Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İmar planında okul sahası olan arsanın kamulaştırılmaması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 23-09-2006, 11:13   #1
Akademiker

 
Varsayılan İmar planında okul sahası olan arsanın kamulaştırılmaması

Sevgili meslektaşlarım merhaba,
Benim müvekkilin bir arsası var. 1964 yılında saın alınmış, daha sonra 1982 yılında çıkarılan ve peşin sıra gelen imar planlarında okul sahası olarak gösterilmiş. Bazı sürelerin geçtiği malum..
Ancak biz şu anda yapabileceklerimizi değerlendirmek istiyoruz. Bu konuyla ilgili olarak; Öncellikle ilçe milli eğitim müdürlüğüne yazı yazdık ve "ellerinde para olmadığını ama bir gün şartlar el verirse kamulaştıracakları" meyanında bir cevabi yazı aldık. İlçe belediyesine yazdığımız yazıya ise "Büyükşehir belediyesinin hazırlamış olduğu nazım imar planı gereği başvurunun bu belediyeye yapılması gerektiği" cevabı verildi.
Yaptığım araştırmalar, bulduğum mahkeme içtihatları "idarenin kamulaştırmaya zorlanamayacağı, imkanlar elverdiğinde kamulaştırma yapılabileceğini" ifade etmekte..
Bu konudaki ilgili imar kanununun 13. maddesini 2. ve 3. fikralari ise Anayasa Mahkemesi tarafından 1999 yılında iptal edilmişti. Bunun yerine geçecek herhangi bir yasal düzenleme de henüz yapılmadı.
Sonuç olarak milli eğitimin red cevabı yargılama konusu yapılacak olsa verilecek hükmün "Belediyeye Başvurulması" olacağı kanaatindeyim. Büyükşehir belediyesi ise imar planı tadilati için masraflı bir takım evrak talebinde bulunuyor, yanılmıyorsam 2-3 bin YTL bulan harita çıkarılmasını öngörüyor. Kaldı ki B. belediyesi bu talebi % 99 red ediyor.
Bütün bu açıklamalar muvacehesinde mülkiyet hakkı kısıtlanan, arsası kamulaştırılmayan yada kendisine iade edilmeyen müvekkilim için neler yapabilirim? tavsiyelerinizi rica ediyorum.
İlginiz için şimdiden teşekkür ediyorum.
Old 24-09-2006, 12:36   #2
filorinalı 1

 
Varsayılan

Merhaba; Bildiğim kadarıyla mevcut yasal düzenlemeler gözönüne alındığında yargı yoluyla yapabileceğiniz fazla bir şey yok.
Eğer arsanız bulunduğu yer itibarıyla çok kıymetli ise; aynı ada içerisinde bir başka yeri de daha düşük fiyatla alma imkanınız var ise, belediyenin yapabileceği revizyon ile arsanızı kendiniz değerlendirir iken, alabileceğiniz diğer arsayı zamanı gelince kamulaştırabilirler. Ya da siz burayı bağışlarsanız kendi arsanıza ait işlemler daha kolay hallolur. Ne yazıkki işiniz belediyenin tasarruflarına bağlı görünüyor. Umarım hukuksal başka bir yolu öneren bir hukukçu arkadaş çıkar ve bizde yararlanırız görüşlerinden.
Old 24-09-2006, 12:49   #3
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

İmar planında okul sahası olarak gösterilen arsa şu an kimin tasarufunda ?
Old 25-09-2006, 10:50   #4
Akademiker

 
Varsayılan Arsanın kimin tasarrufunda oldugu

Sayın üstadım;
arsa tabii ki müvekkilimin tasarrufundadır, ancak bu tasarruf kısıtlıdır. Zira imar planında okul sahası olan taşınmaz üzerinde plana aykırı bir yapılaşma olamıyacağından imar izni alınamamaktadır.
teşekkür ederim
Old 25-09-2006, 11:36   #5
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Bütün bu açıklamalar muvacehesinde mülkiyet hakkı kısıtlanan, arsası kamulaştırılmayan yada kendisine iade edilmeyen müvekkilim için neler yapabilirim?

İşiniz çok zor Sayın Akadamiker, malumunuz belediye sınırları içerisinde kalan nazım ve uygulama imar planlarını belediye meclisince onaylanıp yürürlüğe girer. Ayrıca müvekkilinize ait gayrımenkulun ifrazına ve tevhidine izin verileceğinide sanmıyorum diğer bir ifade ile parselasyon çalışmalarına da tabi edemeyecez, ayrıca müvekkilinize ait gayimenkülün kamulaştırmasınıda zorlayamıyacaz, peki ama ne yapabiliriz diye sorarsanız cevabı hukuk kaideleri içerisinde ben bulamadım.

Maalesef benim aklıma başka yollar geliyor ama bunu tavsiye edemeyeceğimden dolayı yazma cüretine sahip değilim, tamamen duygusal yollarla bu işleri halletmeye zorluyorlar bizi(!)
Old 25-09-2006, 11:47   #6
avfehmi

 
Varsayılan

Dairesi Karar Yılı Karar No Esas Yılı Esas No Karar Tarihi
ALTINCI DAİRE 2002 4097 2001 3011 07/10/2002

KARAR METNİ
3194/13.MADDENİN AYM TARAFINDAN İPTAL EDİLMESİ NEDENİYLE BU MADDE HÜKMÜNE DAYANILAMAYACAĞI, BÖLGE KOŞULLARININ İNCELENMESİ GEREKTİĞİ HK.<
Temyiz İsteminde Bulunan :...
Karşı Taraf : ... Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : ... İdare Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti:Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Selçuk Topal'ın Düşüncesi : İdare Mahkemesince, 3194 sayılı Yasanın 13.maddesinin iptal edilen fıkralara dayanılarak karar verilmesinde isabet bulunmadığından, bölgenin özellikleri ve gereksinimleri yönünden inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiğinden, temyize konu idare mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Danıştay Nevzat Özgür'ün Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, imar planında okul alanı olarak belirlenen ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın imar planı değişikliği yapılarak okul alanından çıkarılması isteminin cevap verilmeyerek reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, kamulaştırma işlemlerine ödenek temin edildiğinde başlanılacağı anlaşıldığından, 3194 sayılı Yasanın 13. maddesindeki koşulların gerçekleşmemiş olması nedeniyle imar planı değişikliği yapılması isteminin reddinde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanununun 13.maddesinin 1.ve 3.fıkrasında yer alan: "Resmi yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlarda inşaata ve mevcut bina varsa esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmez. Ancak imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şekli devam eder.
Ancak, parsel sahibi imar planlarının tasdik tarihinden itibaren beş yıl sonra müracaat ettiğinde imar planlarında meydana gelen değişikliklerden ve civarın özelliklerinden dolayı okul, cami ve otopark sahası ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlardan ilgili kamu kuruluşunca yapımından vazgeçildiğine dair görüş alındığı takdirde, tüm belirli çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesini yeniden irdeleyerek hazırlanacak yeni imar planına göre inşaat yapılır..." yolundaki hükümler, Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 günlü, E:1999/33, K:1999/51 sayılı kararıyla iptal edilmiş, bu karar da 29.6.2000 günlü, 24094 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, yayımlandığı tarihten 6 ay sonra yürürlüğe girmiştir.
Dosyada yer alan belge ve bilgilerin incelenmesinden, dava konusu taşınmazın imar planında okul yeri olarak ayrıldığı; ancak bugüne kadar parsel üzerinde herhangi bir uygulama yapılmadığı, taşınmazla ilgili kamulaştırma işleminin de bulunmadığı, davacıların plan değişikliği isteminin de belediyece zımnen reddedildiği anlaşılmaktadır.
İlgililerin imar planı değişikliği istemlerinin idarelerce çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesi yönünden irdelenmesi gerektiği, planlamanın genel ilkelerinin dikkate alınarak uyuşmazlık konusu taşınmaza ayrıldığı amaç için ihtiyaç bulunmadığı sonucuna varıldığı takdirde plan değişikliği yapılmasının mümkün olduğu açıktır.
Bu durumda, idare mahkemesince plan değişikliği isteminin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığı yolunda yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu hususlar araştırılmaksızın davanın rededine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, ... İdare Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararının BOZULMASINA 7.10.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi. (YÖ/ŞGK)
Old 25-09-2006, 11:48   #7
avfehmi

 
Varsayılan

Dairesi Karar Yılı Karar No Esas Yılı Esas No Karar Tarihi
ALTINCI DAİRE 2002 5794 2002 4906 10/12/2002

KARAR METNİ
PLANDA PARK ALANINDA KALAN TAŞINMAZIN KAMULAŞTIRILMASI İSTEMİNİN REDDİNE İLİŞKİN İŞLEMİ DAVA KONUSU OLDUĞUNDAN, AYM NİN İPTAL KARARINDAN SÖZ EDİLEREK İDARELERİN KAMULAŞTIRMAYA ZORLANAMAYACAĞI HK. <
Temyiz İsteminde Bulunan :... Belediye Başkanlığı
Vekili :Av. ...
Karşı Taraf :1- ...
Vekili :Av. ...
İstemin Özeti :...İdare Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir
Savunmanın Özeti:Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın nanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Selçuk Topal'ın Düşüncesi avacıya ait taşınmazın imar planında park alanında kalması nedeniyle kamulaştırılması isteminin reddine ilişkin işlemin ipdali ve taşınmaz üzerinde bulunan sınırlamanın kaldırılması istemiyle dava açılmış olmasına karşın; idare mahkemesince, taşınmazın kamulaştırılması veya kamulaştırılmadığı takdirde üzerindeki sınırlamanın kaldırılması isteminin reddine ilişkin işlem ve bu işlemin dayanağı olan taşınmazın yeşil alana tahsisine ilişkin kararın dava konusu işlem olarak kabul edilerek iptaline karar verildiği; davacının taşınmazının kamulaştırılması istemiyle idareye başvurduğu, taşınmazı üstündeki kısıtlılığın kadırılmasını mahkemeden istediği dikkate alındığında, idareleri kamulaştırmaya zorlayıcı ve idari işlem niteliğinde yargı kararı verilemeyeceğinden, bu husular göz önünde bulundurulmaksızın dava konusu işlemin iptali yolunda verilen temyize konu idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Turan Karakaya'nın Düşüncesi : Dava, davacıların imar planında çocuk parkı alanında kalan taşınmazlarının kamulaştırılması isteminin reddine ilişkin işlemin iptali ile taşınmaz üzerindeki sınırlamanın kaldırılmasına karar verilmesi istemi ile açılmış, İdare Mahkemesince dava konusu işlem iptal edilmiştir.
2942 sayılı kamulaştırma kanunu hükümleri uyarınca bir taşınmazın kamulaştırılması konusunda, idareleri zorlayıcı nitelikte yargı kararı verilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, davacı tarafından, taşınmazı üzerindeki sınırlamanın kaldırılmasına karar verilmesi istenilmiş ise de, mahkemece idari işlem niteliğinde karar verilmesi mümkün değildir.
Bu durumda, istemin reddine karar verilmesi gerekirken, aksine verilen İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, 1/1000 ölçekli imar planında park alanında kalan ..., ... pafta, ... ada ... parsel sayılı taşınmazın kamulaştırılması isteminin reddine ilişkin 1.11.2001 günlü, 12557 sayılı işlemin iptali ile taşınmaz üzerinde bulunan sınırlamanın kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle açılmış; idare mahkemesince, davanın konusunun taşınmazın imar planında park alanında kalması nedeniyle kamulaştırılması isteminin reddine ilişkin işlemin iptali ve taşınmaz üzerinde bulunan sınırlamanın kaldırılması istemiyle dava açılmış olmasına karşın;davanın konusunun taşınmazın kamulaştırılması veya kamulaştırılmadığı takdirde üzerindeki sınırlamanın kaldırılması isteminin reddine ilişkin işlem ve bu işlemin dayanağı olan taşınmazın yeşil alana tahsisine ilişkin kararın iptali istemi olduğu kabul edilerek, 3194 sayılı İmar Kanununun 13.maddesinin 1 ve 3.fıkralarının Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, davacılara ait taşınmazın tasarrufunu kısıtlayıcı herhangi bir hüküm bulunmadığı, aradan geçen süre içinde de kamulaştırma işlemlerine de başlanılmadığı dikkate alındığında dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiş; karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu taşınmazın planda park olarak ayrıldığı; ancak bugüne kadar parsel üzerinde herhangi bir uygulama yapılmadığı ve taşınmaza ilişkin kamulaştırma işleminin de tesis edilmediği; davacının taşınmazının kamulaştırlması istemiyle idareye başvurduğu, isteminin reddi üzerine bu işlemin iptaliyle birlikte taşınmaz üzerinde bulunan sınırlamanın kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davayı açtığı; idare mahkemesinin ise davanın konusu olarak taşınmazın kamulaştırılması veya kamulaştırılmadığı takdirde üzerindeki sınırlamanın kaldırılması isteminin reddine ilişkin işlem ve bu işlemin dayanağı olan taşınmazın yeşil alana tahsisine ilişkin kararın iptali istemi olduğu kabul edilerek iptal kararı verildiği anlaşılmaktadır.
İdarelerin kamu hizmetlerini yerine getirebilmeleri için hizmetin ihtiyacı olan özel kişilere ait taşınmazları 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre kamulaştırabilecekleri; ancak bu kamulaştırma işlemlerini de program ve ödeneklerinin yeterliliği çerçevesinde yapabilecekleri açık olduğundan, idareleri kamulaştırmaya zorlayıcı nitelikte yargı kararı verilmesi mümkün değildir.
Diğer taraftan, davacı taşınmazı üzerinde bulunan kısıtlılığın kaldırılmasını idare mahkemesinden istemiş olduğundan, mahkemenin idarenin yerine geçerek idari işlem niteliğinde karar verebilmesi de olanaksızdır.
Bu durumda, idare mahkemesince yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmaksızın karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle ... İdare Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararının BOZULMASINA, 10.12.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

DAN-KAR-DER; SAYI:1
YÖ/ŞGK
Old 25-09-2006, 11:48   #8
avfehmi

 
Varsayılan

Dairesi Karar Yılı Karar No Esas Yılı Esas No Karar Tarihi
ALTINCI DAİRE 2003 105 2001 6807 09/01/2003

KARAR METNİ
3194/13.MADDE KAPSAMINDA YAPILAN BAŞVURUNUN ZIMNEN REDDİ ÜZERİNE MAHKEMECE ŞEHİRCİLİK VE PLANLAMA İLKELERİNE GÖRE İNCELEME YAPILARAK KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ HK.<
Temyiz İsteminde Bulunan :... Belediye Başkanlığı
Vekili :Av. ...
Karşı Taraf :...
Vekili :Av. ...
İstemin Özeti : ... İdare Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Elif Emel Çelik'in Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Cavit Zeybek'in Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp İdare Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle İdare Mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, imar planında okul alanı olarak belirlenen ... Mahallesi, .. ada, ... parsel ve ... ada, ... parsel sayılı taşınmazların imar planı değişikliği yapılarak okul alanından çıkarılması isteminin cevap verilmeyerek reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, ... ada, ... sayılı parsele yönelik olarak daha önce dava açıldığından derdestlik nedeniyle davanın bu taşınmaza ilişkin kısmınının incelenemeyeceği gerekçesiyle reddine, davanın ... ada, ... sayılı parsele yönelik kısmına gelince ise, 3194 sayılı Yasanın 13.maddesinin 3.fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması karşısında davacının anılan madde kapsamındaki imar planı değişikliği yapılması yolundaki başvurusu üzerine ilgili kamu kuruluşundan olumlu görüş alınması koşulu aranmaksızın ve çevredeki nüfus, yoğunluk, donatım dengesi ve İmar Kanununda yer alan diğer ilkeler uyarınca belediye meclisince bir değerlendirme yapılarak işlem tesis edilmesi gerekirken aksi yönde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu kararın iptale ilişkin kısmı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlığa konu taşınmazın okul alanına ayrılması nedeniyle sözkonusu olan kısıtlamanın dayanağını oluşturan 3194 sayılı Yasanın 13.maddesinin 1.fıkrası Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 günlü, E:1999/33, K:1999/51 sayılı kararıyla iptal edilmekle yürürlükte olmamakla birlikte, henüz iptal edilen hükümler yerine yeni bir düzenleme getirilmemiş olması nedeniyle taşınmaz maliklerinin genel hükümler uyarınca öncelikle imar planında değişiklik yapılması yönünde bu konuda işlem tesisine yetkili olan belediye başkanlığına başvuruda bulunmaları gerekmektedir.
Dava konusu olayda davacının plan değişikliği yapılması istemiyle davalı idareye başvuruda bulunduğu, isteminin zımnen reddi üzerine bu davayı açtığı ve İdare Mahkemesince de davacının plan değişikliği isteminin belediye meclisince incelenerek karara bağlanması gerekirken zımnen reddinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptal edildiği anlaşılmaktadır.
T.C.Anayasasının değişik 74.maddesindeki vatandaşlar ve Türkiye'de ikamet eden yabancıların yetkili makamlara yazı ile başvurma hakkına sahip oldukları, başvuruların sonucunun geciktirilmeksizin dilekçe sahiplerine bildirileceği hükmü karşısında idarenin başvurulara cevap vermesi gerekmekte ise de, maddede bu cevabın "gecikmeksizin" verileceği öngörülmüş, ancak hangi süre içinde cevap verilmesi gerektiği belirtilmemiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 10.maddesinde ise altmış gün içinde cevap verilmemesi durumunda istemin reddedilmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır. İlgililere idarenin cevabını beklemeden dava açma olanağını tanıyan anılan madde hükmü uyarınca tesis edilen ve uygulamada "zımnen ret" adı verilen kararlara karşı açılan davalarda da söz konusu kararların yargı yerlerince hukuka uygunluk denetimine tabi tutulacakları kuşkusuzdur.
İlgililerin imar planı değişikliği istemlerinin idarelerce çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesi yönünden irdelenmesi gerektiği, planlamanın genel ilkeleri dikkate alınarak uyuşmazlık konusu taşınmaza ayrıldığı amaç için ihtiyaç bulunmadığı sonucuna varıldığı takdirde plan değişikliği yapılmasının mümkün olduğu açıktır.
Bu durumda, davacının plan değişikliği isteminin zımnen reddedilmesi üzerine açılan davada da idare mahkemesince plan değişikliği isteminin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığının incelenmesinden sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar araştırılmaksızın ... ada, ... sayılı parsele yönelik olarak dava konusu zımnen ret işleminin iptaline karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, ... İdare Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararının BOZULMASINA, 9.1.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 25-09-2006, 11:50   #9
avfehmi

 
Varsayılan

Dairesi Karar Yılı Karar No Esas Yılı Esas No Karar Tarihi
ALTINCI DAİRE 2004 7050 2003 2646 27/12/2004

KARAR METNİ
PLAN DEĞİŞİKLİĞİ YAPILMASI İSTEMİYLE YAPILAN BAŞVURUNUN BELEDİYE MECLİSİNCE, İFRAZ VE TEVHİD YAPILMASI İSTEMİYLE YAPILAN BAŞVURUNUN İSE BELEDİYE ENCÜMENİNCE İNCELENEREK KARARA BAĞLANMASI GEREKTİĞİ, DAVACI TARAFINDAN İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ İSTEMLİ BAŞVURUNUN BELEDİYE MECLİSİNCE İNCELENEREK KARAR VERİLMESİ SONRASINDA MEVCUT PLAN VE DEĞİŞİKLİK İSTEMİNİN BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLMESİ MÜMKÜN OLDUĞUNDAN, DAVACININ PLAN DEĞİŞİKLİĞİ İSTEMLİ BAŞVURUSUNUN YETKİLİ BELEDİYE MECLİSİNCE KARARA BAĞLANMAYARAK BELEDİYE BAŞKANLIĞI İŞLEMİYLE REDDEDİLMESİ KARŞISINDA İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ İSTEMİNE KONU İMAR PLANININ BU AŞAMADA İNCELENME OLANAĞI BULUNMADIĞI HK.<
Temyiz İsteminde Bulunan : ...
Karşı Taraf : Bağlar Belediye Başkanlığı - DİYARBAKIR
Vekili : Av. ....
İstemin Özeti : Diyarbakır İdare Mahkemesinin 26.9.2002 günlü, E:2001/569, K:2002/935 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Halil Koç'un Düşüncesi : Davacıların taşınmazlarına ait imar planında değişiklik yapılarak, ifraz ve tevhid yapılması istemiyle yaptıkları başvurunun bu konuda karar vermeye yetkili belediye meclisine ve belediye encümenine intikal ettirilmeksizin belediye başkanlığı işlemiyle reddedildiğinden dava konusu işlemde bu yönüyle mevzuata uyarlık bulunmadığı, davacının plan değişikliği istemli başvurusunun yetkili belediye meclisince karara bağlanmayarak belediye başkanlığı işlemiyle reddedilmesi karşısında imar planı değişikliği istemine konu imar planının bu aşamada incelenme olanağı bulunmadığından temyize konu idare mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı M.İclal Kutucu'nun Düşüncesi : Diyarbakır İli, ... Mahallesi ... pafta ... parsel sayılı davacılara ait taşınmazın bulunduğu alanda plan değişikliği ve ifraz ve tevhit yapılması istemiyle yapılan başvurunun reddi yolundaki ... günlü ve ... sayılı Belediye Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.
3194 sayılı Yasanın 8/b maddesinde imar planllarının belediye meclislerince, 16.maddesinde ise,tevhit ve ifrazın belediye encümenlerince onaylanarak yürürlüğe gireceği, onaylanmış planlarda yapılacak değişikliklerde de aynı usullere uyulacağı kurala bağlanmış olup davalı belediyece plan değişikliği ve tevhit ve ifraz isteminin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olup olmadığının anılan Yasa kuralı uyarınca Belediye meclisi ve encümeni tarafından incelenerek işlem tesisi gerekirken Belediye Başkan Vekili imzası ile reddedilmesinde mevzuata uyarlık bulunmadığından davanın reddi yolundaki idare mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz konusu idare mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, davacılara ait Diyarbakır ili, ... Mahallesi, ... pafta, ... sayılı parselin bulunduğu alanda imar planı değişikliği ve buna bağlı olarak ifraz ve tevhid işlemlerinin yapılması yolundaki başvurunun reddine ilişkin ... günlü, ... sayılı belediye başkanlığı işlemi ile sözkonusu taşınmazlara ait imar planının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporla, dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, uyuşmazlık konusu taşınmazların büyük kısmının nazım ve uygulama imar planlarında yeşil alan, okul ve oyun alanında, küçük bir kısmının da konut alanında kaldığı, oyun alanı ve park kullanımlarının bölge için gerekli olduğu, yeşil alanda herhangi bir şekilde küçültme yapılmasının mevzuata aykırı olacağı, konum ve tasarım açısından planlama kararının yerinde olduğu anlaşıldığından, dava konusu işlemlerde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanununun 8/b maddesinde nazım ve uygulama imar planlarının belediye meclislerince onaylanarak yürürlüğe gireceği, onaylanmış planlarda yapılacak değişikliğinde aynı usule tabi olduğu, anılan Yasanın 16. maddesinde de, tevhid ve ifraz işlemlerinin belediye encümenince yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Bakılan uyuşmazlıkta, davacıların taşınmazlarına ait imar planında değişiklik yapılarak, ifraz ve tevhid yapılması istemiyle yaptıkları başvuru bu konuda karar vermeye yetkili belediye meclisine ve belediye encümenine intikal ettirilmeksizin ... günlü, ... sayılı belediye başkanlığı işlemiyle reddedildiğinden dava konusu işlemde bu yönüyle mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın, davacılara ait taşınmaza ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemine gelince;
2577 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca ilgilisi tarafından imar planı değişikliği istemiyle yapılan başvurunun, imar planı değişikliği isteminin yetkili organlarca reddi üzerine dava açma süresi içerisinde hem imar planı değişikliği isteminin reddi işlemine hem de imar planı değişikliği istemine konu imar planına karşı birlikte dava açılması durumunda, her iki işlemin birlikte incelenerek karara bağlanması, imar planı değişikliği isteminin yetkili organlarca görüşülerek karara bağlanmaması halinde ise ancak usulüne uygun şekilde karar oluşması üzerine bu işlemle birlikte imar planı değişikliği istemine konu imar planının esasının incelenmesi mümkündür.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu imar planının Diyarbakır belediye meclisinin 5.2.1993 günlü, 1 sayılı kararı ile kabul edilerek bir ay süreyle ilan edildiği davacı tarafından, son ilan tarihinden itibaren altmış gün içinde dava açılmadığı ve anılan planın bir uygulama işleminin de bulunmadığı, ancak taşınmazlara ait imar planında değişiklik yapılması isteminin belediye başkanlığınca reddi yolundaki ... günlü, ... sayılı işlemi üzerine her iki işlemin birlikte iptali istemiyle 16.5.2001 gününde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, davacı tarafından imar planı değişikliği istemli başvurunun belediye meclisince incelenerek karar verilmesi sonrasında mevcut plan ve değişiklik isteminin birlikte değerlendirilmesi mümkün olduğundan, olayda ise, davacının plan değişikliği istemli başvurusunun yetkili belediye meclisince karara bağlanmayarak belediye başkanlığı işlemiyle reddedilmesi karşısında imar planı değişikliği istemine konu imar planının bu aşamada incelenme olanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; Diyarbakır İdare Mahkemesinin 26.9.2002 günlü, E:2001/569, K:2002/935 sayılı kararının BOZULMASINA, 16.090.000.- lira karar harcı ile fazladan yatırılan 11.970.000.- lira harcın temyiz isteminde bulunana iadesine, 27.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
BŞ/Aİ
Old 25-09-2006, 22:42   #10
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/5-555

K. 2005/17

T. 2.2.2005

• KAMULAŞTIRMASIZ ELATMA BEDELİNİN TAHSİLİ TALEBİ ( İmar Uygulaması Sonucu Davacıya Pay Tahsis Edilen Taşınmazın İmar Planında Okul Alanı Olarak Ayrılması - Kamulaştırmasız Elatma Koşullarının Gerçekleşmiş Olması )

• İMAR UYGULAMASI SONUCU DAVACIYA PAY TAHSİS EDİLEN TAŞINMAZIN İMAR PLANINDA OKUL ALANI OLARAK AYRILMASI ( Kamulaştırmasız Elatma Koşullarının Gerçekleşmiş Olması Nedeniyle Bedelinin Tahsiline Hükmedilmesi Gereği )

• ŞÜYULANDIRMA SONUCU DAVACIYA PAY TAHSİS EDİLEN TAŞINMAZIN İMAR PLANINDA OKUL ALANI OLARAK GÖSTERİLMESİ ( Kamulaştırmasız Elatma Bedelinin Tahsili Talebi - Taşınmaza Elatılmış Sayılacağından Davanın Kabulü Gereği )

3194/m.17/3,18

2942/m.11

ÖZET :Dava, kamulaştırmasız elatma iddiasına dayalı bedel istemine ilişkindir. İmar Kanunun 18. maddesine göre uygulamaya tabi tutularak davacılara pay tahsis edilen dava konusu imar parseli, imar planında lise alanı olarak ayrıldığından; davacıların taşınmazdan bağımsız yararlanma ve başka türlü kullanma olanağı kalmadığına göre; mahkemenin, kamulaştırmasız elatma koşullarının gerçekleştiği yönündeki direnme kararı yerindedir.
DAVA : Taraflar arasındaki "kamulaştırmasız el atma iddiasına dayalı tazminat " davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 24.Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 9.6.2003 gün ve 961-362 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesi'nin 15.12.2003 gün ve 10879-14352 sayılı ilamıyla; ( ...Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı idare, davacıların da paydaş olduğu taşınmaza fiilen el atmadığı gibi, üzerinde tesis de yapmadığından, kamulaştırmasız el attığından bahisle bedelin tahsiline karar verilmesi, Doğru görülmemiştir... )
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırmasız elatma iddiasına dayalı bedel istemine ilişkindir.
Mahkemenin; "Kamulaştırmasız elatma koşullarının kayden ve hukuken gerçekleştiği" gerekçesiyle, "davanın kabulüne" dair verdiği karar, Özel Daire'ce yukarıda yazılı nedenle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle 3194 sayılı İmar Kanunun 18. maddesine göre uygulamaya tabi tutularak davacılara pay tahsis edilen dava konusu imar parseli, imar planında lise alanı olarak ayrıldığından; davacıların taşınmazdan bağımsız yararlanma ve başka türlü kullanma olanağı kalmadığına göre; mahkemenin, kamulaştırmasız elatma koşullarının gerçekleştiği yönündeki direnme kararı yerindedir.
Ne var ki bozma nedenine göre işin esası Özel Daire'ce incelenmediğinden, davalı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daire'ye gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnmesi yerinde görüldüğünden, davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 02.02.2005 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.


T.C.

YARGITAY

5. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/4612

K. 2005/6655

T. 9.6.2005

• KAMULAŞTIRMASIZ ELATMA ( Taşınmazın İmar Planında Yola Ayrılması Ve İnşaat İzni Verilmemesi Kamulaştırmasız El Atma Sayılmayacağı )

• TAŞINMAZIN İMAR PLANINDA YOLA AYRILMASI VE İNŞAAT İZNİ VERİLMEMESİ ( Kamulaştırmasız El Atma Sayılmayacağı )

• FİİLİ ELATMA ( Taşınmazın İmar Planında Yola Ayrılması Ve İnşaat İzni Verilmemesi Kamulaştırmasız El Atma Sayılmayacağı )

2942/m. 10

ÖZET : Davacı, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili talebinde bulunmuştur. Taşınmaza fiilen el atılması halinde taşınmaz bedelinin tahsili veya müdahalenin önlenmesi istenebilir. Taşınmazın imar planında yola ayrılması ve inşaat için izin verilmemesi fiili el atma sayılamaz. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesi hatalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir. Ancak;
Bir taşınmaza fiilen el atılması halinde taşınmaz bedelinin tahsili veya müdahalenin men'i davası açılabilir. Taşınmazın imar planında yolda kalması ve bu nedenle de taşınmaz üzerinde inşaat yapımı için ruhsat verilmemesi fiili el atma sayılmaz. İleride fiili imar uygulaması sırasında idarece düzenleme ortaklık payı indirildikten sonra şuyulandırma yapılmak suretiyle davacıya başka taşınmazdan verilecek veya taşınmazın bedeli ödenecektir. Bu nedenle fiili el atma bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden hükmün açıklanan nedenle H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine, 09.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
(KAZANCI)

NOT:
Yukarıdaki HGK kararına göre " kamulaştırmasız el atma " davası açılması düşünülebilir. Fakat 5.HD.nin yukarıdaki kararında görüldüğü gibi , HGK kararına rağmen eski geleneksel görüşünü sürdürdüğü anlaşılıyor. Ayrıca HGK. kararı çerçevesinde imar planına alma işlemini el atma olarak kabul ettiğimizde 1982 tarihinden itibaren 20 yıllık hak düşürücü süre dolmuş olarak gözüküyor.
Saygılarımla.
Old 26-09-2006, 09:28   #11
Akademiker

 
Varsayılan Kararlar çerçevesinde yeni bir değerlendirme

Açıkcası fiili bir el atma olmasa da, mülkiyet hakkı kısıtlandığı için kamulaştırmasız el atmanın şartlarının oluştuğu düşünülebilir. Ancak yukarıda verdiğiniz ilgili 5. daire kararı da göstermektedir ki, yargıtay kamulaştırmasız el atmadan arazinin etrafının çevrilmesini yada üzerinde herhangi bir yapı yapılmasını anlıyor. Zira bu mantığa göre hareket edilecek olsa; "Taşınmazın orda ve ben karışmıyorum, ilgili imar planında okul alanı olarak gösterilmişse de benim fiili bir el atmam yoktur" manası çıkmaktadır. Bu durum ise mülkiyet hakkı kısıtlanan kimseye bir fayda sağlamamaktadır.

Danıştay kararlarından anladığım ise; ilgili belediyeye başvurulması ve talebin reddi halinde ise ilgili işlemin iptalinin istenmesidir. Bu işlemin iptali davasında; mahkeme bilirkişi marifetiyle çevredeki koşulları değerlendirecek, okul ihtiyacının var olduğu kanaatini taşırsa talebi red edecektir.
Yalnız benim burada anlamadığım husus, mahkeme çevredeki şartlardan okul ihtiyacının var olduğu kanaatinde olsa bile bu durumda ilgili idareyi "kamulaştırmaya icbar" edemiyor. Sadece somut bir ihtiyac durumunun mahkeme marifetiyle tespiti sağlanmış oluyor.
Sonuç olarak icrai bir karar almak ihtiyacı olduğuna göre; yukarıdaki kararlar çerçevesinde üstadlarımın görüşlerini rica ediyorum..
Selamlar
Old 27-09-2006, 22:58   #12
Çaba

 
Varsayılan

Kamulaştırmasız el atma davası açmak en uygunu olarak görünüyor.Ancak 20 yıllık hak düşürücü süre geçmiş olabilir.Emin değilim ancak Anayasa Mahkemesince 2942 Sayılı Yasanın 38. maddesinin iptal edildiği söylendi, iptal söz konusu ise zamanaşımı geçmemiş oluyor.Dava açıldıktan sonra aleyhe karar verilmesi ve 5. HD nin onaması halinde Yargıtay 1.Daire Başkanlığına başvurularak(Genel Kurul kararı ile Daire kararlarının farklı olmasından dolayı) içtihatların birleştirilmesi yoluna gidilebilir.
Old 27-09-2006, 23:40   #13
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Dava açıldıktan sonra aleyhe karar verilmesi ve 5. HD nin onaması halinde Yargıtay 1.Daire Başkanlığına başvurularak(Genel Kurul kararı ile Daire kararlarının farklı olmasından dolayı) içtihatların birleştirilmesi yoluna gidilebilir.


Herşey bu kadar otomozisyon durumda olsa ne ala, içtihatları nasıl birleştirecez ben onu anlayamadım...
Old 28-09-2006, 08:23   #14
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan Hak Düşürücü Süre (Madde 38)

Kamulaştırma K.nun 38.md. el atma tarihinden itibaren 20 yıl geçmekle mal sahibinin her türlü dava hakkı düşeceğini öngörmekte idi. Bu süre hak düşürücü süredir. Gerçi bu madde Anayasa mahkemesinin 04.11.2003 tarihinde yürürlüğe giren kararı ile iptal edilmiş ise de HGK.nun 25.05.2005 T. 288-352 sayılı kararı ile: Anayasa mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği görüşünden giderek, 04.11.2003 tarihine kadar 20 yıllık sürenin dolması halinde, idare lehine doğan hakkın ortadan kalkmayacağına , idare yararına doğan kazanılmış mülkiyet hakkının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenmeyeceğine ,bu halde hak düşürücü sürenin uygulanacağına karar vermiştir.

Eğer imar planı kapsamına alınma tarihi ile 04.11.2003 arasında 20 yıllık süre dolmuş ise, HGK 02.02.2005 T. 2004/5-555 E. 2005/17 K. sayılı kararıyla tanınan kamulaştırmasız el atma davası açma imkanı da ortadan kalkıyor.

Saygılarımla.
Old 02-10-2006, 21:56   #15
Çaba

 
Varsayılan

Herşey bu kadar otomozisyon durumda olsa ne ala, içtihatları nasıl birleştirecez ben onu anlayamadım..
Bahsedilen otomozisyonu da ben anlayamadım.Yargıtay 1. Daire Başkanlığının içtihatların birleştirilmesini isteme gibi bir görev ve yetkisi var.Başvuruyu ilgili Dairenin görüşünü alarak değerlendiriyor, gerekli görürse içtihadı birleştirme yoluna gidebiliyor.
Old 13-10-2006, 13:53   #16
Akademiker

 
Varsayılan Konu henüz çözüme kavuşmadı..

Sevgili meslektaşlarım,
Sanki konu çözüme kavuşmuş gibi bir intibağ edindim. Sayın meslektaşlarımın bu konuda söyleyeceklerinin bu kadar az olacağını sanmıyorum.
Değişik görüşlere, alternatif çözümlere şimdiden teşekkür ederim.
Selamlar
Av. İbrahim halil
Old 13-10-2006, 17:51   #17
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın akademiker

İlk mesajınızda konu hakkında yeterli bilgi sahibi olduğunuz anlaşılıyor. Çünkü sizin bildiğinizden daha derin bilgi yok; çare yok:

Yapabileceğiniz ancak imar planı değişikliği istemektir ki bu yolun pahalı bir çıkmaz sokak olduğunu siz de biliyorsunuz. Şehircilik esaslarına göre belli oranlarda okul alanı, yeşil alan vs ayırmak kurallar gereğidir. Bu nedenle başvurunuz haklı görülmeyecektir.

İdareleri kamulaştırma yapmaya zorlayacak bir kural da yok. Çünkü böyle bir kural konduğunda, idarelerin imar durumuna göre ayrılan yerlerin kamulaştırılması için idarelerde yeterli para yok.

Mevzuat değişmedikçe çare de yok.

Saygılarımla
Old 12-02-2007, 01:13   #18
concept

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım,
Sanırım ortada bir kanun boşluğu var. Yeni bir düzenleme yapılana kadar konunun çözümü idarenin keyfine kalmış.

Hukukçu sorumluluğumuz gereği konuyu ciddi bir sorun olarak; Mahkemeler, Barolar, Meclis, AİHM ve fikri ortamlarda gündemde tutmamız şart ve gereklidir diye düşnüyorum.
Old 12-02-2007, 08:11   #19
A.Turan

 
Varsayılan

İmar planında okulyeri olarak gösterilen yerde okul bulunmasa veya bulanan okul kaldırılsa bile imar tadilatı yapılmadıkça kamulaştırmasız el atma söz konusudur. Kamulaştırmasız el atma sebebiyle özel idareye karşı dava açablirdiniz. Ancak 20 yıllık hak düşürücü süre geçmiş. Anayasa mahkemesi bu maddeyi ipal etti ve fakat geriye yürümez diye oluşmuş statüler bakımndan uygulanmaktadır. Bu arada içtihadı birleştirme yoluna başvurulduğuni işittim. Lehe olarak bu içtihat çıkarsa kamulaştırmasız el atma sebebiyle tazminat davası açabilirsiniz. İçtihadı takip edin. Ben de ediyorum çıktığında yayınlarım.
Old 12-02-2007, 11:09   #20
Av.Mehmet Yılmaz

 
Varsayılan

Arkadaşlar, buna benzer benim de bir sorunum var. Daha önce konu açmıştım ama tek cevap geldi, avukat büyüklerimzen de görüş almıştım herkes farklı şeyler söylediği için daha da kafam karıştı.

Konu şu: imar düzenlemesi ile okul alanı gösterilen taşınmaz, hazine devrediliyor. Taşınmaz üzerinde muhtesatlar var(meyve ağaçları) Defterdarlık Ecri misil ve tahliye talebinde bulunuyor. Şimdi Ecrimisil İhbarnamesi ile muaraza çıkmış sayılarak muhtesat bedelleri istenebilecek midir yoksa muaraza çıkabilmesi için açılmış bir dava mı olması gerekiyor. Bu konu ile ilgili Y.1.HD nin 10.03.2003 ve 08.11.2004 tarihli iki kararı var. Aynı hukuki olay, ama tamamen zıt iki karar, şaka gibi. Aşağıda bu kararları sunuyorum, bilgisi olan arkadaşlar cevap verirse sevinirim. Saygılarımla.


YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 1


Esas No.
2003/2311
Karar No.
2003/2548
Tarihi
10.03.2003


2886-DEVLET İHALE KANUNU/75
2981-İMAR VE GECEKONDU MEVZUATINA AYKIRI YAPILARA UYGULANACAK BAZI İŞLEMLER VE 6785 SAYILI İMAR KANUNUN BİR MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN/10.C
3194-İMAR KANUNU/18


ELATMANIN ÖNLENMESİ
HUKUKİ YARAR
ECRİMİSİL
İMAR UYGULAMASI
MUARAZANIN GİDERİLMESİ
KAİM BEDELLERİN SAPTANARAK TAHSİLİ
ŞUYULANDIRMA SONUCU OLUŞAN PARSEL


ÖZET
GERÇEK KİŞİ TARAFINDAN HAZİNE ALEYHİNE 3194 SAYILI KANUNUN 18. MADDESİNE DAYALI MUARAZANIN GİDERİLMESİ, BİNA VE ÖTEKİ YAPILARLA MEYVE AĞAÇLARI KAİM BEDELLERİNİN SAPTANARAK YASAL FAİZİYLE DAVALIDAN TAHSİLİ VE ECRİMİSİLLE BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİ İÇİN AÇILAN DAVAYA İLİŞKİN OLARAK; 1- DAVALI İDARENİN, İMAR ÖNCESİ MÜLK VE MUHTESAT SAHİBİNDEN, YASAYA AYKIRI ECRİMİSİL TALEP ETMEKLE VE 6183 SAYILI KANUNDAN BAHİSLE MUARAZA ÇIKARDIĞININ ANLAŞILMASI HALİNDE, DAVACININ İŞ BU DAVAYI AÇMAKTA HUKUKİ YARARININ BULUNDUĞU KABUL EDİLMELİDİR. 2- İMAR PARSELİ OLUŞUMUNUN DAYANAĞINI TEŞKİL EDEN 2981-3290 SAYILI KANUNUN 10/C MADDESİ UYGULAMASI VE 3194 SAYILI KANUNUN 18. MADDESİ HÜKMÜNCE, ŞUYULANDIRMA SONUCU OLUŞAN PARSELE ELATMA HALİNDE; MUHTESAT BEDELİ ÖDENMEKSİZİN MEN, KAL VE ECRİMİSİL İSTENEMEYECEĞİ YASA GEREĞİDİR.


DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, tapulamada, 1677 parselden 1550/8380 payı 21.6.1968 tarihinde kayden satın aldığını, fiili taksim sonucunda kendisine isabet eden yere yapılandığını ve meyve bahçesi haline getirdiğini, Mamak Belediyesince, bu yerde 2981-3290 sayılı Yasa 10/C maddesi uygulaması yapıldığını, bina ve müştemilatı ile bahçesinin olduğu yerin 37129 ada 1 nolu parselde kaldığını, bu yerin, belediyece davalı Hazineye kütüphane hizmetlerinde kullanılmak üzere temlik edildiğini, davalının, ecrimisil ihbarnamesiyle 255.760.000 TL.sı ecrimisil isteyerek muaraza çıkardığını ileri sürerek, davalının muarazasının men'i, kaim bedelinin tespit ve tahsili ile ecrimisille sorumlu olmadığının tespitini istemiştir.

Davalı Hazine, 2886 sayılı Yasanın 75. maddesine göre istenen ecrimisilin doğru olduğunu ve davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının ecrimisil için muarazanın men'i talebinin idari yargının görev alanı içerisinde olduğu ve davacının imar uygulamasıyla, davalı adına olan yerde kalan bina ve ağaçların bedelini istemeye zorlamasının yasaya uygun olmayacağından davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresinde ayrı ayrı temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Dava, 3194 sayılı Yasanın 18. maddesine dayalı muarazanın giderilmesi bina ve öteki yapılarla meyve ağaçları kaim bedellerinin saptanarak yasal faiziyle davalıdan tahsili ve ecrimisille borçlu olmadığının tespiti isteklerine ilişkindir.

Davalı idare, 2886 sayılı Yasanın 75. maddesi uyarınca davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının ecrimisil için muarazanın men'i talebi, idare mahkemelerinin görev alanı içerisinde kaldığı ve davacının imar uygulaması sonucu Hazineye ait olan taşınmazdaki bina ve ağaç bedellerinin kendisine ödemeye zorlamasının yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm, taraflarca ayrı ayrı temyiz edilmiş ise de; davalının temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Davacının temyizine gelince; davacı, 1677 parselden 1550/8380 payı 19.6.1968 tarihinde satın almıştır. Ana kadastral parsel, paydaşlar arasında fiilen taksim edilmiştir. Her paydaş kendisine teslim edilen yerde yapılanmıştır.

Davacı da kullanımına terkedilen yerin etrafını taş ve briket duvarla çevirmiştir. Buraya iki katlı bina, iki ayrı kömürlük, su deposu inşa etmiş ve birde su kuyusu açmıştır. Elmenliğindeki yerde çeşitli cins ve yaşta meyve ağaçları yetiştirmiştir. Hal böyle iken, Mamak Belediyesi, ana kadastral parsel ve çevresindeki 2981-3290 sayılı Yasa 10/C maddesi uygulaması yapmıştır. İmarla, davacının mülkiyet ve elmenliğindeki yeri ( binası, muhdesatları, bahçe duvarı, su kuyusu ve meyve ağaçları ) imarda, ihdasen belediye adına kaydedilmiştir. Aynı belediye, 5.1.1993 tarih ve 13/02 nolu encümen kararı uyarınca, burayı, bedelsiz olarak Maliye Hazinesine devir etmiştir. Bundan sonra, Maliye Bakanlığı, Ankara Defterdarlığı, Hisar Emlak Müdürlüğünce tanzim edilip, tebliği yapılan 25.11.1999 gün 44093 nolu ecrimisil ihbarnamesiyle, davacıdan 255.760.000 TL.sı ecrimisil talep etmiştir. Davacı, bu isteme, aynı müdürlük nezdinde itiraz etmiş; itirazı ret edilmiştir. Müteakiben, davacı, idare mahkemesine, ecrimisil ihbarnamesinin düzenlenmesine ilişkin işlemin iptali ve yürürlüğün durdurulması istekli dava açmıştır. İdare Mahkemesi, 2886 sayılı Yasanın 75. maddesinden bahisle davanın reddine karar vermiş; karar kesinleşmiştir. Bu kez, davacı, değinilen Yasa maddesi ve önceki mülkiyet hakkına tutunarak eldeki davayı açmıştır. Bir başka anlatımla, idare, imar öncesi mülk ve muhtesat sahibinden, Yasaya aykırı ecrimisil talep etmekle ve 6183 sayılı Yasadan bahisle muaraza çıkarmıştır. Bu nedenle, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kuşkusuzdur. Öte yandan, imar parseli oluşumunun dayanağını teşkil eden 2981-3290 sayılı Yasa 10/C maddesi uygulaması veya 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi hükmünce, şuyulandırma sonucu oluşan parsele elatma halinde; muhtesat bedeli ödenmeksizin, men, kal ve ecrimisil istenemeyeceği Yasa gereğidir. Bir başka anlatımla, yukarıda değinilen Yasa maddelerinin uygulanmaları sonucu ayrılmaz parça ( mütemmim cüz ) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda, yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılan imar parselleri nedeniyle, yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince, yapı ( muhtesat ) sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerinin hiçbir ecrimisil ( kira ) bedeli ödemeksizin kullanma imkanı sağlanmıştır. Yasa koyucu, imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.

SONUÇ : Hal böyle olunca, işin esasının incelenerek, bir hüküm kurulması gerekirken, somut olay ve hukuki niteleme yanlış değerlendirilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir. Açıklanan nedenlere ilişkin davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.3.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Diğer karar:

T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 1


Esas No.
2004/12036
Karar No.
2004/12673
Tarihi
08.11.2004


2886-DEVLET İHALE KANUNU/75
3194-İMAR KANUNU/18


MUHTESAT BEDELİ
ARAZİ VE ARSA DÜZENLEMESİ
ECRİMİSİL


ÖZET
DAVA, 3194 SAYILI YASANIN 18. MADDESİNDEN KAYNAKLANAN MUARAZANIN GİDERİLMESİ, İMAR UYGULAMASIYLA DAVALI İMAR PARSELİNDE KALAN TAŞINMAZIN MUHTESAT ( KAİM ) BEDELİNİN TAHSİLİ İSTEKLERİNE İLİŞKİNDİR. DAVALININ DAVACIYA KARŞI BİR ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM İSTEĞİ YOKTUR. BU DURUMDA DAVACININ ÇEKİŞMELİ TAŞINMAZI KULLANMA HAKKININ SÜRDÜĞÜ KABUL EDİLMELİDİR. ÖYLE İSE; DAVALI TARAFINDAN AÇILMIŞ BİR DAVA OLMADIĞI, DAVACI YARARINA MUHTESAT BEDELİ İSTEME HAKKININ HENÜZ DOĞMADIĞI DİKKATE ALINMALIDIR


Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, tapulamada 1677 parselden 1550/8380 payı 21.6.1968 tarihinde kayden satın aldığını, fiili taksim sonucu kendisine isabet eden yere yapılandığını ve bahçe haline getirdiğini, Mamak Belediyesince bu yerde 2981-3290 Sayılı Yasa 10/c maddesi uygulaması yapıldığını, bina ve bahçesinin olduğu yerin 37129 ada 1 nolu parselde kaldığını bu yerin belediyece davalı hazineye kütüphane hizmetlerinde kullanılmak üzere temlik edildiğini, davalının ecrimisil ihbarnamesiyle 255.760.000-TL.ecrimisil isteyerek muaraza çıkardığını ileri sürerek davalının muarazasının meni kal bedelinin tesbit ve tahsili ile ecrimisille sorumlu olmadığının tesbitini istemiştir.

Davalı hazine, 2886 Sayılı Yasanın 75. maddesine göre istenen ecrimisilin doğru olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece 2981-3290 Sayılı Yasanın 10/c maddesi veya 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi uygulamaları ile oluşan imar parsellerine elatma halinde muhtesat bedeli ödenmeksizin men, kal, ecrimisil istenemeyeceğinin yasa gereği olduğu mahkemenin bu konuda işin esasına girerek bir karar vermesi gereğine işaret edilerek bozulmuş, bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Özgül Bozkurtgil'in raporu okundu, düşüncesi alındı.Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesinden kaynaklanan muarazanın giderilmesi, imar uygulamasıyla davalı imar parselinde kalan taşınmazın muhtesat ( kaim ) bedelinin tahsili isteklerine ilişkindir.

Davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün bozulmasına dair kararda, çekişmeli yerin imar uygulaması sonucu davalı mülkiyetine geçtiği saptanarak eldeki dava ve istek bakımından 2981-3290 Sayılı Yasanın 10/c ve 3194 Sayılı Yasanın 18. madde hükümleri gözetilmek suretiyle bir hüküm kurulması gereğine işaret edilmiştir.

Sözü edilen karar ve yasal düzenlemelerde belirtildiği üzere imar uygulamasıyla tecavüzlü duruma gelen yapılar bakımından muhtesat bedeli ödenmedikçe kaydı yeni edinen kişinin muhtesat sahibini imar parselinde men edemiyeceği gibi, ecrimisil istemesinin de olanaksız bulunduğu tartışmasızdır.

Bu durumda, Mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek davalı kayıt malikinin ecrimisil isteği yolundaki talebinin yerinde olmadığı dikkate alınıp idari yoldan ileri sürülen bu isteğin muaraza anlamında kabul edilmek suretiyle ecrimisil bakımından kurulan hükümde bir isabetsizlik yoktur.

Ancak, davalının davacıya karşı bir elatmanın önlenmesi ve yıkım isteği yoktur. Bu durumda yukarıdaki düzenlemelere göre davacının çekişmeli taşınmazı kullanma hakkının sürdüğü kabul edilmelidir. Öyle ise; davalı tarafından açılmış bir dava olmadığı, davacı yararına muhtesat bedeli isteme hakkının henüz doğmadığı dikkate alınmalıdır.

SONUÇ : Hal böyle olunca; muhtesat bedeline ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 8.11.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 21-02-2007, 11:03   #21
Cafer ERGEN

 
Varsayılan imar planlarında kısıtlılık (Okul Alanı) durumu

İMAR PLANLARINDA KISITLILIK DURUMU

CAFER ERGEN*


GİRİŞ
3194 sayılı İmar Kanununun 13. maddesinin bi&shy;rinci fıkrası ve bu nedenle uygulama olanağı kalmayan 3. fıkraları Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 günlü ve E: 1999/33, K: 1999/51 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi kararı 29 Haziran 2000 günlü ve 24094 sayılı Res&shy;mi Gazetede yayımlanmıştır. Yayımlandığı tarihten itibaren altı ay sonra yürürlüğe girmiştir. Bugüne kadar yasal boşluk doldurulmamıştır. Dolaysıyla bu konuda bir belirsizlik bulunmaktadır.

3194 sayılı İMAR KANUNU’NA GÖRE DURUM
3194 sayılı İmar Kanunu’nunİmar Plânlarında Umumi Hizmetlere Ayrılan Yerler başlığını taşıyan 13. maddesinde;
“ (1’inci fıkra, Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 gün ve E: 1999/33, K: 1999/51 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.)
İmar programına alınan alanlarda kamulaştırma yapılıncaya kadar emlak vergisi ödenmesi durdurulur. Kamulaştırmanın yapılması halinde durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi arasında tahakkuk edecek olan emlak vergisi, kamulaştır&shy;mayı yapan idare tarafından ödenir. Birinci fıkrada yazılı yerlerin kamulaştırma yapılmadan önce plân değişikliği ile kamulaştırmayı gerektirmeyen bir maksada ayrılması halinde ise durdurma tarihinden itibaren geçen sürenin emlak vergisini mal sahibi öder.
(3’üncü fıkra, Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 gün ve E: 1999/33, K: 1999/51 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.)
Onaylanmış imar plânlarında, birinci fıkrada yazılı yerlerdeki arsa ve arazi&shy;lerin, bu Kanunda öngörülen düzenleme ortaklık payı oranı üzerindeki miktarları&shy;nın mal sahiplerince ilgili idarelere bedelsiz olarak terk edilmesi halinde bu terk işlemlerinden ayrıca emlak alım ve satım vergisi alınmaz.” hükmü yer almaktadır.
3194 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin birinci fıkrasında, imar plânlarında, resmî yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlarda, inşaata ve mevcut bina varsa esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmeyeceği, imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin devam edeceği, üçüncü fıkrasında ise imar plânlarının tasdik tarihinden itibaren beş yıl sonra parsel sahibinin, başvuruda bulunarak imar plânlarında meydana gelen değişikliklerden ve civarın özelliklerinden dolayı okul, cami ve otopark sahası ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanların yapımından ilgili kamu kuruluşunca vazgeçildiğine dair görüş alması koşuluyla tüm belirli çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesini yeniden irdeleyerek hazırlanacak yeni imar plânına göre inşaat yapabileceği belirtilmekte idi.
Dolaysıyla, imar plânlarında umumi hizmetlere ayrılan alanlarda inşaat veya bina varsa bunda esaslı değişiklik ve ilaveler yapılması, parsel sahibinin, imar plânının onay tarihinden itibaren beş yıl geçtikten sonra başvuruda bulunarak ilgili kamu ku&shy;rulu&shy;şundan maddede belirtilen umumi hizmetlere ayrılan alanların yapımından vazgeçildiğine ilişkin görüş almasına bağlı bulunduğundan, ilgili kamu ku&shy;ruluşunun umumi hizmetlere ayrılan alanların yapımından vazgeçmemesi durumunda bu alanlarda parsel sahibinin inşaat olanağı bulunmamaktaydı.[1]

ANAYASA MAHKEMESİNİN GÖRÜŞÜ
Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 günlü ve E: 1999/33, K: 1999/51 sayılı kararıyla[2]3194 sayılı İmar Kanununun 13. maddesinin bi&shy;rinci fıkrasının ve bu nedenle uygulama olanağı kalmayan 3. fıkralarının iptaline karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi kararı 29 Haziran 2000 günlü ve 24094 sayılı Res&shy;mi Gazetede yayımlanmıştır. Yayımlandığı tarihten itibaren altı ay sonra yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesi bu kararda aşağıdaki gerekçeye yer vermiştir:
13. maddenin birinci fıkrası uyarınca imar plânlarında umumi hizmetlere ayrılan yerlerin mevcut kullanma şekillerinin ne kadar devam edeceği konusundaki bu belirsizliğin, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan bir sınırlamaya neden olduğu açıktır.
İmar plânlarının uygulamaya geçirilmesindeki kamusal yarar karşısında mülkiyet hakkının sınırlanmasının demokratik toplum düzeninin ge&shy;rekleriyle çelişen bir yönü bulunmamakta ise de, itiraz konusu kuralın neden olduğu belirsizliğin kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozarak mülkiyet hakkını kullanılamaz hale getirmesi, sınırlamayı aşan hakkın özüne dokunan bir nitelik taşımaktadır.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de 23.9.1981 günlü Sporrong ve Lonnroth kararında, kamulaştırma izni ile inşaat yasağının uzun bir süre için öngörülmüş olmasının, toplumsal yarar ile bireysel menfaat arasın&shy;daki dengeyi bozduğu sonucuna varmıştır...
İtiraz konusu kuralla, mülkiyet hakkına getirilen sınırlama, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirerek bir hukuk devletinde kişinin hak ve özgürlükleri ile kamu yararı arasında bulunması gereken dengenin bozulmasına yol açarak hu&shy;kuk güvenliğini yok etmektir.
Bugün itibariyle, her ne kadar 3194 sayılı İmar Kanununun 13. maddesinin 1 ve 3. fıkraları iptal edilmişse de, bu kararın nasıl uy&shy;gu&shy;lamaya konulacağı hususu henüz belirgin değildir. Çünkü, yasa koyucu ta&shy;rafından kendisine tanınan süre içinde yasal boşluğu dolduracak yeni bir düzenleme yapılmamıştır. Bu halde, bugün itibariyle uygulama nasıl ola&shy;caktır.[3]
Ancak burada şunu da belirtelim ki, Arazi ve Arsa Dağıtım Yönetmeliğinin 12. maddesi uyarınca kamulaştırılacak alanlara hisse ayrılması durumunda, bu his&shy;selerin ne kadar zaman sonra kamulaştırılacağı belirsiz olduğundan, mülk sahiplerinin böyle bir durumda, hisselendirildikleri taşınmazın imar plâ&shy;nında tahsisli bulunduğu alanın kamulaştırılmaması halinde, artık bu alana gerçekten ihtiyaç olmadığından bahisle Anayasa Mahkemesi kara&shy;rında yer alan gerekçeleri de öne sürerek dava açabileceklerdir.[4]

DANIŞTAY 6. DAİRESİNİN EN SON İÇTİHADINA GÖRE DURUM:
Danıştay Altıncı Dairesine göre, Anayasa Mahkemesince 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 13. maddesinin 1 ve 3. fıkrasının iptal edilmesinin kişilerin resmi tesis alanında kalan taşınmazına yönelik olarak yapmış olduğu imar planı değişikliği başvurusu üzerine doğrudan plan değişikliğinin yapılmasını gerektirmeyeceği açıktır.
İlgililerin imar planı değişikliği istemlerinin idarelerce çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesi yönünden irdelenmesi gerektiği, planlamanın genel ilkeleri dikkate alınarak uyuşmazlık konusu taşınmaza ayrıldığı amaç için ihtiyaç bulunmadığı sonucuna varıldığı taktirde plan değişikliği yapılmasının mümkün olduğu; bu konuda yapılacak Yargısal denetimde de imar planı değişikliği isteminin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerektiği açıktır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 13.madde kapsamında yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine mahkemece şehircilik ve planlama ilkelerine göre inceleme yapılarak karar verilmesi gerekir.[5] 3194/13.maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle bu madde hükmüne dayanılamaz. Bölge koşullarının incelenmesi gerekir.[6]
İmar Planı Değişikliğine Dair Başvurunun Şehircilik İlkeleri, Planlama Esasları Ve Kamu Yararı Açısından Uygun Olmaması Halinde Uygulama:
Şehircilik İlkeleri: İmar planlarının yapılması ve değişiklikleri sırasında uyulması gereken şehircilik ilkelerini Plan Yapım Esaslarına Dair Yönetmelik hükümleri olarak özetleyebiliriz. Alt yapı alanları, resmi kurum alanları ile ilgili düzenlemeler ve artan nüfus yoğunluğu karşılığında uygulanacak kuralları şehircilik ilkelerine örnek olarak gösterebiliriz.
Planlama Esasları: Planlama esaslarından ise plan hiyerarşisini anlamaktayız. İmar planlarının kendi aralarında hiyerarşi bulunmaktadır. Bu hiyerarşide 1/1000 ölçekli uygulama imar planları en alt kademede, 1/100 000 ölçekli bölge ya da ülke planları en üst seviyede bulunmaktadır. Tıpkı normlar hiyerarşisinde olduğu gibi alt ölçekli plan üst ölçekli plana aykırı olamayacaktır. Bu kural sayesinde tüm planlı saha en yüksek yüksek ölçekli plana uygun olarak kullanılacaktır.
Kamu Yararı: İdare hukukuna göre bütün idari işlemlerin nihai amacı kamu yararıdır. Bu açıdan bakıldığında kamu yararı çok geniş kavramdır. İmar planlarının da nihai amacı kamu yararıdır. Kamu yararı çoğu kez imar planı yapılacak alanın yapısına göre belirlenir.
Dar anlamda kamu yararı, kamu hizmetinin kar amacı güdülmeksizin sürekli olarak, toplumsal ihtiyaçları karşılayacak doğrultuda ve eşitlik ilkesini gözeterek , tarafsız bir şekilde yerine getirilmesi olarak tanımlanabilir. Geniş anlamda kamu yararı ise ülkedeki tüm insanların ortak çıkarlarını içeren “toplum yararı” nı ifade etmektedir.[7]
Yapı hakkının kullanılması serbest olmamıştır.Tarih boyunca değişik şekilde ve farklı kanunlar ile bir disiplin altına alınmaya çalışılmıştır. Halen yürürlükte olan 3194 sayılı İmar Kanunu başta olmak üzere çeşitli kanunlarda yapı hakkının kullanılmasıyla ilgili olarak düzenleme ve sınırlamalar mevcuttur.[8] İmar Kanunundaki en belirgin sınırlama ile bu kanuna göre hazırlanan imar planlarıdır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 3. Maddesine göre, herhangi bir sahanın, her ölçekteki plan esaslarına, bulunduğu bölgelerin şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatlar için kullanılamayacağı kuralı getirilmiştir.
Tip İmar Yönetmeliğinin 2. maddesinde, bu Yönetmelikte yazılı hükümlerin, imar planlarında aksine bir açıklama bulunmadığı takdirde uygulanacağı belirtilmiştir.
İmar hukukunda, imar planları yönetmeliklere göre üst norm niteliğindedir. Dolaysıyla önce imar planındaki kurala uyulması zorunludur. Yürürlükteki imar planına göre bir parselde tek yapı yapılmasının öngörülmüş olması halinde, bir parselde birden fazla yapı yapılmasını düzenleyen yönetmelik hükmünün uygulanmaması gerekir.[9] Ancak imar planlarında, parselasyon durumları ve bina kitleleri, bilhassa bu maksatla etüd edilerek, ölçüleri verilmediği takdirde, sadece ayrık ve bitişik bina yapılacağı, ön bahçeli veya ön bahçesiz nizamın kabul olunacağını, binaların tertip şeklini ve yer alacakları cepheyi tespit maksadı ile şematik olarak gösterildiğinden, bunlara ait ifadeler imar planlarının kayıtlarından sayılmazlar. Örneğin, imar planında gösterilen bina kitlesinin ölçüleri belirtilmemiş ise, bina kitlesinin ölçüleri Tip İmar yönetmeliğindeki hükümlere göre tespit edilir.[10]
Görüleceği üzere mülkiyet hakkına aykırı olarak bir taşınmazdaki kısıtlılığın en önemli nedeni imar planlarındaki tahsis şeklidir. Bu nedenle taşınmazın imar planındaki tahsis şekli çok önemlidir. Bu tahsis şeklinin değiştirilmesi ise şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygunluk olması halinde mümkündür.
İmar planlarında kısıtlı olan taşınmazlara ilişkin olarak, eğer taşınmazın imar planındaki tahsis durumunun değişmesinin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı açısından uygun olmaması halinde ise kamulaştırma, satın alma, parselasyon ve ya da takas yöntemlerinden birinin kullanılarak kısıtlılığın ortadan kaldırılması gerekmektedir. İç hukukta bu hususa henüz kesin bir çözüm getirilmemiştir. Bu nedenle bu konuda A.İ.H.M.’ne çok sayıda başvuru yapılması muhtemeldir.

PLANLAMA VE İMAR KANUNU TASARISI TASLAĞI İLE GELECEK DÜZENLEME
Planlama Ve İmar Kanunu Tasarısı Taslağı’nın “İmar Programı ve Kısıtlılık Hali” başlığını taşıyan 16 ncı maddesinde;
İdare, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesini müteakip en fazla dört ay içinde, bu planın tamamını tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programını hazırlar. Beş yıllık imar programının görüşülmesi sırasında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu program, en fazla bir ay içinde İdare Meclisince onaylanır ve yürürlüğe girer. İmar programının ilk üç yılında arsa ve arazi düzenleme işlemlerinin tamamlanması, Umumi Hizmet Alanları ve Resmi Kurum Alanlarının kamu eline geçmesi zorunludur. Resmi Kurum Alanlarına ayrılmış yerleri ilgili kamu kurum ve kuruluşları, bu süre içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kurum ve kuruluşlarının yıllık bütçelerine konur.
Umumi Hizmet Alanları ve Resmi Kurum Alanlarının üç yıl içinde kamu eline geçmemesi veya geçmesine yönelik nihai işlemlerin başlatılmaması halinde, gayri menkulleri bu alanlara rastlayan mülk sahiplerinin İdareden veya ilgili kamu kurum ve kuruluşundan tazminat alma hakkı doğar.
İmar programına alınan işler programdan çıkarılamaz. Afetler nedeniyle program dönemi içinde bitirilemeyen işler bir sonraki program döneminde öncelikle ele alınır ve tamamlanır.
İmar programlarında, umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince üzerine kısıtlama konan gayri menkuller arsa ve arazi düzenleme işlemleri tamamlanıncaya, kamulaştırılıncaya veya kısıtlamaya konu projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili diğer kanunlarla verilen haklar devam eder.
Kuralının getirilmesi düşünülmektedir. Bu kuralın bu haliyle gelmesi halinde mülk sahiplerinin imar planlarından kaynaklanan kısıtlılık nedeniyle çektiği sıkıntılardan kurtulacağı tahmin edilmektedir. Buna karşın özellikle mali açıdan yetersiz belediyelerin zor durumda kalacağı açıktır. Ancak mülkiyet hakkının kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılması açısından da bu tür bir düzenlemeye acil ihtiyaç bulunmaktadır.

DANIŞTAY 6. DAİRESİ KARAR ÖRNEKLERİ
Bir taşınmazla ilgili imar planı 36 yıl süresince üç kez değiştirilerek değişik kamu hizmet alanına tahsis edilmesine karşın bu süre zarfında kamulaştırma yapılmamış ve anılan planların uygulanmasına geçilmemiş olması nedeniyle bu durumun arazi kullanış türünde tutarlılık bulunmadığını gösterdiği, bu nedenle imar planında değişiklik yapılması yolundaki taşınmaz maliki isteminin reddinde isabet görülmemektedir. İdarenin çevredeki yapılaşmayı ve yerleşme düzenini de dikkate alarak yeni bir alan çalışması yapması gerekir.[11]

3194 sayılı Yasanın 13.maddesinde belirtilen 5 yıllık süre dolmadan başvuruda bulunulması ve imar planında değişiklik yapılması istenilmemesi nedeniyle imar durumu verilmesi yolundaki başvurunun reddinde isabetsizlik görülmemektedir.[12]

Taşınmaz ile ilgili imar planında herhangi bir değişiklik yapılmadığı ve taşınmazı, plan uyarınca ayrıldığı amaç için kamulaştıracak olan idarelerin ödenek bulunmaması nedeniyle bu işlemi gerçekleştiremedikleri anlaşıldığından, idareleri bu yönde işlem tesisine zorlayıcı nitelikte yargı kararı vermek mümkün bulunmadığı halde, taşınmaz üzerindeki kısıtlılığın iptali yolundaki kararda isabet görülmemektedir.[13]

3194 sayılı Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra, bu kanunun 13.maddesi uyarınca plan değişikliği yapılabilmesi ancak 10.11.1990 tarihinden sonra mümkün olduğundan, davacının imar planı değişikliği yapılarak taşınmazı için inşaat ruhsatı verilmesi yolundaki isteminin idarece reddinde isabetsizlik bulunmamaktadır.[14]

Milli Eğitim Bakanlığınca okul yapılıp yapılmayacağı konusunda henüz kesin bir sonuca ulaşılmadığından, imar planında ilkokul alanı olarak ayrılan taşınmaz üzerine özel ilkokul yapılmak amacıyla inşaat ruhsatı isteminin belediyece reddinde isabetsizlik görülmemektedir.[15]

25 yıl önce imar planında yeşil alan olarak belirlenen taşınmazın tahsis amacının değiştirilmesi isteminin zımnen reddi yolundaki işlemin mahkemece incelenmesi gerekirken davanın reddedilmesinde isabet görülmemektedir.[16]

Milli Eğitim Müdürlüğü yazısında, imar planında ilkokul alanı olarak ayrılan yere ihtiyaç bulunduğu, 1993 yılı imar programı çalışmalarında değerlendirmeye alınacağı belirtildiğinden, kamulaştırma şerhinin kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddinde isabetsizlik görülmemektedir.[17]

3194/13.maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle bu madde hükmüne dayanılamaz. Bölge koşullarının incelenmesi gerekir.[18]

Planda, park alanında kalan taşınmazın kamulaştırılması isteminin reddine ilişkin işlemin dava konusu olması halinde, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından söz edilerek idareler kamulaştırmaya zorlanamaz. [19]

3194/13.madde kapsamında yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine mahkemece şehircilik ve planlama ilkelerine göre inceleme yapılarak karar verilmesi gerekir.[20]

Tapu kaydındaki okul alanı şerhinin kaldırılabilmesi için mevcut planın değiştirilmeye yetkili olan belediyeye başvurulması gerektiğinden, yetkili olmayan valiliğe yapılan başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddi yolundaki işlemle mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.[21]

3194 sayılı imar kanununun 13.maddesine göre yapılan başvuruda aynı zamanda plan değişikliğinin de istenmiş olması durumunda, davada bu hususun da incelenmesi gerekir.[22]

SONUÇ
İlgililerin imar planı değişikliği istemlerinin idarelerce çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesi yönünden irdelenmesi gerektiği, planlamanın genel ilkelerinin dikkate alınarak başvuru konusu taşınmaza ayrıldığı amaç için ihtiyaç bulunmadığı sonucuna varıldığı takdirde plan değişikliği yapılmasının mümkün olduğu açıktır.
Bu durumda, plan değişikliği isteminin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığı yolunda yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilecektir. Ancak, bu şekildeki tutum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı anlayışı ile örtüşmemektedir.


Not: Bu makalenin aslı www.imarhukukcusu.com sitesinde de yer almaktadır.





* Adalet Bakanlığı Tetkik Hakimi.

[1] Cafer ERGEN, İmar Planları, Seçkin Yayınevi, 2006, Ankara, sayfa 178.

[2] Bkz. 29.6.2000 günlü ve 24094 sayılı Resmi Gazete.

[3] Cafer ERGEN, Arazi ve Arsa Düzenlemeleri, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2004, sayfa 21.

[4] Cafer ERGEN, İmar Planları, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2006, sayfa 179.

[5] D. 6. Dairesinin 9.1.2003 gün ve E:2001/6807 K:2003/105 sayılı kararı.

[6] D. 6. Dairesinin 7.10.2002 gün ve E:2001/3011 K:2002/4097 sayılı kararı.

[7] Doç. Dr. Halil Kalabalık, İmar Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2. Baskı, 2005, s. 110.

[8] Cafer ERGEN, Veli BÖKE, Kaçak Yapı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005, sayfa 112.

[9] D. 6. Dairesinin 22.2.1989 gün ve E:1988/1496 K:1989/408 sayılı kararı.

[10] Cafer ERGEN, Veli BÖKE, Kaçak Yapı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005, sayfa 39.

[11] D. 6. Dairesinin 05.10.1993 gün ve E.1992/4804, K.1993/3954 sayılı kararı.

[12] D. 6. Dairesinin 16.06.1993 gün ve E.1992/3415, K.1993/2407 sayılı kararı.

[13] D. 6. Dairesinin 19.10.1994 gün ve E.1994/2060, K.1994/3643 sayılı kararı.

[14] D. 6. Dairesinin 07.03.1988 gün ve E.1987/581, K.1988/298 sayılı kararı.

[15] D. 6. Dairesinin 15.05.1989 gün ve E.1988/810, K.1989/1126 sayılı kararı.

[16] D. 6. Dairesinin 9.6.1992 gün ve E:1991/2761 K:1992/2762 sayılı kararı.

[17] D. 6. Dairesinin 29.12.1993 gün ve E.1993/278, K.1993/5988 sayılı kararı.

[18] D. 6. Dairesinin 07.10.2002 gün ve E.2001/3011, K.2002/4097 sayılı kararı.

[19] D. 6. Dairesinin 10.12.2002 gün ve E.2002/4906, K.2002/5794 sayılı kararı.

[20] D. 6. Dairesinin 09.01.2003 gün ve E.2001/6807, K.2003/105 sayılı kararı.

[21] D. 6. Dairesinin 05.06.2003 gün ve E.2002/3200, K.2003/3476 sayılı kararı.

[22] Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 27.03.1998 gün ve E.1996/96, K.1998/158 sayılı kararı.
Old 22-02-2007, 12:20   #22
Akademiker

 
Varsayılan

Oldukça uzun bir yazı..Adı geçen siteyi de biliyorum. Ancak bu makalenin çözüm adına bize ne sunduğuna bakmamız lazım. Bütün yukarıda yazılanlardan sonra sizin tavsiye ettiğiniz yolun şu olduğu kanaatine vardım. Yanlış düsünüyorsam lütfen düzeltin beni..

İDARİ YARGI:

-İdari yargı marifetiyle kamulaştırma yapacak olan İdare (MEB) kamulaştırmaya zorlanamaz.
- Bunun yerine Belediyeye başvurup imar planının tadilini talep etmek lazım. Bu talep çok büyük ihtimalle red edilecek.
- Bu red kararı üzerine idari yargıda dava açılmalı. Bu dava da şehircilik esaslarına göre çevrede okul ihtiyacı olup olmadığı bilirkişi marifetiyle tespit olunacak. Burdan da lehe bir karar çıkacağını pek zanettmiyorum.
- Bu karara karşı temyiz safahati izlenmeli ve burdan da karar değişmeyecek.
-İç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra AİHM' e başvurulmalı..

ADLİ YARGI:

Ayrıca yukarıda Yargıtay HGK'nin 2005 yilinda almiş oldugu karar geregince ecrimisil talebi olabilir. Ancak bu karardan hemen sonra 5. HD'nin eski kararlarında ısrar ettiğini biliyoruz..

Sizce hangi yol izlenmeli?
Old 22-02-2007, 17:21   #23
ali kılıç

 
Varsayılan benzer bir konu

Sayın meslektaşım şu an derdest olan benzer nitelikte bir davam var.belediye müvekkilinizin taşınmazını imar uygulaması esnasında okul sahası haline getirmişse kamulaştırma yapmaya zorluyamazsınız.Buna karşılık imar uygulamasından sonra taşınmazın -imar parselinin-kamulaştırma yapılmadan okul alanına dönüştürülmesi hukuka aykırıdır.Diğer yandan idare mahkemesi bu hallerde okul alanına ayrılan taşınmazın ,tüm çevre ,şehircilik ilkeleri,trafik vb.şartlar bakımından okul yapımına uygun olup olmayacağı yönünde keşif ve bilirkişi incelemesi yapmakta.benim yürüttüğüm davada taşınmaz "hastane alanı" olarak ayrılmıştı mahkemece yapılan keşifte ayrılan bu taşınmazın yukarıda belirttiğim krtierler ölçüsünde hastane yapımına uygun olup olmadığı noktasında araştırma yaptı ve alınan raporda u yerin hastane yapımına uygun olmadığı gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararaı verildi.Umarım size bir yararı olur.Saygılarımla
Old 22-02-2007, 21:46   #24
Akademiker

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,
Bizim sorunun kilitlendiği nokta da burasıdır. Yani Taşınmaz belediyece imar programına alınmış olsa idi, bu durumda sözü geçen 5 yıllık sürenin hitamında bir talep hakkı doğacaktı. Oysa böyle bir durum söz konusu değildir. Uygulamada 3 ay içerisinde imar programı yapmayan belediyeler hakkında açılmış görevini yapmamaktan mütevellit ceza davalarına rastlıyoruz. Ancak alınan somut bir netice bulunmamaktadır.
Sanırım yapılacak şey, HGK kararından sonra 5. daire eski kararında direndiğinden içtihatın birleştirilmesini beklemek olacak. Yani adli yargıda bir ecrimisil davası açmak...
Old 22-02-2007, 22:26   #25
Emin GÜNEŞ

 
Varsayılan

Adli yargıda ne diye ecrimisil davası açacaksızın ki. kamulatırmasız el atmanın şartları oluşmamışsa yani fiili el atma yoksa ecrimisil talep edilemezki. Biz uygulamada kamulaştırmasız el atma davası açıp kazandığımız durumlarda fiili el atmadan dava tarihine kadar son 5 yılllık ecrimisil talep edebiliyoruz. Mesela idare taşınmazınıza 1999 yılında ihata duvarı çekmiş ya da park yapmış, siz 2005 yılında dava açıyorsunuz davayı kazanmanız yani fiili el atmanın varlığının kabulünün kesinleşmesinden sonra el atmadan önceki 5 yıla ait ecrimisli talep edebiliyorsunuz. O konuda da Yargıtay el atılmamış olsaydı nasıl bir getirisi olacağının tespitini istiyor.Çoğunluk ziraate elverişsiz mahalle aralarındaki imarlı arsaların ne getirisi olacağının ispatlanmaması nedeniyle pek fazla netice elde edilemiyor. Şu anda sadece ksıtlılık nedeniyle emlak vergisi indirminden yararlanabilirsiniz.
Old 23-02-2007, 10:16   #26
Akademiker

 
Varsayılan

Sayın üstadım;
HGK kararının şu kısmını dikkatinize sunuyorum:

"imar planında lise alanı olarak ayrıldığından; davacıların taşınmazdan bağımsız yararlanma ve başka türlü kullanma olanağı kalmadığına göre; mahkemenin, kamulaştırmasız elatma koşullarının gerçekleştiği yönündeki direnme kararı yerindedir"

Bizim nokta-i istinadımız burası olabilir düşüncesindeyiz. Aksi taktirde yapılabilecek bişey olmadığı hususu zaten sayın meslektaşlarımız tarafından yukarıda etraflıca izah edilmiş idi.

İdari yargıda bugün elime bir karar geçti. Taşınmaz imar planında çocuk bahçesi olarak görünüyor. Bağcılar belediyesine yapılan başvuru var. Kamulaştırılması, aksi takdirde iadesi isteniyor. Talep red edilince işlemin iptali isteniyor. Hakim yukarıda izahatı olan Anayasa mahkemesi kararı ve AİHM'nin 1981 tarihli kararlarını gerekçe gösterek işlemi iptal ediyor. Kararı veren hakimle görüştük, siz haklısınız diyor ama Danıştay'a kabul ettiremedim diyor. Yani verilen karar bozulmuş. Danıştay 6. dairesinin kararları artık ezber derecesine geldi.
Old 25-05-2007, 15:30   #27
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan akademiker
Sayın üstadım;
HGK kararının şu kısmını dikkatinize sunuyorum:

"imar planında lise alanı olarak ayrıldığından; davacıların taşınmazdan bağımsız yararlanma ve başka türlü kullanma olanağı kalmadığına göre; mahkemenin, kamulaştırmasız elatma koşullarının gerçekleştiği yönündeki direnme kararı yerindedir"
Sayın akademiker

Karardan cımbızla seçilmiş bir cümle yanıltıcı olabilir. Kararın tamamına bakılırsa olay sizinkinden farklı görünüyor.

Saygılarımla
Old 25-05-2007, 17:56   #28
Akademiker

 
Varsayılan

Sayın Konyalı,
Maalesef haklısınız. Aşağıya İmar Kanunu tasarısının ilgili maddesini çıkarttım. Bu kanun maddesi belki bir çözüm getirir. Aksi halde daha önce de konuştuğumuz üzere konunun çözümü maalesef mümkün değildir.
Selamlar,



PLANLAMA VE İMAR KANUNU TASARISI TASLAĞI

İmar Programı ve Kısıtlılık Hali
Madde 16- İdare, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesini müteakip en fazla dört ay içinde, bu planın tamamını tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programını hazırlar. Beş yıllık imar programının görüşülmesi sırasında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu program, en fazla bir ay içinde İdare Meclisince onaylanır ve yürürlüğe girer. İmar programının ilk üç yılında arsa ve arazi düzenleme işlemlerinin tamamlanması, Umumi Hizmet Alanları ve Resmi Kurum Alanlarının kamu eline geçmesi zorunludur. Resmi Kurum Alanlarına ayrılmış yerleri ilgili kamu kurum ve kuruluşları, bu süre içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kurum ve kuruluşlarının yıllık bütçelerine konur.

Umumi Hizmet Alanları ve Resmi Kurum Alanlarının üç yıl içinde kamu eline geçmemesi veya geçmesine yönelik nihai işlemlerin başlatılmaması halinde, gayri menkulleri bu alanlara rastlayan mülk sahiplerinin İdareden veya ilgili kamu kurum ve kuruluşundan tazminat alma hakkı doğar.

İmar programına alınan işler programdan çıkarılamaz. Afetler nedeniyle program dönemi içinde bitirilemeyen işler bir sonraki program döneminde öncelikle ele alınır ve tamamlanır.

İmar programlarında, umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince üzerine kısıtlama konan gayri menkuller arsa ve arazi düzenleme işlemleri tamamlanıncaya, kamulaştırılıncaya veya kısıtlamaya konu projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili diğer kanunlarla verilen haklar devam eder.

İmar Planlarında, umumi hizmetlere ve resmi kurum alanlarına ayrılan ve imar programına alınan alanlarda kamulaştırma veya başka bir şekilde parselasyon planına göre uygulama gerçekleşene kadar, emlak vergisi ödenmesi durdurulur. Kamulaştırmanın yapılması halinde durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi arasında tahakkuk edecek olan emlak vergisi, kamulaştırmayı yapan idare tarafından ödenir. Bu yerlerin kamulaştırma yapılmadan önce plan değişikliği ile kamulaştırmayı gerektirmeyen bir maksada ayrılması halinde ise durdurma tarihinden itibaren geçen sürenin emlak vergisini mal sahibi öder.

Dördüncü fıkradaki alanlarda inşaata ve varsa mevcut yapılarda esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmez, mevcut yapılar idarece kamulaştırılmadıkça yıktırılamaz.
Onaylanmış imar planlarında, birinci fıkrada yazılı yerlerdeki arsa ve arazilerin, bu Kanunda öngörülen düzenleme ortaklık payı oranı üzerindeki miktarlarının mal sahiplerince ilgili idarelere bedelsiz olarak terk edilmesi halinde bu terk işlemlerinden ayrıca emlak alım ve satım vergisi, harç, resim ve benzeri alınmaz.
İmar programlarının hazırlanması ve uygulanmasına dair usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikte belirlenir.
Old 04-11-2007, 23:33   #29
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Belediyelerin, imar planının yapılmasından sonra, programa alınması için herhangi bir süre olmadığını ileri sürerek uygulamayı yapmaktan kaçınmaları, kamu yararının gerektirdiği hizmetin ihmali olduğu gibi vatandaşın malı üzerinde Anayasa ve yasalarda düzenlenmeyen eylemli bir kısıtlamadır.

Anayasa Mahkemesi’nin, 3194 sayılı yasanın 13 üncü maddesinin 1 ve 3 üncü bendini iptal eden kararında;

1.Yasada imar planlarının tümünün hangi süre içinde programa alınarak uygulanacağına ilişkin bir kurala yer verilmediği, bu durumun bir belirsizlik oluşturduğu, umumi hizmetlere ayrılan yerlerin mevcut kullanma şekillerinin ne kadar devam edeceği konusundaki belirsizliğin, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan bir sınırlamaya neden olduğu,

2.İmar planlarının uygulamaya geçirilmesindeki kamusal yarar karşısında mülkiyet hakkının sınırlanmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle çelişen bir yönü bulunmamakta ise de, itiraz konusu kuralın neden olduğu belirsizliğin kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozarak mülkiyet hakkını kullanılamaz hale getirdiği, sınırlamayı aşan, hakkın özüne dokunan bir nitelik taşıdığı,
3.Sayın Ergen’in belirttiği gibi, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de 23.9.1981 günlü Sporrong ve Lonnroth kararında, kamulaştırma izni ile inşaat yasağının uzun bir süre için öngörülmüş olmasının, toplumsal yarar ile bireysel menfaat arasındaki dengeyi bozduğu sonucuna vardığı belirtilmektedir.

Bahsi geçen sebeplerle, yasal düzenleme Anayasanın Temel Hak ve Hürriyetlerin sınırlanması ve Mülkiyet Hakkı'na ilişkin düzenlemelerine aykırı bulunmuştur.

4.Mülkiyet hakkına getirilen bu sınırlamanın, malikin taşınmazı üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirerek bir hukuk devletinde kişinin hak ve özgürlükleri ile kamu yararı arasında bulunması gereken dengenin bozulmasına yol açarak hukuk güvenliğini yok ettiği, bu sebeple de ayrıca Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu saptanmıştır.

Yüksek Mahkemenin ortaya koyduğu gerekçelere rağmen, aradan geçen 7 yılda herhangi bir düzenleme yapılmadığından, aslında mahkemenin iptal etmiş olduğu hükümlere dayalı haksız uygulamanın aynen devam ettiği görülmektedir. Bu durumda, haksız uygulamayı sona erdirmek ve aykırılığın yaptırımını ortaya koymak yine hukuka ve yargıya düşmektedir.

Belediyeler, imar planlarını makul süre içinde imar programlarına almalı, yine makul süre içinde uygulamalıdırlar.

Sürenin belirlenmemiş olması; Belediyelere makul süreyi aşar şekilde, 10-15-20 yıllık süreler ile mülkiyet hakkı üzerinde, süresi belirsiz bir kısıtlama hakkı vermez. Bu tür bir kısıtlamanın hukuka aykırı olduğu, Yüksek Mahkemenin gerekçesinde açıkça yazılıdır. Aksine davranış, kamulaştırmasız el atma sayılmasa bile ( ki Anayasa mahkemesinin gerekçelerine göre sayılması da mümkündür. ) en azından, Anayasanın 40/3 maddesi uyarınca tazminat sorumluluğunu gerektirmelidir. Bir başka deyişle Temel Hak ve Hürriyetlerin sınırlanmasının, mülkiyet hakkı ihlalinin, hukuk devleti ilkesine aykırılığın somut bir sonucu olmalıdır.

Saygılarımla.
Old 30-08-2008, 21:59   #30
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Konunun, ekli yargıtay kararında belirtildiği gibi direnme kararı ve karşı oylar gerekçeleri ile olanca açıklığıyla tartışılıyor olması karşısında, henüz çözüme ulaşılamamış olsa dahi, çözüm konusunda oldukça büyük bir adımın atıldığı şeklinde değerlendiriyorum.

Saygılarımla.

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas : 2008/5-170
Karar : 2008/201
Tarih : 27.02.2008

KARAR METNİ :

Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; Ankara Asliye 19.Hukuk Mahkemesinden verilen 25.5.2007 tarih ve 2007/137 E. 2007/179 K. s. kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 31.10.2007 gün, 2007/5-718 Esas, 2007/805 Karar s. ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla tetkiki davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili tüm kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurul ilamında gösterilen gerektirici sebeplere göre, HUMK.nun 440. maddesinde yazılı nedenlerden hiç birisine dayanmayan ve yerinde olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı yasanın değişik 442. maddesinin 3.fıkrası hükmüne göre takdiren (160) YTL para cezasının ve (28.90) YTL harcın düzeltme isteyenden alınmasına, peşin harcın mahsubuna 27.2.2008 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI
Davacı Fadime Çetinkaya'nın 504/76733 nispetinde malik olduğu 4962 parsel s. taşınmazın imar uygulaması sonucu 2/5 m2'lik kısmının 15886 ada 1 no.lu parsele oyun alanı olarak ayrıldığını mülkiyetten kaynaklanan tasarruf hakkının kısıtlandığını, kamulaştırmasız elatma nedeniyle payına düşen taşınmazın değerinin ödenmesini talep etmiştir.

Davalı Belediye davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkeme, taşınmazın imar uygulaması ile oyun alanı ilan edilerek davacının mülkiyet ve tasarrufundan çıktığını açıklayarak davanın kabulüne karar vermiştir.

Yüksek Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, taşınmaza olun alanı olarak fiilen el atılmadığını, imar planında oyun alanı olarak ayırmanın fiili el atma sayılamayacağını açıklayarak hükümü bozmuştur.

Yerel mahkeme, Anayasal mülkiyet hakkının ancak kamu yararı ile kısıtlanabileceğini, bu halde idarenin davacı gibi zarar gören mülkiyet hakkı sahiplerinin zararını taşınmazın bedelini ödeyerek yada takas suretiyle başka bir taşınmaz vererek gidermesi gerektiğini açıklayarak hükmünde direnmiştir.

Yüce Genel Kurul direnme kararını 31.10.2007 Tarih, 2007/5718 E.,2007/805 K. s. ilamıyla oybirliğiyle bozmuştur. Bozma kararına karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur. Bu defa Genel Kurul karar düzeltme talebini oyçokluğuyla reddetmiştir. Bahsi geçen karara katılmadığımdan aşağıdaki karşı oy düşüncesindeyim.

Dava konusu taşınmaz üzerinde davacının mülkiyet hakkı vardır. TMK.nun 683. (MK.618) maddesi mülkiyet hakkının unsurlarını ve kapsamını göstermektedir. Buna göre "...Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir... Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir..."

Davalı Belediye, 3194 s. Yasanın boşluklarından ve Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 T., 1999/33 E., 1999/51 s. kararı ile iptal ettiği aynı yasanın 13/1-3. maddesi yerine kanun koyucunun yeni kural koymamasından istifade ederek, imar planı gereği yapması gerekli oyun alanını dava konusu taşınmaz üzerinde gerçekleştirmemekte ve taşınmazı bu amaçla kamulaştırmamaktadır. Pasif ve suskun kalarak, işlem tesis etmeyerek taşınmaza müdahale etmektedir. Hareketsiz kalarak mülkiyet hakkını süresi belirli olmayan bir sınırlamaya tabi tutmaktadır. Bu haksız bir el atmadır. TMK.nun 683/2. maddesine göre malik haksız el atmaya karşı dava açabilir. Bu dava el atmanın önlenmesi davası olabileceği gibi 1/1000 ölçekli revizyon imar planında rekreasyon alanı olarak gösterilen taşınmazın bedelini isteme biçiminde bir dava da olabilir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 35. maddesine göre, "...Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz...". Dava konusu taşınmaz üzerinde, kamu yararına uygun olarak, imar planında gösterilen "oyun alanının" yapılmaması ve uzun süre hareketsiz kalınması kamu yararının bulunmadığını göstermektedir. Taşınmazı kamulaştırmayarak veya takas yoluyla davacıya başka bir yerden taşınmaz vermeyerek pasif kalan davalı idare, kamu yararı savında bulunamaz. Davacıya zarar verilmektedir. Davacının zararının karşılığı olarak taşınmazın bedeli kendisine ödenmelidir.

Mülkiyet hakkına kamusal yarar sebep gösterilerek getirilen sınırlama, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılmaz hale getirerek bir hukuk devletinde kişinin hak ve özgürlükleri ile kamu yararı arasında bulunması gereken dengenin bozulmasına yol açarak hukuk güvenliğini yok etmektedir.

Anayasa Mahkemesi 3194 s. Yasanın 13/1-3. maddesini iptal ederken meseleyi Anayasanın 13 ve 35. maddeleri yönünden incelemiş ve aşağıdaki gerekçeyle yasanın ilgili maddelerini iptal etmiştir. İptal gerekçeleri, yapılan idari tasarrufların ne derece hukuka aykırı olduğunu göstermesi bakımından ve ayrıca kanun koyucunun iptal edilen yasa maddelerinin yerine yenilerini koymayarak idarenin zararlandırıcı hukuka aykırı fiillerinin devamına imkan sağlaması bakımından önemlidir. Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 T., 1999/33 E., 1999/51 s. kararının iptal gerekçesini önemi sebebiyle aynen aktarıyorum.

"...Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı düzenlenmiştir. Kişinin bir şey üzerindeki hakimiyetini ifade eden mülkiyet hakkı, malike dilediği gibi tasarruf olanağı verdiği ve ona özgü olduğundan mutlak haklar arasındadır.

Anayasa'nın 35. maddesinde, "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz", kuralına yer verilmiş, temel hak ve özgürlüklerini sınırını gösteren 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, Cumhuriyetin, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genele sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde ön görülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabileceği, temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamayacağı, bu maddede yer alan genel sınırlama sebeplerinin temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerli olduğu belirtilmiştir.

Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup onları büyük ölçüde kısıtlayan veya tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaştığı kabul edilemez. Demokratik hukuk devletinin amacı kişilerin hak ve özgürlüklerden en geniş şekilde yararlanmalarını sağlamak olduğundan kanuni düzenlemelerde insanı öne çıkaran bir yaklaşımın esas alınması gerekir. Bu sebeple getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı ön görülen yasa yolları hep demokratik toplum düzeni kavramı içerisinde değerlendirilmelidir. Özgürlükler, ancak ayrık durumlarda ve demokratik toplum düzeni kavramı içerisinde değerlendirilmelidir. Özgürlükler, ancak ayrık durumlarda ve demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilmelidir.

Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olması düşünülemez.

Demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun, kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belirli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak yada ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir.

3194 s. Yasa'nın 13. maddesinin itiraz konusu birinci fıkrasında imar planlarında, resmi yapı, okul, cami, yol, meydan gibi umumi hizmetlere ayrılan yerlerin, imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin devam edeceği öngörülmüştür. Yasa'nın 10. maddesinde de belediyelerin, imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içerisinde bu planı uygulamak üzere 5 senelik imar programlarını hazırlayacakları belirtilmiş, ancak Yasa'da bu planların tümünün hangi süre içerisinde programa alınarak uygulanacağına ait bir kurala yer verilmemiştir.

13. maddenin birinci fıkrası uyarınca imar planlarında umumi hizmetlere ayrılan yerlerin mevcut kullanma şekillerinin ne kadar devam edeceği konusundaki bu belirsizliğin, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belirli olmayan bir sınırlamaya neden olduğu açıktır.

İmar planlarının uygulamaya geçirilmesindeki kamusal yarar karşısında mülkiyet hakkının sınırlanmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle çelişen bir yönü bulunmamakta ise de, itiraz konusu kuralın neden olduğu belirsizliğin kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozarak mülkiyet hakkını kullanılamaz hale getirmesi, sınırlamayı aşan hakkın özüne dokunan biri nitelik taşımaktadır.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de 23.9.1981 tarihli Sporrong ve Lonnroth kararında, kamulaştırma izni ile inşaat yasağının uzun bir süre için öngörülmüş olmasının, toplumsal yarar ile bireysel menfaat arasındaki dengeyi bozduğu sonucuna varmıştır.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir..."

İdarenin ve Belediyelerin keyfi tutumları, kanun koyucunun yasal boşlukları doldurmaması sebebiyle hukuka aykırılık devam etmektedir. Bu halde mülkiyet hakkı sahibinin hakları, TMK.nun 1. maddesinin başlığında ifade edildiği gibi "Hukukun uygulanması ve kaynakları"nın bulunması yoluyla çözümlenmelidir. Haksız fiil sonucu oluşan zararın tazmini gerekir. Açıklanan sebeplerle çoğunluk görüşüne muhalifim.

KARŞI OY YAZISI

1- SOMUT OLAY:

Dava; kamulaştırmasız elatmadan doğan tazminat isteğine ilişkindir.

Davanın kısmen kabulüne ait "direnme" hükmünün Yüksek Hukuk Genel Kurulunca, Özel Daire bozma ilamında belirtilen gerekçeler doğrultusunda bozulmasına karar verilmesi üzerine davacı vekili karar düzeltme isteğinde bulunarak bozma ilamının kaldırılmasıyla Genel Kurulca yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesini istemiştir.

Yüksek Hukuk Genel Kurulu oyçokluğuyla karar düzeltme isteğinin reddine karar vermiştir.

Davacı, 4962 s. kadastro parselinde 504/76.733 pay malikidir. Taşınmazın bulunduğu bölgede Yenimahalle Belediye Encümeni tarafından 13.11.1981 gününde imar planı hazırlamış ve bu imar planı İmar İskan Bakanlığınca 1982 gününde onaylanmıştır. Yenimahalle Belediye Başkanlığınca aynı bölgede 3194 s. İmar Yasasının 18. maddesi gereğince 1989 yılında şuyulandırma yapılmış ve yapılan bu işlem sonucu davacının payından 126 m2 düzenleme ortaklık payı kesilmiş, 165 m2 yer imarın 15885/4 s. parselinde, 215 m2 ise 15886/1 s. parselde davacı tarafa verilmiştir. Davacı 15886/1 parsel içerisinden kendisine verilen 215 m2 için tazminat isteğinde bulunmuştur. Bu yer imar parselinde "oyun alanı" olarak belirlenmiştir.

Görüldüğü gibi taşınmaz 1982 yılında onaylanan imar planı kapsamına alındığı ve 1989 yılında yapılan şuyulandırma ile ufak parçalara bölündüğü ve bu tarihlerden dava gününe kadar davacının taşınmaz üzerindeki kullanım hakkının hukuken sınırlandırıldığı ve bu hususun uyuşmazlık konusu olmadığı bir gerçektir.

2- UYUŞMAZLIK NOKTASI:

Yerel mahkeme ile Hukuk Genel Kurulu ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davalı idarece taşınmazlara fiilen el konulmadığının saptanmış olması ve idare tarafından yapılan hukuki olgular (işlemler) karşısında, davacının taşınmazlardaki payı yönünden hukuken kullanma hakkının engellenip engellenmediği veya kısıtlanıp kısıtlanmadığı ve buna bağlı olarak somut olayda kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının kabul edilip edilemeyeceği yani idarenin bu davranışının fiili (eylemli) bir kamulaştırma anlamına gelip gelmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

3- MÜLKİYET HAKKININ ULUSAL VE ULUSLARARASI YASAL

DAYANAKLARI VE SOMUT OLAYA ETKİLERİ:

A- Mülkiyet Hakkının Ulusal Yasalardaki Dayanakları ve İrdelenmesi:

-1982 Anayasasının 35. maddesinde; " Herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması, toplum yararına aykırı olamaz."

Görüldüğü gibi, Anayasa mülkiyet ve miras hakkını kutsal ve mutlak bir hak olarak kabul etmektedir. Bu sebeplerle Anayasa'da, temel hak ve ödevler kısmında yer verilmiştir. Şu halde, 35. maddenin temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması başlığını taşıyan 13. maddesiyle birlikte yorumlamakta yarar vardır. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen olayda mülkiyetin kullanılması hakkına getirilen kısıtlama, Anayasa'nın 13. maddesinde açıklanan ilkeleri aşan bir sınırlama olup, önemli ölçüde zorlaştırıcı ve dahası ortadan kaldırıcı nitelikte bulunmaktadır. 43 yılı aşan bir süreç gözetildiğinde Sosyal ve Hukuk Devleti ilkeleriyle örtüştüğü de söylenemez.

-4721 s. TMK.nun 683. maddesine göre; "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. İdarenin 1982-1989 yılından beri başlayan 14 yılı aşkın bir süre içerisinde taşınmazlarla ilgili olarak aldığı kısıtlayıcı işlemler ile davacının serbest (dilediği gibi) kullanma hakkının elinden aldığı somut bir olgudur.

-3194 s. İmar Yasasının 13/1. madde ve fıkrasıyla, "imar planlarında, resmi yapı, okul, cami, yol ve meydan gibi genel hizmetlere ayrılan yerlerin, imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin devam edeceği öngörülmüştür, aynı yasanın 10. maddesiyle de belediyelerin imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç üç ay içerisinde bu planı uygulamak üzere 5 senelik imar programlarını hazırlayacakları" belirtilmiştir.

Madde metninden de anlaşıldığı gibi üç ay içerisinde imar planlarının uygulanması için 5 senelik imar programlarının hazırlanması öngörülmüş ise de, planların programa alınarak uygulanmasına ait düzenleyici bir kurala (süreye ve benzeri kısıtlamaya) yer verilmemiştir. İdare, işte bu açık kapıdan yararlanarak kişilerin mülkiyet hakkına getirdiği sınırlamaları uzun süre (olayda 43 yıldan beri) askıda tutabilmektedir. Örneğin batı Avrupa ülkelerinde planların ne kadar süre içinde kullanılacağı konusunda açık ve kesin kurallar konulmuştur.

Anayasa Mahkemesi, 3194 s. İmar Yasasının 13/1-3. fıkralarının iptali ile ilgili 29.12.1999 tarih ve 1999/3 esas, 1999/51 s. kararında; Anayasanın 13 ve 35. maddelerini birlikte yorumlayarak, "cçağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimler olduğunu, özüne dokunup onları büyük ölçüde kısıtlayan veya tümüyle kullanılmaz hale getiren sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaştığı kabul edilemezc" ilkesine vurgu yapılmıştır.

B- Mülkiyet Hakkının Uluslararası Sözleşmelerden Doğan Kanuni Dayanağı ve İrdelenmesi;

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinde; "cHer gerçek ve tüzel kişi, maliki olduğu şeyleri barışçıl bir şekilde kullanma hakkına sahiptir. Kamu yararı gerektirmedikçe ve Uluslararası Hukukun genel ilkeleri ile hukukun aradığı koşullara uyulmadıkça, bir kimse mülkiyetinden yoksun bırakılamazc" denilmektedir.

Ek protokol'ün mülkiyet hakkı ile ilgili 1. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisince onanmış ve onaylayan yasada; "cHer hakiki veya hükümü şahıs malların masuniyetine (dokunulmazlığına) riayet edilmesi hakkına maliktir. Herhangi bir kimse ancak amme menfaati icabı olarak ve yasanın derpiş eylediği şartlar ve devletler hukukunun umumi prensipleri dahilinde mülkiyetinden mahrum edilebilirc" ilkelerine yer verilmiştir.

Ek Protokolün 1. maddesi ile, mülkiyet hakkına getirilen koruma, sair haklar konusunda olduğu gibi önce ilkeyi yada genel kuralı koymakta, böylece güvence altına alınan hakkı tanımakta, daha sonra genel kurala getirilmesi olası sınırlama ve kısıtlamalar ile bunların meşru koşulları birlikte belirlenmektedir. Örneğin; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir kararında "csonuçları inşaat yasakları ile ağırlaştırılmış olan ve verilen uzun süreli kamulaştırma izinleri ile kamusal yarar ve bireysel yarar arasındaki dengenin kişi aleyhine bozulduğuna ve mal varlığına saygı ilkesinin, geçerli bir nedene dayanmaksızın çiğnemiş olduğuna" işaret edilmiştir. (1- Güney Dinç, Türkiye Barolar Birliği, AİHS ve Mal Varlığı Hakları, Ankara 2007, Sh:5, 37-43, 2- Osman Doğru, AİHM İçtihatları, 1, Adalet Bakanlığı, sh:481-500, Ankara 2003, -Sporrong ve Lönnroth/İsveç, 0055.23.9.1982 T. 7151/75 E., davası, sözü edilen davanın olayı şöyledir; Stockolm kent merkezindeki 1960 yıllardan kalma binalarının imar planında yapılması tasarlanan bir viyadük ayağına rastlaması sebebiyle Hükümet, 1956 yılında 5 yıl içerisinde uygulanmak koşulu ile Belediyeye kamulaştırma izni vermiştir. Aynı gerekçe ile taşınmaza 1954 yılında yapılaşma yasağı da konulmuştur. Sözü edilen 5 senelik sürenin dolmasından önce Belediyenin, mal sahiplerine ödenecek tazminatı belirleyecek olan mahkemeye dava açması gerekmektedir. Aksi halde, kamulaştırma izni ortadan kalkacaktır. Belli aralıklarla sözü edilen süre kamulaştırma izni için üç kez uzatılmış ve en son 3.5.1979 yılında Hükümet, Belediyenin kamulaştırma izin isteğini iptal etmiştirc)

4- SOMUT OLAYIN DEĞERLENDİRİLMESİ;

Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde, davacının taşınmazları ile ilgili olarak idarenin 1982-19894 tarihlerinden beri mülkiyet hakkını sınırlayacak ve kullanım hakkını kısıtlayacak bir takım işlemler yaptığı gerçek bir olgudur. Bu hali ile davacıya inşaat izni verilmesi olanaklı olmadığı gibi, taşınmazlarını gerçek (sürüm) değeri üzerinden satması da olanaklı değildir. Bu husus Özel Dairenin de kabulündedir.

Dayanak gösterilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının (1982) 13,35 TMK.nun 683 ve İmar Yasanın 10. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek Protokol'ün 1. maddesi uyarınca, davacının mülkiyet hakkından hukuken ve serbestçe yararlanma olanağının oldukça zorlaştırıldığı, taşınmazlarının (mülklerinin) geleceği konusunda da tamamen belirsiz bir durum söz konusu olduğu görülmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi mülkiyetle ilgili bütün kararlarında; "mülkiyet hakkının korunması, mülkiyet (mal varlığı) hakkına saygı, toplumun genel yararlarının gerekleri ile bireyin temel haklarının korunmasının gerekleri arasında adil bir dengenin sağlanması, mülkiyet hakkına el atılan kişinin (olağan dışı ve aşırı) yükümlülük altına sokulmaması, aksi halde, adil dengenin bozulacağı ilkelerine özen gösterilmesine vurgu yapılmıştır."

Şu durumda AİHM Sporrong ve Lönnroth, İsveç, 1982 davasında olduğu gibi, somut olayda da, aradan geçen uzun süreç gözönünde tutulduğunda mal varlığına saygı ilkesi ile az yukarda açıklanan sair ilkeler çok haklı bir nedene dayanılmaksızın çiğnendiğinin ve hukuken kullanma hakkının ağır bir biçimde kısıtlandığının, kamu yararı ile kişi yararı arasındaki adil dengenin kişi aleyhine bozulduğunun kabulü gerekmektedir.

Tüm bu somut ve hukuki olgular karşısında idarenin davranışının fiili (eylemli) ve hukuki bir kamulaştırma (el koyma) niteliğinde bulunduğu görüşünde olduğumdan, karar düzeltme isteğinin kabulü ile istenen tazminat (bedel) miktarının Dairesince, esastan değerlendirilmesi için dosyanın dairesine gönderilmesi gerekirken, bu isteğin reddine karar verilmesi şeklinde gerçekleşen sayın çoğunluğun görüşlerine açıklanan sebeplerle katılmıyorum.

Kaynak : Corpus Arşiv
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İmar Planı-Okul Alanı-Mülkiyet Hakkının Kullanılmasını engelleme avfehmi Meslektaşların Soruları 9 15-03-2011 14:56
Hayalimdeki Okul Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 8 25-09-2009 22:07
Güncel Haber / Okul Masrafları Av.Ceylan Pala Karadağ Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 0 13-09-2006 11:16
İmarlı Olarak Almış Olduğum Arsanın Daha Sonradan İmarının Kaldırıldığı Engin Hukuk Soruları Arşivi 1 04-03-2002 21:32


THS Sunucusu bu sayfayı 0,31137490 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.