Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Tanınmış Markanın Korunması-1/Yargıtay Kararı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 24-07-2006, 12:27   #1
Av.Ceylan Pala Karadağ

 
Varsayılan Tanınmış Markanın Korunması-1/Yargıtay Kararı

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
E:2000/5331
K:2000/6265
T:03.07.2000
• TANINMIŞ MARKANIN KORUNMASI
ÖZET: Davacının tanınmış markası, davalı tarafından başka mallarda kullanılmak üzere tescil edilmiştir. Davalı markasının, davacının tanınmış markasının toplumda yarattığı isimden yararlanacağı, yani kendisine haksız avantaj sağlayacağı kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK.nin 9/c maddesinde Öngörülen koruma halinin gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
[ 556 s. KHK. m. 9/c (24.6.1995 Ta.)]
Taraflar arasındaki davanın (Beyoğlu Birinci Asliye Ticaret Mahkemesi) n ce görülerek verilen 29.2.2000 tarih ve 1999/15-2000/80 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekilleri, müvekkilleri adına tescilli, çok tanınmış "GLASURIT" markası ile davalılar tarafından yaptırılan, "GLASSERIT" markası arasında iltibas bulunduğunu ileri sürerek, davalı markasının sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı markasının tanınmış olmadığına ve markalar arasında benzerlik bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucuna göre, markaların farklı sınıflara giren emtialar için tescil edildiği, davalı markasının davacıya ait markanın itibarına zarar verebilecek nitelikte olmadığı ve ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurmasının da mümkün bulunmadığı yolundaki bilirkişi raporu benimsenerek davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraflar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, tanınmış olduğu ileri sürülen markaya, başka mallarda kullanılmak üzere tescili yapılan markanın yarattığı iltibas nedeniyle sicilden terkini istemine ilişkindir.
Davacı markasının yüzden fazla yabancı ülkede tescilli olduğunun ve tanınmışlık düzeyine eriştiğinin kabulü gerekmektedir. Hükme dayanak alınan bilirkişi raporu ve mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Davada halli gereken çekişme, bu markanın başka mal ve hizmetlerde kullanılmasının mümkün olup olmadığına ilişkindir. 556 sayılı Markalar Hakkında KHK'nin 9/1-c madde, fıkra ve bendi uyarınca, marka sahibi, markasının aynı veya benzeri olan bir işaretin, markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerde kullanılmasını, bu kullanım tescilli markanın itibarı dolayısıyla kullanana haksız avantaj sağlıyor veya tescilli ayırt edici karakterine zarar veriyorsa, men edebilir (Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, sh. 399). Anılan Kararname maddesine getirilen bu hükümle, tescilli markanın ulaştığı tanınmışlık düzeyi dolayısıyla toplumda yarattığı güven ortamından haksız yararlanılması veya tanınmış markanın kalitesiz mal veya hizmetler ürettiği intibaına yol açacak şekilde, tanınmış marka tarafından bu tanınmışlığı sağlayan mal ve hizmet üretimi kalitesinden düşük nitelikte mal veya hizmet üretilmesi suretiyle tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi engellenmek istenmiştir. Somut olayda, davacının tanınmış markası davalı tarafından başka mallarda kullanılmak üzere tescil edilmiştir. Davalı markasının davacının tanınmış markasının toplumda yarattığı isimden yararlanacağı ve satışlarını bu suretle artıracağı, yani kendisine haksız avantaj sağlayacağı kuşkusuzdur. Hal böyle olunca 556 sayılı Markalar Hakkında KHK nin 9/1-c maddesinde öngörülen koruma halinin gerçekleştiğinin kabulüyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine düşünceyle yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Bozma nedenine göre davalı vekillerinin temyiz itirazlarının.incelenmesine gerek görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına (BOZULMASINA), (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmediğine, ödedikleri temyiz peşin harçların temyiz edenlere iadesine, 3.7.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 14-02-2007, 17:26   #2
Hekimbaşı

 
Varsayılan Neye göre karar verilmiş, belli değil

Sn.avceylanpala,

Öncelikle buraya yerleştirdiğiniz yargıtay kararları için teşekkür ederim. Bu sayede başımıza neler gelebileceğini bizlerin de görme fırsatı oluyor. Bu kararın nasıl verildiği hiçbir şekilde anlaşılamıyor mesela. (Tabii buna ilişkin daha fazla ayrıntının bulunabileceği ve benim bunlara erişemediğimi gözardı edersek)

Markaların görsel izlenimleri, yani renk ve yazı karakteri özellikleri yanında, hangi mal ve hizmet sınıflarında tescil edilmiş olmalarına, ondan sonra da benzerlik ve tanınmışlıklarına dikkat etmek gerekir.

Yargıtay kararında bu hususlara değinilmemiş. Sadece sözel benzerlik veya çağrışım yeterli değil mesela.

Kaldı ki, davalının markası tescilli. Bunun nasıl ve ne zaman tescil edildiğine ve davacınınki ile aralarındaki farklara ilişkin bilgi de yok. Bunlar karara ilişkin verilerin başlangıç noktası halbuki.

Bu durumda sağlıklı bir değerlendirme yapmak mümkün değil. Ancak konu üzerinde genel konuşmak mümkün:

1. Davacının markası, varsayalım otobüs markası olup, davalının markası sağlık hizmetlerine ilişkin midir? Böyle bir durumda davacının isteğini uygun görmek mantıksızdır. Ya da markanın 'Coca Cola' gibi bir marka olması gerekirdi. Tarafların tescilli markalarının kapsadığı mal ve hizmet sınıflarının belirtilmesi kararı daha anlaşılır kılardı.

2. Davalının marka tescili sırasında davacı neredeydi? TC ne ihracatı düşünmüyor idiyse ve bu nedenle itiraz askısındayken itirazını bildirmediyse, şimdi itiraz etmesinin nedeni nedir? Eğer fikrini değiştirdiyse, geç kalmıştır, uzlaşma araması gerekir. Davanın da uzlaşma ile ilgili açılması. (Nitekim ast mahkemenin kararından sonra olağan yol bu olmalıydı) Yargıtay neden bu yola gidilmesini kapatmış ve sadece davalıyı bağlayıcı karar alma yoluna gitmiştir?

3. Markasını farklı mal ve hizmet sınıflarından tescil ettirmeyi başarmış olan davalının ürettiği mal ve /veya hizmetlerin düşük kalitede olduğuna nasıl karar verilmiştir? Farklı mal ve hizmetler için fiyat ve memnuniyet karşılaştırması yapılamayacağına göre, davacının daha kaliteli, üstün mal ve hizmet sunduğuna ve davalının bundan haksız avantaj elde etmiş olacağına hangi ölçütlere göre karar verilmiştir?

4. Belki davalı vekili yanlış bir savla konuya yaklaşmış olabilir (davacının markasının tanınmamış olması ve benzerlik bulunmaması); ve bunların her ikisi de çürütülmüş olabilir. Fakat davalının ürettiği mal ve hizmetlerin davacı markasının itibarına zarar verecek nitelikte olmadığı ve ayırt edici karakterin zedelenmediği yönündeki bilirkişi raporuna rağmen; nasıl olup da Prof.Tekinalp referans gösterilebilmiştir? Eğer herhangi bir mal ve hizmet sınıfından tescilli markanın bütün mal ve hizmet sınıflarında kullanılması yasaklanacak olsa idi, yasaklanırdı. Ama yasaklanmamıştır. Sınıfların hiyerarşisi ve akrabalıklarının gözönünde tutulması gerekir. Buna ilişkin bir ifadeye de rastlamıyoruz.

Yani, hukukçu değilim ama, yargıtay kararlarının tereddütleri ortadan kaldıracak, sonraki hukuki işlemlere ışık tutacak ayrıntıda olmasını beklemek herhalde her vatandaş gibi, benim de hakkım.

Saygılarımla,
Old 16-03-2007, 20:51   #3
didem kunal

 
Varsayılan

ben stajer avukatım ve stajımı marka patent uzerıne calısan bır buroda yapıyorum.daha yenı basladım bu buroda bu yuzden cok emın olmamakla bırlıkte bısey sormak ıstıyorum.barbıe nın vekaletı bızde bulunmakta.bunun emıtasyonunu satan uretenlerı baskına gıtmıstık.mallar uzerınde sadece barbıe bebek resmı var ama yazısı yoktu.bunları aldık.fakat mahkemede bu reddedıldı.sebebıde sındy bebekte var karıstırılabılır barbıe oldugunu nasıl anladınız?bu tıp bı cagrısımla dava kabul olunamaz dıye dava reddedıldı.benzerlık oldugunu dusundugum ıcın bu konuyla anlattım bunu.yanı ısım benzerlıgı farklı resım benzerlıgınde farklımı oluyor anlamadım
Old 17-03-2007, 14:01   #4
Hekimbaşı

 
Varsayılan Marka X Tasarım tescillerindeki koruma farkları önemli

Sn.kunal,

Marka tescili (1) sadece sözcük, (2) sözcük ve çizim, (3) sadece çizim ile yapılabilir. Bunlardan (1) hariç diğerlerinde kullanılan renkler ve (2) de yazının nitelikleri (eğiklik, yazı biçemi vb) de önem taşır.

Yargıya taşındığı zaman iki markanın karşılaştırmasında tescilde nelerin kullanıldığının önemi vardır. Yani, davalının tescilli markasının bulunmaması ama davacının bulunması kazanmanız için yeterli değildir. Davalı 'Hasan' diye bir marka basmış olsaydı ne olacaktı diye değerlendirmeniz gerekir. Davalının tescil edilmiş markayı taklit ettiğini bir biçimde kanıtlamanız beklenmektedir.

Burada çok önemli bir şey gözden kaçmış bence. Bebeklerin üzerinde '-marka-' yazmadığı sürece marka taklidinden söz etmeniz olanaklı değildir. Eğer bebeklerin resmi konu edilecekse, o zaman o resmin tescile konu edilmiş olması ve davalı tarafından basılan resmin reddedilemeyecek biçimde davacının resmine benzemesi gerekir.

Öte yandan, hatırlatırım, bu açıdan tasarım tescili çok daha avantajlı bir durumdur. Çünkü tasarım tescilinde temel ölçüt raftaki benzerlik, müşteride uyandırılan izlenimin ayırdedilemezliğidir. Yani, kutusuyla, boyutlarıyla, biçimiyle, çok benzer ambalajlarda sunulan bir ürün olduğunu göstermeniz davayı kazanmanıza yeter. Fakat, bu tür bir koruma marka gibi geniş değildir. Sadece tek bir ürünün veya ambalajın tasarımını korur; o da özgün, yani tescil sırasında benzersiz ise. Marka koruması ise genel olarak ticari şöhretin korunmasıyla ilgilidir; ürünle doğrudan ilişkisi yoktur. Her ürününüze tescilli markayı basarak 'bu benim ürünüm' demiş olursunuz. Diğer satıcılarsa ancak sizin MARKANIZI taklit etmişlerse ceza alırlar.

Yazdıklarınızdan, ortada tasarım tescili olmadığı, sadece sözcükten ibaret bir marka tescili olduğu sonucuna varıyorum. Bu durumda marka taklidinden söz edilemez, çünkü davalı davacının markasını basmamış.

Saygılarımla,
Old 19-03-2007, 23:24   #5
didem kunal

 
Varsayılan bıseye daha dıkkat

bır seye daha dıkkat etmenızı ıstıyorum yalnız.barbıe markasında baıslan tshırt yada ayakkabıda resım konup barbıe yazılmaması ıszce onun barbıe olmadıgını cok net kanıtlar mı?bence kanıtlamaz.cunku tuketıcıde barbıe taslagı kafasında yer etmıstır.nedır o?sarı saclı mavı gozlu duzgun fızıklı pembe fonlu cıceklı.ustunde barbıe yazmasada tuketıcıye bu resım barbıe yı cagrıstırmaktadır.bunun sebebıde algıda secıcılıktır .evet her sarı saclı mavı gozlu bebek barbıe degıldır ama dıkkatllı ıncelenmedıgınde ılk bakıs barbıe yı cagrıstırdıgı ıcın cogu bebek resımlı urun alınmaktadır tuketıcı tarfından.sızce buda mantıklı bı yaklasım degılmıdır?
Old 20-03-2007, 11:33   #6
Hekimbaşı

 
Varsayılan Markanın ayırdedici unsurlarıyla taklidinin ortak yönlerinin değerlendirilmesi

Sn.kunal,

Marka koruması tescile dayanır. Ne tescil ettirdiyseniz o korunur. Eğer davacı tescilinde hem resim, hem sözcük var ve davalının kullandığı resim taklitse, savınız geçerli olabilir. O zaman, bıraktığı izlenimle de ilgilenilir; ama markanın AYIRDEDİCİ unsurları daha önemlidir. Bunların başında da sözcük, sözcükteki harflerin yazılışı, renkleri gelir.

Davanızı ille de marka hakkına tecavüz olarak açmak zorunda değilsiniz ki. Marka koruması gündeme gelmezden önce de haksız rekabet savıyla davalar açılabiliyordu. Bu savla açılıp kazanılan birçok dava var. Hala da açılıp kazanılabilir (Benden örnek istemeyin, sadece okuyup sonra unuttuğum şeyler bunlar, belki meslekdaşlarınızdan biri yardımcı olabilir). Ama marka korumasındaki mala el koyma, ithalatı durdurma benzeri önlemlerden yoksun kalırsınız elbette.

Marka ve tasarımları korumaya alma gerekçelerinin başında haksız rekabet davalarındaki belirsizlikler ve tartışmaları ortadan kaldırmak, yargı sürecini kısa ve kesin hale getirmek gelmiştir (Bkz. USPTO ve WIPO belgeleri). Ama tescilli olmasa bile daha uzun ve zorlu bir yargı süreci ile markaların taklit edildiği ileri sürülüp davalar kazanılabilir.

Sözünü ettiğiniz marka sözcük olarak TPE kayıtlarında birçok isim adına kayıtlı görünüyor. Bu da doğal, çünkü (1) Nice sınıflamasına göre farklı sınıflardalar, (2) bu marka 'Barbara' adından türetme bir takma ad. (2) nedeniyle marka sadece sözcük olarak tescil edilemez; mutlaka resim, renk, yazım biçimi gibi ayırdedici unsurları olmalı. O unsurlar taklit edilmediyse, yapacak birşey yok. İnce, uzun, sarı saçlı, mavi gözlü bir oyuncak bebeğin veya resminin taklit edildiğini ileri süremezsiniz; çünkü milyonlarca öyle insan varken; oyuncak bebekler veya resimlerinin de öyle olmasına engel olamazsınız. Fakat; bebeğin resmi renkleri, biçimi, duruşu, boyutları ile tescildekini andırıyorsa; haklı olursunuz. Yine de, markada en temel unsurun sözcükler ve onların renkleri, yazılışları olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle herkes, daima markasının sadece sözcük olarak tescilini hedefler. Ama sizin müşterinizin seçtiği sözcük tek başına marka olarak tescile uygun değil; bu nedenle bir marka tescil ettirse bile birçok sorun yaşaması kaçınılmaz. Tasarımla desteklenmesinde yarar var.

Sorun, tescil edilmiş markanın temel AYIRDEDİCİ unsurlarının taklitte yer alıp almadığı ve hangi oranda kullanıldığında düğümleniyor kısacası. Sayın yargıç davalının tescilli markasıyla davacının ürünündeki marka niteliğindeki unsurlar arasında yeterince ortak nokta bulunmadığına hükmetmişse, yok demektir; bu davalının malları açısından marka korumasından yararlanamazsınız; ama ürünleri taklit yoluyla haksız rekabet davası açmanız ve kazanmanız mümkündür.

Saygılarımla,
Old 08-04-2007, 14:42   #7
niles82

 
Varsayılan tescilli tanınmıs markanın korunması-yargıtay kararı

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2000/5199
Karar: 2000/8216
Karar Tarihi: 26.10.2000

ÖZET: Davacının markası, Türkiye'de normal tescilin dışında ayrıca "tanınmış marka" statülü olarak da tescilli bulunmaktadır. Davalının Türkiye'ye ithal yolu ile sokarak pazarladığı ürünlerde marka olarak kullanılan "V...." ibaresi ise, yurt dışında tescilli olup, Türkiye'de tescilli bulunmamaktadır. Bu durum karşısında davacının Türkiye'de tanınmış marka olarak tescilli markasının, mal ve hizmet sınırlamasına tabi olmaksızın, Türkiye'de tescilli bulunmayan markaya karşı korunması gerekir ve korumanın kapsamına; bu işareti taşıyan malların ithalini önleme hakkı da dahildir.

(556 S. KHK. (24.6.1995 Ta.) m. 3, 6, 9/2-c, 61/a) (6762 S. K. m. 57)

Taraflar arasındaki davanın (İstanbul Asliye Sekizinci Ticaret Mahkemesi)nce görülerek verilen 23.1.2000 tarih ve 1997/1099-2000/9 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin "V…." markasını meşhur hale getirip 10.5.1968 den itibaren değişik tescillerinin yaptırıldığını, halen bu markanın TPE tarafından "tanınmış marka" kapsamına da alındığını, davalının yurt dışından K…V….adlı ofis mobilyalarını ithal edip pazarladığını, bu ürünlerde ibaresini gören müşterilerin, davacı şirketin bu sektörde de faaliyete başladığı kanaatine kapılarak siparişler verdiğini, davalı eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, bunun tespit ve men' ine, keyfiyetin ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, müvekkilinin merkezleri yurt dışında bulunan K… ve V…. şirketlerinin Türkiye mümessili olduğunu, söz konusu ofis malzemelerini imal eden V.... International firmasının 1930 yıllarında İsviçre'de kurulu olup, V….sözcüğünün 1950'lerden beri marka olarak da uluslararası düzeyde tescilli olduğunu, aynı zamanda 1956 yılından beri İsviçre Fikri Mülkiyet Kurumu'na, 1974 yılından beri de OMPİ nezdinde marka olarak tescilli olup, adı geçen şirket tarafından bir dünya markası haline getirildiğini, bu itibarla tescilli olmasa da uluslararası sözleşmeler gereği Türkiye'de de korunacağını, dava markasından yararlanmanın söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporuna nazaran, davacı tarafından 1968 yılında marka olarak tescil ettirilen V..... sözcüğünün 17.9.1997 tarihinde tanınmış marka olarak da kabul edildiği, Türkiye'de tescili olmayan davalı tarafın ithal ettiği ofis malzemelerine ait V….markasının muhtelif Avrupa ülkelerinde tescilli ise de, bu tescillerden iki adedinin davacı tescilinden önce, 12 adedinin ise 1974 ve sonraki yıllara ait olduğu, bu itibarla davacı tescilinde kötü niyet bulunmadığından davalının Paris Sözleşmesi'nin birinci mükerrer 6/f 3 anlamında savunmasına itibar edilemeyeceği; dava tarihi itibariyle olayda Madrid Protokolü hükümlerinin de uygulanamayacağı, tanınmış marka statüsündeki davacı markasının sınıf ayrımı gözetilmeksizin koruma altında olduğu, davalının V…. markalı ofis malzemeleri pazarlamasının ve reklam vasıtalarında kullanmasının haksız rekabet olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılabileceği gibi taraflar arasındaki uyuşmazlık, Türkiye'de tescilli olan bir markanın, yine yurt dışında tescilli olan ve fakat Türkiye'de tescilli olmayan bir markayı taşıyan ürünlerin bu marka adı altında Türkiye'ye ithal edilerek pazarlanması halinde korunmasının mümkün olup, olamayacağı noktasında odaklanmaktadır.

556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK.nin 3 ve 6. maddelerinde ilke olarak marka korunmasının ülkeselliği benimsenmiştir. Bu ilkeye göre, bir marka tescilli ülkenin sınırları içerisinde kendi sahibine markasının izinsiz kullanılmasına yine kendi ülkesinde engel olma hakkı tanınmıştır. İzinsiz kullanılan markanın yurt dışında bir başka ülkede tescilli olması hali de bu sonucu değiştirmez. Nitekim, anılan KHK'nin 9/2-c maddesinde bu ilkenin vurgulanması amacı ile markalı malın ithalinin dahi marka korumasına tecavüz teşkil edeceği ve bunun aynı kararnamenin 61/a maddesi hükmünce önlenmesinin mümkün olduğu hükme bağlanmıştır (Bkz. Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, 1999 İst. Sh. 8, Prof. Dr. Sabiha Arkan, Marka Hukuku, C. I. Ankara 1997 sh. 124 vd.).

Bu ilkelerin ışığı altında dava konusu olaya dönülecek olunursa, davacının markası Türkiye'de normal tescilin dışında ayrıca "Tanınmış Marka" statülü olarak da tescilli bulunmaktadır. Davalının Türkiye'ye ithalat yolu ile sokarak "pazarladığı ürünlerde marka olarak Kullanılan "V……." ibaresi ise, yurt dışında tescilli olup, Türkiye'de tescilli bulunmamaktadır. Bu durum karşısında davacının Türkiye'de tanınmış marka olarak tescilli markasının, mal ve hizmet sınırlamasına tabi olmaksızın, Türkiye'de tescili bulunmayan markaya karşı korunması gerekir ve korumanın kapsamına bu işareti taşıyan malların ithalini önleme hakkı da dahildir.

O halde, yukarıdaki açıklanan karşısında mahkemece davanın kabulüne dair verilen sonuç isabetli görülmekle davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), 2.080.000 lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz edenden alınmasına, 100.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 26.10.2000 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 09-04-2007, 15:20   #8
didem kunal

 
Varsayılan fKt

arkadasım yargıtay kakarını gondermıssın cok guzel fakat benım bahsettıgım markanın turkıyede de tescılı var kı bunun baskınına gıdılıyor yetkı belgesı bıze verılıyor.bununla ılgılı bır karar sanırım daha acıklayıcı oacaktır.yınede tesekkur ederım
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tanınmış Marka Hakkına Tecavüz İddiası/Yargıtay Kararı Av.Ceylan Pala Karadağ Fikri Haklar ve Bilişim Hukuku Çalışma Grubu 5 24-12-2009 17:25
Ailenin Korunması Kanunu (4320 )Yargıtay Kararları Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 7 22-09-2008 09:19
Tanınmış Marka/Yargıtay Kararı Av.Ceylan Pala Karadağ Fikri Haklar ve Bilişim Hukuku Çalışma Grubu 1 15-02-2007 14:32
Tanınmış Markanın Korunması-2/Yargıtay Kararı Av.Ceylan Pala Karadağ Fikri Haklar ve Bilişim Hukuku Çalışma Grubu 1 14-02-2007 18:18
Tanınmış Markanın İspatı/Yargıtay Kararı Av.Ceylan Pala Karadağ Fikri Haklar ve Bilişim Hukuku Çalışma Grubu 4 14-02-2007 12:50


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03909993 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.