|
Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin] |
03-12-2006, 14:01 | #1 |
|
Bu çocuğun babası kim?
şiddetli geçimsizlik nedeniyle 10 yıllık eşinden boşanmak için dava açan Ş.B. adlı koca, sekiz yaşındaki çocuğunun, kendisinden olmadığını mahkemede öğrendi. Boşandıktan sonra çocuğunun babasını arayan anne Y.B. ise üç kişiye "babalık davası" açtı. Ancak hiçbiri çocuğun babası çıkmadı.
ANKARA Adliyesi’nde açılan bir boşanma davası, son derece çarpıcı gelişmeleri de beraberinde getirdi. Bir kamu kuruluşunda devlet memuru olarak çalışan Y.B. isimli kadına karşı kocası Ş.B.; "Şiddetli geçimsizlik" nedeniyle boşanma davası açtı. Koca Ş.B., mahkemede çocuğunun veláyetinin kendisine verilmesini de istedi. Ancak çocuğunun veláyetini babaya vermek istemeyen Y.B., yıllardır sakladığı gerçeği itiraf etmek zorunda kaldı. Y.B., mahkemede çocuğun kocasından olmadığını açıkladı. Bunun üzerine mahkeme, babalık testi yapılmasına karar verdi. Gelen sonuçta çocuğun babasının Ş.B. olmadığı anlaşıldı. Sekiz yıl kendi evladı gibi baktığı çocuğun başkasından olduğunu öğrenen baba, veláyet talebinden vazgeçti ve boşanmak istediğini söyledi. Hákim, çiftin boşanmasına karar verdi. Y.B., boşandıktan sonra çocuğunun babasını bulmak için harekete geçti. Y.B., çalıştığı kurumda duyulmaması için babalık davalarını yakınlarının ikámet adresini göstererek Ankara dışındaki mahkemelerde açtı. Y.B. avukatları aracılığı ile önce bir market sahibine, ardından bir taksiciye, son olarak da bir mağaza sahibine babalık davası açtı. Ancak bütün davalarda sonuçlar negatif çıktı, Y.B. çocuğunun gerçek babasını bulamadı. Bunun üzerine çocuğunun babasının kim olduğunu aramaktan vazgeçen Y.B.’nin yaşadıkları, görev yaptığı kurumda duyulunca, Ankara dışına tayini çıkarıldı. Kaynak : http://www.haberturk.com/haber.asp?i...&dt=2006/12/03 |
03-12-2006, 17:41 | #2 |
|
Gülelim, ağlanacak halimize!
|
03-12-2006, 21:53 | #3 |
|
Kendi hatasını şimdi bu masum yavrucakmı çekecek? Bir insan böyle bir şeyi nasıl yapar? Yazıklar olsun, bu kadının bu çocuğa ancak zararı dokunur. Manevi duyguları çok güçlü bir toplumduk biz neler olduda bu kadar basit oldu herşey. O masum annelik duygularına neler oldu.
|
04-12-2006, 00:08 | #4 |
|
minik çocuk için diyecek söz bulamıyorum,ama yakında bir gurup çıkıp bu çocuğun babası yok,babasız oldu diye ermiş (anlayan anlar) ilan etmezlerse şaşarım.Bakalım,görelim zaman ne gösterecek.
çocuk hakları konusunda yasa değişiklikleri hazırlayan izmir milletvekili sayın Canan Arıtman'a oylarımızla destek verelim arkadaşlar,oylama için adres http://www.tbmm.info/cananaritman |
04-12-2006, 01:12 | #5 |
|
şimdi ne olacak?
Olay ilk önce ağlanacak halimize gülüyoruz izlenimini yaratıyor.Ama fazla değil 2 sn düşünce çok vahim olduğuyla karşılaşıyorsunuz.şimdi gerçekten çocuğun durumu ne olacak?
çocuk hakları konusunda yasa değişiklikleri hazırlayan izmir milletvekili sayın Canan Arıtman'a destek verelim http://www.tbmm.info/cananaritman onur demirceylan |
04-12-2006, 16:03 | #6 |
|
acı çok acı bu kadar bairetsiz bri insan olamaz bence
|
04-12-2006, 16:12 | #7 |
|
Sayı çok olunca ve kişide sayı sayma yeteneğinden yoksunsa, üstelik bir de hafıza kaybı varsa ... Kısacası kadının işi zor. "Kadınların cinsel hak ve özgürlükleri" konusunda ahkâm kesenlerin vardır elbet bir cevapları.
|
04-12-2006, 17:25 | #8 |
|
Çocuğun hakları konusunda neden bu kadar endişelenildi, anlayamadım. Kanunen annenin hukukuna tabi olacak; yani onun nüfusuna kayıt edilip, onun soyadını alacak, onun mirasçısı olacak, vs. Babası tespit edilebilirse şayet; nesebin tashihi, babalığın tanınması davalarıyla baba ile de kanunen nesep ilişkisi tesis edilecektir. Edilmezse de hukuken tek kaybı bir soyisim ve mirasçılık hakları.
Esas endişe edilmesi gereken; çocuğun, riyakar-vicdansız ahlak anlayışına sahip toplumdan çekecekleri. Vicdansız toplumsal ahlakımız; tamamen kendi dışında tezahür eden, hiçbir dahli bulunmadığı bir olayın -iradesi dışında- hasılı olması hasebiyle, hiçbir suçu-günahı olmasa da; bir hayat boyunca hiç haketmediği bir yaftayı taşıtacak, her fırsatta canını yakacaktır. Ne yazık ki bu konuda da kendimize malik olmaktan öte yapabileceğimiz bir şey yok! Saygılarımla. |
04-12-2006, 17:53 | #9 |
|
Hicbir özgürlük sınırsız değildir.Sınırsız ögürlük sadece ormanda yaşayanlar için mümkün olabilir.Bizde insan olduğumuza göre bırakında onlardan farkımız olsun.
|
04-12-2006, 18:03 | #10 | |||||||||||||||||||||||
|
Haklısınız Sayın Jeanne D'arc ; Tek fark ne biliyormusunuz ? - Çocuğun elinden tutacak , - Omuzlarına binip "atçılık" oynayacak, - Onu sinemaya götürecek, - Yanaklarının yanaklarına temas ettirecek, - Ona oyuncak alacak, - Ona sevgisini verecek, - Ona güven verecek, - ve, "işte bu benim babam" diyeyecek bir babası olamayacak. Saygılarımla. |
04-12-2006, 18:10 | #11 |
|
Sayın Veysel;
Dedikleriniz hem cok dogru hemde cok acı...Ancak Sayın Jeanne D'arc çocugun manevi haklarından değil,hukuki haklarından söz ediyor.Gerçektende hukuki açıdan tamamiyle yalnız kalmış değil.Duygusal olarak ise cok guzel ıfade etmıssınız. |
04-12-2006, 18:15 | #12 |
|
Sayın İlkinç biliyorum Sayın D'arc olayın hukuki boyutunun üzerinde durmuş. Tamamen katılıyorum. Ama bu yetmiyor ki ... Sosyal boyutunu görmezden gelemeyiz.
Saygılarımla. |
04-12-2006, 18:19 | #13 |
|
Sosyal boyutunu geçtim.Oraya gelene kadar...Ahlaksal boyuta ne demeli?
|
04-12-2006, 18:38 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
bu konu aslında kadının cinsel hak ve özgürlüğünün dışına çıkmış.kadının cinselliğini nasıl , kaç kişiyle yaşadığı önemli değil.buna kimse karışamaz.zira onun bu hayat tarzını dünyadaki erkeklerin % 80 i yaşıyor.(belki iyimser bi tahmindir) burada önemli olan çocuk... evli olduğu için doğan çocuğun babası hukuken koca olduğundan gerçek babanın kim olduğunu bile düşünmemiş kadın zamanında. ve bu durum çocuk için psikolojik açıdan bütün hayatını etkileyecek bi sorun. kadın veya erkek.cinsel hayatı herkesin kendine.kimse yorum yapma hakkına sahip değildir.bir kişi dışında; çocuğunun geleceğine önem vermeyen bir anne o çocuğa bir kaç yıl sonra nasıl hesap verecek orası tartışılır... |
04-12-2006, 19:02 | #15 |
|
Merhaba,
Mesajın alındığı kaynak ve güvenirliği nedir? Saygılar |
04-12-2006, 19:40 | #16 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Veysel,
“Kadınların cinsel hak ve özgürlükleri” konusunda, sizin deyiminizle “ahkam kesenlerin” biri de benim. Söz konusu haberin, “kadınların cinsel hak ve özgürlükleri” konusunda, sizin düşüncelerinizin doğruluğuna ve bu hakkı reddetmeye mesnet teşkil edecek bir içerik taşıdığını düşünüyorsunuz ve böyle bir malzeme bulmuş olma coşkusuyla ve olağanüstü etkileyici bir anlatım biçimiyle;
diyorsunuz. Sayın Veysel, …………………………………………. Düşünce tartışması etiğine bağlı kalarak, düşüncelerinize karşı düşünce açıklamakta ciddi zorluklar yaşıyorum. Sizin düşünce açıklama biçiminizi seçerek te yazabilirdim. Ama THS yazım alanlarının saygınlık düzeyi bunun için uygun alanlar değil……. Merhaba. |
04-12-2006, 19:59 | #17 |
|
Sayın Kayar olayın gerçekliği kaynağı şu anda önemini kaybetmiş görünüyor. Hukuksal tartışmanın dışına çıkıldı bir kere. Herkes Yargıç, herkes ipi çeken kişi neredeyse.
Diyelim ki olay doğru. Anne, sürekli kendisini "çocuğu almakla" tehdit eden yasal babanın gücünden dolayı panik duygusuyla bu itirafı yaptı. Yasal prosedürü bilmiyorum, üç baba adayı nasıl çıktı ortaya? Çıkmak zorunda mıydı? Bir Oyun yazarı olarak senaryoyu yazabilirim, çünkü gerçekleri bilmiyoruz: Anne toplu tecavüz yaşamış, olay duyulmasın diye, tecavüzcülerinden biriyle evlenmiştir. Kısa keseyim, Sayın Veysel'in duygusal tablosunu da tersine çevirebiliriz: Baba şiddet uygulayan hatta çok rastladığımız ensest uygulayan bir baba da olabilir. Anneye ekonomik ya da psikolojik şiddet uygulayan da. Öyle bir babası oluncaya kadar, babasız olsun. Bana göre anne cesur. Çocuğunun tüm sorumluluğunu almak için hayatının sırrını açıklamış. Saygılar. |
04-12-2006, 20:01 | #18 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Jeanne D’arc,
Bu açıklama ve yaklaşımınız için teşekkür etmek istiyorum. Bu alanda konuyla ilgili yazı yazanlardan bazıları , sanırım bu yazınızı ya hiç okumadılar, ya da okumuş olsalar da, tanımladığınız toplumunun mümtaz üyelerinden biri olmak gururuyla, bu konuyu malzeme yaparak, olayı “kadının cinsel hak ve özgürlükleri” bağlamında kendi yüksek ahlak anlayışlarıyla irdeleyip bu hakkı savunanları “ahkam kesenler” olarak nitelendiriyorlar. Saygılar. Merhaba. |
05-12-2006, 00:21 | #19 |
|
bu nasıl bir kadınki kaç kişiyle beraber olmuş çocuğunun kimden olduğunu bile bilmiyor üç kişiye babalık davası açmış bu çocuk böyle bir kadının yanında nasıl yetişir
|
05-12-2006, 01:37 | #20 | |||||||||||||||||||||||
|
Aynen katılıyorum. Bence haber sıkıntısı çeken bir muhabir oturmuş. Sıradan bir Adliye Haberini alıp, ilginçleştirmek için sallamış. Öncelikle sürenin neden bu kadar kısa tutulduğuna ilişkin mantığı hiçbir zaman anlayamadığım MK 303'deki 1 yıllık hak düşürücü süre yönünden düşünürsek. 3 ayrı babaya dava açacaksınız ve üçü de 1 yıllık süre içinde bitecek. Belki de davalar hak düşürücü süre yönünden reddedilmiştir. Böyle bir olay olabilir mi? Kadın ahlaksız mıdır? Çocuğun hali nicedir tartışmasında ise.. Bir annenin cinsel özgürlüğünü yaşamak hususunda pervasız oluşuyla, iyi bir anne olamayacağı denklemindeki eşitliği ben kuramıyorum. İkisi de birbirinden bağımsız ve alakasız şeyler. Herkes ahlak anlayışı ve değerleri ile birbirinin eşiti olamaz. Bu çocuk dünyadaki ilk gayrimeşru çocuk değildir ve son da olmayacaktır. Bir çocuk için en iyi tercih çoğu zaman doğal annesidir. Hiçbir üvey anne ya da sosyal yardım kurumu bir annenin yerini tutamaz. |
05-12-2006, 02:06 | #21 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Doğanel, son cümleye kadar herşey güzel de "üvey annelik" burada "şık" durmadı. |
05-12-2006, 02:34 | #22 |
|
Sn. Kanat,
İstisnalar olsa da bir çocuk, doğal bir annesi olduğunu bile bile bir üvey anneyi kendi annesi gibi benimseyemeyecek ve bunun eksikliğini her daim hissedecektir. Anlatmak istediğim budur. Yoksa tabi ki yuvaya terk edilmiş bir çocuk için onu sahiplenen bir "üvey anne" bulunmaz bir nimettir. |
05-12-2006, 10:57 | #23 | |||||||||||||||||||||||
|
Yine aynı gerekçeleri ileri süreceğim: Üvey anne sendromunun sürekli pompalanması. Hem kadınları hem de çocukları yanlış yönlendirmektedir. Haksızlık etmeyelim o kadınlara. Öz annesinin şiddetini yaşayan çocuklar da vardır, anne sıcaklığı sağlayan kadınlar da. Kadına yüklenilen "annelik özellikleri ve güdüsü" (Sayın Yılmaz "yok" demişti, ona katılıyorum), kendi doğurduğuna var, doğurmadığına yok gibi bencil bir gösterge olamaz diye düşünüyorum. Saygılar |
05-12-2006, 15:08 | #24 |
|
Sayın Kanat In son cümlesini yanıtlamadan duramadım.
Sayın kanat, sandığınız gibi, annelik güdüsü, tüm çocuklara aynı sevecenlikle yaklaşmak demek değildir. Tam tersi, annelik güdüsü, kendi yavrusunun daha sağlıklı gelişebilmesi için diğer yavruların gerekirse yokedilmesi amacını güder. Doğaya bakarsanız, bunun böyle olduğunu ve hatta kendi yavruları arasında da en güçlünün yaşaması demek olduğunu görürsünüz. Ama biz insanız, hayvanlar gibi davranamayız derseniz o ayrı tabi. Olması gereken de budur. Ancak bunun adı güdü değildir. |
06-12-2006, 11:08 | #25 |
|
Sayın Ragıp, son paragrafa dikkat ederseniz, parantez içindeki açıklamanın yaklaşık aynı düşünceyi anlattığını göreceksiniz.
Annelik güdüsü "var mı yok mu?" diye başka başlıklar altında incelenmişti.O nedenle fazla ayrıntıya girmedim. Burada önemli olan toplumun dayattığı annelik rolleridir.Bu dayatmalar "doğalmış" gibi gösterilerek kadınlara ve çocuklara haksızlık edilmektedir. Çocukların "sessiz sinema" oyunu gibi konu başka bir mecraya aktı. Bilinen bir özdeyişi yinelemekte yarar var sanıyorum: "Sevgi Emektir." Bırakın kim emek veriyorsa sevme hakkı onun olsun. Saygılar |
06-12-2006, 11:24 | #26 |
|
Diyelim ki olay doğru, harfi harfine muhabirin aktardığı gibi yaşandı. Bu varsayım üzerine konuşuyorum.
Peki "8 yıl kendi evladı gibi gördügü" çocuk kendi "kanından çıkmayan" baba ne yapıyor? Çocuğu istemekten ve büyük ihtimalle sevmekten vazgeçiyor. Kimsenin babaya söyleyecek iki çift lafı yok mu? Vurun abalıya hikayesi hep...Sen 8 yıl bağrına bas, sev sonra birden vazgeç. Niye? Senin spermlerinin olayla ilgisi yokmuş diye. Bravo ! Çocukla ilişki kurmasının tek aracı bu muymuş? Kadının 8 yıldır bildiği bir gerçeği saklayıp adamı aptal yerine koyması da ayrı bir mevzu. Pek takdir edilecek bir durum değil. ( Bunun dışında kadının kaç kişiyle birlikte olduğu onu ilgilendirir ve eşini, o kadar. ) Ama erkek buna rağmen çocuğu istemeye devam etseydi, işte o zaman sevgi-emek ilişkisi konuşulabilir ve anlamlı olacaktı. Erkek tüm olan bitene rağmen çocuğu isteyebilir ve onunla ilişkisini sürdürebilirdi. Anne ile arasındaki sorunu , çocuğun varlığından ayırabilirdi. Ne kadar tipik bazı şeyler. |
06-12-2006, 11:56 | #27 | |||||||||||||||||||||||
|
Haber kaynağına gelince; % 100 doğru olup olmamasının pek önemi yok bence. Sonuç itibariyle ortada bir anne, bir çocuk ve tespit edilemeyen bir baba var. Sayın Yılmaz ; Halihazırdaki baba için ifade ettiğiniz düşüncelerinizde haklısınız ve bu konuda sizinle aynı duyguları taşıyorum. Şahsi düşüncem, o kişi her ne kadar o çocuğu istemez görünse dahi gönül bağını koparacağını sanmıyorum. Çünkü insanın doğasına aykırıdır. Şu anki tepkisinide anlayışla karşılamak lazım. Çünkü bahsettiğiniz gibi ordada bir aldatılma ve ihanet var. Bunda çocuğun bir katkısı yok ama, malüm toplumsal baskı . Saygılarımla. |
06-12-2006, 12:14 | #28 | |||||||||||||||||||
|
Bence hiç bir katılımcının dikkat çekmediği alıntısını yaptığım yukarıdaki ifade, diğer olaylardan daha mı az vahimdir? Kadın çalıştığı kurumdan neden uzaklaştırıldı. 1- Diğer kadınlara kötü örnek olur diye mi? 2- Çalışan erkeklerin iştahını kabartır diye mi? Ayrıca kurumların çalışanlarını böyle sürgün etme hak ve yetkisi bulunmakta mıdır? Saygılarımla |
06-12-2006, 14:21 | #29 |
|
bu çoçuğun annesi kim
doğuran kadınmı taksici,marketçi,mağaza sahibi ve eşi yıkılan veya derin yara alan dört aile yeni kurbanlar ...o mahkemenin hakimi olsam velayeti o kadına vermezdim.her kadın doğurabilir annelik ise fedakarlık ister çocuğu babasına bıraksaydı acaba ne kaybederdi evlat sevgisimi(olaya sperm boyutunda bakan anne o çoçuğun bu yaşa kadar gelmesine sebep olan spermlerin peşinde bu kadının çoçuğunu sevdiğine bile zanetmiyorum ) çoçuğun piskolojisi mi bozulurdu velayeti hak etmiyor ve kadın bencil ve yıkıcı ..sayın ergin dikkat ettiği hususlar ise bu kadının özel bir şirkete çalışsa aynı neticelerle karşılaşırdı hiç kimsenin böyle bir personelin olmasını istemez hayat arkadaşına ihanet eden 10yıl aynı yastığa başkoyduğu eşini bu süre boyunca aldatan .. çalıştığı kuruma mı ihanet etmeyecek devlet memuru olduğu için şanslı halen bir işi var özel sektörde işinden olurdu olay mide bulandırıcı en iyisi ben susayım |
06-12-2006, 16:56 | #30 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Ergin ; "Sürgün" diye bir şeyin sözkonusu olamayacağını düşünüyorum. Tarafınızca da bilindiği gibi, Devlet memurlarının atanması ve yer değiştirilmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmeliklerle belirlenmiştir. Anladığım kadarı ile, ilgili bu olaydan dolayı herhangi bir soruşturma geçirmemiştir. Bu durumda bir tayin/yer değiştirmenin dahi sözkonusu olamayacağını düşünüyorum. (- ki bildiğim kadarı ile bir defada 6 aydan fazla geçici görevlendirme dahi yapılamaz.) Muhtemelen tayin/yer değiştirme talebi ilgili kişiden gelmiş (gelmesi sağlanmış) , ve idare de "olur" vermiştir. Üstü kapalı gerekçe de, " devlet memurlarının memuriyetle bağdaşmayan tutum ve davranışları ..." Muhabirin deyimi ile bu tayinin, kağıt üzerinde de olsa bir mutabakat neticesi olduğu kanısındayım. İdarenin kadınları düşünerek bu tayini yaptığını pek sanmıyorum. Ancak idare açısından 2. şık etken olmuş olabilir. Keza atama olmasaydı da erkekler için bir şey değişmezdi. İştah mı kaldı ? |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 2 (0 Site Üyesi ve 2 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Evlilik Dışı Çocuğun Tanınması | Fatma KAPUÇAM | Meslektaşların Soruları | 12 | 10-07-2009 01:01 |
Çocuğun Mal Varlığının Dökümü | VelayetHareketi | Hukuk Soruları Arşivi | 5 | 11-12-2006 01:28 |
Begüm'ün babası AİHM'ye gidecek | Seyda | Hukuk Haberleri | 0 | 27-11-2006 12:11 |
Çocuğun Velayeti | NACİ | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 27-02-2002 18:36 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |