|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
24-11-2017, 09:45 | #1 |
|
Muvazaa nedeniyle Tapu iptali tescil- husumet sorunu
Sayın Meslektaşlarım
Müvekkilin annesi, gizli bağış amacı güderek ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile taşınmazini diğer çocuğuna temlik ediyor. Taşınmazı adına tescil eden diğer mirasçı daha sonra bu taşınmazı bir vakfa bağışlıyor. Muris muvazaasina dayalı tapu iptali ve tescil davasında husumeti kayıt maliki vakıfla birlikte diğer mirasçıya da mi yönetmeliyim? Talep olarak tapu iptali ve hisse oranında tescili olmadığı takdirde tazminat mi talep etmeliyim? |
02-12-2017, 19:40 | #2 |
|
Sayin meslektasim,muvazaali islemlere karsi sure kaydi olmadan tapu iptali ve tescil davasi acilabilir ise de bu durum tasinmazin halen muvazaali islemle uzerinde bulunmasi halinde mumkundur.eger diger kardes(cocuk)tasinmazi elden cikarmis yani mulkiyetini devretmis ise devir alan kisi (vakif)iyiniyetli ise vakfa karsi tapu iptali ve tescil davasi acamazsiniz.ozetle olunceye kadar bakma akdi muris ile evlat arasinda muvazaali olarak yapilmissa ve tasinmazi devir alan vakif iyiniyetli ise davaci kardes, ancak miras payi oraninda tasinmaza iliskin olarak diger kardesinden tazminat isteyebilir.saygilarimla.av. sukru sogut
|
02-12-2017, 20:22 | #3 |
|
Tazminat istekleri için zamanaşımı süresine dikkat etmek gerekecektir. Tazminatın dayanağı haksız fiile dayalı sebepsiz zenginleşme olduğundan 2 yıllık süreye tabi olacaktır. Diye biliyorum.
D. Zamanaşımı MADDE 82 - Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Saygılarımla, |
02-12-2017, 20:53 | #4 |
|
Sayin meslektasim,muvazaa hukuki anlamda terekeye karsi islenmis bir haksiz fiil gibi nitelendirilse de muvazaa da taraflar gercek iradelerini ortaya koymadiklari ve sekil kosullarina uymadiklari icin yapilan sozlesme (satis,olunceye kadar bakma akdi gibi)hicbir zaman gecerli olmaz. Taraflarin sonradan icazet vermeleri veya belli bir surenin gecmesi ile muvazaali(gecersiz islem)gecerli hale de gelmez.bu nedenle zamanasimi veya hak dusurucu sure sozkonusu olmadan davaci kardes diger kardese her zaman tazminat davasi acabilir.nasil esit derecedeki mirascilar arasinda gorulen istihkak davalarinda (adi istihkak davasi)zamanasimi veya hak dusurucu sure yoksa muvazaa davalarinda da zamanasimi veya hak dusurucu sure yoktur.cunku ister adi istihkak ister muvazaaya dayali dava olsun davali mirasci o mala kendi adina degil tereke adina zilyettir ve o malin terekeye ait bir mal oldugunu bilmektedir.saygilarimla.av.sukru sogut
|
03-12-2017, 18:59 | #5 |
|
Anlıyorum Sayın Meslektaşım.
Peki aşağıdaki Yargıtay kararını ne şekilde değerlendirirsiniz? T.C. YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2003/14343 K. 2004/3876 T. 29.3.2004 DAVA : Davacılar H. Hüseyin Demir vd. vekili Avukat Hüseyin Yeten tarafından, davalı Pembe Macaroğlu aleyhine 20/5/1999 gününde verilen dilekçe ile muris muvazaası nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/11/2002 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Davacılar, dava konusu olan taşınmazın miras bırakanları tarafından 6/4/1953 tarihinde tapu ile davalıya satıldığını ancak bu satışın danışıklı olduğunu, bu tapu kaydının iptali gerekmekte ise de davalının taşınmazı 24/4/1962 tarihinde üçüncü kişi konumundaki Sami Canlı'ya sattığını belirterek haksız eylem tarihinden itibaren faizle birlikte tazminine hükmedilmesini istemiştir. Davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece davacıların danışıklı işleme dayanmış olmaları nedeniyle zamanaşımının işlemeyeceği gerekçesiyle bu itiraz reddedilerek işin esası hakkında hüküm kurulmuştur. Zamanaşımı bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir def'i olması itibariyle varlığının kabul edilmesi durumunda işin esasına girilmeden davanın bu gerekçe ile reddi gerekmektedir. Bu bakımdan somut olay itibariyle zamanaşımının olup olmadığının incelenmesi gereklidir. Davacıların iddiası 1953 yılında yapılan devir işleminin danışıklı olduğudur. Davacılar bu işleme karşı ancak miras bırakanlarının 1979'da ölümünden itibaren dava açabilme hakkına sahiptirler. Davacılar böyle bir davayı diğer bir anlatımla tapu iptal davasını devir alan Pembe Macaroğlu'na karşı açma olanağı bulunmakta iken dava dilekçesindeki iddia ve dosyadaki kayıtlar itibariyle taşınmazın 24/4/1962 yılında üçüncü kişiye devredilmiş olması nedeniyle üçüncü kişinin mülkiyet hakkını kabul etmiş durumdadırlar. Böylece ilk devir işleminin danışıklı olduğu iddia edilmişse de daha sonra devrin iyiniyete dayalı olması nedeniyle tapu iptali değil danışıklı işlemi yapana karşı istemlerin tazminata yani taşınmazın bedeline dönüştürmüşlerdir. Böyle bir dava somut olayın niteliği itibariyle haksız eylemden kaynaklanan nedensiz zenginleşmedir. Her ne kadar taşınmaz mülkiyetine ilişkin danışıklı işlemlerde zamanaşımı işlememekte ise de davacılar tarafından da kabul edilen bu mülkiyet hakkının üçüncü kişiye devredilme tarihinde istem alacağa dönüştüğünden bu olayda zamanaşımının varlığı kabul edilmelidir. Bu davada istem taşınmazın aynına değil bedeline yönelik olduğundan olayda zamanaşımı gerçekleşmiştir. Davacıda tüm bu nedenleri gözeterek davasını halen tapu maliki olana karşı değil danışıklı işlem yapan kişiye yöneltmiştir. Bu olgular itibariyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken yazılı biçimde işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29/3/2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. Saygılarımla, |
03-12-2017, 22:14 | #6 |
|
Zamanaşımı-Sessiz kalmak
Aşağıdaki linkte de, sayın Av. Hamza'nın paylaştığı, özetini çektiğim kararda, muvazaanın zamanaşımına tabi olamasının bir istisnası olarak, marka hukukundaki sessiz kalmak suretiyle hakkın kaybına benzer biçimde, uzun süre sessiz kalmak, bilmek ve göz yummak, olarak belirtilmiş.
Bilginize. http://www.turkhukuksitesi.com/showt...132#post219132 T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas : 2002/4-796 Karar : 2002/832 Tarih : 16.10.2002 ÖZET : Muris S tapulu taşınmazdaki payını İ'ye devrettikten sekiz yıl sonra vefat etmiş ve bu süre içerisinde devir için ses çıkarmamıştır. Miras bırakan S'nin mirasçılardan İ ile anlaşarak taşınmazı devrettiğini bilen ve buna göz yuman davacıların, murisin ölümünden sonra ona teb'an açtıkları davada muvazaa iddiasını ileri sürmeleri hakkın kötüye kullanılmasıdır. (818 s. BK. m. 18, 29, 31) (4721 s. MK. m. 706) (2644 s. Tapu K. m. 26) İlgili soru: muvazaada kural olarak olmayan, zamanaşımı mıdır yoksa hak düşürücü süre midir? Çünkü birincisi def'idir; diğeri resen dikkate alınır. |
06-12-2017, 13:54 | #7 |
|
Cevaplardan edindigim izlenimle bu taleplerle ikame edeceğim davanın red edilme ihtimali yüksek. Sizce bağış yapilan tüzel kişiliğin iyiniyetinin sorgulanması mümkün müdür
|
06-12-2017, 16:36 | #8 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Davanızı miras payı oranında tapu iptal tescil ve mümkün görülmezse tazminat talebiyle birlikte terditli olarak açmalısınız. Eklediğim kararda dikkat ederseniz, tapu maliki üçüncü kişinin iyiniyeti peşinen kabul edilmiş ve davacı davasını muvazaanın tarafı olan davalıya karşı "doğrudan tazminat" olarak açmıştır. Bu ayrıksı durumda Yargıtay tazminat istemi için zamanaşımı definin süresi içinde sürülmüş olduğunu da gözeterek davanın zamanaşımı açısından reddi gerektiği kanaatine varmıştır.
Sayın Meslektaşım'a yukarıda kararı ne şekilde yorumladığını sormaktaki amacım da buydu. Değişik görüş ve aynı yönde görüş alabilmek.
Dava her ne olursa olsun tapu iptal tescil ve olmadığı taktirde taşınmazın değerinden miras payına düşen kısım kadar tazminat talebiyle açılmalı diye düşünüyorum. Nasıl olsa üçüncü kişi vakıf iyiniyetli diye Doğrudan tazminat talebi hatalı olacaktır. Vakıfın iyiniyeti veya kötüniyeti için yönetim kurulu/ mütevelli heyetinde görevli kimselerin muris ve mirasçısı ile yakınen ilişkileri var mıdır yok mudur, ispatlayabiliyor musunuz noktasında çözülür. Yukarıda Sayın Meslektaşım Aybars Karakırık'ın eklediği kararda İSE; murise teban açılan bir davadan bahsediliyor. Bu tür davalarda davacılar kendilerinden mal kaçırıldığını ileri sürmeden, muvazaanın tarafları arasında yapılan işlemin gerçeği yansıtmadığından bahsedip iptalini istiyorlar. Ve bu davalarda ispat için yazılı delil aranmaktadır. Nitekim ilgili kararda da davacılar kendilerinden değil, üçüncü kişi "alacaklılardan" mal kaçırılmak istendiğini belirtmektedirler. Ancak bu karar iyi ki eklendi ve ben muris muvazaası yönünden de ZAMANAŞIMI'na ilişkin Yargıtay değerlendirmeleri gördüm.. Örneğin;
Görüldüğü üzere karar eski tarihli falan da değil. Bir diğer karar:
Benim görüşüme göre ise, bu iki karar da hatalıdır. Muris muvazaasında, zamanaşımına bakılmaz. Son olarak soru sahibi meslektaşım için; 1.Hukuk Dairesi Esas: 2014/13253 Karar: 2016/77 Karar Tarihi: 11.01.2016 Dava ve Karar: Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları ...'nın, 17 parsel sayılı taşınmazını mal kaçırmak amacıyla davalı 2.eşine satış suretiyle muvazaalı temlik ettiğini, davalının bu taşınmazı satarak elde ettiği para ve murisin katkıları ile 1 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümü satın aldığını ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptali, tescil veya tazminat isteğinde bulunmuşlardır. Davalı, iddiaların yersiz olduğunu, çekişmeli taşınmazın bedeli karşılığı 3.kişiden satın aldığını, alım gücü bulunduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın davalıya intikalinin gizli bağış suretiyle yapıldığı, davada tenkis isteği bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, Dairece ' öncelikle taşınmazın davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olup olmadığının tespiti, şayet yapılacak olan araştırma sonucunda gerçekten de miras bırakanın temlikteki amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kanaatine varılır ise davada tazminat isteminde de bulunulduğu gözetilerek, anılan taşınmazın gerçek satış değeri belirlenerek, bu değer üzerinden davacıların miras payları oranında bedelin hüküm altına alınması gerektiği' gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulup soruşturma tamamlandıktan sonra bedel isteğinin kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: Sonuç: Hükmüne uyulan bozma kararında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Davalının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddi ile usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.143.80.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 11.01.2016 tarihinde oybirliği ile, karar verildi. Saygılarımla, |
06-12-2017, 16:57 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
Öte yandan, ölünceye bakar bakma sözleşmesi, adı üzerinde, bir akittir. Elbette, inceleme ve araştırma sonucu ortaya çıkacaktır; akdin tarafı olan diğer çocuk, anneye sağlığında bakmış ise, ya da anne sağlığında sözleşmeden rücu etmemiş ise, murisin de asıl irade ve amacı mahkemece, ortaya tam olarak tesbit edilmeden, biraz zor gibi gözüküyor. Yukarıdaki saygı duyduğum cevap ve yorumlar, murisin mal kaçırma amacı ile hareket ettiği inancı üzerine bina edilmiştir, diye düşünüyorum. Çocuk, akdin şartlarını yerine getirmiş ise, üzerine ferağını aldığı malı, ne yaparsa yapar. Saygılarımla... |
06-12-2017, 17:28 | #10 | |||||||||||||||||||||||
|
Saygılarımla |
07-12-2017, 21:13 | #11 |
|
Sayin meslektasim,yanitinizdaki 4.hukuk dairesinin gorusune katilmiyorum. cunku,kaynak isvicre medeni kanunu ivazsiz tasarruflara iliskin olmak uzere ozel olarak iki dava turunu bizzat duzenlemistir.bunlardan birincisi mirasta iade (denklestirme) davasi, digeri de tenkis davasidir.miras birakanin iradesi ve buna bagli olarak tasarruf ozgurlugu asil olarak kabul edilmis ancak sadece sakli payli yasal mirascilar yonunden murisin ivazsiz tasarruflarina karsi sakli paylarinin korunmasi ozel hukumlerle saglanmistir. ozetle isvicre medeni kanunu sekli oze feda etmemis,ozu ustun tutmus,murisin yapmis oldugu islemlerin sekle aykiri olmasi halinde dahi mirasta iade veya tenkis yoluna gidilmesini arzu etmistir.
Ancak yargitayimiz 1974 tarihli ictihadi birlestirme kararina dayanarak muris muvazaasina dayali iptal ve tescil davasini icat etmistir.tabirimi mazur gorurseniz bu dava uydurma bir davadir.ve kendi icinde hukuki mantigi ve kurallari olan bir dava degildir.bu tur davalari cok sayida acmama ragmen davalardaki hukuki mantik yanlisliklarini ve ispat sikintilarini ve yanlis hukuki sonuclarini yakindan goruyorum. Yargitay bu tur davalari tapulu tasinmazlar ile olunceye kadar bakma akitleri gibi belli tur sozlesmelerde uygulamaktadir.yargitay muvazaali isleme karsi acilan tapu iptali ve tescil davalarinda hak dusumu veya zamanasimi hukumlerinin uygulanamayacagini soylemektedir.cunku gercekte o mal terekeye aittir ancak seklen davali uzerinde bulunmaktadir.ayni zamanda davali o tasinmaza tereke adina zilyet oldugundan kazandirici zamanasimundan da yararlanamamaktadir.peki davalinin tasinmazi elden cikarmasi halinde tasinmaz satisindan elde ettigi veya elde etmekten bilerek kacindigi bedel kime aittir.sonuc olarak tasinmaz yerine gecen bedel de terekeye aittir ve davalinin mal varliginda terekeye ait bir para haksiz olarak bulunmaktadir.esit dereceli mirascilar arasinda acilan adi istihkak davalarinda hak dusumu veya zamanasimi olmadigina gore davalinin elde ettigi satis bedeline karsi sebebsiz zenginlesme ve dolayisiyla zamanasimi hukumleri asla uygulanamaz.6098 sayili borclar kanunundaki sebebsiz zenginlesme hukumleri ikincil-tali niteliktedir.yani bir hak kanundan veya sozlesmeden doguyorsa oncelikle kanun ve sozlesmeye iliskin hukumler uygulanir.kanun veya sozlesme yoksa ikincil nitelikte olan sebebsiz zenginlesme hukumleri uygulanabilir.yargitay bu tur iptal davalarinda borclar kanunu m.18 tmk.m.634.ve tapu kanununa dayanmaktadir.ozetle davacinin miras payinin davaciya tapu ile aynen iadesi yonunden kanuna dayanirken bedel yonunden sebebsiz zenginlesme hukumlerine dayanmasinin hicbir mantigi yoktur.affiniza tekrar siginarak sunu soylemek isterim.uyduruk davanin uyduruk hukuki gerekcesi ile uyduruk sonuclari olur.saygilarimla.av. sukru sogut |
08-12-2017, 11:09 | #12 | |||||||||||||||||||||||
|
Gerek Mürisin ve gerekse diğer mirascinin önceden beri süregelen mal kaçırmaya yönelik tutumları nedeniyle muvazaaya ilişkin kanaatim oluştu ve bu konuda mahkemeyi ikna edeceğime inanıyorum. Ancak husumeti kime yoneltecegim ve zamanaşımı konusunda kararsizligim devam ediyor malesef. |
09-12-2017, 15:52 | #13 |
|
Sayın tegese,
Ölünceye kadar bakma akitlerinde bir karşılık da bulunduğu için bu akdin muvazaa sebebiyle bozulması zor. Her dosyanın, olaylarının kendine has özellikleri var elbet. Denemek istiyorsanız karar sizin. Aşağıdaki güncel kararlar doğrultusunda;Davayı doğrudan lehine işlem yapılan mirasçıya karşı ve sadece tazminat olarak da açabilirsiniz diye görünüyor. http://www.turkhukuksitesi.com/showp...4&postcount=35 Amacım bu "sadece tazminat talebini" yeniden tartışmaya açmaktı. Yukarıdaki eklediğim 4.Hukuk Dairesi kararı kafa karışıklığına neden oluyordu.( Ki karardaki değerlendirme bana göre de doğru değil.) Katkısı olan tüm meslektaşlarıma teşekkür ediyorum. Ölünceye kadar bakma akitlerinin muvazaa yönünden değerlendirilmesine ilişkin açıklayıcı sayılabilecek bir karar: 14.Hukuk Dairesi Esas: 2015/17368 Karar: 2016/9164 Karar Tarihi: 07.11.2016 Dava: Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.05.2013 gününde verilen dilekçe ile ölünceye kadar bakma akdine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Karar: Dava, ölünceye kadar bakma akdine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. Davalı muris muvazaası savunmasıyla davaya karşı koymuş ve davanın reddini istemiştir. Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir. Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp konut temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını, bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler. Kuşkusuz, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir. Kısaca ifade etmek gerekirse, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir. Mahkemece, davalının mirasbırakanı ... tarafından dava konusu 3 parça taşınmazdaki kendisine intikal edecek miras paylarını ölünceye kadar bakma akdiyle davacıya temlikine ilişkin sözleşmenin davalı ...’dan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının yukarıda değinilen ilkeler de gözetilmek suretiyle araştırılması gerekirken noksan soruşturma ile hüküm kurulması doğru değildir. Bakım alacaklısının çekişme konusu taşınmazlar dışında adına veya murislerinden intikal eden ... veya herhangi bir yerde başka taşınmazlarının bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Bakım alacaklısının mirasçıları sözleşmenin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak düzenlendiğini her zaman ileri sürebilirler. Ölünceye kadar bakma akdinin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın bütün mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Yapılacak araştırma sonucunda sözleşmenin ölünceye kadar bakıp gözetme amacı ile değil, mirasçılardan mal kaçırma amacı ile yapıldığının anlaşılması halinde davanın reddine, aksi halde şimdiki gibi davanın kabulüne karar verilmelidir. Kabule göre de; dava konusu taşınmazların davalının mirasbırakanı ... adına kayıtlı olduğu, ...'ın ölümüyle mirasının 1/4 payının eşi ...'a, 3/4 payının davalı kızı ...'a kaldığı; ...'ın da çekişmeli taşınmazlardaki miras paylarını ... Noterliği tarafından düzenlenen 20.06.2012 tarih ve 05019 yevmiye nolu ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile davacı ...'e devrettiği; ...'ın 16.02.2013 tarihinde vefatıyla tek mirasçısı olarak davalı ...'ın kaldığı, böylece dava konusu 107, 597 ve 862 parsel sayılı taşınmazların tamamına davalı ...'ın irsen malik olduğu anlaşılmaktadır. O halde, ...'ın davacıya çekişmeli taşınmazlardaki 1/4 olan miras paylarını temlik ettiği gözetilerek 1/4 oranında iptal ve tescile hükmedilmesi gerekirken, infazda güçlük yaratacak biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.11.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Saygılarımla |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
ölünceye kadar bakma sözl.doktor raporu ve muvazaa | miss_lawyer | Meslektaşların Soruları | 6 | 12-03-2013 19:48 |
Ölünceye kadar bakma akdi ve muvazaa | avukat48 | Meslektaşların Soruları | 7 | 03-09-2012 16:20 |
Ölünceye Kadar Bakma Akdi | FiNaZZi | Meslektaşların Soruları | 3 | 23-08-2012 16:57 |
ölünceye kadar bakma akdi muvazaa | Av.Necati Yaşbey | Meslektaşların Soruları | 4 | 14-01-2009 12:25 |
Ölünceye Kadar Bakma - Bağışlama - Muvazaa İddiası | Av.Gamze Korkmaz | Meslektaşların Soruları | 2 | 28-04-2008 12:01 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |