|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
10-03-2010, 14:24 | #1 |
|
Şirket Yetkilileri İçin Ticareti Terk Cezası Kalkıyor mu?
Öncelikle herkese iyi çalışmalar.
İİK 337/a maddesine göre ticareti terk edenlere verilen 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası Yargıtay 16. Hukuk dairesinin 28.12.2009 tarihli 2009/5504-9066 EK sayılı kararı gereğince artık uygulanmayacak bir duruma gelmiştir. Antalya'da açlılan ticareti terk davaları seri halde beraatle sonuçlanmakta.Enteresan bir durum oluştu bizim burada.Mahkemenin kararını aynen yazıyorum "TTK nın 136. maddesinde sayılan kollektif,anonim,limited ve kooperatif şirketlerinin müdür ve yetkilileri yönünden İİK'nın 337/a maddesinde yaptırıma bağlanmış ticareti terk suçunun işlenmesi mümkün olmadığı, suç tarifinde anılan şirketler bulunamayacağı sadece gerçek tacirler hakkında uygulanabileceği belirlenmiş bulunmakla" ....... LTD ŞTİ. yetkilisi .......'nın BERAATİNE. bu güne kadar şirket yetkilileri için uygulanan kanun maddesi artık sadece gerçek kişi tacirler için mi uygulama alanı bulacaktır? Derğerli fikirlerinizi bekliyorum. |
10-03-2010, 14:51 | #2 | |||||||||||||||||||||||
|
TTKnun 16,17 ve 18.maddelerinde tacir tanımı yapılmaktadır. Bu tanımın içine de gerek gerçek gerekse hükmi şahıslar girmektedir. İİK 44.maddesi bu anlamda tacir sayılanların ticareti terk ettiklerinde yerine getirmeleri gereken usuli yöntemi belirtmektedir. Buna aykırı hareket edenler de İİK 337/a maddesine göre ticreti usulsüz olarak terk etmiş sayılırlar. Ticaret şirketleri her ne kadar farklı usulde tasfiye olsa da tasfiyeye girdiklerinde ticaret siciline keyfiyeti ihbar eder ve unvanlarına "tasfiye halinde .... şirketi" eklemeleri gerekir. Ve yine bir yıllık ilan sürelerinin sonunda tasfiye gerçekleşir. Demek istediğim düzenlemenin amacı gayrı faal gerçek veya hükmi şahısların iş yerlerini usulüne göre tasfiye etmelerini sağlamaktır. Ve gerçek kişi işe hükmi şahıs arasında az çok süreç benzerdir. Bu sayede de işletmenin alacaklıları alacaklarını kaydettirip talep edebilecektir. Kanunun amacı ve ruhu bu yöndedir. Sonuçta hükmi şahıslarda alacaklıların tasfiye isteme imkanı sınırlıdır. Yargıtay'ın bunun aksine bir kararı varsa yasayı başka türlü okumaya karar vermiş demektir. Bu da hukuk boşluğu yaratarak aslında gayrı faal olan ve iflas ertelemesi gibi tedbirlere başvuracak kadar da bu işi ciddiye almayan ancak alacaklılarına karşı bir hukuki ve cezai yaptırıma uğrmak istemeyen şirketleri ve yetkililerini sorumluluktan kurtarmaktadır.
|
13-03-2010, 14:06 | #3 |
|
arkadaşlar bu kararı ben netten bulamadım. karar elinde olan varsa paylaşabilir mi acaba? Ya da nereden bulabileceğimi söyler misiniz?
|
13-03-2010, 14:46 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu kararın tam metnini ekleyebilir misiniz? Çünkü alıntı yapılan kısım hukuk kurallarına pek uygun değil. Acaba başka bir durum mu sözkonusudur? Kararın tüm gerekçesini okumadan belirttiğiniz bölüm temelinde yorum yapmak sağlıklı olmayacaktır. |
15-03-2010, 13:23 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
Mahkemenin vermiş olduğu karar aynen yazdığım şekilde.Yargıtay kararınıı akşam tarayıp eklemeye çalışacağım |
16-03-2010, 10:41 | #6 |
|
Yargıtay'ın vermiş olduğu kararı tarayıp ekledim.
http://img24.imageshack.us/img24/4240/64246198.jpg http://img709.imageshack.us/img709/8840/27581330.jpg http://img12.imageshack.us/img12/3064/68160143.jpg |
16-03-2010, 12:32 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın MTL, Emek verip Yargıtay kararını siteye eklediğiniz için çok teşekkür ederim. Yargıtayın bu kararına katılmak mümkün değildir. Bu kararda Yargıtay, ticaret şirketlerinin tasfiyeye tabi olduğunu ve bu bakımdan ticareti terk kavramının söz konusu olamayacağını gerekçe göstermiştir. Oysa ticaret şirketi olmayan ve Borçlar Kanunu 520.maddeden itibaren tanzim edilen Adi Ortaklıklarda da tasfiye sözkonusu olup, (BK.540), şirketlerde tasfiyenin sözkonusu olması halinin tek başına ticareti terk suçunun işlenmesine engel olmayacağına en bariz örnektir. Diğer yandan ticaret şirketleri bakımından resmi tasfiye ile ortaklık ilişkisi neticelendirilir ve alacaklıların mevcut varlık ile tatmini öngörülür ise de, bu husus usulüne uygun tasfiye işlemlerininin başlatılıp, tamamlanması ile mümkündür. Yoksa hiç bir şekilde resmi tasfiye işlemi de yapmadan ortadan kaybolan ve şirket merkezini fiilen kapatan ticaret şirketlerinin ticareti terk etmediğini iddia etmek imkan dahilinde değildir. Bu itibarla, şirketlerin normal koşullarda faaliyetine resmen son vermesi tasfiye ile olur ise de, bu husus resmi tasfiye işlemlerine başlanması halinde geçerli olup, hiç bir resmi tasfiye işlemine girişmeden, şirket merkezini kapatıp, faaliyetine son veren şirketler (yetkili temsilcileri) için, ticareti terk suçunun tatbikine engel bir durum olmadığı kanaatindeyim. Esas itibariyle yukarıda da vurguladığım üzere, gerçek kişi olup, tüzel kişiliği olmaksızın faaliyet gösteren (ve esnaf faaliyeti sınırlarını aşan) tacirler bakımından da Adi Ortaklık hükümlerinin uygulandığı ve bu bağlamda adi ortaklıkların da tasfiyeye tabi olduğu (BK.540) kabul edildiğinde, bu argümanın gerçek kişi tacirler bakımından da uygulanmasına engel olmadığı gerçeği karşısında, geçersiz bir gerekçedir (diye düşünüyorum) |
16-03-2010, 14:49 | #8 |
|
Mehmet Bey,
Altını çizdiğiniz hususa sonuna kadar katılıyorum. Olması gereken de budur kanaatimce. Yazacağım Temyiz dilekçesinde belirttiğiniz hususlar benim için çok değerli tespitler olarak izniniz dahilinde yer bulacaktır. Bu konunun üzerine gitmeyi düşünüyorum. Seri halde reddedilen her karar için ısrarla temyiz yoluna başvuracağım taki içtihadi bir nitelik kazanana kadar. Ayrıca asıl ben size teşekkür ediyorum emekleriniz için. |
16-03-2010, 15:24 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
Olumlu sonuç alacağınızdan kuşkum yok. Başarılar dilerim. Sonucu burada bizlerle paylaşırsanız sevinirim. |
30-03-2010, 13:28 | #10 |
|
Arkadaşlar merhabalar.Bu konu hepimiz için gerçekten çok önemli,zira alacaklı vekili olarak elimizde kalmış olan birkaç silahın da elimizden zoraki bir yorumla ve zorla alınması çok düşündürücüdür.Hele ki Türkiye gibi borcunu borç bilmeyen insanlarla dolu bir ülkede bir de böyle borçluları koruyucu ve kollayıcı kararlar alınması tamamen artık elimizi kolumuzu bağlar duruma getirmiştir.Devam eden davalarda temyiz itirazlarımız sürecektir.Benim merak ettiğim; bu karar tüzel kişi tacirler için geçerlidir yani gerçek kişi tacirler için hapis cezası verilebilir anlamına gelmektedir.Ancak her gerçek kişi tacir sicile işletmesinin adını kaydettirmiyor ve esasen bu zorunlu da değil. Şimdi sicilde zaten adı olmayan birisinin bu durumu sicile bildirmediği için hapis cezası alması da mümkün olmamaktadır.diye düşünmekteyim.Bu şekilde olan elimde yaklaşık 5-6 dosya var.Arkadaşlar bu konudaki yorumlarınızı tarafıma iletirseniz belki bu ümitsizliğim kaybolacaktır.
Şİmdiden teşekkür ederim |
26-04-2010, 10:35 | #11 |
|
merhaba 3 beraat kararı da trabzondan bildireyim size. gerekçedeki karar yargıtay 16 hd. 08/02/2010 t. 2009/9536e 2010/688 k sayılı kararı. karar çok yeni olduğu için sanırım programlarda bulamadım. banahakimin beyanı kasıt olmadığınden sebep beraatine karar verdiği yönünde oldu. kasıt nasıl olmalıysa artık. adam piyasayı yüksek miktarda dolandırıp kaçıyor. adres yok iflas talebi yok kendisi bile kayıp. ama sanık da ticareti terk gibi bir kasıt yok!!!!!muş. gülelim mi ağlayalım mı?
|
03-06-2010, 11:27 | #12 |
|
Aynı husus bizimde bir dosyamızda meydana geldi.Kararın gerekçesi daha yazılmadı ama karar kısmında sanığın beraatine diye hükmedildi.Anlaşılmayan nokta ise sermaye şirketleri 6762 sayılı kanuna göre tacir değillerse o zaman bu yapılanmaları ne sıfatla adlandıracağız?
|
03-06-2010, 19:21 | #13 |
|
Bence bu nevi gerekçelere gerek yok.İcra ceza suçları tamamen kaldırılmalıdır.Çek yasasına aykırılığa para ya da hapis cezası verilmemelidir.Ekonomik suça daha ergonomik yaptırımlar getirilmelidir. Hatta İİK'nda yer alan menkul,alacak,maaş ve gayrimenkul haciz yolları da kaldırılmaldır.Haciz, hicaz makamında şarkı dinletmek suretiyle psikolojik yaptırımla sınırlı olmalıdır.Benim vatandaşım borcunu öder.
|
03-06-2010, 19:52 | #14 |
|
Konu aşağıdaki linkte de tartışılmış olup, 1 adet Yargıtay kararı da bulunmaktadır.
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=49456 |
03-06-2010, 20:25 | #15 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım belirttiğiniz karar Trabzon İcra Ceza Mahkemesi nin 25.12.2008 T., 2007/7004 E, 2008/5550 K sayılı kararının Onanmasına dair bir karar Trabzon da olmanız hasebiyle kararı incelemeniz kolay olabilir mi acaba; belki bizi de bilgilendirebilirsiniz Saygılarımla... |
03-06-2010, 21:16 | #16 | |||||||||||||||||||||||
|
Çok isabetli bir öneri olarak değerlendiriyorum. |
03-06-2010, 22:13 | #17 |
|
Sayın Bülent Sabri Akpunar'ın dayandırdığı gerçekler;gerçekte de olsa yada olabilse diye geçiyor içimden ama bir anda Türkiye de yaşadığımızı hatırlıyorum .SAYGILARIMLA.
|
17-02-2011, 12:12 | #18 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Ve karar verildi:
|
09-02-2012, 19:29 | #19 |
|
Ve... Final...
T.C. YARGITAY 16. Hukuk Dairesi ESAS NO :2011/934 KARAR NO :2011/6408 TÜRK MİLLETİ ADINA YARGITAY İLAMI Ticareti terk hükümlerine muhalefet etmeksuçundan sanık ... 'un İİK'nun 337/a maddesi uyarınca üç ay hapis cezasıyla cezalandırılmasınakarar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanık vekilitarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemlitebliğnamesiyle dosya Daireyegönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak GEREĞİGÖRÜŞÜLDÜ: Temyiz edenin sıfatına göre tebliğnamedeki ikinolu bozma istemine konu hakkında temyiz isteminde bulunulmaması ve zamanaşımısüresi içerisinde bu suç ile ilgili olarak karar verilmesinin mümkün olmasınedeniyle bu suç hakkında hüküm kurulmaması bozma kararına konu edilmemiştir. ... Vergi Dairesi Müdürlüğünün 24/12/2009 tarih ve 46477 sayılıyazısı ile borçlu işyerinin 31.12.2006 tarihi itibariyle ticareti re'sen terkişleminin yapıldığının bildirilmesi ve müşteki vekilinin, İİK'nun 347.maddesinde düzenlenen üç ay ve her halde bir yıllık süreler geçtikten sonra02.11.2009 tarihinde şikayette bulunması nedeniyle müştekinin şikayet hakkınındüşürülmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde sanığın mahkumiyetinekarar verilmesi; Kabule göre de; İcra ve İflas Kanunu’nun 44. maddesinin 1.fıkrasında, “Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlıbulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ilealacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmayamecburdur. Keyfiyet ticaret sicil memurluğunca ticaret sicili ilanlarınınyayınlandığı gazetede ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mutat ve münasipvasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemeyen tacir beyanda bulunmamış sayılır.” Hükmü ileticareti terk eden tacirin yapması gereken yükümlülüğü belirlenmiş, aynıYasa’nın 337/a maddesinin birinci fıkrasında ise 44. maddedeki yükümlülüğeaykırı davranılması da, “Ticareti terk edenlerin cezası” başlığı altında, “44üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksikgösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini hacizveya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerindetasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikayeti üzerine, üç aydanbir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Birinci fıkradaki fiillerinişlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez.”şeklinde düzenleme ile yaptırıma bağlanmıştır. Maddeden anlaşılacağı üzereticareti terk suçunun oluşabilmesi için, ticareti terk eden tacirin bu durumuonbeş gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret sicil memurluğunabildirmemesi ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerinigösteren bir mal beyanında bulunmaması gerekmektedir. İcra ve İflas Kanunu’nun 44. maddesindekimükellefiyet münhasıran tacirler için öngörülmüş olup, ticaret sicilmemurluğuna kayıtlı gerçek kişilerin ve ticaret şirketlerinin tacir olduklarıhususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, ticaret şirketlerininticareti terk edip edemeyeceklerine, eş anlatımla ticareti terk etmesidurumunda şirket yetkilisi/müdürünün İİK’nun 44. maddesindeki keyfiyeti kayıtlıolduğu ticaret sicili memurluğuna bildirme ve mal beyanında bulunma yükümlülüğübulunup bulunmadığına yöneliktir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 136.maddesinde ticaret şirketlerinin nev’ilerinin; kolektif, komandit, anonim,limited ve kooperatif şirketlerinden ibaret olduğu belirtilmiştir. Yukarıdasayılan ticaret şirketleri yönünden Türk Ticaret Kanunu’ndaki düzenlemeincelendiğinde, bunlar için ‘ticareti terk’ değil, bunun yerine infisah vetasfiyelerinin öngörüldüğü, diğer bir anlatımla Türk Ticaret Kanunu’nun 136.maddesinde sayılan şirketlerde ticareti terk değil, ortaklık ilişkisinin sonaerdirildiği kabul edilmektedir. Anılan şirketlerin her biri için infisah vetasfiye yolu ayrı ayrı gösterilmiştir. ‘İnfisah’, ortaklıklar hukukunda ikimanada kullanılmaktadır. Geniş manada; irade ve irade dışı fesih hallerini vedar manada da; irade dışı yani kendiliğinden sona ermeyi ifade etmektedir.TTK'nun 439. maddesinde infisah eden şirketin tasfiyeye gireceği hükmebağlanmıştır. Tasfiye sürecinde ticaret şirketinin alacak ve borçları belirlenir,alacakları tahsil edilip, borçları ödendikten sonra varsa kalan mevcudu, esasmukavelede aksine bir hüküm olmadıkça, pay sahipleri arasında ödediklerisermaye ve paylara bağlı olan imtiyaz hakları nispetinde dağıtılır, tasfiyeninsona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden terkini tasfiyememurları tarafından sicil memurluğundan talep olunur. İş bu talep üzerineterkin keyfiyeti tescil ve ilan olunmakla ticaret şirketinin tüzel kişiliğisona ermiş olur. Terkin işlemi için tasfiye bilançosu ile birlikte başvurulduğundanve zaten tasfiye sonucu ticaret şirketinin herhangi bir mal varlığı dakalmadığından tasfiye memurunun ya da şirket yetkilisinin İİK’nun 44. maddesinegöre mal beyanında da bulunması söz konusu olmayacaktır. Terkin işlemindensonra ticaret şirketinden alacağı bulunduğunu iddia eden bir alacaklı, bualacağını ancak terkin edilen ticaret şirketini yasaya göre ihyasını sağlamaksuretiyle tahsil edebilecektir. Ticaret şirketlerinin vergi hukuku açısındanmükellefiyetinin sona erdirilmesi de, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göreyapılması gereken işlemlere göre getirilen tasfiye ve iflasın sona erdiğinintescil ve ilanına bağlıdır. Başka bir anlatımla, ticaret şirketinin işibırakması ancak tüzel kişiliğinin ortadan kaldırılması ile mümkündür. Bu nedenletüzel kişiliği sona erdirilmemiş bir ticaret şirketinin ticari işletmeyikapattığından, dağıttığından (terk ettiğinden) söz edilemeyecektir. NitekimDanıştay 4. Dairesinin 2004/602 -2021 sayılı kararında da tüzel kişiliği sonaerdirilmemiş şirketin mükellefiyetinin sona erdirilemeyeceği belirtilmiştir. Öte yandan, İcra ve İflas Kanunu’nun 44.maddesinin ikinci fıkrası, mal beyanının ticaret sicili gazetesinde ilantarihinden itibaren bir sene içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflasyolu ile takip yapılabileceğini içermektedir. Buradaki tacirden maksat, gerçekkişi olan tacirlerdir. Yani, tüzel kişi tacirler (ticaret şirketleri) hakkında44 üncü maddenin 2. fıkrasının uygulama kabiliyeti yoktur. Ticaret şirketleri,ticareti terk edince tasfiyeye gireceklerinden ve tasfiye sonunda şirketinticaret sicilindeki kaydının silinmesinden sonra tüzel kişiliği sonbulacağından, artık, ticaret şirketlerini sicilden silindikten sonra iflas yoluile takip etmeye imkan yoktur. Esasen, ticaret şirketleri bakımından buna lüzumda yoktur. Zira, tasfiyede şirketin bütün malları tasfiye edilmiştir. (Prof.Dr. Baki KURU, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt XXVII, 1970,Sayı 1-2) Bu açıklama ile İİK’nun 44. maddesinin ikinci fıkrasındakidüzenlemenin, ticareti terk suçunun gerçek kişi tacirler için geçerliolduğunun, ticaret şirketleri yönünden geçerliliği bulunmadığının net olarakifade edildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar İİK'nun 44. maddesiningerekçesinde, ticareti terk eden kötü niyetli borçluların işyerleriniterkederek ve ellerindeki mallarını başkalarına devrederek alacaklılarınızarara uğratmaları nedeniyle İİK'nun 337/a maddesindeki yaptırım düzenlendiğibelirtilmekte ise de, ticaret şirketleri yönünden ticareti terk değil ortaklıkilişkisinin sona erdirilebileceğinden, buradaki borçlu ifadesiyle gerçek kişitacirin kastedildiğinin kabulü zorunludur. Kaldı ki, Kanun’un 345. maddesi uyarıncasorumlu tutulması gereken ticaret şirketlerinin müdür/yetkilileri tarafındanalacaklıları zarara uğratmaya yönelik eylemlerinin cezasız bırakılmadığı,nitekim Kanun’un 331, 333/a, 345/a maddelerinde gerekli yaptırımlardüzenlendiği gibi, unsurları bulunduğu takdirde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunundamüeyyideye bağlanan hileli iflas veya dolandırıcılık suçlarından dacezalandırılabilmeleri mümkün olduğundan, diğer bir deyişle ticaretşirketlerinin müdür/yetkililerinin alacaklıyı zarara uğratan bu tür davranışlarınınyaptırımsız kaldığından söz edilemeyecektir. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, İİK’nun337/a maddesinde yaptırıma bağlanan eylem, yalnızca ticareti terk keyfiyetininticaret sicili memurluğuna bildirilmemesi değil, bununla birlikte İİK’nun 44.maddesine uygun olarak bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim veadreslerinin bulunduğu bir mal beyanında bulunulmamasıdır. Bu durumda, TürkTicaret Kanunu’nun 136. maddesinde sayılan ticaret şirketlerinde ticaretin terki söz konusu olmayıp, ortaklıkilişkisinin sona erdirilmesi nedeniyle İcra ve İflas Kanunu’nun 44. maddesi ilegetirilen mal beyanında bulunma yükümlülüğünün, gerçek kişi tacirlere yönelikolduğu, yukarıda sayılan ticaret şirketlerini kapsamadığı, eş anlatımla ticaretşirketlerinin müdür veya yetkililerinin İcra ve İflas Kanunu’nun 337/amaddesinde yaptırıma bağlanan ticareti terk suçunu işlemeleri yasal olarakmümkün olmadığı kabul edilmelidir. Hal böyle olunca sanığın beraati yerinemahkumiyetine karar verilmesi, Yasaya aykırı olup, sair yönleri incelenmeyenhükmün bu nedenle BOZULMASINA, 24.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
10-02-2012, 14:13 | #20 |
|
ne diyelim
sen sağol yargıtay
|
03-03-2012, 13:00 | #21 |
|
İş içinden çıkılmaz bir hal aldı. Önce seri halde beraat verdiler, hatta infazdaki dosyaları sanki lehe kanun çıkmışçasına geri çekip ek kararlar ile beraate dönüştürdüler, sonra CGK kararı çıktı, hadi baştan yargılamalar yapıldı, düşürülmeyen tek tük dosyalara pul eklendi, yeniden yargılama yapıldı, sonra 16. HD'nin kararı gereği tekrar seri halde beraat verilmeye başlandı. İyice çocuk oyuncağına döndü durum.
Kanunu her defasında ben mi yanlış okuyorum bilemedim? Mal beyanı, ticareti terk,karşılıksız çek, gündemde olan taahhüdü ihlalin ve ev eşyalarının haczinin kaldırılması derken, artık borçlulardan ödeme yapması için sadece rica edecek duruma gelicez. |
05-03-2012, 10:58 | #22 |
|
Merhabalar,
Anlaşıldığı kadarıyla Ceza Genel Kurulu ile 16. Hukuk Dairesi birbirlerinden farklı düşünüyor. Daire, Genel Kurul kararını benimsemek yerine kendi kararında ısrar ediyor. Bu durumda yerel Mahkemelerin önünde iki seçenek var; - Ya beraat kararı verecekler ve karar şikayetçi tarafça temyiz edilir ise Daire tarafından muhtemelen onanacak... - Ya da mahkumiyet kararı verecekler ve karar sanık tarafından temyiz edildiğinde Daire tarafından bu sefer muhtemelen bozulacak... Bozma üzerine mahkumiyet kararını veren Mahkemece direnme kararı verecek ki, konu tekrar Ceza Genel Kurulu önüne gelebilsin... Siz hakim olsanız hangisini tercih ederdiniz? Selamlar. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
ticareti terk | gencerx07 | Meslektaşların Soruları | 28 | 25-11-2015 12:21 |
Ticareti Terk Suçunun Başlangıç Zamanı? | avkt | Meslektaşların Soruları | 12 | 18-10-2012 09:18 |
Ticareti Terk | avturker | Meslektaşların Soruları | 3 | 09-05-2011 18:05 |
Şirket yetkilileri yurt dışındayken, şirket adına muhtara tebligat geçerlimidir? | serdarserdar | Meslektaşların Soruları | 1 | 04-04-2009 10:21 |
karşılıksız çek cezası kalkıyor mu? | bayhan | Meslektaşların Soruları | 2 | 28-01-2009 19:32 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |