30-05-2007, 10:44 | #1 |
|
Reenkarnasyona inananlar, geçmişte ya kraldır ya da kraliçe:)
Antakya taraflarında reenkarnasyona inananların sayısı oldukça fazladır. Herkesin anlatacagı en az bir hikaye vardır bu konuyla ilgili. Hataylı bir arkadas, yaşadığı bir şeyi anlatmıştı bana. Ben de sizlere aktarmak isyitorum (ama vurgu verilmesi gereken yerde bunu yazıyla basarabilir miyim bilmiyorum, deneyecegim )
Akadas evin bir köşesinde kitabını okurken, bir hamam böcegi, kitabının tam ortasına düşmüş. Arkadaş, kitabı fırlatmış, terliği kaptıgı gibi hamam böcegini kovalamaya koyulmuş. Annesi gördügünde, ogluna kızmıs; "e dur dur, belki dayın" demiş (Vurgu annesinin konusmasında verilmeliydi, yazıyla basaramadım o yörede Arap şivesi baskındır) Yani anlaşıldığı üzere, arkadasın dayısı vefat etmiş; annesi reenkarnosyana inandıgı için, hamam böceginin erkek kardesi olabilecegi ihtimalini düsünüyor. Bu hikaye komik ve eglenceli gelmişti bana; ama aynı zamanda da annesini takdir etmiştim. Çünkü reenkarnasyona inananlar, geçmiş yaşantılarında kral ya da kraliçe olduklarını söyler, sevdiklerine de bunu yakıstırır.. Sizde de var mı bu türden hikayeler? |
30-05-2007, 14:58 | #2 |
|
Aslında ben olayda geçenin böcek değil de, hamle yapan bir yılan veya akrep gibi bir yaratık olması ihtimalini düşündüm. Herhalde o zaman dur demeyecek ve neticeyi de muhtemelen "meşru müdafaa" ile açıklayacaktı ))
|
30-05-2007, 16:15 | #3 |
|
Hatay, hakikaten ilginç bir yer. Tabi ki Hataylılardan bazıları da...
Üniversitede öğrenciyken yurtta kaldığım oda 4 kişilikti. Öğrencilerden birisi Hatay Samandağı ilçesindendi. Kuranı ezbere bilirdi ama Ateistti. Aynı zamanda reenkarnasyona da inanıyordu. Nasıl oluyorsa bilmiyorum böyle birisiydi. Çok gizemli, tuhaftı. Hafta sonları o, yurtta kalmıyordu. Ne zaman odada olmuyorsa o gece sanki görev gibi ben uykudan uyanıyordum. Dolabımın kilidiyle oynayan birisi oluyordu. Dönüp bana bakıyor ancak hiç de iplemiyordu. Dolabın kapısı da açılmıyordu ama o hep dolapla oynuyordu. Kaç defa bağırarak arkadaşlarımı uyandırdım, ışığı açtığımızda kayboluyordu... O zaman bu zaman Hataylılardan ürkerim. |
30-05-2007, 16:34 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
hayır, uyanmıyordunuz, kabus görüyordunuz, yoksa ben de ürkecegim şimdi |
30-05-2007, 17:01 | #5 |
|
Bir inanış vardır ama sadece Karadeniz'de doğduğum yere aitmidir yoksa genel bir inanışmıdır bilemeyeceğim..
Evde birisi öldüğünde evin dibinde kurbağa ya da kedi vb hayvanların o ölen kişi ya da onun ruhunu taşıyan bi varlık olduğuna inanılır(40'ı çıkana kadar ölünün,evin etrafında beklermiş).. |
30-05-2007, 17:11 | #6 |
|
Hatay-İskenderun'da yaşamış biri olarak söyleyebilirim ki dediklerinizde haklılık payı var.Evet Hatay'da reenkarnasyona inananların sayısı çok fazla. Hatta İlkokul 5. sınıftayken arkadaşlarım. evden annelerinin bu konularla ilgili yayımlanan dergilerini bile getirirdi.
Bir arkadaşımız dayısının öldüğünü, yıllar sonra küçük bir çocuğun evlerine gelerek; annesigile "ben sizin kardeşinizim" dediğini ve ailenin geçmişini birebir anlattığını söylerdi. Doğrusu inanmak biraz güç olsa da, geçmişte bu tür olaylarla karşılaştığını iddia eden çok kişi var. Ayrıca Hataylılar sadece reenkarnasyon konusundaki meraklarıyla değil, çeşitli mezeleriyle ve künefesiyle de ünlü bir yerdir) |
30-05-2007, 17:36 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
Mezelere ve künefeye kefilim |
30-05-2007, 17:54 | #8 |
|
Doğu Anadolu'nun güzide bir kentinde de gece vakti eve misafir olan kelebekler için "nenenin ruhu geldi" derler ama ciddi bir inanış değildir. Sanırım Şamanizm'den kalıntıdır.
|
30-05-2007, 18:13 | #9 |
|
Hatay'ın künefesini yesem ben de kelebek olurum. |
31-05-2007, 00:54 | #10 |
|
Gercekten boyle hikayeler hep Antakya tarafindan cikiyor nedense ama yillar once duydugum bir olay, bu reenkarnasyon konusunda yazilmis kitaplarin icine gomulmeme yol acmisti.
Antakya'dan Tarsus'a bir aile gelmis, Tarsus Amerikan Koleji(TAC)'nden Ingilizce konusan bir yabanci hocayla konusmaya. Aile cok fakir, tek odali evde yasiyor, yer sofrasinda yemek yiyor falan. Ama 4-5 yaslarindaki kizlariyla hic anlasamiyorlar, kiz bu durumu hicbir sekilde kabullenemiyor, ailesini daha o yastan kucuk gormeye basliyor. Arada da ailenin anlamadigi ancak sonradan birinin 'bu ingilizce konusuyor' diyerek TAC'a yonlendirmesiyle, ingilizce oldugu anlasilan bir dilde konusuyor. Kiz ile konusan Amerikali hoca saskinliktan kucuk dilini yutuyor: Kiz akici bir ingilizceyle, oraya ait olmadigini, kendinin aslinda cok zengin ve varlikli oldugunu, simdi bu sekilde bir yasami, yerde yemek yemeyi falan bir turlu hazmedemedigini soyluyor, hatta bulundugu ulkenin sehrine varana kadar anlatiyor. Ne kadari dogru, ne kadari yanlis bilmiyorum ama ben lisedeyken bu hikaye Tarsus'ta agizdan agiza konusuluyordu, herkes birbirine: "Ingilizce konusan cocugu duydun mu" diyerek olayi kendilerine gore yorumluyordu. Ben de o dedikodularin yalancisiyim! |
31-05-2007, 08:02 | #11 |
|
Korkumdan gerilim ve korku filmlerini izleyemeyen ben özellikle Sayın Dikici' nin yazısını okuyunca çok ürperdim doğrusu
Umarım yakında THS.gerilim.com gibi bir forumla karşılaşmayız |
31-05-2007, 10:00 | #12 |
|
Antakyalılara eski bir konuyu hatırlatayım da üzerinde konuşsunlar:
Abraham Lincoln 1846 yılında kongre tarafından seçildi . John F. Kennedy 1946 yılında kongre tarafından seçildi . Abraham Lincoln 1860 yılında başkan seçildi . John F. Kennedy 1960 yılında başkan seçildi . Lincoln ve Kennedy isimleri 7 harften oluşmaktadır. Her ikiside insan hakları savunucusuydu . Her iki başkanın eşlerinin beyaz sarayda ikameti sırasında düşükle biten hamilelikleri oldu . Her iki başkan başlarından kurşunla vuruldu. Her iki başkan bir cuma günü hayatlarını kaybettiler . Lincoln`un sekreterinin adı Kennedy idi . Kennedy`nin sekreterinin adı Lincoln idi . Her iki başkanın katili güney devletliydi. Her iki başkanın yerine geçen güney devletliydi. Her iki başkanın yerine geçenlerin adı 6 harflidir, ikisininde soyadı Johnson´dur Lincoln` un yerine geçen Andrew Johnson 1808 doğumludur. Kennedy ` nin yerine geçen Lyndon Johnson 1908 doğumludur. Lincoln` u öldüren John Wilkes Booth 1839 doğumludur. Kennedy´ i öldüren Lee Harvey Oswald 1939 doğumludur. Her iki katil üç isimle tanınıyordu . Üç ismin toplamıher ikisinde 15 harflidir. Lincoln adı ”Kennedy” olan bir tiyatroda öldürüldü. Kennedy adı “Lincoln” olan bir arabada öldürüldü. John Wilkes Booth bir tiyatro binasından kaçmaya çalıştı ve bir binada ele geçirildi Lee Harvey Oswald bir binadan kaçmaya çalıştı ve Bir tiyatroda ele geçirildi. Booth ve Oswald mahkemeden önce vuruldular... Öldürülmesinden bir hafta önce Lincoln, Monroe Maryland´ da tatilde idi Öldürülmesinden bir hafta önce Kennedy Marilyn Monroe ile tatilde idi. İyi konuşmalar dilerim. |
01-06-2007, 09:12 | #13 | |||||||||||||||||||
|
Anne, Kafka mı okumuş ? |
01-06-2007, 12:25 | #14 | |||||||||||||||||||
|
Budur! Tam Işıl'a göre, ışıl ışıl bir cevap! |
01-06-2007, 12:51 | #15 |
|
Arkadaşlar künefe konusunda sizlerle hemfikirim.
Ee artık künefe sevenler kulübünü oluşturabiliriz, Sıcacık, tuzsuz peynirin içinde eridiği bir künefeye kimse hayır diyemez heralde Bu arada Ahu Hanım'ın ve Armağan Bey'in anlattıklarından sonra tüylerim ürperdi doğrusu! Armağan Bey, bu kadar ayrıntıyı bilmeniz beni çok şaşırttı. Bu konuda yayımlanmış (toplu bir şekilde ulaşabileceğim) bir kitap var mı? Ayrıca arkadaşlar, hıristiyanlığın ilk kiliselerinden St. Pİerre kilisesi'nin Antakya'da olduğu; sosyo-kültürel ve tarihsel önemi bakımından musevi,müslümanların da yaşam sürdüğü bir şehir olduğu düşünülürse, bu tür efsanelerin o coğrafyada yaygın oluşuna şaşmamak lazım diya düşünüyorum. |
01-06-2007, 13:20 | #16 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Suzan Araştırmayı severim ama böyle konularda değil. Bu bilgiler eskiden beri internette dolaşıyor; doğruluğunu da teyit etmedim. Hepsinin doğru ya da yanlış olması bence önemli değil. Önemli olan benzerliğin ilginç olması. Aktardığım bilgilerin korkutucu olacağını düşünmemiştim; sadece ilginçliği paylaşmak istemiştim. Aranırsa her hangi iki konu arasında pek çok benzerlik bulunabilir. Bu konuda bir de film vardı: Akıl oyunları. Bu filmdeki gerçek hayattan alınma kahramanımız John Nash şizofrendir ve gazetelerdeki harflerin belli bir formülle okunması yoluyla birilerinin gizlice haberleştikleri sanısına kapılmıştır. Ayrıca gerçekte var olmayan insanları görmekte ve onlarla konuştuğunu sanmaktadır. Ama bu usta matematikçi aklı sayesinde ve sevgili eşinin büyük desteği sayesinde hastalığı ile baş etmeyi başarır. Aktardığım yazı da böylesi şizofrenik bir çalışma ürünü olsa gerek. “Verdiğimiz rahatsızlık nedeniyle özür dileriz.” Biz yine künefeden söz edelim. Saygılarımla |
01-06-2007, 14:55 | #17 |
|
Kimyacı bir arkadaş reenkarnasyon konusunda bana ilginç bir açıklama yapmıştı.Kimya biliminin affına sığınarak bu kimyasal olayı dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
Açıklama şöyleydi.İnsan organizmasında serseri gen denilen ve organizmasında bulunduğu insanın tüm yaşamsal şifrelerini bünyesinde barındıran bir gen varmış.İnsan öldükten sonra bu gen havada ,toprakta rastgele savrularak bazı organizmalara geçebiliyormuş.Böylesi bir genin istilasına uğradığı için de organizma gen sahibinin tüm yaşamsal şifrelerini kendiliğinden bilebiliyormuş.Ne kadar doğru bilemiyorum. Benim de ikinci hayatını yaşadığını söyleyen Hatay Samandağlı bir arkadaşım vardı. Bu arada yıllar önce bir gazetede rastladığım ve "önceki yaşamınızda kimdiniz" adlı testi çözmüştüm.Testten çıkan sonuca göre ben 17.yy da Portekizde erkek bir tüccarmışım.Portekiz nere Siirt nere...Yaptığım alışverişlerin çoğunda gabine uğrayan biri olarak "ben ne biçim tüccarmışım" diye sormadan edemiyorum.Ama benim durumum kardeşimkinden yine de daha yeğlenir bir durum.Kardeşim testi çözdükten sonra hızla ,ne şaçma sapan testtir bu ,ben önceki yaşamımsda bir köpekmişim diyerek gazeteyi fırlattı.Yıllar geçti hatırladıkça hala güler ve kardeşime takılmadan duramam. |
01-06-2007, 15:14 | #18 | |||||||||||||||||||||||
|
İyi bir film çıkar bundan Hoşuma gitti ("Hoşuma gitti", ne ilginç bir ifadedir; hoşum, benim hoşum, güzel hoşum.. ) |
01-06-2007, 15:19 | #19 |
|
Mesajları okudukça -özellikle de ingilizce konuşan küçük kızı- ben de ürperdim. Bu foruma bir uyarı koyalım arkadaşlar, az sonra tek başıma 4 saatlik bir yolculukl yapacağım. Yol boyu hepinizi anarım artık
Yine de reenkarnasyona inanamıyorum. Zira hamamböceği olma ihtimalimi de kabullenmemi gerektiriyor... |
02-06-2007, 14:34 | #20 | |||||||||||||||||||||||
|
Yolculuğunuz yürüyerek değilse,birilerinin de orada olması icap etmez mi? Yani, yalnız olmazsınız ki neden korkacaksınız? |
02-06-2007, 14:37 | #21 | |||||||||||||||||||
|
Üniversitedeyken bir arkadaşımız vardı. İlginç birisiydi. "Hoşuma gitti" denildinde, "Hoşun nerede ki?" derdi... |
02-06-2007, 15:47 | #22 |
|
Yer Bilecik'in Söğüt İlçesinin Küre kasabası. Bilindiği üzere orada osmanlı'nın ilk kadılarından Dursun Fakih'in türbesi bulunmaktadır.Küre'nin en yüksek tepesinde.Küre'de doğru düzgün ormanlık alan yokken Tepenin eteklerine kadar her yer ağaçlıktır.Bunun sebebini sonradan öğrendim.Türbeyi gezmek için çıkmaya hazırlandığımda köylülerden biri bana "sakın ha oradan ne taş,ne çalı çırpı hiç bir şey alıp getirme" dedi. Niye dedim.Dursun Fakih'in ruhu gece gelir geri götürür demez mi. Olur amca deyip çıktım tepeye dönüşte de çalı çırpı taş alabildiğim kadar eve getirdim. Dursun Fakih hala gelip onları götürecek.
Her ne kadar batıl ve saçma bir inanış da olsa orada yeşillik bir alanın oluşmasına ve yeşilliğin korunmasına vesile olduğu için faydalı bir inanış olsa gerek. |
02-06-2007, 15:48 | #23 | |||||||||||||||||||||||
|
Bana da "Allah seni ıslah etsin" diyenlere " seni de hal-i sabıka irca eylesin" diye cevaplardım |
02-06-2007, 17:43 | #24 | |||||||||||||||||||||||
|
Sz yine de THS mesajlarınıza uzun soluklu aralar verecek olursanız, bize bir haber verin, olur mu? |
02-06-2007, 17:49 | #25 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Dursun Fakih hazretleri gelip sizi alıp götürürse lütfen ne THS'den ne de bizlerden bahsetmeyin. N'olur n'olmaz. |
03-06-2007, 09:59 | #26 | |||||||||||||||||||
|
[quote]Reenkarnasyona inananlar, geçmişte ya kraldır ya da kraliçe Antakya taraflarında reenkarnasyona inananların sayısı oldukça fazladır. Herkesin anlatacagı en az bir hikaye vardır bu konuyla ilgili. Hataylı bir arkadas, yaşadığı bir şeyi anlatmıştı bana. Ben de sizlere aktarmak isyitorum (ama vurgu verilmesi gereken yerde bunu yazıyla basarabilir miyim bilmiyorum, deneyecegim )
Akadas evin bir köşesinde kitabını okurken, bir hamam böcegi, kitabının tam ortasına düşmüş. Arkadaş, kitabı fırlatmış, terliği kaptıgı gibi hamam böcegini kovalamaya koyulmuş. Annesi gördügünde, ogluna kızmıs; "e dur dur, belki dayın" demiş (Vurgu annesinin konusmasında verilmeliydi, yazıyla basaramadım o yörede Arap şivesi baskındır) Yani anlaşıldığı üzere, arkadasın dayısı vefat etmiş; annesi reenkarnosyana inandıgı için, hamam böceginin erkek kardesi olabilecegi ihtimalini düsünüyor. Bu hikaye komik ve eglenceli gelmişti bana; ama aynı zamanda da annesini takdir etmiştim. Çünkü reenkarnasyona inananlar, geçmiş yaşantılarında kral ya da kraliçe olduklarını söyler, sevdiklerine de bunu yakıstırır.. Sizde de var mı bu türden hikayeler? ------------------
[quote]BENCE YOK
SAYIN MESLEKTASIM ÜRKME BIZDEN .... SÖZ YEMEM SENI |
03-06-2007, 09:59 | #27 | |||||||||||||||||||||||
|
Öyle olacak olursa yeniden dünyaya geldiğimde kimin şekl-ü şemalini alacağıma da önceden bi karar versem iyi olur |
03-06-2007, 10:02 | #28 | |||||||||||||||||||||||
|
Valla sizlerden ve THS den bahsetmezsek olmaz. Hayr ile yad edederiz sizleri Hem ne malum Dursun Fakih Hazretlerinin siteye üye olmadığı ve yorumları ile renk katmadığı |
03-06-2007, 18:31 | #29 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Yeme bizi sayın meslektaşım! Biz din kardeşiyiz! |
04-06-2007, 08:46 | #30 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Yanızca benim dikkatimi çeken bir ifade degilmiş Bir de "hoşbulduk" kelimesini anlamam hiç; bir yere tek başına gitmişsen "hoşbuldum" denilmeli; başkalarıyla gidiyorsan -sana vekalet vermemişlerse-yine "hoşbuldum" denilmeli (Ben böyle kullanıyorum) (Bir de tabi neden hoş'un bulunduğu yerlerde çıkıyor bu hatalar; sorgulamak gerek; yoksa hoş, aslında hoş bir şey degil mi?) Hoşum bugün pek keyifsiz, bulaşmayın |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |