|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
05-03-2012, 15:38 | #1 |
|
Boşanma protokolü ilam hükmünde midir?
Bir müvekkilim anlaşmalı boşanma protokolü ile boşanmış. Mahkeme protokolde yazılı olan müvekkile borç yükleyen bir maddeyi hüküm kısmına koymamış ancak protokolü onayladığını hükümde belirtmiş. Aradan 3 yıl geçtikten sonra karşı taraf hükümde yazmayan ama protokolde var olan bu maddeye dayanarak ilamlı takibe geçmiş. İlamlı takibe hem protokolü hemde mahkeme ilamını eklemiş. İlamın kesinleşme tarihi 2008. Biz de itiraz ve şikayet yoluna gidip; ilamlı takibe konu edilebilmesi için maddenin hükümde olması gerektiğini söyledik ve şu içtihatları mahkemeye sunduk.
1-"Boşanmanın mali hükümlerinin düzenlendiği boşanma protokolü taraflarca mahkemeye verilmiş olmasına rağmen hakimin bu konuyu incelemesi ve/veya kararına geçirmemesi halinde hukuki sonuç doğurmaz. (Hukuk Genel Kurulu ) 2-"Anlaşmalı boşanma taraflar arasındaki tüm uyuşmazlıkları halledecek nitelikte olmalı ve hüküm buna göre kurulmalıdır. Bu nedenle tarafların anlaştıkları seksen milyon lira konusunda da sadece anlaşmanın onanması ile yetinilmeyip eda hükmü taşıyan infazı kabil hüküm kurulmalıdır. Bu yön gözetilmeden hüküm tesisi doğru görülmemiştir. 2.Hukuk Dairesi Bilirkişi ise raporunda İcra ve İflas Kanunu madde 38 e atıf yaparak itirazımızın reddi gerektiğine işaret etmiş. " İlam mahiyetini haiz belgeler : Madde 38 – (Değişik: 18/2/1965 - 538/20 md.) Mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi re'sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bu maddedeki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir." Hakim ise 13. hukuk dairesinin bu konuda içtihatını istedi. Böyle bir içtihat varmı? sonuç ne olmalı? |
05-03-2012, 15:42 | #2 |
|
Böyle bir konuda dosyanın bilirkişiye tevdiini alkışlıyorum...
|
05-03-2012, 15:55 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
malesef
|
05-03-2012, 15:57 | #4 |
|
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu Esas: 2010/2-96 Karar: 2010/106 Karar Tarihi: 24.02.2010 KATKI ALACAĞI - EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE SATIN ALINAN TAŞINMAZA KATKI - DAVA DİLEKÇESİNİN EKİNDE BOŞANMA PROTOKOLÜN MAHKEMEYE SUNULMASI - İKRARIN NİTELİĞİ - BEYANLARIN MAHKEME İÇİ İKRAR NİTELİĞİNDE OLDUĞU - DİRENME KARARININ ONANMASI GEREĞİ ÖZET: Davacının dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü mahkemeye sunmuş olması, boşanma davasındaki beyanları, boşanma kararının hüküm kısmı ve tarafların hiçbir zaman protokoldeki imzalarını inkar etmemiş olmaları, protokolün mahkemece onaylandığı, dikkate alındığında, boşanma dava dosyasındaki bu belge ve beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu; böylece, görülmekte olan davada kesin delil niteliğini taşıdığı ve ayrıca davacının bu ikrarına rağmen eldeki davayı açarak tamamen aksini ileri sürmekle dürüstlük kuralına aykırı davrandığının ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğinin kabulü gerekmiştir. (4721 S. K. m. 2, 166, 174, 175, 182) (1086 S. K. m. 236) (YHGK. 13.05.1992 T. 1992/14-249 E. 1992/323 K.) (YHGK. 23.05.2007 T. 2007/14-289 E. 2007/291 K.) Dava: Taraflar arasındaki "katkı alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hatay Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.02.2007 gün ve 2006/410 E., 2007/157 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 09.02.2009 gün ve 2007/16052 E., 2009/1885 K. sayılı ilamıyla; (...Taraflar boşanma davasının 20.04.2006 tarihli oturumunda boşanma ve fer’ileri konusunda anlaşmışlardır. Dava, evlilik birliği içinde alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemine ilişkin olup, bu istek boşanmanın fer’ilerinden değildir. Taraflarca hazırlanan protokol mahkemece onaylanmadığı gibi, boşanma davasının hüküm fıkrasında katkı payı nedeniyle alacakla ilgili bir hüküm de kurulmamıştır. Tarafların gösterdikleri delilleri toplanıp, ulaşılacak sonuç uyarınca işin esasıyla ilgili karar verilmesi gerekirken davanın yazılı gerekçe ile reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden: Davacı Hukuk Genel Kurulu Kararı Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Karar: Dava, evlilik birliği içinde satın alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Davacı, davalı ile boşandıklarını, 330 ada 96 parsel sayılı taşınmazın 1/8 hissesini evlilik birliği içerisinde 2003 yılında kendisinin satın aldığını ancak davalı adına tapuya kayıt ettirdiğini, boşandıktan sonra davalının hissesine düşen bedeli vermediğini belirterek, bahse konu taşınmazın tasfiyesi ile katılma rejimi doğrultusunda alacağının tespiti ve tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, tarafların anlaşmalı olarak boşanıp, aralarında düzenledikleri 17.04.2006 tarihli protokol ile mal rejiminin tasfiye edildiğini, her iki tarafın anlaşması doğrultusunda mal bölüşümü yapılarak tarafların bunun dışında birbirlerinden herhangi bir taleplerinin olmayacağını kararlaştırdıklarını, protokolün davacı yönünden bağlayıcı olduğunu, dava konusu 96 parseldeki hisseyi müvekkilinin kendi kişisel çalışmaları ve birikimi ile satın aldığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece, taraflar arasında 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu, davaya konu taşınmazın bu tarihten sonra 09.09.2003 tarihinde edinildiği, tarafların boşanmaya ilişkin dava dilekçesi ile mahkemece uygun bulunan protokolde boşanmanın mali sonuçlarını da düzenledikleri, bu şekilde taraflar arasında tasfiyeye konu bir malvarlığı değerinin bulunmadığı, bilerek ve isteyerek protokolle karşı tarafa bir takım maddi olanaklar sağlayan kişinin, boşanma işlemi gerçekleştikten sonra sağladığı olanakları geri istemesinin iyi niyet, doğruluk, dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı, ayrıca kendi kusuru ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK.un 2. maddesinden yararlanmasının da söz konusu olamayacağı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairenin yukarıda yazılı bulunan bozma kararı üzerine yerel mahkemece; önceki gerekçeler ve ayrıca, taraflar arasında düzenlenmiş protokolün mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu, mahkeme içi ikrarın kesin delil niteliğinde olup, bu davada ileri sürülebileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Türk Medeni Kanunu’nun 166/3 maddesine dayalı anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin tamamının açıkça ve ayrıca mahkeme hükmünde yer almaması ve yine protokolün mahkemece açıkça onaylanmamasının mal rejiminden kaynaklanan taleplerin istenmesine engel olup olmayacağı; boşanma davasında sunulan protokolün mahkeme içi ikrar niteliğinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, noktalarında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, "ikrarın" hukuki niteliği, konusu ve ispat kuvveti açısından türleri üzerinde durulmasında yarar vardır. Yargılama usulü bakımından ikrar, açıklayan tarafından hasmının karara bağlanmasını istediği hakkın veya hukuki durumun meydana gelmesine esas olan ve hasmınca ileri sürülen maddi olayların tümünün veya bir bölümünün doğru olduğunun bildirilmiş olması demektir (YHGK 9.11.1955 gün E: 4-79 K; YHGK 25.6.1975 gün E: 4/681 K: 879). İkrarın ispat kuvveti, yapıldığı yere göre belirlenir. Bu cümleden olarak, ikrarın yapıldığı yere göre bir ayırıma tabi tutulması, kanundan doğan bir zorunluluk olup; ikrarın mahkeme içinde veya mahkeme dışında yapılmasına farklı hüküm ve sonuçlar bağlanmıştır. Kavram olarak da mahkeme dışı ikrar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236. maddesinin dördüncü fıkrasında, "Mahkeme haricindeki ikrarı teyit edecek delail ve emare mevcut ise hakim buna binaen hüküm verebilir" hükmü ile açıkça kullanılmış iken; mahkeme içi ikrar aynı maddenin birinci fıkrasında "Dava evrakında veya hakim huzurunda iki taraftan birinin veya vekilinin sebkeden ikrarı muteberdir. Ve mukir olan taraf aleyhine delil teşkil eder" hükmü ile örtülü olarak kullanılmıştır. Mahkeme dışı ikrarın, taraflardan ya da onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın mahkemeye yönelik değil; ya karşı taraf, ya da başka kimseler veya merciiler önünde yapılması gerekir. Mahkeme dışı ikrar, kesin bir delil olmayıp, takdiri delildir. Hakim, mahkeme dışı ikrarı doğrulayacak delil ve emare varsa, buna dayanarak hüküm verebilir (HUMK m.236/4). Mahkeme içi ikrarın, taraflardan ya da onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın yargılama içinde, mahkemeye karşı yapılması gerekir. Mahkeme içi ikrar, mahkeme önünde sözlü olarak yapılabileceği gibi; bir dilekçe veya layiha (dava evrakı) ile de vakıa ikrar edilebilir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236/1. maddesinde <dava evrakı> olarak belirtilen belgeler, tarafların dilekçe ve layiha gibi, davayı hakim önüne götüren ve dava ilişkisi nedeniyle birbirlerine usulen tebliğ ettirdikleri belgelerdir. Mahkeme içi ikrar, bir kesin delildir. Önemle vurgulanmalıdır ki; bir davada yapılan mahkeme içi ikrar, başka bir davada da geçerli olup, kesin delil teşkil eder (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı baskı, İstanbul 2001, C:2, s:2045). Bu genel açıklamalardan sonra, Türk Medeni Kanunu’nun 166/3 maddesine dayalı anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde boşanmanın mali sonuçlarının kararlaştırılması kavramına, mal rejiminin tasfiyesinin dahil olup olmadığı; böyle bir kararlaştırma varsa bunun sonuçlarının ne olacağının irdelenmesi gerekmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesine dayalı olarak açılan boşanma davalarında, evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek protokolü uygun bulması şarttır. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı (TMK. md. 184/3) hükmü uygulanmaz (TMK. md.166/3) Taraflar tek bir konuda anlaşamamış olsalar dahi, Türk Medeni Kanununun 166/3.maddesi uyarınca delil toplanmadan karar verilemez. Bu gibi hallerde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanıp Türk Medeni Kanununun 166. maddesinin 1, 2. ve 4. fıkralarına göre değerlendirme yapılmalıdır. Anılan maddede, boşanmanın mali sonuçları üzerinde anlaşma şartı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat, 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk ve 182. maddesinde düzenlenen iştirak nafakası talep haklarına ilişkindir. Anlaşmada ayrıca yer verilmemişse tarafların aralarındaki akdi ilişkiyi tasfiye ettikleri kabul edilemez. Görüldüğü üzere, mal rejiminin tasfiyesi anlaşmalı boşanma kapsamında değildir. Başka bir anlatımla boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenleme, mal rejiminin tasfiyesine yönelik istemleri içermez. Somut olaya gelince; davacı, eldeki davadan önce açtığı boşanma davasında, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, davalı ile karşılıklı olarak boşanma ve boşanmanın mali sonuçları konusunda tam bir mutabakat sağladıklarını belirterek, davalı ile anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir. Davacının, dava dilekçesinin ekinde sunduğu 17.4.2006 tanzim tarihli "Protokol" başlıklı belgenin, 4. maddesinde, tarafların, kendilerine ait eşyaları aldıkları; 5. maddesinde, birbirlerinden hak ve alacakları kalmadığı; 7. maddesinde ise, evlilik birliği içinde edinilmiş herhangi bir malları olmadığı, bu yönde de bir taleplerinin bulunmadığı belirtilmiş; 29.4.2006 tarihli oturumda da, davacı, dava dilekçesini tekrar etmiş, her iki yan da aralarındaki anlaşmaya göre boşanmaya ve mali sonuçlarına karar verilmesini istemişlerdir. 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236/1. maddesi hükmü uyarınca dava evrakında yapılan ikrar geçerlidir ve ikrar eden aleyhine, başka bir davada da kesin delil teşkil eder. Açıklanan maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde; davacının boşanma davasında ibraz ettiği imzalı dava dilekçesi, "Protokol" başlıklı belge ve duruşmadaki beyanının HUMK nun 236/1. maddesinde öngörülen mahkeme içi ikrar niteliğinde olup; görülmekte olan davada davacı aleyhine kesin delil teşkil ettiği ve 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen yazılı belge mahiyetinde bulunduğu, her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır. Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.5.1992 gün ve E:1992/14-249 K:1992/323 ve 23.05.2007 gün ve 2007/14-289 E. 2007/291 K. sayılı kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir. Öte yandan, taraflar arasında düzenlenmiş boşanma protokolünün, sadece mal rejiminin tasfiyesine ilişkin 7. maddesi boşanma hükmünde ayrıca ve açıkça gösterilmemiştir. Bunun dışında kalan çocukların velayetine, çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına, maddi ve manevi tazminata ve yargılama giderlerine ilişkin maddeleri ise açıkça ve ayrıca boşanma ilamının hüküm kısmında gösterilmiştir. Bu hal ve tarafların yargılamadaki beyanları dikkate alındığında protokolün mahkemece uygun bulunduğu; ancak, içeriği de evlilik birliği içinde edinilmiş herhangi bir mal olmadığı, bu nedenle taleplerinin bulunmadığı şeklinde olan 7. maddenin gerek bu ifade tarzı gerekse de mal rejiminin boşanmanın mali hükümlerinden olmaması nedeniyle hüküm fıkrasında bu kısmın ayrık tutulduğunun kabulü gerekmekte; bu hal anılan protokolün ve boşanma davasında gerçekleşen beyan ve belgelerin tümüyle mahkeme içi ikrar ve kesin delil olma niteliğini etkilememektedir. Bununla birlikte; davacı, dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü sunduğuna ve bunun dava dilekçenin eki olduğunu açıkça belirttiğine, yargılamada aralarındaki anlaşmaya göre boşanmaya karar verilmesini istediğine ve davalı kadının da bu anlaşmadaki düzenlemeye güvenerek boşanmayı kabul ettiğine göre; bundan sonra davacının bu protokol hükümlerine aykırı olarak, boşanma davasındaki beyan ve dilekçelerini yok sayarak görülmekte olan bu davayı açıp, protokol hükümlerine aykırı olarak talepte bulunması 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde düzenlenen "Dürüst Davranma" kuralına da aykırılık teşkil etmekte; eş söyleyişle, hakkın kötüye kullanılması anlamına gelmektedir. Yukarıda yapılan açıklamaların sonucu olarak; kural olarak, anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin mahkeme kararında yer alması veya protokolün mahkemece onaylanması gerekir. Mal rejiminden kaynaklanan talepler boşanmanın ferilerinden olmadığından ayrıca dava konusu edilebilirler. Ancak somut olayda, davacının dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü mahkemeye sunmuş olması, boşanma davasındaki beyanları, boşanma kararının hüküm kısmı ve tarafların hiçbir zaman protokoldeki imzalarını inkar etmemiş olmaları, protokolün mahkemece onaylandığı, dikkate alındığında, boşanma dava dosyasındaki bu belge ve beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu; böylece, görülmekte olan davada kesin delil niteliğini taşıdığı ve ayrıca davacının bu ikrarına rağmen eldeki davayı açarak tamamen aksini ileri sürmekle dürüstlük kuralına aykırı davrandığının ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğinin kabulü gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle; aynı hususlara dayanan ve usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. Sonuç: Davacının, temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 24.02.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤) |
05-03-2012, 16:01 | #5 |
|
Sayın Yıldız Hukuk tarafından eklenen kararı ben de inceledim.
Boşanma davası sırasında hakim açıkça protokolü onayladığını da belirtmiş olduğuna ve fakat protokol hükümlerinden birini hükme geçmemiş olmasına göre mahkeme içi ikrar olarak kabul edilmeli düşüncesindeyim. Ancak yine de bunun ilamlı icraya konu edilemeyeceği kanaatindeyim. Mahkeme içi ikrar başka bir şeydir, ilam başka birşey.. Saygılarımla... |
05-03-2012, 16:04 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Öztürk, mahkeme içi ikrar İİK 38 deki belgelerden sayılır düşüncesindeyim.Bu sebeple ilamlı takibe konu edilebilir diyorum. |
05-03-2012, 16:05 | #7 |
|
Bu arada aklıma gelmişken,
Acaba müvekkilinize maddi külfet yükleyen söz konusu hüküm, (anlaşmalı boşanma protokolünün her iki taraf ve vekilleri tarafından imzalandığı varsayımına bağlı olarak soruyorum) Avukatlık Kanunu'nun 35/a bendi gereğince ilam niteliğini haiz olmuş olabilir mi? |
05-03-2012, 16:08 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Evet maddeyi tekrar inceleyince ben de haklı olduğunuzu düşünüyorum. İlam mahiyetini haiz belgeler: Madde 38 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 06.03.1965 RG NO: 11946 KANUN NO: 538/20) (YÜR. TAR.: 06.06.1965) Mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havire sen tanzim edilen (DEĞİŞİK İBARE RGT: 18.03.2005 RG NO: 25759 KANUN NO: 5311/6) (YÜR. TAR.: 01.06.2005) (KOD 2) noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bu maddedeki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir. |
05-03-2012, 16:09 | #9 |
|
İİK 38 de ilam niteliğinde belgeler sayılırken,
mahkeme önünde yapılan sulhler de sayılmıştır. mahkeme dışında sulh olan taraflar bu sözleşmeyi mahkemeye sunup,mahkemece de kabul edilerek imza altına alındığında artık 38 deki belgelerden sayılmaktadır. Protokolde bir çeşit sulh sözleşmesidir.Hüküm kısmında yer almasa dahi,taraflarca kabul edilerek mahkemece de onaylanmış olan bir belge olan protokole dayalı ilamlı takip yapılabilir düşüncesindeyim. |
06-03-2012, 02:50 | #10 |
|
1-"Boşanmanın mali hükümlerinin düzenlendiği boşanma protokolü taraflarca mahkemeye verilmiş olmasına rağmen hakimin bu konuyu incelemesi ve/veya kararına geçirmemesi halinde hukuki sonuç doğurmaz. (Hukuk Genel Kurulu )
2-"Anlaşmalı boşanma taraflar arasındaki tüm uyuşmazlıkları halledecek nitelikte olmalı ve hüküm buna göre kurulmalıdır. Bu nedenle tarafların anlaştıkları seksen milyon lira konusunda da sadece anlaşmanın onanması ile yetinilmeyip eda hükmü taşıyan infazı kabil hüküm kurulmalıdır. Bu yön gözetilmeden hüküm tesisi doğru görülmemiştir. 2.Hukuk Dairesi Peki bu içtihatlara ne gerek var o zaman bu içtihatlar boşunamı...... |
08-03-2012, 13:05 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın y.yangel,
Protokolde borç yükleyen maddenin, müvekkilinize nasıl bir borç yüklediğini/yüklenen borcun ne şekilde olduğunu belirtmemişsiniz? Somut durumunuzu bilemiyorum ama örn: Yargıtay HGK, 22.03.2006 T., E: 2006/12-92, K: 2006/85: "...(İlamların infaz edilecek bölümleri hüküm bölümünde yer alan kısımlarıdır. Ancak, ilamla hükmedilse dahi hüküm bölümünün infazı kabil olması zorunlu olup yorum, tahmin, takdir yoluyla infaz kabiliyeti olmayan ilam hükmünün infazı sağlanamaz. Bu nedenle takip dayanağı ilamın hüküm bölümünün 5. bendinde yer alan ( tarafların talep ve kabulleri gereğince küçük S____'nın yuva ve S____ 'nin okul masraflarının davacı baba tarafından karşılanmasına ilişkin hükmün infaz kabiliyeti yoktur. ( HGK'nın 8.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. - 1997/776 K. ) Zira, her zaman tek taraflı olarak temin edilebilecek okul taksitleri ve dershane ücretlerine ilişkin belgelere ( kaldı ki ilamda dershane ücreti de yer almamaktadır ) dayanılarak ( ayrıca alacak ilama bağlanmaksızın ) ilamların icrası yoluyla takip yapılamaz. Açıklanan nedenlerle borçlu şikayetinin kabulüne karar vermek gerekirken reddi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir... Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır..." ______________ Diğer taraftan 4 no'lu mesajla foruma eklenen kararda yapılan tespit şudur: Anlaşmalı boşanmada "...boşanmanın mali sonuçları üzerinde anlaşma şartı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat, 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk ve 182. maddesinde düzenlenen iştirak nafakası talep haklarına ilişkindir..." Yargıtay, kararında; taraflar arasında yapılan protokolde, yukarıda belirtilenler dışında, mali sonuç doğuran bir anlaşma olması ve bu anlaşmanın mahkemece tasdik edilmiş olmasını "...HUMK nun 236/1. maddesinde* öngörülen mahkeme içi ikrar..." olarak değerlendirmektedir (Değerlendirmeye asıl olan 4721 S.K. m.184'tür; yargıtay, boşanmanın fer'isi sayamadığı mali külfete hukuki zeminde yer arayışı içindedir; aşağıda tekrar değinilecektir). * HMK m.188: "Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez. Maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça ikrardan dönülemez. Sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrar tarafları bağlamaz." Mahkeme içi ikrar tespit ve değerlendirmesi, mahkeme içi ikrar kabul edilen konuya ilişkin İİK m.38'i işletme olanağı sunmaz. Çünkü takdir edersiniz ki; "mahkeme içi ikrar" ile İİK m.38'de belirtilen "mahkeme huzurunda sulh, kabul" aynı şeyler değildir. _______ Mahkeme huzurunda sulh konusuna gelince; Taraflar mahkeme dışında yaptıkları protokolü mahkemeye sunarlar ve işbu protokole göre anlaştıklarını mahkemeye bildirirler. Mahkeme, taraflara protokolün okunduğunu ve bu yönde anlaşma sağlandığını kabul ettiklerini duruşma tutanağına yazdırıp taraflara imzalatır. İşbu tutanak ile mahkeme huzurunda sulh anlaşması yapılmış olur ve bununla İİK m.38 anlamında ilamlı takip yapılabilir. Lakin boşanmada burada ayrık bir durum/düzenleme mevcuttur: 4721 S.K. m.184/5 mucibince: "Boşanma veya ayrılığın fer'i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz." Yani boşanmanın fer'i sonucuna ilişkin bir anlaşma varsa; bunun "sulh anlaşması olarak" geçerli kabul edilebilmesi için ayrıca hakimin onayı elzemdir. Şimdi, foruma eklenen karara dönecek olursak: Yargıtay kararında: "...Bunun dışında kalan çocukların velayetine, çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına, maddi ve manevi tazminata ve yargılama giderlerine ilişkin maddeleri ise açıkça ve ayrıca boşanma ilamının hüküm kısmında gösterilmiştir. Bu hal ve tarafların yargılamadaki beyanları dikkate alındığında protokolün mahkemece uygun bulunduğu.."demektedir ki; zaten sizin eklediğiniz yargıtay kararlarıyla işbu yargıtay kararı arasında bir çelişki bulunmamaktadır Yani hüküm fıkrasında boşanmanın fer'i sayılan hususlar açıkça ve ayrıca hükme bağlanmıştır. Neticeten boşanmanın fer'i sonuçlarına ilişkin maddi külfet söz konusu ise bunun sulh anlaşması olarak değerlendirilip İİK m.38 mucibince ilamlı takibe konu edilebilmesi için hakimin tasdiki şartının gerçekleşmiş olması; boşanmanın fer'i sonuçları dışında bir maddi külfet söz konusu ise kanuni düzenlemeye uygun bir mahkeme huzurunda sulh anlaşması söz konusu ise ancak o zaman İİK m.38'e göre ilamlı takibe konu edilebileceği ve somut durumunuzu yukarıdaki şartlar muvacehesinde değerlendirmeniz gerektiği kanaatindeyim. Saygılar... |
09-03-2012, 11:18 | #12 |
|
Yoksulluk nafakası ile ilgili protokol maddesi yazılı değil.
|
09-03-2012, 11:21 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
takibe geçilen konu yoksulluk nafakası mıdır? Siz sorunuzda protokolde yer alan ancak hüküm kısmında unutulmuş olan bir konunun ilamlı takibe konu edildiğini yazmıştınız ... |
09-03-2012, 22:37 | #14 |
|
evet unutulan protokol maddesi nafaka
|
10-03-2012, 16:55 | #15 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın y.yangel,
Protokol maddesini ve mahkeme kararında, protokolle ilgili kısımları yazsanız daha isabetli olurdu (diye düşünüyorum ) Lakin herşeyin usulüne uygun olduğunu kabulle genel bir yorum yapacak olursak: 4721 S.K. m.175 muvacehesinde boşanmanın fer'i sonucu yoksulluk nafakasına dair taraflar arasındaki anlaşmanın mahkemeye sunulup mahkeme huzurunda taraflarca kabulü ve 4721 S.K. m.184/5'e uygun olarak hakim tarafından onayı ile "mahkeme huzurunda yapılan sulh" gerçekleşmiş olup karşı tarafın protokolün onaylandığı boşanma hükmünü ve eki protokolü sunarak İİK m.38'e mesnetle hareket etmesinin hukuka uygun olduğu kanaatindeyim.
Saygılar... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Anlaşmalı Boşanma Protokolü | minick | Meslektaşların Soruları | 12 | 08-06-2012 13:06 |
Boşanma Protokolü-Mirasa Etkisi | Av.Ömeroğlu | Meslektaşların Soruları | 3 | 12-01-2010 16:43 |
boşanma protokolü | Av.Özlem PEKSÜSLÜ | Meslektaşların Soruları | 16 | 05-05-2009 16:06 |
Anlaşmalı boşanma protokolü | Av. Ş. Sevi | Meslektaşların Soruları | 3 | 05-09-2007 14:03 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |