|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
13-03-2012, 11:01 | #121 |
|
Sayın mhgoksu' nun belirttiği Uyuşmazlık Mahkemesi kararında; imar uygulamasına tabi tutulan taşınmaz hakkında İdare Mahkemesince imar planının iptal edilmesi sebebiyle bu işlemden doğan zararın idari yargıda çözümlenmesi gerektiğinden bahsedilmiştir. Dava konusu tazminat talebinin haksız fiile dayanmayıp, idari işlemden kaynaklandığı belirtilmektedir. Kararın tüm kamulaştırmasız el atma davalarına uyarlanacak cinsten olmadığını düşünsem de konuyu en kısa zamanda netleştirmekte fayda var.
Karar metni bilgisayar formatında olmadığından burada paylaşamadım ama dileyen meslektaşlarıma karar suretini e-mail formatında gönderebilirim. Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü Esas No: 2011/63 Karar No: 2011/164 Karar Tr: 04.07.2011 Kararın özet kısmı: "3194 sayılı Kanun gereğince tesis edilen idari nitelikteki uygulama işlemlerinden doğan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk." |
13-03-2012, 13:07 | #122 | |||||||||||||||||||||||
|
- 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18.maddesine göre işlemleri İDARİ YARGI - Kamulaştırmasız el atmayı ADLİ YARGI kapsamında düşünmektedir. 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18.maddesine göre GÖREV: 18.maddede belediyelere yetki ve görev verilmiştir: " İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir." 18.madde gereğini yapan belediyenin bu işleminden bir zarar doğduysa idari bir işlemden doğan zararın davasının da idare mahkemesinde görülmesi doğaldır. Kamulaştırmasız el atmada GÖREV: Kamulaştırmasız el atmada, davanın konusu imar planı yapılması değil, kamulaştırma yapılmamasıdır. Kamulaştırma yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının zedelenmesi nedeniyle ADLİ YARGININ görevli olması doğaldır. Kamulaştırma Kanunu, Medeni Kanun ve mülkiyet konusu asliye hukuk mahkemelerinin uzmanlığında ve görevindedir. şmazlık Mahkemesi Başkanlığından: ESAS NO : 2010/40 KARAR NO : 2010/185 KARAR TR : 04.10.2010 (Hukuk Bölümü) Ö Z E T : 3194 sayılı Kanun gereğince tesis edilen idari nitelikteki uygulama işlemlerinden doğan zararın tazmini istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. K A R A R
Davacı : H. K. H. Vekili : Av. H. Ç., Av. M. K. Davalı : Meram Belediye Başkanlığı Vekili : Av. A. T. O L A Y : Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin, tapunun Konya ili, Meram ilçesi Turgutreis Mah. 16M4 Pafta, 22697 ada, 11 parsel sayılı 3697.30.m2 lik taşınmazın 42/2400 hissesinin maliki olduğunu; davalı idarece, taşınmazın bulunduğu bölgede 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesini uygulaması sonucunda alınan Düzenleme Ortaklık Payı dışında ayrıca resmi kurum payı altında ayrı bir pay daha alınmış bulunduğunu, bu fazla payın dava konusu taşınmaza hisse olarak katıldığını, bu taşınmazın tamamının ise temel eğitim sahası olarak ayrıldığını; bunun sonucu olarak, müvekkilinin hissesi üzerinde tasarruf etmesinin ve kullanmasının da mümkün olmadığını; bu nedenle, taşınmazın bedelinin davalı idarece ödenmesinin gerektiğini, esasen yapılan işlemin, mahiyeti itibariyle bir kamulaştırmasız el atma işlemi olduğunu; anılan bölgede arsa m2 değerinin 400 TL civarında bulunduğunu, davalı idarece bu güne kadar bedel ödemeye yanaşılmadığını ifade ederek; sonuçta, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak şartıyla, söz konusu taşınmazdaki müvekkilinin hissesine kamulaştırmasız el atıldığından, 7.100. TL’nin kanuni faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline, ileride belirlenecek tam bedelin ödenmesi karşılığında tapunun davalı idare adına tesciline, karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır. Davalı Belediye Başkanlığı vekilince, süresinde verilen cevap dilekçesinde; davacıya ait parselin bulunduğu bölgede 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. madde uygulamasının Meram Belediye Encümeni'nin 30.10.1996 tarih ve 1996/1543 sayılı kararı ile kabul edildiğini, 09.07.1997 tarih ve 1997/998 sayılı kararı ile de onandığını; uygulamaya dahil edilen parsellerden DOP ve KOP kesilerek kalan hak edişlerin imar parsellerine tahsisinin yapıldığını; davacının Kamu Ortaklık Payından alınan hak edişinin 22696 ada, 11 nolu parsele tahsis edildiğini, bu parselin, imar planında "ortaokul" sahasına isabet ettiğini, ilgili kurum tarafından ihtiyaç duyulması halinde kamulaştırma yapılabileceğini; davacının, kamu alanındaki hisseyi imar uygulaması tamamlandıktan sonra satın almış olduğunu, 3194 sayılı yasanın 18. madde uygulamasının dava konusu edilmediğini; 3194 sayılı yasanın 18. madde uygulaması nedeniyle oluşan ve dava konusu edilmeyerek kesinleşen işlemden kaynaklanan davada, idari yargının görevli olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur. KONYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 8.10.2009 gün ve E:2009/278 sayı ile, davalı vekilinin görev itirazını reddetmiştir. Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolundaki süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyası Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir. DANIŞTAY BAŞSAVCISI; uyuşmazlık, imar uygulaması sonucu alınan kamu ortaklığı paylarından oluşturulan 11 nolu parselin imar planında ortaokul alanı olarak ayrılmış olması nedeniyle, bu parseldeki hissesinin bedelinin ödenmesi gerektiği iddiasına dayalı kamulaştırmasız el atma hukuki temeline oturtulmak istenmiş ise de, davanın konusunun, idarece 3194 sayılı Kanununun 18. maddesine istinaden kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan uygulama işlemleri sonucunda kamu ortaklık paylı olarak alınan ve ortaokul alanına tahsil edilen, ancak, ortada henüz Milli Eğitim Bakanlığınca okul yapımına ilişkin herhangi bir girişimin yapılmadığı yerin bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu ve uyuşmazlığın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1/b bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamına girdiğinde kuşku bulunmadığı; bu durumda, imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği, nedenlerle; 2247 sayılı Yasanın 10.maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; uyuşmazlık konusu işlemin, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun arazi ve arsa düzenlenmesine ilişkin 18. maddesinin uygulamasından kaynaklandığı, söz konusu maddenin 1. fıkrasında, imar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakati aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve res’en tescil işlemlerini yaptırmaya belediyelerin yetkili olduğu hükmünün yer aldığı; açıklanan nedenlerle, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı Kanunun 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinin düşünüldüğü; bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/278 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Habibe ÜNAL, Sıddık YILDIZ, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 04.10.2010 günlü toplantısında: l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idare vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, davacının, Konya İli, Meram İlçesi, Turgutreis Mahallesi, 22696 ada, 11 nolu parseldeki hissesine kamulaştırmasız el atıldığından bahisle 7.100.00 TL.nın yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsili istemiyle açılmıştır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır. Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez. (Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz. Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır. Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır. Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez…” hükmü yer almıştır. Olayda, davacının hissedarı olduğu taşınmazın bulunduğu bölgede, Meram Belediye Encümeninin 30.10.1996 günlü, 1996/1543 sayılı ve 9.7.1997 günlü, 1997/998 sayılı kararları uyarınca imar uygulaması yapıldığı, uygulama kapsamındaki parsellerden Düzenleme Ortaklık Payı ile Kamu Ortaklık Payı alındığı, alınan kamu ortaklık paylarından 11 nolu parselin oluşturulduğu ve bu parselin imar planında ortaokul alanı olarak ayrıldığı, imar uygulaması tamamlandıktan sonra davacının 11 nolu parselin 61/2400 hissesini 7.9.2004 tarihinde satın aldığı, bakılan davanın da, 11 nolu parseldeki hisseye imar planında ortaokul alanı olarak ayrılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle 7.100.00TL’nin yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, 3194 sayılı imar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca arazi ve arsa düzenlemesi kapsamında yapılan imar uygulamaları işlemlerinin, kamu gücüne dayalı olarak tek yanlı ve resen tesis edilen idari işlemler olduğu bu işlemlerden doğan zararın tazmininin istenildiği gözetildiğinde; uyuşmazlığın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ile imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının, Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı Belediye vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08.10.2009 gün ve E:2009/278 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 04.10.2010 gününde Üyeler Mahmut BİLGEN ve Erdoğan BUYURGAN’ın KARŞIOYLARI ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi. KARŞI OY YAZISI
3194 sayılı İmar Kanunun 18/10. maddesi uyarınca "Bu maddede belirtilen kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapılar, belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıktırılamaz." 16.5.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca istimlak işlemlerine girişilmeksizin idare tarafından taşınmazına el atılan kişinin ilgili kamu tüzel kişiliği aleyhine el atmanın önlenmesi veya el atılan taşınmazın mülkiyetinin kamu tüzel kişiliğine devri karşılığında tazminat davası açabilir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin istikrarlı kararlarında da, bu tür davaların kamulaştırmasız el atma davası olarak adli yargı yerinde görülmesi gerektiği kabul edilmiştir(Y5HD. 1.5.2006, E.2006/2677,K.2006/5324) Bu bakımdan; uyuşmalığın adli yargı yerinde çözülmesi gerektiği, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca yaptığı başvurunun reddine karar verilmesi düşüncesinde olduğumuzdan değerli çoğunluğun aksi yönde oluşan görüşüne katılamıyoruz. 04.10.2010 Üye Üye Mahmut BİLGEN Erdoğan BUYURGAN |
13-03-2012, 14:51 | #123 |
|
Armağan ve Alper üstadım cevaplarınız için çok teşekkür ederim. Ancak; örnek uyuşmazlık mahkemesi kararını okuduğumda olayımızla birebir aynı. Fakat beri taraftan Yargıtay Hukuk Genel kurulunun meşhur kararı da çok açık. O kararda da olay aynı idi. Şimdi tam bir kafa karışıklığı içindeyim ama hukuk mantığım ve 1956 daki İçtihatı Birleştirme kararıda varken ve kamulaştırmasız el atmayı haksız fiil olarak nitelerken idari yargının kendini görevli görmesini anlamak mümkün değil. Mart ayının 20 sinde duruşma da hakim ne yacak çok merak ediyorum. Gelişmeleri mutlaka size bildiricem
|
21-03-2012, 09:50 | #124 |
|
sayın meslektaşlarım 119 nolu mesajımda bahsettiğim gibi kamulaştırmasız el atma davamda mahkeme Uyuşmazlık Mahkemesinin 6.2.2012 tarih E. 2011/223 K. 2012/14 gerekçe göstererek görevsizlik kararı verdi. Artık kararı temyiz edicem bakalım Yargıtay 5. Hukuk Dairesi yıllarca süren görüşünü değiştirecek mi yoksa Uyuşmazlık mahkemesi kararına değişik bir yorum mu getirecek. Uyuşmazlık mahkemesi kararında meslektaşlarımın verdikleri emsal kararlar gibi ama mahkeme bu durumu anlamak istemedi. İşin ilginç yanı mahkemenin diğer dosyalarında büyük şehir belediyesine karşı açılanlarda yargılamaya devam ederken, diğer idarelerin dosyaları hakkında görevsizlik kararları verdi. Bu da çok ilgimi çekti. Yargıtay temyiz sonucunda meslektaşlarımı yine bilgilendirmeye çalışıcam.
|
21-03-2012, 10:19 | #125 |
|
Sayın meslektaşlarım, bu görev ile ilgili husus benim de kafamı karıştırdı açıkcası.
Sayın Armağan Bey'in paylaştığı kararı görünce daha da çok şaşırdım, zira Hukuk Genel Kurulu'nun son içtihadını burada uzun uzadıya tartışma fırsatı bulmuştuk. Bakış açımı şöyle özetleyeyim, Bildiğiniz üzere belediyeler bir bölgede imar uygulaması yaparken, %40'a kadar Düzenleme Ortaklık Payı (DOP) kesintisi yapabiliyorlar. Belediyeler bu kesintileri yol, park, okul alanları, belediye hizmet alanları gibi kamusal alan ihtiyacını karşılamak için kullanmak durumundalar. Zaten taşınmaz sahibinin, D.O.P. kesintisi ile tahsisi sağlanmış bu yerlerde herhangi bir hissesinden ya da mülkiyet hakkından bahsetmek mümkün değil. K.O.P. olarak tabir edilen Kamu Ortak Alanı Payları eskiden D.O.P kesintisine ilaveten %5 olarak uygulanmaktayken şimdi D.O.P. %40'a çıkarılmış fakat K.O.P. kesintisi uygulaması ortadan kalkmıştır. Fakat uygulamada belediyeler tüm bu kamusal alanları kesilen D.O.P.'lardan sağlayamamakta, dolayısıyla bir çok taşınmaz sahibinin parselinden bazı ek kesintiler yapmakta, bunları bir araya getirip kamusal alanlara ayırmaktadır. Dolayısıyla kiminden 50 metrekare, kiminden 3 metrekare kesinti yapılarak, kamusal alanlar meydana getirilmektedir. YHGK'nun son içtihatından sonra biz uzlaşma için, örneğin okul yeri olarak ayrılmış bir taşınmazın hissesi için Milli Eğitim Bakanlığı'na başvurduğumuzda "şu an kamulaştırma yapmayacağız, ancak okul alanına ihtiyacımız var daha sonra kamulaştıracağız" minvalinden bir cevap üzerine kamulaştırmasız el atma davası açtık. Şimdi bu bilgiler ışığında, ben uyuşmazlık mahkemesinin kararını anlamakta zorlanıyorum. Zira belediye okul alanı olarak tahsis etmiş olsa bile, yapılan başvuru üzerine Milli Eğitim Bakanlığı veya İl Özel İdaresi "bu parsele ihtiyacımız yok" derse belediyeye başvurulup ilgili düzenlemeler yapılır, taşınmaza el atma ortadan kaldırılabilir. Dahası, 1 metrekare bile olsa, üzerinde vatandaşın mülkiyet hakkı olan ve ilgili idare tarafından beş sene geçmiş olmasına rağmen kamulaştırma yapılmayan, aynı zamanda da kullanımına imkan verilmeyen bir taşınmaza, benim fikrime göre bu taşınmazın tahsis edildiği idare tarafından haksız bir şekilde el atılmıştır. Ben kararı bir kaç defa okudum fakat hala düşünüyorum, acaba kaçırdığım bir husus mu var? |
21-03-2012, 13:21 | #126 |
|
Merhabalar.Yeni başlık açmak istemedim. 5999 Sayılı yasanın son cümlesi şu şekilde:
''Bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez." Yukarıda tartıştığımız tüm sıkıntıları aştık ve davamızı kazandık diyelim. Sonra ne olacak. Hükmedilen bedeli idareden tahsil edemeyecek miyiz bu hüküm karşısında?? |
21-03-2012, 16:41 | #127 |
|
Sayın Mhgoksu, siz sanıyorum davayı, müvekkilinizin taşınmazını imar uygulaması ile sağlık alanına tahsis etmiş belediyeye karşı açmışsınız. Zira Sayın Armağan'ın paylaştığı kararla birebir aynı durumda olduğunuzu belirtmişsiniz. Bu durumda, Sayın Armağan'ın paylaşmış olduğu örnek kararda olduğu gibi, acaba imar uygulamasından bahsederek bu işlemi temel alan bir yaklaşım mı belirlemiştiniz?
Belki sağlık alanında kalan parsel için işlemi yapan belediye yerine doğrudan parselin tahsis edildiği idareye kamulaştırmasız el atma davası açsaydınız acaba yine bu sonuç ortaya çıkarmıydı? |
22-03-2012, 13:28 | #128 |
|
Sayın üstadım biz davayı 3 idareye karşı açtık zaten Ankara Büyükşehir Belediyesi, Sağlık Bakanlığı ve Ankara İl Özel İdaresi, büyükşehir belediyesi imarı yapan idare, sağlık bakanlığı ve il özel idaresi de muhtemel yararlananlar. Burda bence uyuşmazlık mahkemesinin olayı bariz bir niteleme hatası var eminim ki bu karar Yargıtay dan dönecektir. Ama biz zaman kaybetmiş olucaz.
|
22-03-2012, 15:42 | #129 |
|
Sayın mhgoksu;
Eğer mesajınızda belirttiğiniz gibi, İMAR PLANINI YAPTIĞI için belediyeyi taraf göstermiş iseniz orada bir sıkıntı var bence. Eğer imar planında burayı Sağlık Tesisi göstermiş olduğu için belediyeyi taraf göstermiş iseniz, imar planının yapılmasından mütevellit zararın tazmini anlamına geleceğinden idari işleme karşı açılmış bir dava gibi yorumlanmış olabilir. Ancak 124 nolu mesajınızda "İşin ilginç yanı mahkemenin diğer dosyalarında büyük şehir belediyesine karşı açılanlarda yargılamaya devam ederken, diğer idarelerin dosyaları hakkında görevsizlik kararları verdi" ifadesi de var. Belediye'ye karşı açılan diğer dosyalar acaba park vs. gibi belediyenin kamulaştırma yetkisinin olduğu yerlerle mi ilgili? Mehkemeye itirazı hangi idare yaptı? Bildiğiniz üzere Kamulaştırmasız el atma kavramı mevzuatımıza ilk kez 5999 sayılı (6111 'in atıf yaptığı) yasa ile girmiştir. Daha önce ise içtihatlar ile yön verilmiş bir kavramdır. 5999 sayılı yasa kamulaştırmasız el atma halinde (ki bunun artık nasıl yorumlanacağı Yargıtayın son içtihatları ile hepimizin malümu)malikin ancak TAZMİNAT davası açabileceğini düzenlemiş. Bu tazminat davasından kastın tam yargı davası olamayacağı yasanın lafzında açıkça belli. Yasa da "....taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine ve malike tazminat ödenmesine hükmedilir." denilmekte. Tam yargı davasında tapuda tescil yönünde karar verilemeyeceğine göre uzlaşma müessesini düzenleyen yasa aynı zamanda işletilebilecek kanun yolunu ve görevli yargı yerini de göstermiş durumda. Uyuşmazlık Mahkemesi'de tüm kararlarında kamulaştırmasız el atma varsa adli yargının görevli olduğunu içtihat etmektedir. Ama imar planının yapılması nedeni vs. dava konu edildi ise durum değişebilir düşüncesindeyim. |
22-03-2012, 21:56 | #130 |
|
6111 sayılı kanunun geçici 2. maddesi, yeni açılacak davalarda "öncelikle uzlaşma esastır" ibaresi ne anlam ifade ediyor?:
YARGITAY5. Hukuk Dairesi ESAS NO : 2011 /17580 KARAR NO : 2011 /20948 Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılarak üzerine pilon dikilip enerjinakil hattı geçirilen taşınmazın pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı bedelinintahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davanın reddine dairverilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacıvekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla , dosyadaki belgeler okunupiş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R Dava, kamulaştırmasız el atılarak üzerine pilon dikilip enerji nakil hattıgeçirilen taşınmazın pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı bedelinin tahsiliistemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyizedilmiştir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa 5999 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 6.maddedeki hükümlerin 6111 Sayılı Kanunun Geçici 2.maddesi uyarınca 04.11.1983tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerinde de uygulanacağı kabuledilmiştir. 5999 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 6. maddesinin 1. fıkrasında “ taşınmazlaramalikin rızası olmaksızın fiilen el konulması sebebiyle malik tarafından ilgiliidareden tazminat talebinde bulunulması halinde öncelikle uzlaşma yolunagidilmesi esastır “ hükmü getirilmiştir. Ancak Yargıtay İçtihadı BirleştirmeBüyük Genel Kurulunun 16. 05. 1956 gün ve 1956 / 1-6 sayılı kararı uyarıncaidarece taşınmazına kamulaştırmasız el atılması halinde malik müdahaleninönlenmesi talebinde bulunabileceği gibi bu fiili duruma razı olması halinde elkonulan yerin bedelini talep edebilir. Bu hüküm uyarınca taşınmazına elkonulan malik her zaman mahkemeye müracaat ederek tazminat davası açabilir.5999 Sayılı Kanunla getirilen uzlaşmaya gidilmesi hali kişinin dava açmahakkını ortadan kaldırmaz. Kanunda, uzlaşmanın önerilmesinin amacı kişinin mahkemeye müracaat hakkınıortadan kaldırmak değil, malikin idareye başvurması halinde uzlaşma yolunundenenmesidir. İdare uzlaşma talebinde bulunan malik ile uzlaşma görüşmelerinebaşlamakla yükümlüdür. Malikin idareye başvurmadan doğrudan doğruya dava açmasıhukukun temel prensiplerinden biri olan hak arama özgürlüğüne ilişkindir. Diğerbir deyişle 5999 Sayılı Kanunla getirilen Geçici 6. maddenin 1. fıkrasındakiuzlaşma için idareye başvurma dava şartı olmadığı gibi taşınmaz maliki davaaçmakla uzlaşmak istemediği yönündeki iradesini ortaya koymuştur. Bu itibarla işin esasına girilerek yapılacak inceleme sonucuna göre hükümkurulması gerektiği düşünülmeden yazılı gerekçelerle red kararı verilmesi doğrugörülmemiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanannedenlerle H. U. M. K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınantemyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine ve temyize başvurmaharcının Hazine’ye irad kaydedilmesine, 13.12. 2011 gününde oybirliğiyle kararverildi. |
23-03-2012, 11:05 | #131 |
|
Yasanın lafzından dava açmadan idareye başvurmanın zorunlu olduğu yorumu yapılabilir. Ancak Yargıtay hakkaniyete uygun olduğunu düşündüğüm şekilde bu kararı verdi ve idareye başvurmanın zorunlu olmadığını içtihat olarak belirledi.Başvuru yapılmadan açılan davalarda Yargıtay her hangi bir sorun olmayacağı görüşünde anlaşılan.Uzlaşma nitelik olarak ve mantıken iki taraflı gerçekleşebilecek bir uygulamadır. Taraflardan biri uzlaşma istemediği takdirde zaten sonuç vermeyecek olan bir yöntemin zorunlu olduğundan bahsetmek zaten pek de hukuka uygun değildir.
|
25-03-2012, 13:09 | #132 |
|
kanun maddesinde geçen 3 aylık süre ile ilgili sorumun cevabımı bulamadım. idareye uzlaşma dilekçesi verdik.idare de burda kamulaştırmasız el atma yoktur şeklinde cevap verdi.örnek :01.01.2012 de idareye başvuru yapıldı.idare 03.03.2012 de kamulaştırmasız el atma yoktur dedi.07.07.2012 de dava açıldı.bu olayda kanundaki 3 aylık sürenin uygulama alanı var mı?
|
25-03-2012, 17:45 | #133 |
|
Uyuşmazlık mahkemesinin verdiği karar ilginç olup, mahkeme kararı yeşil alan, okul, sağlık hizmetleri vb. için ayrılmış yerlerle ilgili değil %40 üzerinde yapılmış olan DOP kesintileriyle ilgili geldi bana.
|
20-04-2012, 00:31 | #134 |
|
Sayın MHGOKSU, 124 nolu mesajınızda belirttiğiniz Uyuşmazlık Mahkemesi Kararını sizin için bir sakıncası yoksa paylaşmanızı rica ederim. Zira belirttiğiniz karar halen daha yayınlanmamış. bunun yanı sıra, yargılama devam ederken, ilk celse geçmiş ve rapor alınmışken, davalı idarenin olumlu görev uyuşmazlığı talebi, süre bakımından tamamen geçersiz olmalı iken, uyuşmazlık mahkemesinin bu durumu nasıl gözden kaçırdığını anlamak güç.
|
28-04-2012, 15:05 | #135 |
|
5999 ve 6111 sayılı yasadan sonra açılacak kamulaştırmasız el atma nedeniyle bedel tazminatı ve davalı idare adına tescil davasının yanında ecrimisil talebi konusunda son durum nedir acaba?
kanundaki "sadece tazminat davası açabilir" ibaresine ecrimisil tazminatı da dahil midir? |
28-04-2012, 17:20 | #136 |
|
Ecrimisil davasıda geriye dönük 5 yıl için açılabilir.Ancak kullanma nedeni ile gelir kaybına uğradığınızı ispat etmeniz gerekir.
|
28-04-2012, 22:40 | #137 |
|
kanun değişikliklerinden sonra k.sız el atma davası açtık dava sonuçlandı. ayrı olarak ecrimisil davası da açtık idareden bu husus ta bir itiraz(yeni kanun kapsamında)gelmedi.daha doğrusu tazminat davası açılmıştır denildi ancak ecrimisli engelleyebilecek hukuki bir neden sunmadılar.kaldı ki kamulaştırma bedelinin içinde şahsın taşınmazdan elde edemediği gelirin hesabı olmadığından ecrimisili engelleyen bir durum olmadığını düşündük.bunun yanında bedelini talep edeceğiniz tarihi belirledikten sonra bu tarihten geriye dönük 5 yıl için ecrimisil isteyebilirsiniz.sayın recepav belirttiği üzere delil olarak gelir kaybını ispat etmek için taşınmazın nasıl kullanılarak gelir getirebileceğini ispatlamak çevresinde var ise kira sözleşmesi vs sunmak gerek.saygılarımla
|
28-04-2012, 23:19 | #138 |
|
Sayın denizizm .Dava sonuçlandı dediniz. İdareye uzlaşma için başvuru yapıp mı dava açmıştınız yoksa başvuru yapmadan mı? Yargıtay onamasından geçti mi? Şimdiden teşekkürler.
|
30-04-2012, 10:11 | #139 |
|
k.sız el atma için uzlaşmaya başvurmuştuk.k.sız el atma davası henüz kesinleşmedi.ecrimisil davası devam ediyor.ecrimisl için uzlaşmaya başvurmadık.
|
30-04-2012, 10:18 | #140 |
|
yararı olabilir yargıtay kararı ;
3. Hukuk Dairesi 2007/19237 E.N , 2008/1018 K.N. 24.01.2008 İlgili Kavramlar ECRİMİSİL KAMULAŞTIRMASIZ ELATMA Özet DAVALI BELEDİYE TAŞINMAZI PARK HALİNE GETİRDİĞİNE GÖRE, FİİLEN ELATMA OLGUSU GERÇEKLEŞMİŞTİR. KAMULAŞTIRMASIZ ELATILAN TAŞINMAZIN DAVA TARİHİNDEKİ DEĞERİ GÖZETİLEREK BEDELİN TAHSİLİNE KARAR VERİLDİĞİNE GÖRE, BEDELE İLİŞKİN DAVA TARİHİNDEN ÖNCEKİ DÖNEM İÇİN ECRİMİSİL İSTENEBİLİR. İçtihat Metni Dava dilekçesinde 6.000.000.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup/gereği düşünüldü. Davacı vekili, dava dilekçesi ile; müvekkilinin taşınmazına kamulaştırmasız elatan davalı aleyhine 25.06.2004 tarihinde kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat (bedel) davası açıldığını, ancak elatma bu dava öncesine dayandığından müvekkilinin uzun yıllardır faydalanamadığını beyanla, dava tarihinden geriye doğru 6 yıl için toplam 6.000,00 YTL ecrimisilin 13.02.1998 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesi ile, taşınmaza fiilen elatılmadığını, dava konusu taşınmazın park alanında kaldığını beyanla, işgal tazminatı talep edilemeyeceğinden davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat davası açıldığından, aynı taşınmazla ilgili olarak ecrimisii davası açılmasının mümkün olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Ecrimisil, kötüniyetli zilyedin ödemekle sorumlu olduğu tazminattır. Davalı Belediye taşınmazı park haline getirdiğine göre, davalının fiilen elat-madığından ve davacının zarara uğramadığından söz edilemez. Dosyadaki tüm bilgi ve belgelerden, davacının 25.06.2004 tarihinde taşınmaz malın kamulaştırmasız elatma nedeni ile bedelinin tahsili için dava açtığı anlaşılmaktadır. 16.05.1956 ve 1956/1-1956/6 sayılı YİBK'da açıklandığı üzere, kamulaştırmasız elatma halinde malikin mülkiyet hakkı sürmekte, davacı, dava ile davalı idareye devrine muvafakat ettiği taşınmazın bedelini istemektedir. O nedenle, taşınmazın dava tarihindeki değeri gözetilerek bedelinin tahsiline karar verildiğine göre, bedele ilişkin dava tarihinden öncesi için ecrimisii istemeye engel bir durum söz konusu değildir. O halde mahkemece, belirtilen ilke ve açıklamalar nazara alınarak bir karar vermek gerekirken, yanılgılı ve yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru görülmemiştir. Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.01.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
30-04-2012, 10:55 | #141 |
|
Kamulaştırmasız el atma davası için yasada öngörülen 3 aylık süre ile ilgili bir husus davanızda gündeme geldi mi? Siz o süreye riayet ederek mi dava açtınız? Yargıtay sonucundan bizi haberdar ederseniz seviniriz.
|
30-04-2012, 11:15 | #142 |
|
yasa da geçen 3 aylık sürede dava açılmıştı.bu nedenle süre gündeme gelmedi.ancak 3 aylık süre konusunda bu sürenin ne ifade ettiğine dair başka başlık altında da aynı konu açılmıştı.orda bir yanıt bulamadık.
|
03-05-2012, 15:54 | #143 |
|
Herkese iyi günler dilerim.
Devam etmekte olan ve karar aşamasına gelmiş olduğumuz bir davada, idare vekilince 1/1000 ve 1/5000'lik imar planları arasında çelişki olduğu belirtilerek buna ilişkin evraklar dosyaya sunuldu. Gerçekten de 1/1000 ve 1/5000'lik imar planları arasında çelişki mevcut. Ancak bu çelişkinin devam eden davayı ne şekilde etkileyeceği konusunda tereddütlerim var. Bu konuda bilgisi olan arkadaşların yardımlarını bekliyorum. Saygılarımla.. |
04-05-2012, 01:01 | #144 |
|
hayırlı olsun, hmk 3'ün iptalinden sonra imar tahsisleri nedeniyle açılacak davalarda da top yine binbir usul kuralları ile çevrili idari yargıda )))
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: ESAS NO : 2011/238 KARAR NO : 2012/63 KARAR TR : 9.4.2012 (Hukuk Bölümü) ÖZET : Davacılara ait taşınmazların imar planında çocuk bahçesi alanında ve yeşil alanda kalmasından dolayı uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. K A R A R Davacılar : U. B., M. G., M. G., İ. B. Vekilleri : Av. H. K., Av. H. G. Davalı : Bağcılar Belediye Başkanlığı Vekili : Av. Ş. A. O L A Y : Davacılar vekili, Müvekkillerinin hissedarı oldukları İstanbul ili, Bağcılar İlçesi, Fevzi Çakmak Mahallesi 1033 ada, 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazların 1/1000 ölçekli uygulama imar planında park alanı olarak ayrıldığını, 1987 yılından bu yana çok uzun süredir park alanı olarak düzenleme yapılmadığını ve kamulaştırılmadığını, taşınmazda inşaat yapma olanağı bulunmadığından kamulaştırmasız el atma şartlarının oluştuğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Beşinci Hukuk Dairesi kararlarında, taşınmaza fiilen el atılmasa da imar planı gereğinin uzun yıllar yerine getirilmemesi halinde kamulaştırmasız el atma olgusunun gerçekleştiğinin kabul edildiğini öne sürerek kamulaştırmasız el atma nedeniyle, metrekare ve değer yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; dava tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte şimdilik 10.000,00 TL’nin davalı Belediyeden tahsiline, bedeli ödenen kısımların davalı lehine tapudan terkinine karar verilmesi istemiyle, 25.03.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır. Davalı vekilince, süresinde verilen ilk itiraz dilekçesinde, müvekkili idarenin idari niteliği ve varsa eylemlerinin de idari eylem niteliği taşıdığı ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur. BAKIRKÖY 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 27.05.2011 gün ve E:2011/160 sayı ile, davalı vekilinin yargı yolu itirazının, dava konusunun gerek Kamulaştırma Kanunu gerekse İmar Kanunu uyarınca adli yargının görevi kapsamında kalması nedeniyle reddine karar vermiştir. Davalı Belediye Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir. DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı; bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları, bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; her ne kadar, uyuşmazlık konusu parsellerin 16.03.2001 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli revizyon imar planlarında "ağaçlandırılacak alan", 19.10.2004 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında "yeşil alan", 15.9.2008 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında ise çocuk bahçesi alanı olarak ayrılmış olması nedeniyle ve imar uygulama işlemi ile çocuk bahçesinden yer tahsis edilmiş bulunduğu iddiasıyla söz konusu taşınmazların bedellerinin tazminat olarak ödenmesi istemiyle açılan davada, davanın hukuksal dayanağı olarak, kamulaştırmasız el atma gösterilmiş ve dava dilekçesine eklenen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da, imar planında ilköğretim tesisi alanına ayrılan taşınmaz yönünden kamulaştırmasız el atma olgusunun varlığı kabul edilmiş; yine, davacı tarafından dosyaya sunulan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, 3194 sayılı Kanun'un 18'inci maddesine göre yapılan uygulamada davacıya tahsis edilen imar parselinin, imar planında lise alanı olarak ayrılması halinde kamulaştırmasız el atma koşullarının gerçekleştiği yönündeki mahkeme direnme kararı yerinde bulunmuş ise de; davacıların mülkiyet hakkına getirilen kısıtlama, yukarıda açıklandığı üzere, genel ve düzenleyici işlem olan imar planlarında ilgili taşınmazların sırasıyla ağaçlandırılacak alan, yeşil alan ve çocuk bahçesi alanı olarak gösterilmesinden, bu planlarda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulaması işleminden kaynaklandığında ihtilaf bulunmadığından; bu kısıtlama ve hareketsizlikten doğan zararın da idari işlem ve eylemden kaynaklandığının kabulünün gerektiği; bu bakımdan; davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Davacıların, İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, Fevzi Çakmak Mahallesi 1033 ada 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazlarının 1/1000 ölçekli uygulama imar planında park alanı olarak ayrılması sonucu mülkiyet hakkını kullanamadığı, kamulaştırma yapılmadan beklenmesine rağmen imar plan değişikliği sonucu mülkiyet hakkı kullanımının engellenmesi sonucu hukuken kamulaştırmasız el atma koşullarının gerçekleşmesi nedeniyle tazminat talep ettiği davada; davalı idare tarafından görev itirazında bulunulması üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığının anlaşıldığı; Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı; dava konusu uyuşmazlıkta, idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmaması karşısında, davanın anılan Kanun'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı; uyuşmazlık konusu işlemin, 15/09/208 onay tarihli 1/1000 ölçekli imar planında çocuk parkı alanı olarak bırakıldığı, dava tarihine kadar herhangi bir kamulaştırma işlemi ya da fiilen el atmanın bulunmadığı, davaya konu idari eylemin, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun arazi ve arsa düzenlenmesine ilişkin 18. maddesinin uygulamasından kaynaklanmakta olduğu, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haktan doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği; bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/179 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 09.04.2012 günlü toplantısında: l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, Davacıların, İstanbul ili, Bağcılar İlçesi, Fevzi Çakmak Mahallesi 1033 ada, 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazlarına, imar planında park alanı olarak ayrılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; dava tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte şimdilik 10.000,00 TL’nin davalı idareden tahsili istemiyle açılmıştır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun“Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur. a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır. b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar. Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar. Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir. Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir. İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir. c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Dava dosyasında bulunan Bağcılar Belediye Başkanlığı, Plan ve Proje Müdürlüğünün 27.04.2011 gün ve 2715 sayılı yazısının incelenmesinden; davaya konu edilen İstanbul ili, Bağcılar İlçesi, Fevzi Çakmak Mahallesi 1033 ada, 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazların, 16.03.2001 onay tarihli 1/1000 ölçekli Revizyon İmar Planında ağaçlandırılacak yeşil alan fonksiyonunu sürdürdüğü, bu plana istinaden yapılan 19.10.2004 onay tarihli 1/1000 ölçekli Revizyon İmar Planında söz konusu parsellerin yeşil alanda kaldığı, mer’i plan olan 18.04.2008 onay tarihli 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında ve bu plana istinaden hazırlanan 15.09.2008 onay tarihli 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında yeşil alanda kaldığı ifade edilmiş; aynı Müdürlüğün 30.3.2011 gün ve 1908 sayılı yazısında söz konusu parsellerin imar planında çocuk bahçesi alanında kaldığı anlaşılmıştır. Olayda, imar planının uygulaması sonucu, uyuşmazlığa konu parsellerin imar planında park alanında kaldığı, uzun süredir park alanı olarak düzenleme yapılmadığı, kamulaştırılmadığı, taşınmazda inşaat yapma olanağı bulunmadığı; kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenilmesi gerektiğinin iddia edildiği; davanın konusunun, davalı idarece 3194 sayılı Kanunu uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planlarında yeşil alan olarak yer alan davacılara ait taşınmazın bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile Bağcılar Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının, Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27.05.2011 gün ve E:2011/160 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 09.04.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: ESAS NO : 2012/41 KARAR NO : 2012/77 KARAR TR : 9.4.2012 (Hukuk Bölümü) ÖZET : İmar uygulaması sonucu oluştuğu önesürülen maddi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. K A R A R Davacı : İ. T. Vekili : Av. M. E. A. Davalı : Milli Eğitim Bakanlığı Vekili : Av. M. A. O L A Y : Davacı vekili tarafından, Ankara İli, Çankaya İlçesi, Kırkkonaklar Mahallesi 27379 Ada, 1 parsel sayılı taşınmazın yapılan imar planında lise alanı olarak ayrıldığı, taşınmazın imarlı alan olduğu, uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmesi nedeniyle kamulaştırma cihetine gitmeyen davalı idarelerce pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği, bu haliyle davalı idarelerin eyleminin mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip bulunan kamulaştırmasız el atma olgusunun varlığı için yeterli bulunduğu, dolayısıyla davalı idarelerin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi müvekkilinin dava yolu ile kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesi yani davalı idarelerce değer karşılığının verilmesi gerektiği öne sürülerek, fazlaya ilişkin tüm yasal talebi dava ve ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik dava konusu taşınmazın toplam bedelinden 2.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili ile tapu kaydının davalı idareye tescil ettirilmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açılmıştır. Davalı vekilince, Bakanlık tarafından Kamulaştırma Kanununun 7. maddesine istinaden konulmuş bir şerhin mevcut olmadığı, böyle bir şerh olsa bile süresi geçtikten sonra davacı tarafından kaldırılmasının mümkün olduğu, davalı idarece yapılan hiçbir hukuksal işlem olmadığı, idarelerin aleyhine dava açılmasının hukuka aykırı olduğu gibi, taşınmazın imar planında sağlık alanı olarak ayrılması ve tapu kaydına şerh konulması işlemiyle ilgili olarak idari yargı yerinde dava açılması gerektiği öne sürülerek, görev itirazında bulunmuştur. ANKARA 19. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 17.11.2011 gün ve E:2011/431 sayı ile, davalı Hazine vekilinin yargı yolu itirazı ile talebinin reddine karar vermiştir. Davalı Milli Eğitim Bakanlığı vekilinin idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine dava dosyası Danıştay Başsavcısına gönderilmiştir. DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18'inci maddesi uyarınca arazi ve arsa düzenlemesi kapsamında yapılan imar uygulamalarına ilişkin işlemlerin, kamu gücüne dayalı olarak tek yanlı ve re'sen tesis edilen idari işlemler niteliğinde olduğu, dosyanın incelenmesinden; imar uygulaması sonucu alınan kamu ortaklığı paylarından oluşturulan Ankara İli, Çankaya İlçesi, Kırkkonaklar Mahallesi, 27379 ada, 1 sayılı parselin, imar planında "lise alanı" olarak belirlendiği, davacının, söz konusu taşınmazına davalı idarece kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, alacağın şimdilik 2.000.-TL'lik kısmının yasal faiziyle birlikte tahsiline hükmedilmesi ve tapu kaydının davalı idareye tescil ettirilmesine karar verilmesi istemiyle dava açtığının anlaşıldığı, parselin imar planında "lise alanı" olarak ayrılmış olması nedeniyle, bu parselin bedelinin ödenmesi gerektiği iddiasıyla açılan dava, kamulaştırmasız el atma hukuki temeline oturtulmak istenmiş ise de; davanın konusu, imar planında "lise alanı" olarak ayrılmış bulunan ve davalı idarece 3194 sayılı Kanunun 18'inci maddesi uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan uygulama işlemleri sonucunda davacıya ait taşınmaz bedelinin tazminine ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamına girdiğinden kuşku bulunmadığı, bu bakımdan, imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği nedenleriyle 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının da yazılı düşüncesi istenilmiştir. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Çankaya Belediyesinin 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca arazi ve imar uygulamalarına ilişkin işlemler kapsamında, davacının da taşınmazının bulunduğu yerin imar planında okul tesisi alanı olarak ayrılmış bulunması karşısında, bu parseldeki bedelin ödenmesine ilişkin davanın; dava konusu uyuşmazlıkta, idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmaması karşısında, davanın anılan Kanun'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı, Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı, uyuşmazlık konusu işlemin imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda; uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği, bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği, yolunda yazılı düşünce vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 9.4.2012 günlü toplantısında: l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idare vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı hakkında olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, davacının, Ankara İli, Çankaya İlçesi, Kırkkonaklar Mahallesi, 27379 ada, 1 sayılı parseldeki hissesine kamulaştırmasız el atıldığından bahisle 2.000,00-TL’nin yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsili ile tapu kaydının idareye tescil ettirilmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır. Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez. (Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz. Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır. Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır. Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez…” hükmü yer almıştır. Anılan madde uyarınca, yapılan imar düzenlemesi sonucunda “...resen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir...” denildiğine göre, idarenin “resen tescil işlemlerini yaptırmak” şeklindeki bu yetkilerini idari nitelik taşıyan uygulama işlemlerinin doğrudan sonucu olarak kullandığı; bir başka ifadeyle, tapuya yapılan tescilin idari işlemlerin icrası niteliğinde olduğu açıktır. Olayda, davacı vekili tarafından Kırkkonaklar Mahallesi, 27379 ada, 1 sayılı parselde bulunan taşınmazdaki hissesine kamulaştırmasız elatıldığından bahisle taşınmazın bedelinin şimdilik 2.000,00 TL’lik kısmının yasal faiziyle birlikte tahsilinin talep edildiği, imar uygulaması sonucu sözkonusu parselin imar planında okul alanına ayrılmış olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu uyuşmazlıkta, idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmaması karşısında, davanın anılan Kanun'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı; davacının davayı idarenin uygulamasından doğan zararlarının giderilmesi istemiyle açtığı görülmektedir. Bu durumda, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun arazi ve arsa düzenlenmesine ilişkin 18. maddesinin uygulamasından kaynaklanan ve imar planı ile buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan uyuşmazlığın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın, taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin başvurusunun kabulü ile, davalı vekilinin görev itirazının, Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı vekilinin görev itirazının Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce REDDİNE İLİŞKİN KARARININ KALDIRILMASINA, 9.4.2012 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. |
13-06-2012, 10:59 | #145 |
|
Değerli Meslektaşlarım;
Bu sayfada atıf yapılan Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ilke kararı olmadığından dolayı tüm mahkemeleri bağlayacağına yönelik görüşün hukuki temeli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesi mevzuatı incelendiğinden görüleceği üzere sadece "İlke Kararları"nın tüm mahkemeler açısından bağlayıcılığı bulunmaktadır. Kaldı ki Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarının yayın tarihinden sonra dahi Yargıtay 5.Hukuk Dairesi, yerel mahkemelerce verilen (yeşil alan, park vs.) kamulaştırmasız el atmaya yönelik tazminat davalarındaki onama uygulamasına devam etmektedir. Yargıtay 5.Hukuk Dairesi 14.05.2012 tarihinde verdiği 2012/3866 E., 2012/9673 K. sayılı ilamı buna bir örnektir. İlgili kararda yerel mahkemenin imar planında park alanı olarak gösterilen gayrimenkule ilişkin olarak verdiği tazminat kararı onanmıştır. Bir diğer husus ile 5999 ve 6111 sayılı kanunlar ile getirilen haciz yasaklarıdır. Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 2011/17671-3473 E-K., 2011/17672-3472 E-K. sayılı ilamında da "“….5999 sayılı yasanın yürürlük tarihi olan 30.06.2010 tarihinden ÖNCE AÇILMIŞ DAVALAR SONUCUNDA VERİLEN KARARLARIN İNFAZININ KAPSAMADIĞINA” yönelik karar verilmiştir. Yani eğer davanız 30.06.2010 tarihinden önce açılan bir dava ise yaptığınız icra takibinin 5999 ve 6111 sayılı kanun kapsamında getirilen haciz yasağı kapsamında olmadığı çok nettir. Diğer yandan bazı cesur mahkemeler kamu kurumlarının bu yönde yapmış olduğu haczedilmezlik şikayetlerini Anayasa'nın 90. maddesinin 2. fıkrası kapsamında değerlendirerek red etmektedirler. Daha açık ifade ile söz konusu kanunlar ile getirilen düzenlemelerin AİHS'ne aykırı olduğu değerlendirmesi yapılarak şikayetlerin reddi yoluna gitmektedir. |
13-06-2012, 11:08 | #146 |
|
Sayın THB,
Acaba bahsettiğiniz Yargıtay 5HD kararı (2012/3866 E., 2012/9673 K.) elinizde var mı? herkes için çok faydalı olacağını düşünüyorum. Saygılarımla |
13-06-2012, 20:30 | #147 |
|
asliye hukuk mahkemeleri görevsizlik kararlarını vermeye başladılar, her ne kadar ilke kararı olmasa da adli yargının görevsizlik kararı vermesine engel bir gerekçe varsa lütfen paylaşın ??
|
15-06-2012, 15:21 | #148 |
|
Yargıtay 5.Hukuk Dairesi 14.05.2012 tarihinde verdiği 2012/3866 E., 2012/9673 K. sayılı ilamını internette de kazancıda da bulamadım. Elinde karar olan arkadaş paylaşırsa çok iyi olacak. Aynı konuda karar aşamasına gelmiş bir dosyam var ve karar celsesinde görevsizlik kararı çıksın istemiyorum
|
25-06-2012, 09:36 | #149 |
|
Tüm meslektaşlara yardımcı olması dileğiyle
T.C. YARGITAY 5.Hukuk Dairesi Esas: 2012/3866 Karar: 2012/9673 Karar Tarihi: 14.05.2012 KAMULAŞTIRMASIZ EL ATILAN TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ İSTEMİ - TAŞINMAZIN DAVACIYA AİT OLDUĞU VE İMAR PLANINDA PARK ALANI LEJANTINDA KALDIĞI - BELEDİYE TARAFINDAN İNŞAATA İZİN VERİLMEDİĞİ - DAVACININ ISLAH DİLEKÇESİ SUNDUĞU - HÜKMÜN ONANMASI GEREĞİ ÖZET: Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Keşif sırasında dinlenmiş olan bilirkişiler dosyada bulunan harita ve raporlarında; Dava konusu Ü., Ç. mahallesi, ... pafta, ... ada, ... parsel sayılı ... m2.lik taşınmazın davacıya ait olduğunu, Ü. Revizyon Uygulama İmar Planında <Park alanı> lejantında kaldığını, davalı belediye tarafından inşaata izin verilmediğinden, taşınmazın tamamının kullanım imkanının kalmadığını, dava konusu taşınmazın beher m2.sinin değerinin ... TL.olduğunu, ... m2. kamulaştırmasız olarak el atılan kısmın tamamının değerinin de ... TL. olduğunu açıklamışlardır. Bilirkişilerin bu harita ve raporları dosyada bulunan delillere, bilimsel ve hukuki metotlara ve emsal dava dosyalarında tespit edilen değerlere uygundur. Davacı vekili de bilirkişi raporundaki değer üzerinden davasını ıslah edip ıslah harcını da yatırmıştır. Buna göre; dosyadaki bilgi, belge bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporları ve davacının ıslah dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. (2942 S. K. m. 38) (2004 S. K. m. 28) Dava: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne dair verilen gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Karar: Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahallinde yapılan keşif sonucu alınan rapor uyarınca taşınmazın dava tarihindeki değerinin biçilmesi ve bedelin davalı idareden tahsili ile el atılan taşınmazın davacı üzerindeki tapusunun iptali ve davalı idare adına tesciline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Sonuç: Davalı idare vekilinin temyiz itirazı yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı kalan onama harcının alınmasına, peşin alınan temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 14.05.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. NOT: KONUNUN ÖNEMİ GEREĞİ YEREL MAHKEME İLAMINI AŞAĞIDA YAYIMLIYORUZ. T.C. ÜMRANİYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO: 2011/174 KARAR NO: 2011/738 DAVA : Kamulaştırma DAVA TARİHİ : 21/03/2011 KARAR TARİHİ : 22/12/2011 Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememize açılmış bulunan Kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Dava konusu Ümraniye, Çakmak mahallesi, 33 pafta, 179 ada, 18 parsel sayılı 250,00 m2.lik taşınmazın müvekkiline ait olduğunu, taşınmaz üzerine inşaat yapmak istediğinde 13/02/1998-16/03/1999 tarihli 1/1000 ölçekli Ümraniye Revizyon Uygulama İmar Planında <Park alanı> lejantında kaldığını inşaat izni alamayacağını öğrendiğini, müvekkiline bu kamulaştırmasız el atma nedeniyle herhangi bir bedel ödenmediğini, dava konusu taşınmazın belediye hudutları içerisinde ve imar planı dahilinde olduğunu, her türlü belediye hizmetlerinden yararlandığını, bu sebeplerle çok değerli olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL, kamulaştırmasız el atma bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, dava konusu taşınmazın davacı adına olan tapu kaydının iptali ile davalı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde; 2942 sayılı yasanın 38. maddesindeki 20 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu, değerlendirme yapılırken emlak vergi beyannamesinin de dikkate alınması gerektiğini, yeni çıkan yasaya göre davaya devam edilmesi için uzlaşma talebinde bulunmalarının gerektiğini, davacının talebinin fazla ve fahiş olduğunu, Dava konusu taşınmazın %40'ının bedelsiz olarak terk edilmesi gereken yerlerden olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini ileri sürerek, davanın husumet, zaman aşımı ve esas yönlerinden reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. GEREKÇE: Dava konusu taşınmaza ait tapu kayıt örneği, çap örneği, resen emsal listesi, emlak beyannamesi örneği, imar durumu, taraf emsalleri, yazıları gibi tüm delillerin toplanmasından sonra dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde resen seçilen bilirkişiler aracılığı ile 19/10/2011 tarihinde keşif yapılmıştır. Keşif sırasında dinlenmiş olan bilirkişiler dosyada bulunan harita ve raporlarında; Dava konusu Ümraniye, Çakmak mahallesi, 33 pafta, 179 ada, 18 parsel sayılı 250,00 m2.lik taşınmazın davacıya ait olduğunu, 13/02/1998-15/03/1999 tarihli 1/1000 ölçekli Ümraniye Revizyon Uygulama İmar Planında <Park alanı> lejantında kaldığını, davalı belediye tarafından inşaata izin verilmediğinden, taşınmazın tamamının kullanım imkanının kalmadığını, dava konusu taşınmazın beher m2.sinin değerinin 1.050,00 TL.olduğunu, 250,00 m2. kamulaştırmasız olarak el atılan kısmın tamamının değerinin de 262.500,00 TL. olduğunu açıklamışlardır. Bilirkişilerin bu harita ve raporları dosyada bulunan delillere, bilimsel ve hukuki metotlara ve emsal dava dosyalarında tespit edilen değerlere uygun olduğundan, bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazın emsallerine göre üstün ve eksik yönleri ayrıntılı olarak incelendiğinden, bilirkişi raporları emsal mukayeseli olduğundan, bu sebeplerle de mahkememizce de kabule şayan görülerek benimsenmiş ve davacı vekili de bilirkişi raporundaki değer üzerinden davasını ıslah edip, ıslah harcını da yatırmıştır Davalı Belediye vekilinin bilirkişi kurulu raporuna yapmış olduğu itirazlar mahkememizce kabule şayan görülmemiş olup, Dava konusu Ümraniye, Çakmak mahallesi, 33 pafta, 179 ada, 18 parsel sayılı 250,00 m2.lik davacıya ait olan taşınmaz, 13/02/1998-15/03/1999 tarihli 1/1000 ölçekli Ümraniye Revizyon Uygulama İmar Planında <Park alanı> lejantında kaldığından ve davalı belediye tarafından inşaata izin verilmediğinden, taşınmazın tamamının kullanım imkanı da kalmadığından, dosyadaki bilgi, belge bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporları ve davacının ıslah dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Davanın kabulü ile İstanbul ili, Ümraniye ilçesi, Çakmak Mahallesi, 33 pafta, 179 ada, 18 nolu parselde kayıtlı 250 m2 miktarındaki parsele davalı idare tarafından kamulaştırmasız el atıldığından, bilirkişi raporunda belirlenen 262.500,00 TL.nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, 2- El atılan dava konusu parselin davacı adına olan tapu kaydının iptali ile davalı idare adına tapuya tesciline, Mahkeme kararına bilirkişinin haritasının eklenmesine, İİK.nun 28. maddesi uyarınca kararın bir örneğinin tapu müdürlüğüne tebliğine, 3- 15.592,50 TL. nispi ilam harcı alınmasına, bundan peşin alınan 3.898,15 TL. nispi ilam harcının mahsubuna, geriye kalan 11.694,35 TL. nispi ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 4- Davacı tarafından peşin ödenmiş olan 3.898,15 TL. nispi ilam harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5- Nispi ilam harcı dışında kalan davacı tarafından yapılmış olan ve dökümü aşağıda yazılı bulunan 1.150,50 TL. yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6- Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümlerine göre 20.800,00 TL. ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde temyizi kabil olmak üzere karar verildi. 22.12.2011 |
18-07-2012, 17:07 | #150 |
|
Sayın meslektaşlarım Yargıtay 5 . Hukuk Dairesi 11.06.2012 tarih ve 2012/5593 E 2012/12492 K sayılı ilamı ile; fiili el atma olmayan ve bu sebeple idari el atma olarak nitelendirilen bu davalarda ADLİ YARGININ görevli olduğuna kara verdi. Karar elimde var ancak tarayıcımda sorun olduğu için şimdi sisteme atamıyorum, yarın tekrar deneyeceğim, bakalım şimdi neolacak... Güncel yeni bir haber daha Yargıtay dairelerinin üyeleri değiştiriliyor ve galiba değişecek ilk üyelerde bu kararı veren 5. Hukuk Dairesinin üyeleri olacak
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kamulaştırmasız El Atma Davasında Müstakbel El atma Olur Mu? | avukat.derviş.yıldızoğlu | Meslektaşların Soruları | 4 | 19-08-2011 15:04 |
6111 sayılı ( TORBA ) kanun kapsamında yapılandırılması öngörülen kamu alacakları | Muhsin KOÇAK | Mali Hukuk Çalışma Grubu | 3 | 21-03-2011 10:29 |
6111 sayılı kanun kapsamında yapılandırma yapılırken dikkat ! | Muhsin KOÇAK | Mali Hukuk Çalışma Grubu | 0 | 16-03-2011 00:35 |
İdari para cezası -6111 sayılı yasa | ekinheval | Meslektaşların Soruları | 1 | 02-03-2011 18:07 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |