|
Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin] |
04-11-2006, 13:32 | #31 | |||||||||||||||||||||||
|
Hukukçu arkadaşların ne düşündüklerini okurken sizin yazınızı okudum. Hukukçu olarak idamı savunuyorsunuz,düşüncenize katılmasamda saygı duyuyorum. Ama diş minelerinin açılıp iğne ile işkence yapılması metodunu ilk defa okudum. İyi ki hukukçusunuz. |
04-11-2006, 13:41 | #32 |
|
LİnÇ
Sayın meslektaşlarım bu forumdaki ilk yazımda böyle hukuk dışı temennilerde bulunmak istemezdim ama bu mide bulandırıcı olay karşısında hukukçu olarak düşünmek elimden gelmiyor. bence bu caniler hakkında suçlarının sabit olması durumunda uygulanması gereken ceza linç olmalıdır. bu sapıklar ezilerek işkence çekerek ölmeli.
|
04-11-2006, 13:43 | #33 | |||||||||||||||||||||||
|
Sn. Habibe Hanım;
Sanıyorum olayda işkence de var.Reşit olmayanla cinsel ilişki de ayrı bir suç teşkil etmez mi? Bu suçların hepsinden ayrı ayrı mi ceza alacak yoksa en ağırından mı? SAYGILAR; |
04-11-2006, 13:47 | #34 |
|
idam anlaşıldı da;
işkence nereden çıktı; 70 küsür milyonun yaşadığı bir ülkede; akla;hayala gelmeyecek olaylar;şuçlar olabilecektir; mesele bunları olmadan önleyebilmek te; toplum düşmanlarını engelleyici önlemleri almaktadır; ha önlem alınamadı ve şuç işlendi ise de; bunları tekrar af vesair yollarla;yada ağır cezalar vermeyerek az bir ceza ile tekrar; toplum içine sürmemek olmazsa olmaz bir şarttır; oysaki türkiyemiz de; ekonomik,sosyal;ve siyasal çalkantılar nedeniyle; suç ve suçlu üretmede ;çok büyük yollar aldık; gidişat seri katiller;tecavüzcüler vesair toplum düşmanlarının artarak bu eylemleri yapacağı şeklinde ;açık seçik olarak belirginleşme vardır; hem önleme yapmıyorsun;hem de az bir ceza ile topluma karıştırıyorsun; bu ceza yasası ve infaz yasaları ile çözüme ulaşmak mümkün değildir; artı sosyo;ekonomik durum da bozulmalar ;ve şoklar nedeniyle ;dengelerin maddi ve manevi bozulmalar ile ;toplumu getirdiği nokta; kaos 'tur böylece gizli bir teşvik yapıyorsun; ne yazık ki durum budur |
04-11-2006, 13:59 | #35 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sn Kum.
İlgili düzenleme TCK da şöyledir: İşkence MADDE 94 - (1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Tartısılan olayda magdur henuz bebektır ve rıza konusu tartısma dışıdır.Yani bu maddenin uygulanması sözkonusu değildir.
Suçların İçtimaıBileşik Suç MADDE 42 - (1) Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz. Zincirleme Suç MADDE 43 - (1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. (Ek cümle: 5377 - 29.6.2005 / m.6) "Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." (2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır. (3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, (...) (*) ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz. _____ (*) Madde 43 ün 3. fıkrasında geçen "cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı" ibaresi, 8.7.2005 tarih ve 25869 sayılı R.G.'de yayımlanan, 29.6.2005 tarih ve 5377 sayılı Kanunun 6. maddesi hükmü gereğince madde metninden çıkarılmıştır. _____ Fikri İçtima MADDE 44 - (1) İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır. Saygılar |
04-11-2006, 14:04 | #36 | |||||||||||||||||||||||
|
Beş yaşımdan beri diş ağrısı çekerim. Bu nedenle filmin adını beynim savunma araçlı sürekli siliyor ama sahneyi unutamiyorum: Dustin Hofman bir nazi diş doktoru tarafından sorgulanır. Doktor Hofman'ın çürük dişiyle çalışır önce (demek minesi imiş), sonra "çürük dişin bu kadar acıdı, sağlamını düşün bir de" gibi bir konuşma yapar. Tam olarak böyle değilse de aklımda kalan bu. Kısacası "işkence insanlık suçudur." Mazlumdan yana olmak sonucu değiştirmez. Saygılarımla |
04-11-2006, 14:34 | #37 |
|
Toplum kendi cezasını veriyor zaten
Değerli arkadaşlarım,meslektaşlarım,
Bu tür suçlarda,sizler de çok iyi biliyorsunuz ki,büyük çoğunlukla ilahi adalet yerini bulmakta ve suçlular,toplum tarafından cezalandırılmaktadır. Nasıl mı?Hafızalarınızı yoklayın lütfen... Şimdi idam cezasının tekrar gündeme getirmenin faydası var mı bilmiyorum.Ama bu durum tartışmaya açılsa dahi sulandırılacaktır diye düşünüyorum.En başta da AB ve AB lobicileri tarafından.Neyse yukarıdaki konuya dönelim Takip edildiği kadarıyla,tecavüz,ırza geçme vs gibi suçlarda,SANIKLAR YA CEZAEVLERİNDE ŞİŞLENMEKTELER ya da KENDİLERİ İNTİHARI TERCİH ETMEKTELER.... Öyle değil mi?Yoklayın hafızalarınızı.....Bu belki de ilahi bir adalet.Şu anda nasıl vicdanlarımız sızlamakta,nasıl kendimizi o küçüğün anası-babası yerine koyuyoruz ve öyle düşünüyorsak...Bir şekilde toplumun bu sızlanması ve feryadı karşılığını bulmakta. Bunu burada yazıyorum.Bir şeklide tarihe not düşüyorum.Lütfen takip edelim bu aşağılıkların akibetini..(kESİN SUÇLU oldukları düşünülerek yazılmıştır.) Ya cezaevinde öldürülecekler ya da intihar edecekler........... Bekleyelim ve görelim diyorum....... HERKESİN HAK ETTİĞİNİ ALMASI DEĞİL MİDİR ADALET?...... Selamlar.....Sevgiler....... |
04-11-2006, 14:41 | #38 |
|
Bu başlık altında yazılanlarda ilginç bir tezat var ama bu tezata gülemiyorum :
Hukukçu üyelerin çoğu hukuk dışı görüşler yazarken hukukçu olmayan bir üye olaya hukuki açıdan yaklaşıyor. *** Bir hukuk sitesinde hukukçular hukuk dışı görüşler beyan ediyor. Üstelik bu görüşler aynı zamanda akıl dışı olacak kadar çocukça duygusal tepkiler. Çözüm üretmeyen sadece intikam duygularının tatminine yarayacak öneriler belki başka bir sitede dikkat çekmez ama bir hukuk sitesinde yer almamalı. Hukukçu, olaylara halkın sözcüsü olmayı görev edinmiş köşe yazarları gibi bakmamalı. Fatih Altaylı'nın yazısını okurken bir insan olarak utandım. Bazı hukukçuları okurken de bir hukukçu olarak utanıyorum. Benzer iğrenç olaylar insanlığın ilerlemesi için sabırsızlık yaratıyor. Ama ne yazık ki, olaya karşı bazı tepkileri okuyunca da aynı sabırsızlık duyuluyor. Herkese sabır ve sağduyu dilerim. Muhtaç olunan metanet hukuk bilgisinde mevcuttur. |
04-11-2006, 14:52 | #39 | |||||||||||||||||||
|
kişisel duygularımız la; hukuk insanı olma arasında; olan çizgiyi korumak gerekir; sonuçta hukuk insanı mevzuat ile bağlıdır; idamı savunursunuz veya eleştirirsiniz saygı duyarım; ama ; idamı savunanların; idam cezası olmasada ; bu zanlıların; ceza evinde ; ölüm dışında seçenekleri yoktur hükmü ; hukuk insanı olmakla bağdaşmaz kanaatindeyim |
04-11-2006, 15:12 | #40 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu da Devlet'in ayıbıdır. Devlet vatandaşını korumakla yükümlü olmalıdır. Suçlu-suçsuz ayırımı yapmadan. Suçun derecesini, ayrımını, sınırını nasıl tesbit edeceğiz? Tersi mantıkla düşünürsek cezaevinde yanarak ölenler konusunda Devlet'i suçlamayalım. "Hak etmişlerdi" deyip geçelim. Olmaz öyle şey. Saygılar |
04-11-2006, 15:14 | #41 |
|
En çok neye üzülürüm biyormusunuz?
Bu yaratıkların cezalarını çekmeden ölmesine.
En iyi ceza böyleleri için özel tasarlanmış,intihar etmelerine olanak sağlamayacak bir cezaevi hücresinde herhangi bir af kapsamına girmeden ömür boyu hapis yatmaları. Bir başka suçlu (hırsız,katil,dolandırıcı,terösist vs.) tarafından verilecek ceza hem bunlar için kurtuluş hem onlar için bir ödüldür. |
04-11-2006, 18:25 | #42 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Foruma toplam 27 kişi katılmış...Mevcut yasalara göre ceza alsınlar diyenleri saymadım. Ancak alıntısını yaptığım mesajlar farklı üyelere aittir. Bir Hukuk Sitesi'nde daha yaratıcı olunabileceğini düşünmekteydim. Önerilen infaz biçimleri hep denenmiş olanlardır.Ya bu forum kapatılsın ya da denenmemiş bir infaz önerisi olan varsa onlar da yazsınlar lütfen...Ama mesela lağım çukurunda(Kelimeyi THS kuralı gereği yazamıyorum)öldürülsünler gibi bir fikri olan varsa; bu ülkede o da denendi...Lütfen daha orijinal, hıncımızı çıkaracağımız, tüm cani ve vicdansızlara ders olacak bir infaz biçimi önerilsin.Bu toplum cani ve vicdansızları çıkarıyorsa; onlara hadlerini bildirebilecek bir infaz biçimini önerecek fertlerini de yetiştirmiştir. Yeni önerinin bir Hukuk Fakültesi mezunundan gelmesi çok daha anlamlı olacaktır. Katkısı olacak üyelere şimdiden teşekkür ederim. Saygılarımla Not: Yazı Forum Yöneticisi sıfatından ari olarak yazılmıştır. |
04-11-2006, 19:04 | #43 |
|
İlk duyduğumda tepkim basının abartması, uydurması şeklinde olmuştu. Sonrasında takip etmeye başladım. Gerçekten insanın kanını dondurtan cinsten bir olay. Ama aklıma ilk gelen şey olayın hukuksal boyuttundan çok toplumsal boyutudur. Henüz kesinleşmiş bir karar yok bildiğim kadarıyla. Gerçekten tecavüz var mı yok mu alkol uyuşturucu vs şeyler gerçekten verilmiş mi, çoçuk pornosu söz konusu mu kesin olarak bilinmiyor sanırım. Biz milletce yargısız infazı çok severiz. Birileri bir senaryo yazar bizler de elimizde baltalarımız koşarız. Ama asıl ürkütücü olan toplumsal bir çıldırmışlığın içinde olduğumuzudur. 17 aylık bir bebeğin "tecavüz" gibi bir olayla gündeme geldiği bir toplumun nasıl bir çöküntü içine girdiğini düşünmeden edemiyorum. İçimizde 17 aylık bebeğe "cinsel" güdülerle yaklaşabilen bireylerin varlığını bilmek bile yeteri kadar kan dondurucu. Ve daha acı olan kanımca bu olay sadece ortaya çıkabilen ! ya bilmediklerimiz ? Geçen gün daha dehşet verici bir haber okumuştum. Ülkemizde çoçuk pornosunun son zamanlardaki artışına dair. Yaşları bebek sayılabilcek yaşta. Düşünelim şimdi; bir tarafta bebekler, çoçuklar öbür tarafda bunu izleyerek zevk alabilen bireyler. İşte bu resim kadar beni ürküten birşey yok..
Olaya geri dönersek; ilk tepkim meydanlarda herkesin gözü önünde sallandırmaktı. Ama daha sonra asmakla kesmekle bu tür sapmışlıkların önüne geçilebilir mi diye düşündüm. Toplum olarak birey bazında bir çöküntü içindeyiz. Kavga ediyoruz çekip silahı adam öldürüyoruz, maç seyrediyoruz adam öldürüyoruz. Okullar da öğrenciler aşık oluyor adam öldürüyorlar , uyuşturucu okul kapılarında alenen satılıyor, namus diyoruz silah çekiyoruz, talebe hocasına kızıyor çekip silahı ders ortasında öğretmenini öldürüyor,15 yaşında kendini korumaktan aciz genç kızlara tecavüz ediliyor, her gün bir tecavüz haberi okuyoruz , bu da yetmiyormuş gibi tecavüze uğramış olmayı suç sayıp katlediyoruz, hastane de yatan hastaya tecavüz ediliyor ve madure toplumdan dışlanıyor.. Örnekler o kadar çok ki... Ve bu ilkel toplum resmi beni çok korkutuyor. "Ceza" caydırıcıdır ama tek başına bu resmi değşitirmeye gücü yetmez. "Birey" zihniyetleri, davranışları değişmediği sürece de bu tarz olaylara daha çok tanık oluruz. "Nereye doğru gidiyoruz ? "sorusunu durmadan, kara kara düşünüyorum.. |
04-11-2006, 19:18 | #44 | |||||||||||||||||||
|
SAYGILARIMLA...... |
04-11-2006, 20:21 | #45 |
|
Hukuk fakultesi mezunlari bu sekilde cezalar ongorebiliyorsa...
Birakin hic egitim almamis, cahil ve ne kosullarla buyudugu belli olmayan bireyler de bu sucu islesin... |
04-11-2006, 21:28 | #46 |
|
Hukukçu da bir insandır sonuçta ve her daim hukukçu olmak, hukukçu kalmak, hukuki düşünmek gibi ağır sorumluluk altında da değildir. Değildir işte!
Ayrıca müeyyide olarak; tarihte denenmiş ve bir kısmı ise halen uygulanan ceza infaz türlerini önermeyi, bir hukukçuya yakıştıramamak; kişisel fikrinize uymadığı oranda, karşı tarafı en fazla eğitim alamamışlıkla itham edebileceğiniz bir sorundur. Oysa 18 aylık bir bebeğe yapılanları düşününce, burada eğitim-öğretime dair bir çıkarım yapılamaz bence. Yaradılış gereği, doğal olarak sahip olunan insanlık fıtratı gereği, bir insanın asla yapamayacağını (varsa) ruhunun en derininde bileceği ve bilmesi gereken bir şeyle, yapılan bu kıyas pek olmadı gibi. Saygılarımla. |
04-11-2006, 22:26 | #47 |
|
Can Dündar'dan
Utanç
Son 3 gündür, ben de her baba gibi, her ana gibi, her insan gibi, içimde kekremsi bir buruklukla geziyorum. Nereye gitsem, hangi yöne dönsem, morarmış bedeniyle yürümekte zorlanan o 17 aylık bebeğin hali geliyor gözümün önüne... Hastane odasında "Anne" diye ağlayışını işitiyorum. 36 yaşındaki annesinin gözetiminde başına çöreklenmiş 40-41-69 yaşında 3 adamın ona musallat oluşunu düşünüyorum. Sonra kendimi bir çocuk pornosu filminin setinde yakalamışçasına silmeye çalışıyorum bu görüntüyü hafızamdan... Utanıyorum. * * * Biliyorum öfkelisiniz. Bu vahşeti almıyor beyniniz... Daha ne olduğu kesinleşmeden yolladığınız mesajlarınız beddua dolu: Sapıkların yargılanmadan asılmasını, ibreti âlem için ortaya bırakılmasını istiyorsunuz. Onlar yaptıklarının cezasını çekse, acılar içinde darağacına gitse bir nebze rahatlayacak, "Belalarını buldular" diye teskin olacaksınız. Ben olamıyorum. "Asalım" diye ilenen koroya katılamıyorum. Savcılık kapısında suratlarını gizleyen bu adamlara bakarken hiddetten, nefretten çok derin bir yenilmişlik duygusu sızlıyor içimde... Sanki insanlık yolunda bir meydan savaşını yitirmişiz, vicdan kalesini tek mızrak atmadan teslim etmişiz gibi bir mağlubiyet hissi bu... Bir ricat haletiruhiyesi... * * * "Canavarlar" diye kükremek, sizi saplandığımız balçıktan kurtarıyor, vicdanınızı rahatlatıyorsa deyin, rahatlayın. Daha geçen hafta 7 kişiyi sebepsiz öldüren 2'liyi lanetlediğiniz gibi lanetleyin bunları da... İdam cezasını geri isteyin. Ama şunu bilin ki, bu gördüklerimiz, yen açılınca içinden dökülen kırık kollardır. Ve ulaşılmadık çocuk odalarında, sübyan koğuşlarında, yetiştirme yurtlarında,varoş kuytularında, metropol zulalarında daha nice bebenin çığlığı vardır. Saflığın son kalesine, uyku vaktinde bir bebeğe tasallut edenlerin bilinçaltını kazısak, mazilerine dalsak, belki benzer bir tasallutun acısı çıkacaktır altından; belki asırlık ten yasakları, belki müşterisi bol internet tuzakları, uyuşturucu batakları... Belki de işsizliğin, yoksulluğun, umutsuzluğun darağaçları... "Mayamız sağlam" masalıyla üstü örtülmüş aile günahları... Cehaletin şiddete, nefrete giderek cinnete dönüşmüş karanlığı... * * * O yüzdendir ki ben, o küçük bedendeki her bir morluktan mesulmüşüm gibi acı çekiyorum günlerdir... Sokağa atılmış kadınlar için, onların çaresiz çocukları için, sefalet uçurumunda tarumar olmuş hayatlar için hiçbir şey yapamamış olmanın acısıyla burkuluyor yüreğim... Bir fail yakalanınca, üzerimizdeki cümle laneti onlara yıkan koca bir suçlular ordusuyuz biz... Kuru pastalı günlerde olaya lanet okurken günde 1 saatini bir yuvada yetim kulağına ninni söylemeye, bir öksüzün başını okşamaya ayırmayan, sokağa düşmüş kadınlara barınak, kundaksız çocuklara kucak, işsiz yığınlara umut kapısı açamamışken bu naçarlığın sonuçları karşısında afallayan, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik üçgenine dayalı sosyal devlet harcanırken kılını kıpırdatmayan, televizyonda eğitimi gömüp teşhiri alkışlayan koca bir suçlular ordusuyuz. * * * İşte sonuç: Balçık kokuyor ortalık... Pompalı tüfekle gözünden vurulmuş günahsız bir genç, kuytuda taciz edilmiş masum bir bebek, "Kaybettiniz" diye bağırıyor bize... Hiçbir linç ya da idam hafifletemez acımızı... İyisi mi, bu tokatla kendimize gelelim. Vicdan kalesini tek mızrak atmadan teslim ettik. Ve kaybettik. Yen içinden dökülecek kırık kolları sarmanın zamanıdır şimdi... Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/2006/11/04/yazar/dundar.html Not: Kalınlaştırmalar bizce yapılmıştır. ------------------ O ---------------- Kızgınlığın hukukçuya yabancı olması gerekir. |
04-11-2006, 23:42 | #48 |
|
Asmak Yetmez
Bunu yapanlara asılmak yetmez bir hukukçu adayı olarak bunları söylemek yanlış olabilir ama yaşamaya hakkı olmayan insanlar bunlar yazıklar olsun bunları halka açık alanda bırakcaksın linç edeceksin silindirler üstelerinden geçip asfalta yapıştırdıktan sonra bi kaç daha asfalt atacaksın bu insaları bana verceksiniz..............
|
05-11-2006, 00:30 | #49 |
|
Hayatımdaki he olayda hukukcu gıbı dusunme zorunda değilim.Sadece meslegımı ve gereklerını yaparken hukukcu gıbı dusunurum.Bu bebek konusunda hukukcu olarak dusunmek ıstemedım ve dusunmekte ıstemıyorum.Bana bıraksalar ceza bıle verebılecegımı sanmıyorum.Eger gercekten iddia edilenler gibiyse...Bılmıyorum ayıramadım kendımı hukukcu ilkinc,dugusal ilkinc...
|
05-11-2006, 00:53 | #50 |
|
Sayın Kavili'ye, sunduğu yazı için teşekkürler.
Dündar forumda yapılan yorumları ne güzel yorumlamış, dahası özetlemiş. Üstelik hiç habersiz , gıyapta. Hayret, nasıl bilmiş? Ama hala devam ediyoruz, "şu yetmez, bu yetmez" diye. Ağıt, ölüm dilemek, ilenmek... Kim için ? Küçük bebek için mi? Yakılan ağıtların, edilen bedduaların, şöyle olsun, böyle olsunların o küçük bebeğe ne yararı var? Varsayalım ki olaydaki adamlar suçlu. Bu noktadan sonra alacakları cezanın , o küçük bebeğe ne faydası var? Can Dündar güzel bir tespitte bulunmuş. Biz topyekün toplum olarak, çok konuşuruz, az eyleriz. Travma yaratan, toplumda infial duygularını uyandıran bu olay için bugün içimizden veya dışımızdan savurduklarımızı, yarın unutmayacak mıyız? Ayvalık'ta Cunda adasında, Yetiştirme Yurdu hemen adadaki villaların karşısında bulunur. Denize nazırdır, dışı boyanmıştır, dernekler ve kamu kurumları bu yurtta yaşayanlar için ellerinden geleni yapmaya çalışır. Ama hiç kimse bir öğrencinin yakın geçmişte kaybolmasına engel olamamıştır. Akibeti meçhuldür, dökülen gözyaşları tarih sayfalarında yerini almıştır. Akan yaşlar, kaybolanı bulmaya yetmez. Kaçımız bir yetiştirme yurdunu ziyaret etti? Ama vicdanlarını rahatlatmak için koli koli çikolataları getirip, çocukların başlarını (aslında ne kadar kötü koktuklarını düşünerek) şöyle bir okşayıp kendi hayatlarına -aslında hiç ayrılmadıkları- dönen ve gerçekte o çocuklara yarar değil, zarar verenlerden söz etmiyorum. Kaçınız o çocukları gerçekten merak etti? Onlar dışı boyalı yurtlarının içinde gece olunca ne yaparlar? Adaya yemek yemek için gelen arabaların arka koltuklarında oturan çocuklardan onları bu denli ayıran uçurumun nedenleri, gidermenin çareleri nedir? Uçurumdan sorumlu olmasanız da, çare aramamaktan sorumlu değil misiniz? Mevcudun hesabı kimden sorulacaktır? Kim soracaktır, sormalıdır? Ama bugün, ama yarın, ödenmesi gerekecek olan bedeli, kim ödeyecektir? Camdaki çocuk mu? Onu camın ardına sürükleyenler mi? Devlet mi? Arabadakiler mi? Arabanın arka koltuğundaki mi? Kim? Bedeli hepimiz ödeyeceğiz. Hiç birimiz, hayatlarımızın sadece bize ait olduğunu sanma yanılgısıyla yaşamayalım. Saygılarımla... |
05-11-2006, 01:33 | #51 |
|
İki kız evladı olan bir anne olarak ama herşeyden önce bir insan olarak tarif edilemez derecede sarsıldım. Dolayısı ile bu olaya ilişin değerlendirmem asla bir hukukçu bakış açısı ile olamayacaktır. Tek endişem delillerin toplanmasındaki hatalar nedeni ile bu suçun faili olan yaratık veya yaratıkların cezasız kalması veya az bir ceza ile kurtulması. Bir yönden de Türk halkının böyle konularda çok hassas ve duyarlı olacağına da inanıyorum. Bu yaratıklar kesinlikle linç edilmeliler (her ne kadar olaya bir hukukçu olarak bakamayacağım desem de, yine de acaba her üçü de suçlu mu, ya içlerinde masum olanlar varsa, çok yüz kızartıcı bir suç, bu infial içinde yine de masum olan varsa ceza almamalı çünkü mutlaka onun da bir ailesi vardır, evlatları boş yere bu utancı taşımasın,vs. gibi düşünceler de beynimi kemiriyor!!!). Ancak mesleğim nedeni ile de biliyorum ki, etrafımızda bunun kadar çirkin bir çok vaka var ve aile içi cinsel istismarın üstü örtülüyor.
Sonuç olarak, gerçek suçluları en vahim ve ibret verici şekilde cezalandırmalı. AMA ONDAN SONRA BU OLAYI UNUTMAYIP, BAŞKA VE BENZER MAĞDURLARIN OLMAMASI İÇİN LÜTFEN BİRŞEYLER YAPALIM!!! Sadece oturduğumuz yerde kahrolmak, bu konuyu oturduğumuz yerden, sıcak ve rahat evimizden veya işimizden yanıtlamak malesef ki yetmiyor... |
05-11-2006, 02:59 | #52 |
|
Kabul, haklısınız! Sadece kahrolmak veya bunu ifade etmek yetmiyor: Buyrun, bu olayı milad kabul edelim ve sorumluluk sahibi olduğunu düşünen tüm herkes, hepimiz; gelin bu olayı bir sosyal sorumluluk projesine dönüştürelim: Topyekün bir sosyal sorumluluk projesi için önerileriniz neler? Neler yapılmalı? Neler yapabiliiriz?
|
05-11-2006, 11:52 | #53 |
|
Olay mat bakılacak sakin olunacak gibi degil.HELE BİRDE HUKUKÇUYSANIZ OLAY DAHADA BİR KARMAŞIK HAL ALIYO ZİHNİNİZDE RUHUNUZDA.Cezaların azlıgı yada olayın cinsel suçlardaki yetersiz cezalar degil beni artık BU KİŞİLERİN VAR OLDUGUNU BİLMEK ACITIYO .Bu nasıl bir psikoloji bu toplum böle kişileri nasıl yetiştirdi.Birileri bir yerlerde hayata yenilirken biz hala hangi suca ne ceza verilmeli diye masalları dinliyorsak. Birileri bir yerlerde bizden yardım beklerken biz matlaşmış kalplarimizle sadece asılsınlar ölsünler diye ahkam kesip oturuyorsak hala yerimizde.17 ay çok uzun bir zaman haline gelir bir toplumun yok olması için................
|
05-11-2006, 12:11 | #54 |
|
Anne için tutuklama kararı
İzmir'de 17 aylık bebeğe tecavüz skandalında, ilk sorgusunun ardından serbest bırakılan anne F.B hakkında dün ikinci kez tutuklama kararı verildi. Akşam üzeri Menderes Cumhuriyet Savcılığı F.B. için yakalama müzekkeresi çıkarttı. Bu kararın hemen ardından da Menderes Sulh Ceza Mahkemesi'nden F.B. için gıyabi tutuklama kararı geldi. Anne F.B. (35) hakkında 'cinsel organa cisim sokmak suretiyle cinsel suça istismar', 'kendi kızına eziyet etmek' suçlarını işlediği iddiasıyla gıyabi tutuklama kararı verildi. Bozyaka'da yakalanan F.B.'nin, bugün mahkemeye çıkarılması bekleniyor. http://www.sabah.com.tr/gun106.html
|
05-11-2006, 12:29 | #55 | |||||||||||||||||||||||
|
Çocuk Hakları HÇG yakın zamanda bir toplantı yapmayı planlıyor, Sayın Koordinatörümüz eminim bu konuyu da gündem maddesi yapmayı düşünür. |
05-11-2006, 13:45 | #56 |
|
merhaba ben bi konuda sizlere danışmak istiorum..bende bu olayı hepimiz gibi basın kaynaklarından duydum..ancak adli tıp raporunda yeni bilgi olduğu ve tecavüzün olmadığı bulgusu ortaya atılmış..şimdi en doğru bilgiyi nereden alabileceğiz?bu konuda en kesin bilgiye nerden uşaşabileceğim söylenirse sevinirim...
|
05-11-2006, 15:12 | #57 |
|
'Bebeğe tecavüz' haberleri, halkın psikolojisini bozdu...
İzmir'de annesi F.B. ve 3 kişiyle kaldığı evde tecavüze uğradığı öne sürülen 17 aylık N.N.B.'nin, İzmir Adli Tıp Kurumu'nda yapılan DNA incelemesinde tecavüze uğramadığı belirlendi. Somut bir delil olmamasına rağmen toplumun kanını donduran bu olayı günlerdir manşetlerine taşıyan basın organlarının haberi verme tarzı tepki çekti. Bu tip sıra dışı suçların tetikleyici özelliğine dikkat çeken uzmanlar, medyanın terör saldırıları ve Boğaziçi Köprüsü'nden atlama gibi olaylarda takındığı olumlu tutumun sapık haberlerinde de olması gerektiğini belirtiyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu tür haberlerin toplumu ve uzmanları aldattığını dile getirdi. Tarhan, bu haberleri yayınlayan medya kuruluşlarının, hata yaptıklarını kamuoyuna açıkça duyurmalarını istedi. Psikolog Orhan Keskin, haberleri seyreden ve okuyan her insanın psikolojisinde inanılmaz tahribatlar meydana geldiğini söylerken, iletişimci Doç. Dr. Oğuzhan Kavaklı, adli rapor sonuçları alınmadan olayın 'tecavüz' diye nitelendirilmesinin doğru olmadığını ifade etti. N.N.B.'nin tedavi gördüğü Yenişehir Hastanesi Çocuk Klinik Şefi Doç. Dr. Nejat Aksu da, 'bebek tecavüze uğradı' demenin doğru olmadığını kaydetti. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi ise gerçekler yeterince araştırılmadan yayın yapılmasının basın meslek ilkelerine aykırı olduğunu vurguladı. Uzmanlardan yoğun eleştiri alan haberlere kaynaklık eden olayın geçmişi 4 ay öncesine uzanıyor. 35 yaşındaki anne Fadime B. ile tutuklu 3 zanlıdan 42 yaşındaki Yılmaz V.'nin 4 ay önce tanışması 17 aylık bebeğin başına gelen üzücü olayların başlangıcı oldu. İddialara göre; Yılmaz V., İzmir'in Menderes ilçesinde yerleşim birimi dışında kalan ve evine bakıcı olarak aldığı Fadime B.'yi erkeklere pazarlamaya başladı. 27 Ekim Cuma akşamı ise bebeğe dayak olayı meydana geldi. Anne, bebeğini Yılmaz V.'nin kucağında baygın vaziyette buldu. Bebek, kendine gelmeyince hastaneye götürüldü. Yara bere içindeki bebeğin durumu doktorları şaşkına çevirdi. Vajina ve anüs bölgesindeki kanamayı gören doktorlar çocuğun tecavüze uğramış olabileceğini düşündü. Doktorların ihbarı üzerine anne ile 3 erkek gözaltına alındı. Anneyi serbest bırakan nöbetçi mahkeme, diğer 3 kişiyi cezaevine gönderdi. Çocuktan alınan meniye benzeyen bulgular da Adli Tıp'a gönderildi. Ancak İzmir Adli Tıp Kurumu, günlerce tecavüz haberi yapılmasına rağmen bebekte zanlıların DNA doku örneğine rastlanmadığı yönünde rapor verdi. Kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu da "Çocuğun şiddete uğradığı kesin. Ama bahsedilen tecavüz kesin değil." açıklamasında bulundu. Bu arada, daha önce serbest bırakılan anne Fadime B. dün polis tarafından tekrar yakalanarak gözaltına alındı. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuzhan Kavaklı: Olayı bazı gazeteler kısa verdi, bazıları manşet yaptı. Konuyla ilgili haberler bu çocuğun geleceği için de önemliydi. Aslında toplumu olumsuz etkileyecek kötü niyetli olaylar kısaca verilmeli. İsimler de rumuz olarak kullanılmalı. Cinsel istismar ayrı, tecavüz ayrı. Psikolog Orhan Keskin: Medya, ispatlanmayan suçlamalarla halkı galeyana getirdi. Sorumluluk hisseden her insanın olaya sert tepki göstermesi normaldir. Ama ispatlanamadığı halde tecavüz demek normal değil. Medya reyting toplamak için insanların duygularıyla oynadı. Hülya Avşar, programında bu olayı anlatarak duygu sömürüsü yaptı. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi: Temel ilkemiz gerçekleri bulup doğrudan, abartmadan kamuoyuna en doğru ve hızlı şekilde vermektir. Bizim 6 numaralı ilkemiz, soruşturulması gazetecilik olanakları içinde olan olaylar yeterince soruşturulmadan yayın yapıldığı takdirde bunun meslek ilkelerinin ihlal edildiği anlamına geleceğini ifade eder. Prof. Dr. Nevzat Tarhan: Bu tür davranışlar aile bağlarını olumsuz etkiliyor. Çocukların, babasıyla, dayısıyla aynı ortamda kalması konusunda annelerin içine kuşku giriyor. Özellikle takıntılı annelerde aşırı kaygı ortaya çıkıyor. Bu tip haberlerden sonra çocuğuyla birlikte yatan annelere çok sık rastlanıyor. Çocuğuyla birlikte yatıp, daha koruyucu davranmanın yanı sıra babasının çocuğunu sevmesini istememe durumu dahi oluşabiliyor. 17 aylık bebeğe istismara halktan protesto İzmir'de bir araya gelen Şiddete Karşı Kadın Platformu üyeleri, annesi tarafından götürüldüğü hastanede vücudunda çok sayıda morluk tespit edilen ve cinsel istismara maruz kaldığı belirtilen 17 aylık minik N.N.B.'ye yapılan muameleyi protesto etti. Bebeğin kalması planlanan Karşıyaka Çocuk Yuvası önüne ellerindeki süt ve şeker dolu torbalarla giden protestocular adına konuşan Canan Uçar, "Yine mağduru kadın olan bir şiddetin utancı içindeyiz demeyi çok isterdik, bunu dahi ister olduk. Çünkü artık kadına yönelik şiddeti, tecavüzü, işkenceyi değil, bebeklere yönelik şiddeti konuşmak zorundayız. Artık bu utançla birbirimizin yüzüne bakmak zorundayız." dedi. Protestocu grup daha sonra beraberlerinde getirdikleri süt ve şekerleri Karşıyaka Çocuk Yuvası görevlileri aracılığıyla yuvada kalan çocuklara gönderdi. zaman.com.tr 5 kasım 2006 |
05-11-2006, 17:24 | #58 |
|
bence önce hadım edilsinler sonra da üzerlerinde''BİZ SAPIĞIZ,17 AYLIK BİR BEBEĞE TECAVÜZ ETTİK''yazan tabelalarla il il dolaştırılıp teşhir edilsinler hatta o da yetmez hergün canlı yayında tüm türkiyeye teşhir edilsinler,bütün iller bitince hapse falan atılmasınlar çünkü orda bizim paramızla rahat ederler,idam edilsinler,belki o zaman içimiz soğur!kimse de çıkıp bana bu insanlık dışı demesin onların bebeğe yaptıklarını insanlığa sığdırabilen var mı?
|
05-11-2006, 20:30 | #59 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
sayın stajyer_ss, 57 no.lu mesajı ve önceki mesajları okudunuz mu? |
05-11-2006, 20:43 | #60 |
|
Sayın Şehper,
Anlıyorum insanları mutedil olmaya çağırıyorsunuz. Akl-ı selim noktasında haklısınız. Ancak 57 nolu mesajdaki haber de net değil ki! 0 üç erkeğe veya başkasına ait dna örneği bulunmaması, tecavüzün olmadığı anlamına gelmez. Kaldı ki belki de halkta meydana gelen infial nedeniyle kamu kurumlarının da müdahalesi ile olay daha yumuşatılmaya çalışılıyor olabilir. Nitekim "tecavüz bulgusuna rastlanmadı" denilen haberin devamında "cinsel istimara uğradığı belirlenen.." diye devam ediyor. Açıkçası ister tecavüz olsun ister cinsel istirmar, ister daha hafif bulunabilecek tasaddi; bunlar umurumda bile değil, 17 aylık bir bebek sözkonusu ise, bir insanın aklından cinsellikle ilgili hiçbir şey geçmemeli. Can Dündar'ı beğenmeme rağmen bu tarz yorumlar da mevcut vakıadaki vahşilerin sorumluluğunu dağıtıp, kafaları karıştırıyor. Halk ve dahi bir kısım hukukçular tarafından verilen tepki her ne kadar hukuki olmasa da taaa vicdandan gelmekte ve kanımca haklı olmaktadır. Saygılarımla. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Evlilik İçi Tecavüz !!! | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 140 | 27-01-2009 04:04 |
Tüp bebeğe 39 yaş sınırı | Seyda | Hukuk Haberleri | 1 | 09-01-2009 19:06 |
Tecavüz mü, İlişki mi? | Ayşegül Kanat | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 8 | 02-01-2007 22:49 |
Bebeğe Tecavüz Üzerine Bir Tartışma | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 2 | 15-11-2006 16:07 |
Meraya Tecavüz | glossator | Meslektaşların Soruları | 0 | 22-09-2002 16:44 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |