23-05-2014, 22:26 | #1 |
|
Anayasa Mahkemesi
23.09.2012 tarihinden önce kesinleşen davalarla ilgili anayasa mahkemesine gidilememektedir. Sonraki tarihlerde kesinleşen davalarda anayasa mahkemesine gidilebilmektedir.
Yukarıda bilgiler ışığında, Nisan 2012'de kesinleşen ceza davası sebebiyle açılan ve halen sürmekte olan tazminat davası anayasa mahkemesine götürüldüğünde tazminat davasının belirleyici etmenleri ceza davası olduğu için anayasa mahkemesi ceza davasıyle ilgili bir görüş belirtir mi? Saygılarımla, |
27-05-2014, 09:57 | #2 | |||||||||||||||||||
|
Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda belirttiğiniz tarih öncesinde verilmiş kararlar kapsam dışında bırakıldığından, tazminat davası açısından belirleyici mahiyette de olsa bu tarihten önce kesinleşen ceza davasına ilişkin bir görüş serdedilmesi kanaatimce mümkün olmayacaktır. Saygılarımla.. |
27-05-2014, 21:20 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Ekici, Ceza davası temyiz edilmeden kesinleşmiştir.Temyiz edilse idi bu sürenin kapsamına girmiş olurdu. Temyiz edilmeme sebebi ise tamamen hakimin taraflı tutumu yüzünden ceza davasının içinden çıkılamaz hale gelmesidir. Konuya şöyle bir özet geçersem eğer, Ceza davası neticesinde alkol alarak 2 kişiye zarar veren davacı, davalı eğer şikayetinden vazgeçmese hapse girecekti. Davalıyı şikayetinden vazgeçmeye zorlayansa ceza hakimidir. Aynı davacı 2 kişiye zarar verdiği halde hapse girmekten kurtulmasına rağmen ayağı olay sırasında kırıldığı için tazminat davası açmıştır. Şimdi siz diyorsunuz ki, anayasa mahkemesi ceza davası ile ilgili yorum yapmaz, bunlar farklı davalardır ve süresi geçmiştir. Anayasa mahkemesi hangi aklı selimle bu davaları birbirinden ayırabilir. Tazminat ceza davası neticesine göre hesaplanırken ve kusur raporu ceza davasına belirlenirken. Yanlış anlamayın ben avukat değilim, smmm ve hukuk bilirkişisiyim. Anayasal Hak bağlamından bakıyorum olaya. Naçizane şöyle bir yaklaşımda bulunabirim, Eğer 5 yıl suç işlememe cezası alan davalı 5 yıl içinde tekrar suç işlediğinde ceza davası nasıl yeniden görülebiliyorsa, Ceza davası neticesinde açılan tazminat davasındada Anayasa mahkemesi ceza davası için yorum yapabilmelidir. Saygılarımla, |
28-05-2014, 13:04 | #4 |
|
Sayın GÜNDÜZ;
Konuya şu açıdan bakmak gerektiği düşüncesindeyim: Yasal düzenlemelere hakkaniyet çerçevesinde yaklaşabiliriz ancak arzu ettiğimiz, hukukun tecellisi için olması gerektiğine inandığımız yönde bir yol izlenmesi mevzuatta bu doğrultuda bir düzenleme olup olmamasına göre değişir. Bir başka deyişle mahkemeler, bir hukuki ihtilafı değerlendirirken ilk olarak lafzi yorumu dediğimiz, yasa metni okunduğunda anlaşılan kelime, terim, deyim anlamına bakarlar ve buradan çıkan sonuçla bağlıdırlar. Yasanın lafzi yorumu çözüm üretme noktasında yetersiz kalırsa aşağıda alıntıladığım maddeye göre hareket ederler.. Medeni Kanun'un 'Hukukun uygulanması ve kaynakları' başlığı altında düzenlenen 1. maddesine göre; "Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır." İlk mesajdaki görüşümü, Anayasa Mahkemesi bireysel başvurularda net bir tarih belirlemiş ve birbiriyle bağlantılı davalar açısından bir ayrıma gitmemiş olduğu için serdetmiştim. Bu hususa ilişkin uygulamada ortaya çıkan ve sizin işaret ettiğiniz yönde bir karar olup olmadığını bilmiyorum ancak bu görüş tamamen şahsıma aittir. Bana göre de Anayasa Mahkemesi somut durumda ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararını nazarı itibara almalıdır ama pozitif hukuk (olan/yürürlükteki/müspet/mevzu hukuk) ile ideal hukuk birbirinden ayrı kavramlardır ve Anayasa Mahkemesi kanunun lafzından anlaşılanın yeterli olmadığına karar verir ise örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verecektir.. |
23-06-2014, 01:37 | #5 |
|
Sayın Gündüz;
Konu başlığını yeni gördüm; Özetle şu bilgileri verebilirim; 1-)Açtığınız tazminat davası için bireysel başvuru yapacaksanız ve davanız halen görülmekte ise,' yargılamada makul süreye uyulmadığı'' gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurabilirsiniz. Mahkeme makul süre nedeniyle önüne gelen başvuruları; davanın karmaşıklığı, tarafların yargılama sırasındaki tutumları, yargılamanın uzamasına neden olan yasal ve yapısal sorunlar ile, başvuru konusunun başvurucu açısından değeri ve önemi gibi kriterlere tabi tutmaktadır. Bu kriterler konusunda sayfalarca açıklama getirilebilinir ancak burada bırakıyorum. 2-Eğer davanız bitmiş ve yargıtay aşamasını da geçmiş ise makul süre yanında diğer adil yargılanma hakkına ilişkin sözleşme kapsamında ( AİHS ) tanınmış haklarla ilgili olarak da başvurunuzu gerekçelendirebilirsiniz. Örneğin tarafsız veya hakkaniyete uygun yargılama yapılmaması, gerekçeli karar hakkının çiğnenmiş olması, iddia ve delillerinin etkin biçimde ortaya konulmasına engel olunması, davanın diğer yanına tanınmış hak ve olanakların yeterince size tanınmamış olması gibi. her durumda anayasa mahkemesi temyiz mercii değildir. Adil yargılanma hakkı kapsamında yaptığı değerlendirmede mahkemenin karar verirken delilleri nasıl değerlendirdiği veya makul bir sonuca ulaşıp ulaşmadığı konusu değerlendirmenin kapsamı dışındadır. Anayasa Mahkemesinin gerek 1. gerek ise 2. bölümünün verdiği kararlarda yerel mahkemenin kararının ''açıkça keyfi olması'' veya ''takdir hakkını kullanmada bariz hataya düşmesi '' durumunda ve ortaya çıkan bu olgunun ''kendiliğinden '' anayasal bir hakkın ihlaline yol açması söz konusu olduğunda içerik değerlendirmesi yapabilecektir. Takdir ederseniz ki bu da oldukça sıkı ve gerçekleşmesi hayli zor durumlarda istisnai olarak mümkün olabilecektir. Mahkemeye göre hukuk hakimi delilleri toplar, değerlendirir ve karara varır. Kural olarak ceza mahkemesinin kararı hukuk hakimini bağlamaz.Bu nedenle bir kaç bireysel başvuru kararında vurgulandığı gibi; hukuk hakiminin ceza davasını bekletici mesele yapmış olması yargılamanın gereksiz yere uzamasına neden olan yapısal bir sorun ve kusur durumundadır.Kısacası anaysa mahkemesi bekletici sorun yapmayı kural olarak hakimin kusuru olarak değerlendirmiş ve ihlal kararları vermiştir. sizin belirttiğiniz gibi ceza davasının anayasa mahkemesine bireysel başvurunun başladığı 23 eylül 2012 tarihinden önce sona erip ermemesinin yapacağınız bireysel başvuruya etkisinin bulunmadığını ve sunduğunuz önermenin bu anlamda başvurunuza olumlu yada olumsuz bir yanı olmayacağını belirtmek isterim. son olarak anaysa mahkemesi önüne gelen adil yargılanma hakkına ilişkin gerek hukuk gerek ise ceza davalarında kesin hükmün 23 eylül 2012 tarihinden sonra verilmiş olması koşuluyla ihlal yönünden değerlendirmeyi uyuşmazlığın ilk çıktığı andan ( davanın ilk açıldığı andan) itibaren ele almaktadır. Yararı olması dileğiyle... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Anayasa Mahkemesi Cezaevi Harcının Anayasa'ya Aykırı Olmadığına Hükmetti | Av.MFD | Hukuk Haberleri | 0 | 25-07-2012 13:56 |
Anayasa Mahkemesi | mdelen82 | Meslektaşların Soruları | 1 | 14-05-2012 14:41 |
T.B.B Ve Anayasa Mahkemesi ??? | 1907 | Meslektaşların Soruları | 0 | 27-09-2003 13:26 |
Anayasa Mahkemesi | osmanoglu | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 14-02-2002 03:04 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |