Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Site Lokali Edebiyat, Müzik, Spor, Sinema, Bilgisayar.. Site üyelerimizin hukukla ilgisiz konularda sohbetleri için. [Siyaset ve din bu sitede konu dışıdır!]

Erkekliğin Kitabı- yeniden yazılıyor

Konuyu Kilitleyin
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 30-07-2008, 18:17   #31
ege

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan duyurucu1
Demek istediğim boşanmaya gerek yok.Evlenmekten korkmaya da.Ancak kadın ve erkek aralarındaki ilişkiyi akılcı olarak ve demokratik olarak düzenlemelidirler.Tabi doğal farklılıklarının bilincinde olarak ve doğal gereksinmelerinin farkında olarak.


ben hala aynı ilgi ile izliyorum. Erkeklerin kitabında yazan "demokrasi" gereklerini de tabi

Sayın duyurucu'nun hemcinsleri ile dalga geçmesi de çok eğlenceli geliyor

geçtiğimiz günlerde bir amerikalı erkek ile evlenip iki de küçük çocuğu olan bir arkadaşla tanıştım.
Dedi ki, haftanın bir gecesi bana aittir. Bir gecesi de eşime aittir. Pazar günleri de çocuklarımızla birlikte hepimize aittir. kendimize ait gecelerde kimse diğerini sorguya çekmez.
Peki sana ait gecelerde ne yapıyorsun? dedim.
"konsere gidiyorum, arkadaşlarımla buluşuyorum, pek içki içmeyi sevmiyorum, bazen de sinemaya gidiyorum" dedi.

eşin ne yapıyor ? dedim

"bilmiyorum sanırım o da öyle şeyler yapıyordur" diye cevap verdi.

O esnada Sayın Duyurucu'nun erkekliğin kitabında yazdıklarını düşündüm.

hani, hangi Türk erkeği eşi her cuma onun bilmediği biryerlere gitmesine tahammül eder ki

Alıntı:
Önemli olan egemenliktir.”Egemenlik kayıtsız şartsız erkeğindir.”Ana ilke budur.
Old 31-07-2008, 06:42   #32
duyurucu1

 
Varsayılan Ben mezaci anlamdaki katilim

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Sayın duyurucu 1

Yazdıklarınız sizin düşüncelerinizdir demiyorum, ancak yazdıklarınıza, yani sizin deyiminizle "objektif bakışınızla" ulaştığınız sonuca, katıldığınızı düşünüyorum.

Şöyle söyleyebilirim: Adam öldürmek suçtur ama beş katil aynı ortamı paylaşarak sohbet ettikleri anda, evrendeki herkesin potansiyel katil olduğunu varsayabilir. Bu onların, olabilecek en objektif bakış açısıdır. Bu düşünceye katılmamalarını beklemek, onların alabildiğine sübjektif olan bakış ve değer yargılarını egale etme güçlüğünü aşarak, sair bireylerin kendileri gibi bir dünya görüşüne sahip olmadıklarına iknaya çalışmak; oldukça güç ve yararsız bir ikna savaşımı olsa gerek. (Bu örnekteki 5 sayısını, 50 veya katları olarak düşünmek de, bizi "Objektif" bakış açısına sahip olduğumuz sonucuna ulaştırmaya yetmeyecektir.)

Ama inanıyorum ki siz, mecazi örnekteki (kadın ya da erkek olabilecek) katillerden biri değilsinizdir

Saygılarımla...

Sevgili Avukat Şehper Ferda Demirel,

1)Yazdıklarım kesinlikle benim düşüncelerimdir.İnanmadığım şeyleri dışa vurmam.İnançlarımı dışa vuruyorum.

2)Ve ben mecazi anlamdaki katillerden biriyim.

Çünkü yazılar yaşanmadan yazılmaz.Ben her gün her saat hayatın içinde yaşadıklarımı yazmaya çalışıyorum.Sanal,kurgu senaryoları yazamıyorum.Öyle bir yeteneğim yok.

Amacım yazılarda belirtiliyor.Ama bir kez daha yineleyeyim.Kadın ve erkeği karşı karşıya getirmek amacım değildir.Tam tersi amacım kadın ve erkeğin huzur içinde oluşturdukları bir birlik oluşturmaktır.Bu birliğin koşullarının neler olduğunu hayatın içinde yaşayarak tespit etmektir.Huzurlu bir birlikte zaman zaman mutluluk koşulları da oluşabilir.Ama kadın ve erkek hayatlarının tümünü mutlu yada mutsuz geçirmezler.Ama hayatlarının çoğunu huzurlu geçirebilirler.Bunu sağlamak ellerinde.Eğer akılcı davranırlarsa.Ne yaptıklarının bilincinde olurlarsa.

Belki uslubum biraz sıra dışı olduğundan yadırganabilirim.Ama ne yapayım ilk doğrularda önce okuyana sıradışı gelir.

Selam ve sevgiyle kal.

2
Old 31-07-2008, 11:14   #33
duyurucu1

 
Mutlu Güven olmazsa olmaz

Alıntı:
Yazan ege


hani, hangi Türk erkeği eşi her cuma onun bilmediği biryerlere gitmesine tahammül eder ki

Sevgili ege,

herhalde bazı şeyleri anlatamıyorum.Bu belki anlatma yeteneğimin az olmasından kaynaklanıyor olabilir.

Senin verdiğin örnek ile benim yazılarımda bahsettiğim haftanın bir gününün(cumartesi)ayrılık günü olması ve bir gününün de (pazar)eşlik günü olması öneri farklı şeyler.

Ben kadın cumartesi günü evinden gitsin ertesi gün sabah eve gelsin ,sağda solda sürtsün diye bir öneri getirmedim.

Yıllar geçtikçe her sosyal kurumdaki insanlar arasında olduğu gibi kadın ve erkek arasındaki ilişkilerde de monotonluk başlar.Bu monotonluk tehlikelidir.Giderilmesi gerek.Kadın ve erkeğin birbirini özlemesi gerek.Bunu sağlamak için haftanın bir günü ayrılıkta yarar var.Kaldı ki pratikte eşler zaten sürekli bir arada olmayabiliyorlar.Kadın ve erkek sürekli birbirini denetleyemez.Eğer aralarında karşılıklı güven yoksa ilişki zaten derin yara almıştır.Güvensizlik üzerine kurulu kadın ve erkek arasındaki ilişkiden de bir hayır gelmez.Bu şekildeki bir birlikte kadın da erkek de birbirini aldatır.

Selam ve sevgiyle kal.
Old 31-07-2008, 12:11   #34
ege

 
Varsayılan



Sayın Duyurucu,

peki ama "o ayrılık günü" kadın nereye gitsin ??

bizim Türk Kadınına göre pek uygun değil zaten, evde çocuklar ağlıyor mu, gelen giden mi oldu, evi toparlamak dönünce daha mı zor olur, yemek işini önceden mi halletsin vs.vs. gibi düşüncelerle sokaklarda nasıl gezsin ki

şu ayrılık gününü "sağda solda sürtsün (çokda kaba bir tabir üstelik-çıksa da böyle anlaşılacak demek ki )" diye değil de nasıl geçirsin bir açıklama getirirseniz pek sevineceğiz
Old 31-07-2008, 15:08   #35
Atahun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ege

peki ama "o ayrılık günü" kadın nereye gitsin ??

Böylesi bir durumda o hak'kı, kadının namına erkek kullanabilir. Erkekler için "nere" kelimesinin sorun olacağını düşünmüyorum. Her iki durumda da herkesin birbirinden bağımsız, tek başına kaldığı bir gün olarak kayda geçecektir.

Alıntı:
Yazan ege
bizim Türk Kadınına göre pek uygun değil zaten, evde çocuklar ağlıyor mu, gelen giden mi oldu, evi toparlamak dönünce daha mı zor olur, yemek işini önceden mi halletsin vs.vs. gibi düşüncelerle sokaklarda nasıl gezsin ki

O gün çocuklar ağlamayacak, gelen-giden olmayacak, yemek ve ev işi yapmak yok. Bence, Sayın Duyurucu burada isteyip ancak iş-güç nedeniyle kendine zaman ayıramayan kadınlardan bahsetmiş. İzin gününde tercihini evde oturmaktan yana kullanmak isteyenleri muaf tutmuş.

Alıntı:
Yazan ege
şu ayrılık gününü "sağda solda sürtsün (çokda kaba bir tabir üstelik-çıksa da böyle anlaşılacak demek ki )" diye değil de nasıl geçirsin bir açıklama getirirseniz pek sevineceğiz

Soru Sayın Duyurucu' ya yönelik ancak, bende ilave olarak ;

Peki, şehirli olmayan kadınlar "ayrılık gününde" nereye gitsin?
Old 01-08-2008, 09:38   #36
duyurucu1

 
Mutlu eşler-sevgililer ne zamandır birbirine düşmanlar?

Alıntı:
Yazan Atahun




Soru Sayın Duyurucu' ya yönelik ancak, bende ilave olarak ;

Peki, şehirli olmayan kadınlar "ayrılık gününde" nereye gitsin?

Sevgili Atahun,

önemli olan eşlerin haftada bir yada kendilerinin belirleyeceği periyotlarda ayrılmalarıdır.Bun u ben örnek olsun diye cumartesi olarak varsaydım.Ama bir başka özelliği olan ailede eşler bunu 10 günde gerçekleştirebilirler.Bir başka özelliği olan ailede eşler ayda iki gün yapabilirler.

Kadın bir gün sabahtan akşama kadar evden ayrıldı çocuk ne olacak?Zaten pratikte çalışan yada çalışmayan kadın zaman zaman evden ayrılıyor.O zaman çocuk ne oluyorsa gene o olacak.Şablon olarak ayrılık günü belirlemek doğru değil.Önemli olan eşlerin zaman zaman ayrılmalarıdır.Birbirini özlemeleridir.

Aksi halde hayat monotonlaşır.Eğer evli iseniz lütfen kendi hayatınıza dönüp bakınız.Sevgili iseniz sevgilinizle yaşamınızı irdeleyiniz.Bir mekanda her gün aynı işi ile soluk alıp vermek,aynı rutin işleri yapmak ne kadar eylenceli olur?Leyla ile Mecnun dahi olsanız zaman içerisinde leyla leylalığını yitir Mecnun Mecnunluğunu.

Boşanan insanların hepsi başından beri anlaşamıyorlar mı zannediyorsunuz?Hayır en başta hepsi birbirlerine aşık idiler.Sonra ne oldu da tılsım bozuldu?Birbirlerine en ağır küfürler etmeye başladılar.Hatta birbirlerine eli bıçaklı kan düşmanı oldular.Olanlardan biri zaman içerisinde herşey monotonlaştı.

Sabah kalk. Kahvaltı.İşe git.Akşam eve gel.Aynı eşin yüzü.Yatağa yat.Monoton bir sevişme.Tatsız tuzsuz.Sabah kalk.Kahvaltı. İşe git.Akşam eve gel.Aynı eşin yüzü.Monoton bir sevişme.Tatsız tuzsuz...

Eğer eşler zaman zaman ayrılırlarsa,hem birbirlerine karşı yaptıkları hataların özeleştirisi yapma imkanı bulurlar hem de birbirlerini özlerler.

Eşlerin ayrılmaları demek hemen sabahtan akşama birbirleini aldatacakları demek değildir.Zaten böyle bir güvensizlik ve kuşku üzerine inşa edilmiş evlilik veya birlikler çok kısa zamanda yıkılmaya mahkumdur. Kaldıki eşler 24 saat birbirini kontrol de etseler aldatan kaşla göz arasında aldatır.Bundan her kes emin olsun.



Selam ve sevgiyle kalın

Old 01-08-2008, 09:45   #37
duyurucu1

 
Neşeli Professörün karısı ve sevgilileri

014-PROFESSÖRÜN KARISI VE SEVGİLİLERİ

Profesör kürsüde ders veriyor.Otuz kırk kişilik sınıf.Ön sırada profesörün sevgilisi.Onun hemen arka sırasında karısı.İki sıra arkasında ise ikinci sevgilisi.

Teneffüste,sevgililer kendi aralarında ve professörün karısıyla hiçbir şey yokmuş gibi konuşuyorlar,şakalaşıyorlar.Dışardan bakan bunları kırk yılık dost sanır.Her iki sevgili de profesörsün karısını aldatıyor.Fakat kırk yıllık ahbap gibi canımlı cicimli konuşuyorlar.

**

Kadınların rakibi kesinlikle erkekler değildir. Erkekler kadınlar için çantada keklik yaratıklardır.Birbirinin rakibi kadınlardır.Kadınlar birbirine dost değillerdir.Düşmanlık derecesinde rakiptirler.

Yukarda örnekte anlatılan durumda erkekler olsa yani bir kadının kocası ile ,kadının iki erkek sevgilisi olsa. Kadının kocası ile iki erkek sevgili üçlü olarak canımlı cicimli konuşmazlar.Daha doğrusu erkekler dostlarının ,arkadaşlarının karılarına yan gözle bakmazlar.Dostlarının karıları onlar için yasak kadınlardır.

Ama kadınlar için böyle değildir.Kadın eğer erkeğe göz koymuşsa bu erkek en yakın arkadaşının ya da akrabasının yada kardeşinin kocası da olsa fark etmez.Kadın açısından yasak erkek yoktur.Bu nedenle profesörün karısının iki arkadaşının hem samimi arkadaşlığı devam etti hem de professörün karısını ve birbirlerini aldatmaları.

Bu nedenle ey erkekler!Kadınlar için üzülmeğe “ah! Vah!”etmeğe değmez. Kadınlar farklı varlıklardır.İhtiyaç hissettikleri an, erkeğini de ,en yakın dostlarını da aldatırlar.Eğer sizin çevrenizdekiler bunu yapmıyorsa ihtiyaç hissetmedikleri içindir. Ya da siz fark etmiyorsunuzdur.Çünkü erkeklerin istisnasız hepsi, kadınlarını en namuslu kadın olarak görürler.Onlara göre anneleri,kız kardeşleri ve karıları dünyanın en namuslu kadınlarıdır.

Hele etrafınıza at gözlüklerinizi çıkarıp objektif olarak bir bakıverin neler göreceksiniz.

Old 01-08-2008, 10:14   #38
Atahun

 
Varsayılan

Külahımı önüme koymaya gerek duymadan, kendi adıma konuşuyorum.

Sayın Duyurucu1 ; Öncelikle böyle bir ifade kullandığınız için kendi adıma üzüldüğümü ifade etmek istiyorum. Bu sitede yeni değilim. Bu güne kadar hiç bir mesajı dalga geçerek okumadım, dalga geçerek yanıt yazmadım. Haddim de değil... Yine kendi adıma söylüyorum, durması gereken yerde durmasını bilenlerdenim. Kaldı ki, yazdıklarınıza tamamen katılmasam da, zaman zaman üslubunuzu beğenmesemde yazılarınızı zevkle takip etmekteyim. Kabul edelim veya etmeyelim, aslında anlattıklarınız Anadolu insanının gündelik hayatta yaşadıkları ancak ifade etmeye cesaret edemediği ve yeri geldiğinde üstünü örttüğü, görmek ve duymak istemediği yaşamdan kesitler olduğunun da farkındayım. Belki bu yüzden yazdıklarınızı ilgi ile takip ediyorum.

Madem böyle bir intiba oluştu, bundan sonra yazdıklarınızı okumam ve yanıt yazmam, böylece sorun biter.

Saygılarımla.
Old 01-08-2008, 11:51   #39
ege

 
Varsayılan

Sayın Atahun,
Sayın duyurucu'nun "belki dalga geçerek yazılarımı okuyorsunuz" fikri sizden değil benim yazdıklarımdan kaynaklanmış olabilir.

Biz bir kitabı sadece okuyoruz(burası bir paylaşım yeri olduğu için) . Sayın Duyurucu bu kitabı yazarken "bunlar benim düşüncelerimdir" beyanından sonra, kendi adıma benden farklı düşünceler dünyasını sadece ilgi ile izliyorum.
arada kendi adıma eğlenceli de buluyorum. Karikaturize dilmiş karakterleri bir başkasının gözünden görmeye çalışırken kendi temel değerlerimle ne kadar aykırı olduğunu da düşünüyorum. arada küçük yazılar yazmayı da izlediğimi belirtmek amacıyla yapıyorum.
Kadınların kitabını yazmaya hiç niyetim yok ama, bu kitap bitiğinde belki de insanlar adına eleştirilerim olacaktır.
Belkide yaşama olan kırgınlıkları sebebiyle sahip olunan "acımasız önyargıları" , "erkek olmanın dayanılmaz ağırlığını" dile getiren duyurucu ya bir kaç sey söyleyeceğim.
Şimdilik sadece "anlamaya" çalışıyorum.
Sizin de tüm bu sebeplere yeni sebepler ekleyip kırılmamanızı diliyorum.

dostlukla
Old 04-08-2008, 07:41   #40
duyurucu1

 
Varsayılan Atahun ,kastı aşan ifade nedeniyle bana küsme

Alıntı:
Yazan Atahun

Madem böyle bir intiba oluştu, bundan sonra yazdıklarınızı okumam ve yanıt yazmam, böylece sorun biter.

Saygılarımla.

Sevgili Atahun,

Yazılarımda kişisel olarak kimseyi kırmak istemem.Eğer KASTI AŞAN bir ifade kullandımsa ve sizi üzdümse herkesin önünde sizden özür diliyorum.

Ayrıca size hitaben yazdığım yazımdaki sizi üzen cümleyide yazıdan çıkardım.Haklısınız galiba biraz kastı aşan bir uslup olmuş.

Selam ve sevgiyle kalın
Old 04-08-2008, 07:51   #41
duyurucu1

 
Mutlu

015-CUMHURİYET DÖNEMİ VE KADININ DEĞİŞME SÜRECİ

Cumhuriyet döneminin Atatürklü yıllarının sonunda, kadınlara dünyanın hiçbir yerinde olmayan haklar verildi. Atatürk bu hakların verilmesinde belirleyici oldu.Cumhuriyet kadını Milli mücadelede erkeğiyle birlikte Yunan , İngiliz,Fransız ve İtalyan işgalcilerine karşı birlikte mücadele etmişti.İşgalcilerin Anayurttan atılmasını müteakip, toplumun yarısını oluşturan kadınların yeni rejimim yerleştirilmesine katkı vermesi kaçınılmazdı.Atatürk’ün hayali, kadını ve erkeği eşit ,demokratik, laik cumhuriyetti.Sınıfsız ,kastsız,cinsler arasında ezenin ezilenin olmadığı bir rejim ve aile düzeniydi.Toplumun rejiminin cumhuriyet olması için öncelikle ailenin bireylerinin eşit ,sömürüsüz, huzurlu ve sağlıklı ilişkiler kuruyor olması gerekirdi.Bir toplum tepeden inme ne kadar devrim yapılırsa yapılsın,toplumdeğiştirilmeye çalışılırsa çalışılsın , hücreleri olan ailenin yapısı değiştirilmezse, cumhuriyet ,sağlam temellere oturtulamazdı.Bu nedenle toplumun geleneksel aile yapısının değiştirilmesi kaçınılmazdı. Aile ilişkilerini değiştirmek amacıyla önce, Türk Medeni Kanunu kabul edildi. Aile ilişkileri yeni kalıplara dökülmeğe çalışıldı. Erkek ve kadının statüsü ve ilişkileri yeniden belirlendi.Artık aile, eski geleneksel konumda olmayacaktı.Kanunlarla yapılan düzenlemelerin yerleşmesi, birkaç kuşaklık zaman aldı.Bu devrim,iyi mi oldu kötü mü oldu?Kadın ve erkek ilişkilerini ne derece sağlıklı kıldı ayrı bir tartışma konusu.Ama bilhassa 1950 li yıllardan sonra erkeğin evini geçindirememesi giderek artarken, kadının da erkeğine başkaldırması süreci başlamış oldu.

Kadın 1930lu yıllarda seçme ve seçilme hakkına kavuştu. Artık o da erkekle eşit statüye geldi.Yönetimi oluşturmada etkili olmaya başladı.Ancak, geçmiş insanlık tarihi boyunca kadın ,erkekle bu kadar ,hukuken eşit olmamıştı.Feminizmin de etkisiyle kadın, hukuken var olan eşitliğini fiilen de istemeğe başladı.Erkek ise, kadının kendisine fiilen eşit olmasının ne gibi sonuçlar getirebileceğini zaman içinde görmeğe başladı.

ATATÜRK DENEYİNİ SONRA GELEN ERKEKLER DE YAŞADI

İlk deneyi Atatürk yaşadı.Kültürlü,okuma yazma bilen kendisine eşit bir Cumhuriyet kadını ile evlendi. Kadın eşitliğini hukuksal alandan kendi hayatında fiili alana kaydırdı. Ancak çok kısa süre içerisinde ,Aile içerisinde huzursuzluk çıktı.Kadın şımardı.Haddini hududunu bilemedi.Her ne kadar kendisine bazı haklar verilmiş ise de bu hakkını erkeği ezmek amacıyla kullanamayacağını bilemedi.Yılların geleneksel kadın tipi, mücadele etmeden, hayatın kahredici deneylerinden geçmeden,kan dökmeden,gözyaşı dökmeden kolaycacık bazı haklara kavuşursa olacağı buydu.

Atatürk kadınını boşadı.

Atatürk’ten sonra gelen Cumhuriyetçi erkekler de ;kadınları eğer Atatürk’ün kadını gibi okumuş yazmış kültürlü ve haklarını fiilen hayata geçirirken, Atatürk’ün kadının düştüğü hataya düşen kadın türleri ile evlendilerse, sonları Atatürk’ün aile ilişkisine benzedi.Bazı cumhuriyetçi kadınlar örneğin;İnönüler,Çakmaklar Karabekirler in kadınları da en az Atatürk’ün kadını gibi okumuş yazmış ve cumhuriyet idealine inanmışlardı.Ama bunlar erkeklerle fiilen eşit olmayı onlara karşı gelme, onları küçümseme olarak algılamadılar.Yeni cumhuriyetçi kadın olmak onları şımartmadı.Erkeğin evdeki saygınlığına gölge düşürmediler.Bunların evlilikleri yürüdü Evliliği yürütenler, cumhuriyetçi fakat şımarmayan kadınlar oldu.

Nitekim daha sonra gelen kuşaklara örnek olan,Gürsel’in,Korutürk’ün,Demirel’in Ecevit’in,Sezer’in de çağdaş Cumhuriyetçi kadınları, erkeklerini hor görmedi ve onlara gereken saygıyı gösterdiler.Şımarmadılar.Bu nedenle cumhuriyet toplumuna örnek oluşturdular.

Old 04-08-2008, 08:11   #42
AvTürk

 
Varsayılan

şu meselenin bu kadar açık yüreklilikle ve cesurca yazıya döküldüğünü ilk kez görüyorum. tebrik ederim efendim.
Old 04-08-2008, 09:40   #43
Atahun

 
Varsayılan

Sayın Duyurucu1 ; Sizi istemeden üzdüm ve kırdıysam, bende sizden özür diliyorum. Yazılarınızı ilgi ile takip etmeye devam edecem.

Saygılarımla.
Old 04-08-2008, 15:13   #44
ege

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AvTürk
şu meselenin bu kadar açık yüreklilikle ve cesurca yazıya döküldüğünü ilk kez görüyorum. tebrik ederim efendim.
hangi mesele olduğunu anlabilseydim keşke...

II. Cumhuriyetin nitelikleri

MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Alıntı:
[Atatürk kadınını boşadı.

Atatürk’ten sonra gelen Cumhuriyetçi erkekler de ;kadınları eğer Atatürk’ün kadını gibi okumuş yazmış kültürlü ve haklarını fiilen hayata geçirirken, Atatürk’ün kadının düştüğü hataya düşen kadın türleri ile evlendilerse, sonları Atatürk’ün aile ilişkisine benzedi.Bazı cumhuriyetçi kadınlar örneğin;İnönüler,Çakmaklar Karabekirler in kadınları da en az Atatürk’ün kadını gibi okumuş yazmış ve cumhuriyet idealine inanmışlardı.Ama bunlar erkeklerle fiilen eşit olmayı onlara karşı gelme, onları küçümseme olarak algılamadılar.Yeni cumhuriyetçi kadın olmak onları şımartmadı.Erkeğin evdeki saygınlığına gölge düşürmediler.Bunların evlilikleri yürüdü Evliliği yürütenler, cumhuriyetçi fakat şımarmayan kadınlar oldu.

(dinliyoruz sayın duyurucu.. kadın türleri konusunda garip bezetmeleriniz var gerçekten. hani egemen erkeğin durumu da hataya düşen ekonomik verileri uygulayan hükümetler yüzünden bozuldu filan demenizi bekliyorum..)
Old 04-08-2008, 15:30   #45
AvTürk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ege
hangi mesele olduğunu anlabilseydim keşke...

sn ege bu mesele, modern kadının, daha doğrusu modern ilişkilerin
söylen-e-meyenleri.. ve herzamanki konuşulan, gösterilen anlatılan maskeleri kaldırıp onların iç yüzünü göstermesi nedeniyle de önemli ve de değerli bir eser. evet devamını bekliyoruz
Old 04-08-2008, 20:14   #46
ege

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AvTürk
sn ege bu mesele, modern kadının, daha doğrusu modern ilişkilerin
söylen-e-meyenleri.. ve herzamanki konuşulan, gösterilen anlatılan maskeleri kaldırıp onların iç yüzünü göstermesi nedeniyle de önemli ve de değerli bir eser. evet devamını bekliyoruz

sn avtürk,
"modern" kadının (ve dahi bundan kaynaklı modern ilişkilerin) alternatifi nedir??

sahiden merak ettim;
hem "modern" anlayışınızı hem de bunun alternatifini..

ama isterseniz siz de yeni bir başlık açın, sn.duyurucunun yazılarını bozmayalım.
Old 04-08-2008, 21:37   #47
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın ege,

Sorunuzun yanıtı şöyle demek olabilir mi acaba:

" 1-Modern olmayan ilişkide, erkek zaten sorun yaşamıyor-,

2-Modern, modernize edilmiş, moderne özendirilmiş ve modernite elbiseler giydirilmiş, yani "Teatral ilişkiler"de ise; söylenemeyen çok şey var, bizler, yani; modern olmayan ilişkilerin egemen, açık sözlü, doğrucu, kesinlikle erkek ve yegane söz sahipleri olarak, bu tür ilişkilerde söylenemeyenlere de sözcülük ediyor, işbu sözcülüğümüz esnasında da kadınlara verilmiş görünen eşdeğer insani ilkeleri inceleyip, gülümsüyor, biraz da eğleniyoruz, o kadar", demek olabilir mi acaba...
Old 04-08-2008, 21:53   #48
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Prototip insan sunumu yapmaya kalkışmak ne denli yanlışlara gebe ise, prototip ilişkiler kalıbı yahut ilişkiler dengesi kurmaya, dikteye çalışmak da o kadar yanıltıcı olsa gerek.

Dün kadının ses vermeye dermanı, cesareti, umudu yoktu. Bugün konuşabilme erkini kazanabilmiş olması dahi yeterince iğdiş edici olabiliyor, göreceli olarak.

Oysa insanı insan potasında eritme ve cinsiyetinden arınmış olarak, salt insan kimliği ile algılayabilme yeteneğinden , ekseriyetle mahrum olan insanoğlu, kah kıdem, kah meslek, kah mülkiyet, kah cinsiyet bazında diğeriyle yarışmaya devam edecek ve hükümsüz hükümler, faydasız olduğu kadar, göreceli de olan galibiyetlerle oyalanarak, ömrünü tüketecek.

Yaşam sona erdiğinde, ne musalla, ne cemaat ve ne de toprak, kabul için kimlik ve cinsiyet gözetmiyor oysa. Mutlu ve barışık yaşasak, daha iyi olmaz mı?

Saygılarımla...
Old 05-08-2008, 07:19   #49
duyurucu1

 
Varsayılan İşte kitabın ana fikri

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL






Yaşam sona erdiğinde, ne musalla, ne cemaat ve ne de toprak, kabul için kimlik ve cinsiyet gözetmiyor oysa. Mutlu ve barışık yaşasak, daha iyi olmaz mı?

Saygılarımla...


Sevgili Avukat Şehber Ferda Demirel,

Kitabın ana fikrini ve amacını yazmışsınız.Ben bu ana fikri değişik açılardan açmaya ,deşelemeye çalışıyorum.

Selam ve sevgiyle kal


Old 06-08-2008, 06:48   #50
duyurucu1

 
Soru Bir hap versem içer misin?

016- BİR HAP VERSEM İÇER MİSİN?


Kadın grip olmuştu. Erkek ilaç dolabından gribe uygun bir ilaç buldu.Bir bardakta su hazırladı.Kadına verdi. “Al canım iç” dedi.”Bu ilacı üç beş gün alırsan gribin geçer.”

Kadın itirazsız aldı.Erkeğe tam bir teslimiyet içerisinde ilacı içti.

Bir hafta sonrada kadının gribi iyileşti.

Aynı olay bir başka zamanda ve bir başka kadınla da oldu.

Yine bu kadında grip olmuştu. Erkek yine aynı hareketleri yapmış ve ilaç dolabından grip ilacı almış bir bardak su ile kadınının yanına gelmişti.”Al hayatım iç.Bu ilaç gribe iyi gelir.Senin ağrılarını giderir “demişti.

Bu kadın ,buna benzer her olay tekrarlanışında; “Aman yanlış hap olmasın!Minoset plus mu?Üzerindeki yazıya bakayım”gibi laflar etti.Güvensizlik gösterdi .Önce hapın üzerindeki yazıyı iyice okuduktan ve emin olduktan sonra içti.


İşte size iki kadın tipi. Biri erkeğine tam bir güven içerisinde ve teslimiyet içerisinde erkeğin verdiği ilacı gözü kapalı içiyor, diğeri ise güvensiz ve erkekten kendisine bir kötülük geleceği düşüncesiyle ilacı kontrol ediyor. Erkeğin kendisini bilerek yada bilmeyerek zehirleyeceğinden endişe ediyor.

Şimdi size soru; bu iki kadından hangisi ile hayat devam edebilir? Tabi ki erkeğe güvenen ve teslim olanla.

Gerçek hayatta ne oldu? Erkek kendisine güvenmeyen kadını boşadı.Kendisine güvenen ve tam olarak teslim olan kadınla hayatını birleştirdi.

Bu, yaşamın kanunudur.Ne kadar zorlarsanız zorlayın,su nasıl her zaman yatağında akarsa erkeğine güvenmeyen kadında yalnız yaşamaya mahkumdur.

PEKİ ERKEK KADININ ELİNDEN İLACI İÇMELİ Mİ?

Evet içmeli. Erkekte kadına tam olarak güvenmeli. Kadının elinden zehir dahi olsa ilacı içmeli.

Zaten kadın erkeğe karşı güvenmez ve arkasından kuyu kazıyor ise kadının elinden erkeği kimse kurtaramaz Çünkü, erkekler, sığınıp güvenmeye daha yatkındırlar.Aile dışında iş hayatında kimseye güvenmezler ve işlerini, iş hayatının acımasız kanunlarına göre yürütürler.Fakat eve gelince huzurlu bir ortam ,güvenecekleri, tam olarak teslim olacakları bir kadın ararlar.Tıpkı bir çocuğun kollarında huzur bulacakları şefkatli bir kadın araması gibi.

Erkekler,belli yaştan sonra annelerinin kucaklarına yatamayacaklarına göre bu ihtiyaçlarını kadınlarının kollarında ,kucaklarında giderirler.Bu nedenle erkekler kadınlara her zaman güvenmişler ve güvenirler.Bu güvenlerinin karşılığını olumlu yada olumsuz olarak alırlar.

Eğer kadın akıllı ise erkeğin güvenine güvenle karşılık verir, huzurlu bir yaşam oluşur.Eğer kadın özgür kadın tipinde ise ,feminist takılıyorsa,hiç kimseye güvenmediği ve erkek düşmanı olduğu için, erkeğin güvenine güvensizlikle karşılık verir,ilacı içmez yada kontrol ederek içer. Sonunda da erkeğini kaybeder.

Old 06-08-2008, 11:40   #51
AvTürk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ege
sn avtürk,
"modern" kadının (ve dahi bundan kaynaklı modern ilişkilerin) alternatifi nedir??

sahiden merak ettim;
hem "modern" anlayışınızı hem de bunun alternatifini..

ama isterseniz siz de yeni bir başlık açın, sn.duyurucunun yazılarını bozmayalım.

tabi herkesin modernlik anlayışı farklı. kısmet olursa açarız bir başlık. saygılar
Old 06-08-2008, 12:08   #52
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan duyurucu1
016- BİR HAP VERSEM İÇER MİSİN?


Kadın grip olmuştu. Erkek ilaç dolabından gribe uygun bir ilaç buldu.Bir bardakta su hazırladı.Kadına verdi. “Al canım iç” dedi.”Bu ilacı üç beş gün alırsan gribin geçer.”

Kadın itirazsız aldı.Erkeğe tam bir teslimiyet içerisinde ilacı içti.

Bir hafta sonrada kadının gribi iyileşti.

Aynı olay bir başka zamanda ve bir başka kadınla da oldu.

Yine bu kadında grip olmuştu. Erkek yine aynı hareketleri yapmış ve ilaç dolabından grip ilacı almış bir bardak su ile kadınının yanına gelmişti.”Al hayatım iç.Bu ilaç gribe iyi gelir.Senin ağrılarını giderir “demişti.

Bu kadın ,buna benzer her olay tekrarlanışında; “Aman yanlış hap olmasın!Minoset plus mu?Üzerindeki yazıya bakayım”gibi laflar etti.Güvensizlik gösterdi .Önce hapın üzerindeki yazıyı iyice okuduktan ve emin olduktan sonra içti.


İşte size iki kadın tipi. Biri erkeğine tam bir güven içerisinde ve teslimiyet içerisinde erkeğin verdiği ilacı gözü kapalı içiyor, diğeri ise güvensiz ve erkekten kendisine bir kötülük geleceği düşüncesiyle ilacı kontrol ediyor. Erkeğin kendisini bilerek yada bilmeyerek zehirleyeceğinden endişe ediyor.

Şimdi size soru; bu iki kadından hangisi ile hayat devam edebilir? Tabi ki erkeğe güvenen ve teslim olanla.

Gerçek hayatta ne oldu? Erkek kendisine güvenmeyen kadını boşadı.Kendisine güvenen ve tam olarak teslim olan kadınla hayatını birleştirdi.

Bu, yaşamın kanunudur.Ne kadar zorlarsanız zorlayın,su nasıl her zaman yatağında akarsa erkeğine güvenmeyen kadında yalnız yaşamaya mahkumdur.

PEKİ ERKEK KADININ ELİNDEN İLACI İÇMELİ Mİ?

Evet içmeli. Erkekte kadına tam olarak güvenmeli. Kadının elinden zehir dahi olsa ilacı içmeli.

Zaten kadın erkeğe karşı güvenmez ve arkasından kuyu kazıyor ise kadının elinden erkeği kimse kurtaramaz Çünkü, erkekler, sığınıp güvenmeye daha yatkındırlar.Aile dışında iş hayatında kimseye güvenmezler ve işlerini, iş hayatının acımasız kanunlarına göre yürütürler.Fakat eve gelince huzurlu bir ortam ,güvenecekleri, tam olarak teslim olacakları bir kadın ararlar.Tıpkı bir çocuğun kollarında huzur bulacakları şefkatli bir kadın araması gibi.

Erkekler,belli yaştan sonra annelerinin kucaklarına yatamayacaklarına göre bu ihtiyaçlarını kadınlarının kollarında ,kucaklarında giderirler.Bu nedenle erkekler kadınlara her zaman güvenmişler ve güvenirler.Bu güvenlerinin karşılığını olumlu yada olumsuz olarak alırlar.

Eğer kadın akıllı ise erkeğin güvenine güvenle karşılık verir, huzurlu bir yaşam oluşur.Eğer kadın özgür kadın tipinde ise ,feminist takılıyorsa,hiç kimseye güvenmediği ve erkek düşmanı olduğu için, erkeğin güvenine güvensizlikle karşılık verir,ilacı içmez yada kontrol ederek içer. Sonunda da erkeğini kaybeder.



Benim anlayamadığım, hastalık ve hap/ilaç verme anının bir "konu/gündem" oluşturabilmesi. "İçilmeli, içilmemeli mi " sorusunu içeren bir yazı başlığı bulunabilmesi .

Eşinizse ve sizi zehirleyeceğinden kuşku ediyorsanız, ya paranoyaksınızdır ya da çoktan bitmiş, nefret dolu ve çıkar çekişmesi içeren bir evliliği şeklen sürdürüyorsunuz demektir.

Ama getirilen ilacın, doğru ilaç olup olmadığının kontrolünün yapılmasını da güvensizlik addemezsiniz . Herkes hata yapabilir, sonuçta ilacı içecek olanın ilaç kontrolünü yapması doğal ve olağan bir davranıştır. Bunu kimlik problemi haline getirmek de inanılmaz akıl dışı göründü doğrusu

Saygılarımla...
Old 06-08-2008, 12:30   #53
ege

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AvTürk
tabi herkesin modernlik anlayışı farklı.

ben de sizinkini hayli merak etmiştim bu yüzden. bekliyoruz bakalım.
Old 07-08-2008, 07:19   #54
duyurucu1

 
Mahçup Aileyi kemiren kurtlar

017-AİLEYİ KEMİREN KURTLAR

Her sosyal kurumun ekonomik temeli vardır. Her sosyal kurum kendine özgü ekonomik temel tarafından şekillendirilir. Eğer bir sosyal kurumu yada olayı irdelerken ekonomik temel göz ardı edilirse yanlış sonuçlara varılır.

Aile de sosyal bir kurumdur.En az iki kişiden- kadın ve erkek tarafından oluşturulan sosyal bir birliktir.Bu birliğin de ekonomik temeli vardır.Aile de ekonomik temeline göre şekillenir.

AİLENİN EKONOMİK TEMELİ NEDİR?

Tıpkı bir hükumet yada şirket gibi ailenin de bir bütçesi olmalıdır/vardır. Aile; ekonomik temeli olan bütçesi üzerinde şekillenir. Bütçeyi de iki şey oluşturur:Aile bütçesinin gelirleri ve aile bütçesinin giderleri.

AİLE BÜTÇESİNİN GELİRLERİ:

Bütçe;aile denen sosyal birliği oluşturan fertlerin bireysel gelirlerinin toplamından oluşur.

En küçük aile ise, kadın ve erkeğin birlikteliğinden oluşur.Geniş aileler ise ,kadın ve erkek ile çocuklar ve dede,nine,amcalar yeğenler vs den oluşabilir.Aile birey sayısı ne olursa olsun ,kimlerden oluşursa oluşsun ,aile bütçesi; birliğe dahil olan bireylerin bireysel gelirlerinden oluşur.

Aile birliğine dahil olan bireylerden biri ,bireysel gelirini aile bütçesi dışına çıkarmak isterse,kendisi de aile dışında kalmalıdır.Yani hem aile içerisinde kalıp,onun olanaklarından sonuna kadar yararlanıp, hem de bireysel gelirini bütçe dışında bırakmak olmaz.Bu durum oluşursa ,bireysel davranan kişi aileye yapışan asalak sülük olur.Ailenin kanını sömürür .Aile zayıflarken kendisi semirir,zenginleşir.Bu nedenle birey, aile içerisinde kalıyor onun olanaklarından yararlanıyorsa, kendi bireysel gelirlerini,menkul ve gayrimenkullerini ve her çeşit iratlarını aile bütçesine katmalıdır.Ana kural budur.

AİLE BÜTÇESİNİN GİDERLERİ

Aile bütçesinin giderleri de ,aile denen topluluğun her türlü ihtiyacı için harcanan paraların toplamıdır.

Aile içerisindeki bireylerin ihtiyaçlarının giderilmesi miktarı ve sırası, bütçeye yaptıkları katkı oranında olmaz. Bireylerin ihtiyaçlarının öncelik sırasına göre olur.Ailede hasta varsa öncelik sırası hastanın ihtiyaçlarının giderilmesi olarak ön sıradadır.Daha sonra bir başka bireyin ihtiyacı en öne geçer.Evin kızı gelin olacaksa ,birinci sırada olan onun ihtiyaçlarıdır.Ama bir başka zaman da oğlanın dükkan açması için gereken sermaye en öne çıkar.Yani öncelik sırası bireylerin ihtiyaçlarına göre zaman içerisinde sürekli değişir.

BÜTÇEYİ KİM YAPAR?

Aile bütçesinin yapılması yani gelirlerin toplanması giderlerin harcama kalemlerinin oluşturulması ve gider kalemlerinin öncelik sırasına konulması ve fiilen harcamanın yapılması, her ailede ailenin özelliğine göre farklılık gösterir.Bu konuda kaba bir sınıflama yapılırsa üç tip aile ve buna bağlı olarak üç tip bütçe olur.


1)KADIN EGEMENLİĞİNE DAYANAN AİLE VE BÜTÇESİ

Bu ailede ailenin mutlak egemeni kadındır.Erkek lıght erkektir.Gelirlerin toplanmasına ve giderlerin hazırlanmasına ve harcamaların yapılmasına kadın karar verir ve uygular.Erkeğe sadece belki bir cep harçlığı verilir.Davul kadının boynunda asılıdır, tokmakta kadındadır

2)ERKEK EGEMENLİĞİNE DAYANAN AİLE VE BÜTÇESİ

Bu ailede egemenlık kayıtsız şartsız erkektedir. Kadın erkeğine tabidir.Bütçenin yapılmasına karışmaz.Gelirlerin toplanmasına karışmaz.Giderlerin belirlenmesine karışmaz .Harcamaların yapılması da erkek tarafından gerçekleştirilir.Kadına sadece kişisel ihtiyaçları için erkek harçlık verir. Davul erkeğin boynunda asılıdır, tokmakta erkektedir.

3)DEMOKRATİK ÇAĞDAŞ AİLE TİPİ

Bu ailede kadın ve erkek egemenliğe ortaktırlar. Zaman zaman bazen erkek egemenliği bazen kadın egemenliği ağır bassa da genelde ,egemenlik ortaktır.Gelirlerin belirlenmesi ve toplanması ortaklaşa yapılır.Giderlerin belirlenmesi ortaklaşa yapılır.Fakat harcamaların yapılması için kadın yada erkekten biri görevlendirilir.Harcama yine tek elden yürütülür.Ancak harcama yapmayan ortak ,diğerini her zaman denetler.Harcamaların ortaklaşa belirledikleri şekilde yapılıp yapılmadığını denetler.Davul erkek ve kadının müştereken boynunda asılıdır ama tokmak konusunda biri görevlendirilmiştir.Ancak tokmakçı kendi serbest iradesiyle davulu çalamaz.Davulun hangi ritme göre çalınacağı da ortaklaşa olarak belirlenmiştir.Tokmakçının zeybek havası mı, köroğlu havası mı yoksa halay havası mı çalacağı davul boyunlarında asılı olan kadın ve erkek tarafından ortaklaşa belirlenmiştir.

Bu sınıflandırmalar değişmez sınıflandırmalar değillerdir.Zaman içerisinde ailenin ekonomik alt yapısı değişebilir ve buna bağlı olarak ailenin niteliği de değişebilir.

Örneğin aile,demokratik olarak başlarda , zaman içerisinde erkek egemen aile tipine dönüşebilir yada kadın egemen aile tipine dönüşebilir.Ya da erkek egemen veya kadın egemen aile tipine sahip bir aile zamanla demokratik aile tipine dönüşebilir.

EN İYİ AİLE TİPİ HANGİSİDİR?

Bir ailenin ekonomik alt yapısı nasılsa üst yapısı da aynen öyledir.Yani aileyi ekonomik alt yapı belirler.Ailenin huzuru,bireyler arası ilişkilerin samimiyeti ve güvenirliğini ekonomik alt yapı belirler.Aile gelirleri kadın tarafından sağlanan kadın egemen tipi bir ailede eğer ekonomik alt yapı ile yönetim uyumlu ise bu ailede birey huzurlu ve mutlu olabilir.Keza gelirlerin tümünün erkek tarafından sağlandığı erkek egemen tipi ailede de yönetim erkekte ise birey huzurlu ve mutludur.Yine gelirlerin kadın ve erkek tarafından sağlandığı çağdaş ailede de yönetim demokratik ise birey huzurlu ve mutludur.Çünkü bu gibi hallerde geliri kim sağlıyorsa yönetim de ondadır.Ve aile içerisinde de uyum ve huzur vardır.Yani ailenin alt yapısıyla-ekonomisiile , üst yapısı dediğimiz yönetimi uygun ise birey mutludur ve aile iyidir

EN KÖTÜ AİLE TİPİ HANGİSİDİR?

Ancak yönetim ekonomik alt yapıya uygun değilse. Yani gelirleri kadın sağlıyor fakat yönetim erkekteyse yada gelirleri erkek sağlıyor yönetim kadındaysa yada gelirleri erkek ve kadın müşterek sağlıyor fakat yönetim erki kadın yada erkek tarafından tek başına kullanılıyor ise o zaman bu ailelerde ekonomik alt yapı ile üst yapı dediğimiz yönetim uyuşmazlığı vardır.Bu ailelerin bireyleri huzurlu ve mutlu değillerdir.Çatışma ve kavga bireyler arasındaki ilişkiye egemendir.Bu aileler dalgalanır dalgalanır ve sonunda ekonomik alt yapısı ile üst yapısı dediğimiz yönetimi arasında uyum sağlanınca durulur.

Ancak duruluncaya kadar ailede bazı özellikler belirginleşir ve aile “geçiş tipi ailesi” halini alır. En kötü aile tipi geçiş süreci içerisindekidir.Örneğin demokratik aile tipine sahip olan bir aile tipi eğer kadın egemen tipine yada erkek egemen tipine dönüşüyorsa,ailenin ekonomisi değişiyorsa ve bütçe nitelik değiştiriyorsa o zaman alt yapı ile üst yapı arasında çatışma çıkar.Aile içerisindeki bireylerden bazıları eski demokratik egemenlik yapısını savunurken diğer bazısı erkek yada kadın egemenliğini savunur.Yada bütçeye bireysel katılımda bulunmaz.Gelirlerini katmaz.Yada bireysel harcamalara gider.Denetim mekanizmasına kulak asmaz.Bu gibi durumlar geçiş dönemleridir.Ekonomi ile yönetim şeklinin uyumlu olmadığı dönemlerdir.Çatışmaların olduğu dönemlerdir.En kötü aile tipi ara rejimi yaşayan aile tipleridir.

ARA REJİMDEN SONRA NE OLUR?

Çatışma dönemlerinin gidişatını ailenin ekonomik alt yapısı belirler. Zaman içerisinde ekonomik yapı ,kendi ekonomik alt yapısına uygun yönetim biçimlerini ve egemenlik biçimlerini oluşturur.

Eğer ekonomiye uygun yönetim ve egemenlik biçimleri oluşmazsa o aile tarih sahnesinden silinir.Boşanma kaçınılmaz sondur.Tıpkı geçmişte de çok sayıda devletlerin,imparatorlukların tarih sahnesinden silinmesi gibi.Osmanlı İmparatorluğu,Roma imparatorluğu,Demokrat parti yönetimi, tarih sahnesinden hangi kuralların ihlal edilmesiyle silinmişse,Ahmedin Mehmedin Ayşenin ailesi de aynı nedenlerle tarih sahnesinden silinir.Boşanma olur.Geçmişte bir yönetim biçiminin ortadan kalkması nasıl beraberinde savaş, kan ,gözyaşı ve üzüntü getirmişse, yönetimi ekonomisine uygun olmayan ve içinde sürekli çatışmaların yaşandığı bir aile de dağılırken aynı acıları,üzüntüleri ortaya çıkarır.

Ancak şu hiçbir zaman unutulmasın;her yeni rejim nasıl eskisinin külleri ve kıvılcımları içinden daha güçlü ve değişmiş olarak doğarsa her dağılan ailenin acıları ve üzüntüleri içinden de yepyeni ve istikrarlı aile tipleri ortaya çıkar.

Old 11-08-2008, 11:58   #55
duyurucu1

 
Neşeli Ev işi yapmak kadını dinlendirir

018-EV İŞİ YAPMAK KADINI DİNLENDİRİR

Eskiden yalnız yaşarken evde tüm işlerimi kendim yapardım. Hiçte yorulmazdım.Tam tersi günlük iş yorgunluğumu üzerimden atardım Çünkü ev işleri ,bahçede çapa yapmak gibidir.Beden yorulsa bile zihin dinlenir.Beden ile yapılan iş sonunda ,insan stres atar.Spor yapmak ve yürüyüş de böyledir.

Üstelik ev işleri işlevsel de değildir. Yani yapmak için düşünmeyi gerektirmez.Bulaşıkların yıkanması,yemek malzemelerinin doğranıp hazırlanması ve yemeğin pişirilmesi ,çamaşırın çamaşır makinesine atılması, yıkanınca serilmesi gibi çok sayıda ev işini yapmak için, fazla zeki olmaya gerek yoktur.En aptal insan dahi bu işlerin üstesinden gelir.

Kadınlar fazla zeki değillerdir. Soyut düşünce üretemezler.Bu yetenekleri yoktur.Bu nedenle geçmişte yaşamış bilim adamları,doktrin oluşturanlar ve peygamberler ile siyasi liderler kadınlar arasından çıkmamıştır.Kadınlar geniş açıyla düşünemezler.Soyut düşünen erkeklerdir.Kadınların da düşünme ve muhakeme tarzları erkeklerde yoktur.Bu nedenle kadınlar fazla zeki olmadıkları için ev işi tam onlara uygundur.Kadınlar ev içinde iş yaparken robot gibi çalışırlar.Fakat ne kadar çalışırlarsa zihinsel olarak o kadar dinlenmiş olurlar.Stres atarlar.Kadınları ev işlerinden ayırmak onların strese girmelerine sebep olur.Kadınların ev işi yaparken yorulduklarını, light erkekler varsayar.Kadınlar eğer ev işinden yorulsalardı eve gelir gelmez kendilerini mutfağa atmazlardı.

Ben de günlük iş koşuşturmacasının sterinden kurtulmak için eve gelir gelmez kendimi mutfağa atmaya başladım. İnanır mısınız ne oldu? Eşim benim ev işi yapmamı istemiyor.Çünkü o zaman kendisine oyalanacak iş kalmıyor.Evde boş boş oturmaktan streslere girdi.

İsterseniz siz de deneyin.Bakın kadınlar ev işlerini size verecekler mi?

Old 11-08-2008, 14:14   #56
slide

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan duyurucu1
018-EV İŞİ YAPMAK KADINI DİNLENDİRİR

Eskiden yalnız yaşarken evde tüm işlerimi kendim yapardım. Hiçte yorulmazdım.Tam tersi günlük iş yorgunluğumu üzerimden atardım Çünkü ev işleri ,bahçede çapa yapmak gibidir.Beden yorulsa bile zihin dinlenir.Beden ile yapılan iş sonunda ,insan stres atar.Spor yapmak ve yürüyüş de böyledir.

Üstelik ev işleri işlevsel de değildir. Yani yapmak için düşünmeyi gerektirmez.Bulaşıkların yıkanması,yemek malzemelerinin doğranıp hazırlanması ve yemeğin pişirilmesi ,çamaşırın çamaşır makinesine atılması, yıkanınca serilmesi gibi çok sayıda ev işini yapmak için, fazla zeki olmaya gerek yoktur.En aptal insan dahi bu işlerin üstesinden gelir.

Kadınlar fazla zeki değillerdir. Soyut düşünce üretemezler.Bu yetenekleri yoktur.Bu nedenle geçmişte yaşamış bilim adamları,doktrin oluşturanlar ve peygamberler ile siyasi liderler kadınlar arasından çıkmamıştır.Kadınlar geniş açıyla düşünemezler.Soyut düşünen erkeklerdir.Kadınların da düşünme ve muhakeme tarzları erkeklerde yoktur.Bu nedenle kadınlar fazla zeki olmadıkları için ev işi tam onlara uygundur.Kadınlar ev içinde iş yaparken robot gibi çalışırlar.Fakat ne kadar çalışırlarsa zihinsel olarak o kadar dinlenmiş olurlar.Stres atarlar.Kadınları ev işlerinden ayırmak onların strese girmelerine sebep olur.Kadınların ev işi yaparken yorulduklarını, light erkekler varsayar.Kadınlar eğer ev işinden yorulsalardı eve gelir gelmez kendilerini mutfağa atmazlardı.

Ben de günlük iş koşuşturmacasının sterinden kurtulmak için eve gelir gelmez kendimi mutfağa atmaya başladım. İnanır mısınız ne oldu? Eşim benim ev işi yapmamı istemiyor.Çünkü o zaman kendisine oyalanacak iş kalmıyor.Evde boş boş oturmaktan streslere girdi.

İsterseniz siz de deneyin.Bakın kadınlar ev işlerini size verecekler mi?


hımm.. acaba eşinize de direkt ''hayatım sen zeki değilsin,soyut düşünemiyorsun'' diyebiliyormusunuz??
Old 11-08-2008, 14:19   #57
Uğur Tan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan slide
hımm.. acaba eşinize de direkt ''hayatım sen zeki değilsin,soyut düşünemiyorsun'' diyebiliyormusunuz??

Bırakın direkti dolaylı söyleyebilen bir adım öne çıksın
Old 11-08-2008, 14:25   #58
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan duyurucu1
018-EV İŞİ YAPMAK KADINI DİNLENDİRİR

Üstelik ev işleri işlevsel de değildir. Yani yapmak için düşünmeyi gerektirmez.Bulaşıkların yıkanması,yemek malzemelerinin doğranıp hazırlanması ve yemeğin pişirilmesi ,çamaşırın çamaşır makinesine atılması, yıkanınca serilmesi gibi çok sayıda ev işini yapmak için, fazla zeki olmaya gerek yoktur.En aptal insan dahi bu işlerin üstesinden gelir.

Kadınlar fazla zeki değillerdir. Soyut düşünce üretemezler.Bu yetenekleri yoktur.Bu nedenle geçmişte yaşamış bilim adamları,doktrin oluşturanlar ve peygamberler ile siyasi liderler kadınlar arasından çıkmamıştır.Kadınlar geniş açıyla düşünemezler.Soyut düşünen erkeklerdir.Kadınların da düşünme ve muhakeme tarzları erkeklerde yoktur.Bu nedenle kadınlar fazla zeki olmadıkları için ev işi tam onlara uygundur.

Sayın duyurucu1,

Bu mesajları yazarken siz gülümsüyor olabilirsiniz ancak, kadın üyelerin okurken pek mutlu olduklarına inanmıyorum.

THS'nin engin hoşgörü denizine mesajlarınızı sunarken, sonu gelmeyecek ve son derece kırıcı olabilecek Kadın/Erkek tartışmanızı sürdürecek iseniz, özenli ve tahrik edici olmayan cümlelerle sürdürmenizi rica ediyorum.

Takdir edersiniz ki "Kadınlar fazla zeki değildir" şeklindeki hakaretamiz önermenizin, tartışılması dahi kırıcı olabileceği kadar, yorucu ve anlamsız da.

Saygılarımla...
Old 11-08-2008, 14:25   #59
üye8180

 
Varsayılan

Alıntı:
Kadınlar fazla zeki değillerdir
Genelleme yapmak doğru değil ama, kadınların güzel olmaya, zeki olmaktan daha çok önem verdikleri söylenebilir. Hem çok fazla zeki olmak ta , çoğu kere yarardan çok zarar getirir insana. Bir söz vardı ya, ' akıllı olup bu dünyanın kahrını çekeceğine, deli ol millet senin kahrını çeksin ' . Bunun gibi birşey işte. Ev işlerinin de harika bir terapi yöntemi olduğu düşüncesine katılıyorum. ' Az konuş, az duy, az düşün, sade yaşa ' delirmemenin yöntemi de budur işte.
Old 11-08-2008, 14:31   #60
Uğur Tan

 
Varsayılan

Ama ben gene de genellemelere karşıyım. Bütün erkekler, bütün kadınlar, bütün şuralılar, bütün buralılar gibi genellemeler bilimsel olmaktan uzak ispatlanmamış hatta teori bile olmayan görüşlerdir. Dünyada 3 milyar kadın veya erkek hakkında bir genelleme ile hüküm vermek özellikle hukuk bilimiyle uğraşanlar için çok daha yanlış olsa gerek.
Bu nedenlerle bendeniz genellemelere karşıyım.
Saygılarımla.
Konuyu Kilitleyin


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
iş hukuku kitabı arıyorum sonerde Hukuk Soruları 8 22-08-2008 23:21
kitabı nasıl geri alabilirim? selin ulu Meslektaşların Soruları 2 19-02-2007 21:03
Adli Vakalara Müdahale Kitabı!!! Kemal Yıldırım Hukuk Haberleri 0 02-01-2007 22:18
Anayasa Kitabı Av.Suat Ergin Ticari Duyurular 10 30-12-2006 11:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08432388 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.