11-09-2010, 12:32 | #61 |
|
Merhaba arkadaşlar,ben de 3 aydır avukatım.Tüm bahsettiğiniz kaygıları ben de yaşıyorum.Şu an bir avukat yanında çalışıyorum;ama deli gönül kendi ofisini aç diyor.Bilmiyorum büro açmak için hangi zamanı bekliyorum,maddi boyutu şu an beni engelliyor.Hep derler ki MESLEKTAŞIZ ama maalesef..sonuçta maaşını aldığın kişi ne kadar da meslektaş olsa da işveren niteliğine sahip..Hayırlısı bakalım..Ben de merak ediyorum genç ve yeni başlayan avuatlar ne yapacağız?
|
23-03-2011, 13:42 | #62 |
|
Sevgili dostlar mesleğe ara verip tekrar başlayan ve sıkıntıları ikinci kez yaşayan bir meslektaşınızım.Burada bahsedemeyeceğim kadar sabrettiğim dönemler yaşadım.Karamsarlığınız,kaygılarınız..vs elbette haklılık payı olan hususlar.Ama bizler avukatız neden korkalım ki büro açmaktan,işe başlamaktan..Biryerden başalamak gerekecek mutlaka başka işleri neden denemeyi düşünüyorsunuz.Nasibimiz farklı olabilir,kazancımızda dağlar kadar farklar olabilir ama ama birşek,lde bir kazancımızda oalcaktır.Bu ise bir memur maaşından daha az olmayacaktır.Bir meslektaşım hep derdi ki "avukatlıkta gün olur yılı kurtarır ,yıl olur günü kurtarmaz".Karşımıza hangi işler gelecek,zamanla nasıl olacağız bunları başlamadan bilemeyiz.Elbette başlangıçta çok sıkıntı olacaktır.Ama göğüslemekten kaçmamak ve sabretmek lazım.Herkes mesleğin başında acemi değil midir?Zannediyor musunuz ki doktorlar,hakimler ya da gözümüzde büyüttüğümüz o güçlü avukatlar hiç hata yapmazlar zamanla öyle ehilleşeceksiniz ki ?
|
23-03-2011, 14:40 | #63 |
|
Bence biraz her alanda olduğu gibi beklentileri en aza indirebilmekle ilgili.Ne kadar beklenti içine girersek sanırım hayal kırıklığı o derece büyük oluyor.Ben yaşamadım bir beklentim yoktu çünkü.Sadece umut ettim,ediyorum.Hayal bile edemeyeceğim kadar da iyi gidiyor.
Yaşadığım tüm olumsuzluklara rağmen ertesi gün sanki hiçbir şey yokmuş ,olmamış gibi büromu açıyorum ve ben bu hissi çok seviyorum. |
01-04-2011, 11:03 | #64 | |||||||||||||||||||||||
|
Özlem Hanım sizin hemşehrinizim sizi uzaktan tanıyorum ve gerçekten taktir ediyorum.Örnek alınacak nadir kişilerdensiniz. Avukatlık stajımın üçüncü ayındayım ve bu başlık altında yazan birçok umutsuz meslektaşımla aynı duyguları paylaşıyorum.Benim asıl idealim hakimlik ama sınava girdim kazanamadım. Şu an bir avukatın yanında çalışıyorum ve hergün kendime bu değildi olması gereken bu değildi diye haykırıyorum.Şu an ne yapacağım konusunda bir fikrim yok bu yıl böyle geçecek. Avukatlığı da sevdim zaten söz konusu hukuksa her alanı güzel diye düşünüyorum.Memleketime dönüp büro açma durumum olursa sizin görüşlerinizi almak isterim. Yazınız içimi rahatlattı teşekkürler |
05-04-2011, 19:12 | #65 | |||||||||||||||||||||||
|
|
07-04-2011, 08:57 | #66 |
|
Merhaba arkadaşlar...Bende staj bittikten sonra kendi ofisimi açarak 2 yıl kadar avukatlık mesleğini icra ettim. Ancak daha sonra evlilik dolayısıyla farklı bir şehire taşınınca ne yazık ki bir şirkette işe başladım. Ne yazık ki diyorum çünkü 3 yıl boyunca tarafıma farklı işler yükleyerek (halkla ilişkiler, insan kaynakları..vb) beni bir bakıma kullandılar. Şimdi ise ne kadar yanlış yaptığımın farkına vararak, mesleğe yine yeniden başlamayı düşünüyorum. Yeni mezun olan veya genç meslektaşlarıma tek tavsiyem sevsenizde sevmesenizde kendi mesleğinizi icra ediniz! geri dönüşü inanın çok daha zor oluyor...
|
20-04-2011, 13:57 | #67 | |||||||||||||||||||||||
|
|
29-04-2011, 21:26 | #68 |
|
Kendi mesleği gibi olmuyor gerçekten.
Başka bir işi yaparken eğreti durmak çok acı. |
04-05-2011, 18:22 | #69 |
|
Ben de İstanbulda stajyer avukatım ve an itbariyle stajım bitti ruhsat bekliyorum.1 daha çalışıp askerlik ve sonrasında en fazla bir yıl çalışıp büro açma konusunda kesin kanaata sahibim.Çünkü bu meslek gönül rahatlığıyla başkasının yanında icra edilmiyor.Tek eksiklik cesaret değil tabi ki ama bence en önemli unsur cesaret.Evet önce karar vermek lazım.Çünkü sonrasında bu kararımızın gereğini yerine getirmek için gerekli olan şartları düşünmeye başlıyoruz ve en sonunda o şartları sağlamak için elimizden geleni yapıyoruz.Fakat kararsız olanlar ne yapar sizce.Bence sadece düşünür.Ama karar verenler kararın icrası için çaba sarfeder.Ben kararımı verdim ve şimdi ofis ve mobilya fiyatlarına bakıyorum.Aylık giderleri hesaplıyorum.Büro açtıktan sonra 6-7 ay boyunca para kazanmayacağımızı varsayarak ne kadar miktara ihtiyacım olacak onu hesaplıyorum.En azından başkasının yanında çalışırken kredi çekip bunun taksitlerini ödeyip sonrasında kendi işimi kurabilirim.İş kurduktan sonra da tabi aklımız nasıl çevreyi genişletebilir onu düşünmekle geçecek ta ki her şey rayına oturana kadar.En güzel günler sizin olsun meslektaşlarım...
|
04-06-2011, 19:47 | #70 |
|
Bir avukat nasıl başarılı olabilir ve ayakta durabilir
Bu forum başlığı altında özellikle genç arkadaşların şikayetleri ve serzenişleri epey bir yer tutuyor. Ben ise, kendi deneyimimi yazacağım buraya. Umarım genç arkadaşları ümitlendirmede biraz katkısı olur.
1987 Eylülünde mezun olduktan sonra, yıl sonuna doğru hem staja başlamış, hem de tanıdık bir avukatın Sirkeci'deki bürosunda çalışmaya başlamıştım. Staj dönemi boyunca aldığım ücretin cep harçlığı düzeyinde olduğunu, ama stajdan sonra da devam ettiğim 1 yıllık sürede nispeten iyi bir ücrete anlaştığımı söyleyebilirim. Ama o iyi ücreti o bir yıl boyunca hemen hiç tam olarak alamadım. Büronun hemen her şeyi ben olmama, büronun işleri için neredeyse Anadolu'nun yarısını dolaşmama, İstanbul'un bir ucundan diğerine koşturup durmama rağmen ücretimi hep avans şeklinde, bölük pörçük ve eksik aldım. 1989'un sonlarında başka bir sebepten dolayı o bürodan ayrıldığımda 5 aylık ücretim içerde duruyordu ve gide gele birkaç ay içinde birkaç parça halinde alabilmiştim ödenmeyen ücretimi. O büroda çalıştığım süre içinde, özellikle 1989'un ikinci yarısından itibaren kendi çevremdeki arkadaşlar ve kişiler için DGM avukatlığı da yaptım ve o bürodan ayrıldıktan sonra neredeyse tamamen DGM ve sair ceza mahkemelerinde ceza avukatlığı yaparak sürdürdüm hayatımı. Bir yandan da yayıncılık yapıyordum. Daha az olmakla birlikte iş dava dosyalarım da vardı. Bu durum böyle, yayıncılık nedeniyle hakkımda açılan ve DGM'de görülen basın davalarında verilen cezaların kesinleşmesine, gıyabi tevkiflerin çıkmasına kadar, 1994'ün başlarına kadar devam etti. Bu sorun nedeniyle, 1999 yılında basın davaları ve basın cezaları için 3 yıllık şartlı erteleme getiren kanun nedeniyle dava ve cezalarımın düştüğü 2001 yılına kadar sürdü. 2001'in ortalarında özel bir sebepten dolayı artık yapmamda bir engelin de olmadığı avukatlık mesleğine geri döndüm. Kadıköy'de bir handa 18 m2'lik bir büro kiraladım. O 18 m2'lik büro, bu arada boşandığım için, iki kış, yaklaşık 1,5 yıl bana aynı zamanda ev oldu (Bu arada ne zaman uğrasam evini bana ve oğluma açan sevgili dostum aqua'nın ve yine avukat olan karısının yanaklarından öperim). Geceleri tekli koltuk üzerinde uyuyarak geçiriyordum. O zamanlar 10 yaşında olan oğlum bana geldiğinde benimle bu kaderi paylaşıyordu. Bu dönemde CMK vekilliği de yapmama rağmen, artık işlerimin büyük bir çoğunluğu iş davası, azı ceza davasıydı. Yönümü iş hukukuna çevirmiştim, ama iş davasını hiçbir zaman duruşmalara girip çıkma olarak algılamadım. Sendika vekilliği de yaptım ve tam 3,5 yıl boyunca Tuzla tersaneler bölgesinde, Sendika merkezinde her hafta cuma günü öğlenden sonra, bazen geceyarılarına kadar sürecek şekilde işçi toplantıları, hukuki danışma toplantıları yaptım. Birçok tersanede sendikal örgütlenme çalışmasına katıldım. Onun dışında politik yakınlığımızın olduğu arkadaşlar tarafından sanayi bölgelerinde kurulan işçi derneklerinde yıllarca seminerler verdim. Metal, petrokimya, tekstil vb. işkollarındaki hangi fabrikada direniş varsa oraya koşturduk, direnişçi işçilerin yanında yer aldık, onların hak kaybına uğramalarını önlemek için danışmanlık, sonra da davalarında vekillik yaptık. Böyle böyle son 10 yılda birebir görüşme yaptığım işçi arkadaşların sayısı, mübalağa etmiyorum, 6 bini geçmiştir. Eskiden Kadıköy'de olan büromu son 3 yıldır Kartal'a taşımış bulunmaktayım. Yeni yerimde 3 yıldır ne tabela, ne de kartvizit kullanmadım; ama büromda hiçbir zaman işçi arkadaşlar eksik olmadılar. Şu anda da eski günlerdeki gibi aynı performansla çalışmaya gayret ediyorum; ama yılların etkisi kendisini gösteriyor tabii ki. Mesleğe 2. kez başladığımda yardımcı olan dostlarımdan, 2 yıl önce bir elektrik kazasında kaybettiğim, nur içinde yatsın, Kamil kardeşim, "Ustam, 10 yıllık avukat gibi çalışıyorsun, ama böyle gidersen 10 yıla kadar pilin biter" demişti. Eh pilimiz bitmediyse de epey yorulduk, ama pes etmedik çocuklar. Daha önce mesaj yazan avukat arkadaşlardan biri, avukatlık gönül işidir diye yazmış. Gerçekten de öyle, ama meşrebinize uygun bir tarzda yapmanız şartıyla. Aksi halde karşılaştığınız tüm güçlükler üzerinize üzerinize gelir. Çünkü sadece bir meslek olarak icra edilen avukatlık, herhangi bir mesleğin insanlara verdiğinden fazlasını ne verir ne de alır. Ama avukatlığı dünya görüşünüze uygun bir tarzda da yaşıyor ve uyguluyorsanız, o zaman zorlukların üstesinden gelmek için eliniz daha da kuvvetlenmiş demektir. |
15-09-2011, 16:40 | #71 |
|
Ankara Barosu Dergisi’ni okuyorum da, Sayın Meslektaşım Av. Erşen SANSAL’ın ilk paragrafı beni yazmaya teşvik etti. “Avukatlık, rütbesi olmayan bir meslektir. Avukat mesleğe ilk başladığı gün de avukattır; onlarca yılı geride bıraksa da, yine sadece avukattır.” Haklı, biz hep böyle öğrendik.
Meslektaşım, beni meslektaşı olarak görür; ana babamız herkese ne kadar iyi avukat olduğumuzu anlatır. Fakat bir noktada sitemim var: Mesleğe başladığım ilk gün, avukat olduğumu başka kabullenen olmadı. Avukatlık yemini ettiğim günü hatırlıyorum, “hevesli, azimli, kararlı” halim beni umutlandırmış, seçtiğim mesleği sevmenin gururunu fark etmemi sağlamıştı. Bana göre çok, yıllarla tecrübe sahibi meslektaşlarıma göre belki az zaman geçtikten sonra kendi büromu açmaya karar verdim. Klasik kıyafetler, topuklu ayakkabılar, gayet resmi mobilyalar… Şüphesiz ki, avukatlığı ve hatta hiçbir mesleği dış donanımla göstermeye çalışmak boş bir uğraştan öte gidemeyecektir. Mevzuatı, duruşmaları, meslektaşlarımızın önerilerini, sohbetlerini, tavırlarını, her şeyi eleştirel bir bakış açısıyla derinlemesine süzdüm. Tek bir göz gezdirmeyle anlaşılabilecek makaleleri, dikkatle ve defalarca okudum. Hukuk fakültelerinde bizlere en çok kazandırılmak istenen, muhakeme yeteneğidir. Düşüncelerimi, kıymetli hocalarımızdan yakalayabildiğim ışığa tutarak pekiştirmeye, eleştirmeye, süzmeye gayret ettim. Tek korkum, yaldızlı cübbenin altında kendimi çıplak hissetmekti; giyinmek istedim. Hakkını vermek. Yaptığım işi, olması gerektiği gibi yapmak; aynı zamanda olması gerekeni muhakeme edebilmek. Bu süreçte, kapım çok çaldı. Adıma pek çok vekâletname düzenlendi. Özgüven, her zaman yerinde bir davranış değildir, ben buna inanırım. Ancak kendimi tarttığım hususlarda kendime güvenmem gerektiği düsturuyla yetiştirilmenin etkisinden olsa gerek. Müvekkillerime mahcup olmaktan korkum, özgüvenimi zedelemedi. Üzerime gittikçe aksine güvenilecek yönlerimi tespit edip, büyüttüm. Fakat dava değeri büyüdükçe, kapıdan girenleri karşılayanın genç olması tek bir “merhaba”dan ibaret kıldı pek çok görüşmeyi. Tebligat memurunun “Avukat hanım yok mu?” ısrarı, müvekkillerin “Siz avukat hanımın nesi oluyorsunuz?” merakı, bazen hâkimlerin “Baroca tayin edildiniz galiba?” şeklindeki önyargıları tecrübenin yaşla orantılılığını her defasında net şekilde yüzüme vurdu. İtiraf etmek gerekirse, kimi zaman yaşlanmak istediğim oldu. Meslekte onlarca yılını doldurmuş bir meslektaşıma bu hissiyatımı ifade ettiğimde, nazik bir gülümsemeyle “Hukuk gençtir kızım, asıl ondan uzaklaşırsan yaşlanırsın.” tesellisini baş üstünde tuttum. Kısacası, avukat, mesleğe başladığı günden itibaren avukatsa da, toplumda başa çıkılması gereken pek çok önyargı mevcut ne yazık ki. Oysaki meslektaşımın değindiği üzere, onlarca yılı da geride bıraksam, ben yine sadece avukat olacağım. Çünkü bizler sadece avukat olmayı seçtik; kıdem yahut rütbe bizlerin yalnızca uygulamayı daha fazla tecrübe etmemizden, insanlar arası ilişkileri en uygun yola sokmamızdan ibarettir. Avukatlıkta mevcut tek unvan “AVUKAT” unvanıdır. Sanılmasın ki, deneyime verdiğim önem statüye verdiğim önem yanında değersizleşti. Aksine, düşünüş biçimi tecrübeyle şekillenir. Tecrübe karşısında sabit kalan şahsiyet, olgunlaşmadan çürümeye mahkûmdur. Aksi kabul edilecek olursa, hukuk fakültelerinde teori ile donatılmış öğrencinin uygulamaya adaptasyonu mümkün olamayacaktır. Hepimiz, yanında staj yaptığımız meslektaşlarımızın büro düzenini, dilekçe formatını, müvekkil görüşmelerini örnek alarak; daha sonra yanlarında sigortalı olarak çalıştığımız meslektaşlarımızın düzenlerine alışmaya çalışarak, nihayet alışarak ve elbette ki bir müddet sonra kendi çizgimizi oluşturarak birtakım evreleri tamamladık. İbsen’in meşhur ifadesiyle “Tecrübe bir gözlüktür, onlar sayesinde ikinci defa daha iyi görürüz.” |
15-09-2011, 18:27 | #72 |
|
Aranıza yeni katılmış bir üye olarak ilk yazımı tesadüfen de olsa bu konuda yazmak beni fazlasıyla memnun etmiş durumda.
Yapılan yorumların hepsini değilse de bir çoğunu okudum.Özellikle genç meslektaşların yazıları beni çok değil sadece üç dört yıl geriye götürdü.Aynı kaygıları yaşamış bir birey olarak mutlu olmadığımısöyleyemem. Aslında böyle endişe verici bir konuda nasıl mutlu oluyorsunuz da denilebilir? Açıkcası buna verilecek tek ve kısa bir cevabım var diye düşünüyorum. Söylemelimiyim? Evet elbette söylemeliyim çünkü bu sorunun cevabının bu olduğuna gerçek anlamda inanmış bulunmaktayım. Hepimizin birey olduğu ve yaşamış olduğumuz bu hayatta bir şeylere vakıf olmak için uğraştığı gerçeği karşısında dönem dönem bir şeylere zorlu süreçler ve sıkıntılı günler, haftalar,aylar hatta bazan yıllar sonunda ulaşma imkanı elde edebiliyor isek de bazan da birşeylere ulaşmak için fazla bir çaba harcamamıza gerek kalmadan tarafımızca arzulanan ( bel ki de kolay ulaşacağımızı bildiğimiz için çok da içten içe arzulamadığımız ) o şeye hızlı ve kolay yoldan ulaşma imkanı elde ederiz. Zorlu bir süreç sonunda elde ettiğimiz şey o kadar kıymetlidir ki bizim için onun elimizden gitmemesi veya onu kaymetmemek için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır hissederiz kendimizi tıpkı ona ulaşmak için yapmış olduğumuz fedakarlıklar gibi... Aynı durum hiç bir çaba harcamadan ulaştığımız ( aslında kolay yoldan ulaşma imkanımızın olmayacağı bir istek olsa ciddi anlamda arzulayacağımız! ) istek ve arzularımız için de geçerlimidir bilinmez ama o gözümüzü budaktan sakınmadan istediğimiz, uğruna belki de bir çok şeyi göze aldığımız isteklerimiz için duyduğumuz ahde vefa gibi değildir.Hatta ikisi arasında kocaman bir uçurum vardır sanki.Bir tarafta uğruna katlanılmadık çile kalmamış bir isteğin ürünü diğer tarafta ise sanki kendiliğinden oluşmuş bir isteğin ürünü vardır.Evet sonuç sanırım hepimiz için aynıdır.Kolay ulaşamadığımız şey çok çok daha kıymetlidir bizim için.Aslında öyle de olmalıdır.Ancak kendi ayakları ile bize geldiği hissini bize veren, o çok çaba göstermeden elde ettiğimiz şey için de aynı duyguyu taşımalıyız.Tıpkı onurlu ve bir o kadar da saygınlığı olan Avukatlık mesleği gibi.Aslında kimimiz ona kolay kimimiz de zor ulaşmıştır.Belki de hukuk fakültesi bittikten sonra ulaşabildiğimiz en kolay şey olduğu içindir.Ya da aslında bu böyle midir?Yani fakülte bittikten sonra en kolay ulaştığımız şey ( ! ) midir Avukatlık? İşte arkadaşlar; kanaatimce sorunun asıl kaynağı budur.Ulaştığımız şey Avukatlık mesleğidir.Aslında kanaatimce hepimiz zor ulaşmış olsak da, kimimize göre kolay kimimize göre zor bir süreç sonucunda elde ettiğimiz ve bir mükafat olarak değerlendirdiğim mesleğimiz, uğruna bir çok çile çekilebilecek kadar değerlidir.Bu eminim herkes için böyledir.Ancak aslında söyleme çalıştığım bu mesleğe attığımız adımlarda zorlanmış olsak da olmasak da, kimimize göre kolay kimimize göre zor ulaşılmış olsa da sonuç hep aynı olmalıdır. Çekilmiş bir çok sıkıntı vardır muhakkak.Acı vardır.Hüzün vardır.Üzüntü vardır.Ezilmişlik duygusu ve hatta gözyaşı vardır.Ama sonuç yaşananları yaşanmamış kabul ettirecek kadar muhteşem.Bu kadar sıkıntılı olmasa, bu kadar acı çekilmese olacakmıydı acaba bu denli büyük bi kıymeti?... Evet yazdıklarımdan sonra sormuş olduğum sorunun cevabının çok kısa, net ve bir o kadar da anlamlı olduğunu bir kez daha anlamış olmanın sevincini yaşıyorum.KIYMET BİLMEK Bizimle meslektaş olma yolunda ilerleyen arkadaşlarımın daha onurlu,gururlu ve huzurlu bir hazırlık dönemi geçirmesi temennisiyle... by dinçer |
15-09-2011, 21:25 | #73 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bravo gerçekten. Tebrikler!
Katılıyorum.
Belki evlenecek aday arıyordur, önyargılı olmayalım.
Kahraman olmak için ölmek gerekir. Aman dikkat!
Bu doğru bir söz. Son söz: "UZUN İNCE BİR YOLDAYIZ!..." Başarılar. |
23-09-2011, 21:09 | #74 |
|
Merhaba arkadaşlar...Siteye yeni katıldım ve şöyle bir göz gezdirdim.Yazılanların tümüne göz gezdiremedim tabiki ama bazı yorumları detaylı okudum. Genel olarak mesleğin zorluğundan bahsedilmiş. Yazılanların birçoğuna katılıyorum. Ben henüz bitirdim hukuk fakültesini ve şuan stajyerim. Staja başladığım ilk zamanlardan beri şunu farkettim,malesef avukat arkadaşlarımız hakettikleri saygıyı görmüyorlar.Yaptıkları iş basite indirgeniyor çoğu zaman.Ancak ben bunun sebebinin yine avukatların kendisinden kaynaklandığına inanıyorum. Kendisine ve mesleğine saygısı olmayan bir insanın diğer meslektaşlarından saygı görmesi tabiki beklenemez...Eğer bizler yaptığımız işlere gereken önemi verip ciddiyet ve titizlikle çalışırsak gerek hakimlerin gerekse diğer meslektaşlarımızın da gereken saygıyı göstereceğinden eminim. Tabiki mesleğin ilk yılları çok daha zor geçecektir; ilk etapta büro açmak konusunda benim de çok fazla endişelerim var. Ancak başka bürolarda çalışmanın biraz daha hızlı deneyim kazanmaktan başka bir faydası olacağına da inanmıyorum.Bu nedenle bende ruhsatımı aldıktan sonra kısa bir süre içinde kendi büromu açmak istiyorum.Eğer meslekte yeni olup da kendi bürosunu açmış olan arkadaşlarımız varsa ve deneyimlerini paylaşırlarsa memnun olurum çünkü meslekte bu kadar yeniyken büro açmanın ciddi bir sorumluluk olduğuna inanıyorum. Burada paylaşılacak deneyimler bizlere örnek olacaktır
|
26-09-2011, 14:50 | #75 | |||||||||||||||||||||||
|
Büromu üç yıl önce açtım.İlk büromu açtığım zamanı düşünüyorum da mideme kıraplar giriyordu.Çok da etki altında bırakmak istemiyorum.Kardeşim de hukukta okuyor.Ona büro aç diyemiyorum. Ama ben çok memnunum.Kendime ait bir işim var.İnandığım işleri alıyorum,yapıyorum.Çaba gösteriyorum.Açıkçası çokta sıkıntı yaşamadım. Benim en çok zorladığım nokta tecrübesizliğim oldu,oluyor da .Uygulamayı öğrenmek zaman alıyor.Kendi işiniz olduğu için daha hızlı öğreniyorsunuz bu da bir gerçek.Her gün yeni bir şeyler öğrenmenin hazı da çok başka... Doğru zamanda,her ne kadar çoğu insan aksini savunsa da doğru yerde büro açmak bence çok önemli.Benim için doğru yer çok doğru bir zamanmış. |
28-10-2011, 12:25 | #76 |
|
hangi açıdan zorlanıp zorlanmayacağınızı netleştirmek lazım. zaten mesleğe yeni başlarken zorlanılacak 2 unsur var. bir tanesi maddi diğeri ise tecrübe eksikliği nedeniyle olaylara hakimiyet.
maddi açıdan ilk yıllarda muhakkak zorlanılıyor. şöyleki hiçbir masraf olmasa da ofisin kirası, elektriği, suyu vs. var. ancak eğer çevrenize güveniyorsanız özellikle ofisinizin olduğu yer memleketinizse eş dost muhakkak davalar getiriyor. meslekte yeni olmak da bazen zorluklara sebep olabiliyor ancak bunu bir şekilde aşıyorsunuz. neticede hepimiz aynı okuldan mezun oluyoruz ve zamanla kendimizi geliştiriyoruz. size tavsiyem biraz çevrenize güveniyorsanız hiç korkmayın ancak güvenmiyorsanız biraz daha çalışmaya devam. kolaylıklar dilerim. |
28-10-2011, 12:29 | #77 | |||||||||||||||||||||||
|
|
28-10-2011, 13:25 | #78 | |||||||||||||||||||
|
Başarmak için önce kendinize güvenmeli ve inanmalısınız.. Aksi halde başkasının yanında da çalışsanız, kendi işinizi de yapsanız başarısız olma ihtimali kuvvet kazanır. İnsanın ne istediğini bilmesi de çok önemlidir. Meslektaşlarınızla dayanışma içinde olmak da muhakkak önem taşır ancak iş sizde başlar, sizde biter. Başarılı olmanız dileğiyle.. |
28-10-2011, 18:06 | #79 |
|
Mesleğinin baharında biri olarak, ne yapacağını bilememek beni de düşündürüyor...Başkasının yanında çalışarak kendimi geliştiremeyeceğimi, hep sığ kalacağımı düşünüyorum.Bu yüzden ben tüm cesaretimi toplayarak, tüm zorlukları göze alarak büromu açacağım ve hukukun üstesinden geleceğim...benim gibi tüm yeni başlayanlara ve meslektaşlarıma başarılar diliyorum..
|
29-10-2011, 06:56 | #80 | |||||||||||||||||||||||
|
Saygılarımla.. |
08-12-2011, 21:23 | #81 | |||||||||||||||||||||||
|
Teşekkür ediyorum değerli meslektaşım.. |
09-12-2011, 03:32 | #82 |
|
son sınıf öğrencisiyim.okudukça gözüm korkuyor.ailem savcı olmamı istiyor ama ben avukat.istanbulda mesleğimi icra etmek istiyorum.işallah en hayırlısı olur herkes için...
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Gelecek vaad eden hukuk dalı sizce hangisi? | av.sally | Konumuz : Hukukçular | 26 | 25-05-2015 17:01 |
Genç Hukuk Projesi | ras0ir | Hukuk Lisans Eğitimi | 13 | 21-06-2010 21:12 |
Genç Hakimin Gurur İntiharı | Viyola | Hukuk Haberleri | 17 | 11-07-2007 17:05 |
Avukatlar Gününde Avukatların Sorunları Üzerine | Kadir COŞKUN | Konumuz : Hukukçular | 2 | 06-04-2007 09:29 |
genç arkadaşlara tavsiyeler | av. aslı uçaravcı | Hukuk Sohbetleri | 0 | 30-11-2006 22:43 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |