|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
23-01-2013, 15:12 | #1 |
|
Kesin Hüküm, Husumetten ret
Herkese iyi çalışmalar.
Dava değerini 100 TL olarak gösterdiğimiz bir kamulaştırmasız el atma davasında, mahkeme tarafından Husumetten Davanın reddine karar verilmiştir. Davalının husumet itirazı olmayıp, davanın husumetten reddi de doğru değildir. Davalı, husumetin kendisinde olduğunu kabul etmektedir. KAldı ki bu konuda örnek içtihatlar da var. Buradaki sorun, bedel yönünden verilen kararın kesin omasıdır. Husumetten reddine dair yerel mahkeme tarafından verilen kesin kararı temyiz edebilir miyiz? |
23-01-2013, 17:19 | #2 |
|
Dava belirsiz alacak, kısmi dava türünde mi açıldı? Yoksa tam dava şeklinde mi? Buna göre değerlendirmek gerekmez mi?
|
24-01-2013, 09:32 | #3 |
|
Ben tam anlayamadım soruyu biraz daha açık sorarmısınız davalıyı yanlış mı belirttiniz davalı kısmı olayını açarmısınız İsmail Ercanın kitabından alıntı yaparak sorunuza cevap vermeye çalışacağım bir kişinin belli bir davada davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen sıfatın(husumetin)ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilenbir ilk itiraz olmadığı gibi davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir defide değildir.Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece öğrenildiği taktirde resen dikkate alınması gerekli hukuksal bir durumdur.Taraf sıfatının yokluğu dava dosyasından anlaşılıyorsa mahkemece kendiliğinden resne dikkate alınır HGK 25/03/1953 E4/147 K.35
|
24-01-2013, 10:38 | #4 |
|
Sayın meslektaşım,
Zaman kaybetmeyi önlemek bakımından size pratik bir yol önereceğim. Zira temyize gitmeniz size zaman kaybettirir. Kahkeme husumey yönünden davayı redderken husumetin kime tevcih edileceğini de göterecektir. Bence kararı kesinleştirin ve bu davadaki davalı ile birlikte diğer mahkemenin gösterdiği idari birime de dava açın.. Davanın ıslahı aşamasında tek davalı yönünden davayı ıslah ederek masraf vekalet ücreti külfetine de girmezsiniz diye düşünüyorum... |
28-01-2013, 16:49 | #5 |
|
Tüm cevaplar için teşekkür ederim öncelikle.
Sayın Dursun Karaca, dava belirsiz alacak davası şeklinde açıldı. Kamulaştırmasız el atma davası, Belirsiz alacak, 100 TL dava değeri. Sayın sebepsiz zenginleşme, husumet konusunu mahkeme her aşamada değerlendirebilir. Bu hususta zaten bir çekişme yok. Biz davayı doğru hasma yönelttik ancak mahkeme değerlendirmede hataya düşerek davanın husumetten reddine karar verdi. Mahkeme hakimi de, şu anda sunmuş olduğumuz belge ve örnek içtihatlara göre davanın doğru hasıma karşı açıldığını farketmiş durumda, ama ne yapabileceğimiz ve nasıl düzeltebileceğimiz konusunda sıkıntı var. Sayın Olcayhukuk, mahkeme husumetin kime yönlendireceğini gösterdi. Ancak gösterdiği hasım, doğru hasım değil. YArgıtay 8. HD nin de bu konuda çok açık bir kararı var. Doğru hasımın, bizim davayı yölenttiğimiz hasım olduğu çok açık ve net ortada. Bu aşamada kararı kesinleştirip daha sonra mahkemenin yönelttiği hasıma dava açmamız durumunda, bu defa yine husumet itirazında bulunacaklar ve doğru bir itiraz olacağı için yine husumetten davanın reddine karar verilecektir. |
28-01-2013, 19:46 | #6 |
|
bence yapılacak teş şey kanun yararına bozma talep etmeniz.çünkü şuan temyiz edemezsiniz karar kesin.tüm dava değeri üzerinden dava açamazsınız kesin hüküm var.bir hakkın açıkça hukuka aykırı olduğu durumlarda ve kararın kesin olduğu durumlarda kanun yararına bozmaya gidilebilir.bu konuyu bir araştırın bence.
|
29-01-2013, 10:20 | #7 |
|
Kararı inceleyin,size yardımcı olacağını düşünüyorum.
T.C. YARGITAY 9.Hukuk Dairesi Esas: 2008/25343 Karar: 2010/16169 Karar Tarihi: 03.06.2010 ALACAK DAVASI - İŞÇİ ALACAKLARININ ÖDENMESİ İSTEMİ - KESİN DELİL BULUNAN BİR KONUDA MAHKEMECE YENİDEN ARAŞTIRILMA VE İNCELEME YAPILMASININ MÜMKÜN OLMAMASI ÖZET: Kesin delil bulunan bir konuda, mahkemece bu yönün doğruluğunun yeniden araştırılması ve inceleme konusu yapılması hukuken mümkün değildir. Ek davaya bakan mahkeme kısmı dava sonunda verilen hükmün tespite ilişkin bölümü ile bağlıdır. Kamu düzeni ile ilgili olan bu hususun resen göz önünde tutulması gerekmektedir. (1086 S. K. m. 236, 237, 287, 337, 427) (2709 S. K. m. 138) (ANY. MAH. 02.06.1989 T. 1988/36 E. 1989/24 K.) (YİBK. 19.10.1990 T. 1990/3 E. 1990/5 K.) (YHGK. 05.06.1991 T. 1991/5-215 E. 1991/342 K.) Dava: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 6.5.2008 tarih ve 2008/70073 sayılı yazısı ile davacı Orhan Karataş ile davalı Klavye Giyim San. ve Tic. Ltd. Şirketi arasındaki alacak davasına ilişkin olup, temyiz edilmeksizin kesinleşen Ankara 10. İş Mahkemesinin 30.7.2007 gün ve 2007/415 E. 2007/477 K. sayılı ilamının kanun yararına bozulması talep edilmekle; Dava dosyası ve talep yazısı incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Karar: Davacı Orhan Karataş vekili tarafından Klavye Giyim Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine karşı açılan ek davada, Ankara 15. İş Mahkemesi’nin 2003/520 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen dava sonunda kıdem tazminatı yönünden taleple bağlı kalınarak kabul ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verildiği belirtilerek bilirkişi raporunda 252.38 YTL olarak hesaplanan kıdem tazminatından bakiye 52,38 YTL’lik alacağın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istenilmiştir. Davalı vekili tarafından davanın reddi istenmiş ve karşı dava açılmıştır. Karşı davada, Ankara 15. İş Mahkemesi’nin 2003/520 Esas, 2007/210 Karar sayılı hükmü gereğince icra takibi yapıldığı belirtilerek, davacı Orhan Karataş'ın 21.11.2002 tarihinde işten ayrılmasından sonra 25.11.2002 tarihinde imzaladığı ibranamenin göz önünde bulundurulması suretiyle 147.473.200 YTL alacağın yasal faiziyle birlikte davacı karşı davalıdan tahsiline karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, söz konusu ibranamenin Ankara 15. İş Mahkemesi’nin 2003/520 Esas sayılı dosyasına da delil olarak sunulduğu, ancak Mahkeme tarafından tartışılıp değerlendirmeye alınmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile mahsup işlemi yapıldıktan sonra bakiye 84,00 YTL'nin davacı karşı davalıdan alınıp davalı-karşı davacıya verilmesine karar verildiği ve hükmün miktar itibariyle kesin olduğu anlaşılmıştır. Kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, aralarındaki uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile, sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez. Kesin hüküm, hem kişiler, hem de devlet için hukuksal durumda istikrar sağlar. Hukuksal güvenlik ve yargı erkine güven, kesin hüküm kurumu ile sağlanır. Kesin hüküm ikiye ayrılır. Bunlar şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hükümdür. Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Şekli anlamda kesin hükmün amacı, davanın sona erdirilmesine hizmet etmektir. Bir son karar, şekli anlamda kesinleşince, yanların o davada izledikleri amaç gerçekleşmiş olur. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler. (Örneğin 20.6.1996 tarihinde kabul edilen 4145 sayılı yasa gereğince HUMK. m. 427'de yapılan değişiklikle 1.1.2000 tarihinden itibaren miktar ve değeri 40.000.000. TL. yi geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin verilen son kararlar kesindir. Bu kararlara karşı herhangi bir olağan yasa yoluna başvurulamaz) Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme istemi de reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir. Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bununla birlikte bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir. Diğer yandan, maddi anlamda kesin hüküm, yargısal kararlara tanınan hukuksal gerçeklik niteliğidir. Maddi anlamda kesin hüküm sayesinde, mahkeme kararlarına güven duyulması ve bu kararların uygulanması, yanlar arasındaki uyuşmazlığın bütün bir gelecek için son bulması, çelişik kararlar verilmesine engel olunması, toplumsal yaşam için zorunlu olan hukuksal istikrarın sağlanması amaçlanır. Maddi anlamda kesin hükmün koşulları HUMK. m.237 de açıklanmıştır. Bunlar; dava konularının (müddeabihlerinin), dava nedenlerinin ve yanlarının aynı olmasıdır. Buna karşılık, birden fazla kişi aynı davayı açma yetkisine sahip iseler, bunların birinin açtığı davada verilen kararın, diğerinin açtığı davada kesin hüküm oluşturmazsa da, güçlü delil oluşturacağı belirgindir. Kesin hüküm, yanların cüzi ve külli haleflerini (özel ya da genel ardı) bağlar. Bunun gibi kesin hüküm tüm yargısal organları da bağlar. Artık, hiçbir mahkeme aynı konuyu yeniden inceleyip, farklı yönde yeni bir karar veremez. Yasama ve yürütme organları ile yönetim, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve yönetim, mahkeme kararları hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. (Anayasa m. 138, IV) Dolayısıyla kesin hüküm, sonradan çıkarılan bir yasa ile değiştirilemez, ortadan kaldırılamaz. (Anayasa Mahkemesi’nin 2.6.1989 gün ve 1989/36-24 sayılı ilamı (R.G. 28.9.1989 gün ve 20.296 sayılı, sayfa 17 vd) 19.10.1990 gün ve 1990/3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı (R.G. 22.2.1991 gün ve 20.794 sayılı sayfa: 35 vd), HGK.nun 5.6.1991 gün ve 1991/5-215 E. ve 342 K. sayılı ilamı) (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı, 2001 cilt V sayfa 4980 vd.) Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınır. Bu bağlamda kesin delil ise, yanları ve hakimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Hakimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır. Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar (HUMK. m. 236), senet (HUMK. m. 287), yemin (HUMK. m. 337) ve kesin hükümdür. (HUMK. m. 237) Yukarıda kesin hükmün de kesin delil oluşturabileceği açıklanmıştır. (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı 2001 ciltli S: 2034 vd) Somut uyuşmazlıkta; Ankara 15. İş Mahkemesi’nin 2003/520 Esas, 2007/210 Karar sayılı dosyasında kıdem tazminatına ilişkin talep kısmi bir dava olup fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmuştur. Kısmi dava hakkında verilen kararın kısmi dava konusu yapılan alacak kesimi için kesin hüküm teşkil ettiği şüphesizdir. Kısmi dava sonunda davalının borcunu ödemeye mahkum edilmesi veya kısmi davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması halinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı veya yokluğu da tespit edilmiş olur ki, bu tespit borç ilişkisinin tümünü kapsar. Bu nedenle kısmi dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü, sonradan açılan ek davada kesin delil oluşturur. Kıdem tazminatına ilişkin kısmi davanın tamamının kabulüne ilişkin olan Ankara 15. İş Mahkemesi’nin 2003/520 Esas, 2007/210 Karar sayılı hükmü, sonrada açılan ek davada kesin delil teşkil etmektedir. Anılan hüküm ile, işçinin kıdem tazminatı isteme hakkının varlığı saptanmış ve davalı işverenin davacıya kıdem tazminatı ödemekle yükümlü olduğu tespit edilmiştir. Kesin delil bulunan bir konuda, mahkemece bu yönün doğruluğunun yeniden araştırılması ve inceleme konusu yapılması hukuken mümkün değildir. Ek davaya bakan mahkeme kısmı dava sonunda verilen hükmün tespite ilişkin bölümü ile bağlıdır. Kamu düzeni ile ilgili olan bu hususun resen göz önünde tutulması gerekmektedir. Mahkemece söz konusu kesin delilin varlığına rağmen anılan ibranameye geçerlilik tanınması suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Sonuç: Bu nedenle Yargıtay C. Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle Ankara 10. İş Mahkemesi’nin 30.07.2007 tarih ve 2007/415-Esas, 2007/4777 Karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, dosyanın gereği için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi. ------------------------------------------------------------------- T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2011/5-210 K. 2011/355 T. 25.5.2011 • KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Yerel Mahkemece Husumet Sorunu Çözülmeden Uzlaşma Teklif Edilemeyeceği Yönünde Karar Verildiği – Özel Dairece Esasa İlişkin Değerlendirme Yapıldığı/Husumete İlişkin İnceleme Yapılması Gereği ) • HUSUMET ( Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat Talebi/Yerel Mahkemece Husumet Sorunu Çözülmeden Uzlaşma Teklif Edilemeyeceği Yönünde Karar Verildiği – Özel Dairece Esasa Değil Husumete İlişkin İnceleme Yapılacağı ) • MADDİ HATA ( Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat Talebi/Yerel Mahkemece Husumet Sorunu Çözülmeden Uzlaşma Teklif Edilemeyeceği Yönünde Karar Verildiği – Özel Dairece Husumete İlişkin İnceleme Yapılması Gereği ) 2942/m.Geç.6 ÖZET: Dava; kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece husumet sorunu çözülmeden Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesi uyarınca taraflara uzlaşma teklif edilemeyeceği gerekçesi ile önceki hükümde direnilmiştir. Özel Dairece maddi hata sonucu, esasa ilişkin bir red kararı varmış gibi değerlendirme yapılarak, Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesine işaretle karar bozulmuş; husumet yönünden ise herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Bu haliyle bozmanın açıkça maddi hataya dayalı olduğu ve davacı yanın temyiz itirazlarını karşılamadığı belirgindir. Dosya yeniden incelenmesi için özel daireye gönderilmelidir. Hemen belirtmelidir ki, mahkemenin pasif husumetten davanın reddine ilişkin kararı davacı tarafça temyiz edilmiş; sadece bu husus temyiz nedeni olarak bildirilmiştir. Özel Dairece bu husus gözden kaçırılarak maddi hata sonucu, esasa ilişkin bir red kararı varmış gibi değerlendirme yapılarak, Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesine işaretle karar bozulmuş; husumet yönünden ise herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Bu haliyle bozmanın açıkça maddi hataya dayalı olduğu ve davacı yanın temyiz itirazlarını karşılamadığı belirgindir. Bilindiği üzere usul kuralları ( görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hata ) kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olup, taraflar yararına usulü kazanılmış hak oluşturmamaktadır. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.03.1972 gün ve 1968/1-277-176, 01.03.1995 gün ve 1995/7-641-117, 23.01.2002 gün ve 2001/1-1010-2002/1, 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı kararları, Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-2001 Baskı, cilt 5, sayfa 4771 vd. ) O halde, temyiz edilmiş olmasına rağmen dairece husumet konusunun incelenmemiş olması açık bir maddi hata olarak kabul edilmeli; üzerinde dairece karar verilmemiş bir hususta direnme de söz konusu olamayacağından Hukuk Genel Kurulunca bu aşamada yapılacak bir inceleme bulunmamakla, davacının maddi hata nedeniyle incelenmemiş olan temyiz itirazları incelenmek üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir. SONUÇ : Açıklanan gerekçeyle, maddi hataya dayalı Özel Dairenin 05.07.2010 gün ve 2006/10628-13278 K. sayılı kararının kaldırılarak, maddi hata nedeniyle incelenmemiş olan davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 25.05.2011 gününde oybirliği ile karar verildi. ----------------------------------------------------------------------------------------- |
29-01-2013, 11:39 | #8 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Alacağın bir kısmı dava edilmişse, temyiz sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. HUMK 427. madde.
Temyiz edilmesinde yarar görüyorsanız, süresi içinde temyiz edebilirsiniz diye düşünüyorum. Temyiz isteminin reddi gelirse, onu da temyiz ediniz.
Kolay gelsin, |
29-01-2013, 12:34 | #9 |
|
Tüm cevaplar için çok teşekkürler.
Sayın Av. Ufuk Bozoğlu, sunmuş olduğunuz içtihatlar yeterince açıklayıcı ve aydınlatıcı, ayrıca teşekkürler. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kesin Hüküm - Kesin Delil | fyz | Meslektaşların Soruları | 3 | 07-08-2012 00:14 |
kesin hüküm | zeliha ert | Meslektaşların Soruları | 4 | 10-10-2011 17:41 |
kesin hüküm | nobel81 | Meslektaşların Soruları | 2 | 25-05-2010 16:00 |
kesin hüküm | hülya demir | Meslektaşların Soruları | 5 | 21-01-2009 20:55 |
kesin hüküm | avercan38 | Meslektaşların Soruları | 6 | 25-10-2008 04:10 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |