak alanda özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmeyeceği görüşünde olduğunu iddia etmektesiniz. Şöyle bir örnek vereyim o zaman, siz sevgilinizle(veya karınızla) kalabalık bir plajda(veya Beyoğlu’nda kafeteryadasınız.) güneşlenmektesiniz ve adamın birisi de 1 metre ötenizden sizi videoya kaydetmektedir. Sizin özel hayatınıza müdahale edilmiş olmaz mı?

Anayasa’yı da yanlış yorumlamaktasınız. Önce Anayasa’daki ilgili maddeleri aktarayım.


Alıntı:
. Temel hak ve hürriyetlerin niteliği
MADDE 12.– Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.
II. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması
MADDE 13.– (Değişik: 3.10.2001-4709/2 md.) Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

Şimdi de size Anayasa Mahkemesinin bir kararından mümkün olduğunca özet sunmaya çalışacağım :

"
Esas Sayısı: 1985/8
Karar Sayısı: 1986/27
Karar Günü: 26.11.1986

Devletimizin niteliklerinden özellikle “Demokratik Hukuk Devleti” ilkesi, yasamızı doğrudan ilgilendirmektedir.
Anayasa Mahkememiz bir kararında “Hukuk Devleti”ni şöyle tanımlamaktadır: “Hukuk Devleti demek insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyan, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendisini yükümlü sayan, bütün davranışlarında hukuka ve Anayasaya uyan, bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı bulunan devlet demektir

1961 Anayasası sınırlama sınırını “Temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamaz” şeklindeki hükmü ile sağlamakta idi. Buna göre Anayasanın öngördüğü hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, hakkın özünü ortadan kaldırıcı mahiyette olmamalıdır. Yeni Anayasamız da temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasında belli ölçüler getirmiştir.

Anayasamızın 13 üncü maddesi; temel hak ve hürriyetlerin Anayasanın özüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabileceğini öngörmüş, ancak bu sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağını ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamayacağını hükme bağlamıştır. Bu Anayasa maddesinin gerekçesinde açıkça ifade edildiği üzere; “...ancak kanunla” denilmek suretiyle hak ve hürriyet sınırlamalarının münhasıran kanun konusu olduğu; yani yasama tasarrufundan başka bir düzenleyici tasarrufla (tüzük, yönetmelik vb.) hak ve hürriyetlerin sınırlanmayacağı belirtilmiştir.

Hak ve hürriyetlerin sınıflanmasında mümkün tek amaç olarak kanun yani yasama tasarruflarının seçildiğini gösteren bu hüküm dahi “genel” niteliktedir. Diğer bir deyimle hak ve hürriyetlere ait bütün maddelere sâri bir genel hükümdür. Bu nedenle herhangi bir hak veya hürriyete ait maddede, o hak ve hürriyetin “Kanunla” sınırlanabileceğini ayrıca belirtmeye ihtiyaç yoktur ve maddelerin yazımında bu hususa sadık kalınmıştır.Fıkrada ayrıca, söz konusu sınırlamaların Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olması zorunluluğu da gösterilmiştir.

Maddenin ikinci fıkrasında, hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında daima gözetilmesi gereken ölçü; yani sınırlamaların sınırı öngörülmüştür. Diğer bir deyimle hak ve hürriyetlere getirilecek sınırlamalar yahut bunlar konusunda öngörülecek sınırlayıcı tedbirler demokratik rejim anlayışına aykırı olmamalı; genellikle kabul gören demokratik rejim anlayışı ile uzlaşabilir olmalıdır.
Getirilen bu kıstas, 1961 Anayasasının kabul ettiği “öze dokunmama” kıstasından daha belirgin, uygulaması daha kolay olan bir kıstastır. Esasen uluslararası sözleşme veya bildiriler de bu kıstası kabul etmişlerdir.
Maddenin ikinci fıkrası, son satırı, hak ve hürriyetlerin, sınırlanmasında öngörülen genel ve özel nedenlerin belli amaçlara yönelik bulunduğu; binnetice ancak bu amaçları gerçekleştirmek için bu nedenlerin öngörüldüğünü vurgulamaktadır. Şu halde öngörülen amaçlar yahut nedenler bahane edilerek, başka bir amaca ulaşmak için hak ve hürriyetler sınırlanmayacak; yahut meşru amaç güdülerek sınırlanmış olsalar bile, getirilen sınırlama bu amacın zorunlu yahut gerekli kıldığından fazla olmayacaktır. Diğer bir deyimle amaç ve sınırlama orantısı herhalde korunacaktır.

Anayasa Mahkememiz 1973/41 E, 1974/13 K. sayılı 25.4.1974 günlü kararında son derece isabetli bir biçimde bu hususu bir ilke olarak saptamış bulunmaktadır. Gerçekten karar metninde;
“1775 sayılı Kanunun dava konusu 2 nci maddesi ile Anayasanın değişik 15. maddesindeki son istisna kuralının yansıtılması istenmiş; ancak aşağıda tartışılıp açıklanacağı üzere bu yansıtmada Anayasa ile çelişkiye düşülmüştür.
Dava ve inceleme konusu maddeye ilk bakışta Anayasa kuralı kanuna aktarılmış gibi görünür. Ancak bu nitelikte bir kuralın olduğu gibi yasaya geçirilmesinin dahi Anayasa Koyucunun ereğine ve yönergesine uygun düşeceği ve bir yasal düzenleme işini göreceği düşünülemez. Daha konusu kuralın Anayasanın değişik 15. maddesinin ikinci fıkrası gereğinin yerine getirildiği tek bölümü istisnaî durumlarda arama ve el koymayı buyurmağa yetkili mercie ilişkin olanıdır. Bu, “o yerin en büyük mülkiye amiri” olarak belirlenmiş; ancak yetkinin hangi koşullar altında nasıl kullanılacağı açıklanmamıştır. Oysa “Milli Güvenlik” ve “kamu düzeni” uygulayıcıların kişisel görüş ve anlayışlarına göre genişleyebilecek, öznel yorumlara elverişli, bu nedenle de keyfiliğe dek varabilir çeşitli ve aşamalı uygulamalara yol açacak genel kavramlardır” “Gecikmede sakınca bulunan haller” de en az o kavramlar kadar kesin ve keskin çizgilerle belli edilmesi, sınırlanması zorunlu bulunan bir deyimdir. Dava konusu kuralda “şüphe edilen kimseler” denilerek yasal düzenlemeye Anayasanın pek istisnaî durumlar için öngördüğü bir yetkinin hele ikinci, üçüncü aşamadaki görevlilerce kullanılmasını olağanlaştırmaya, genelleştirmeye ve büsbütün öznelleştirmeye elverişli bir deyim daha eklenmiştir.

Öte yandan Anayasanın değişik 15. maddesinin ikinci fıkrasındaki ana istisna kuralında (hâkim kararıyla arama ve el koyma) “kanunun açıkça gösterdiği hallerde” koşulu yer almış bulunmaktadır. “Kanunla yetkili kılınan merciin buyruğu ile arama ve el koyma” ana istisnanın bir istisnası olduğuna göre koşulun burada da geçerli olması gerekir. Kaldı ki Anayasa Koyucunun hâkimlerce verilecek kararlarda dahi “Kanunun açıkça gösterdiği hallerde” koşulunu öngörmüş olduğu gerçeği “buyrukla arama ve el koyma” konusu yasa ile düzenlenirken görmezlikten gelinemez. Onun için söz konusu yetkinin hangi hallerde kullanılabileceğinin Yasada açıkça gösterilmesi bu yönden de zorunludur.
Görülüyor ki 1775 sayılı Kanunun 2. maddesi, Anayasanın değişik 15. maddesinin ikinci fıkrası ile güdülen ereği ve konulan sınırı asmakta ve “özel hayatın gizliliği” temel hakkının özüne dokunmaktadır. Anayasanın değişik 11. ve değişik 15. maddelerine aykırı olan kuralın iptal edilmesi gerekir

Dava dilekçesinde bent hükmünün içeriği belli olmayan genel ve soyut kavramlar üzerine inşa edildiği, polisin dilediği zaman, dilediği yerde yakalama, engelleme, fişleme gibi yetkilerle donatıldığı ileri sürülmüştür.
Kişi hürriyeti ve güvenliği kenar başlığı altında sevk edilmiş bulunan Anayasanın 19. maddesinin ilk fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliğine sahip olduğu ilkesi getirilmiştir. Fıkrada iki ayrı kavram yer almaktadır. Bunlardan biri “kişi hürriyeti” diğeri de “kişi güvenliği “dir.

Kişi özgürlüğü kavramı öğretide açık bir biçimde belirlenmemiştir. Zaman zaman, kişi güvenliği, kişi dokunulmazlığı gibi kavramlarla eş anlamda ya da temel hak ve özgürlüklerin tümünü kapsayan genel bir kavram olarak kullanılmaktadır.

19. maddedeki kişi özgürlüğü temel hak ve özgürlüklerin bütününü kapsayan genel bir kavram değildir. Temel hak ve özgürlükler kavramı genel ifadesini 12. maddede bulmuştur. Kişi özgürlüğü de bu genel kavram içinde yer alan özgürlüklerdendir.

Anayasanın 19. maddesinde ifadesini bulan kişi özgürlüğü kavramı, kişiye dilediği gibi karar verip hareket edebilme olanağı sağlayan kurumlaşmamış özgürlükler alanını kapsamaktadır. Anayasa Mahkemesi bir kararında “bir kimsenin başkasına zarar vermeden; istediği hareketi yapabilmesi, istediği gibi dolaşabilmesi, yemesi, içmesi, eğlenmesi de şüphesiz kişi hürriyeti kavramı içerisindedir” demiştir.
Kişinin günlük davranışlarını, suç sayılmayan eylemlerini, yargı güvencesi dışında polisin öznel ölçütlere dayalı değerlendirmesine bağlı olarak sınırlayan inceleme konusu kuralın, belirtilen tanımı içindeki kişi özgürlüğüne, kısıtlamalar getirmesi kaçınılmaz olduğu gibi, bu kural kapsamına giren eylemleri dolayısıyla ilgilinin parmak izi ve fotoğrafının alınmasını, Anayasanın 19. maddesinde yer almayan bir hal nedeniyle kişinin yakalanmasını zorunlu kılacağı, bunun da kişi güvenliği kavramıyla bağdaşmayacağı ortadadır.

Bütün hak ve özgürlükler için geçerli, “genel nitelikte” olan sınırlama nedenleri Anayasanın 13. maddesinde yer almaktadır. Bu nedenlerden herhangi birisi tek başına yahut birkaçı bir arada belli bir hak ve özgürlüğün sınırlandırılmasına haklı gerekçe teşkil eder.
İptali istenen kuralda, genel ahlâk ve edep kurallarına aykırı olarak utanç verici ve toplum düzeni bakımından tasvip edilmeyen davranışlardan söz edildiğine göre, bu husustaki sınırlandırmanın Anayasanın söz konusu maddesinde yer alan genel ahlâk kavramı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Şu var ki, temel hak ve özgürlüklere yönelik her türlü sınırlandırmanın 13. maddede belirtilen amaçlarla yapıldığı yolunda gerekçe bulmak mümkündür. Bu bakımdan, kısıtlamanın Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak yapılıp yapılmadığının ve demokratik toplum düzeni gereklerine uygun olup olmadığının araştırılması gerekir.
“Kişi özgürlüğü” ve “kişi güvenliği” konusunda kural getiren Anayasanın 19. maddesi, birinci kavramı anmakla yetinirken, kişi özgürlüğünün özel bir türü olan ikinci kavram hakkında ayrıntılara girmiştir. Anayasa Koyucunun, genel anlamdaki kişi özgürlüğü konusunda ayrıntılara inmemesini bu özgürlüğün niteliğinde aramak gerekir. Belirtilen içeriğiyle kişi özgürlüğü, öylesine doğal ve geniş bir alanı kapsamaktadır ki, Anayasada konunun ayrıntılarıyla kurala bağlanmasına gerek görülmemiş, bu özgürlüklere kolay kolay tecavüz edilemeyeceği düşünülmüştür.

Anayasamızda özgürlüklerin hangi anlayış içerisinde düzenlendiği konunun diğer yönünü oluşturmaktadır.
Anayasanın 12. maddesinde, “Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir” denilmek suretiyle bu konudaki temel ilkeye işaret olunmuştur.

13, 14. ve 15. maddelerde ise özgürlüklere ya da bunların kullanılmasına ilişkin genel sınırlamalar kurala bağlanmaktadır. Bu kuralların incelenmesi, herkes için özgürlüğün asıl olduğunu bunların sınırlandırılmasının ise gerçekleşmesi güç koşullara bağlandığını açıkça ortaya koymaktadır. Özgürlükler herkese hatta kişinin kendisine karşı bile korunmuş, Yasa Koyucudan gelebilecek tecavüzlere karşı Anayasa Mahkemesi güvencesine bağlanmıştır. Anayasamız özgürlüklere saygılı olunmasını istemekle yetinmemiş, bunların kullanılmasını sağlayacak önlemler alınmasını Devletin temel amaç ve görevleri arasında saymak suretiyle, özgürlükçü bir görüşü benimsemiştir. Gerçekten de, Anayasamızın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin insan haklarına saygılı bir Devlet olduğu belirtildikten sonra 5. maddesinde “.kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya” çalışmasını devletin temel amaç ve görevleri arasında saymıştır.

Kişiyi, çeşitli davranışlarının polisçe genel ahlâk ve edebe uygunluk yargısından geçirilebileceği endişesi ve tedirginliği içinde yaşama zorunda bırakan inceleme konusu kural temel hak ve özgürlüklere böylesine bir yaklaşım içerisinde yer veren Anayasanın, esprisiyle bağdaştırılamaz.

Özgürlüklerin sınırlandırılmasında uyulması gereken bir başka ilke de sınırlandırmaların demokratik toplum düzeni gereklerine aykırı olamayacağıdır.
Klasik demokrasiler temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Kişinin sahip olduğu dokunulmaz, vazgeçilmez, devredilmez, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulup tümüyle kullanılamaz hale getiren kısıtlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Özgürlükçü olmak yanında, hukuk devleti olmak ve kişiyi ön planda tutmak da aynı rejimin öğelerindendir. Şu halde getirilen sınırlamaların, Anayasanın 2. maddesinde ifadesini bulan Cumhuriyetin temel niteliklerine de uygun olması gerekir. Bu anlayış içinde özgürlüklerin yalnızca ne ölçüde kısıtlandığı değil, kısıtlamanın koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları, hep demokratik toplum düzeni kavramı içerisinde değerlendirilmelidir. Özgürlükler, ancak; istisnaî olarak ve demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilirler. Demokratik hukuk devletinde, güdülen amaç ne olursa olsun, özgürlük kısıtlamalarının bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını ortadan kaldıracak düzeye vardırmamasıdır.

Kişi özgürlüğünü, zamana, yere, kişiye göre değişen ölçütlerle polisin öznel değerlendirmesine bağlı olarak kısıtlayan, genel ahlâk ve edep kuralları gibi yaptırımını daha. çok toplum vicdanında bulması ve kamu düzeninin ciddi olarak tehlikeye girmesi, söz konusu olmadıkça polisin müdahale etmemesi gereken bir alana, “kamu düzeni bakımından tasvip edilmeme” gibi içeriği açıkça anlaşılmayan bir kavrama dayanılarak, polisin müdahalesini sağlayan inceleme konusu kuralın, Anayasanın 2., 5., 13. ve 19. maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu görüşlere Necdet Darıcıoğlu, Servet Tüzün ve Vural Savaş katılmamışlardır."

Sayın Özoğul şimdi eldeki verilere hukukçu gözüyle bakalım. Bir yanda kişi hak ve özgürlükleri kavramı, bir yanda kameralar(yasal dayanağı olmadığını siz de kabul ettiniz) diğer yanda da Anayasa ve Anayasa Mahkemesinin yorumu...Vatandaş olarak kameralar olsun diyebilirsiniz. Sizin özel hayatınızın ihlal edilmediğini de söyleyebilirsiniz. Ama ben müvekkiliniz olarak size gelsem, "bu durumdan rahatsız oluyorum. Yasal dayanağı yoksa dava açabilirmiyiz" desem bana hukuki olarak ne yanıt verirdiniz.

Saygılarımla
Old 31-07-2006, 02:16   #38
Av.Selim Balku

 
Varsayılan KÖpekler Isirmaya Devam Edİyor!

İdarenin söz konusu mobese uygulamasının kanımca önleyici tarafı yoktur, suç üzerinden rant sağlanıyor desem biraz ağır mı kaçar bilmiyorum ama izahatımı örnek vererek açıklamak istiyorum.

Sokak köpeklerini bilirsiniz çarşıda, pazarda gezerler başıboş, bir ihtimalde olsa bilirsiniz bu köpeklerin birkaç kişiyi ısıracağını… Diyelim ki bu köpekler için mobese uygulaması başlatıldı, her tarafa kameralar koyduk, köpekler bunların farkında bile değildir, hoş farkında olsa açlıktan ısırmayacaklarının garantisi de yoktur… İşte beklenen sonuç, kocaman bir ısırık siyah benekli köpekten geldi… Ne yapacağız? Kameradan köpeği tespit edip, ya o hayvanı bir yere tıkayacağız, ya da yok edeceğiz… Sonra bir köpek daha, bir daha, bir daha… Bitir bitirebilirsen…

Evet, bütün ısıran köpekleri mobese sayesinde tespit edip yok ettik, peki ya arkadan gelenleri ne yapacağız(?)

Suçluyu yok etmektense, suçu yok edelim derim ben…
Old 31-07-2006, 08:44   #39
son yolcu

 
Varsayılan

Adalet insan faktörü ile buluştuğunda ortaya bazı abuklukların çıkması kaçınılmazdır ... sizin görüntülerinizi değerlendirecek olan kişide bir insandır ve bu uygulamanın yeni olması bir kenara uygulamanın kanun hırkasını daha giymediğini düşünüyorum...
Uygulamanın adı nedir?? uygulamanın gerek görüldüğü noktalar neye göre belirlenir?? uygulama kimler tarafından değerlendirilir?? özel hayatın gizliliğine nekar saygılıdır?? son zamanlarda genelkurmayın bile, telefonlerının dinlenildiği ama kimler tarafından dinlenildiğinin belirsizliği de gündemde iken ,bugün bizi gözetlemeyi normal bir iş olarak gören otorite yarın işi abartıp özelimizede müdahale edermi diye düşünmeden edemiyor insan ....
işte o noktaya geldiğinde de hiçkimsenin çıkıpta yanlış bir uygulamaydı demeye hakkı yoktur.. özetle hayatımızın içine sokulmaya çalışılan yenilikleri tüm detayları ile bilme hakkımızın olduğunu düşünüyorum.. ve uygulamadan önce hayatında uygulanacak olan insanların fikrinin alınmasından yanayım ...
Old 31-07-2006, 10:05   #40
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Sayın Ergin tamamen basın hukuku ağırlıklı bir şirkette çalışmaktayım. Buraya yazılan yazılar hele de bazı isimlerin yazdığı yazılar benim için bir ders kitabı niteliğinde. Hukukun diğer alanlarından kopmamak için bu site benim için bir şans çünkü çok farlı güzel sorular geliyor.

Sayın Adminin de belirttiği gibi
Alıntı:
Kamuya açık bir alana Emniyet Müdürlüğünün kamera koyması için yasal bir düzenleme olması gerekir mi? Ben sanmıyorum.
böyle bir düzenleme polisin önleyici faaliyeti ve suçla mücadele için gerekli bir düzenleme.Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nu dayanak yapmam da bu nedenledir. Yani önleyici faaliyet ve suçla mücadele için getirilmiş bir yöntemdir. Zaten bu sistem ilk getirildiğinde İstanbul'da önemli bir zirve yapılacaktı ve Harbiye civarına kameralar yerleştirilmişti. İşe de yaramıştı.

İkinci olarak özel hayatla ilgili konuda ısrarcıyım. Kamuya açık, herkesin girebildiği bir alanda sevgilimle güneşleniyorsam ve beni çeken şey alelade birinin değilde kolluğun kurduğu bir sistemse bundan rahatsız olmamam gerekir. Ben rahatsız oluyorsam da hukuk düzeni benim rahatsızlığımı ikinci plana atabilmektedir. Basın özgürlüğü nedeniyle gazetecilerin plajlarda aldığı görüntüler, Yargı organlarınca, özel hayatın gizliliğini ihlal etmez deniyorsa polisin kamu düzeni gereği aldığı görüntüler bence hiç ihlal etmez.

Kişisel verilerin korunması ile ilgili olarak ise Türk hukukunda yeterli koruma olmadığını bir boşluk olduğunu Sayın Gemicî'nin yazılarıyla öğrendim. Bu durumda eğer bir boşluk varsa yeterli koruma yoktur sonucunu çıkardım. Eğer bir koruma varsa boşluktan bahsedip acilen bir düzenleme yapılması çok elzem değil.

Kaldı ki görüşlere dayanak yapılan raporda
Alıntı:
Yürürlükteki hükümler kapsamında MOBESE sisteminin kurulabileceği ve işletilebileceği değerlendirilmiş ise de
ibaresi uygulamanın yasal bir dayanağı vardır görüşünde olunduğunu göstermektedir.

Raporda yazılanlardan anladığım kadarıyla sorun verilerin saklanmasına ilişkindir. Saklamaya ilişkin kurallar getirilebilir. Fakat bu demek değildir ki veriler iyi saklanmadığı için mobese sistemi kurulamaz.

Kamu düzeni yoruma açık bir kavram olabilir. Ama bu nedenle hiç uygulanmayacak mı? Mobese uygulaması kamu düzeni gereğidir. Kişisel verilerin alınmasına ilişkin bir problem olmadığı inancım devam etmektedir.

Temel hak ve özgürlükle kanunla sınırlanır tamam ama kamuya açık alanda özel hayatın gizliliği koruması zaten olmaz diyorum. Yargıtay'ın görüşünün temelinde de bunun yattığını düşünüyorum.

Israrla özel hayat gibi bir kavramın, kamuya açık alanda ikinci, üçüncü, dördüncü ..... planda kalması gerektiğini düşünüyorum. Binlerce kişinin geçtiği Taksim Meydanında vs. sevgilisiye sarmaş dolaş olan biri, kameralar geldikten sonra bunu yapamam derse ben de buna pek önem vermem.

Siz müvekkilim olarak gelseydiniz buraya yazdığım görüşleri tekrar ederdim.

Bu durumdan rahatsız olan biri olarak, buraya yazıp rahatsızlığını dile getirenlerin vekili olmayı ister misiniz? Uygulamanın bu kadar hukuksuz olduğunu düşünüyorsanız lütfen yargısal süreci başlatın. Uygulamanın yasal olduğunu düşünenler için de alacağınız sonuç önemli olacaktır.

Yazdığınız her yazı benim için önemli ve hukuki düşünme yeteneğimi geliştirecek niteliktedir. Henüz daha mesleğe başlamadığımı ve burada yazdıklarınızla beni bir anlamda eğittiğinizi unutmamanızı isterim.
Old 31-07-2006, 18:18   #41
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Sn ozogul;

Sizin savınıza göre bir lokantada arkadaşımla (veya müvekkilimle)konmuşurken devkletin beni dinleme hakkı var. Bu özel hayata müdahale anlamına gelmiyor. Öyle mi?

Çok garip!

En iyisi bunu yapan devlet özel görüşmeler için (sigara salonları gibi) yerler ayırsın. Yolda karşılaşanlar özel görüşmelerini (devletin dinlemeyeceğine ilişkin olarak verdiği söze güvenerek) burada yapsınlar. Sizce uygun bir çözüm olabilir mi?

Hukuk kelime anlamı ile haklar demektir. Biz hakların genişletilmesi için uğraşırken yorumunuzla vardığınız sonuca bakın. Terör korkusunu kullanarak insanların haklarının özel hayatlarına müdahale edecek kadar kısıtlanması da farklı bir terör değil midir?

Saygılar.
Old 31-07-2006, 18:41   #42
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Taksim Meydanı, Abide-i Hürriyet Cd.(Sayın Ergin'in bürosunun ön caddesi) vs. ile bir kişinin özel mülkü konumundaki lokanta eşdeğer nitelikte kamuya açık mıdır?

Mobese sistemi genel bir uygulama, hep iki kişi arasındaki ilişki (izleme-dinleme vs.) boyutuna indirilip sanki devlet takip etmek istediği kişileri böyle izliyormuş gibi sunulması da doğru değil bence. Her önemli caddenin başına bir polis ekibi konulup bunların devriye atması ile sabit kameranın sabit yerleri ses kaydı almadan izlemesi arasında ne fark var sanki işgücü ve yakıt tasarrufundan başka. Genel bir yöntem ve genel bir amaca hizmet ediyor. Beni başından beri hiç tedirgin etmedi.

Bir ihlal görmediğimi belirtmek istiyorum. Bir ihlal varsa da kamu güvenliği ile bireysel nitelikteki bir hak çatışmasında kamu güvenliğinin tercih edilmesi gerekir.

Mobese sistemi ile ilgili ısrarlı savunmlarımdan ötürü Emniyet Müdürlüğü'nden bir teşekkür bekliyorum.
Old 31-07-2006, 18:53   #43
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Selamlar,

Uzun yazıların okunmadığı gerçeğinden yola çıkarak, önceki yazımda yer alan Anayasa Mahkemesi kararının konuyla ilgili bölümlerini tekrar yazmak istiyorum. Çünkü karar ders niteliğinde ve hukuk devleti, kişi hak ve özgürlükleri, kamu düzeni gibi çok kullanılan kavramları da tarif etmektedir.

Karara göre;

1- Hukuk Devleti demek insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyan, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendisini yükümlü sayan, bütün davranışlarında hukuka ve Anayasaya uyan, bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı bulunan devlet demektir.

Hukuk Devleti başlığıyla bir forum vardı sitede. Buyrun nefis bir hukuk devleti kavramı tarifi…

2- Anayasamızın 13 üncü maddesi; temel hak ve hürriyetlerin Anayasanın özüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabileceğini öngörmüş, ancak bu sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağını ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamayacağını hükme bağlamıştır. Bu Anayasa maddesinin gerekçesinde açıkça ifade edildiği üzere; “...ancak kanunla” denilmek suretiyle hak ve hürriyet sınırlamalarının münhasıran kanun konusu olduğu; yani yasama tasarrufundan başka bir düzenleyici tasarrufla (tüzük, yönetmelik vb.) hak ve hürriyetlerin sınırlanmayacağı belirtilmiştir.

Sayın Özoğul, siz de özgürlüklerin kısıtlanabileceğini iddia etmiştiniz. Evet kısıtlanabilir .”…ancak kanunla”

3-. Anayasa Mahkemesi bir kararında “bir kimsenin başkasına zarar vermeden; istediği hareketi yapabilmesi, istediği gibi dolaşabilmesi, yemesi, içmesi, eğlenmesi de şüphesiz kişi hürriyeti kavramı içerisindedir” demiştir
.

Ben Taksim’de dolaşırken kameralardan dolayı rahatsız olduğuma göre, “istediğim gibi dolaşabilmiş” olmuyorum.

4-Şu var ki, temel hak ve özgürlüklere yönelik her türlü sınırlandırmanın 13. maddede belirtilen amaçlarla yapıldığı yolunda gerekçe bulmak mümkündür. Bu bakımdan, kısıtlamanın Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak yapılıp yapılmadığının ve demokratik toplum düzeni gereklerine uygun olup olmadığının araştırılması gerekir.

“Gerekçe bulmak” (terörü önlemek, kapkacı önlemek gibi mi mesela). Daha sonra uzun uzun bu konuya değineceğim.

5-14. ve 15. maddelerde ise özgürlüklere ya da bunların kullanılmasına ilişkin genel sınırlamalar kurala bağlanmaktadır. Bu kuralların incelenmesi, herkes için özgürlüğün asıl olduğunu bunların sınırlandırılmasının ise gerçekleşmesi güç koşullara bağlandığını açıkça ortaya koymaktadır. Özgürlükler herkese hatta kişinin kendisine karşı bile korunmuş, Yasa Koyucudan gelebilecek tecavüzlere karşı Anayasa Mahkemesi güvencesine bağlanmıştır. Anayasamız özgürlüklere saygılı olunmasını istemekle yetinmemiş, bunların kullanılmasını sağlayacak önlemler alınmasını Devletin temel amaç ve görevleri arasında saymak suretiyle, özgürlükçü bir görüşü benimsemiştir.

Ne ilginç değil mi? Bu özgürlükler herkese “hatta kişinin kendisine karşı bile” korunmuş.

6- “kamu düzeni bakımından tasvip edilmeme” gibi içeriği açıkça anlaşılmayan bir kavrama dayanılarak, polisin müdahalesini sağlayan inceleme konusu kuralın

Demek ki kamu düzeni kavramı herkes tarafından olur olmaz kullanılmaktadır ki, Anayasa Mahkemesi de rahatsız bu durumdan.

Saygılarımla
Old 31-07-2006, 19:33   #44
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Sayın ozogul

Konuştuğum yerin lokanta değil de metro istasyonu olması neyi değiştirecek?

Kimle görüştüğümü izlemek hakkına sahip mi? Ben bir avukatım ve bu görüştüğüm insan her zaman "devlet düşmanı" olmayabilir. Bir kiralık kadın veya erkek de olabilir. Beni izleme hakkına sahip mi?

Saygılar.
Old 31-07-2006, 21:23   #45
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Bu sistem siz dahil herkesin yararı için getirilmiştir. Metro istasyonu ile özel mülk olan lokanta arasında tabii ki fark vardır. Devletin birisinin evini ya da işyerini izlemesini savunmuyorum. Bu hakkın özüne dokunma yasağının ihlalidir. Ben kamuya açık alanda özel hayat korumasının sıfıra yaklaşacağını düşünüyorum.

Ben de soruma cevap almak isterim.
Alıntı:
Her önemli caddenin başına bir polis ekibi konulup bunların devriye atması ile sabit kameranın sabit yerleri ses kaydı almadan izlemesi arasında ne fark var?

Bence fark teknolojyi kullanmak.
Old 31-07-2006, 22:12   #46
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Bu sistem siz dahil herkesin yararı için getirilmiştir.

Sistem herkesin yararına ise, neden AB ve AB'ye dahil diğer ülkeler sistemi kuşa çeviriyorlar dersiniz?

Alıntı:
Ben de soruma cevap almak isterim.
Alıntı:
Her önemli caddenin başına bir polis ekibi konulup bunların devriye atması ile sabit kameranın sabit yerleri ses kaydı almadan izlemesi arasında ne fark var?

Aradaki tek fark, Polislerin kameralar gibi hafızalarının olmayışı; Gördükleri, duydukları şeyleri arşivleyip, yeri geldiğinde kullanma olanaklarının olmayışı. Ellerine bir fotoğraf makinası veya bir video kamerası alıp her geçeni kaydetseler veya kimin ne konuştuğunu ses alma cihazları ile kaydetseler, onlar'da kişisel verileri kanunsuz elde etmiş olurlar.

Saygılarımla
Old 31-07-2006, 22:16   #47
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Sürekli olarak problemin verilerin saklanmasına ilişkin olduğu ortaya çıkıyor.
Old 01-08-2006, 18:57   #48
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın Özoğul,

Basın Hukuku ağırlıklı bir büroda çalışmakta olduğunuzu belirtmişsiniz.

Diyelim ki kamuya açık alanda yürüyorsunuz. Birileri de sizin farketmeyeceğiniz şekilde görüntünüzü kaydetmiş olsun. Bir gün televizyonda reklamları izlerken kendi görüntünüzle karşılaşıyorsunuz. Sizden izin almadıkları için, tazminat vs. davası açabilir misiniz?

Saygılarımla
Old 01-08-2006, 19:13   #49
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Beni çeken kişi alelade biri değil devletse görüntülerin alınma amacı dışında yani güvenlik nedeniyle alınmasına rağmen farklı bir nedenle kullanılmasından ötürü talepte bulurum. Yani sorun yine verilerin saklanması ve kullanılmasına ilişkindir derim. Verilerin hukuka aykırı olarak alındığını iddia etmem.

Görüntüleri çeken kişi basın mensubu ise bana yönelik toplumsal ilgi olamayacağı için haber verme hakkının hukuka aykırı olması nedeniyle talepte bulurum. Toplumsal ilgiyi haiz biriysem basının görüntüleri yayınlama hakkı vardır. Fakat haber verme hakkının sınırlarını çizen diğer temel kurallara bir aykırılık bulunmamalıdır.

Her iki talepte de ek olarak Borçlar Kanunu madde 49 şartları oluşması gerekir.
Old 01-08-2006, 19:28   #50
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
mesaj sahibi:enginozogul
Alıntı:
Her iki talepte de ek olarak Borçlar Kanunu madde 49 şartları oluşması gerekir.

Borçlar Kanununun ilgili maddesini de aktarıyorum.

Alıntı:
MADDE 49 - (Değişik: 3444 - 04.05.1988) Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dâva edebilir.

Hâkim, manevi tazminatın miktarını tâyin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir

Alıntı:
Mesaj sahibi: enginozogul

Alıntı:
Beni çeken kişi alelade biri değil devletse görüntülerin alınma amacı dışında yani güvenlik nedeniyle alınmasına rağmen farklı bir nedenle kullanılmasından ötürü talepte bulurum. Yani sorun yine verilerin saklanması ve kullanılmasına ilişkindir derim. Verilerin hukuka aykırı olarak alındığını iddia etmem.

Devlet çekerse yasal...

Alıntı:
Mesaj sahibi:enginozogul

Alıntı:
Görüntüleri çeken kişi basın mensubu ise bana yönelik toplumsal ilgi olamayacağı için haber verme hakkının hukuka aykırı olması nedeniyle talepte bulurum.

Basın mensubu çekerse yasal değil...

Afedersiniz kafam karıştı...

B.K. madde 49 u nasıl işleteceksiniz. Gerekçeniz ne?

Saygılarımla
Old 01-08-2006, 19:40   #51
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Sayın Ozogul;

Uygulamanın herkesin yararı için alındığını belirtmişsiniz. Benim korkum da tam bu.

Bilindiği gibi bizim kültürümüzde esas erkek kızı kurtarır aynı akşam kızla yatar. Darbeler halkı kurtarmak için yapılır ama yaşayan insanları gelir düzeyleri düşer hakları kısıtlanır Vb.

En iyisi bana rağmen benim için bir şey yapmasınlar diyorum ya da yapacaklarını benim kabulleneceğim şekilde yapsınlar. Yoksa, yılda 7 kişinin 1 kitap okuduğu bir ülkede insanları her şeyin onların yararına yapıldığı konusunda ikna etmek de kolaydır yasa dışı davranarak elde edilen bilgileri kullanmak da. Duruma göre birden bire ortaya çıkan kasetler, fotoğraflar ve tanıklar yaşamımızda bolca yer alıyor. Kuşkusuz ki bunların hepsi "Ulvi devlet ve toplum çıkarları için başvurulan, devleti ve toplumu kurtarmaya yönelik davranışlardır."

Ama ben "beni kurtaranlardan" kurtulmak istiyorum. Ben kendimi bir biçimde kurtarırım ve ya sonuçlarına katlanırım. Ama her insanın her koşulda kendi haklarına sahip çıkması, kurtarıcı beklememesi de önemli bir bilinç noktasıdır.

Saygılarımla
Old 01-08-2006, 19:43   #52
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Yahu bunda kafa karıştıracak ne var. Devletin görüntü almasının temeli var. Önleyici faaliyet ya da suçla mücadele kapsamında görüntülerimi alıyor. Devlet yetkisini kullanıyor.

Basın mensubu ise mesleki faaliyetinin gereği olarak görüntüleri alıyor. Basın mensubunun görevini yaparken uyması gereken kurallar gerek uygulamada gerekse doktrinde belirlenmiş. Haber verme hakkının sınırlarından biri de toplumsal ilgidir. Toplumsal ilgiye yönelik olmayan haber hukuka aykırıdır. Ben de toplumsal ilgiyi haiz olmayan biri olduğuma göre benimle ilgili haber vs. reklamlarda kullanılamaz. Tabi ki kayıt alınırken haber değeri taşıyan ilginç görüntüler vermemişsem.

BK 49'un şartları her manevi tazminat talebinde bulunmalıdır. Hukuka aykırılık tazminatın şartlarından sadece biridir. Diğer haksız fiil koşullarının gerçekleşmesi gerekir. Bu nedenle her hukuka aykırı fiilin aynı zamanda diğer tazminat koşullarını taşıması gerekir. Ben BK 49a göre talepte bulunacağımı söylediğime göre diğer şartlar da gerçekleşmelidir. Yani manevi zarar, kusur, illiyet bağı

Devlet alırsa yasaldır. Basın mensubu alırsa haber verme hakkının sınırlarını aşmamış olması gerekir. Yani basın mensubu ek birtakım külfetler altındadır. Devletin toplumsal ilgiyi haiz kişilerle mücadele etmesi vs. gibi bir şart yoktur.
Old 01-08-2006, 19:47   #53
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Sayın Doğan görüşünüze saygılıyım. Ama ben de bu sistemin işe yarayacağına inanıyorum. Geçmişte yaşanan tecrübeleri yaşamadığım için belki de iyiniyetli yaklaşıyorum. Sadece inancım bu yönde bu yüzden de sistemin korunmasını istiyorum. Ama bu demek değil ki gelliştirilmesin ya da kötüye kullanılsın ya da alınan görüntüler birilerine şantaj yapmak için kullanılsın ya da isteyen herkese verilsin.
Old 01-08-2006, 19:56   #54
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Mesaj sahibi:enginozogul

Alıntı:
Devlet alırsa yasaldır.

Bana yasal dayanağı onlarca mesajdan sonra hala gösteremediniz. Farkında mısınız? Ben farkındayım.


Alıntı:
Mesaj sahibi:enginozogul
Alıntı:
Kaldı ki görüşlere dayanak yapılan raporda
Alıntı:




Yürürlükteki hükümler kapsamında MOBESE sisteminin kurulabileceği ve işletilebileceği değerlendirilmiş ise de


ibaresi uygulamanın yasal bir dayanağı vardır görüşünde olunduğunu göstermektedir.


Bu mudur yasal dayanak? Sadece varsayımdan bahsetmektesiniz.

Diğer soruma da hala yanıt alamadım. B.K. 49 uncu maddeyi hangi gerekçeyle işleteceksiniz. Yani dava dilekçesinde neye dayanacaksınız?

Saygılarımla
Old 01-08-2006, 20:06   #55
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Sn ozogul

Yasllık kavramını neden devletle özdeşleştirmek gibi bir düşünceniz var?

Dikkat ettim hukuki derken PVSK ile başlıyorsunuz Anayasa veya Sözleşmeler ile değil.

Ben devletin hukuku çiğnemek için korkunç bir iştaha sahip olduğunu düşünüyorum. Burada şu veya bu devlet tartışması yapmıyorum. Ama devlet sonuçta toplumdaki en örgütlü güçtür. Silah kullanma hakkına sahiptir. Bir sürü olanağı kullanabilir. (Elindeki ekonomik güç nedeni ile. Yani benden aldığı vergileri her zaman yol su elektrik olarak değil, bazen de ceza evi, işkence, devlet düşmenına sıkılan kurşun olarak kullanabilir.) Karşısındaki ise bir bireydir ve bu olanakların tümünden yoksundur.

Şimdi burada insan devlet ilişkisini tartıştığımızda nasıl bir sonuca varacağız.

Siz devletin sürekli olarak "dürüst" davranacağı şeklindeki bir düşünceyi temel alıyorsunuz. Böyle bir düşüncenin doğruluğunu kabul edersek en azından idari yargının doğuş ihtiyaçlarını nasıl açıklayabiliriz? Devletin doğru davranacağı varsayımının temelleri nedir? Hangi devlet dürüst davranacaktır?

Burada ifade etmek istediğim siyasal yaklaşımların dışında insanların örgütlülüklerinin veya güçlerinin kendilerine sağladığı avantajlardan vaz geçmeyip bunları kendi lehlerine kullaanma dürtüsüdür. Biz "okullar olmasa MEB yi ne güzel idare ederdim" diyen bakanlar görmedik mi? Hiç bir insan veya yapılanma kendi çıkarlarından kendiliğinden vazgeçmez.

Saygılar
Old 01-08-2006, 22:25   #56
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Yaş kavramından hareket ederken Türkiye Cumhuriyeti'nin İnsan Hakları Mahkemesi'nde mahkum olmasına neden olan ağır süreçleri kastetmiştim. Ben bu süreçlerin hiçbirini canlı olarak yaşamadım. Ne zaman emniyet müdürlüklerine gitsem oldukça babacan bir tavırla karşılandım ve benim ya da müvekkil şirketlerimizin işleri hiçbir zorluk yaşatılmadan görüldü. İyiniyetli yaklaşmamın nedeni budur belki. Bugün gelinen nokta da artık eski dönemlerdeki zihniyetin var olmadığına inanıyorum. Ya da yaşayıp göreceğim.Ama şu an için tartıştığımız sistemin suçla mücadele ve önleyici faaliyetler için getirildiğine ve bu amaç için kullanılacağına inanıyorum. Tabi ki her uygulama hukuka uygun olmayabilir. Ama bu uygulama açısından bir kaygı taşımıyorum. Sayın Gemici'nin verilerin saklanmasına ilişkin yazdıklarını ise doğru buluyorum. Bireysel kötüye kullanımların önlenmesi bakımından verilerin saklanması ve hangi koşullarda kullanılacağına ilişkin detaylı düzenleme yapılmasına karşı değilim. Devlet aldığı görüntüleri dilediği gibi kullanır demiyorum. Sadece görüntülerin alınması yasaldır ve güvenlik açısından gereklidir düşüncesindeyim.
Old 01-08-2006, 22:33   #57
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Onlarca kere yasal dayanağı konusunda açıklama yapmaya çalıştım ama kabul etmiyorsunuz. Sayın Admin böyle bir düzenleme için yasal dayanağa bile gerek olmadığı görüşünde. Ben bu sistemi, önleyici faaliyetler ve suçla mücadele kapsamında teknolojik imkanların kullanılması olarak gördüğümü ve yasal dayanak olarak da polisin önleyici faaliyetlerde bulunacağına ve suçla mücadele edeceğine ilişkin hükümleri gösterdim.

"mobese sistemi hukuka uygundur" gibi açık bir hüküm bulmamı mı istiyorsunuz?
Old 01-08-2006, 22:44   #58
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

BK. 49 ile ilgili konuda ise verilerin hukuka aykırı olarak KULLANILMASI nedeniyle uğradığım manevi zararın tazminini talep edeceğimi söyledim. Yani haksız fiil hükümlerine dayanacağımı söyledim.

Aman ne olur görüntülerin ALINMASININ haksız fiil niteliğinde olduğunu kabul ettiniz gibi bir sonuç çıkarmayın.
Old 01-08-2006, 22:57   #59
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Alıntı:
Prof. Süheyl Batum: "Avrupa da tartışıyor. Ev ve bahçesi ya da bir restoran, otel veya kafede kurulan iletişim özel hayat, diğer yerler kamusal alan. Kayıtların istemediğiniz şekilde veya suç yokken kullanılması özel hayata müdahale."


Alıntı:
Prof. Necmi Yüzbaşıoğlu: "Kamu güvenliği yönüyle hukuka uygun, kayıtların kötü niyetli kullanımı engellenmeli


Hocalarımla aynı görüşte olmak beni sevindirdi açıkçası. İ
Old 03-08-2006, 09:45   #60
hilal ozan

 
Varsayılan

Kamu düzenini sağlamak ile kişi temel hak ve özgürlüklerini korumak toplumumuzun yaşadığı pek çok olayda çatışıyor.Bu uygulamanın amacına uygun olarak sürdürülmesi neticesinde sağlanabilecek pekçok yarar olduğu düşüncesindeyim.Sonuçta suçluları tespit etmek de kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumakta oldukça önemli değil midir? Tabiki bu iki kavram arasındaki ince sınır korunduğu sürece
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yaşamak Değil ,Bizi Bu Telaş Öldürecek.. Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 8 02-12-2007 02:15
Affet Bizi Heraklit! Av. Bülent Sabri Akpunar Hukuk Sohbetleri 0 30-01-2003 15:27


THS Sunucusu bu sayfayı 0,24140596 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.