05-12-2006, 10:13 | #1 |
|
avukatlık mesleğini ne zaman sevmeye başladınız.
Geçen hafta Ankara'ya gidiyordum.Uçakta 3-4 yıllık yeni avukat bir meslekdaşımla karşılaştım.Doğal olarak davalardan ve meslekkten sohbet ediyorduk.Bir ara bana mesleği sevip sevmediğimi sordu.Büyük bir netlikle evet yanıtını verdim.Aradan bir kaç gün geçtikten sonra aynı genç meslekdaşım ile asistanım karşılaşmış, o genç avukatta ' Füsun hanım mesleğini çok sevdiğini söylüyor, acaba bizim gibi genç ve sürünürkende seviyormuydu, onu sormalı ' demiş.Bu yanıt çok hoşuma gitti.Gerçekten mesleği ne zaman sevmeye başladık acaba.
|
05-12-2006, 10:18 | #2 |
|
füsun hanım benim stajımın bitmesine 3 ay kaldı. 23 yaşındayım umarım ilerde severim bu mesleği çünkü sizinde bildiğiniz gibi mesleğin ilk yılları sürünmekle geçiyor!sanırım meslek nimet getirince işler yoluna girince seviliyor...sanırım emeğinin karşılığı verilince meslek sevilir hale geliyor...
saygılar... |
05-12-2006, 20:40 | #3 |
|
kazandığın zaman (her türlü dava ve para)ve emeğinin karşılığını aldığın zaman seversin...
|
05-12-2006, 21:29 | #4 |
|
başarılı olunca ve birilerine gerçekten yardımcı olup mutlu edebilince severim gibi geliyo bana.inşallah o günler uzak olmazz hepimiz için de
|
05-12-2006, 22:52 | #5 |
|
benim daha bitirmeme bu seneyide sayrsak daha 5 sene var.hukuku ve avukatlığı (daha olmadım ama) daha lise sıralarındayken sevdim sevmeyede devam edicem
|
06-12-2006, 11:20 | #6 |
|
Bende acemi ve bu acimiada sürünen toy avukatdan olmama rağmen, herşeye rağmen işimi çok seviyorum. Sanırım yaklaşık 20 yıldırda seviyorum Çocukluk hayalim gerçek olduğuna göre ben bu yılların dikenlerine de katlanırım.
|
06-12-2006, 18:15 | #7 |
|
Üniversite hayatımın ilk dört yılında hukuku hiç sevmiyordum. Hatta nefretim altı yılda bitirmeme neden oldu. ilk iki yılı çift dikiş atlatıp 3. sınıfa geçiş yaptığımda "artık kaçış yok, sevmek zorundası" dedim kendi kendime ve bayağı yol katettim..Şimdi bakıyorum da benim nefretime sebep olan okuduğum üniversitenin koşullarımış. Şimdi çok memnunum hukuk mezunu olduğum için.."Acaba zamanında kendi kendii şartlandırdın diye mi böyle düşünüyorsun?" diyenler olabilir ama hayır..Sanırım daha iyi bir seçim yapamazdım
|
07-12-2006, 10:52 | #8 |
|
avukatlık mesleğini mesleğe başlamadan önce seviyordum. Bu sempati ile başladığım meslekten bazı meslektaşlarımızın yanlş tutum davranışları sonucu mesleği nerdeyse ayaklar altına alınır seviyeye getirmeleri yüzünden çok soğudum
|
07-12-2006, 10:57 | #9 |
|
Merhaba,
Benim görüşüm, bir meslek yada uğraşının sadece gelir getirdiğinde yada başarılı olunduğunda(ki bu durum tartışmalıdır, kime ve neye göre başarı) sevilmesi, pek de doğru bir tavır olmadığıdır. Şöyle ki, eğer içinizde bir şey varsa, yada inanıyorsanız o zaman yaptığınız işi seversiniz. Buradaki asıl nokta doğru olan şeyi yaptığınıza dair inanç ve güvendir. Bundan bir getiri kazanmak ve geçiminizi sağlamak elbette ki önemli ve gereklidir. Fakat bizim için önemli olması gereken, yaptığımız işten ne kadar çok para kazandığımız yada kazanmadığımız değil, o işi ne kadar doğru, güzel ve diğer insanlar için yararlı bir şekilde yerine getirdiğimizdir. Bir sanatçı gibi düşünürsek, geçmişe baktığımızda bir çoklarının yaşamlarında değerlerinin anlaşılmadığı ve büyük bir talihsizlikle sefalet içinde hayata gözlerini yumduklarını görürüz. Ancak bu demek değildir ki, mutlu değillerdi ve yaptıkları işi sevmiyorlardı. Kısaca, söylemek istediğim, ne kadar kazandığımız yada kazanmadığımız değil, işimizi ne kadar doğru yaptığımızdır. Ben mesleğe yeni başlamış biriyim ve tahmin edileceği üzere çok iyi bir gelirim olduğu söylenemez. Yine de ilkeli ve disiplinli olduktan sonra elbette ki maddi sıkıntılarımızın da bir gün biteceğine inanıyorum. Bence, ilkeli ve disiplinli olmak, bir avukatın sahip olabileceği en iyi reklamdır. |
08-12-2006, 00:32 | #10 |
|
Av.Petroçelli
evet o diziyi hemen hemen hepimiz biliriz.Petroçelli juriye delillerini sunarken yaptığı konuşmaları hangimiz yapmak istemezdik Onu neden sevmişsek o mesleği o zaman sevmeye başlamışızdır..
|
13-12-2006, 11:54 | #11 |
|
Fakülte sıralarında "Avukatlık mesleğini yapmam, gerek yok insanlarla uğraşmaya" diye düşünen ve şu anda avukatlık mesleğinden başka bir işte mutlu olamayacağımı bilen bir hukukçu olarak bu mesleği sevmenin zamana ve koşullara bağlı olduğuna pek inanmıyorum. Davayı kazanmak başarınızı pekiştirirken kendinizle gurur duymanızı sağlar. Ve fakat mesleği icra etmek farklı bir duygu. Bu mesleği stajyerliğimi yaparken sevmeye başladım ve avukatlık stajını bir yapayım da bakarız sonrasına düşüncesinde bulunmadım. Bazı stajyer arkadaşların aleni olarak söyledikleri şu: "Zamanım boşa geçsin istemedim.Staj bitiminde hemen meslek sahibi oluyoruz.Zaten sınavdan da muafım.Diğer hukuk meslek gruplarında sınav var.Çalışmak ve sınavlara hazırlanmak zor geliyor" Bu, mesleği sevmek midir? Bu düşüncedeki arkadaşlarla meslektaş olacağız. (!) İsteyerek yapmak farklı, başarımız ile gururlanmak farklı. Bu mesleği ne zaman seviyoruz biliyor musunuz, başka bir mesleği düşünemediğimizi kavradığımız zaman!!
|
13-12-2006, 14:14 | #12 |
|
Mesleğe Aday Bayan Meslektaşlarıma..
Sevgili Meslektaşlarım...
Bu bölüme bayan meslektaşlarımızın ağırlıkla ileti göndediklerini düşünerek öncelikle mesleğe aday olan bayan meslektaşlarıma aktarmak istediklerim var... Bayan olarak dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de savunma mesleğini yapmak oldukça zordur. Çok önceleri kaleme alınmış bu yazımın özetinin bayan bir avukat olarak mesleğe bakışınıza bir ölçü getireceğini umuyorum. .................. 2000 yılının Eylül Ayı’nda Isparta Barosu Avukatlarından Fatma Sevük bir taşınmazın icra satışı sırasında borçlu tarafından 30 Cm gibi yakın bir mesafeden başından vurulmak suretiyle katledilmiştir. Değerli meslektaşımız çevresinde, Isparta Barosu ve Adliyesi’nde son derece sevilen bir hukukçudur. 8 Ekim 2000 günü yapılacak Isparta Barosu Genel Kurulunda, Yönetim Kuruluna aday olmayı düşünmektedir. Doktor olan eşinden ailesinin Ankara da bulunması ve annesinin rahatsızlığı nedeniyle yapılacak olan Baro Genel Kurulunda bulunamaz ise Genel Kurulun yapıldığı salona kendi adına çiçek göndermesini ister. Baro Genel Kuruluna on gün kala 29 Eylül 2000 günü alçakça vurulur. 10 gün ecelle boğuşur ve Isparta Barosunun Genel Kurulunun yapılması gereken 8 Ekim 2000 günü ruhunu teslim eder. Denizli Barosu Başkanı, Yönetim Kurulu ve bir grup meslektaşımız Av. Fatma Sevük’ün katledilmesi nedeniyle bir hafta gecikme ile yapılan Isparta Barosu Genel Kuruluna 15 Ekim 2000 günü katılırlar. Isparta Barosu Genel Kurulu, Büyük Isparta Otelinin toplantı salonunda yapılmaktadır. Divan Başkanı Isparta Barosunun kıdemli üyelerinden Av.Güngör Çakmakçı, Başkanlık Divanı ile Genel Kurulu yönetmektedir. Salonda ağır bir matem havası vardır. Tüm katılımcıların göğüslerinde Av. Fatma Sevük’ün resmi bulunmaktadır. Divan Başkanı Çakmakçı, toplantıya katılan Denizli Baro Başkanı Av. Yıldırım Aycan’a söz verir. Av. Aycan üzüntülerini dile getiren kısa konuşmasını tek bir cümle ile özetler. Ve sanığa seslenir; “Değerli meslektaşımızı katleden gözü dönmüş sanığa sesleniyorum, Gözün kör olsun demiyorum, kör olmada gör halimizi” Divan Başkanı Av. Çakmakçı, tarihte yaşanan meslek katliamları konusunda konuşma yapmak üzere Denizli den gelerek Genel Kurula katılan başka bir avukata söz verir. Avukat birkaç cümle ile tarihte yaşanan meslektaş katliamlarını anlatmaya çalışmaktadır. Tam o sırada kürsünün karşısındaki büyük salonun kocaman kapısı açılır ve içeriye bir çelenk girer. Çelengin üzerinde “Av. FATMA SEVÜK” yazmaktadır. Kürsüdeki avukat bir an duraklar, elindeki not dan katledilen meslektaşın ismine bir kez daha bakar. Salonun pencere tarafında oturmakta olan bayan avukatlar gelen çelengi görmüşlerdir. Yüzden fazla avukatın bulunduğu o kocaman salonda kimse nefes dahi almamakta, sadece bayan avukatların sessiz hıçkırıkları duyulmaktadır. Sevük’ün sevgili doktor eşi, eşinin istemini unutmamış Isparta Barosu Genel Kuruluna onun istediği çiçeği göndermiştir. Bir sevgi ve tutku ancak böyle ifade edilebilir. Aradan yıllar ve hatta yüzyıllarda geçse böylesi bir sahne derin ve sessiz bir hüzünle anımsanacaktır. Av. Sevük’ün duruşmaları uzun süre devam eder. Yargılamalara meslektaşları Bursa, Ankara, Antalya, Denizli, Kırklareli, İstanbul, İzmir, Manisa ve onlarca Barodan katılırlar. Yargılamaların olduğu günde Isparta ilinde hayat felç olur, ülkenin her yanından gelen otobüs ve araçlar trafiği kilitler. Uzun süren yargılamalardan sonra sanık Türk Ceza Yasası 450/11 “Devlet Memurluğu sıfatı zail olsa bile bu görevi yapmasından dolayı işlenirse” maddesi nedeniyle müebbet ağır hapis cezasına mahkum olur. |
20-12-2006, 14:45 | #13 |
|
avukatlığı da hukuku da sevmiyorum.okumadan önce bu konuda bir bilgim yoktu.stajer oldum önce avukatlardan hoşlanmamaya başladım özellikle stajyerleri her işe!kullanan patron avukatlardan .avukat oldum hakimlerden memurlardan hoşlanmamaya başladım.artık hiçbirinden hoşlanmıyorum ama bu meslekten de kopamıyorum.garip bir ikilem...
|
12-01-2007, 23:59 | #14 |
|
öncelikle her mesleğin kendine göre bir zorluğu vardır.okul yıllarında diğer bölümlere nazaran daha çok çalışma gerektirdiği için zaman zaman acaba dediğimiz anlar olur.bazen de öyle pohpohlanan bir meslek olur ki havamızdan geçilmez.Kantinlerde okul ne sorusuna kasılarak hukuk fakültesi deriz.hmmm çok güzel denilince daha da gaza gelip okulu bitirince dünyayı kurtaracağımızı zannederiz.staj döneminde yav abartıldığı kadar da değilmiş deriz.sonuç olarak bazen sever bazen sevmeyiz ama kendimize davamlı telkinlerde bulunuruz paramız olsa da olmasa da çok çalışsak da vs vs hukukçuyuz hukukçu )
|
31-01-2007, 19:35 | #15 |
|
daha egitimimin çoook başındayım umarım ileride bu hukugu ve meslegimi severim ama şuan ki düşüncelerim negatif.bu olumsuzlugun sebebi belki de çocukluk hayallerimin arasında avukatlıgın bulunmamasıdır.
|
01-02-2007, 19:15 | #16 |
|
Sayın ssblll, hukugu kelimeesini bu şekilde ifade etmenin yanlış olduğu doğrusunun "hukuku" olduğu işin uzmanlarınca belirtilmektedir.
|
01-02-2007, 19:37 | #17 |
|
Daha egitimimin çook başındayım.Umarım ileri de hukuku ve mesleğimi severim.Ama şuan ki düşüncelerim negatif.Bu olumsuzluğun sebebi belki de çocukluk hayallerimin arasında avukatlığın bulunmamasıdır. (Uyarı için teşekkür ederim)
|
01-02-2007, 22:46 | #18 |
|
Adalet duygusu geliştikçe insan hukuku daha da çok sevmeye başlar. sayın ssblll, sizin çok seveceğinizi düşünüyorum..
|
02-02-2007, 13:14 | #19 |
|
Bi avukat abimiz şöyle derdi:" Doktor muayenehaneleri (büroları) fiziksel rahatsızlıkların iyileştirildikleri, yerlerdir; avukatlık büroları ise sosyal rahatsızlıkların iyileştirildikleri yerlerdir." katılmamak işten bile değil. Ne kadar zor olursa olsun, bazen keşke öğretmen olsaydım da desem yine de seviyorum ben bu mesleği.
|
02-02-2007, 14:34 | #20 |
|
bir hakkı savunmamın gerekliliğine inandığım zaman,tahminen ilk okul 4.sınıftı..
|
02-02-2007, 16:01 | #21 |
|
ben nefret ediyorum avukatlıktan
|
02-02-2007, 21:04 | #22 |
|
Adalet duygusu... evet bu duygu geliştikçe belki hukuku sevmeye başlarım.Ama sizinde daha önce ki yazılarınızda söylediğiniz gibi, bu kadar hukuksuzluğun yaşandığı bir yerde adalet duygusu bizi çaresizlik içine iter.Mesleğimi sevmememe neden olucak sey çaresizlik korkusu(elimin kolumun bağlı olacağı) ama umutlu olduğum sürece meslegimi sevmememe engel olucak hiç bir sey olamaz değil mi? Yeterki isteyelim ve çabalıyalım!! Tekrar teşekkür ederim
|
02-02-2007, 21:29 | #23 |
|
Hukuk fakültesini bitirirken yıllığa girmek için 100 mark istediler o parayı bulamadığım için yıllığa giremedim.
Avukatlık mesleğini köşeyi dönünce sevmeye başladım.(maliyeciler duymasın)3 yıllık avukatım paraya para demiyorum,parayı harcayacak yer bulamıyorum.Sevilmezmi be kardeşim ! |
02-02-2007, 23:17 | #24 |
|
avukatların hacız ıcın vakıf arabasına tavukların kumese kapatıldıgı tıkıldıgı gb kapatılmadıgı zaman |
03-02-2007, 10:32 | #25 |
|
Ben sevemedim daha düzeyli bir birlikteliğim yok henüz
|
03-02-2007, 11:32 | #26 |
|
Hukuk fakültesini isteyerek seçmemiş olsam da, avukatlık mesleğini mevcutların içinden son aşamada bilerek tercih ettim.
Hukuk fakültesindeyken öğretim üyeliğine sevdalandım, ne hakimlik , ne de avukatlık hayalleri kurmadım. Dolayısıyla öğrenciyken sevdim ya sevmedim demek mümkün değil. Mezuniyet öncesi ABD lisanslı filmleri izlerken de mesleğe ilgi ve sevgi duymadım. Zira her salonda en az iki tane vardı, bir izleyici olarak önemli olansa genellikle finaldi, haklının kim olduğu ve adalet arayışının nasıl sonuçlanacağı, zaten işlevi minimum düzeyde olan yargıcı da, jüriye kendi haklılıklarını anlatmaya çalışan avukatları da, hayranlık ve dolayısıyla empati objesi kılmadı. Müvekkilinin haklılığını anlatmaya ve ispata çalışan avukatın tüm çabası ve başarısı, ekseriyetle jüri üyelerinin zekası ve algılama yeteneklerine, hatta değer yargılarına göre şekillenmekte ve işlerlik kazanabilmekteydi. Mezuniyet sonrası hakim olmam için ısrar eden hakim babanın manevi cebriyle, görüntüyü kurtarmak için girilen hakimlik sınavı öncesi süreçte, örtülü avukatlık kararımı vermiştim. İşte ancak bu andan itibarendir ki, algıda seçicilik, ileride yapacağım mesleğe odaklanmama neden oldu. Mahkeme salonlarında, koridorlarında cüppeyle koşuşturup duran avukatlar, derhal mercek altına alındı. İlk olarak jüri üyeleriyle avukatın yaşadığı ilişkinin, bizim ülkemizde hakim ve savcılarla, devamla kalem personelleri, işinizin düştüğü bilumum kurum personelleriyle yaşandığı görüldü. Adalet burada da -dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi-, matematik gibi işlemiyordu. İki kere iki, bazen açık seçik iki kere iki olduğu halde, dört sonucuna her zaman varılamayacağı, ya da dörde ulaşmak için çile çekmek gerektiği deneyimlendi. Hatta bazen ne yaparsanız yapın, iki kere iki altı filan çıkabiliyordu. Bu davanın sonucunda şu karar çıkmazsa cüppemi Konak meydanında yakarım , yetmedi diplomamı yırtarım diyenler, genellikle böyle iki kere ikilik açık seçiklik durumlarında veryansın ediyor, ama nihayetinde kimse diplomasını yırtmıyor, cüppesini de yakmıyordu. Bu mesleği seviyorum ya da sevmiyorum şeklindeki iki cümleye de tek bir yanıt veremem. Ancak meslekle ilgili duygularımı doğruya en yakın şekilde şöyle ifade edebilirim: "Bu mesleği zaman zaman seviyorum." daha da doğrusu, sevdiğim anlar yaşıyorum. Bunlar da genellikle iki kere ikinin altı ettiğinin söylendiği veya varsayıldığı veya şiddetle "öngörüldüğü", ama sonucunu dörde eşitleyebildiğim, eşitlemekte aktif rol alarak sonuçta önemli bir katkıya sahip olduğum zamanlar. Elbet finale gidiş kadar, finale giderken yapılan yolculuk da önemli. İşte böyle zamanlarda, avukatlığı seviyorum. Hatta sevmek kifayetsiz kalır. Saygılarımla... |
04-02-2007, 03:05 | #27 |
|
öss de kutucukları doldurmaya başldığım an sevdıgımı sandım,kazandıgım gun sevdıgıme inandım..sohsuza dek de meslegımı cok sevıcem..
|
04-02-2007, 13:24 | #28 |
|
Zaman zaman nefret ediyorum zaman zaman seviyorum.Ama bence bu sorunun cevabı biraz da hayatı sevmekle ilgili.Hukuk fakültesinde çok sverek okudum ama avukatlığın itibarı en düşük mesleklerden biri olduğunu gördüğümde canım sıkılmıştı biraz.Ama sonuç olarak mesleği seviyor muyum?Aşığı değilim belki ama en azından nefret te etmiyorum.
|
04-02-2007, 15:51 | #29 |
|
Seyrani isimli üyenin avukatlık mesleğine bakış açısını inandırıcı mı buallım yoksa latife mi yaptı diye düşünelim?Kararı sizlere bırakıyorum.
" Hukuk fakültesini bitirirken yıllığa girmek için 100 mark istediler o parayı bulamadığım için yıllığa giremedim.Avukatlık mesleğini köşeyi dönünce sevmeye başladım.(maliyeciler duymasın)3 yıllık avukatım paraya para demiyorum,parayı harcayacak yer bulamıyorum. Sevilmezmi be kardeşim " Geçen sene yanında çalıştığıma avukatın söylemiş olduğu bir cümleyi hiç unutmadım ve bunu hayatımın sonuna kadar da unutmayacağım.Her ne kadar geçim sıkıntısı derdine düşülse de bu sözün akıllarımızdan çıkmaması gerekir diye düşünüyorum.Para kazanmak mı dava kazanmak mı? |
14-02-2007, 11:01 | #30 |
|
Karışık bir hukuk davası ile karşılaşıp, mevzuata, kararlara dalarak davayı kazanacak argüman bulmak ve davayı kazanmak...
Tarifi mümkün olmayan bir haz veriyor bana.Avukat olduğumu hissediyorum o zamanlarda. İcra dairelerindeyken,müvekkilden yaptığım işin karşılığını almaya çalışırken ise nefret ediyorum avukatlıktan. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
hukuk fakültesine severek mi başladınız?? | cihanguvenc | Hukuk Lisans Eğitimi | 148 | 20-09-2009 20:05 |
Avukatlık Mesleğini İyi Yapmak Tecrübeyle mi Belirleniyor? | niles82 | Hukuk Sohbetleri | 10 | 28-12-2006 21:40 |
Avukatlık Kanunu 165'e göre Avukatlık ücretinden müteselsil sorumluluk | Av.Ertan Uzunoğlu | Meslektaşların Soruları | 2 | 28-12-2006 10:02 |
Zaman Asimi | murat ayhan | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 04-03-2002 21:29 |
Avukatlık Mesleğini Suistimal | TUNCAY ASAL | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 17-02-2002 02:17 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |