25-05-2015, 16:48 | #1 |
|
Güven İlişkisinin Kurulmaması ve Azil...
Selam değerli meslektaşlarım.
Müvekkilimin kızı trafik kazasında vefat ediyor. Ölümü takip eden günlerde Ankara'dan bir avukat müvekkilimi arıyor (kaza neticesinde nasıl haber alıyorlar, nasıl ulaşıyorlar siz tahmin edin.) "ailenizin avukatı olmak istiyoruz, size yardımcı olmak istiyoruz vs.... göndereceğimiz kargoda sözleşme var, onu imzalayın, noterden alacağınız vekaletle birlikte bize gönderin. Müvekkil sözleşmeyi imzalıyor, noterden vekalet çıkartıp, kargoyu avukata yolluyor. Haftalar geçiyor, ceza davası başlıyor, avukat gelmiyor, telefon açıyor, avukat gelmeyeceğini söylüyor, müvekkil "hiç görmediğim, hiç tanımadığım, üzüntülü anımda fırsatçılık yapıp, beni etkileyip ikna eden ve ceza davasına bile gelmeyen avukatla aramda güven ilişkisi kalmadığını düşünüp, avukatı azlediyor, bana geliyor... Müvekkilin avukatı azletmesi haklı mıdır? (Avukat ile görüştüm, avukat haksız azledildiğini, ceza davasına girmek zorunda olmadığını, sözleşmeyi buna göre düzenlediğini, müvekkili hiç görmediğini kabul ettiğini ancak telefonda tüm bilgileri kendisine verdiğini beyan etmiştir.) |
27-05-2015, 08:21 | #2 |
|
Aslına bakarsanız tüketici kanununda yer alan kapıdan satışlara benzemiş.Buradaki azil de cayma hakkına benzemiş Avukat ceza davasına girmekte zorunluluk görmüyorsa zaten bir vekillik ilişkisi kurulmamış demektir. Sonuçta duruşmalara girmemesi için vekil tayin edilmek mantıklı değil.Güven ilişkisinden ziyade burada iş yapmama görünüyor.Vekalet ilişkisi gereğince taraflar üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeli.Birinin yerine getirmesi gereken ücret diğerinin ki hizmet.Ücret sorumluluğu da yerine getirilmemiş.Bana göre iki tarafında talep edebileceği bir şey yok görünüyor.Sonuçta müvekkiliniz de mutlaka ücret ödemesi gerektiğini öngörmeli aksi durum mantıklı değil.Yani hiç tanımadığınız insanların size yardım etmesi gibi.
|
27-05-2015, 09:47 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Ücret sözleşmeye göre işin sonunda ödenecek diye kararlaştırılmış, avukat ceza davasına girmemiş ancak sigortadan tazminat almak için başvuru yapmıştır. Ya da sigortaya karşı tazminat davası açmıştır. Kapıdan satış örneklemesi uygun olmuş. Kolay Gelsin... |
27-05-2015, 10:35 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
Eğer ceza dosyasına da girilmesi için gerçekten anlaşılmamışsa azil haksız olmaz mı? Sözleşmede avukatın yapacağı iş bellidir. Ceza davasının da takibi yoksa, avukat ceza dosyasına girmek zorunda değil. Kişinin avukatı hiç görmemesi azil için gerekçe olamaz, avukat vekaletnamede özellikle yazmıyorsa işi bizzat yapmak zorunda da değil, bir başka avukata yetki de verebilir. Vekalet veren verdiği vekaletname ve avukatın sigortaya başvuruları ile vekalet ilişkisini karşılıklı olarak kurmuştur. Ki sözleşme dahi imzalamıştır. Artık ben avukatı hiç görmedim, güvenim sarsıldı diyememelidir. [Ayrıca Eklenen Not: Azil edilen avukatın açacağı olası vekalet ücretine yönelik davada; azlin haksız olduğu kanaatine varılırsa ücret sözleşmesinin geçerli olup olmadığı da önem kazanacaktır.] Saygılarımla, |
27-05-2015, 11:38 | #5 |
|
Avukatlık sözleşmesi ile vekalet sözleşmesinin birbirine benzediği hatta bazı durumlarda eser sözleşmesine de benzediği malumunuzdur.
Ancak Avukatlık sözleşmesinin bu sözleşmelerden farklı olması Avukatlık Kanunu, yönetmelik, meslek kuralları, meslek teamüllerinde gösterilmiştir. Bu çerçevede: İzmir'de yaşayan vatandaşın, Ankara'da bürosu olan ve hiç görmediği bir avukata, misal bir idare mahkemesi işi için araması ve vekalet vermesi/sözleşme imzalayıp göndermesi başka birşey; Ankara'dan bir avukatın, trafik kazası olayını bir şekilde duyup, vatandaşı araması, onu ikna etmesi, vekalet verdirmesi/sözleşme imzalatması başka birşey olduğunu düşünüyorum. Kolay Gelsin... |
01-06-2015, 11:07 | #6 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Balku,
Ceza davasının takibi, avukatın görevlendirilmesi kapsamında değilse avukat, ceza davasını takip mecburiyetinde değildir. Bu çerçevede ceza davasını takip etmeme durumu, azle haklı gerekçe oluşturmaz. Bu durumu siz de bilmektesiniz; ki aslında sindiremediğinizin "Ankara'dan bir avukatın, trafik kazası olayını bir şekilde duyup, vatandaşı araması, onu ikna etmesi, vekalet verdirmesi/sözleşme imzalatması" kısmı olduğunu düşünüyorum.
Müvekkiliniz, zaten avukatı tanımayarak ve görmeyerek sözleşmeyi imzalamıştır. Dolayısıyla bu söyledikleri de sözleşme kurulduktan sonra avukattan mütevellit güven ilişkisinin zedelendiğini kabule elverişli değildir. Müvekkilinizin "fırsatçılık yapıp, beni etkileyip ikna eden" söylemi sözleşmenin kurulması aşamasında irade fesadı olduğu iddiası gibi görünüyor. Bu meyanda (somut olay muvacehesinde kabul ettirilmesi zor ama) irade fesadından dolayı müvekkilinizin sözleşmeyle bağlı olmadığı konusunu değerlendirebilirsiniz. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Vekalet İlişkisinin Durumu | Meltem Ceyhan | Meslektaşların Soruları | 1 | 23-05-2014 22:37 |
Talep ettiğimiz kaleme ilişkin hüküm kurulmaması | avukat erdoğan | Meslektaşların Soruları | 0 | 08-06-2010 16:41 |
Annenin Çocukla İlişkisinin Kesilmesi | İLKEM | Meslektaşların Soruları | 3 | 13-08-2007 16:13 |
Evlatlık İlişkisinin Kaldırılması | Kılıç Mest | Meslektaşların Soruları | 1 | 09-10-2006 11:09 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |