|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
04-01-2011, 14:48 | #1 |
|
Bankadan Çekilen Kredi Bedeli Sona Ermeden Taşınmazın Devri Mümkün Müdür?
Sayın Meslektaşlarım, öncelikle hepinize iyi çalışmalar diliyorum. Bankadan çekilen kredi miktarı ile ev alınmıştır. Söz konusu kredi Eylül 2009 tarihinde başlamıştır ve 10 yıllık vadelidir. Kadının herhangi bir geliri bulunmadığından ötürü koca kredi başvurusunda bulunmuştur. İş bu kredi bedelinin tamamı ödenmeden tapunun koca tarafından eşine devri mümkün müdür? Mümkün ise nasıl bir yol izlenmelidir? Şimdiden yanıtlarınız için teşekkür ediyorum.
|
04-01-2011, 15:08 | #2 |
|
kredi için satın alınan ev ipotek edilmişse
Bu tip krediler için satın alınan ev ipotek edilmektedir. Ev, üzerinde ipotek varken de devredilebilir. Alan 3. kişi de evin ipotek borcunun ödenmemesi halinde evin satışına rıza göstermek zorundadır.
|
04-01-2011, 15:42 | #3 |
|
Peki bu konuda ilgili bankaya herhangi bir bildirimde bulunma zorunluluğu var mıdır? Yoksa ilgili belgelerle tapuda devir işlemi yapılması yeterli midir?
|
04-01-2011, 15:44 | #4 |
|
İlgili belgelerle tapu devri yeterlidir. Neticede tapu siciline güven ilkesi gereğince eş, evin ipotekle yüklü olduğunu bilerek devralacaktır.
|
04-01-2011, 16:47 | #5 |
|
İlginiz için teşekkür ederim, iyi çalışmalar diliyorum..
|
04-01-2011, 17:00 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Cevap veren iki meslektaşıma da katılıyorum. Bankaya ayrıca bildirimde bulunmanıza gerek yoktur. Tapu Sicil Müdürlüğü, devir işlemi akabinde bankaya bilgi verecektir. Saygılarımla... |
04-01-2011, 22:30 | #7 |
|
Bankaya bilgi tapudan gönderilmektedir. Banka 3.kişiye satış bilgisine ulaştığında yeni malike ihtar göndermektedir.Bu ihtarda evin üzerindeki ipotekten dolayı yeni malikinde sorumlu olduğu yazmaktadır.
Başıma söyle bir olay geldi ; Banka yeni malike ihtar göndererek evi satın aldığından dolayı tüm kredi tutarınından sorumlu olduğunu ve 1 gün içinde bu paranın bankaya ödenmesi gerektiğini ihtar etti. İhtara itiraz ettik .Fakat henüz bankadan bir cevap gelmedi.Merakla bekliyorum |
05-01-2011, 10:54 | #8 |
|
Sayın Tangela,
Alıcının sorumluluğu bağlamında bildiğim kadarıyla kredi bedelinin ödenmemesi halinde taşınmazın satışına rıza göstereceğinden ibarettir. Onun haricinde kredi tutarının tamamının alıcıya yükletilmesini pek uygun bulmadım. Tutar bağlamında satıcının sorumluluğu devam ediyor olsa gerek.. |
05-01-2011, 15:51 | #9 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sn. tangela ve Sn. av.gamzecelen; Medeni Kanun 887. maddesine göre: "Madde 887 - İpotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem borçluya, hem kendisine karşı yapılmış olmasına bağlıdır." Şu durumda ipotek alacaklısının ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçmeden evvel borçlu ile birlikte (borçtan şahsen sorumlu olmayan) ipotek veren 3. kişiye veya taşınmazı ipotek yükü ile birlikte devralan 3. kişiye hesap kat ihtarnamesi ve ekinde hesap özetini tebliğ etmesi gerekir. Bu işlem, ipotek veren 3. kişinin, ipotek takibinden önce 884. ve 885. maddelerdeki hakkını kullanabilmesi için gereklidir. Banka; bu şekilde tebliğ yapmış ise İİK 150/I maddesi gereği 6 örnek ipotek takibine başlayabilecektir: "Şu kadar ki, krediyi kullanan tarafın hesap özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara ya da gayrinakdi kredi nedeniyle tazmin talebine, kendisine tebliğ edildiği veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde noter aracılığıyla itiraz etmiş olduğunu ispat etmek suretiyle icra mahkemesine şikayette bulunmak hakkı saklıdır. Bu takdirde krediyi kullandıran taraf alacağını 68/b maddesi çerçevesinde diğer belgelerle ispatlayabiliyorsa, krediyi kullanan tarafın şikayeti reddedilir. İcra mahkemesinde yapılan inceleme sırasında, borçlu, borcun sona erdiğine veya ertelendiğine ilişkin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge sunmadıkça takibin durdurulmasına karar verilemez. Hesap özetinin, tazmin talebinin veya ihtarın ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişiye tebliğ edilmesi veya tebliğ edilmiş sayılması Türk Medeni Kanununun 887 nci maddesinde öngörülen ödeme istemi yerine geçer. (İİK md. 150/I)" Sn. tangela, itiraz etmiş olmanız banka açısından takip sürecini etkilemeyecektir. Muhtemelen cevap yerine 6 örnek icra emri gelecektir. Saygılarımla... |
06-01-2011, 11:18 | #10 |
|
İpotekli taşınmazı satın alan kişi, borcu da devralmadı ise borçtan ancak taşınmaz üzerindeki ipotek miktarı ve şartları çerçevesinde sorumlu olur. Bu taşınmazın üzerindeki ipotek dışında başka mal varlığı ile sorumlu olmaz. O nedenle taşınmazı satın aldınız, tüm borcu ödemelisiniz şeklinde çekilen ihtar bence anlamsız.
Çünkü zaten taşınmazın satılması alacaklının alacağında bir eksilme meydana getirmez, ipotek güvencesini de zayıflatmaz. Aslında MK.888. md. ye göre (taşınmazla birlikte borç da devredilmişse) eski malike ihtar çekmek gerekir. Borç devredilmedi ise kimseye ihtar çekmeye gerek yoktur. Kredinin gecikmesi, ödemenin aksaması halinde halinde hem borçluya ve hem de yeni malike ihtar çekilerek alacağın tahsili işlemlerine başlanır. C. Hükmü I. Mülkiyet ve borçluluk 1. Taşınmazın devri Madde 888- İpotekli taşınmazın devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmez. Yeni malik borcu yüklendiği takdirde alacaklı, kendisine başvurma hakkını saklı tuttuğunu bir yıl içinde yazılı olarak önceki borçluya bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur |
08-01-2011, 09:59 | #11 |
|
Sn Av.Cemile,
Tapuda devir işlemini yapmadan önce ilgili bankaya yazılı olarak bilgilendirmede bulundum. Banka, o halde borcun tamamının 1 gün içerisinde ödenmesi gerektiğini bildirdi. İlgili kanun dayanakları açık olmakla birlikte devir işlemini pazartesi yapacağız, bankaya bildirimden sonra muhtemelen zaman kaybetmeden ihtarda bulunacaklardır. Bu hususta birçok meslektaşımız endişeli. Belirttiğiniz gibi ipoteğin güvencesinde herhangi bir kayıp meydana gelmediği halde Bankanın bu şekilde tutum sergilemesini yanlış buluyorum. |
11-01-2011, 12:05 | #12 |
|
Katılıyorum,
Kredi sözleşmeleri krediyi istediği zaman kat ederek ödemeyi peşinen isteyebileceği şeklindeki hükümler de dahil Banka lehine hükümler içermektedir. Belki mortgage kredilerinde tüketici kredileri kapsamında tarafınıza gelecek ihtarnameye itiraz edebilirsiniz. Bilmiyorum sonuç alan var mıdır bu itirazdan ama..... |
11-01-2011, 12:17 | #13 |
|
Bankalar her ne kadar kredi sözleşmelerine bu kredi sözleşmesinin kendileri tarafından dilendiği zaman kat edilebileceğine ilişkin hükümler de koysalar bu hükümlerin geçerliliği hakkın kötüye kullanımı teşkil etmemelerine bağlıdır. Nitekim sizin durumunuzda bankanın daha henüz krediyi kat etmeden kredi tutarını sizden talep etmesinin iyi niyet kuralı ile bağdaşır bir tarafı yoktur. Eğer söz konusu olan tüketici kredisi ise bu halde kredinin kat edilmesi daha sıkı kurallara bağlanmıştır. Özellikle hesap kat etmenin hakkın kötüye kullanımını teşkil etmemesi noktasında aşağıdaki karar işinize yarayabilir:
T. C. YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 1994/6472 K. 1994/11467 T. 26.11.1994 • SUBJEKTİF İYİ NİYET ( Banka kredi sözleşmesi ) • MENFİ TESBİT DAVASI ( Kredi müşterisinin banka aleyhine ) • FAİZ ORANLARININ DEĞİŞTİRİLEREK UYGULANMASI • KREDİ SÖZLEŞMESİNİN FAİZ ORANI YÖNÜNDEN YORUMU GERİYE DÖNÜŞ ŞEKİLDE FAİZ ARTIRIMI • KREDİ SÖZLEŞMESİNİN AHLAKA AYKIRI HÜKÜMLERİ • KREDİ FAİZ ORANININ SÖZLEŞMEDE GÖSTERİLMEMESİ • BANKANIN KREDİ MÜŞTERİSİNE KARŞI OBJEKTİF VE SUBJEKTİF İYİ NİYET SORUMLULUĞU • AHLAKA AYKIRILIK ( Kredi sözleşmesi ) • KREDİ CARİ HESAP SÖZLEŞMESİ ( Faiz Oranlarının Bankaca Tek Taraflı Olarak Belirleneceği Hükmünü Taşıması ) • FAİZ ORANLARI ( İyiniyet Kurallarına Aykırı Olmadıkça Kredi Veren Tarafından Belirlenebilir ) • EKONOMİK FAALİYETLERİ KISITLAYICI VE AHLAKA AYKIRI HÜKÜM ( Sözleşmeye Göre Faizin Tek Taraflı Belirlenmesi ) • DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK İLKESİNE UYMA ( Sözleşmeyi Uygularken ) 743/m.2,3,23/2 818/m.19/1,2,20 ÖZET : 1. Yapılan kredi sözleşmesinde, kredi faiz oranının gösterilmemiş olduğu hallerde; kredinin kullanıldığı tarihteki bankanın aynı nitelikteki kredilere uyguladığı cari faiz oranının bu kredi için de kullanıldığı tarih itibariyle geçerli bulunduğunun kabulü müstakar içtihat gereğidir. 2. Kredi sözleşmesinin 2. maddesindeki:"Bankanın dilediği zamanda açılan kredileri azaltmak, kullanımını durdurmak veya kesmek yahut kullandırılan kredinin cari hesabını kat etmek, cari hesab bakiyesinin iadesini talep etmek " yetkisini bankaya tanıyan hükmün, ekonomik faaliyet hürriyetini kısıtlayıcı nitelikte kabulü mümkün değildir. Meğer ki banka tarafından bu hakkın kullanılmasında Medeni Kanunun 2. maddesindeki "objektif iyiniyet" ve 3. maddesindeki "hakkın kullanılmasının suistimal edilmemesi" kurallarına aykırı davranılmamış olsun. 3. Tacirler arasında, sözleşme faiziyle temerrüd faizinin sözleşme serbestisi içinde belirlenmesi yöntemine ilişkin hükmün BK.19/1 maddesine uygun olup kamu düzenine yahut ahlaka aykırı batıl bir hüküm niteliği taşımadığı da tabiidir. Ancak bir tarafın iradesine bırakılan yetkinin kullanılmasında doğruluk ve dürüstlük kuralları içinde davranması dayasanın emredici bir hükmüdür. ( MK. m.2 ) 4. Medeni Kanunun 2 ve 3. madde hükümlerini doğrudan gözetmekle yükümlü mahkemece, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yapılarak, vadesiz kredinin kullanıldığı süreç gözetilerek, bu süreçteki yükselen faz oranlarının bu tarihten sonraki kullanım süresinde uygulanmasında ve kredi cari hesabı kat edilmiş ise bankanın bu eyleminde haksız bir davranışta bulunmuş olup olmadığının saptanması, gerektiğinde banka defter ve kayıtlarını uzman bilirkişilere incelettirilip, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamla yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı Banka vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ KARARI: Davacı vekili, taraflar arasında yapılan Genel Kredi Sözleşmesine dayanılarak, müvekkilinin davalı bankadan aldığı vadesiz krediye, sözleşmedeki yetkiye dayanılarak, geçmişe dönük uygulanan yüksek ve yeni faiz oranlarıyla borcun artırıldığını, oysa akdedilen krediye artırılan faiz oranlarının uygulanmasına yetki veren ve aynı dilediği zamanda tek taraflıolarak kesmeye ve cari hesabı kat'edip, kişilik haklarından olan ekonomik faaliyet hürriyetini kısıtlayıcı bulunması nedeniyle, ahlaka aykırı bulunduğundan B.Knun 19 ve 20. maddelerine göre, batıl sayılması gerektiğini, ayrıca akit sırasında faiz oranı yazılmayarak boş bırakılmış sözleşme hükmünün geçersizliğini iddia ederek, sonradan artırılan faiz oranının uygulanması ile gerçekleştirilen kredi borcu bulunmadığının saptanmasını talep ve dava etmiştir. Davalı Banka vekili savunmasında, davacının muhtelif tarihli kredi sözleşmelerine dayanarak kredi kulandığını, vadesiz kredinin cari hesap şeklinde işletildiğini, BankalarKanunu’nagöre kurulan bankaların kamu hizmeti gören kuruluşlar olduğunu, kullandırılan kredi türlerine göre saptanan faiz oranlarının Merkez Bankasına bildirildiğini, ekonomik koşulların gereği olarak, faiz oranlarının arttırıldığını ve kredi müşterilerine bildirildiğini, saptanan faiz oranını kabul etmeyen müşterilerinin, borcunu ödeyip, artan faizin kendisine uygulanmasını önleyebileceğini, dava konusu olayda 1987 yılından itibaren kullanılagelen vadesiz krediye, faiz oranı ile ilgili değişen koşulların, değişim tarihinden itbaren uygulanmasının hukuka ve yasalara aykırılık oluşturmayacağını, artan faizin geçmişe yönelik uygulanmasının sözkonusu olmadığını, davacının tacir olup kullandığı kredi yönünden mudebbir bir tacir gibi davranması gerektiğini, sözleşmedeki anılan iki maddenin batıl sayılmasını gerektirir yasal koşullar bulunmadığından, haksız açılan davanın reddini istemiştir. Mahkemece, genel kredi sözleşmesindeki anılan iki maddenin, modern hukukta, ahlaka aykırı sözleşmeler grubundan olduğu, bankanın açılmış kredi faiz oranını geçmişe dönük tek yanlı olarak artırma yetkisinin bir tehdit ve baskı unsuru olarak kullanacağı açık olmakla, Medeni Kanunun 23/2 ve B.K.nun 19/2. ve 20. maddeleri uyarınca batıl sayılmaları gerektiğinden; sözleşmedeki iki ve üçüncü maddelerin ahlaka aykırı bulunduklarının ve batıl olduklarının saptanmasına karar verilmiş ve bu karar davalı vekillerince temyiz edilmiştir. Taraflar arasında 2.9.1987 tarihli 5.000.000 TL. limitli 6.4.1989 tarihli 5.000.000 TL limitli, 26.12.1989 tarihli 15.000.000 limitli, 24.1.1992 tarihli 10.000.000 limitli ve 11.2.1992 tarihli 40.000.000 TL. limitli olmak üzere, 5 kıta aynı koşulları içeren tip vadesiz sözleşmesi aktedilmiş olup, bu sözleşmelerin "faiz" başlığı altındaki üçüncü maddesinde krediye uygulancak faiz oranı hanesi yazılmayarak boş bırakılmıştır. Davacıya yukarıda belirtilen kredi sözleşmelerine dayanılarak açılan ve kullandırılan vadesiz krediler yine aynı sözleşmenin birinci maddesi hükmü doğrultusunda vadesiz cari hesap şeklinde işletilmiştir. 1. Yapılan kredi sözleşmesinden kredi faiz oranının gösterilmemiş olduğu hallerde, kredinin kullanıldığı tarihteki bankanın aynı nitelikteki kredilere uyguladığı cari faiz oranının bu kredi içinde kullanıldığı tarih itibariyle geçerli bulunacağının kabulü Dairemizin yerleşik görüş ve içtihadıdır. Bu yönden sözleşmenin sakatlığından söz edilemez. 2. Davada uyuşmazlık konusu edilen, vadesiz kredi sözleşmelerinin 2. maddesindeki, "bankanın dilediği zamanda açılan kredileri azaltmak, kullanımını durdurmak veya kesmek yahut kullandırılan kredinin cari hesabını kat'etmek, cari hesap bakiyesinin iadesini talep etmek" yetkisininbankaya tanınması, hükmü ekonomik faaliyet hürriyetini kısıtlayıcı nitelikte kabulü olanaksızdır. Nitekim, vadesiz kredi sözleşmelerine dayanılarak açılan ve cari hesap şeklinde işletilen vadesiz krediyi kullanan kredi müşterisinin kullandığı kredinin birkısmını veya tamamını dilediği zamanda bankaya iade edip, tekrar kredi limiti içinde kullanması veya cari hesabını sıfırlaması yahut kapatması hakkına sahip olması karşısında, kredi kullandıran bankanın da aynı hakları sözleşme ile sağlamasında yararlar dengesi yönünden bir sakınca görülemez. Meğer ki, banka tarafından bu hakkın kullanılmasındaM.K.’nun2. maddesindeki "objektif iyi niyet" ve 2. maddesindeki "hakkın kullanılmasının suistimal edilmemesi" kurallarına aykırı davranılmamış olsun. 3. Uyuşmazlık konusu edilen sözleşmenin faiz başlığı altındaki 3. maddesi hükmüne gelince, bu madde aynen, "açılacak bilumum kredilerden dolayı, hesapların açılmasından, tamamen eda ve tasfiyelerine kadar devam etmek ve altıncı madde hükmüne göre hesap ve kapitalize edilmek üzere adat üzerinden açık kredilerde senelik ( ... ) faiz işleyecektir" hükmünü takiben maddenin 2. fıkrasında, "yukarıda ikinci madde uyarınca, ihbar halinde borcunuz ihbar müddeti" hitamında muacceliyet kesbedeceğinden, bankanın mezkur tarihten itibaren ( ... ) oranında temerrüd faizi yürütmeye kanun imkanları dahilinde icabında yazı ile bizi haberdar etmek şartıyla faiz nisbetlerini çoğaltmak hakkına sahip bulunduğuna" ilişkindir. Kredi sözleşmesinin vadesiz süreci içinde, artan kredi faizlerinin, kredi müşterisi nezdindeki kredi borcuna, ihbar koşulu ile bankaya uygulama yetkisi tanıyan bu hükmün de kredi müşterisinin ekonomik özgürlüğünü kısıtlayıcı, ahlaka aykırı ve kelepçeleyici bir niteliği bulunduğunun kabulü olanaksızdır. Kredi faizinin süreç içinde ekonomik koşullara göre artmasının tabii bulunduğunu müdebbir bir tacir gibi düşünmesi gereken müşteriye bankanın yapacağı ihbar tarihinden itibaren yükselen faiz oranları uygulaması ekonomik özgürlüğünün kısıtlanması olarak kabul edilemez; aksi halde,vadesiz kredilerin uzun yıllar içinde düşük faizle kullanılmasına ve bankaların acze düşmesine ve buna bağlı mevduat sahiplerinin mağduriyetine yol açılmış olur ki, bu da haklı görülemez. Para ticari yapan bankaların kredi işlemlerinde satıcı durumunda olup, sattığı paranın bankaya zararsız olarak dönmesini sağlamak amacı ile sözleşmeye konulan ve satın alan müşterinin de kabulündeki bu koşulların kelepçeleyici hükümler olarak nitelenmesi olanaksızdır. Taraflar, serbest iradeleri ile oluşturulan, kendilerine yüklenen hak ve borçların duraksamaya yer vermeyecek biçimde sözleşmede saptanan koşulların uygulanmasında olduğu gibi; sona erdirilmesinde de, kural olarak ayni hak ve irade serbestisine sahiptirler. Tacirler arasında sözleşme faiziyle temmerrüt faizinin sözleşme serbestisi içinde belirlenmesi yöntemine ilişkin hükmün B.K.nun 19/1. maddesine uygun olup, kamu düzenine yahut ahlaka aykırı, batıl bir hüküm niteliği taşımadığı tabiidir. Ancak bir tarafın iradesine bırakılan yetkinin kullanılmasında doğruluk ve dürüstlük kuralları içinde davranılması da uyulması gereken yasanın emredici bir hükmüdür ( M.K. madde 2 ). Bu kuralın sonucu olarak Bankanın fahiş bir kazanç amacı ile faiz oranını tek taraflı artırma yetkisine dayanarak haklı görülemeyecek bir oranayükseltmesi, hakkın suistimalini oluşturacağından, sözleşmedeki anılan bu hükmün uygulanmasında, kredi müşterisininM.K.’nun2. ve 3. maddelerinin korunmasında bulunduğunun kabulü gerekir. Başlangıçtan beri yapılan bu açıklamaların ışığı altında, uyuşmazlığa konu olan, davalı bankanın vadesiz kredilerin faiz oranlarını yeniden tesbit ve uygulamaya yetki tanıyan sözleşmenin 3. maddesi ile kredi hesabını dilediği zamanda kesmeye ve borcu muaccel kılıp iadesini talebe yetki tanıyan 2. maddesi bu koşulları yönünden ahlaka aykırı nitelikte ve batıl sayılamaz. Ancak davacı sözleşmedeki bu maddelerin uygulanması ile bankanın haksız davrandığını ileri sürerek artırılan faiz yönünden borçlu olmadığı savında bulunduğundan bu savı yönünden, bankanın anılan maddelerinin uygulanmasında somut olaya özgü hakkın kötüye kullanılması niteliğinde veM.K.’nun2. maddesindeki "dürüstlük ve doğruluk" kuralına, bir başka deyişle kendisine karşı duyulan güven ilkesine aykırı bir davranışı bulunup bulunmadığı saptanmalıdır. Bu durumda M.K.’nun2. ve 3. madde hükümlerini doğrudan gözetmekle yükümlü mahkemece, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yapılarak, vadesiz kredinin kullanıldığı süreci gözeterek, bu süreçteki yükselen faiz oranlarının bu tarihten sonraki kullanım süresine uygulanmasında ve kredi cari hesabı katedilmiş ise bu eyleminde haksız bir davranışta bulunmuş olup olmadığının saptanması, gerektiğinde banka defter ve kayıtlarının da uzman bilirkişilere inceletilip, hasıl olacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulü yanlıştır. SONUÇ :Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ) oybirliğiyle karar verildi. Not: Karar Kazancı İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. |
11-01-2011, 17:00 | #14 |
|
Merhabalar;
Sn. av.gamzecelen; Yukarıdaki cevaplarımdan birinde de sözettiğim gibi; bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile (6 örnek) takibe geçebilmesinin bir koşulu olarak taşınmazı ipotek yükü ile devralan 3. şahsa hesap kat ihtarnamesinin tebliği gerekir. Bu, MK md. 887 gereği zorunluluktur. Hesap kat ihtarnamesinin 3. kişiye tebliği, "borçtan siz de sorumlusunuz" demek değildir ve bence 3. kişinin itiraz etmesini gerektirecek bir durum da değildir. Tersine, 3. kişiye hesap kat ihtarnamesi tebliğ edilmemişse (6 örnek) ipotek takibi başlatılamaz, başlatılırsa da 3. kişi yönünden iptale tabidir. Banka, taşınmazı ipotek yükü ile devralan 3. kişiye ihtarname keşide etmiş ise mutlaka kredi borçlusunun hesabı kat edilmiştir. Bu husus, ihtarnamede genellikle "... (taşnımaz maliki), akid şirkete kullandırılan kredilerin teminatı olarak bankamız lehine ipotek tesis edilen taşınmazlarının ipotek borçlusu/maliki sıfatıyla bankamıza karşı sorumludur" şeklinde yer alır. Fakat ola ki banka, 3. kişiye "borcun tamamından sorumlusunuz" dedi. Eğer, taşınmazın değeri borç miktarından düşükse ortada bir sorun var demektir. Borç miktarı, taşınmazın değerinden fazla mıdır? Saygılarımla... |
12-01-2011, 11:45 | #15 |
|
Sn. Av. Burak Kırşehir;
İlgili kararınız için çok teşekkür ediyorum. Sn. Av. Özgür KARABULUT; Taşınmazın 2011 yılı emlak değeri 120.000.00 TL, borç miktarı ise 75.000.00 TL'dir. Dolayısıyla taşınmazın değeri borç miktarından fazladır. |
12-01-2011, 15:16 | #16 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Merhabalar; Burada, "borcun tamamından sorumlu olmak" konusunda Sn. Av. Cemile'nin mesajına atıf yapmak gerekecek:
Taşınmazın değeri, borç toplamından daha fazla ise ipotekli taşınmazı devralan 3. kişi (teknik anlamda olmasa da) görünüşte, borcun tamamından -fakat ipotekli taşınmaz ile sınırlı olmak kaydıyla- sorumludur. Tersi, yani 120.000.-TL'lik bir borç ve 75.000.-TL'lik bir ev olsaydı "ipotekli taşınmazı devralan 3. kişi borcum tamamından sorumludur" demek imkansız olurdu. Devralan 3. kişi 75.000.-TL ödeyerek 120.000.-TL'lik taşınmazı ipotekten kurtarabilir, ödemezse taşınmazın icra yolu ile satılması gerekir. Ben bu durumda, itiraz gerektirecek bir durum olmadığını düşünüyorum. Saygılarımla... |
13-01-2011, 11:37 | #17 |
|
Tereddütler tamamen açıklığa kavuştu,yardımlarınız için sonsuz teşekkürler.. İyi çalışmalar.
|
09-02-2011, 19:02 | #18 | |||||||||||||||||||
|
Merhabalar;
Bir önceki mesajıma dair bir Yargıtay kararı:
|
03-05-2012, 12:15 | #19 |
|
Konu ile ilgili bir başka mevzu:
bankadan çekilen kont kredisi nedeniyle ev üzerinde ipotek var. kredi miktarı 100.000 TL. bu kredi ödemesi bitmeden taşınmaz satılır. eski malik, yeni malik ile yaptığı adi sözleşmede krediyi kendisinin ödeyip tamamlayacağını taahhüt eder, ayrıca eski malik kalan kredi miktarı için yeni malike teminat senedi de verir. ama eski malik ödemez, yeni malik de icra takibi yapılmasın diye eski malikin kalan kredi bedelini öderse, yeni malikin eski malike bu miktarın tahsili için açacağı davanın hukuki mahiyeti ve zamanaşımı süresi nedir? ben "sözleşmeden doğan alacak davasıdır, bu yüzden 10 yıllık z.a. süresini tabidir" diye düşünüyorum ama |
07-05-2012, 14:25 | #20 | |||||||||||||||||||||||
|
Merhabalar; Ben ise hukuki mahiyetin "sebepsiz zenginleşme" olduğunu ve zamanaşımının da 1 yıl olduğunu düşünüyorum. Zira (bence) sözleşme borç doğurmamaktadır... "Sen öde, ben de sana ödeyeceğim" dense idi belki... Saygılarımla... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Sona ermiş kira sözleşmesine dayanarak icra yoluyla tahliye mümkün müdür? | Av. Yıldız Ertuğ Ünder | Meslektaşların Soruları | 2 | 07-06-2010 11:23 |
içtihat arıyorum! çekilen kredi ile alınan ev edinilmiş mal mıdır? | Av.Baran Karadağ | Meslektaşların Soruları | 2 | 26-04-2010 09:46 |
Bankadan Çekilen Yanlış Kredi Hakkında Bilginize İhtiyacım Var | nanu | Meslektaşların Soruları | 5 | 07-06-2009 12:01 |
İşci iş akdi sona ermeden işyeri açarsa kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanır mı? | justicewarior | Meslektaşların Soruları | 1 | 09-10-2008 16:01 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |