26-09-2006, 15:57 | #1 |
|
başkanlık sistemi
sizcede artık başkanlık sistemine geçme zamanı gelmedi mi? bilgilerinize sunulur...
|
26-09-2006, 17:14 | #2 |
|
Hayır. Başkanlık sistemine geçmek için zamanının gelmesini mi bekliyordukki? Parlamenter sistemi bırakıp başkanlık sistemine geçmemiz için bir neden mi var?
|
26-09-2006, 17:25 | #3 |
|
peki parlamenter sistem işliyor mu?
işlemiyorsa yerine ne konulacağını tartışmak gerek mez mi? yerine koyulacak bir sistem yoktur mu diyoruz. yoksa tartışmak gereksiz,sistem bal gibi işliyor mu diyoruz; öyle diyorsak; konuşmak abes olur; ama neşteri vurmak lazım diyorsak; her yönü ile tartışmak gerekir; |
29-09-2006, 14:21 | #4 |
|
Başkanlık sisteminde devlet başkanı aynı zamanda hükümet başkanıdır ve yardımcılarını sadece kendisi seçmektedir.Yasamanın yürütmeyi fesih yetkisi yoktur.
Dünyada başkanlık sistemini tam olarak uygulan sadece ABD vardır.Latin Amerika ülkelerinde başakanlık sistemi denenmiş ancak verim alınamamıştır. Bu sistemi hala ağır aksak ta uygulayan latin amerika ülkeleri bulunmaktadır. ABD bu sistemin işlevsel olarak uygulanmasının nedeni ise ABD nin özel bir konuma sahip olmasıdır. ABD sadece 2 tane siyasal parti vardır, cumhuriyetçiler ve demokratlar.Bu kadar az sayıda parti olmasına rağmen parti içi demokrasi anlayışı hakim olduğu için iktidarın meclislerde denetlenmesi sağlanmış olmakta , hem de siyasi istikrar sağlanmaktadır. ABD de devlet başkanı yasamanın içinden değil, bağımsız olarak halk oyuyla çıkmaktadır. Devlet başkanının liderliğinde kurulan hükümet sadece partiler tarafından değil, basın tarafından da denetlenmektedir. Aynı zamanda yasama ve yürütme ayrı ayrı seçimlerle gelmektedir. Acaba biz yukarıda sayılan bu özelliklerden hangisine sahip durumdayız, sadece bu özelliklere sahip ABD de uygulanan başkanlık rejiminin ülkemiz de uygulanması ne kadar alkılcı olabilir. Ülkemizdeki problem rejimin adı değil uygulanması ve demokrasi sorunudur. Türkiyede parlementer rejim seçimler yapıldıktan sonra milletvekillerinin hegemonyası altına girmiş bir rejim haline gelmektedir.Bunun nedeni olarak seçim sistemimiz, erkler ayrılığının işlevselliği gibi nedenler gösterilebilir. Başkanlık rejiminin uygulanması olanağı ülkemizin özellikleri gereği imkansızdır, ancak türev(yarı) başkanlık rejiminin uygulanması mümkün olabilir. saygılar.. |
29-09-2006, 14:22 | #5 | |||||||||||||||||||
|
Bu makalenin yararlı olacağını düşünüyorum..
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=156489 |
29-09-2006, 14:25 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Taslak, İşlemeyen sistemi küllen değiştirimek yerine işlememe sebeplerini araştırmak ve sistem içinde ıslah çalışmaları yapmak daha doğru değil midir? Başkanlık rejimi bugün gerçek anlamda sadece ABD'de uygulanan ve ABD'nin kendine has özellik ve gerçekleriyle uyum içinde işleyen spesifik bir sistemdir. ABD'nin içinde bulunduğu ekonomik refah ve -bize nazaran oldukça nadir yaşanan- sosyal ve siyasal çalkantılar sebebiyle sistemin ABD'de istikrar içerisinde işlemesi gayet doğaldır. İdeolojik sağ ve sol yelpazelerin bulunmadığı ve birbirinden çok ince çizgiyle ayrılan sadece iki siyasi partinin iktidar şansının olduğu bir ülkeyi, aynı ideoloji içinde dahi onlarca fraksiyona ayrılan bir siyasi yapılanması olan Türk toplumuyla ve ülkesiyle nasıl bağdaştırabiliriz? Mevcut sistemin işlemediği konusunda sizlerle hemfikirim ve acil çözüm üretilmesi gerektiği tezini ben de savunuyorum. Ancak bu çözüm ABD'nin dışında sadece bazı üçüncü dünya Latin Amerika ülkelerinde uygulanan bir sistem olmamalıdır, zira (ABD dışında)sistemi uygulayan Latin Amerika ülkelerinin durumu gözler önündedir. Kendi görüşüm, aksaklıkları gidermek ve işlerlik kazandırmak suretiyle mevcut sistemi revize etmek yönündedir. Bu revizyon, Parlamenter sistemden siyasi yapısı bize ABD'den çok daha fazla benzeyen Fransa'da uygulanan Yarı Başkanlık sistemini geçiş şeklinde de olabilir. Çünkü Başkanlık sistemine geçiş Türkiye Cumhuriyeti devletinin 'kırmızı çizgiler' adı altında savaş sebebi saydığı bir çok değeri tek kurşun atılmadan kaybetmemize sebep olacaktır. Zira Başkanlık sisteminin tam anlamıyla işlemesi(özellikle bahsedilen bürokrasi ve kırtasiyeciliğin ortadan kaldırılması) için öncelikle yerel idarelere hizmet yetkisinin yanı sıra siyasi gücün verilmesi gerekecektir. Yeniliklere daima açık bir insan olarak sistemin ıslahına sonuna kadar destek veriyorum, ancak "Başkanlık sistemi gelecek, dertler bitecek" tarzında bilimsellikten uzak ve hamasi söylemlerle bünyemize kesinlikle uyum göstermeyecek olan bi sistemin kabulunun karşısındayım. Saygılar |
29-09-2006, 14:53 | #7 |
|
bu konunun acılmasını çok saçma buluyorum. bir defe başkanlık sistemi ülkemizde uygulanamaz yetkilerin başkanda toplandığı bir yürütme erkini ülkemizde uygulayamayız. yarı başkanlık sistemi ise zaten uygulamasında da görüldüğü üzere sıkıntılar yaratan bir sistem.başbakan ve cumhurbaşkanı aynı görüşte değilse sistem işlemiyor,tıkanıklıklar oluyor. iyisi mi parlamenter sistem ve iyi bir frenleme dengesinin sağlanması.
|
29-09-2006, 16:40 | #8 |
|
hukuk felsefesinde amaç en iyi hukuk sistemini bulmaktır.bu anlamda olmak üzere hiç bir konuyu tartışmaya açmak saçma değildir.iyiyi doğruyu ve güzeli bulmak ancak görüş alışverişinde bulunmak la yakalanır.can hukukçu yukarıda anlatılan nedenlerle görüşünüze katılmak mümkün değildir.
|
29-09-2006, 18:42 | #9 |
|
şimdi arkadaslar bu konun bizim burada tartışmamızla bir degişim olmayacanı hepimiz biliyoruz ancak fikirlerimizi belirtmekte hakkımız neyse ben bu konuyu şöle açıklayayım baskanlık sisteminin gelebilmesi için önce devlet baskanı yetkilerini arttırmalıyız ama burada mühim bir konu var bu baskanlık sistemini uygulayan ülkelerde ayrı partiden olanlar dahi baskanın istegi bir yasanın ülke yararına olup olmadığına bakıp karar verip oylama yapıp parlemontolarından geçiriolar , yani baskan kendi partilerinden olmasa bile baskanşa ülke menfaati için birleşebiliyorlar ama bizim ülkemizde bu olmaz. çünkü bizler sadece partigirliğin verdiği aptalca tavırlarla ülke menfaatini dahi unutacak insanlarız onun için bizim gibi uyumsuzca yasamaya alışmış insanların,parlementerlerin var olduğu bir ülkede baskanlık sisteminin işlemeyeceği düşüncesindeyim...
|
29-09-2006, 18:54 | #10 |
|
biraz agır ifadeler kullandıysam özür dilerim ama inan boşuna yapılan particilik bizim ülkemizde aptallık seviyesine kadar gelmiş durumda saygılarla
|
13-10-2006, 15:16 | #11 |
|
Başkanlık mı? Yarıbaşkanlık mı?
başkanlık sisteminin ABD'den başka başarıyla uygulandığı başka bi ülke daha yoktur. güney amerika ülkelerının hepsındekı denemeler askeri darbeler; ekonomık, sıyasi ve sosyal buhranlarla son bulmustur. Abd de başkanlık sıstemınınin başarıyla uygulanmasının sebebi amerikan sıyası hayatında olusan özgürlükçü teamüllerdir. bilindiği üzere Abd de serbest partıler var. bu şu demek parlementerler siyasi parti genel kurulunda alınan kararlarla bağlı değildir. oysa ulkemızde dısıplınlı partıler var parlementerler siyasi parti genel kurulu tarafından alınan karara uymazsa çeşitli yaptırımlarla karşılaşabılıyor. disiplinli partı hayatından serbest partı hayatına geçiş o kadar kolay değil onlarca yıl alacak bir süreç neticesınde bu hayat geçilebilir. Türkiye de bunun alt yapısı yoktur. buna rağmen başkanlık sistemıne geçilirse ne mi olur? şöyle örnek vereyim: sağ partilerin birinden başkanın seçildiğini parlamentonun ise sol partilerin elinde olduğunu düşünün. partilerinde disiplinli partı olduğu göz onunde bulundurulursa parlamentodan asla yürütmeye hareket sahası sağlayacak kararlar çıkmaz. Bu da demek ki: ekonomık kriz, işsizlik, yoksulluk, siyasi ve sosyal tıkanıklıklar... Tüm bunların ardından iç savaş gelir
Türkiye sartları ancak Fransa da olduğu gibi yarı başkanlık sistemini kaldırabılır kanaatındeyım. çünkü anayasamızda cumhurbaskanının gorev ve yetkılerı noktasında parlamenter sistem ve yarıbaşkanlık sistemının özellikleri görünüyor. Türkıye de ancak yarı baskanlık sistemı için bi alt yapı var. kaldı ki Turgut özal cumhurbaşkanı olduğu zaman anayasayı yarıbaşkanlık sıstemı seklınde yorumlamaya calısmıstı. |
27-10-2006, 17:53 | #12 |
|
Konuya tam manasıyla hakim olduğumu söylemem affınıza sıgınarak birkaç lakırdı edeceğim.başkanlık sisteminin dünyadaki örnekleri malum.ABD hariç hiç bir ülkede gereği gibi uygulanabiliyor değil.Dahası ABD'deki sözde başarı da sistemin değil sosyopolitik yapının hüneridir kanaatindeyim.peki ya yarıbaskanlık?demokrasiyi tam olarak hazmedememiş bir ülke için parlementer rejimden kaymak ne kadar doğru olabilir bilemiyorum fakat hazır toplumsal altyapımızın hazır olduğu kanaatinde değilim.demokrasi kelime haznemizden cıkıp zihinlerimze iyice yerleştiğinde bu tartışmalar da gereksiz kalacak inancını taşıyorum..
|
30-11-2006, 00:15 | #13 |
|
Olaya farklı bir bakış açısıyla bakmakta fayda var diye düşünüyorum...Dünyanın geneline baktığımızda insan haklarına yapılan bütün saldırılar yürütme organından gelmekteydi...Bunun sonucunda yürütme organını frenleyecek bir mekanizmaya ihtiyaç vardı o mekanizmada yasama organın güçlendirilmesiydi.(Anayasamızda da görüyoruz ki insan hakları ancak kanunla sınırlanabilir veya kanunsuz suç ve ceza olmaz vs.)Cumhuriyet döneminde de TBMM egemenliği millet adına kullanan kurumdur...Padişahın bütün yetkileri kuvvetler ayrılığı ilkesince bölünmüş durumdadır...Yürütme organı frenlemiş hatta yasama organının içinden çıkan bir fonksiyon olmuştur(meclis hükümeti sistemi).1960 ve sonrası dönemde parlamenter rejime geçilmiştir...Başkanlık sisteminde esas olan yürütme kuvvetinin ana mekanizma olmasıdır...Yasama organı biraz daha saf dışı kalmış durumdadır...Buradan hareketle demek istediğimiz Başkanlık sisteminin Bizim ülkemizde tam olarak uygulanamayacak olmasıdır...Ayrıca belirtmek de yarar vardır yürütmenin geniş yetkilerle donatılaması ileride yürütme organının güçlenerek bir diktatörlüğe ya da monarşiye dönüşmesine olanak sağlamasıdır...(ABD istisnadır)...saygılarımla
|
26-03-2007, 16:05 | #14 |
|
Bu başkanlık sistemini Atatürk neden düşünmedi acaba hiç düşündünüz mü?
1- Başkanlık sistemini Türkiye kamuoyunda kimler istiyor? Türkiye'nin eyalet sistemine geçmesini isteyenler başkanlık sisteminin de bayraktarlığını yapıyorlar. Şu bir gerçek ki başkanlık sistemi olan her ülke eyalet sistemine geçmiş olmasa da Türkiye'yi üniter devlet yapısından vaz geçirmek için başkanlık sistemi öneriliyor. Başkanlık sistemini isteyenlerin başında Yargı denetiminden bıkmış olanlar var. Örneğin Anayasa Mahkemesi'nden rahatsız olanlar var. Onlar için başkanlık sistemi ülkenin diledikleri gibi yönetilmesi için dikensiz gül bahçesi. Başkanlık sistemi ile birlikte yargı denetimini de ortadan kaldırmayı planlıyorlar. 2- Parlamenter demokrasimizin eksikleri giderilirse başkanlık sistemine ihtiyaç kalır mı ? - Yargı bağımsızlığı tam anlamıyla sağlansa, - Dokunulmazlıklar kaldırılsa, - Kuvetler ayrılığı güçlendirilse, - Egemenlik ile ilgili konular da örneğin Avrupa Birliği, gümrük birliği ya da yabancı askeri kuvvetlerin konuşlandırılması ile ilgili konularda referandum yapılma şartı getirilse, - Siyasi partiler kanununda değişiklikler yapılsa ve partilerin daha demokratik bir yapıya kavuşmaları sağlansa, - %10 barajı kaldırılsa, meclis aritmetiği daha adil oluşsa, başkanlık sistemine ihtiyacımız olur mu? |
06-04-2007, 23:44 | #15 | |||||||||||||||||||||||
|
Yargı bağımsızlığının tam anlamıyla sağlanabilmesi için yürütmeye ve yasamaya düşen sorumluluklar dışında hukukun uygulayıcısı olan hakim ve savcıların kendini tam anlamıyla bağımsız olarak hissetmeleri gerekir ancak Yargıtay içtihadlarının hakimler ve savcılar üzerindeki etkisi bunların yükselmesinin yargıtaydan ne kadar kararının onanmasına bağlı olması durumları ise yargının kendi içinde bir çelişki içinde olduğunu gösterir.Hem yargı bağımsızlığını savunup hem de bir iddianameden dolayı bir savcının görevinden alınmasını doğru bulan yargıtay cumhuriyet başsavcıları Türk yargı sisteminin başında olduğu sürece yasama ve yürütme erkler ayrılığının tüm gereklerini yerine getirip yargıyı bağımsız hale getirecek kanuni düzenlemeleri yapsa bile sorunun çözümü yine hukukun uygulayıcılarındadır. Dokunulmazlıkların tamamen kaldırılması ise aşırı derece popülist bir yaklaşım olacaktır ancak tamamen kaldırmak yerine aşağıdaki anayasa hükmü şöyle değiştirilebir. Madde 83 \ 2-Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır. Kanaatimce yukarıdaki anayasa hükmünden sorguya çekilemez ve yargılanamaz ibareleri çıkartılmalıdır.Böylece milletvekilinin yasama dokunulmazlığı sınırlandırılmış olsa bile verilen bu meslek dışı imtiyaz vekilin yasama faaliyetlerine katılmasının engellenmesine mani olacaktır. Tamamen kaldırılırsa milletin iradesine darbe vurulacak eylemler yapılarak demokrasiden uzaklaşılmış olur bu da parlementer rejimi geliştirmek yerine temelden zedeler. Siyasi partiler kanunuda değişiklik yapılmalı fakat ilk önce önüne gelenin parti açtığı Türk siyasi ortamında istikrara yönelik siyasi hayatın vazgeçilmez unusuru olan siayasi partilere parti içi demokrasi anlayışı yerleştirilmelidir.Bir çok partinin girdiği bir meclis temsilde adalet ilkesine uygun olabilir ancak bu da hükümet krizlerini ve siyasi istikararsızlıkları getirir. Bence sizin parlementer rejimin temel sorunları olarak belirlediğiniz bu başlıkların ötesinde daha öncelikli sorun ise Cumhurbaşkanın yetkileridir.Unutmayalım ki 1982 anayasasının getirmiş olduğu bu rejim cumhurbaşkanın yetkileri dolaysıyla başkanlık rejimine kaymaktadır. |
07-04-2007, 09:37 | #16 |
|
Dokunulmazlıklari ile ilgili düşüncemi Anayasanın değiştirilmesi zamanı gelmedimi forumunda belirttim.
Yasama görevinin ifası sırasında dokunulmazlıkların varlığının adaletin tecellisini nasıl önlediğini açıklamama gerek var mı? Yasama görevi esnasında suç işleyen bir milletvekilinin suçunu tekrar etmesini ve yeni suçlar işlemesini nasıl engelleyeceksiniz? Yasama görevinin bağımsız şekilde yürütülebilmesi için yargılamalarının yapılacağı mahkemeler özel yetkili olabilir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu gibi. Türk Milleti adına karar veren adaletin tecellisini engellediğ için dokunulmazlıkların varlığı başlıbaşına millet iradesine darbe indirmektir. Yargı bağımsızlığının sağlanması için tabiki sadece anayasal düzenlemeler yetmez kanuni düzenlemeler de gerekir. (Görevden alınan savcı için sizin gibi düşünmüyorum. Ancak konumuz bu değil)Ancak yargı bağımsızlığı tehlikede olduğu için ve dokunulmazlıklar gibi engeller yargının elini kolunu bağladığı için büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Siyasi istikrarsızlık temsilde adaletin olmadığı bir meclis yapısında ki tek parti iktidarında olur. Demokrasi kültürünün yerleşebilmesi için ilk önce insanlara temsilde adalet sağlıyacaksınız ve temsil edilebilme şansı tanıyacaksınız. Bu imkânı vermezseniz kimse demokrasiyi öğrenemez. Çünkü demokrasi bir yaşam biçimidir. Siyasi partiler kanununda yapılacak değişikliklerle partilerin daha demokratik bir yapıya kavuşmaları sağlanabilir. Çok partili meclis aritmetiğini potansiyel hükûmet krizi ya da siyasi istikrarsızlık olarak görmeniz de son derece yanlış. Hükûmet krizi olmasın diye 22 milyon seçmenin oyunun meclise yansımaması asıl siyasi istikrarsızlık kaynağıdır. Cumhurbaşkanının yetkileri icrai değil ki başkanlık sistemine kaysın. Cumhurbaşkanının yetkileri kritik durumlarda önem arzeder. Sadece anayasa mahkemesinde dava açma yetkisi dahi sizin siyasi istikrar olarak belirttiğiniz tek perti iktidarında önemli bir denetim sağlamaktadır. İster parlamenter rejim olsun ister başkanlık sistemi olsun denetim yoksa eğer o rejim diktatörlüğe döner. |
20-04-2007, 22:37 | #17 |
|
Devlet ile yurttaşlar arasındaki bağ esas olarak toplumun devlete vücut vermesi şeklinde olur. Toplum devleti güven ve barış için bir araç olsun diye var eder. Eğer toplumun güven ve barış içinde birarada yaşama iradesine uymuyorsa da bu aracın şeklinde değişikliklere gidebilir. Toplumun iradesine dayanan devlet amaç değil son tahlilde bir araçtır. Ancak bu değişiklik bir sistemin tam olarak işlemeyeceği anlaşıldığı takdirde değiştirilmelidir. Aksi takdirde yenisi çok daha büyük sıkıntılar getirecektir. Şimdi somut olarak kendimizi ele alırsak; bizim devlet modelimizin başarıyla işleyebileceği daha Cumhuriyetin ilk yıllarında kanıtlanmıştır. Şuan yaşamakta olduğumuz süreç sistemin çökme değil ergenlik dönemidir. Bu nedenle de değişmesi gerektiğine inanmıyorum.
|
21-04-2007, 09:58 | #18 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın eren60, devlet modelimizin başarıyla işleyeceği cumhuriyetin ilk yıllarında kanıtlanmamıştır. Aksine; geride kalan 84 yıl işlemeyen, tıkanan hatta kimi dönemlerde iflasın eşiğine gelen oldukça sancılı bir sürece tanıklık etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut devlet yapısını ve hükümet sistemini 80 yıl öncesiyle kıyasladığınızda ve bu süreçte zorunluluk gereği değiştirilmek durumunda kalan anayasal kurumları göz önünde bulundurduğunuzda, 80 yıl öncesinde sistemin başarıyla işleyeceğine dair pek de bir kanıt olmadığını bizzat analiz edebilirsiniz. Saygılar |
21-04-2007, 11:19 | #19 |
|
80 yıl önce atılan adımların bizi hala idare ettiğini gördükçe fikirlerimde ısrar ediyorum. Başkanlık sistemine geçmek yerine elimizdekinin açıklarını kapatmak daha mantıklı olur. Yoksa her zorda kaldığımızda yeni bir sisteme geçersek ne istikrar kalır memlekette ne huzur.
saygılarımla; |
23-04-2007, 07:35 | #20 |
|
Başkanlık sistemine geçiş yerine mevcut sistemi ıslah etmek ve sistemdeki yozlaşmayı gidermek gerektiği fikrini -bu konu içinde daha önce yazdığım mesajımda da belirttiğim gibi- ben de savunuyorum. Tabi bunu savunurken aralarında siyahla beyaz gibi kontrast farkı olan 1920'lerin otoriter Meclis Hükümeti sistemiyle günümüz liberal parlamenter demokrasisi arasındaki karşıtlığı göz önünde bulundurarak ve bu karşıtlığın farkında olarak.
Saygılar |
23-04-2007, 09:55 | #21 |
|
Otoriter değil ama devletçi bir politikaya ihtiyacımız olduğu kesin, aksi takdirde sonumuz Arjantin'den farklı olmayacak. Sonuçta devletçilik politikasıyla da demokrasi pekala birlikte yürüyebilir. Devletçilikten kastım da sadece ekonomik alanda devletçiliktir. Zaten liberalizm de Türkiye'ye yutturulmak istenen bir sistemdir. Türkiye'nin liberal olmasını isteyenler önce kendileri olsun ozaman. Almanya, Fransa vb..
saygılarımla; |
24-04-2007, 09:56 | #22 |
|
Eğer bir sistemi iyi işletmeye değilde kendi çıkarlarımıza uymayan yönlerini törpülemeye çalışarak ülkeyi yönetmeyi kalkarsak hiç bir sistem işlemez.
Türkiye her iktidar tarafından başına buyruk idare edilmeye çalışıldı. Hiç biri ne padişahlık yetkilerinin özleminden kurtuldu ne de tek parti olup her istediğini yapabilme özleminden. Ayrıca çok partili demokrasiye alt yapısı hazırlanmadan geçtiğimizi unutmayalım. Yani Anayasa Mahkemesi olmadan hakimlik teminatı ve yargı bağımsızlığı sağlanmadan (En azından bu günkü kadar) basın özgürlüğü sağlanmadan, örgütlenme özgürlüğü sağlanmadan, adil bir seçim sistemi olmadan bu işe kalkıştık. Sonuçta ihtilaller yakamızı bırakmadı. Bütün bunların bir türlü siyasetçiler tarafından yapılmayışı ise işlerine gelmesindendir. Bu gün bunları daha ileriye götürmek istememelerinin nedeni de yine işlerine gelmediğindendir. Yani sistemde bir kusur yok. Kusur demokrasiyi amaç değil araç olarak gören siyasetçilerde. Değişmesi gereken onlar. |
02-05-2007, 11:56 | #23 |
|
Bence başkanlık sistemine geçilmesini savunurken,birçok unsuru göz önünde tutmak gerekir.
Halk tarafından seçilen başkan,ister istemez,bir meşruluk kazanacaktır(yani çift meşruluk).Yeri geldiğinde ise kendi seçmenlerine karşı-bu meşruluğa dayanarak-vazifelerini yerine getirmek isteyecektir.Hele hele dün açıklandığı üzere başkanın 5+5 şeklinde seçilmesi kuralı da getirilirse,kendi seçmenine yönelik çalışma görevi daha da önem kazanacaktır. Bu sistemde yasama ile yürütme arasında bir uyuşmazlık ortaya çıktığında,ülke çıkmaza sürüklenebilecektir.Örneğin (eğer yıl konusunda yanılmıyorsam ) 1994'te ABD'de Bill Clinton'un başkanlığı döneminde yasamanın,yürütmenin hazırladığı bütçeyi beğenmeyerek kabul etmemesi ve 800.000 civarında federal görevlinin 1 Ocak'ta evine dönmesi söz konusu olmuştur. Özellikle Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu durum ve mevcut koşullar da düşünüldüğünde,başkanlık sistemine geçmek bence pek doğru değildir.Bugün, parlamenter sistemin bir gereği olarak,meclisin seçtiği cumhurbaşkanının en basit bir vetosunda dahi,yer yerinden oynarken;başkanı şimdikinden çok daha fazla yetkiye sahip kılmayı ve bir anlamda siyasileştirmeyi,meşrulaştırmayı,ülkemizin henüz kaldıramayacağı bir durum olarak görmekteyim. Bu bağlamda,kendimce,bir çözüm önerisi olarak da Sayın Tiocfaidh'e katılıyorum.Parlamenter sistem üzerinde doğru ve gerekli değişiklikler yapılarak,yeni bir düzenlemeye gidilebilir.Ayrıca yaşanan sorunların birçoğunun "temsilde adalet"i engelleyen %10 barajından kaynaklandığı da hesaba katılırsa,bu konudaki bir düzenleme de yerinde olacaktır,kanaatimce. Saygılarımla... ASLIHAN KART |
06-05-2007, 14:53 | #24 |
|
Değerli hukukçular, "özgürlük denen elbise bize bol geldi, içinde oynamaya başladık" anlayışı de kadar yanlışsa, "parlamentarizm bize yetmiyor, başkanlık rejimine geçelim" demek de o denli yanlıştır.Şu günlerde malesef bazı çevrelerce başkanlık sisteminin bize "iyi" geleceğine dair kamuoyunu yönlendirme çalışmaları aldı başını gidiyor.Sadece ABD'DE, ki o da ABDlilerin çabaları sayesinde işleyebilen, başkanlık sisteminin getirileri, götürüleri, olumlu ve özellikle olumsuz yanları tartışılmadan, yaparız olur mantığıyla hareket ediliyor.Herşeyden önce bu bir Anaysal tercihi ifade eder.Fakat bu tercih yapılmadan önce ülkenin sosyo-kültürel, ekonomik, politik...vs. durumu göz önünde bulundurulmalı, ve en önemlisi, ülke ve toplumun anayasal geleneğine,bu sistemi içselleştirip içselleştiremeyeceğine dikkat edilmelidir.Dikkatinizi çekerim, halk tarafından azımsanamayacak bir çoğunlukla seçilen, geniş yetkileri haiz ve aynı ölçüde sorumsuz bir başkandan söz ediyoruz.Ülkemizde yıllardır yüzde ellinin üzerinde oy alabilen bir hükümet çıkmazken, ondan kat kat üstün bir oyla seçilen başkanın, sorumluluğu olan başbakanı ve hükümeti ezmesi, işten bile değildir.Kaldı ki, devlet başkanı, görevi ve konumu gereği, partiler üstü bir konumda ve tarafsız olmalıdır.Böyle bir sistemde, seçilebilmek için adaylar ister istemez bir kampanya arayışında olacaktır, yani bunun için en makul araç olan partileri kullanacak, çıkarını paylaştığı partinin az çok güdümünde olacaktır.Onu da bırakalım, daylar seçim propadandasında ne vaat edebilirler ki?Devlet başkanlığı ve hükümet, yıllardan beri ülkemizin yumuşak karnıdır.Bu tür tartışmalarla sistemi daha çok yıpratmak yerine, anayasal geleneklerimize ve sosyal yapımıza uygun mevcut sistemimizin yıpranan yerlerini onarmak, en makul çözüm olarak görünüyor bana.Anayasa bir zincirdir, bir halkasını değiştirdiğimizde bütün sistem bundan etkilenir.Birkaç maddelik paketlerle böyle büyük bir işe kalkışmak, binilen dalı kesmektir.Bu tartışma yeni değil, yıllardır gündemde.Bu ülke üç tane kurucu meclis gördü.Her fırsatta ileri görüşlülüğünü dile getirmekle övündüğümüz, Türk ulusunu en iyi tanıyan Atatürk,Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini genişletme önerilerine hiçbir zaman sıcak bakmamıştır, bunun sebebi sadece Padişahlığı çağrıştıracağı düşüncesi olmasa gerek...SAygılar
|
07-05-2007, 10:46 | #25 |
|
Atatürk bu ülkede yetkiyi eline geçirenlerin neler yapabilecğini çok iyi bildiği için başkanlık sistemini kabul etmedi. Yani ciğerimizi biliyordu.
|
28-09-2009, 10:13 | #26 |
|
Başkanlık sisteminin arızasız uygulanabilmesi içi "supreme Cord "tarzı bir Anayasa yargısı, vatandaşlık bilincinin ve hukukunun gelişmiş olası, en önemlisi de ülkenin özürlü olmayan ve insan odaklı demokratik rejim esasları içinde yönetilmesi gerekir.Parlemanter sistemin ülkemizde 59 yıldır gereği gibi işletilememesinin nedeni 1960 ayaklanması sonu yürürlüğe konulan 61 anayasası ile bu günki anayasadır.Maruz nedenle demokratik açılım sivil bir anayasa ile başlamalıdır. Saygılarımla.Av.Yenal Ünseli
|
05-01-2010, 10:50 | #27 |
|
Başkanlık sistemi disiplinsiz ve katı olmayan siyasal partilerin olduğu devletlerde uygulanabilir.Uzlaşmaya açık bir sistem değildir ve parlamenter sisteme göre daha "tıkanabilir" bir sistemdir.
Sizce bu kadar siyasal partinin olduğu ve siyasal parti liderlerinin gayet koltuk sevdalası olduğu ülkemizde bu sistemin uygulanabilirliği var mı? |
07-01-2010, 02:06 | #28 | |||||||||||||||||||||||
|
|
14-01-2010, 11:24 | #29 |
|
Demokrasi kültürünün başta bürokrasi olmak üzere birçok kurumda oturması lazım.Millet iradesini temsil edenlere saygı duymakla başlamalı demokrasi kültürünü oturtmaya.Başkanlık değil ama yarı başkanlık sistemi şuanki anayasal rejime de bakılınca düşünülebilir. Bence sakıncası da yoktur.
|
14-01-2010, 13:05 | #30 |
|
İlk kez yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimleri ile Türkiye'nin yarı-başkanlık sistemine geçişin ilk adımını atacağını düşünüyorum.Cumhurbaşkanı halk tarafında seçilince Türkiye'nin siyasal sistemi parlamenter sistem ile yarı-başkanlık sistemi arasında bir yere yerleşecektir.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Barter Sistemi Hakkında | av.zuhala | Meslektaşların Soruları | 3 | 25-05-2011 14:42 |
Jüri Sistemi | Av. Ali Aksoy | Hukuk Sohbetleri | 21 | 16-12-2009 16:43 |
Taşıt Tanıma Sistemi (?) | Av. Şehper Ferda DEMİREL | Hukuk Sohbetleri | 0 | 11-09-2006 23:57 |
güvenlik tedbirleri sistemi | iustinianus | Ceza Hukuku Çalışma Grubu | 1 | 01-09-2006 03:48 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |