|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
07-10-2013, 11:04 | #331 |
|
Hukuk Genel kurulu sadece hukuki el atmaya ilişkin mi toplanacak,idari yargı meselesi için mi sadece?madde 6 da yer alan yasanın geriye uygulaması yönünde de bir karar alabilir mi?Yargıtayda bekleyen dosyaların vekalet ücretleri maktuya mı dönecek? Bu konuyu da görüşücekler mi?
|
07-10-2013, 12:15 | #332 |
|
6487 SAYILI TORBA YASA
ANAYASAYA VE AVUKATLIK KANUNU VE KAZANILMIŞ HAKLARA AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR. 6487 Sayılı Torba kanunu yürürlüğe girmeden önce Yerel Mahkemelerde kazanılmış davalarımız nisbi harç ve nisbi vekalet ücreti kararları ile bitmiş ve Yargıtay incelemesine geçmişti. Halen tüm dosyalar ki bazıları 8.ayını doldurmak üzere ARŞİVDE görünmektedir. Kimi dosyalar ise Yargıtay’ dan ONANMASINA rağmen Karar düzeltmede uzunca bir süredir beklemektedir.Kamulaştırma davaları Basit Yargılama Usulü ile görülen davalar olmasına rağmen süreç çok büyük ölçüde aksamıştır.Vatandaşın gözünde hukuka güvenilirlik son derece zedelenmiştir.Kaldı ki halen kamulaştırma paralarına kavuşamamıştırlar.Tüm hukukçuların da bildiği üzere Dosyalardaki vekalet ücreti davanın açıldığı tarihteki hükümlere göre belirlenir. Bu bir kazanılmış haktır. Hukuk mahkemelerinde kararlar hiçbir şekilde geriye yürümez ve yürümemelidir. Ceza Mahkemelerinde bile geçmişe yürüme yalnızca Sanık lehine ise olabilmektedir. Çıkarılan Torba yasa ile kazanılmış haklar tamamen hiçe sayılmış, tek taraflı idarenin istekleri doğrultusunda hukukun temel ilkeleri açıkça çiğnenmiştir. BEDEL TESPİTİ olarak değerlendirilen Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat davası en başta nitelendirme açısından açıkça yasalara aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki; Bu davalar özünde alacak davası mahiyetindedir. Hukukun temel Mantığına göre vekalet ücreti kusurlu tarafa yüklenir. 6487 sayılı yasa ile davaların BEDEL TESPİTİ davası gibi nitelendirilmesi hükmü işin mantığına aykırıdır. Yasa çıktıktan sonra tarafımdan Açılan Kamulaştırmasız El Atma davalarının hiç birini kalemlerde Bedel Tespiti mantığında açamadım, sistem buna uygun değil cevabı ile karşılaştım ve davalarımda harçları da nispi yatırmak durumunda kaldım ancak iş vekalet ücretine gelince yasa var avukat hanım maktu vermemiz lazım yanıtı ile aldığım kararları yargıtay’a taşıdım. Kamulaştırmasız ele atma nedeniyle tazminat davası Haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Vatandaşın yeri hukuka aykırı bir şekilde dava görülmeden kamulaştırılmıştır. Ve Yasanın getirdiği 6 aylık uzlaşma süresi içinde de Bedel Tespiti davası açılmamıştır. Dolayısı ile vatandaş davanın açılmasına sebebiyet vermemiştir. Burada idare tamamen hukuka aykırı bir şekilde taşınmazı kamu yararına kullanmıştır. Yeri kamulaştırma davası görülmeden kullanılan vatandaş kusurlu değildir. Dolayısı ile davanın açılmasında kusuru yoktur. Bu açıdan da ilgili Torba yasa hukuk mantığını tamamen yıkmaktadır. Eğer bu davalar BEDEL TESPİTİ olarak nitelendirilecekse o Zaman tam anlamı ile BEDEL TESPİTİ usullerine tabi olmalıdır. İdarenin açtığı Bedel Tespiti davalarında maktu vekalet ücreti her iki tarafa da hükmedilir. Çünkü burada hukuka uygun görülen bir kamulaştırma davası vardır. Tespit edilen Kamulaştırma bedeli de 15 gün içinde yatırılmaktadır. Burada belirlenen kamulaştırma bedeli sürüncemede kalmaksızın dava devam ederken yatırılmaktadır. Bunlar yapılmayıp da sadece vekalet ücretine düzenleme getirilmesi tam anlamı ile bir kaostur. ve Pratikte bir çok sorunu da beraberinde getirecektir. 6487 sayılı Torba Yasa yasa Anayasa Mahkemesine ve İnsan haklarına gidecek bir çok davanın açılmasına sebebiyet vermektedir. Kamu yararı adı altında Devlet Vatandaşının hakkını tamamen yok saymaktadır.Şimdi davaları nasıl yorumlayacağımızı bilmeksizin Anayasa Mahkemesinin ve Hukuk Genel Kurulunun bu yasayı Hukukun genel ilkelerine uydurmasını bekliyoruz…((( Saygılarımla Av.Tuğba ÇAĞLAR KURT |
07-10-2013, 14:19 | #333 | |||||||||||||||||||||||
|
Şu an benim Yargıtayda bekleyen Yerel Mahkemede bitmiş.(vekalet ücreti nispi)30 dosyam var sıraları 10.000 lerde ,halen herhangi bir sonuç yok.Aylardır,hepsi İncelemede yazıyor Birde Yargıtay dan da Onanmış Karar düzeltmede bekleyen 20 dosyam var Onlar 17.000'ler' de halen bir haber yok.Sanırım Yargıtay Anayasa Mahkemesinin kararını bekleyecekmiş.Gerçi Yargıtay'da ki yazı işleri, kısa bir süre sonra kararımızı açıklayacağız diyor ama hayırlı mı olur? hayırsız mı? bilemiyorum doğrusu! |
10-10-2013, 09:14 | #334 |
|
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun "hukuki el atmalarda adli yargının görevli olduğuna" dair 10.04.2013 tarihinde vermiş olduğu kararını henüz görmemiş meslektaşlarımız aşağıdaki linkten karara ulaşabilirler. Saygılar..
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=15009 |
30-10-2013, 14:15 | #335 |
|
yeni gelişmeler
yargıtay 18. HD ve 5. HD.'den verilmiş güncel kararlardan haberi olan var mı? ya da konu ile alakalı yeni gelişmeler hakkında bilgisi olan varmı?
|
01-11-2013, 11:43 | #336 |
|
Yargıtay'ın en son, dere koruma alanları ile ilgili görevli yargı yerinin idare mahkemesi olduğuna yönelik karar verdiğini biliyorum. Karar çok yeni. Henüz elime ulaşmadı. Ulaşınca paylaşırım.
Bu işi artık iyice çocuk oyuncağı yaptılar. Bizler ise aval aval bakıyoruz. Olan biten bu. |
01-11-2013, 12:00 | #337 |
|
Yasin Bey, bahsettiğiniz kararı paylaşırsanız sevinirim. Benim benzer davalarım beklemekte..
Fakat aklıma şu geldi, bilginiz var mı bilemiyorum, acaba bahsettiğiniz dosya için Uyuşmazlık Mahkemesi'nden bir karar gelmiş olabilir mi? Belki Uyuşmazlık Mahkemesi kararına rağmen, yerel mahkeme, Yargıtay kararlarına dayanarak görevli olduğuna hükmetmişse, karar bozulmuş olabilir. Zira tersi çok saçma. Çünkü İSKİ kendi yönetmeliğinde "10 metre kamulaştırılır" diyerek el atma hususunu zaten göstermiş. |
01-11-2013, 13:42 | #338 |
|
Karar metnine ulaşamadım henüz. ama çatalca 1. asl. hukuk mahkemesinin bugün bir kaç dosyayı görevsizlikle sonuçlandırdığını duydum.
|
04-11-2013, 11:36 | #339 |
|
T.C.
YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ E. 2013/3618 K. 2013/13509 T. 1.7.2013 • KAMULAŞTIRMASIZ EL ATILAN TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ ( 1/1000 Ölçekli İmar Planının Kesinleştiği Tarihten İtibaren 5 Yıl İçerisinde Davalı İdarece Ayrılma Amacına Uygun Olarak Kamulaştırma Görevinin Yerine Getirilmediğinden İstemin Kabulü Gerektiği ) • MÜLKİYET HAKKININ KISITLANMASI ( 5 Yıl İçerisinde Davalı İdarece Ayrılma Amacına Uygun Olarak Kamulaştırma Görevinin Yerine Getirilmemesi Malikin Mülkiyet Hakkının Süresi Belirsiz Şekilde Kısıtlanması Nedeniyle Taşınmaz Bedelinin Tahsiline Karar Verilmesinde Bir İsabetsizlik Görülmediği ) • İMAR PLANININ KESİNLEŞMESİ ( Kesinleştiği Tarihten İtibaren 5 Yıl İçerisinde Davalı İdarece Ayrılma Amacına Uygun Olarak Kamulaştırma Görevinin Yerine Getirilmediğinden Taşınmaz Bedelinin Tahsiline Karar Verilmesinde Bir İsabetsizlik Görülmediği ) 3194/m.10 ÖZET : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. 1/1000 ölçekli imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde davalı idarece ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi ve malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle taşınmaz bedelinin tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. DAVA : Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasının kabulüne dair verilen yukarıda tarih ve numaraları yazılı hükmün duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davalı idare vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla duruşma için belirlenen 11.06.2013 günü temyiz eden davalı idare vekili ile aleyhine temyiz olunan davacı vekilinin yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir. Mahallinde yapılan keşif sonucu, taşınmazın dava tarihindeki değerinin biçilmesi doğru olduğu gibi, 1/1000 ölçekli İmar Planı kapsamında “Lise Alanında” kalan taşınmaza fiilen el atılmamış ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun benzer konudaki 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetilerek; imar planında yol, park ve spor alanı gibi kamu hizmetine ayrılan taşınmazlara fiilen el atılmamış olsa dahi 3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinin amir hükmü uyarınca 1/1000 ölçekli imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde davalı idarece ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi ve malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle taşınmaz bedelinin tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; 1 ) Bedeline hükmedilen taşınmazın 5018 sayılı Yasanın 45. maddesi uyarınca Hazine adına tapuya tescili yerine, idare adına tesciline karar verilmesi, 2 ) 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değiştirilen Geçici 6. maddesinin 7. fıkrası uyarınca; vekalet ücretinin bedel tespiti davalarında öngörüldüğü şekilde maktu olarak belirlenmesi gerekirken, nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi, Doğru değilse de; bu yanılgıların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, a ) Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1. bendinde geçen “Milli Eğitim Bakanlığı” kelimelerinin çıkarılmasına, yerlerine “Hazine” kelimesinin yazılmasına, b ) Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 3. bendinde geçen “11.374,00.-TL.” rakamlarının çıkarılmasına, yerlerine “1200,00.-TL.” rakamlarının yazılmasına, SONUÇ : Hükmün böylece DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, temyiz eden davalı idare yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 990,00-TL. vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.07.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY : Kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasında, davanın kabulüne dair verilen hüküm, davalı idare vekilinin temyizi üzerine Dairemizce düzeltilerek onanmıştır. 1/1000 ölçekli imar planında "Lise alanında" kalan taşınmaza fiilen el atılmış değildir. İmar planının uygulanması sonucu, uyuşmazlık konusu taşınmazın, imar planında "Lise alanı" olarak ayrıldığı, uzun süredir ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin idarece yerine getirilmemesi nedeniyle malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığı, taşınmazda inşaat yapma olanağı bulunmadığı; kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. Taşınmaz maliki yönünden zarar doğurucu sonuç, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmazın "Lise alanı" olarak gösterilmesinden; bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılamamasından ve imar uygulamalarından; bir başka anlatımla, idari işlemlerden ve davalı idarenin, imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklanmıştır. İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12 ve 13.'üncü maddeleri nazara alındığında, idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, idare hukukunun temel yaklaşımıdır. Bu nedenle, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargının görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin, hukuk düzeninde ortaya çıkardıkları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesi ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin, adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerinin yerinde olacağı düşüncesinde değilim. Davalı idarece 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca, kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planlarında "Lise alanı" olarak yer alan davacıya ait taşınmazda, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda oluşan zararın tazminine yönelik iş bu davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b maddesinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekir kanaatıyla, saygıdeğer çoğunluğun değerli görüşlerine katılamadım. |
04-11-2013, 11:55 | #340 |
|
Sayın Avukat Mc'nin paylaştığı kararda dikkatimi çeken bir husus oldu;
Daire 6487 sayılı kanunu ilgili dava dosyasına uygulayarak vekalet ücretinin maktu olacağına karar vermiş. Bu konuda kanuna bağlı kalmış. Madem söz konusu dava 6487 sayılı kanun kapsamında kalmaktadır peki neden hukuki el atmalarda idare mahkemeleri görevli değildir? Zira aynı kanun hukuki el atmalarda idare mahkemelerini göstermektedir... |
04-11-2013, 13:29 | #341 | |||||||||||||||||||||||
|
Sanırım Yargıtay da 325 nolu mesajda belirttiğim hukuki yorumuma katılıyor. HUKUKİ EL ATMA 1) 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihleri arası: 10. fıkrada düzenlenmiştir. İdari yargı görevlidir. 2) 4/11/1983 tarihi sonrası: Herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Bu itibarla, eğer hukuki el atma 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihleri arasında ise idari yargıda dava açılabilir. Zaten fıkranın giriş cümlesi de “Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan” şeklinde ifade edilmiştir. Dolayısıyla, 4/11/1983 sonrası hukuki el atmalarda adli yargı kendini görevli görmeye devam etmelidir. |
04-11-2013, 15:22 | #342 |
|
Bu kararda benim de dikkatimi çeken şey ise vekalet ücretinin maktu olması. Söz konusu yer 1983 sonrası el atılan bir taşınmaz ise vekalet ücreti nispi olması gerekmiyor mu.
|
04-11-2013, 16:30 | #343 | |||||||||||||||||||||||
|
5 HD dairesinin, "5 yıl içerisinde davalı idarece ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi ve malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması" durumunu, 13. fıkradaki "fiilen kamu hizmetine ayrılan" kavramı içinde değerlendirdiğini düşünüyorum. Bu itibarla, 13. fıkranın yollaması ile 7. fıkrayı uyguladıklarını sanıyorum. Zira 13 fıkra, 1983 sonrası el atmayı düzenlemiştir. |
05-11-2013, 18:40 | #344 |
|
Yeni Yargıtay Kararı
Değerli Meslektaşlarım,
01.11.2013 tarihi itibariye (Yargıtay 5.Hukuk Dairesi'nin 28.10.2013 tarihli yeni bir kararı kapsamında) Büyükçekmece ve Çatalca Asliye Hukuk Mahkemeleri yargı yolu yönünden tüm hukuki el atmaları reddetmeye başladı. Göl Mutlak-Dere Mutlak-İmar Planından kaynaklı hukuki el atma ayrımı yapılmaksızın bütün davalar yargı yolu itibariyle idari yargının görev alanına girdiğinden bahisle red edildi. Karar metnine ulaşan meslektaşlarımızın anılan kararı forumda paylaşmalarını rica ediyorum. |
06-11-2013, 00:37 | #345 |
|
Bugun yargitayn kararini hakime sordurdugumda kararin henuz yazilmadigi gibi ilginc bir cevap aldim.
|
06-11-2013, 15:02 | #346 |
|
Yeni Yargıtay Kararı
Değerli meslektaşlarım,
06.11.2013 tarihinde Yargıtay 5.Hukuk Dairesi'nden bir görevli şifahen "evet böyle bir karar verildi, şu an imzada bundan sonra göl mutlak/dere mutlak ve diğer hukuki el atmalarda idari yargı görevlidir" dedi.Karar henüz imzadaymış. Sanıyorum mahkemelerde bu karardan haberdar ki görev yönünden red kararları sağanak gibi yağmaya başladı. Umarım cesur bir hakim çıkar ve konuyu Hukuk Genel Kurulu'na taşır. Ve umarım Hukuk Genel Kurulu adil bir karar verir. |
06-11-2013, 15:52 | #347 |
|
Herkese merhabalar, iyi çalışmalar..
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan bu hususta hukuk adına birşeyler beklememenizi (siyasi baskılardan ötürü) ve bu tip davaların çözümünü idare mahkemelerinde aramaya başlamanızı tüm meslektaşlarıma tavsiye ederim, ben de öyle yapacağım artık. Zira, Yargıtay HGK'nun 1 Kasım 2013 günü hukuki el atmalarda görevli mahkeme sorununu çözmek adına toplandığını ve idari yargının görevli olduğuna dair bir karara varıldığını öğrendim. Karar yeni alındığı için henüz metne dökülmemiş. Ancak yakın zamanda yazılacak ve yayınlanacakmış. Herkese saygılar.. |
06-11-2013, 23:18 | #348 |
|
Idari yargida bu davayi acalim da, idari yargidan onumuze ne cikacagi tam bir muamma. Ben acikcasi idare mahkemelerin cok da adil kararlar verecegini zannetmiyorum.Bir defa bu konuda cok tecrubesizler. Ayrica iclerinde hukuk mezunu bile olmayan hakimler var. Sonra koskaca Istanbula o kucucuk toplamda 10-12 idari dava dairesi olan bir mahkeme bakacak. Kimbilir ne zaman karar cikar. Ayrica Danistay tam bir icler acisi. Oraya giden bir daha geri gelmiyor.
|
09-11-2013, 19:40 | #349 |
|
Merhaba Arkadaşlar; 01.11.2013 tarihi itibariyle 5 Hd nin hukuki el atmalarda idari yargının görevli olduğu yönünde ki kararı doğrultusunda bizimde bir kararımız ne yazık ki bozulmuştur. Karar henüz tarafımıza ulaşmamış olup aldığımız bilgiler bu yönde ve kesindir. Saygılarımla...
|
11-11-2013, 09:57 | #350 |
|
5. Hukuk Dairesi ve tüm daireler Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesi ile bağlı olduğundan idari yargının görevli olduğuna karar verilmesi doğal görünüyor.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı : 2013/93 Karar Sayısı : 2013/101 Karar Günü : 25.9.2013 R.G. Tarih-Sayı: Tebliğ edildi. İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU : 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun, 24.5.2013 günlü, 6487 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 21. maddesiyle değiştirilen geçici 6. maddesinin yedinci, onbirinci ve onüçüncü fıkralarının Anayasa’nın 10. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi istemidir. I- OLAY Davacının “dere mutlak koruma alanı” sınırları içerisinde kalan taşınmazı üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması nedeniyle açılan tazminat davasında, davacı vekilinin itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasını ciddi bulan Mahkeme, iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZ KONUSU YASA KURALI 2942 sayılı Kanun’un, 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değiştirilen ve dava konusu kuralları da içeren geçici 6. maddesi şöyledir: “Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti GEÇİCİ MADDE 6- Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır. İdarenin daveti veya malikin müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma komisyonunca, idarenin daveti veya malikin müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içinde 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile, tahmini değer bildirilmeksizin, talep sahibi uzlaşma görüşmelerine davet edilir. Uzlaşma; idareye ait taşınmazın trampası, idareye ait taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tanınması veya imar mevzuatı çerçevesinde başka bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle veya bunların mümkün olmaması hâlinde nakdi bedel üzerinden yapılabilir. Uzlaşma görüşmeleri, hukuki veya fiili engel bulunmadığı takdirde davete icabet tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya varılıp varılmadığı, malik veya temsilcisi ile komisyon üyeleri tarafından imzalanan bir tutanağa bağlanır. Bu tutanak ile uzlaşma görüşmelerine ilişkin bilgi ve belgeler, açılacak davalarda taraflar aleyhine delil teşkil etmez. Uzlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde uzlaşılan hakkın türünü, tanınma şart ve usullerini, nakdi ödemede bulunulacak ise miktarını ve ödeme şartları ile taşınmazların tesciline veya terkinine dair muvafakati de ihtiva eden bir sözleşme akdedilerek bu sözleşme çerçevesinde işlem yapılır ve uzlaşma konusu taşınmazlar resen tapuya tescil veya terkin edilir. Uzlaşılan bedel, bütçe imkanları dâhilinde sonraki yıllara sâri olacak şekilde taksitli olarak da ödenebilir. Taksitli ödeme süresince, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren üç ay içinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması hâlinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir. Tespit edilen bedel, bu maddenin sekizinci fıkrasına göre idarece ödenir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen bedele ilişkin temyiz hakkı saklıdır. Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir. Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması hâlinde, merkezi yönetim bütçesine dâhil idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerinin (Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin güvenlik ve savunmaya yönelik mal ve hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan ödeneklerin) yüzde ikisi, belediye ve il özel idareleri ile bağlı idareleri için en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının, diğer idareler için en son kesinleşmiş bütçe giderleri toplamının en az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerinde pay ayrılır. Kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması hâlinde, ödemeler, sonraki yıllara sâri olacak şekilde, garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitlendirmede, bütçe imkanları ile alacakların tutarları dikkate alınır. Taksitli ödeme süresince, 3095 sayılı Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare tarafından, mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir. Bu maddenin bedele ilişkin hükümleri, vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı açtıkları tazminat davası süre bakımından dava hakkının düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar hakkında da uygulanır. Evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz. Ancak, gerek iç hukuka ve gerekse milletlerarası hukuka göre evvelce açtıkları davalar sonunda hak kazanmış oldukları tazminat henüz ödenmemiş olanlara, idare tarafından nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir. Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması hâlinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir. Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu madde uyarınca ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez. 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan ve ipotekle teminat altına alınanlar da dâhil olmak üzere her türlü alacak ve bedeller, borçlu idarelerce, ipotek veya uygulama tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunda belirtilen kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle güncellenerek ilgililerine ödenir. Bu hüküm devam eden davalarda da uygulanır. Bu fıkra uyarınca yapılacak ödemeler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır. 4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare tarafından kamulaştırılması hâlinde kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine hükmedilen tazminat ile bu davalara ilişkin mahkeme ve icra vekalet ücretleri de, idarelerce bu maddenin sekizinci fıkrasına göre bütçelerden ayrılacak paydan ve aynı fıkrada belirtilen usule göre ödenir ve işlem yapılır. Bu alacaklar için de bu maddenin on birinci fıkrası, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu fıkra hükmü, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.” III- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında, başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ayhan KILIÇ tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu, itiraz konusu yasa kuralları ve dayanılan Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Anayasa’nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda, bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali istenen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde, “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları”nın idari yargıda görüleceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, özel kanunlarda adli yargının görevli olduğu belirtilmedikçe, idari işlem ve eylemlerden kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmektedir. Bununla birlikte, Türk Hukukunda, Fransız uygulamasının etkisiyle idarenin, hiçbir hukuki temeli bulunmayan bazı eylemlerinden doğan zararların tazmininin idari yargıda değil, adli yargıda görülmesi gerektiği doktrin ve yargısal içtihatlarda kabul edilmektedir. Bu eylemler, şeklen idareden sadır olmalarına rağmen eylemlerdeki ağır hukuksuzluk, bunların fonksiyonel açıdan idari eylem olma niteliğini ortadan kaldırmakta ve fiili yola dönüştürmektedir. Bu derece ağır hukuksuzluklar içeren fiiller, öteden beri idari eylem olarak değil haksız fiil olarak yorumlamakta ve uygulanmaktadır. Türk hukukunda “fiili yol”un en karakteristik örneği, “kamulaştırmasız el atma”lardır. Kamulaştırmasız el atma, idarenin, bir kişiye ait taşınmazı bilerek veya bilmeyerek kamulaştırmaya ilişkin usul ve kurallarına uymaksızın ve bir bedel ödemeksizin işgal ederek kamu hizmetine tahsis etmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Buna göre, kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için, kişiye ait gayrimenkulün idarece (kamu hizmetinde kullanılmak amacıyla) işgal edilmiş olması ve bu işgalin kanunda öngörülen usul ve esaslara uyularak tesis edilmiş bir kamulaştırma işlemine dayanmadan gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Bu şekilde, idarenin hukuk dışı eyleminden kaynaklanan fiili el atmaların, özel kişilerin haksız fiil teşkil eden eylemlerinden hiçbir farkının bulunmadığı, bu nedenle bu tip eylemlerden doğan zararların da özel kişilerin haksız fiilinden doğan zararlarda olduğu gibi adli yargıda dava konusu edilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Başvuran Mahkemede görülen davaya konu olayda, davacıya ait taşınmaz, imar planlarıyla “dere mutlak koruma alanı” sınırları içine alınmış ve bu nedenle davacının taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanmıştır. Davacının tasarruf yetkisinin kısıtlanmasının, davacının mamelekinde azalma meydana getirebileceği tartışmasızdır. Ancak, davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan, kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, Mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi “imar kısıtlamaları”nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı”nda bırakılması nedeniyle tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirilemeyeceği, bunun, idari bir işlem olan imar planlarının zorunlu bir sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasa’nın 158. maddesiyle, adlî, idarî ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir (Örneğin; 4.2.2013 günlü, E.201/107, K.2013/230 sayılı kararı). Kaldı ki, dava konusu kuralları da içeren geçici 6. maddenin onuncu fıkrasının üçüncü cümlesinde de, “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir.” hükmüne yer verilerek “imar kısıtlamaları”ndan kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılacağı teyit edilmiştir. Açıklanan nedenlerle başvurunun, Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir. IV- SONUÇ 24.5.2013 günlü, 6487 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 21. maddesiyle, 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun başlığıyla birlikte değiştirilen geçici 6. maddesinin yedinci, onbirinci ve onüçüncü fıkralarına yönelik itiraz başvurusunun başvuran Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, 25.9.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. |
11-11-2013, 11:23 | #351 |
|
Bu karardan sonra da artık hukuki el atmaların gerek yargıtay gerekse anayasa mahkemesi nezdinde idari yargı yoluna gidilmesi gerektiği yönde görüş birliği oluşmuş durumdadır. Elimizde bekleyen bir çok hukuki el atmalara ilişkin kamulaştırmasız el atma davaları ne yazık ki idari yargı yerinde sonucunun ne olacağı belirsiz şekilde açılacaktır.
|
13-11-2013, 09:47 | #352 |
|
YARGITAY İLAMI
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 06/12/2012 NUMARASI : 2012/223-2012/782 DAVACI : DAVALI : Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR- Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir. Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden, dava konusu taşınmazın imar planında kısmen dere koruma alanı olarak ayrılmış olduğu ,ancak taşınmaza davalı idarece fiilen el atılmadığı anlaşılmıştır. 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı yasanın 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanununun geçici 6, maddesinde yapılan değişiklik ile; "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı imar Kanununda öngörülen idşri başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır." hükmü getirilmiştir. Öte yandan Anayasa Mahkemesi'nin 25.09.2013 gün 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; "Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği',' kabul edilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden, dava dilekçesinin görev yönünden reddi yerine, yazılı şekilde hüküm kurulması, Doğru görülmemiştir. Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alman temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 04.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
13-11-2013, 10:39 | #353 | |||||||||||||||||||||||
|
Anlayan üyelerin yardımını diliyorum. Saygılarımla |
13-11-2013, 10:57 | #354 |
|
Sn. Armağan Konyalı'nın sorusuna ek olarak ben de şu hususu merak etmekteyim.
Adli yargıda açılan ve görev yönünden reddedilerek kesinleşen davalarımız açısından da bu başvuru ve işlemler her neyse, onları tamamlayacak mıyız, yoksa adli yargının kararı kesinleştikten sonra 1 ay içerisinde idari yargı da dava açmamız yeterli mi |
13-11-2013, 11:42 | #355 |
|
İmar kanunu yakinda degisiyor yapilacak degisiklikte 10 yil icerisinde idareye kamulastirma zorunlulugu getiriliyor kamulastirilmaz ise ilgilinin muracaati ile dop parseli olmaktan cikariliyor vatandasin kullanimina aciliyor, kisacasi hukuki el atma davalarindan bence artik sonuc alinamayacak
|
14-11-2013, 18:24 | #356 |
|
dava konusu (taşınmaz) aynı olan ve seri halde karara çıkardığım dosyalardan (fiili el atma) birisi vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onandı diğeri vekalet ücreti yönünden maktu olması gerekir diye bozuldu 1 hafta arayla çıkan iki farklı karar Yargıtayda şaşırdı iyice
|
14-11-2013, 21:00 | #357 |
|
Peki şimdi ne olacak alınan vekalet ücretleri iade mi edilecek?
Benim bir dosyam karar düzeltme aşamasında bu kanuna denk geldi. Yapılan uygulamaları akıl mantık almıyor. Hukukla bağdaşmayan bu uygulamalar umarım son bulur ve çözüm üretilir. |
16-11-2013, 01:34 | #358 |
|
Bugün bir kamulaştırmasız el atma davam YÜCE Yargıtay'dan nihayet geldi. Geldi ama pek hayırlı olmadı.
Yerel mahkeme kararı 2012 yılında vermişti ama YÜCE Yargıtay incelemeyi 2013 yılının 11. ayında yapabildi. Tabi bu arada malum yasa yürürlüğe girdiğinden vekalet ücreti yönünden karar bozuldu. Nisbi değil maktu olacak diyor YÜCE Yargıtay. Şimdi vekalet ücretini iade etmek gerekecek. Hadi bu sorun değil de Vergi Dairesi'ne ödediğimiz vergi ne olacak. Vergi Dairesinden geri istesek kıyametleri koparırlar, bin dereden su getirtirler. NETİCE: İş avukata darbe vurmaya gelince yerelinden tutun da yücesine kadar hepsi o kadar seri davranıyor ki! |
16-11-2013, 11:54 | #359 |
|
Üstad karar vekalet ücreti yönünden bozuldu dediniz. Sizin davanızda 1983 öncesi veya sonrası gibi bir yorum yapılmış mı, yoksa bütün el atmalarda vekalet ücreti maktu olacak mı denmiş.
|
16-11-2013, 15:56 | #360 |
|
YÜCE Yargıtay'ın bozma kararını aynen aktarıyorum.
" 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde değişiklik yapan ve 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasanın 21.maddesi ile "kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davalarında mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespit davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir. ... açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır." hükmünün Getirilmiş olduğu gözetildiğinde, harç ve vekalet ücretinin maktu olarak hüküm altına alınması gerektiğinden; Mahkeme kararının açıklanan nedenlerle davalı idare vekilinin temyiz itirazları doğrultusunda BOZULMASINA, 02.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi." |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 2 (0 Site Üyesi ve 2 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kamulaştırmasız El Atma Davasında Müstakbel El atma Olur Mu? | avukat.derviş.yıldızoğlu | Meslektaşların Soruları | 4 | 19-08-2011 15:04 |
6111 sayılı ( TORBA ) kanun kapsamında yapılandırılması öngörülen kamu alacakları | Muhsin KOÇAK | Mali Hukuk Çalışma Grubu | 3 | 21-03-2011 10:29 |
6111 sayılı kanun kapsamında yapılandırma yapılırken dikkat ! | Muhsin KOÇAK | Mali Hukuk Çalışma Grubu | 0 | 16-03-2011 00:35 |
İdari para cezası -6111 sayılı yasa | ekinheval | Meslektaşların Soruları | 1 | 02-03-2011 18:07 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |