10-03-2007, 11:23 | #1 |
|
Aldatılan Eş Tarafından Üçüncü Kişiye Karşı Açılan Manevi Tazminat Davası
Metres, eski eşe tazminat ödeyecek
Malezya’da mahkeme, bir kadını, evliliğini yıktığı için sevgilisinin eski karısına tazminat ödemeye mahkum etti. 44 yaşındaki metres Kerpal Kaur, asistanlığını yaptığı sırada diş doktoru M. Shudesh Kumar ile birlikte olmaya başladı. Olayın ortaya çıkması üzerine 61 yaşındaki doktor Kumar, 59 yaşındaki karısı S. Kamlesh Mangal’den boşandı. New Straits Times Gazetesi’nde yer alan habere göre, Putrajaya şehrinde temyiz mahkemesi, evliliklerinin bitmesine sebep olduğu gerekçesiyle metres Kerpal’in sevgilisinin eski eşine 10 bin ringgit (2.852 dolar) ödemesini kararlaştırdı. Emekli öğretmen olan mağdur eş boşandığı sırada kocasından da tazminat almıştı. Mahkeme ayrıca eski kocanın ayrıldığı karısına nafaka bağlamasını da sonuca bağladı. Karar kadın örgütleri tarafından tepkiyle karşılandı. Davada asıl sorumlunun koca olduğuna dikkat çeken kadın örgütleri, ortadaki ihanetin kadından değil erkekten kaynaklandığını savundular. 10 Mart 2007 http://www.hurriyet.com.tr/dunya/609...rid=3602&oid=2 |
10-03-2007, 22:00 | #2 |
|
Aldatma...
Burada aldatan eş de ve aldattığı kadında aynı derece de suçludur diyemeyiz.Erkek daha telkimlidir olması gerekmektedir.Yaşanan evliliğin ne kadardır sürdüğü de belirtilseydi uzun vadeli bir evliliği bir kadının sona erdirmesi kötü bir durum.Belki çalkantılı evliliklerde ya da yeni evliliklerde bunu görmek bu kadar şaşırmaz insanı fakat yaşlarına bakarsak uzun bir evlilik bu.Boşanılan eş de bunu yasal yönden çözümlemek ya da öc almak istemekle haklı tabi ki hele de buna sebep olan kadından da.Zinanın suç sayılmaması bu gibi durumları daha da karşımıza çıkartacak gibi geliyor bana.Fakat yasanın biz bahşettiklerini iyi kullanmalı ve madur durumda kaldığımızda ise hakkımızı aramalıyız.
|
10-03-2007, 22:53 | #3 |
|
Evlilik bir "akit"tir. Tarafları bağlar. Üçüncü şahısları cezalandırmak neden? Akti kim bozduysa bedelini ödemelidir diye düşünüyorum. Saygılar
|
11-03-2007, 15:21 | #4 |
|
sayın Kanat,
Evlilek bir sözleşme ama bu sözleşmeye dışardan müdhale var. İrade fesatlanmış oluyor gibi mi ne? Aslında size katılmıyor da değilim fakat bu karar da hoşuma ayrıca gitmedi değil.. Kısaca hem sizi hem kararı destekliyorum. |
11-03-2007, 23:39 | #5 |
|
Sayın Turan, bu haber için konuşacağımız herşey havada kalacak ve önceki yazışmaların tekrarı olacak.
"Metres" planlı bir şekilde, düzgün giden bir evliliği yıkmış mıdır? "Metres" ilişkiye girdiği adamın evli olduğunu biliyor muydu? Biliyorsa, adam ona ne demişti de ilişki devam etmişti. ( Örneğin birkaç yıldır karımla kardeş gibiyiz. Evliliğimiz kâğıt üstünde bir evlilik zaten vs) "Metres" bekar mı evli mi? Malezya yasaları bu konuda ne diyor. Şeriat mı geçerli orada? Falan falan... Saygılar |
12-03-2007, 09:09 | #6 |
|
Evlilik düzgün gidiyor olsaydı,kadın adamın evli olduğunu bilseydi,adam ne demiş olursa olsun kadın bu ilişkiyi istemiş olsaydı sonuç ve verilecek yanıtlar değişir miydi?
Saygılar |
12-03-2007, 09:43 | #7 |
|
Sn.Katılımcılar,
Sn.Kanat gibi, ben de bu konunun sözleşmenin tarafları çerçevesinde kalması gerektiğini düşünüyorum. Metres bir söz vermedi ki; evliliği kimin bozduğu sorusuna gerek bile yok. Ama; eğer kamu davası açılıp, metrese 'toplumun direği olan aile bütünlüğüne zarar vermek' gibi bir suçtan ceza verilseydi; vicdanım bunu kabul edebilirdi. Sonuçta savcı toplumun yapısını korumak amacıyla bunu yapıyor derdim. Hatta, böyle bir ceza şeriat açısından yerinde de görülebilirdi. İran' daki gibi kırbaçlatacağına, para cezası vermiş derdim. Ama metresi eski eşe tazminat ödemeye mahkum etmek, intikam duygusunu ödüllendirmek oluyor. Bence felsefi olarak adaletle ilişkisi olmadığı gibi, şeriatla da açıklanamaz. Saygılarımla, |
12-03-2007, 11:26 | #8 |
|
Evlilik birlikleri, türlü nedenlerle bozulabilir.
Erkeğin ya da kadının evlilik dışı ilişkiye girdiği üçüncü kişiyi cezalandırmak aileye atfedilen önemin aşırı okunmasıdır ( devletin temeli; toplumun en kutsal , biricik çekirdeği gibi.) Böylece bu kutsallığı korumak adı altında tüm üçüncü kişiler ceza tehdidi altında bırakılmaya ve evlilik birliği "üçüncü şahısların gazabından" korunmaya çalışılıyor. Bunun sonu, zinanın suç sayılmasıdır. Bu nedenle Sn.Kanat, itirazında ve çıkışında haklı geliyor bana. Evliliğin bozulmasının nedeni ve bu nedene bağlı sonuçlar sadece ve sadece yasal açıdan bu birliğin içindekilerle sınırlı olmalıdır. Birliğin içindekileri metres, toplum vs. ad altında yaygınlaştırmak doğru olmayan sonuçlara bizi götürecektir, inancındayım. Saygılar. |
12-03-2007, 13:57 | #9 |
|
Hukuk sistemimiz sorumluluk açısından bu derece geniş bir illiyet bağını kabul etmemiştir.Kaldı ki günümüzde evliliklerin bitmesinin tek sebebi aldatma değildir.Mesela bugünkü evliliklerin çoğunun bitiş sebebi ekonomik sıkıntıdır.Şimdi biz bu durumda devleti mi sorumlu tutacağız? ki illiyet bağını geniş tutarsak böyle bir sonuca gitmemiz doğru olacaktır.Çünkü devletimiz sosyal bir hukuk devletidir ve dolayısıyla vatandaşına iş aş bulmak zorundadır.Ya da devletin önleme sorumluluğunu gereği gibi yerine getirmemesi sebebiyle aile içi şiddetin bir türlü sona ermemesinde de devletin sorumluluğundan bahsedilebilir ya da kaynana kayınbaba baskısıyla sonlandırılan evliliklerde bu kişilere karşı dava yoluna mı gideceğiz?.Elbetteki yasalarımız buna elvermiyor.Bahse konu olayın geçtiği Malezyada kanunlar böyle bir düzenleme getirdiyse mahkemenin karar vermekten başka çaresi yoktur tabi ki. Aldatma konusuna gelince öncelikle burada 'suçlu' kavramından çok 'sorumlu'kavramının kullanılması gerektiğini düşünüyorum.Aldatmada bence sorumluluk karı ve kocanın her ikisinde de vardır.Ama sanırım enkolay yol olması sebebiyle hep üçüncü kişiler biten evliliğin sebebi olarak görülmektedir.Halbuki çok iyi giden sağlıklı bir evlilikte zaten aldatmadan bahsetmek mümkün değildir.Birbiriyle diyalog kurabilen eşler rahatlıkla çeşitli sebeplerle mesela tarafların artık birbirini çekici bulmaması,düşüncelerinin uyuşmaması vs.Aklınıza gelebilecek en mantıklıdan en mantıksız sebebe varana kadar gerekçelerini söyleyip bir akit olan evliliği feshetmek istediklerini açıklayabilirler bu şartlar hem kadın hem de erkek açısından eşit var kabul etmek gerekir.Kadının ekonomik ve sosyal açıdan güçlendiği ölçüde evlilik bağının daha da esnekleşebileceğini ,evlilik bağına yüklenen ağır misyonun hafifleyebileceğini düşünüyorum.Evlilik uzun bir yola beraber çıkan iki insanın elele verişidir.Ancak bu yoldan beraber giderken yol arkadaşlarından birinin fikrini değiştirebileceğini herzaman ihtimal dahilinde görmek kişileri daha sağlıklı düşünme ve davranmaya götürür.Bir boşanma davasında hakim davacı kadına sordu'yaşınız da pek genç neden boşanmak istiyorsunuz?'Davacı kadın'evliliğimizde sevgi bitti dedi' dedi ve hakim boşanma kararı verdi.Evlilikte sevgi bittiyse ve buna rağmen çeşitli sebeplerle sözleşmeyi sürdürmekte devam ediyorsanız aldatma dahil birçok nahoş sonuç yaşamaya hazırlıklı olmanız gerekir. Evlilik, kamu müdahalesinin enaz olması gereken çok özel bir alan olması gerektiğini düşünüyorum,dolayısıyla şu an ki mevzuatımızın aldatmayı boşanma sebebi sayıp ceza kanunu anlamında suç saymaması isabetli bir düzenlemedir.Çünkü taraflar ne derlerse desinler aldatmada her iki taraf da sorumludur ve her iki taraf da aslında mağdurdur.
|
12-03-2007, 14:02 | #10 |
|
Aldatmada asıl sorumlu kim?
Merhaba ;
Malezya’ daki mahkeme kararının bize pek faydası yok ama, niye yalan söyleyeyim benimde hoşuma gitti. Ancak diğer taraftan işin içine ceza, nafaka vs. şeyler girdiğinde ve aklımızı yerine koyup olaya başka bir perspektifden baktığımızda, kararın pek de adil olmadığını düşünüyorum. Eğer mutlaka bir ceza verilmesi gerekiyorsa buna sebep olan herkesin katkısı oranında payına düşeni alması gerekir. Ancak kararda da görüldüğü gibi “erkek”, sadece toplumumuzda koruma altında değil, Krallıkla yönetilen ve aynı zamanda demokratik bir ülke olan Malezya’ da da durum aynı. Bahse konu olayda erkek, mahkemeye neler sundu/söyledi ki karar bu şekilde çıktı bilmiyoruz. Kanımca muhabirin atladığı ve bilmediğimiz birkaç nokta daha var. Sadece tahminimi söylüyorum. İnsanın aklına “ Allah bilir ya, kimbilir kadın metres erkeğe neler yaptı ki karar böyle çıktı?” diyesi geliyor. İkinci bir konu; Karar da evliliğin bitmesine sebep olarak, “kadın metres” in gösterilmesini pek anlayamadım. İnsanın aklına acaba mahkeme kadın eşe, “sizce eşiniz neden bir metresle beraber? veya, eşinize karşı yükümlülüklerinizi tam olarak yerine getirdiğinize inanıyor musunuz? diye sormuş mudur? diyesi geliyor. Kadın örgütleri bu karara tepki göstermişmiş. İyi de, “hırsızın hiç mi suçu yok.” Sonuç itibariyle, eğer aldatmada asıl sorumlu kim diye soruyorsanız, kişisel düşüncem sebepleri de var sayarak her ikisi de ( eşler) sorumludur diye düşünüyorum. Aksi haksızlık olur. Saygılarımla. |
12-03-2007, 15:00 | #11 |
|
Sn.toz,
Öyle bir sosyal devlet algıladığınızı belirtmişsiniz ki, insan 'iş, aş' a ek olarak bir de 'eş' bulmayı devletin görevleri arasında sanacak. TC bir sosyal devlet olabilirdi, ama artık değildir; bunu unutunuz. Sağlık, eğitim, sosyal güvence yoksa devlet sosyal olmaz. TC nde bunların hiçbiri artık yoktur. Biz, büyük bir başarıyla, 20 - 25 yıl gibi kısa bir sürede, 1970 lerin avrupasından 1800 lerin ABD sine geçişi tamamladık. Küreselleşmenin bütün baskısına karşın, bunu yapabilmiş tek bir avrupa ülkesi yok; bu bize özgü bir başarı. Peki, hukuk devleti miyiz? Bunu da ayrıca tartışmak gerekir. Anayasaya yazmakla olmuyor bu iş. Ama aldatmanın tarafları dediğiniz üzere bellidir ve üçüncü şahıslar veya kurumlarla hiçbir ilişkisi kurulamaz. İster suçlu deyin, ister sorumlu, evlilik bağını kuran kişilerden başkasını konu edemezsiniz. Bu kişiler; artık sözleşmeye uymak istemediklerini önceden eşlerine bildirme cesaretini gösteremeyen zavallılardır. Bunun adı oportünizm ve konformizmdir. Çağımızın gereği ve öğretisidir. İleride göreceksiniz; örnekte olduğu üzere sadece erkeklerden ibaret de değildir. Kadınlar ekonomik ve toplumsal bağımsızlıklarını elde ettikleri oranda konudaki payları da artacaktır. Onlar da aynı ikiyüzlülüğü sergileyeceklerdir. Toplumu ve onun yapıtaşı olan aileyi gözardı etmeyi sürdürdüğümüz, bireyi toplumun özü haline getirme yolunda ilerlediğimiz sürece de, bu değişimin önüne geçemeyeceğiz. Düzen, çıkarının aileyi yıkmaktan geçtiğine karar vermiştir. Birlikte çalışma, üretme ortamı yaratmak yerine; birbirine düşman saflar yaratarak rant elde etmek istenmektedir. Aslında bu değişim, Marx' ın kapitalizmin uç noktasında varacağı yerle ilgili öngörüsüyle tıpa tıp uyuşmaktadır. Aynı şeyi SSCB nin olgunluk döneminde de gördük, izledik. Aile yok, bireyler ve çocuklar var; ve onlar sadece toplumun malı. Yobaz değilim ama, bu değişimi ilahi öğretinin karşısındaki en büyük tehdit olarak algılıyorum. Sonuçta sözünde durmayan, ikiyüzlülük yapan cezalandırılmalı, başka kimsenin de konuyla ilişkisi kurulmamalıdır. Koca kabul etmedikçe bu ilişki doğmayacağına göre; metresin ne niyetle, ne yaptığının konuyla ilişkisi kurulamaz. Koca dürüst davranmalı ve bu ilişkiyi istiyorsa, önceden eşinden boşanma yoluna gitmelidir. Bunu yapmadıysa suçludur. Ama metres bunun farkında değilse suçsuz, farkındaysa toplum nezdinde suçludur. Bu suça ceza verilebilir, verilmeyebilir; bu toplumun algılamasıyla ilgilidir. Ama veriliyorsa bile, ceza boşanılan eş lehine olmamalıdır. Saygılarımla, |
12-03-2007, 15:46 | #12 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Cem bey;Ben de Sadece 'sosyal bir hukuk devleti' olduğumuzu var saydım yoksa öyle olduğumuzu söylemek istemedim.Keşke söyleyebilseydim ve söylebilseydik.İyi çalışmalar |
12-03-2007, 20:49 | #13 |
|
Ben de Sn. Kanat gibi, evliliği iki kişi arasında bir akit olarak görüyorum. Bu aktin bitişinden üçüncü şahıslar sorumlu tutulamaz ayrıca zaten evlilik yolunda gidiyor olsa idi, böyle bir durum ortaya çıkmazdı. Bu arada bu bey karısını ilk kez mi aldattı yoksa buradaki metres sadece yakalanan olduğu için mi bu sorumluluk altına girdi. Yolunda giden evliliklerde üçüncü şahısların yuva yıkmak üzere işlerinin oldukça zor olduğunu düşünüyorum. Birliktelik için iki kişi gerekir, tek başına karar verilecek bir durum değil. Burada evli ve doğal olarak eşine karşı sorumlu kişi erkek olduğuna göre, bir ilişki olup olmayacağını belirleyici kişi de odur. O istemez ise hiç birşey olmaz...
Saygılar |
13-03-2007, 10:17 | #14 |
|
Evlilik kurumunun hukuki yapısı,taraflara yüklediği haklar ve sorumluluklar çerçevesinde üçüncü bir kişi olan metresin tazminat ödemeye mahkum edilmesini anlamak mümkün değil.
Metres adamın evli olduğunu biliyor olsa, adam onu kandırmak için hiç bir şey söylememiş olsa dahi burada metresin herhangi bir sorumluluğu yoktur. Aldatan eşin medeni aldattığı eşine karşı aile hukukundan kaynaklanan boşanmya neden olmak ve bundan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat sorumlulukları bulunmaktadır. Evlilik birliğinin tarafı aldatan kocadır ve sorumluluklarda ona aittir. Selamlar. |
13-03-2007, 13:37 | #15 |
|
Cinsel meta artık erkekler
Sn.Katılımcılar,
Birden aklıma geldi. Bir başka bakış açısından, metresin eski eşe tazminat ödemesi kararı 'eşin metalaştırılması' anlamına gelmiyor mu? Eski eş, malını kaptırdığı için, kapandan, malına karşılık tazminat alıyor. Eski eş, 'Benim hazırladığım kaymağı sen yedin, bana borçlusun, öde bakalım' diyor. Demiyor mu? Burada meta haline gelen de koca, yani erkek olmuyor mu? Ne kadar ilginç. Bence bunun tarihe 'erkeklerin cinsel meta olarak tescil edildikleri ilk dava' olarak kaydedilmesinde yarar var. Saygılarımla, |
13-03-2007, 15:14 | #16 |
|
Sayın Hekimbaşı ;
Hanımefendi hazırladığı kaymağı, akıllı olsaydı da kendisi yeseydi. Önünde engel mi vardı? Üstelik eski eş, bu işten bayağı karlı çıkmış. Hem koca’ dan kurtulmuş, hem de paradan yana köşe olmuş. Olan da her ikisinden olan zavallı erkeğe olmuş. Not ; Bir önceki mesajımda metres’ haksızlık mı ettim ne? Saygılarımla. |
13-03-2007, 17:08 | #17 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bence komik değil,,
Kanımca
Evlilik kurulurken manevi-maddi birlikteliktir, boşanma ise maddi-manevi birliktelikten vazgeçmedir, yani her nedense evlilik kurumu kurulurken manevi birliktelik niyetiyle kurulsa da, birlik sona ererken sadece maddi birliktelik sona ermiş gibi sonuçlar doğurmaktadır. Malezya’da Borçlar Kanunu (adı borçlar kanunu mu onu da bilmiyorum yaJ) hükümleri nasıl bilmiyorum ama;
Evli kimseyle birlikte olmak fiilini gerçekleştiren kişi metres ve evli olduğu halde başkası ile birlikte olan kocanın fiilleri, evlilik birliğini temelinden sarsmıştır; zira evlilik eşlere sadakat yükümü yüklemektedir, bu yüküme aykırı davranış birliğin kuruluş felsefesine aykırılıktır ve birlik boşanma ile sona ermiştir. Birliğin sona ermesinde zarara uğrayan kimse de evli kadındır. Evli kadının manevi zararı; evlilik birliğinin sona ermesinden duyduğu üzüntüdür. Koca ve metres zarara birlikte neden olmuşlardır, bu üzüntünün giderilmesi; zararın tazmin ettirilmesi ikisine yüklenmeliydi. İlk bakışta metrese tazminat ödetilmesi kararı evlilik birliliğinin eşlere yüklediği sadakat borcu açısından ne kadar saçma görünse de, sadık kalmak bir irade faaliyetidir ve metres kocanın iradesini olumsuz yönde etkileyerek zararlı sonucun gerçekleşmesini etkilemiştir. Kocanın sadakat yükümü, diğer insanların özenli, tedbirli ve dürüst davranma yükümünü ortadan kaldırmaz, önüne de geçmez.
Saygılarımla, |
14-03-2007, 13:36 | #18 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sn.Sahinaydın
Evlenme ve boşanmaya ilişkin hukuki ilişkiler Medeni Kanunca özel olarak düzenlenmiştir.Bu düzenleme Borçlar Kanunu ile farklı bir içerik ve mantıktadır. Aile hukuku ihtilaflarını Borçlar Kanununa göre çözümlemeye niyetlenir isek neler olabileceğini düşünelim: Örneğin aşağıdaki B.K maddelerinin evlenme akti için geçerli kabul edildiğini düşünelim.
Saygılarımla |
14-03-2007, 14:30 | #19 |
|
Medeni Yasa da Kanunilik ilkesi!! Yazıyoor...
Sn. Kayar;
(...) Siz metresin sorumluluğuna gidilebilir mi diye sordunuz, ben de yanıtladım. Sizin gibi düşünürsek; Metres zengin kocayı ve parasını elde etmek için her türlü baştan çıkarıcı eylemi yapacak, dişiliğini kullanarak onunla birlikte olmak için her şeyi yapacak, bu eylemleri ile iyi giden bir evliliğin sona ermesine sebep olacak, ve bu arada metresten her nedense beklemediğimiz dürüst bir insan gibi davranma yükümlülüğünün 90 katını kocadan bekleyeceğiz. Koca aldatan eş konumunda olduğu için kusurludur ve boşanma davasında kadına tazminat ödemek durumundadır. Aldatan kocayı savunduğum yok, Ancak Olayda aldatılan eşin, evlilik birliğinin yıkılmasından dolayı duyduğu üzüntü yani manevi zararın tazmini, Medeni Kanun Aile Hukuku hükümleri çerçevesinde düşünülmesi gereken bir durum olmasının yanında, bu çerçevenin dışına çıkılamayacağı yönünde herhangi bir yasaklama da yok, olamaz da. Ben olayda metresin davranışını haksız fiil olarak nitelendirerek buradan sorumluluğa gidilebileceğini düşünüyorum; Zira; Kusur: Hukuk düzeninin kınadığı iradi davranış biçimidir, Metres kusurludur; hem de kusurun en ağır biçimi olan kast mevcuttur. İyi giden bir evlilik olduğunu bilmesine rağmen kocayla birlikte olmuştur.Bu birlikteliğin, evliliği sona erdireceğini ve aldatılan eşin iyi giden bu evliliğinin aniden bitmesinden dolayı üzüleceğini, yani manevi yönden zarara uğrayacağını bildiği ve bu sonucu istediği için uygun illiyet bağı vardır. Olayda, zararlı sonuca direkt etki eden davranış metresin kusurlu eylemidir. Ve bütün bunlara rağmen Medeni Kanunun Aile Hukuku bölümünde metrese ilişkin hüküm olmadığı için kusurlu davranış sonucu ortaya çıkan zararın, bu zararı ortaya çıkaranca tazmin edilmeyeceğini savunmak, Medeni Kanunda kanunilik ilkesi varmış gibi düşünmek ahlaka aykırı davranışı ödüllendirmektir. Saygılarımla, |
14-03-2007, 14:54 | #20 | |||||||||||||||||||
|
Sn.Sahinaydın
Bir eylemin haksız fiil olabilmesi için hukuka aykırı olması gerekir. Evli biriyle birlikte olmak hukukça yasaklanmış bir eylem midir? Saygılarımla |
14-03-2007, 15:03 | #21 |
|
Hukuka aykırı olması için yasaklanmış olması mı gerekmektedir?
Ahlaka aykırı olması yeterli değil midir? Evli biriyle birlikte olmak ahlaka uygun bir eylem midir? Saygılar, |
14-03-2007, 15:21 | #22 | |||||||||||||||||||
|
Sn.sahinaydın
Karşı soru: Her ahlaka aykırı olan eylem hukuka da aykırı sayılır mı? Ahlak kurallar=hukuk kuralları mıdır? Hukuk kuralları=ahlak kuralları mıdır? Kime göre ahlak? Saygılar |
14-03-2007, 16:49 | #23 |
|
Olması gereken, Ahlak Bilimi, Felsefe, Hukuk Felsefesi, Etik, İdeal olan!
Sn. Kayar,
Bu sorunuz daha önce “tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan” bölümünde tartışılmıştı. “Ahlak kuralları=hukuk kuralları mı?” şeklindeki bir soruyla, somut olaydaki gerçeği unutturmaya çalışmak-yahut unutmak- somut olaydaki problemin çözümüne hiçbir katkı sağlamaz. Toplum mu hukuku yaratır, hukuk mu toplumu-kişilerin davranış biçimlerini şekillendirme açısından-? Ahlakın, hukuk kurallarının oluşmasındaki etkisi yadsınamaz. Sözü geçen “ahlak” kavramı herdem örf-adet olarak algılanmamalıdır. Ahlaki davranış, ideal olandır, olması gerekendir. Somut olayda ahlaki davranışın olmayışından bahis; Evli erkekle ilişki kurmanın, üstelik de bu ilişkinin evliliği sona erdirecek biçimde olması, aldatılan eşin üzülmesine, ruhen yıpranmasına sebep olmaktır, ve “neye göre, kime göre ahlak” sorunuza verilecek yanıt; İnsanların mutsuzlukları üzerine kurulmaya çalışılan sahte mutlulukları amaçlayan davranış biçimlerini kınayan, bu davranış biçimlerinin ahlaka ve de hukuka aykırı olduğunu öngören, Herkesçe kabul edilen, genel geçer, bilim gibi ahlak(!)tır. Bizim oralarda bir söz vardır duydunuz mu bilmem; “yuva yıkanın yuvası olmazmış” Saygılarımla, |
14-03-2007, 17:16 | #24 | |||||||||||||||||||
|
Buyrun buradan yakın... a)Evililiğin iyi gittiğini bilen üçüncü şahıs b)Evliliğin iyi gittiğini bilmeyen üçüncü şahıs c) Evliliğin iyi gitmediğini bilen üçüncü şahıs diğer ayrım : a) Evliliğin iyi gittiğini bilip, evliliğin bozulmasını isteyen 3. şahıs b) Evliliğin iyi gittiğini bilmeyip evliliğin bozulmasını isteyen 3. şahıs c) Evliliğin iyi gitmediğini bilen ve evliliğin bozulmasını isteyen 3. şahıs veya : a,b, c şıklarının sonuna evliliğin bozulmasını istemeyen 3. şahıs getirelim. Demek ki, yukarıdaki alıntıda yer alan ahlak anlayışının hukuki sonuçları bu dokuz manevi unsur ile birlikte değerlendirilecek. Şaka gibi... Evlilik iki kişiliktir ( çocukları ayrı tutarak konuşuyorum.) Üçüncü kişi işin içine girdiğinde, bu konu yine o iki kişiyi ilgilendirir. Üçüncü kişiyi işin içine soktuğumuz an, karşımıza suç olarak zina çıkar. Saygılar. |
14-03-2007, 17:21 | #25 | |||||||||||||||||||||||
|
|
14-03-2007, 17:34 | #26 |
|
Sn. Yılmaz,
Hukuki sonuçlar ahlak anlayışına bağlanmış değildir, Haksız fiilin unsurları tamam olduğu halde,hukuka aykırılık unsurunda Sn.Kayar ile düştüğümüz ihtilaf nedeniyle size göre gereğinden fazlaymış gibi görünen açıklamalar yapmış olabilirim. Ayrıca konuyu okusaydınız, Sn. Kayar'ın sonradan vurguladığı hususu da görür ve bu yerlere takılmazdınız. Uslübunuza ise diyeceğim yok, Çok beğendim. Sevgiler, Küçüklere Sevgi... |
03-04-2007, 22:01 | #27 |
|
Ben BK41/2 ye sokarak tazminatı haklı görmekten yanayım.
|
04-04-2007, 11:29 | #28 |
|
Benimde aklıma şu husus geldi.AŞK ya hep Metres diye söz ettiğimiz kişi Sevgi ile Saf bir Aşkla bağlansaydı bu erkeğe ve biz bunu bilseydik acaba aynı acımasız ölçülerde bu 3.kadına aynı hislerle yaklaşacak mıydık?Bu duruma Türk milleti olarak hukuksallıktan ziyade bence ahlaksallılktan ve duygusal açıdan bakıyoruz!!!
Saygılarımla |
04-04-2007, 12:44 | #29 |
|
Burada asıl sorun evlilik aktinin tarafı olmayan birinin,boşanma sonuçlarından tazminat hükümlerine göre sorumlu tutulup tutulamayacağıdır.
Üçüncü kişinin hangi saik ve duygu ile davrandığının olayda bir önemi bence bulunmamaktadır. Saygılarımla |
04-04-2007, 12:52 | #30 |
|
Sayın Kayar işte tamda ben bunu demek istemiştim sanırım tam olarak anlatamadım meramımı.Bence de tazminat hukukunda tartışılacak bir husus yok çünkü 3.kişi bu durumdan sorumlu tutulamaz.Sorumlu tutulmasını isteyenler olaya ahlaksal ve duygusal açıdan bakanlar demek istemiştim
Saygılarımla |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Bonoda Kim Asıl Borçlu Kim Kefil? | av.knel | Meslektaşların Soruları | 5 | 01-03-2007 20:11 |
kefilin asıl borçluya rücu etmesi | hgsahan | Meslektaşların Soruları | 5 | 04-08-2006 18:16 |
Asıl Sorun Yasama Değil Yargı Dokunulmazlığında | sbudak | Hukuk Sohbetleri | 0 | 03-01-2004 23:28 |
Evlatlık Alındıktan Sonra Asıl Ebeveynlerden Miras Hakkı Kalır Mı? | Elvan | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 04-03-2002 21:24 |
Ödenen Kefalet Borcunun Asıl Borçludan Tahsili | Salak | Hukuk Soruları Arşivi | 5 | 20-02-2002 20:31 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |