|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
07-10-2009, 20:32 | #1 |
|
ıslah şansımı kaybettim yeni dava açarsam zamanaşımı engeli ile karşılaşır mıyım?
Müvekkilim 2006 yılında trafik kazası yapıyor. Karşı kusurlu tarafa ve sigorta şirketine tazminat davası açılıyor. Ceza davasında müvekkilin kusursuz olduğu ortaya çıkıyor. Kazada ölüm ve yaralama olayı yok sadece maddi zarar oluşuyor.
Bilirkişi raporu yüksek geldi ancak burada davayı ıslah etmeyi atladım ve dosya kısmi kabul kısmi red olarak karara çıktı Yargıtaydan bozulma olasılığı çok büyük. Islah şansımı kaybettim ama yeniden bir dava açıp dosyam yargıtaydan döndükten sonra bu dava ile birleştirilmesi mümkün müdür? Tazminat davalarında ceza zamanaşımı uygulandığını biliyorum ama bu kazada yaralama ve ölüm yoktu. Burada zamanaşımı itirazına takılır mıyım? Bu konudaki görüşlerinizi bildirirseniz çok sevinirim. Teşekkürler. |
07-10-2009, 20:52 | #2 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Trafik kazası yaralamalı veya ölümlü br suça neden olmamış olsa bile kanaatimce mala verilen bir zarar olarak düşünülebilir. Ceza zamanaşımının hukuk davası bakımından işletilebilmesi için ceza davasının açılmış olması da aranmamaktadır.
Denenebilir diye düşünüyorum. |
07-10-2009, 20:53 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
|
07-10-2009, 20:54 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
Üst sınır esas alınıyor diye biliyorum. Verilen ceza önemli değil. O suçun kanunda öngörülen cezası önemlidir. Şu linkte bazı Yargıtay kararları var. Fikir vermesi için ekliyorum: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=25963 |
08-10-2009, 11:34 | #5 |
|
Olayla ilgili bir kaç soru sormak istedim ama;
Bilirkişi raporunu tebliğ aldığınızdan bu yana ne kadar zaman geçti ? Bir de kısmi kabul kısmi red nasıl söz konusu oldu ? Beni mazur görün ama; Diyelim dava = 3.000 Tl üzerinden açtınız. Bilirkişi raporu = 5.000 Tl olarak geldi Islah etmediğiniz taktirde Mahkeme 3.000 Tl'sı üzerinden karar vermesi gerekirken niye kısmi kabul kısmi red kararı verdi (ceza davasında tüm kusurun karşı tarafta olduğunu belirtmişsiniz) o kısmı açıklayabilir misiniz ? |
09-10-2009, 10:40 | #6 |
|
ceza zamanaşımı...ceza davasının kesinleşme tarihinden itibaren başlar...buna göre düşünün...başarılar
|
12-10-2009, 17:24 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av.Kemal, Katılımcıların sözünü ettiği(sanırım) "ceza zamanaşımı"; ceza davalarındaki -dava zamanaşımıdır-. |
12-10-2009, 17:38 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Baş ben size davayı başından itibaren anlatırsam daha aydınlatıcı olur. Trafik kazasındaki maddi hasar nedeni ile davalıya ve sigorta şirketine karşı fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile 3000 TL lik dava açtık. Karşı taraf da aynı şekilde bize karşı dava açtılar. Dosya 4 kez bilirkişiye gitti. 1. rapor bizi tamamen kusurlu buldu.(özel bilirkişilerce verilen rapor) 2. rapor kırmızıda kim geçtiyse o kusurlu şeklinde geldi.(Adli Tıp Kurumu tarafından verilen rapor) 3. rapor bizi tamamen kusursuz buldu.(Karayolları genel müdürlüğü tarafından verilen rapor) 4. rapor hasar miktarlarını belirledi. Bu raporlara ek olarak ceza davası bizim lehimize sonuçlandı ve kesinleşti. Ayrıca olaya şahit olan bir tanığımız var. Bu tanık aracın markasını yanlış söyledi diye ilk rapor aleyhimize geldi.Mahkeme gerekçeli kararında da bu tanık beyanınındaki çelişkiyi dikkate alıyor ve kusur konusunda karara varamadıklarını söyleyerek tarafların talep etmiş oldukları miktarların yarısına hükmediyor. Ben davayı ıslah etmediğim için 1500 TL ye hükmediliyor aynı şekilde karşı tarafın hasarının yarısına hükmediliyor. Bu nedenle kısmi kabul kısmi ret oldu dosya. Bu dosyanın yargıtaydan lehime döneceğine inanıyorum. Bu arada ıslah yapma şansım da kalmadığı için çareler aramaya başladım. Bir avukat arkadaşım bana 2. bir dava açmamı ve bu dava ile birleştirilmesini talep etmemi söyledi. Sizce bu yapılabilir mi? Teşekkür ederim. |
12-10-2009, 18:33 | #9 |
|
Buket hanım sanırım davanız ile ilgili olarak buradaki tartışılması gerekli konu zamanaşımından önce; bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağı hususudur.
YARGITAY Hukuk Genel Kuruluesas No: 2006/9-21Karar No: 2006/72Tarih: 15.3.2006
Islah, tahkikata tabi davalarda tahkikat bitinceye kadar, tahkikata tabi olmayan davalarda yargılamanın sonuna kadar yapılabilir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 gün ve 10-3 sayılı kararı uyarınca, bozmadan sonra ıslah yapılabilmesi mümkün değildir. Mahkemece, açıklanan İBK kararına aykırı olarak bozma kararından sonraki ıslah dilekçesine itibar edilerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. DAVA : Taraflar arasındaki "izin ücretinden kaynaklanan alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11. İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 22.03.2005 gün ve 2004/1405-2005/104 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 14.04.2005 gün ve 2005/10939-13333 sayılı ilamı ile; ( ...Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 tarih ve 10-3 sayılı kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah yapılabilmesi mümkün değildir. Mahkemece anılan İçtihadı Birleştirme Kararı’na aykırı olarak, dairemizin bozma kararından sonra davacı tarafından verilen ıslah dilekçesine itibar edilmek suretiyle hüküm kurulması hatalıdır... ) Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden: Davalı vekili. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 84. maddesine göre ıslahın; tahkikata tabi davalarda tahkikat bitinceye kadar, tahkikata tabi olmayan davalarda yargılamanın sonuna kadar yapılabileceği açıklanmıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04/02/1948 tarih ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı ilamında "...Islah, yasanın 84. maddesinin açık kuralı içinde soruşturma ve yargılama bitinceye kadar yapılabilip, Yargıtay’ca karar bozulduktan sonra bu yoldan yararlanmaya olanak yoktur" denilerek, kaide bu şekilde belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi 20/07/1999 gün ve 1999/ 1 E., 1999/33 K. sayılı ilamında; sonuç olarak; 18/06/1927 günlü, 1086 sayılı "Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 87. maddesinin son tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. İptal edilen kısım son cümledir. "Müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez" amir hükmünü içermektedir. Görüldüğü gibi bundan böyle şartlar el verdiği zaman miktar artırılabilecektir. Bu iptal kararı ıslahın diğer maddelerinde değişiklik yapmamıştır. Bu nedenle, yukarda bahsedilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı varlığını sürdürmektedir. Bu görüşümüzü, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/10/2003 gün ve 2003/9-596 E., 601 sayılı ilamıda "...bozmadan sonra ıslahla dahi dava sebebinin değiştirilmesinin olanaklı olmamasına göre, yerel mahkemenin davacının bozmadan sonra verdiği dilekçesini esas alarak davanın genel hükümlere dayalı tazminat davası olduğu yönündeki nitelendirmesi doğru olmadığından..." demek suretiyle teyit etmektedir. Somut olayda; tüm deliller toplanmıştır. Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Dava husumetten red edilmiştir. Dosya esas yönünden de karar vermeye hazırdır. Bilirkişi incelemesi yapılıp, miktar belirlendikten sonra, karar verilinceye kadar ıslah yapma imkanı da vardır. Bu imkan kullanılmamıştır. Tahkikat bitmiştir. Usul işlemleri tamamlanmıştır. Bozmadan sonra herhangi bir tahkikat da yapılmamıştır. Yapılan ıslahın açıklanan nedenlerle kabulü mümkün değildir. Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 15.03.2006 gününde, oyçokluğu ile karar verildi. |
12-10-2009, 18:45 | #10 |
|
Islah şansım kalmadı ancak dosyanın yargıtaydan lehime döneceğine yönelik çok büyük umudum var. Eğer bu gerçekleşirse dosya bozulup tekrar duruşma günü verilince yeni bir dava açsam ve bu dava ile birleştirilmesini talep etsem bozmadan sonra yapılan yargılamada birleştirme olabilir mi sizce? Teşekkür ederim.
|
13-10-2009, 07:59 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
Islah ve zamanaşımı gibi hakkın özünü ilgilendiren konularda kesin yargılarla yönlendirmede bulunmak çok kolay değil. Ancak şu Yargıtay kararı vasıtası ile önemli bir hususun altını çizmek isterim: T.C. YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2003/1365 Karar No. 2003/10868 Tarihi 30.09.2003 İLGİLİ MEVZUAT 818-BORÇLAR KANUNU/140/41/60.1 1086-HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (HUMK)/75.1 KAVRAMLAR SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ ZAMANAŞIMI İLK İTİRAZ MADDİ TAZMİNAT ÖZET ZAMANAŞIMI İLK İTİRAZLARDAN OLMADIĞI İÇİN CEVAP SÜRESİNDEN SONRA DA İLERİ SÜRÜLEBİLİR. BU HALDE DAVACININ UYGUN SÜRE VE ORTAMDA SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİNE KARŞI KOYMASI GEREKİR. YOKSA MAHKEME KENDİLİĞİNDEN ZAMANAŞIMI İTİRAZININ SÜRESİNDE OLMADIĞINI GÖZETEMEZ. DAVA : Davacı Mircan vekili tarafından, davalı Ekatarina aleyhine 28/11/2001 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 19/11/2002 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 30/9/2003 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili geldi, karşı taraftan davacı adına kimse gelmedi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü: KARAR : Dava, haksız eylem nedeniyle maddi tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu haksız eylemden kaynaklanan zarar 30/6/1999 tarihi itibariyle gerçekleşmiştir. Bu tarihten sonra devam eden bir zararda yoktur. Haksız eylemler için Borçlar Kanunu'nun 60/1. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi davanın açıldığı 28/11/2001 tarihinde dolmuştur. Zamanaşımı ilk itirazlardan olmadığı için cevap süresinden sonra da ileri sürülebilir. Bu halde davacının uygun süre ve ortamda savunmanın genişletilmesine karşı koyması gerekir. Yoksa mahkeme kendiliğinden zamanaşımı itirazının süresinde olmadığını gözetemez. Yerel mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan davacının savunmanın genişletilmesine karşı koyması bulunmadığı halde, kendiliğinden zamanaşımı itirazının sürede olmadığının kabulü ile işin esasının incelenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalı vekili yararına takdir olunan 275.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30.9.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
13-10-2009, 08:01 | #12 |
|
Ayrıca bir de şu hususu unutmamak gerekir ;
T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 1998/188 K. 1998/1780 T. 16.3.1998 • TAZMİNAT DAVASI ( Sigorta Şirketinin Sigortacıya Ödediği Bedelin Rücuan Tahsili Talebi ) • SİGORTA ŞİRKETİNİN AÇTIĞI RÜCU DAVASI ( Davanın Zamanaşımına Uğramış Olması ) • ZAMANAŞIMI SÜRESİ ( Sigorta Şirketinin Açtığı Rücu Davasının Olay Tarihi İle Dava Tarihi Arasında İki Yıldan Fazla Süre Geçmiş Olması ) 2918/m.109/2 6762/m.1301 ÖZET : Trafik kazası 28.12.1990 tarihinde vukubulmuş ve dava 29.12.1994 tarihinde açılmıştır. Davacı sigorta şirketi TTK'nin 1301. maddesi gereğince kendi sigortalısına ödeme yapması sonucu sigortalının yerine kaim olmuştur. Mahkemece sigortalıya zarar veren eylemin aynı zamanda cezayı gerektiren bir suç teşkil ettiğinden bahisle, sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücu davasında da ceza zaman aşımı süresinin uygulanması gerektiğinden söz edilerek davalılar vekilinin zaman aşımı def'inin reddi ile işin esasına girilerek hüküm tesis edilmiş ise de, KTK'nin 109/2. maddesinin şeye verilen zararlardan kaynaklanan tazminat istemlerine ilişkin davalarda uygulanma imkanı bulunmamasına, olay tarihi ile dava tarihi arasında 2 yıldan fazla bir süre geçmiş bulunmasına göre, davanın KTK'nin 109/1. maddesinde öngörülen zaman aşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar vermek gerekirken, kabulü doğru görülmemiş ve hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir. DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 13.10.1997 tarih ve 965-735 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, davalılardan A. G.nin maliki olduğu vasıtanın, diğer davalı M. G.nin sevk ve idaresi altında 28.12.1990 tarihinde müvekkili şirkete kasko sigortalı aracı çarparak hasarlanmasına neden olduğunu ileri sürerek, % 50 kusur oranına karşılık 11.110.000 liranın sigortalısına ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davaya cevabında davanın zaman aşımına uğradığını ileri sürerek reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, davalılar vekilinin zaman aşımı itirazı, davanın uzamış ceza zaman aşımına tabi olduğundan bahisle kabul edilmemiş, davalı araç sürücüsünün kazada % 25 oranında kusurlu olduğu, hasar tutarının ( 600.000 ) lirasının davalıların Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası'ndan tahsil edildiği, tam hasarın ( 23.420.000 ) lira olduğu gerekçeleriyle, kusur oranına göre ( 5.255.000 ) liranın 24.1.1991 tarihinden itibaren % 30 yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Karar, davalılar vekilince temyiz edilmiştir. Trafik kazası 28.12.1990 tarihinde vukubulmuş ve dava 29.12.1994 tarihinde açılmıştır. Davacı sigorta şirketi TTK'nin 1301. maddesi gereğince kendi sigortalısına ödeme yapması sonucu sigortalının yerine kaim olmuştur. Mahkemece sigortalıya zarar veren eylemin aynı zamanda cezayı gerektiren bir suç teşkil ettiğinden bahisle, sigortacının halefıyete dayalı olarak açacağı rücu davasında da ceza zaman aşımı süresinin uygulanması gerektiğinden söz edilerek davalılar vekilinin zaman aşımı def'inin reddi ile işin esasına girilerek hüküm tesis edilmiş ise de, KTK'nin 109/2. maddesinin şeye verilen zararlardan kaynaklanan tazminat istemlerine ilişkin davalarda uygulanma imkanı bulunmamasına, olay tarihi ile dava tarihi arasında 2 yıldan fazla bir süre geçmiş bulunmasına göre, davanın KTK'nin 109/l. maddesinde öngörülen zaman aşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar vermek gerekirken, kabulü doğru görülmemiş ve hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.3.1996 tarihinde, oybirliği ile karar verildi. |
14-07-2010, 12:18 | #13 |
|
bugün bulduğum bir yargıtay hukuk genel kurulu kararında zararın miktarının tam olarak öğrenildiği bilirkişi raporunu tebliğ alma tarihini zararın öğrenme tarihi olarak kabul ettiğini gördüm. böyle olunca 2 yıllık zaman aşımı süresi zararın tam olarak öğrenildiği bilirkişi raporunu tebliğ alınan tarihten itibaren başlayacaktır. bozmadan sonra ıslah mümkün olmadığından ek dava açılması mümkündür diye düşünüyorum.
T. C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO : 2008/4-326 KARAR NO : 2008/325 Y A R G I T A Y İ L A M I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 26/06/2007 NUMARASI : 2007/124 E.-2007/128 K. DAVACI : MUZAFFER AYAR vekili Av. ......... DAVALI : NURETTİN TÜRKMEN MİRASÇILARI İKBAL TÜRKMEN ve müşterek vekilleri Av. ......... …………………….. Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz olunmuştur. Davaya konu olay 13.1.1996 tarihinde gerçekleşmiştir. Eldeki dava ise 22.11.1999 gününde açılmış ve 2.000.000.000. TL maddi tazminatın hüküm altına alınması istenilmiştir. Yargılama sırasında 25.2.2004 tarihli dilekçe ile bilirkişi tarafından bildirilen miktar itibariyle dava konusu 19.485.911.250 TL. olarak ıslah edilmiş ve mahkemece de bu miktara hükmedilmiştir. Islah her ne kadar önceden açılan bir davadaki isteklerin somut olayda olduğu gibi fazlasını içeren bir talep ise de; daha önce açılan dava ile ıslah edilen bölüm yönünden zamanaşımı kesilmiş olmaz. Davalı, ıslah edilen kısım ile ilgili olarak zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Islah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu da anlaşılmaktadır. O halde ıslah edilen bölüm yönünden zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerekirken istemin tümünün kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. ………………………… Görülmekte olan davadaki tazminat isteminin dayandırıldığı trafik kazası 13.1.1996 günü meydana gelmiş; dava 22.11.1999 tarihinde; yani, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’ nun 109/1. maddesinde öngörülen iki yıllık sürenin bitiminden sonra ve ancak aynı maddenin ikinci maddesi uyarınca uygulanması gereken beş yıllık uzamış zamanaşımı süresinin dolmasından önce, dolayısıyla da süresi içerinde açılmıştır. Eldeki davada, davacının olay nedeniyle uğradığı zararının kapsamını, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun buna ilişkin 18.4.2001 tarihli raporunun tebliğ edildiği 11.9.2001 günlü oturumda öğrenmiş olduğu, taraflar arasında çekişmesizdir. Bu öğrenme tarihi itibariyle, beş yıllık uzamış zamanaşımı süresi dolmuştur. Yukarıda değinildiği gibi, zararın veya failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenildiği durumlarda, tazminat talebi, öğrenme tarihinden itibaren 2918 S.K. nun 109. maddesindeki iki yıllık zamanaşımı süresine tabidir; öğrenme tarihinden itibaren yeni bir uzamış (somut olaydaki gibi beş yıllık) zamanaşımı süresi işlemez. Buna göre uzamış zamanaşımı süresi içerisinde açılan ve fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulduğu eldeki davada, davacı, maddi tazminat talebini ıslah yoluyla en geç 11.9.2003 tarihine kadar artırabilecekken, ıslah konusundaki dilekçesini zamanaşımı süresinin bitiminden çok sonra 25.2.2004 tarihinde vermiş; davalı taraf da, süresi içerisinde ve usulüne uygun şekilde, ıslahla artırılan tutarla sınırlı olarak zamanaşımı definde bulunmuştur. Hal böyle olunca, ıslah yoluyla artırılan maddi tazminat tutarı yönünden zamanaşımının gerçekleşmiş olduğunun kabulü ve ıslaha konu talep bölümünün zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir. |
14-07-2010, 14:59 | #14 |
|
T.C.
YARGITAY 4. Hukuk Dairesi Esas: 2003/10507 Karar: 2003/12396 Tarih: 28.10.2003 ÖZET: Davacının ıslah adını verdiği dilekçinin kapsamı itibariyle geri kalan zararın ödetilmesi istemim içerdiği ve istem miktarı üzerinden harç yatırıldığı anlaşılmakla, bu talep yeni bir dava niteliğinde olup, mahkemece bu dilekçede belirtilen istek kaleminin de tetkiki ve bu hususta da bir karar verilmesi gerekir. (818 sayılı BK. m. 41) (1086 sayılı HUMK. m. 83) KARAR METNİ: Davacılar Gülsen ve diğerleri vekili Avukat Ali tarafından, davalılar Milli Savunma Bakanlığı ve Ethem aleyhine 28.3.1997 tarihinde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine bozma sonrası yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davalı Ethem hakkındaki önceki karar kesinleştiğinden bu davalı yönünden karar verilmesine yer olmadığına, öteki davalı hakkındaki davanın kısmen kabulüne dair verilen i.4.2003 tarihli kararın Yargıtay´da duruşmalı olarak tetkiki davacılar vekili, duruşmasız olarak tetkiki de davalı bakanlık vekili taraflarından süresi içerisinde istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla kanuna uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2- Tarafların öteki temyiz itirazlarına gelince; Dava, haksız eylem sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davalı Ethem hakkındaki önceki karar kesinleştiğinden onun hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı Milli Savunma Bakanlığı hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davacılar ve davalı bakanlık tarafından temyiz edilmiştir. Dairemiz bozma kararından sonra davacılar vekili tarafından mahkemeye -ıslah adı altında verilen 24.2:2003 havale günlü dilekçe ile bilirkişi raporunda belirlenen ve dava dilekçesinde istenen maddi tazminattan fazla olan zararın kalan kısmı istenmiştir. Yerel mahkemece bozma sonrasında ıslah yapılmasının usulen mümkün olmadığından davacıların ıslahının dikkate alınmadığı gerekçede belirtilmiştir. Islah adı verilen dilekçenin kapsamı itibariyle geri kalan zararın ödetilmesi istemini içermesi ve istem miktarı üzerinden harç yatırılmış olması sebebiyle bu talep yeni bir dava niteliğindedir. Davacılar böyle bir dilekçe vermek yerine ayrı bir dava açmak suretiyle eldeki dava ile birleştirme yoluna gidebilirlerdi. Bu nedenle, somut olaydaki işlemi, HUMK.nun ıslahla ilgili hükümlerinde düzenleme altına alınmış olan işlemlerle bir benzerliği bulunmamaktadır. Örneğin, iddia ve savunmanın genişletilmesi, başkaca bir usul işleminin değiştirilmesi niteliğini taşımamaktadır. Davacılar tarafından, bu dilekçenin "ıslah" olarak isimlendirilmesi, kanunun öngördüğü anlam ve kapsamda dilekçeyi ıslah olarak kabul etmek sonucunu doğurmaz. Bu bakımdan mahkemece bu dilekçede belirtilen istek kaleminin de tetkiki ve bu hususta bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile bu konuda hüküm kurulmamış olması bozmayı gerektirmiştir. Sonuç : Temyiz edilen kararın yukarda (2) no.lu bentte gösterilen sebeplerle taraflar yararına (BOZULMASINA), tarafların öteki temyiz itirazlarının (1) no.lu bentte gösterilen sebeplerle reddine ve temyiz eden davalı Bakanlık vekili için takdir edilen 275.000.000 TL. duruşma avukatlık ücretinin davacılara yükletilmesine ve davacılardan peşin alınan harcın istem halinde geri verilmesine 28.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kaynak: YKD Eylül-2004 Sf : 1357 [Copyright © Ced Dağıtım Medya Yazılım - Corpus Mevzuat ve İçtihat Programı] |
14-07-2010, 15:04 | #15 |
|
Uzamış (ceza dava) zamanaşımı süresinin uygulanacağı hallerde bu sürenin başlangıç tarihi olay (!) tarihidir. Zararın öğrenildiği tarih değil. Saygılar.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
ıslah mı yapmalıyım yoksa yeni dava mı açmalıyım | gencerx07 | Meslektaşların Soruları | 6 | 25-07-2014 19:07 |
Zamanaşımı ve ıslah | tolga | Meslektaşların Soruları | 4 | 13-06-2013 13:22 |
ıslah ile yeni kalem alacak yaratmak ya da ek dava | namutenahi | Meslektaşların Soruları | 8 | 01-06-2009 13:23 |
iki icra takibi açarsam derdestlik itirazı ile karşılaşır mıyım | asstarrr | Meslektaşların Soruları | 6 | 17-12-2008 16:30 |
Evlat Edinmede Yeni Medeni Kanun Engeli | rain_of_summer | Hukuk Soruları Arşivi | 10 | 14-01-2007 14:54 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |