07-12-2010, 12:23 | #31 | |||||||||||||||||||||||
|
|
07-12-2010, 13:12 | #32 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben şimdi sıgarayı anımsamak bile istemiyorum. |
07-12-2010, 14:11 | #33 | |||||||||||||||||||||||
|
ben de |
07-12-2010, 14:13 | #34 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben de |
07-12-2010, 14:21 | #35 | |||||||||||||||||||||||
|
Hukuk okurum; ama avukat olmam; Yaşadıklarımdan sonra geri dönsem hukuk da okumam avukat da olmam; Bu yaşta avukat olmak güzel; ama genç olsam bu dönemde avukat olmam; .... (mı demek bu) Saygılar... |
07-12-2010, 23:13 | #36 |
|
Sanırım her avukat, bir gün bu isteği duyumsuyor.Birçok etken bunu düşündürmeye itiyor.Mesela ben bugün stajımın ilk gününde,savcının yanında dosya incelemek istedim.İnceledikten sonra sorular sordu.Halbuki sadece imza atsan kâfidir demişti.Ben yine de bir şeyler öğrenmek maksadıyla gereğini yaptım.Soruların nihayetinde bana şüphelinin akıbeti ne olur tarzında bir soru yöneltti.İddianame kabul olursa sanık sıfatını kazanır dedim.Dava açmalı mıyız sence diyerek bir soru yöneltti,görünüşe bakılırsa evet dedim.O zaman iddianameyi yaz dedi.Kendisine şunu söyledim;'Ben savcı stajyeri değil,avukat stajyeriyim.'Daha ilk günden hevesimiz kursağımızda düğümlü kalabiliyor.Gördüğüm örneklerde üstünlük sağlama,ego tatmini durumları var.Avukat olacağım dediğimde hakimlik savcılık sınavına gir şeklinde öneriler geliyor.Oysa hiç kimse bilmez avukatın işi hepsinden zordur,herkese derdini anlatma çabasındadır.Ama avukat,aynı zamanda güçlüdür.Bunca talihsiz cümlelere,tavırlara maruz kalıp kapıyı çarpıp gittiğinde sadece düzen kazanmış olur ve böyle oldukça bu nizam sürüp gider.Yaşamda o kadar zorluk ve imkansızlıkla karşılaşıyoruz ki,her seferinde havluyu atıp gitme lüksü olmuyor.İnadına Yaşamak sloganını kendime şiar edindim.
Okul evresinde katlandığımız ezalar,uykusuzluktan bitap düştüğümüz günler bizleri buraya taşıdı.Ve eminim ki bu zorluklar da elbet bizi bir yerlere ulaştıracaktır.Gökyüzünden yıldızlar bir bir yitip giderse karanlığa mahkum edersiniz bizleri. |
08-12-2010, 08:14 | #37 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Yanlış. Stajyer, iddianamenin nasıl yazıldığını da öğrenmelidir. Avukat olduğunuzda, hazırlık soruşturması sırasında yapacağınız görevlerde bunun size çok yararı olacaktır. Ayrıca bakınız Avukatlık Staj Yönetmeliği madde 13:
|
08-12-2010, 10:30 | #38 | |||||||||||||||||||||||
|
Doğru olanı belirtiğiniz için teşekkür ederim Sayın Cengiz Aladağ.Savcının tavrı alaycıydı bu yüzden bu şekilde tepki gösterdim.Kahkahalarla gülerek bir şey öğretilmez,yerinde olmayan bir kahkaha alay demektir. |
08-12-2010, 10:35 | #39 | |||||||||||||||||||||||
|
Sizin ve mesleğinizin onuruna yönelik olumsuz davranışlara, mesleğin gerektirdiği biçimde tepki gösteriniz. Gerekirse bu konuda meslektaşlarınızdan ve Baro'dan destek ve yardım isteyiniz. Ancak görev ve sorumluluklarınızı da zamanında ve gereği gibi yerine getiriniz. Verimli bir staj dilerim. |
09-12-2010, 00:19 | #40 |
|
Avukatlığı bırakmak veya avukatlığa devam etmek
Ben de stajda öğretmen meslektaşlarımdan avukatlık mesleğinin çok saygın olduğunu öğrenmiştim ama tbb'nin sayfasını inceleyince ve gazete haberlerini okuyunca bahsedilen saygınlığın varlığı konusunda şüphe duymaya başladım şöyle ki:
Bir haber:Avukat öldürüldü Bir başka haber:Avukat darp edildi Bir başka haber daha (Bu çok iğrenç olanı):Avukata tecavüz edildi. Daha başka haber:Hakim, duruşmada avukata ''kravatın yok'' dedi. Başka bir çeşit haber: Hakim, avukatı polis marifetiyle duruşma salonundan çıkardı Bir kişi size mesleğinizi sorar toplum içinde cevap verirsiniz ''avukatım'' diye arkasından ikinci soru gelir ''iyi yalan söyleyebiliyormusun?'' veya soran kişinin kanaati vardır zaten söyleyiverir ''oooo o zaman çok iyi yalan söylüyorsun kesin'' Bu örnekler, toplumun avukatlığa bakışının nasıl olduğunu sanıyorum ortaya koyar yani saygınlığın ölçütü hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlayabilir gerçi yukarıda bahsettiğim gibi davrananaların veya söz söyleyenlerin hukuk bilinci ve insani değerleri de tartışılabilir ayrı konu....... Gelelim idarenin avukatlık mesleği hakkındaki düşüncelerine yine basından ve internet haberlerinden duyduğumuza göre; Hukuk Fakülteleri sayısı yanılmıyorsam son on yıl içinde 10'dan 100'e doğru tırmanıyor Her Fakültenin kontenjanı da artıyor, bir başka haber de ''hukuk bölümü açık öğretim olacakmış'' şeklinde....... Yine idareciler tarafından '', gelecek yıllarda her aileden bir hukukçu olacakmış'' şeklinde planlamaların yapıldığını duyuyorum sohbetlerde......... Galiba çok karamsar bir tablo oldu ama bunlar gerçekten abartısız değişik kaynaklardan öğrendiğim bilgiler Bu bilgileri, avukatlık mesleğini seçip seçmemekte veya avukatlık mesleğinin bırakılıp bırakılmayacağına karar vermede ışık tutacağını düşündüğüm için yazdım saygılar sunarım |
15-12-2010, 17:43 | #41 |
|
Arkadaşlarım, Sayın Meslektaşlarım;
Ben de bu mesleği bırakmayı ve daha fazla yapamayacağımı düşünmekteyim. Hatta hatta o kadar karışık duygular içerisindeyim ki mesleği bırakmanın arifesindeyim. Bu mesleğin ömür boyu katlanılacak bir yanı olduğuna inanmıyorum. Bu stresle ve bu kargaşa ile uzun ve güzel bir ömür de yaşayacağımı zannetmiyorum. Ancak mesleği bıraktığımda alternatif olarak neler yapabilirim hiç bir fikrim yok. Mesleki mutsuzluğun hat safhasındayım. bir avukat alternatif olarak ne gibi işler yapabilir hangi sektörlere yönelmeliyim yeni kariyer arayışımda bilemiyorum. Bana yol göstermenizi dilerim. Saygı ve Sevgilerle... |
15-12-2010, 18:29 | #42 | |||||||||||||||||||||||
|
Önce sakin olun. "Ömür boyu katlanılacak" ve size "uzun ve güzel bir ömür" yaşatacak bir seçenek bulmadan mesleğinizi bırakmayın. Ama karar vermek için de geç kalmayın; gençken gemileri yakmak daha kolaydır. Dilerim aradığınızı (avukatlıkta ya da bir başka meslekte) bulur ve mutlu olursunuz. |
15-12-2010, 18:44 | #43 | |||||||||||||||||||||||
|
Cengiz Bey'e katılıyorum. İlave olarak şöyle düşünün derim: Bir avukat, avukat olana kadar ne kadar yol kat etmişse, bıraktığı an yapabileceği hazır başka bir işi yoksa, o ana kadar kat ettiği yolu gerisin geriye gidecek, sıfır seviyesine inene kadar bile epeyce zaman harcayacaktır. Çünkü avukat, mesleğini bıraktığı an; dışardaki hayata uyum sağlayamayacak, kendi kendisiyle iyi mi ettim, kötü mü ettim mücadelesine girişecektir. Bu süreç ciddi bir zaman kaybına neden olacaktır. Hazır elinizde mesleğiniz varken, geriye değil ileriye gitmeyi hedefleyin derim. Zaman ilerledikçe yeni yollar, yeni kapılar açılır, buna inanın. Ve asla moralinizi ve inancınızı kaybetmeyin. |
15-12-2010, 18:45 | #44 | |||||||||||||||||||||||
|
Merhabalar; Başkalarını bilmem ama ben, "sektör" veya "kariyer"'den bahsediyorsanız avukatlık mesleğini bırakmanın bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Mesleği bırakmak için "sektör"'den veya "kariyer"'den sıkılmak gerek. Yoksa her mesleğin sıkıcı, insanı canından bezdiren yönleri vardır, diye düşünüyorum. Aradığınız şey "HUZUR" ise bunu başka bir yoldan bulmaya çalışmalısınız bence... Saygılarımla... |
16-12-2010, 12:44 | #45 |
|
Sayın Meslektaşım, Avukatlık mesleğimizin zor yanlarını olduğunu hepimiz biliyoruz. Zor olduğu kadar stresli, birilerini sürekli mutlu etmek zorunda olduğumuz düşünmek , bazen çabalarımıza maddi karşılık bulamamamıza rağmen manevi karşılık da almamamız daha kötü , bunları biliyoruz. ancak her mesleğin zor yanlarını da unutmamamız gerekir. Belki maddi beklentilerimize iyimser şekilde karşılık bulduğumuz için avukatlık mesleği çekilebilir gibi. Bence olaya sadece maddi karşılığını çok iyi alacağımız için mesleğimize bu anlamda bakış açısını değiştirir manevi hazı da eklersek zorluğunu aza indirger daha çekici hale getiririz. Yani severek mesleğimiz yapmaya çalışmaya gayret etmek demek istediğim. Peki bu mesleği bırakır isek neler yapmalıyız. Bunun mantıklı cevabını ve avukat iken karşılık bulabildiğimiz maddi beklentilerimizi sağlayacak kadar başka , zor olmayan meslek bulursan hemen bizimle paylaşmanı isterim. Bir tavsiyem olabilir sayın arkadaşım, ofisinde yaşadıklarını yani mesleğini akşam evinde , eşinin yanında ya da birlikte olduklarının yanında konuşma, yaşama bambaşka biri olmalısın yani mesai saatleri dışında avukat olmamalısın. Bu da zor dimi . ben yapmaya çalışıyorum. /mesala ceza davası almayarak hafta sonları da olsa emniyete ifadeye gitme gibi derdim olmuyor. saygılarımla avturgay.
|
07-01-2011, 23:11 | #46 |
|
Sayın av. yasemin e
Yaşınız müsait mi bilmiyorum ama müsaitseniz Tıp doktoru olmanızı tavsye eidyorum neden mi? Saygınlıksa konu, saygınlık var hem de gerçek anlamda tartışmasız sosyal saygınlık Yalnız Türkiyede değil tüm dünyada emeğinin karşılığını çok rahat alabilen tek meslek. Geçmişte böyle idi gelecekte de böyle olacağı muhakkak.... Dünyada ve Türkiye'de Tıp doktorunun üzerinde başka meslek olmayacağa benziyor.....Başarılar dilerim. |
07-01-2011, 23:22 | #47 | |||||||||||||||||||||||
|
|
08-01-2011, 00:53 | #48 |
|
Mesleğimi çok seviyorum.
Mesleğimi çok seviyorum çünkü her gün farklı insan karakterleriyle karşılaşıyorum.
Mesleğimi seviyorum çünkü insanlar haklarını bilmiyorlar,mağdur oluyorlar ve ben onlara bu ülkede hiçbir kariyer ve para edinmeden de sadece insan oldukları için Medeni Kanunumuzdan,Ceza Kanunumuzdan vs. den yararlanabileceğini onlara anlatabiliyorum. Mesleğimi seviyorum çünkü büromun o hoş tertemiz görünümünü,dizilmiş dosyalarımı,bana ait özel bilgisayarım ,eşyalarımı seviyorum. Mesleğimi seviyorum ,çünkü araştırmayı çok ama çok seviyorum. Mesleğimi seviyorum ,çünkü bana,büroma gelen insanlara ne şekilde yaklaşmam gerektiğini,saygı kriterlerimi karşımdakine nasıl anlatabileceğimi öğretti. Mesleğimi seviyorum çünkü inanmadığım işe girmiyorum,inandığım işin ise peşini bırakmıyorum. Mesleğimin özellikle 'serbest ' olmasını seviyorum çünkü dilediğimde büromda harıl harıl çalışıp dilediğimde sahilde gezebiliyorum. Mesleğimi seviyorum çünkü arkadaş çevrem aklı başında,ne istediğini,nasıl konuşulacağını,saygı ve sevgiyi_dostluk ve işi karıştırmamayı bilen insanlardan oluşuyor. Mesleğimi seviyorum çünkü büroma gelen yaşlı teyzelerin herşeye "Ah kızım biz bilmeyruk,sana güveneyruk,Allah yardımcın olsun "demelerini seviyorum Mesleğimi seviyorum çünkü bana insanların sorunlarını sadece hukuki boyuta taşımayı ve o dosyaya ayırdığım vakitten sonra sorunları beynimde kurcalamamayı öğretiyor. Farkında mısınız kariyerinin ve parasının iyi olmasına daha sıra gelemedi??? Ben tekrar dünyaya gelsem tekrar avukat olurdum.Hatta babama da diller dökerek hukuk fakültesine yazdırdım ve seneye mezun olacak |
08-01-2011, 01:17 | #49 |
|
"Umut olmadan ,umut edilen ele geçirilemez."
|
08-01-2011, 03:34 | #50 |
|
120-130 bin TL nakit parayı buldum mu bu meslek sayesinde (tabii bir ütopyadan ibaret o ayrı) havayolu pilotu olurum. Avukatlık hikayesi de burada biter.
|
08-01-2011, 11:31 | #51 | |||||||||||||||||||||||
|
Pilot olabilmek için 120.000-130.000 TL. tutarında bir para mı gerekiyor? Bizim mesleğin gözünü seveyim... resmen bedava. |
08-01-2011, 19:03 | #52 | |||||||||||||||||||||||
|
Saim abi, siz bu parayi kazanmis bir avukat iseniz veya kazanabiliyorsaniz ne mutlu size, yerinizde olmayi cok isterdim. Maalesef benim icin utopyadan ibaret gibi gozukuyor su an ve bu nedenle sukrederek bu meslegi icra ediyorum, kesinlikle sevdigimden degil. Yanlis tercih sonucunda kazanmis oldugum bir fakulteyi okumanin belki de kendimce bedelini odeyerek aslinda hic alakamin olmadigi uzerime bir turlu giydiremedigim ya da yakismadigini dusundugum bir meslegi "benim bu islerle mahkeme kalemleriyle ne isim var, benimle alakasi olmayan seylerle ugrasiyorum"-dusuncesiyle- her gun adliyedeki isleri guc bela bitirerek icra etmeye calisiyorum. Fakulteyi erkenden bitirip avukatlik mesleginde bir yerlere gelmek varken teknik verileri ve ucmanin kurallarini ogrenmek icin 6 7 senemi verdim, ama bahsi gecen nakit parayi bulamadigim icin tipki b sinifi ehliyet alip trafige cikmak icin surucu kursuna kayit yapilmasi ve ehliyet alinmasi gibi havayolu pilotu lisansi alabilmek icin gereken ATPL Frozen lisansini temin edemiyorum; cunku bu meblagi bulup kursa gitmek sinavlarini gecmek sonra da bahsi gecen lisansi almak lazim ondan sonra da bir sirkete basvurmak lazim velhasil bu nedenlerden oturu pilot olamiyorum . Hic alakamin olmadigi bir isle ugrastigimi dusundukce her gun kahroluyorum, ama sukretmem lazim ki tek altin bilezigim bu halen hayal bile olsa pilot olabilmek icin avukatlik benim icin bir aractir. Saim abi, bu parayi kazanmanin bir yolu varsa lutfen bana goster o nakiti buldugum anda bu isi birakacagim cunku... |
08-01-2011, 19:16 | #53 | |||||||||||||||||||||||
|
Sanıyorum bir yanlış anlaşılma oldu. Ben, bizim meslek (Avukatlık), 120.000-130.000 TL'lik masraflı meslek (Piloluk) düşünülünce, resmen bedava dedim. Yoksa 120.000 - 130.000 TL bedava demedim. |
08-01-2011, 19:54 | #54 | |||||||||||||||||||||||
|
O parayı kazanmanın bir tek yolu; mesleği severek ve hakkını vererek yapmaktır. Bu dediğimi yapabilecekseniz, o parayı kazanırsınız. Mesleği sevmeye başladıktan sonra ise , pilotluğu hedef olarak değil, hobi olarak seçersiniz. |
08-01-2011, 19:55 | #55 | |||||||||||||||||||||||
|
|
08-01-2011, 23:32 | #56 | |||||||||||||||||||||||
|
Ozel bir Turk kanalinda genel kulturunuze guveniyorsaniz bilgi yarismalarina katilabilirsiniz. Misal; canli olan yarismalar gibi |
09-01-2011, 12:05 | #57 |
|
Bu mesleğin bırakılabileceğine inanmıyorum.Sanatçıların alkışlara duyduğu bağımlılık gibidir;duruşma salonlarındaki kürsümüzde savunma yapmak...Cüppemizin ihtişamı gururlandırır bizi veya bir cemiyette "ben avukatım"dediğimizde insanların gözlerinde parlayan ışıltıdan gurur duyarız.Bir Hukuk Fakültesini bitiren insanın her işi yapabileceğini savunmuşumdur hep;kaymakam da olabiliriz,banka müdürlüğü de yapabiliriz ama avukatlık,ah sevgili mesleğim benim;başka hangi meslekte kahramanlık destanları yazabiliriz arkadaşlar?Pes etmek yok,mücadeleye devam lütfen...Herkese güzel davalar diliyorum.
|
09-01-2011, 12:55 | #58 |
|
...bırakmak isteği
"Yapmadıklarımız, yapmak istemediklerimizdir. Yapmak istediklerimiz,yapamadıklarımız..."
Sorun "...bırakmak isteği". "Bana karşı ben" "İLE" uyum ya da uyumsuzluğu: Avukatlık İLE bu mesleği seçen kişi Avukat İLE... |
14-01-2011, 16:16 | #59 |
|
Tükenmişlik Sendromu !
Sanırım sorunun adı, şu an benim de, içinde fena halde bulunduğum "Tükenmişlik Sendromu".
Konu ile ilgili makale; TÜKENMİŞLİK SENDROMU Kendinizi sürekli yorgun hissediyor musunuz Enerjinizin hızla tükendiğini, ancak yerine aynı hızla koyamadığınızı mı fark ettiniz?Önünüzü göremeyecek kadar yoğun mu çalışıyorsunuz? Belli bir nedeni olmaksızın kendinizi huzursuz mu hissediyorsunuz? Üzerinizdeki baskılar nedeniyle duygularınızda hızlı değişmeler oluyor mu? Hiçbir şey yapamayacak kadar isteksiz ve halsiz misiniz? İş yerinizde etrafınıza bir bakın. Bazı çalışanlar daha coşkuyla çalışırken diğerlerinin pili bitmiş gibi mi? Ya siz...Stres ve yoğun çalışma temposunun etkilerini eskiye oranla daha fazla hissediyor musunuz? Yatağa yapıştığınızı, işe gitmemek için bahaneler bulmaya çalıştığınızı fark ediyor musunuz? İş yaşamıyla ilgili eski coşkunuzu yitirdiğinizi, işe giderken yol boyunca geri geri gittiğini hissediyor musunuz? Yoğun baş ağrıları çekiyor musunuz? Bu soruların hepsine ya da çoğuna evet diyorsanız ; • İş temponuzu düşürmeyi deneyin • İş saatleri içinde kısa ancak sık aralıklı molalar vermeye çalışın • Yemek ve uyku saatlerinizi düzene koyun • Tatile gitmeye gayret edin Bunları denemenize rağmen sıkıntılarınız değişmiyor ve hatta artıyorsa “ tükenmişlik sendromu” yaşıyorsunuz demektir. Tükenmişlik sendromu oldukça yaygın görülen bir durumdur. Çalışan kişilerin %80’i iş yaşamlarının bir noktasında tükenmişlik sendromuna yakalanabilmekte. Ancak bu durum birdenbire gelişen bir durum değil, yavaş yavaş gelişiyor , bazı faktörlerle besleniyor. Ortaya çıktıktan sonra da kişinin ruhsal dengesini bozuyor, iş- aile- sosyal yaşantıda önemli gedikler açılmasına neden olabiliyor. Tükenmişlik sendromu basit bir yorgunlukla açıklanamaz. Yorgunluk iyi bir uyku ve dinlenme ile düzelebilir. Ancak tükenmişlik sendromunu yaşayan kişiler kendilerini uyuyamayacak kadar yorgun- huzursuz hissedebilirler. Nedir tükenmişlik sendromu? • Duygusal açıdan tükendiklerini, hiç kimseye verecekleri bir şey kalmadığını hissederler • Kendilerini ve yaptıkları işi hep olumsuz kelimelerle tanımlarlar • Hiç kimsenin onları takdir etmediğini, beğenmediğini düşünür, ancak kendilerini de beğenmezler • Aşırı heyecanlı, huzursuz, gergindirler • Kendilerini mutsuz- umutsuz hissederler • Aşırı öfkelidirler, tepkileri abartılıdır • Her şeyin daha da kötüye gideceğini zannederler • Dikkatlerini toplamakta güçlük çekerler, düşünme hızları yavaşlamıştır • Karar vermekte- insiyatif kullanmakta zorluk çekerler • Nesnelliklerini kaybetmişlerdir • Değişimlere karşı tepki duyarlar, engel olmaya çalışırlar • Fiziksel olarak ta enerji kaybı yaşarlar • Mide- barsak şikayetleri, baş ağrıları sık olarak gözlenir • İştahsızlıktan yakınırlar. Bazen de kendilerini yemeye verirler • Çok yorgun olmalarına rağmen geç saatlere kadar uyuyamazla, sabah çok zorlukla uyanırlar ve uyandıklarında halen yorgundurlar • Hem iş, hem sosyal hem de aile yaşantılarında ilişkileri bozulmuştur. Özellikle yakın ilişkilerde ciddi sorunlar yaşarlar • İş ortamındaki müşterilerle çatışmalara girmeye başlarlar • Giderek değersizleştiklerini, artık işe yaramaz hal geldiklerini düşünürler • Cinsel ilgilerinde belirgin bir azalma olmuştur Kimlerde daha sık görülür? Tükenmişlik sendromu sıklıkla hizmet sektöründe çalışanlarda gözlenir. Yönetici kademesindekilerde, kurtarıcı pozisyonundaki kişilerde, yaşamsal önemi olan kararlar vermek durumunda kalacak kişilerde , ve takım liderlerinde görülme olasılığı daha fazladır. Zaman baskısıyla iş yetiştirmek durumunda kalanlar, dikkatin keskin olmasını gerektiren işlerde çalışanlar, ufak detaylara fazlasıyla önem verilmenin gerekli olduğu işleri yapanlar tükenmişlik sendromuna daha yatkın olabiliyorlar. “Hiç kimse tükenmişlik sendromuna karşı bağışık değildir. Hangi işte çalışırsa çalışsın hangi pozisyonda olursa olsun herkes tükenmişlik sendromu için bir adaydır. Hangi faktörler tükenmişlik sendromunun gelişimine katkıda bulunur? İşe ait faktörler arasında; fazla iş yükü, daha uzun çalışma saatleri, riskli işler sayılabilir. İş ortamına ait faktörler arasında; • Sorumluluk ve yetki arasında dengesizlik • Profesyonel olmayan bir yönetim anlayışı • Etkin bir denetimin olmaması, geri bildirim verilmemesi • İş ortamında arkadaşça olmayan, rekabete dayalı ilişkiler • Mola vermeye uygun ortamların olmaması • Yönetici kadronun gerçekçi olmayan beklentileri • İş ortamının güvenilir olmaması • İş ortamında çalışanlara karşı eşitsiz davranılması • İş arkadaşları arasında paylaşımın az olması • Çalışanların karar verme- insiyatif kullanma yetkilerinin olmaması Kişisel özellikler olarak; • Her şeyi kusursuz yapma isteği • Hayır deme zorlukları • Aşırı gelişmiş görev duygusu Bu özellikleri belirgin olan kişiler çabalarını her zaman yetersiz bulur, kendilerinden daha fazlasını beklerler, kendilerini yaptıklarından dolayı ödüllendirmez, aksine yapamadıkları şeyler için cezalandırırlar. Kendine karşı beklentileri abartılı olmadığından gerçekleşemez, bu nedenle de kendilerini tıkanmış, çaresiz hissederler. İşe karşı ilgilerini, coşkularını yitirirler, kafalarını toplamakta güçlük çekmeye başlarlar, işle ilgili ertelemeler hoşuna gitmeye başlar. Giderek işe karşı olumsuz, hatta düşmanca tutumlar artar, iş monoton- sıkıcı görünür, sabırsız ve öfkeli bir hal alırlar ve tükenmeye başladıklarını hissederler. • Yakın ilişki kurma konusunda zorluk çeken kişiler dinleyici konumundaki işleri tercih edebilirler. Böylece insanlara hem yakın olacak hem de kendilerinden fazla bir şey vermelerine gerek kalmayacak, hem de kendi gerginliklerinden uzaklaşmış olacaklardır. Ancak; başkalarını dinlemek , onların onayını- beğenisini almak her zaman istenilen sonuçları vermez.o zaman işe verilen enerji giderek azalır, işten soğumalar , düşmanca tavırlar gelişmeye başlanır. Gelelim tükenmişlik sendromundan kurtulmak için yapacağımız bazı öneriler; • Öncelikle bu durumun herkesin başına gelebileceğini unutmayın. Her ne kadar belli kişilik özellikleri ve iş ortamları tükenmişlik sendromu için hazırlayıcı olsalar da her çalışan kişi için tükenmişlik sendromu bir tuzaktır. Unutmayın ki; “Zayıf değilsiniz”, “Yaşlanmıyorsunuz, paslanmıyorsunuz”, “Sizin hatanız değil” • Motivasyon süreklilik göstermez, yangın gibidir, giderek güçlenir ve yakıcı olur veya azalır ve söner. Motivasyonun azalması her zaman bir alarm durumunu işaret etmez.Halen yakıtınız varsa motoru ateşleyebilirsiniz • İşinizi yaparken katılımcı, iyimser,yardımcı olun; ancak işinizle bağlantılı olarak çok büyük değişiklikler yapmanın sadece sizinle bağlantılı olmadığını fark edin • İş yerinizde her türlü fikre açık olun, kendinize esneme payı bırakın, zaman zaman risk alın, ancak kendinizi tehlikeye atmayın • İş ortamınızı dengeli hale getirin. Unutmayın ki; hiç kimse her gün her dakika çalışamaz. Bir makinenin bile düzgün çalışabilmesi için rektifiye olması, düzenli bakımının yapılması gerekir. Kendinizi fazla zorlamayın, mola vermeyi asla unutmayın. Molalar veya iş yerinde yapılabilecek farklı etkinlikler zaman kaybı gibi görünse de , verimliliği, performansı fazlasıyla arttıran fırsatlardır. • Yaptığınız işe farklı boyutlar, kendi kişiliğinizden bir şeyler katın • İşin sahibi iseniz, çalışanlarınızın işle ilgili kararlara katılımını sağlayın. Çalışanın insiyatif kullanması, yapacağı işle ilgili olarak bazı karar mekanizmalarının içinde yer alması işin verimini, üretkenliği arttırcak, hem çalışanın hem de iş sahibinin stresini- tükenmişiliğini en aza indirecektir • İş ortamındaki ilişkilerinizi geliştirin. Arkadaşlıkları daha sıcak hale getirmek için iş dışı ortamlar yaratmak,işle ilgili konularda ortak dil oluşturabilmek oldukça önemli • İş yükünüzü gerçekçi boyutlarda tutmaya çalışın. Yoğun tempoda çalışılması gerektiğinde dahi boş zamanları olabildiğince iyi değerlendirin.en yoğun çalışmada bile kendinize bir hava alma olanağı tanıyın • Sizin için tükenmişlik sendromuna neden olabilecek faktörleri ayırt etmeye çalışın. Bu faktörlerin hangilerini değiştirebileceğinizi keşfedin • Stresin yaşamın önlenemez bir parçası olduğunu unutmayın. Sizin için strese yol açan durumları bir kağıda not edin ve yanlarına stresi azaltabilecek yaratıcı alternatif çözümleri ekleyin • Yaşamınızın kontrolünü elinize alın. Yaşam sadece işten ibaret değildir. • İş dışı bir yaşamınız olduğu gerçeğini sık sık kendinize hatırlatın. Arkadaşlıklarınızı, aile ilişkilerinizi tekrar gözden geçirin, onlara daha yakın olmaya çalışın • Kendinize bakmayı unutmayın. Egzersiz yapın, iyi beslenin. Bir kitap okuyarak kendinizi yenileyebilirsiniz. Müzik dinleyin, T.V izleyin, çocuklarınızla oynayın, pencereden dışarıyı seyredin • İş dışı alanlarda kendinize zevk alanları yaratın Son olarak ta; tükenmişlik sendromu yaşayan kişilerin sıkça akıllarına takılan birkaç soruya değinmek istiyorum “Tükenmişlik sendromundan kurtulabilmek için şirketteki pozisyonumdan ayrılmam mı gerekiyor?” Bu soruya net bir cevap verebilmek zor. Eğer işinizdekilerden sizden sürekli olarak bu yoğunlukta çalışmanızı talep ediyor, durumunuza karşı anlayışlı davranmıyorlarsa, ortam değiştirmeniz gerekebilir. Ancak, öncelikle iş yerinizdekilere içinde bulunduğunuz durumu açıklayabilir ve yardım isteyebilirsiniz. “Çok stresliyim, şu anda işimi yapamaz durumdayım şeklinde bir itirafta bulunursam beni ne kadar bu işte tutarlar?” Evet, böyle bir itiraf nedeniyle işinizden olabilirsiniz. Ancak bu itirafı yaptığınızda bu sorunları yaşayan tek kişinin siz olmadığınızı fark edebilirsiniz, veya amirlerinizin size karşı anlayış gösterebileceklerini anlama fırsatınız olabilir. Belki de, durum dışarıdan sizin hissettiğinizden çok daha hafif görünüyordur, ya da benzer şikayetleri yaşayan veya yaşamış olan iş arkadaşlarınızın size farklı önerileri olabilir. Ayrıca; bu durum paylaşılmadıkça ve düzeltilmesi için bir çaba harcanmadıkça giderek bir girdap gibi sizi içine çekebilir. Sonuçta çeşitli ruhsal rahatsızlıklar gelişebilir. Ağır bedeller ödemeden önce bazı önlemler alın, gereğinde profesyonel yardım istemekten çekinmeyin. Tükenmişlik sendromu önlenebilir ve ilerlemesi durdurulabilir bir durumdur. Her iş için coşku - sıcaklık gereklidir, ancak unutmayın fazla ısı yakıcı olabilir. Bu makale www.psikonet.com internet adresinden alınmıştır. Saygılarımla. |
14-01-2011, 16:34 | #60 |
|
Copyright 2007- 2010 © Serap Altekin. Serap Altekin'in resmi web sitesidir, tüm hakları saklıdır. Yazılarından ya da çalışmalarından alıntı yapılacağı zaman; yazının orjinalliğinin korunması, tırnak içerisinde alıntı yapılması ve yazarın adının, soyadının ve web adresi linkinin belirtilmesi yasal gerekliliktir. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
borçlu şirketi kadük bırakma | Av. Tevrat DURAN | Meslektaşların Soruları | 2 | 16-09-2009 11:33 |
yargıtay bozma sonrası müracata bırakma. | avukat1980 | Meslektaşların Soruları | 7 | 26-05-2009 14:19 |
itirazı konusuz bırakma | meteora | Meslektaşların Soruları | 1 | 09-07-2008 11:00 |
atiye bırakma | avukat tuba ünal | Meslektaşların Soruları | 1 | 09-05-2007 13:42 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |