|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
05-04-2007, 10:37 | #1 |
|
borçlunun sattığı daire için,alacaklısı tapu tescilinin iptalini isteyebilir mi?
(B) borçlusu,sahip olduğu daireyi ihtiyaçtan (C) kişisine satmıştır.Bu satışı duyan (A) alacaklısı,henüz borça ilişkin,herhangi bir takip ya da dava açmamış ve daire üstünde ipotek ya da tedbir koydurtmamıştır.
Ancak,daireyi alan (C) ye,üzerindeki daire tapusunun tescilinin iptalini isteyeceğini söylemiştir. Sorum şu:Bunu yapabilir mi?Benim bildiğim kadarıyla yapamaz ama emin olamadım,cevaplarsanız sevinirim saygılarımla. |
05-04-2007, 10:47 | #2 |
|
(C) iyiniyetli 3 üncü şahıs olduğuna göre endişeye mahal yoktur.
Saygılarımla |
05-04-2007, 10:50 | #3 |
|
cevabınız için teşekkürler
kötü niyetli olursa ne olur peki? |
05-04-2007, 10:53 | #4 |
|
Öncelikle konu ile ilgili olarak Sayın Ergin'e katıldığımı belirtmek isterim. Ancak, şöyle bir durum da olabilir kanaatindeyim. Eğer A'nın alacağı taşınmazın satış tarihinden önce doğmuş ise, A, yapacağı icra takibinden sonra geçici aciz vesikası alarak tasarrufun iptali davası açabilir. Tabii burda önemli olan hareket değil de neticedir. Bu durumda A'nın bu satışın muvazaalı olduğunu ispat etmesi gerekir.Eğer anlattığınız gibi, müvekkiliniz iyi niyetli olup gerçekten taşınmazı alırken para ödedi ise ve ayrıca Borçlu ile bir akrabalığı da yok ise bence de çekinecek bir durum yoktur. İspatı zor olan bir haldir kanaatindeyim.
|
05-04-2007, 11:03 | #5 |
|
kötü niyetli olursa elbette tapu iptali sonucu çıkar.Çünkü alacaklının böyle bir dava açmada öncelikle hukuki yararı olduğundan, davaya bakılacak ve dava kötüniyetin ispatı halinde kabul edilecektir.Ancak şu husus var ki tapu işlemleri resmi şekle bağlı işlemlerdir.Bu işlemlere ilişkin muvazaa ve kötüniyet iddialarının yazılı delille ispatı gerekir.
|
05-04-2007, 11:10 | #6 |
|
Sayın av.murat kalkan ve av.taşkın;
faydalı cevaplarınız için sizlere de teşşekkür ederim. |
05-04-2007, 13:05 | #7 |
|
Davayı B.K.nun 18 inci maddesine dayanarak 'muvazaa' sebebiyle açarsanız, geçici aciz veya aciz vesikasına gerek bulunmayacaktır.
İİK 278-279-280 inci maddelerinde belirtilen 'tasarrufun iptali' davası açacaksınız aciz vesikası gerekecektir. Birinci yol daha kestirme bir yoldur. Saygılarımla |
05-04-2007, 13:46 | #8 |
|
tekrar teşekkürler sayın Ergin
|
05-04-2007, 14:39 | #9 |
|
bence,önce icra takibi yapmanız şart.İİK 278 ve devamına göre geçici yada kesin aciz vesikası almanız gerekmektedir.
Ya da,muvazaa nedeniyle tapu iptali davası açmanız gerekir. |
05-04-2007, 14:57 | #10 |
|
Borç muaccel hale gelmeden hiç bir şey yapamaz. Borç muaccel hale gelecek ve borçlu da ödemeden imtina edecek ki borç ilişkisi yapılan işlemin muvazaalı olduğu yönünde neden teşkil edecek bir hale dönüşsün.
|
05-04-2007, 15:10 | #11 |
|
sayın Kurdoğlu;
borç muaccel olsada,satılmış olan o daire ile ilgili herhangi bir hukuki işlem yapılmadan daire satıldığından,alacaklı tapunun iptalini isteyebilir mi? Alacaklı ölmüş olsa mirasçılık açısından düzenlemeler var ama olayımızda muris-miras durumu yok zaten,böyle bir olayda sadece muvazaa ya dayanarak mı iptal istenebilir? bunun için daha önce herhangi bir hukuki işlem yapmış olması gerekmez mi? ben daireyi alan kişi adına bu bilgiyi öğrenmek istedim,bu konuda emin bilgim yok çünkü. cevabınız içinde teşekkür ederim |
05-04-2007, 15:44 | #12 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
B.K. 18 inci maddeye göre açılacak davada borcun muaccel hale gelmesi gerekmemektedir. Aşağıda konuyla ilgili kararı alıntıladım. Saygılarımla
|
05-04-2007, 21:16 | #13 |
|
Sayın Ergin'e katılıyorum.
|
05-04-2007, 22:23 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Selam, Mesajlara ek olarak belirtilmeyen bir hususa değinmem gerekirse, eğer C kişisi taşınmazı devralırken tapu harcından sıyrılmak amacıyla satış bedelini taşınmazın gerçek değerinden bariz bir farkla düşük olarak tapu siciline yansıtmışsa, ve/veya B ile C kişileri arasında hısımlık , akrabalık, iş ortaklığı, çevrede bilinen yakın arkadaşlık ilişkisi mevcutsa, arada muvazaaa veya başka değişle mal kaçırma gayreti güdülmediğini, C nin iyiniyetli olduğunun ispatlanması çok güç. C ye yapılan tasarrufa yönelik açılabilecek davalara ilişkin zaten bilgi verilmiş. Saygılar. |
06-04-2007, 08:05 | #15 |
|
Arkadaşlar Sn.Ergin'in gönderdiği kararı dikkatli incelediğimizde muvazaa davalarının ispatı için yazıl delil şart değildir. Muvazaa olgusu haksız eylem niteliğinde olduğundan her türlü delille ispatlanabilir. Somut olayda, alıcı iyi niyetli ise ve gerçekten muvazaalı olarak almamışsa endişe edecek bir şey yok diye düşünüyorum. Ancak gerçekten iyi niyetle satın almış fakat satıcı ile arasında muvzaayı çağrıştıracak bir ilişki mevcut ise durum değişebilir.
|
06-04-2007, 09:24 | #16 |
|
Sayın Ergin gönderdiğiniz Yargıtay kararı benim tezimi doğruluyor. Ancak yanlış yorumlanmış. Yargıtay kararında açılmış bir tazminat davasından açıkça bahdediliyor. Tazminat davası neticelenince hükmedilen tazminatın tahsilini önlemek amacıyla yapılan tasarrufun, iptali tabi ki istenebilecektir. Çünkü yargılama sonucunda ilama dayalı bir borç oluşacaktır ve 30 gün içinde ödenme zorunluluğu vardır. Ancak vadesi henüz gelmemiş bir borcun ödenmeyeceğini neye dayanarak düşünüp yargısal yollara başvurulabilecek.
Borç muaccel hale gelip de alacaklı tarafından hukuki yollara başvurularak takibe geçilmeden tasarrufun iptali davasını da muvaaza davasını da açamazsınız. Çünkü borcun ödeme gününe kadar borçlunun kendi mal varlığını olağan ticari ya da sosyal hayatı çercevesinde tasarruf etme hakkı vardır. Bu durum borç muaccel hale geldiğinde borcunu ödemeyeceği anlamında değerlendirilemez. Eğer vadesi geldiğinde borcunu ödemezse yaptığı bütün işlemlerin iptalini dava etme hakkınız var. O zaman tasarrufun iptali davası da muvaaza davası da açabilirsiniz. |
06-04-2007, 09:31 | #17 |
|
BK m. 18' e göre dava açabilmeniz için de yapılan işlemin gerçekten muvazaalı olması gerekir.
Borçlunun amacı bir yakınına ivasız kazandırmada bulunmaksa geriye doğru iki yıl içinde yapılan bütün ivazsız kazandırmaların iptalini İİK m. 278' göre isteyebilirsiniz. Yani yine borcun muaccel olması gerekir. Borçlunun amacı ivazsız kazandırma değil de satıştan gelen parayı olası haciz durumundan kaçırmaksa o zaman muvaazadan bahsedemezsiniz. Tasarrufun iptali davası açmanız gerekir ki bunun içinde vadenin gelmiş olması ve hukuki yollara başvurmuş olmanız gerekir. |
06-04-2007, 12:06 | #18 |
|
Sevgili Meslektaşlarım,
Ben de (C) iyiniyetli ise (A)'nın (C)'ye karşı hukuki yolu bulunmadığını düşünüyorum. Ancak (B) açısından İİY 331md.nin uygulanabilirliğini anımsatmak istiyorum.Saygılarımla.Cavit Tuna |
06-04-2007, 12:24 | #19 |
|
Sayın Defne Elif 331. maddeyi uygulayabilmek için alacaklının alacağını alamadığını ispatlaması şartı var. Borç muaccel hale gelmeden talep edilemeyeceğine göre alacağını tahsil edemediğini nasıl iddia edecek.
Bu hükmün uygulanabilmesi için yine haciz yapılması şartı var. Geriye doğru iki yıllık tasarruflar ise hacizden sonra alacak tahsil edilemezse iptale ya da bu maddenin cezai hükümlerine konu olabilir. Yani BORÇ MUACCEL OLMADAN HİÇ BİR ŞEY YAPAMAZSINIZ. |
08-04-2007, 18:17 | #20 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Kurdoğlu, Sunduğum Yargıtay kararı sizin 'tezinizi' doğrulamamaktadır. Siz ısrarla alacağın 'muaccel' hale gelmesi gerektiğini savunmaktasınız. B.K. 18 inci maddeye göre dava açılabilmesi için alacağın muaccel hale gelmesi gerekmemektedir. Yargıtay böyle düşünmektedir. Aksi takdirde yukarıdaki ve benzer kararlarda 'muaccel alacaktan' söz edilirdi. Maddeye göre muvazaa davası açabilmek için, borçluda bir alacağının olması iddiası yeterlidir. Yani hukuki yararının bulunması gerekmektedir. Karardaki tazminat davasının alacaklısı belki de açmış olduğu tazminat davasını kaybedecektir. Ancak buna rağmen Yargıtay muvazaa davasının sonuçlandırılması için öncelikle 'tazminat' davasının sonuçlanmasının beklenmesini istemektedir.
Tasarrufun iptali davası değil; muvazaa sebebine dayalı dava açabilecektir.
İlama dayalı borcun ödenmesi için 30 günlük süreyi nereden buldunuz bilemiyorum. Açıklarsanız sevinirim.
Yanlış yorumlayan kim?
Bu cümleyi de anlamadığımı izaha muhtaç olduğunu itiraf ediyorum. Saygılarımla |
08-04-2007, 20:56 | #21 |
|
Alacaklısından mal kaçırmak için yapılan tasarrufların iptalinde BK 18 e dayanılsa bile İİK daki hükümler kıyasen uygulanıyor diye biliyorum.Aciz vesikasının gerekmeyeceğine ilişkin bir yargıtay kararı var mı acaba.Varsa işime çok yarayacak.
|
08-04-2007, 21:16 | #22 | |||||||||||||||||||||||
|
12 No.lu mesajdaki kararda koyulaştırdığım bölüme bakınız. |
08-04-2007, 23:09 | #23 |
|
Olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak yargıca aittir kuralı gereği BK 18 e dayanmasak bile o zaman hakim aciz vesikası olmadan karar verebilir mi.
|
09-04-2007, 12:46 | #24 |
|
1- BK m. 18'e göre açılacak muvazaa davasında alacağın muaccel hale gelme koşulunun aranmadığı doğru ancak forumun konusunda ayrık bir durum var. Siz muvazaa davalarını kendi genel ilkelerine dayanarak açıklıyorsunuz. Hal bu ki farklı borç ilişkilerinde muvazaa davasının açılması için başka özel koşulların yerine getirilmesi gerekebilir. (Nitekim Yargıtay tazminat davasının bitmesini beklemiş) Forumun konusunda bir borç ilişkisinden ve alacağın ödeme gününün henüz gelmemiş olmasından bahsediliyor. Borçlu evi satarak belki borcunu vadesinde ödemeyi planlıyor belki başka bir ihtiyacını karşılayacak ama borcunu da vadesinde ödeyecek. Borcun ödenme günü gelinceye kadar evin ne amaçla satışa çıkartıldığını yani borçlunun saikini bilebilmek mümkün değil. İzaha muhtaç olduğunu yazdığınız konunun izahı budur.
2- Borç vadesi geldiğinde ödenmeyecek olursa sadece muvazaa davası değil tasarrufun iptali davası da açabilirsiniz. İspat kolaylığı açısından bu sizin takdirinizdedir. 3- Gönderdiğiniz Yargıtay kararına gelince tazminat davası sonucunda hükmedilecek karar mahkeme kararı ile muaccel hale gelmiş bir tazminat alacağıdır. Eğer böyle olmasaydı Yargıtay bekletici mesele yapmazdı. Yargıtay o kararında bir tazminat borcu olup olmadığı kesinleşmeden muvazaa olduğunu araştıramam sonucuna varmış. Ben de buna dayanarak diyorum ki borç muaccel hale gelmeden yapılan satışın hacizden mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ya da borcu ödememek amacıyla yapıldığını yargı araştıramaz. Borç vadesi gelmesine rağmen ödenmeyecek ve siz de takibe geçeceksiniz ki yapılan satışın gerçekten de muvazaalı olduğu konusunda gerektirici neden bulunsun. |
09-04-2007, 13:52 | #25 |
|
Burada tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren işleyecek 5 yıllık hakdüşürücü süreye dikkat etmekte fayda var.nede olsa olayda müeccel bir alacak sözkonusu.
|
09-04-2007, 14:05 | #26 |
|
Merhaba,
Sayın Suat Ergin'e aynen ve tamamem katılıyorum. Yazan arkadaşlardan ricam: Foruma yazı yazarken tüm yazıları okuyup ondan sonra görüşlerinizi bildiriniz.Aksi takdirde herkes ayrı telden çalıyor.Tamam gerçek yaşamda kimse kimseyi dinlemiyor,ama en azından yazıları okuduktan sonra cevap verirsek, hem konuyu açan arkadaşa yardımcı oluruz hem de bu yazıları okuyup bir şeyler öğrenmeye çalışan kişilere yardımcı oluruz. Ayrıca bir şeyi de itiraf edeyim:Bazı cevapları haklı ve doğru görmesem de çıkan tartışmalardan çok hoşlanıyorum.Bu bizim ufkumuzu genişletiyor. Ama hiç cevapları okumadan kestirip atan yazılar kadar da kötü bir şey yok! |
09-04-2007, 14:35 | #27 |
|
Ne kadar bilgi o kadar somut sonuç...
Değerli katılımcılar,
Katkılarınız ve görüşleriniz için hepinize teşekkür ederim. Tartışmanın somut sonuç verebilmesi için Alacaklı (A) ile borçlu (B) arasındaki temel borç ilişkisinin,koşullarının, tanzim ve vadesinin bilinmesinin zorunlu olduğu düşüncesindeyim. Hepinize sevgiler |
09-04-2007, 15:00 | #28 |
|
Aynı fikirdeyim. Vade tarihinin dolmasına yakın bir tarihte satış yapıldıysa muvazaa iddiasında bulunulabilir. Ancak bunun için dahi vade tarihi geldiğinde borcun ödenmemiş olması gerekir.
Satış vade tarihine yakın bir tarihte yapılmadıysa muvazaa davası açılamayacağını düşünüyorum. |
10-04-2007, 13:20 | #29 |
|
Değerli meslektaşlar;
3 gün şehir dışındaydım,nete girme fırsatım olmadı,geldiğimde baktım ki,ortam alevlenmiş hepinize yorumlarınız için teşekkür ederim. saygılar. |
10-04-2007, 16:08 | #30 |
|
Sayın Hulusi Metin 'in görüşüne katılıyorum. Bir konuyu çözümlemek için öncelikle sorumuzda birtakım ayrınıtılara girmek gerekiyor. Yoğun bir şekilde tartışılan bu konuda sayın Metin 'in belirttiği üzere takibe konu borcun vadesi, muacceliyeti ve taşınmazın satım tarihi ile üçüncü kişi ile borçlub arasındaki ilişkinin niteliği önem arz eder. Bu cevaplara göre bence TASARRUFUN İPTALİ davası açılarak durumun değerlendirilmesi gerekşr. Çünkü bu türden davalarda şekli bir takım unsurlara bakılıp çok fazla ayrınıtıa girmeden karar verilebilmektedir.
Tüm katılımcıların görüşleri ufkumuz açtı. Teşekkürler |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
ruhsatsız daire ve hissenin satışı | çınar | Meslektaşların Soruları | 1 | 03-01-2007 22:54 |
veraset ilamını kimler isteyebilir | Avozgur | Meslektaşların Soruları | 2 | 29-09-2006 16:12 |
Danıştay 'federasyonlara özerkliğin' iptalini istedi | PINAR YILMAZ | Hukuk Haberleri | 0 | 04-09-2006 21:01 |
Daire Kararı - Temerrüt Faizi (Yorumsuz) | Av. Hulusi Metin | Meslektaşların Soruları | 7 | 12-05-2003 15:37 |
İİK.M.89 (Daire Alacağının Haczi) | Av.Dr.Yahya DERYAL | Meslektaşların Soruları | 3 | 17-04-2002 09:36 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |