07-02-2007, 12:17 | #1 |
|
hani eşittik??
hukuk fakültesinde aynı sıraları paylaştığımız ve aynı bilgileri aldığımız bazı arkadaşlarımız, daha sonra sınavla hakim ve savcı adayları oluyorlar.şuan aynı sürelere inen belli bir staj eğitiminden sonra, ki bu staj eşit şartlarda olmuyor biliyorsunuz,hakim ve savcı olarak bu arkadaşlarımız göreve atılıyorlar..
Bu raddeden sonra ise, biz avukatlar duruşma esnasında aşırı bir şekilcilik ve eşitsizlikle karşılaşıyoruz.. Bütün hakim ve savcıları için değil, genellikle görüleni söylüyorum. Şimdi.. Madem bizler kanun karşısında eşit hukukçularız, madem iddia,müdafaa ve yargılamanın 3 ayrılmaz sac ayağıyız, neden duruşmalarda avukat otururken bacak bacak üstüne atamaz,kızılır? Neden genelde hakimler avukata keyfi davranışlar sergiler,istediği anda bağırıp azarlar?? neden kanunen duruşma esnasında taraflara ve tanıklara soru sorma hakkı varken,yeterli ve uygun sorular dahi olsa bu hakimin keyfiyetine kalmış bir haldedir,istenilen engellenir? Peki, tüm bu sorularımın haksız olduğunu ve hakimlerin bu ve benzeri haklara sahip olduğunu belirten, ifade eden kanun,tüzük,yönetmelik..vs nerde....??Ben henüz bunları yaşamadım ama staj esnasında çok tanık olduğum sorulardır bunlar aklımda..Ve neden bize staj eğitim merkezinde ders veren avukatlar dilekçelerde arz ederim yerine talep ederim,bilginize sunarım,rica ederim..vs kullanılmalı astlık üstlük ilişkisi yoktur derken hala çoğumuz ve ders veren avukatlar bile arz ederim yazmakta dilekçe sonlarına?? Ben staj eğitimimin son zamanlarını istanbul barosu staj eğitim merkezinde yaptım,çok değerli avukatlarla ve çoğu stajerin aksine düşüncem güzel eğitim aldığımdır.Evet eksiklikler çok ama herkesin desteğiyle aşılacak sorunlar bunlar,belirli bir azınlıkla olmaz.. Yani her alanda olduğu gibi bu eşitlik konusunda da biz avukatların hak ettiğimiz saygı ve itibar için birlikte hareket etmemiz lazım.. Siz üstad avukatlardan ve bilgisi olan herkesten hatta hakim ve savcılardan bile ricamdır bu sorularıma cevap almak.. Saygılarımla... Av. Arzu Laçin |
07-02-2007, 13:27 | #2 |
|
sayın laçin,
sizi anlıyor ve destekliyorum. ancak örnek verdiğiniz bacak bacak üstüne atma konusunda size katılamıyorum. duruşma salonunda bacak bacak üstüne atılarak oturmanın bir anlamı yok, bırakın hakimin uyarmasını, kişinin bulunduğu ortama saygı duyarak bunu hiç yapmaması gerekir. bir hakimin bir avukata bağırıp azarladığına ben şahit olmadım, olmak ta istemem açıkçası. yol var yordam var;bağırıp çağıran, duruşmada istediğiniz soruları sordurmayan vs. yaptırmayan hakimi savcıyı şikayet etme, yapılanlara itiraz etme hakkımız var. ancak asıl sorun buradan çıkıyor, yarptırım gücünü kullanmıyoruz! sizinde belirttiğiniz gibi birlik gerek... |
07-02-2007, 14:26 | #3 |
|
Bence biraz kişililkle alakalı, ben de bazı avukatların hakimler tarafından kaale alınmadığını görüyorum. Bu arkadaşlar da avukatlıktan ziyade esnaf kafasıyla çalışan arkadaşlarımız.Üzülerek söylüyorum ki, avukatlığın kalitesini düşüren meslektaşlarımız azımsanmayacak derecede. Mesela tanık olduğum olaylar var; örneğin arkadaşımız duruşma salonunda hakimin kendisini dinlemediğini bile bile seyirciye oynuyor resmen. Hakim kaş altından gülüyor. Çünkü adam saçmalıyor. Sırf müvekkilini, ve seyirciyi etkilemek için konuşuyor.Sizce bu esnaf zihniyetli ve paradan başka bir şey düşünmeyene şahıslar varken hakimler savcılar bize hangi gözle bakarlar. Bence insan kendini düzeltmeli, ondan sonra hata varsa o zaman başkalarını sorgulamalı. Siz hakim olsanız ne yapardınız ARZU hanım objektif olalalım.
|
07-02-2007, 14:37 | #4 |
|
sayın avslh;
ben size katılıyorum zaten..yazımın sonunda ifade etmek istediğim şeyde buydu..kaliteyi yükseltmeye çalışmak gerekli tabiki.. ben sadece hakimlerin karşısında haklı oldukları halde haksızlığa uğrayan avukatlar adına ifade de bulundum.ağaçtaki meyvelerin bazıları çürük diye ağacı kesmemek lazım değilmi ben staj sırasında gördüklerim adına yazdım bunları.. lafta eşitlikten ziyade olmalı diye düşünüyorum..sizin esnaf zihniyetli avukat benzetmelerinizden olan çeşitlemelerden de gördüm duruşmalarda onlara ilişkin değil kısaca sözlerim.. |
07-02-2007, 14:45 | #5 |
|
sayın simali2;
bacak bacak üstüne atmak saygısızlık mıdır? ben çok hakimin bacak bacak üstüne atarak duruşma yaptığını gördüm,ama kürsü arkasında olduklarından karşılarındakiler görmüyor,stj olarak ben görebiliyordum. madem saygısızlık hakimin buna hakkı mı var? varsa o zaman benim dediğim eşitsizliğe gelmiyormu? hani eşittik? değilsek bişey diyemem.. ben kanunlara göre eşit görüldüğümüz için yazdım.aksi kanun.. hukuksal kaynak varsa peki derim.. ama bacak bacak üstüne atmayı ben saygısızlık addetmem. asıl saygısızlık, dosyasına çalışmadan gelen,konuşmasını bilmeyen,bağırıp çağıran,hakaret eden yada küçük düşürücü söz söyleyen avukatın yada hakimin yaptığı bu ve benzeri durumlardır.. tabi göreceli olduğundan size fazlaca bir şey söylemem yanlış olur.bu da benim düşüncem sadece.. cevabınız içinde ayrıca teşekkür ederim.. |
07-02-2007, 16:03 | #6 |
|
Sayın Av.Arzu Laçin
Ben de büyüklerimden dilekçelerin sonunda "arz" yazılmaması gerektiğini, avukatın görevinin "talep etmek" olduğunu öğrenmiştim. Ama bu o kadar eski bir bilgi ki, gerekçelerini ve nedenlerini unuttum. Bu konunun burada bu başlık altında tartışılıp sonuca bağlanmasında fayda var. Saygılarımla |
07-02-2007, 16:32 | #7 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Laçin, Bu konuyu seneler evvel tartışmıştık. Bu bir astlık-üstlük , sacayağı vb. tartışmasına konu edilemez kanımca. Mahkemelere sunulacak dilekçeler arzedilemez. İcapsız evrak muamelesi görür. Linki bulduğumda ekleyeceğim. Saygılarımla... |
07-02-2007, 16:35 | #8 |
|
|
07-02-2007, 16:40 | #9 |
|
Linki yıllar sonra yeniden okudum da..
Son olarak değerli üstad Adil Giray Çelik, yargıç ve savcılarımıza seslenmiş. Ancak sesini duyan olmamış. Aynı isteği 4 yıl aradan sonra, sayın Çelik'in yanında yer alarak ben de tekrarlamak isterim. Sesimizi duyan var mı? Saygılarımla... |
07-02-2007, 17:02 | #10 |
|
Sayın Av.Şehper F. Demirel;
yazıları tekrar bulup bana yollamanız büyük bir incelik teşşekkür ederim. Taktir edersinizki henüz bu camiaya yeni atılan bir meslektaşınız olarak yıllar önceki tartışmalarınızdan haberdar olamazdım,bunu sağlamanız çok güzel oldu.. umarım sesinizi daha doğrusu bu sesleri duyanlar birgün!? çıkar |
07-02-2007, 17:26 | #11 |
|
Sayın Arzu Laçin,
Aynı okulda okuyup, aynı yurtta kaldığımız ve hatta elbiselerimizi ortak giydiğimiz fakülteden arkadaşlarımızın, gün gelip yollar ayrıldığında davranışları, yaklaşımları ve hatta ileri gideyim dostluklarının farklılaştığını hep görmüşüzdür. Bu arkadaşlarımızın hepsi hakim veya savcı olmadılar. Çoğunluğu bizim gibi avukatlık yapıyor. Farklılaşmak kişilikle ilgilidir. Yoksa makam mevkii ile asla... Öylesine arkadaşlarımız da vardır ki hakim,savcı ya da milletvekili oldukları halde inanılmaz derecede dost, samimi ve insan oğlu insan hallerini halen devam ettirmektedirler. Dolayısıyla genelleme yapmak doğru olmaz. Sizi çok iyi anlayabildiğimi düşünüyorum. Fakat bu bir kişilik problemidir. Asla makam mevkii meselesi değil. Bir anekdot belki: 1995 - 2003 yılları arasında Bursa 1. Ticaret Mahkemesinde duruşmaya girenler beni teyit ederler. Bir başkan vardı, Mevcü Ergün. Duruşmalarında inanılmaz derecede hatta itiraf edeyim biraz abartılı biçimde biz avukatlara davranırdı: "Buyrun avukat Bey, rahatsız olmayın, lütfen oturun!" "Lütfen diyecekleriniz varsa bize anlatın..." "Cevap vermek isterseniz lütfen buyrun... diyen, sözlerimizi bitirdiğimizde bize teşekkür eden ve asla sözümüzü kesmeyen" bir hakimdi. Sanıyorum emekli olmuştur. O da aynı fakülteden mezun o da hakimdi. Hem de hukuk alanında Doktora yapmış bir hukukçu idi. Demek ki olay hakimlik savcılık meselesi değil... Saygılarımla. |
07-02-2007, 17:49 | #12 |
|
sayın Av.Dikici;
Öncelikle cevabınıza teşekkürler.. Ancak kendimi belki aceleden belki fazla derin ifadelere girmediğimden yeterince anlatabildiğimi sanmıyorum,şöyleki; sizin bahsettiğiniz o hakim ve savcılardan bende gördüm,hemde ben stajerken bana dahi ne kadar mükemmel davrandıklarını çok iyi bilirim..benim lafım onlara değil zaten.. |
07-02-2007, 17:50 | #13 |
|
eklerim ki;
size de katılıyorum sayın Av.Dikici |
07-02-2007, 18:35 | #14 |
|
Aslında yeni CMK ile bir eşitlik getirilmeye çalışıldı ama pratikte göremiyoruz.Mesela CMK 201 de çapraz sorguda hakimden izin almadan soru yöneltebilen avukat arkadaşımız var mı ? Ya da Savcı soru yöneltirken Kürsüsünden aşağı iniyor mu ? vs ..
|
08-02-2007, 01:36 | #15 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Eklenen linkteki; "alt/ast kim, üst kim, başrolde vatandaş mı var devlet mi, devlet askeriye mi; hak, bileğinin gücü alnının teri ile alınan, hak edilen midir, yoksa devlet babanın bir lutfu mu" tartışmalarından muaf olarak; salt mevzuat bilgisi:
Saygılarımla. |
08-02-2007, 08:40 | #16 |
|
Montesküyönün bir sözü vardır:Hiç bir insan yoktur ki erki ele geçirdiği zaman bunu kişisel hırsları yüzünden kötüye kullanmasın.Bence durumu bu söz gayet iyi açıklıyor.O koltuğa oturduğu vakit insanlar ister savcı ister hakim olsun ister istemez küçük dağları ben yarattım havasına girebiliyor.(tabi ki hepsi değil)Bunun eşitlikle bir alakası yok bence.Zira aynı sırayı başlaştığımız bir kişi ileride vali,kaymakam,emniyet müdürü de olabiliyor.Bu sefer durum daha da zorlaşıyor.Mesela eski sınıf arkadaşınız bu tür makamdaysa hatırlıyor musun sen benim elbiselerimi giyerdin yurtta demek fısatınız bile olmuyor.Burası türkiye bence fazla üzerinde durmamak lazım.Yapılacak en güzel şey; o hakim veya savcı arkadaşınız emekli olduğu vakit avukatlığa başladığında, baro odasında ona muzipce bir gülümsemektir.Zira o zaman sizi çok iyi anlayacaktır!
saygılar |
08-02-2007, 13:59 | #17 | |||||||||||||||||||
|
Şimdi denecek ki, yargılama makamıyla avukat aynı mesafe, aynı düzeyde değil demek ki, eşit değiliz ki arz edemiyoruz? Yargılama makamı "karar merciidir". Dilekçeleri yazarken avukat x, avukat y kişisel olarak değil, a ya da b yi temsilen yazar dilekçesini. a veya b, yargılama makamı ile eşit midir? Eğer eşit ise, neden kendi kararlarını kendilerini veremezler? Hükmü verme yetkisiyle taçlandırılan ve kendisine sırf bu nedenle müracaat edilen yargı kürsüsünün, talepçilerle eşit olması sözkonusu olabilir mi? Arzetmenin diğer bir sonucu, arzedilen hususun yerine getirilmesinin bir başka karara ihtiyaç duymuyor oluşudur. Mahkemenin hakim imzalı kararı veya bir müzekkeresinin yerine getirilmemesi düşünülemez, aksine gereğinin yerine getirilmesi zorunluluktur. a veya b'yi temsilen Avukat x, Avukat y imzalı dilekçelerimizde arzetmemiz bu yüzden de düşünülemez. Arz varsa, gereğinin yerine getirilmesi zorunluluktur. Oysa temsilen verilen dilekçelerde, a ve b'nin istekleri yer alır, temsilen (bilvekale) biz imzalarız. Karşı karşıya duruşmaya giren a ve b'nin her ikisinin de isteğinin yerine getirilmesinin (a davanın reddini istiyor, b ise kabulünü) mümkün olamayacağı açıktır. Bu nedenle de arz etmek yönetmeliğe aykırılığının yanı sıra, manasız da olacaktır. Arzetmek kelimesinde bunca takılırsak, en makul çözümü, arzedeceğimiz makamı seçmektir. yani a'yi, b'yi, kişileri veya kurumları değil, yargılama makamını temsil etmek, karar merciine geçmek. Bu konuda takdir seçicilere aittir. Sayın D'arc diğer forumda (avukatların saygı makamı neresidir) dilekçe dili diye tabir ettiğimin burada da andığı yönetmelik olduğuna işaret etmiş. Kendisine buradan teşekkür ederim. Mevzuat ve okulla tanışmadan önce , bir tür alaylı olmanın neticesidir bu, önce özü, mantığı, olması gerekeni düşünürsünüz, genellikle de yasal çerçevesi ardından sizi bulur. Saygılarımla... |
08-02-2007, 14:39 | #18 |
|
Konuyu neden kişiselleştirmemek gerektiği ile ilgili, küçük de bir örnek vermek istiyorum.
Varsayalım ki bir gün eski bir Yargıtay başkanımız veya kıdemli ve birinci sınıfın birinci derecesine ayrılmış bir yargıcımız , kişisel (kat mülkiyetinden kaynaklanan) bir hukuki anlaşmazlığı nedeniyle mahkemeye müracaat edecek olsun. Davanın görüleceği yer, falanca ilin, falanca küçük ilçesi olsun. Hatta 4. sınıf bölge olsun. Bu bölgede mesleğe yeni başlamış kuradan gelen bir yargıcımız, kat mülkiyetinden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili sulh hukuk mahkemesinde görevlendirilmiş olsun. Davacı başkan veya kıdemli yargıcın, sulh hukuk mahkemesi yargıcına vereceği dava dilekçesinin netice-i talebi de; "arz ve talep ederim" şeklinde bitecektir. Böyle bitmek zorundadır. O davacı da davasına bakacak olan sulh hukuk yargıcına "arz edemeyecektir". Demek istediğimi anlatabildiğimi umuyorum. Saygılarımla... |
08-02-2007, 15:37 | #19 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Jeanne D'arc
Sözünü ettiğiniz yönetmelik sadece resmi kurumların kendi aralarındaki yazışma kuralları hakkındadır. Dava dilekçelerinin biçimi HUMK'da ayrıca belirtilmiştir:
Özetle, yönetmelik avukatları kapsamaz. Saygılarımla |
08-02-2007, 17:15 | #20 | |||||||||||||||||||
|
Ben tüm dilekçelerimde "arz" ediyorum, "arz ve talep" ediyorum. Bu güne kadarda hiç aklıma getirmedim ki: "Ben niye arz ediyorum?" Saygı ile bir dilekçeyi sunmaktan daha doğal ne olabilir ? Bir forumda bile "Sayın", "Saygılarımla" gibi nezaket kurallarına uygun biçimde cümlelerimizi şekillendiriyorsak, Tanrıdan sonra insan canını almaya* yasal olarak yetkili tek organ olan yargı makamından bu saygıyı esirgemek bana anlamsız geliyor. Arz ederek bir şey kaybetmeyiz.En azından ben kaybetmediğimi düşünüyorum. Dün de arz ediyordum, yarın da arz edeceğim. Bunlara takılacağımıza, "biz mesleğimizde neden bu kadar yetersiziz?" gibi gerçek tespitlere kafa yoralım. Temelinde saygı barındıran "arz etmek" ile hiç bir zaman "dalkavukluk yapmak" karıştırılmamalıdır. öyle meslektaşlarımız var ki; "yüce, ulu, çok yüksek yargıçlıktan başlayıp, taaaa akıl almaz iltifatlara kadar... yol almaktadır." Bu yanlıştır. en azından mahkemeye saygısızlıktır. Bunu kastetmiyorum. Saygılarımla arz ederim. * İdam cezası kalkmadan önce... |
08-02-2007, 17:30 | #21 |
|
sayın av.dikici;
aslında haklısınız da,neden o zaman bizi böyle bilgilendiriyorlar?? bunları söyleyenlerde yine avukatlar.. ben bu arz meselesini staj eğitimde çok dinledim,dersimize gelen avukatlardan.. evet!! neden bu kadar yetersiziz??? ben kendi adıma buna katılıyorum,ruhsatı çıkmak üzere olan bir avukatım,konuşma,dialog..vs gayet iyi de,pratik bilgilerimiz biz yenilerin ve daha önceleri yeni olanlarında başından çok geçtiği gibi hiç yok denecek kadar az!! neden siz bilgili ve tecrübeli avukatlar bizlere ve yeni geleceklere yeterlilik için,bilgi edinmek ve depolamak için pratiğe dair;usul,dava açmak için gerekli araştırmaların nasıl yapılacağı..vs şeklinde yoğun bilgili makale,kitap..vs yayınlamıyorsunuz??? Hepimize çok yardımcı olur değilmi ama.. |
08-02-2007, 18:16 | #22 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Konyalı,
Yönetmeliğin isim başlığı "Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" olup; belirttiğiniz üzere;
adalet teşkilatı kamu kurumu ve dahası Avukatlık Kanunu'nun
Saygılarımla arz ederim!* Not:Esasen Sayın Konyalı'nın yazısının akabinde yazmaya başlanmış ve ancak candan bezdirici bir müvekkil görüşmesi neticesi nihayet (*ve Sayın Dikici'den intihalle) eklenebilmiştir. |
09-02-2007, 00:05 | #23 |
|
Sayın Şehper Ferda Demirel,
Konudan geç haberdar oldum, lütfen mesajı yazdığım saate dikkat edin ve hala incelemem gereken 3 dosyam var ve tüm görüşleri okumadan yanıt vermek istemiyorum. Sadece şunu hatırlatayım. C.Savcıları ile hakim ve mahkemeleri ayrı düşünmek gerekir bu konuda. Anayasa 138/2 " Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz." bu fıkradan hareketle kim olursa olsun, herkesin mahkemelere ve hakimlere hitaben "arz" etmesi gerektiği kanaatindeyim. Çok iddialı değilim bu konuda, söylediğim gibi kanaat. C.Savcıları ile olan yazışmalarda, avukatların "talep eden" durumunda olduğunu düşünüyorum. Tüm görüşleri ve yorumları okuduktan sonra yeniden cevap vermeye çalışırım... "Arz ederim" |
09-02-2007, 00:11 | #24 |
|
Sayın Zeynel,
"Talep ederim" deyince sorun çıkmıyor ki Hatta arz etmeden talep edince de çıkmıyor. Sorun talep etmeden yazılan "arz ederim" cümlesinde Bu arada, ben de tüm yorumlarımı Mahkemeler ve Hakimler nezdinde eklemiştim.Burada hemfikiriz. Saygılarımla... |
09-02-2007, 00:15 | #25 |
|
Sayın Laçin, arz ve rica sorunları ile uğraşmaktansa size kıdemli bir meslektaşınız olarak önerim, dilekçelerimizi nasıl hukuka uygun yazarız ve savunduğumuz kişilerinhaklarını en etkin biçimde nasıl savunuruzu düşünün. Daha yolun başında arz/rica ile uğraşmak bana aykırı geldi. Saygılarımla.
|
09-02-2007, 11:06 | #26 |
|
Sayın Üyeler
Hukukçular adalete saygılıdır; yoksa yaptıkları işi ve kendilerini inkar etmiş olurlar. Bu nedenle hakimin kişiliğinden bağımsız olarak, adalet dağıtan mahkemeye de saygı duyulur. Dilekçeler hakimin kimliğine göre değil, mahkeme hakimliğine hitaben yazılır. Mahkemenin hakimi değişebilir. "Arz" veya "Talep" konusu saygıyla ilişkili değerlendirilmemeli; teknik olarak avukatın görevi ve mahkemenin görevi açısından değerlendirilmeli. Saygı zaten, elde bir, var. Peki, görev nedir? Avukat talep eder, mahkeme talebi kabul veya reddeder. Bundan 30 yıl öncesinde dilekçelere "arz" sözcüğü yazılmazdı. Ben hala bana öğretildiği gibi, arz etmek yerine, SAYGILARIMLA TALEP ETME'ye devam ediyorum. "Arz ederim" veya "dilerim" kavramları TALEP EDERİM kavramının yerini tutmuyor. Talep etmek teknik bir kavram. Türkçeleştirilebilir ama türkçesinin de mevzuata girmiş teknik bir deyim olması gerekir; "dilemek"le olmaz.. Eğer konu bir haksa, istemek gerekir. Saygılarımla |
09-02-2007, 13:39 | #27 |
|
Sayın Konyalı, siz avukat penceresinden bakıyorsunuz, ben genel bir tanım yapmaya çalıştım. Çalışma hayatında bazı kurumların mahkeme veya hakimlere "rica" ettiğine tanık oluyoruz. Rica kavramı, içinde emir barındıran bir kavramdır. Bu nedenle Anayasa maddesini hatırlattım. Yoksa tüm avukat meslektaşlarımızın mahkemeye, hakime, adalete saygılı olduğu, olması gerektiği aşikardır. Saygılar...
|
09-02-2007, 13:46 | #28 |
|
sayın turan;
ben sadece arz ve rica sorularıyla konu açmadım,eğerki ilk yazımı okumuş olsaydınız başka şeylerden de bahsettiğimi ama konunun bu noktaya yöneldiğini anlardınız.. ayrıca; ''dilekçelerimizi nasıl hukuka uygun yazarız ve savunduğumuz kişilerinhaklarını en etkin biçimde nasıl savunuruzu '' ben zaten düşünüyorum ve hatta düşünmekten öteye araştırıp,faydalı bilgi veren kitapları okumaya çalışıyorum,bunlardan biride ''pratik hukukta metot'' prof.dr. Ernest E. Hirş kitabıdır. SONUŞ OLARAK;yolun başında olmam araştırmadığımı yada sorduklarınızı düşünmeden şekilci hareket ettiğimi göstermez. önyargılı düşünmemekte fayda var sanırım... saygılarımla sayın turan bey... |
09-02-2007, 17:43 | #29 |
|
hakimler savcılar devlet memuru bizimse statümüz farklı, hepsi bu. herkesin görevi işi farklı ama kimse kimseden üstün değil. sadece tabi olduğumuz kanun neticesinde statülerimiz farklı.
|
09-02-2007, 18:16 | #30 |
|
Bende yaşamış olduğum bir olayı sizinle paylaşmak istedim.Bir tarihteki müdafii olduğum bir duruşmaya saatin öğleden sonraya alınması isteğiyle mazeret vermiştim.Yazı işleri kaleminde ayaküstü yazdığım dilekçemde saatin ileri vakte alınmasını RİCA ETMİŞTİM.Sayın hakim duruşmamı alır almaz yüzüme bakıp avukat hanım bu dilekçenizi alın diyerek bana uzattı ve sert bir ses tonuyla ayrıca mahkemeden rica edilmez diyerek bana uyarı da bulunmuştu.O anın şaşkınlığıyla hiçbirşey demeden dilekçemi usulca ama gülümseyerek alıp dosyamın arasına koymuştum.Bu vesileyle asla mahkemeden RİCA EDEREK BİR TALEPTE BULUNAMAYACAĞIMI DA BU SAYEDE ÖĞRENMİŞ OLDUM!!!!!!!!!!!!!
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |