|
Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin] |
04-09-2009, 12:25 | #31 |
|
Yargıtay yerinde doğru bir bozma kararı vermiş ,ama,,???
Merhaba..! Yargıtay benim kanaatime göre yerinde doğru bir karar vermiş.(aile birliğinin korunması açısından). AMA..merhum bnb..şının eşi de bu işe biraz göz yummuşa benziyor kanaati hasıl oldu..baştan tedbir alıp eşini uyarması,bu tip ilişkilrden vaz geçmesi gerektiğini eşine anlatması ve sonradan meydana gelebilecek vahim olaylar karşısında.evlilik birlikteliğinin.bozulacağını,biteceğini..merhum bnb..ye anlatmışmı,konuyu tartışmışmı,uyarmışmı,,,???? bu gönül işleri tek taraflı olmaz..karşılıklı 2.kişi arasında ruhsal alış veriş ve iletişimle olur...bana göre ASIL AĞIR KUSURLU%90, merhum bnb..dir..bu kusur dağılımında..tazminat davası açan eşininde payi vardır...(Gerekçeli ol-İmkansızı iste)
|
13-09-2009, 18:37 | #32 |
|
Merak ve her duyduğuna ve okuduğuna inanmamak
Merak ve her duyduğuna ve okuduğuna inanmamak:
Sizi bilmem ama ben güvendiğim yerlerden duyduğum ve okuduğum şeylere inanırım; Çünkü bu güvendiğim yerlerin belirli bir konuda herhangi bir fikir sahibi olmadan önce o konuyu enine boyuna araştırdıklarına inanırım ve inanmak isterim. Kısaca belirtmek gerekirse güven duyguma layık oldukları konusunda onlara bir güvenim vardır. Bu inanmadan dolayı da söylediklerini ve yazdıklarını doğru olarak kabul ederim. Bu güven duygusuna rağmen bazı şeyleri daha detaylı olarak kavrayabilmek için güvendiğim kişi ve yerlerden duyduklarımın ve okuduklarımın kaynaklarını araştırırım arada sırada. Türk Hukununda zina konusunu araştırırken yargımızın güvenirliliği sorunu ile karşılaştım. Bilindiği gibi eski ceza kanununun erkeğin ve kadının zinasını suç olarak nitelendiren 440 ve 441 maddelerini Anayasa Mahkemesi erkek ve kadın arasında eşitlik ilkesine uymayan bir uyguılamaya yol açtıkları gerekçesi ile iptal etmişti. Kanun koyucu bu iki maddenin iptal edilmesi ile oluşan boşluğu yeni bir düzenleme ile doldurmadığı için de zina Türk Yasalarına göre suç değil. Suç olmayan bu fiili Yargıtay haksız fiil olarak nitelendiriyor, bundan birkaç sene önce ‘böyle bir uygulama sadece Endonezya’da olur bizde olmaz’ diyenlerin ağızlarını hayretten bir karış açık bırakacak bir gerekçe ile. Suç olmayan bir fiil hangi hukuki gerekçe ile haksız fiil olarak nitelendirilir konusu beni meraklandırdığı için Anayasa Mahkemesi’nin sözü geçen maddelerinin gerekçelerini okudum. Buyrun kısa bir alıntıyı beraberce okuyalım: ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı : 1996/15 Karar Sayısı : 1996/34 Karar Günü : 23.9.1996 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Şabanözü Asliye Ceza Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU : 1.3.1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 441. maddesinin, Anayasa’nın 10. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir. I- OLAY Zina Suçu sanıklarının Türk Ceza Kanunu’nun 441. ve 442. maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmaları için açılan kamu davasına bakan Mahkeme, savcılığın Anayasa’ya aykırılık savının ciddî olduğu kanısına vararak TCK’nun 441. maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Mahkeme’nin başvuru kararındaki gerekçesi şöyledir : ............TCK’nun uygulamasında, Anayasamızda herkes dil, din, ırk, mezhep ve özellikle cinsiyet yönünden kanunlar önünde eşittir, buna rağmen zina suçu açısından sanık konumunda olan erkek’in suçun unsurlarının oluşmasında sanıklara göre daha ayrıcalıklı ve daha korunulan konumda bulunması Anayasamızın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu durum ve tipik fiilin bu şekilde cezaya bağlanması, ceza normu açısından da doğru değildir. Alman Ceza Kanununun 172. ve İsviçre Ceza Kanununun 214. maddelerinde karı ve kocanın zina suçunun unsurları açısından eşitlik ilkesini benimsemiş olması TCK’nun da düzenlenen zina suçlarının mevcut hali ile mukayeseli hukukta tasvip göremeyeceğinin açıkca delilidir. ............. Kararın tamamı için link: http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/K...6/K1996-34.htm Şabanözü Asliye Ceza Mahkemesi itirazına gerekçe olarak Alman Ceza Kanu’nun 172. Ve İsviçre Ceza Kanunu’nun 214. Maddelerini gösteriyor ve bu maddelerin karı ve kocanın zina suçunun unsurları açısından eşitlik ilkesini benimsemiş olduklarını belirtiyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararında bu gerekçelere bir atıfta bulunduğunu göremedim. Mahkeme bu gerekçeleri doğru olarak kabul ediyor anlaşılan. Gelelim benim Türk Yargısı’nın güvenirliğine olan güven duygumun sarsılmasına. Önce İsviçre: Soru: İsviçre’de zina suç mu gerçekten? Cevap: İsviçre Ceza Kanunu’nda zinanın suç olduğuna dair bir düzenleme yok. Soru: Nedir peki bu sözü geçen 214. Madde. Cevap: İsviçre Ceza Kanunu’unda 214. Madde diye bir madde yok. Sözü geçen madde 23. Haziran 1989 tarihinde iptal edilmiş ve aradan yedi seneden fazla bir zaman geçtiği halde bizim mahkemelerimiz bu iptalden habersiz! Almanya: Soru: Almanya’da zina suç mu peki? Cevap: Hayır zina Alman yasalarına göre suç değil. Soru: bu 172. madde nedir peki? Cevap: Alman Ceza Yasası’nın 172. maddesi çifte evliliği düzenliyor. Evli bir kişinin eşi dışındaki bir kimse ile evliymiş gibi beraber yaşamasını değil, resmi daireler önünde ikinci bir evlilik muamelesi yapmasını düzenliyor madde. Güven konusunu burada kesiyorum. Bu forumdaki tartışma ile ilgili bir çıkmazım. Birbiri ile evli olan bir erkek ve bir kadın aynı anda birbirilerini aldattılar diyelim. Ve durumu öğerndiklerinde her ikisi de hemen mahkemeye koşup diğerine karşı tazminat davası açtı diyelim. Evlilik birliğine sadakatsızlıktan dolayı her ikisinin de tazminat ödeme ve tazminat isteme hakkı doğmuş olur mu? Saygılarımla |
10-10-2009, 13:07 | #33 |
|
Sayın Gemici,Bu olay kişilik haklarına ve kişinin sosyal yaşamına müdahele
Sayın : Gemici, bu kararın yıllardır toplumumuzda sorun olan KUMA meselesinin çözümü açısından atılmış iyi bir adım olduğu kanaatindeyim.Hangi eş diğerini aldatırsa aldatsın hukuki açıdan aldatılanın kişilik haklarına ve sosyal yaşamına bir saldırı söz konusudur.Bu nedenle Yargıtay kararını çok yerinde buluyorum. Üniversitede bu konu zaman zaman gündeme gelir ancak yorumlar kişisel olduğu için tartışmalı bir konu olmakla birlikte zina suç olmaktan çıkarıldığı zaman büyük bir boşluk doğmuştu. Bence bu boşluk tazminat yoluyla bu şekilde doldurulabilir ve aile birliği biraz daha ciddiyet arz ederek bu haksız eylemi gerçekleştirenler tazminat yoluyla cezalandırılmış olurlar. Böyle bir eylem aile içinde çeşitli sıkıntı ve yaralara zaman zaman da intiharlara kadar varan sonuçlara gidiyor.Bu nedenle bu tür haksız eylemlerin bedelsiz olmayacağını düşünerek bu kararı destekliyorum.Saygılarımla.Av.Nazmi Altınbilek
|
11-10-2009, 22:02 | #34 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Altınbilek, KUMA probleminin toplum için sorun olduğu, temel hak ve özgürlüklere ters düştüğü, çağ dışı bir uygulama olduğu ve bir çüzüm bulunması gereken bär problem olduğu konusunda hemfikiriz zannedersem. Ayrıldığımız nokta Yargıtay’ın soz konusu kararı. Benim görüşüme göre Yargıtay suç olmaktan çıkarılmış olan bir fiili haksız fiil olarak değerlendirmekle anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklere ters düşen bir uygulamada bulunmuştur ve karar yerinde değildir. Siz kararı KUMA meselesinin çözümüne yol açabilecek bir uygulama olarak değerlendirmekle tartışmaya yeni bir yön veriyorsunuz. KUMA kurumunun temelinde beğenmediği veya doğurganlığını yeterli bulmadığı eşininin yanına(üstüne), evine yeni bir kadın, bazı durumlarda evdekilerin yanına üçüncü veya dördüncü bir kadın, getiren erkeğin fiili yatar. Belirli durumlarda kuma olarak getirilen kadın daha erginlik çağina bile gelmemiştir ve bazı durumlarda kendi rızası dışında, sırf ailesinin baskısı ile gelir. Kısaca belirtmek gerekirse üzerine kuma olarak getirildiği kadının haklarına bir saldırıda bulunabilecek bir durumda değildir. Diğer bir konu, kumalık karumunun zinanın suç olduğu zamanlarda bile var olduğu ve bu suç olmanın kumalık kurumunu ortadan kaldıramadığıdır. Bu sebepten zinayı haksız fiil olarak değerlendirmenin, kumalık kurumuna karşı mücadelede büyük bir rol alabileceğine inanamıyorum. Belirtilmesi gereken en önemli konu ise, Yargıtay’ın söz konusu kararında kumalık kurumuna herhangi bir atıfta bulunmadığı ve bulanamıyacağı gerçeğidir. Çünkü toplum yapısını ilgilendiren bir kurum olarak kumalık probleminin çüzümü politiktir ve yasa koyucunun görevidir, yasada suç veya haksız fiil olarak düzenlenmiyen zina fiilini haksız fiil olarak değerlendiren yargının değil. Saygılarımla |
12-10-2009, 11:54 | #35 |
|
Sayın Gemici ve değerli arkadaşlarım :Benim amacım KUMA konusunu bu konuyla birleştirmek değildi.Sadece bir örnek olarak kullandım asıl konumuz ise aile birliğine karşı yönelen bu tür saldırılırın haksız fiil teşkil ettiği ve tazminat istenebileceğidir.Aile kurumuna saldırı olayı çok yönlü olup bu olay da ceza kanununa göre suç olmasa bile borçlar hukuku ve medeni hukuk açısından tazmini gereken bir haksız eylemdir.Yani her haksız eylemin karşılığı ceza hukuku açısından suç teşkil etmez.Bu nedenle aile birliğinin varlığına yönelik bu tür saldırılar tazminat hukuku kapsamında değerlendirilmelidir.Yoksa zina kavramı içinde değil.Zina yasalarımızda suç olmadığı halde aile birliğini temelden sarsan bir olay olup sonuç itibarıyla bir takım zararlar doğurmaktadır.Bu zararların tazmini ise tazminat hukuku kapsamında değerlendirilmelidir.Yoksa tazminat bir terbiye ve ceza aracı değildir.Benim yorumumun bu nedenle yanlış anlaşıldığı kanatindeyim.aile hukukunda taraflardan hangisi bu tür bir eyleme maruz kalırsa kalsın sonucunda yıkıma varan olaylar ve zararlar söz konusudur.Bunu ceza hukuku kapsamında çözmek zaten imkansızdır.Saygılarımla Av.Nazmi Altınbilek
|
12-10-2009, 13:47 | #36 |
|
Naçizane görüşlerim;
Bence Yargıtay burada evli biriyle cinsel ilişkiye girme fiilinden dolayı tazminata hükmetme gayretinde değil. Olaydaki üçüncü kişinin, evli olduğunu bildiği halde Murat S.'yi kendisine aşık edip ve onun çocuk zaafiyetini kullanarak evlilik birliğini kasten bozmaya teşebbüsünden dolayı tazminata hükmetmiştir. Saygılarımla... |
23-10-2009, 09:22 | #37 |
|
bu görüş Alman federal mahkemesinin yıllardan beri benimsediği yerleşik görüşüdür
|
24-10-2009, 01:33 | #38 |
|
DEĞERLİ ARKADAŞIM KONUYU HUKUKSAL BOYUTTA TARTIŞALIM AŞAĞIDA BELİRTİLDİĞİ KADAR BASİT VE DÜZEYSİZ OLMADIĞI KANAATİYLE BU KONUDAKİ GÖRÜŞLERİMİ YAZMIŞTIM DAHA DA GENİŞLETECEK OLURSAK: Aile birliği gerek kişinin yaşamı boyunca gerekse yeni nesillerimizin sağlıklı yetişmesi ve daha yaşanılabilir saygı ve sevgiye dayalı yeni bir toplum yaratabilmeleri açısından çok önem taşımaktadır bu konunun ne kadar önemli olduğu tartışmanın çok sesli oluşundan daha da iyi anlaşılmaktadır.Gerek bir kısım meslektaşlarım gerekse konuya katılan diğer arkadaşlarım sorunu daha çok ceza hukuku ilkeleri ve TCK kapsamında değerlendirme yanılgısına düşmüşlerdir.Oysa her haksız fiilin ceza kanunu ve ceza hukuk kapsamında değerlendirilmesi gerekmez.Burada asıl amaç KİŞİLİK HAKLARI VE DEĞERLERİNE yönelik saldırıların tazminat kurumuyla karşılık bulabildiği hususu olduğunu düşünüyorum.Örneğin evli bir erkeğin cinsel dürtülerini kamçılayarak şuh ve davetkar hareketler ile onu baştan çıkaran bir kadın veya evli bir kadını çeşitli yalan ve vaadlerle baştan çıkarıp onun zaaflarından yararlanan bir erkeğin davranışı neticesinde yıkılan evlilikte annesi ve babası ayrılmak zorunda kalan çocuklar hiç mi zarar görmüyor.bu şekilde değerlerinden kopuk özgürlük adına bireyselleşmiş ancak aslında köleleşmiş bir toplum mu arzu ediliyor.Yıkılan yuvalar ve dağılan ailelerin çocukları değilmi birçok suçlara karışanlar.İstatistikleri incelediğinizde bir kere daha düşüneceğinizden eminim.Değerli arkadaşlarım hangi boyuttan bakarsanız bakın aldatan eş kadar aldatmaya neden olan kişinin de bu olayda kusurlu olduğunu görebilirsiniz.
SİZCE CEZA HUKUKU ANLAMINDA VE CEZA KANUNLARINDA ADINA SUÇ DİYE BU EYLEM YAZILMAMIŞ OLSA BİLE HUKUKEN EYLEM VE KUSUR KARŞILIKSIZMI KALACAKTIR.LÜTFEN OLAYA TAZMİNAT VE SORUMLUKUK HUKUKU AÇISINDAN YORUMUNUZU GENİŞ YAPIN YOKSA HUKUKU VE GELECEĞİ NASIL ŞEKİLLENDİRECEĞİZ.GÜNÜMÜZDE İLİTİŞİM ARAÇLARININ BUKADAR HIZLI OLDUĞU BU ORTAMDA ULU ORTA VÜCUT VE CİNSELLİK GÖSTERİSİYLE Mİ ÖZGÜRLEŞECEĞİZ.BU KONUDAKİ KATKILARINIZ İÇİN HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM LÜTFEN OLAYI YALNIZCA TEK BOYUTLU ELE ALMAYIN SAYGILARIMLA .........AV.NAZMİ ALTINBİLEK |
26-10-2009, 17:54 | #39 |
|
ne ilginç kararlar çıkıyo ya nerdeyse adamın intiharından bile 3.kişiyi sorumlu tutup hapse atacağız bence aile birliği ile ilgili hükümler karı koca arasında geçerlidir üçüncü kişilerin etik değerlere aykırı hareketleri hukuki sorumluluk taşımalarını gerektirmez.herkes kendinden mesuldür.intihar eden bu beyefendi de kendinden mesul kendi yaşadığı karmaşa psikolojisini bo<muş olabiir ama bunu 3.kişiye bağlamak hatta karı nın da bundan nemalanmasını sağlamak yanlış bence yada bunun şartları daha sıkı sıkıya belirlenmeli ki örneğin kadın hemen akabinde boşanma davası açmış bu neden olarak da zinayı göstermiş olmalı ki samiyeti bulunsun
|
27-10-2009, 20:47 | #40 |
|
değerli meslektaşlarım,
söz konusu kararın künyesini bilen veya elinde tam metnini bulunduran varsa buradan paylaşabilir mi? Elimdeki içtihat programında bulamadım yazık ki. |
30-10-2009, 17:39 | #41 |
|
Değerli meslektaşlar,
Bu davanın sonucu hakkında bilgisi olan varmı? |
31-10-2009, 13:22 | #42 | |||||||||||||||||||
|
Bahsedilen karar mı bilmiyorum ama tarih itibariyle basına daha geç yansımış olabilir. Daireden mahkemesine gidip yeni duruşma günü verilene kadar o kadar süre geçmiş olabilir.
|
31-10-2009, 13:37 | #43 | |||||||||||||||||||||||
|
Haber ve karardaki davacı/davalı rumuzlarına bakılırsa aynı olay değil. |
31-10-2009, 13:45 | #44 |
|
Evet, ben oraya bakmamıştım. Ancak aynı daire ve konu da aynı. Bu da dairenin kararında ısrarlı bir tutuma girdiğini gösteriyor. Aldatılan eşin "Sosyal Kişilik Değerlerine Zarar Verilmesi" kavramı her iki kararda da ortak nokta olarak dile getirilmiş.
|
01-11-2009, 13:20 | #45 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
28/08/2009, tarihli basından, Yargıtay’ın bu forumda tartışma konusu olan sır kararı:
Her iki değerlendirmenin vardığı sonuç aynı bence: Zina Tazminatı! Bu zina tazminatının sınırlarını merak ediyorum. Sorular: 1. Zina faili üçüncü kişi, zina kurbanı eşin olası bir boşanma davasındaki boşanma masraflarını karşılamak/üstlenmek zorunda mıdır? 2. Zina kurbanı kişinin boşanma sonucu kaybedebileceği ‚sosyal düşüş‘ zararını ödemek zorunda mıdır? 3. Zina kurbanı kişiye, söz konusu olabilecek bir boşanma veya ayrılık durumunda, nafaka ödemek zorunda mıdır? Saygılarımla |
01-11-2009, 13:34 | #46 |
|
Bu karardan sonra;
Zina, suç teşkil etmeyen "bir haksız fiildir" diyebiliyorsak, Yargıtay kararına itiraz etmemiz için sebep kalmaz diye düşünüyorum. |
01-11-2009, 13:37 | #47 | |||||||||||||||||||||||
|
(3.kişi için) Diyebiliyor muyuz? Saygılarımla... |
01-11-2009, 13:42 | #48 | |||||||||||||||||||||||
|
Ancak, 3.kişi dediğimiz kişi ile eş birlikte haksız fiili ika edebilirler. Bu temelde 3.kişi ve eş yani, "İki kişi" haksız fiili birlikte işlediler demek mümkündür. |
01-11-2009, 13:53 | #49 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstad, -Haksız fiil için- "Eş" in ihlal ettiği hukuka aykırılık ayağı mevcuttur; "3.kişi" nin ihlal ettiği "hukuka aykırılık" ın (illiyet bağının da) ne olduğunu düşünüyorsunuz? Saygılarımla... |
01-11-2009, 13:57 | #50 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstad, Eş için, eylemi "haksız fiil" sayabiliyorsak (Sizin mesajınızdan "eş için var kabul edilebilir" diye anladım) ve bu eylem "zorunlu olarak iki kişinin birlikte gerçekleştirbildiği" bir eylem ise; elbette ki illiyet bağı aynı eylem temelinde evllğe nazaran 3. kişi durumunda olan kişi için de vardır demek mümkündür. Buradaki 3. kişi, evlilğe nazaran 3. kişidir, yoksa haksız eylem temelinde 3. kişi değildir! (diye düşünüyorum) |
01-11-2009, 14:03 | #51 | |||||||||||||||||||||||
|
Öncelikle düşüncenize saygı duyduğumu belirtmek isterim Üstad, 16 no lu mesajımda da zikrettiğim üzere "eş"in ihlal ettiği bir hukuka aykırılık vardır; bu da "TMK m.185 te "sadık kalmak zorunda olan"; buna söz verip sadakati taahhüt eden kişi" olması sebebiyledir. Bunun 3.kişiyi kapsar şekilde genişletilmesinin mümkün olamayacağı kanaatindeyim. Somut olay açısından 3.kişinin ihlal ettiği bir hukuk kaidesi yoktur ve haksız fiil değerlendirmesi yapılamaz (diye düşünüyorum ). Saygılarımla... |
01-11-2009, 14:14 | #52 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Üstad, Zaten ben de ilk mesajımda peşinen bu bir haksız fiildir dememiştim. aynen şunu demiştim:
Haksız fiildir diyebilyorsak, karar doğrudur denilebilir düşüncesindeyim. Bu arada eylemin haksız fiil olabileceğini iddia etmek ve gerekçeler getirmek de kanaatimce çok zor olmayacaktır. (diye düşünürüm) Siz, (47) ve (49) nolu mesajlarınızda bu olayda "3. kişi haksız fiile nasıl dahil olur?" manasında sorduğunuz için, diğer mesajları yazmam gerekli oldu. Eylemin haksız fiil olup olmadığı elbette ki tartışılabilir. |
01-11-2009, 14:19 | #53 | |||||||||||||||||||||||
|
Teşekkürler üstad Ben de ilk mesajınızdan dolayı nasıl düşündüğünüzü öğrenmek istemiştim... Saygılarımla... |
02-11-2009, 14:05 | #54 |
|
şöyle bir nazariye düşündüğümde mesela evli eşlerden biri ile birlikte olan cinsel ilişkiye giren ve benzeri fiillerde bulunan kişi bunları yapmayıp sadece eşlerden birine 'deli' 'hayvan' 'eşek' 'gerizekalı' dese bu beyanlar sonucu hakaret suçundan ceza alacak ve kişinin iç huzurunu bozduğu için manevi tazminat ödeyebilecektir. bile bile evli eşlerden biri ile birlikte olanın fiilinin ağırlığı acaba bu birkaç kelimenin yarattığı haksız fiil eyleminden azmıdır? bence hayır. bu nedenle böyle bir karar yerindedir diye düşünüyorum.
|
03-11-2009, 11:55 | #55 |
|
MERHABA..! sayın meslektaşlarım,uzun süredir tartıştığımız,evlilik birliği devam ederken,3.cü kişinin,''haksız fiil davranışından dolayı'' aile birliğinin bozulmasına yol açarak katkıda bulunduğu ve bu nedenle,aile birliğini yürüten taraflardan birinin,3 cü kişiye illiyetlik bağından dolayı borçlar kanunu ve diğer ilgili kanunların uygulanması nedenlerinden,''YARGITAYIN Maddi-Manevi Tazminata Mahkum etmesi'' bu Kararın uygun olup-olmadığı tartışılmaktadır.
olayın başlangıç-gelişme-sonuç durumuna bakılırsa,SANAL alemden-Reel aleme Taşınmış, 2.kişi arasında gelişen ve bunalıma düşen,işin içinden çıkamıyan merhum kişinin,olaya sebebiyet vermesinden dolayı,1.derecede suçlu olduğu açık ve net dir.merhum kişinin eşinin,bana göre 3 kişiden intikam almak amacı ile adalete baş vurduğu,adaleti yanılttığı ve sanki kendisinin bu olayların gelişiminde hiç payı yokmuş gibi davranışlarda bulunmasıda ,sorgulanması gereken bir durumdur.AİLE BİRLİĞİ,KORUMAK KOLLAMAK SORUMLULUĞU, KARI-KOCA nın sorumlu davranması ile mümkün olur.Bana göre Yargıtay,aile birliğini korumak adına bu tazminatı vermiştir,AMA 3,kişi ile birlikte merhum beyin eşinide cezalandırması gerekirdi..kanaatin deyim saygılar.. |
01-12-2009, 03:11 | #56 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli meslektaşım.Alman yargıtayının böyle karar vermiş olması bizim böyle düşünmemize ve aksini savunmamıza engel teşkil etmez.Eğer biz hukukçular olayları farklı biçimde ele alıp eleştirmezsek hukukun gelişmesini nasıl sağlayacağız.Hukukçu kanunu aynen uygulayan değil.Hukuku ve hukuk sistemini olaya göre sorgulayan uyarlayan yeni bir boyut kazandırandır.Bu nedenle öncelikle her olayda bu durumun farklılıklar oluşturacağını bireysel olaya göre değişebileceğini belirtmekte fayda var.Olayımızda tazminata mahkum edilen davalı hamile olduğunu ileri sürerek intihar eden koca (Binbaşı) yı kandırmış eşinden boşanmasına neden olmuş sonrada hamile olmadığını anlayan kandırılan koca olayların getirdiği stres ile intihar etmiştir.Burada dikkat edilmesi gereken husus üçüncü şahıs veya boşanan eşin kusurlu davranışı dolayısı ile tazminata mahkum edildiği olup temelinde haksız fiil yatmaktadır.Bu yorum ağır kaçsa bile en azından kusur sorumluluğu vardır.Ailenin bu şekilde boşanması neticesi evlilik birliği dağıldığında anne babası boşanan ve ailesi parçalanan çocukların ve ailenin zarar görmediğini söyleyebilirmisiniz.Kusur sorumluluğunun temeli : bir kusurun varlığı ile zararın varlığıdır.olayda bence her ikiside gerçekleşmiş olup bizim yargıtayımız bu görüşünde haklıdır. HUKUK EVRENSEL OLABİLİR ANCAK KARARLAR DAİMA BİREYSELDİR.Saygılarımla Av.Nazmi Altınbilek |
01-12-2009, 09:55 | #57 | |||||||||||||||||||||||
|
Başkalarının bundan 70 - 80 sene önce benimseyip günümüzde terk ettiği bir uygulamayı bizim şimdi keşf etmemiz gelişme mi sizce? Saygılarımla |
07-12-2009, 01:49 | #58 | |||||||||||||||||||||||
|
gelişme uygulamada değil önce beyinlerimizde olacakki uygulamaya yansıyacak,burada sistemin nasıl uygulandığından ziyade nasıl olması ve uygulanması gerektiğini sorguladığımız düşüncesindeyim.Özgürlük adına toplumun ve aile bütünlüğünün köküne kibrit suyu dökeceksek sen haklısın.saygılar |
07-12-2009, 03:05 | #59 |
|
Yargıtay: Evli olduğunu bilerek ilişkiye giren, eşin zararından sorumlu
Öncelikle merhaba;
Bence konuyu şu hususları göz önünde tutarak tartışmaya başlamak gerekiyor: Türk Borçlar Hukuk sistemi borcun temel kaynakları olarak sözleşme, nedensiz zenginleşme, haksız fiil olarak belirlemiş ve bunları ayrı bentler halinde düzenlemiş/saymıştır. Bunların birbirine karışması mümkündür ve bu hallerde hakların telahuku veya tarditli dava sözkonusu olabilir ama konumuz nedeni ile şu anda bunların üzerinde durmuyoruz. Evlilik bir akittir. Bu konuda kimsenin itirazı olduğunu varsaymıyorum. Sadakat de akdin gereklerinden biridir. Olayda akit gereğince yüklenilmiş olan sadakat borcu ihlal edilmiştir. Bu çerçevede akdi ihlal eden eş karşı tarafın uğradığı menfi ve müspet zararı ödemekle yükümlüdür. Ama yükümlülük akdin tarafları arasına geçerlidir. Bunun da koşulları temerrüt vb. biçimde akdin ahlaline ilişkin hükümlerde düzenlenmiştir. Gelelim haksız fiil açısından tartışmaya: Bu borç kaynağı aralarında sözleşme ilişkisi bulunmayan insanların zararının karşılanmasına yönelik hükümleri içerir. Tipik örnekleri trafik kazaları ve suç sayılan eylemlerdir. Burada da ortaya bir tazmin yükümü çıkmaktadır. Tazmin nedenleri, çerçevesi ve miktarı da aşağı yukarı aynıdır. Aralarındaki fark temerrüde ilişkin hükümlerden kaynaklanmaktadır. Haksız fiilde temerrüd fiil tarihinde oluşurken sözleşmede temerrüt kurallara bağlanmıştır. Olaya dönersek: Davacı ilişkinin bir birbuçuk yıl sürdüğünü belirterek olayı bildiğini kabul etmiştir. MK. olayı öğrendikten sonra kendisine boşanma davası açma ve tazminat isteme hakkı vermiştir. Dayak (dövme fiili) için de aynı süre vardır. (Yargıtay uygulaması da bu şekildedir.) Ancak davacı bu haklardan hiçbirini kullanmamıştır. Bu eyleme muvvafakat etmiş olması nedeni ile MK ve BK anlamında tazminat isteme hakkı yoktur. Varsayalımki adam karısına başka biar kadınla ilişkim var dedi; senden ayrılıp onunla yaşamak istiyorum. Kadın kabul etmedi. Burada kusur kimindir? Haksız fiili kim işlemiştir? Bir insanla evlendin diye ömür boyu ondan ayrılmamak hakkını karşısındaki insana kim verebilir? Bu anlayış bizi katolik anlayışa yaklaştırır. İnsan haklarına baktığımızda bizim, hiç kimseyi istemediği bir insanla birlikte yaşamaya zorlama hakkımız yoktur. Bu çerçevede bir hakkın kötüye kullanılması haksız fiil oluşturmaz mı? Gene aynı bakışla maktulün babası açacağı tazminat davasında hasım olarak hem eşi, hem sevgiliyi mi, sadece eşi ya da sevgiliyi mi göstermelidir? SONUÇ OLARAK: Yargıtay kararı irdelendiğinde olaya her iki biçimden bakılarak karar verişldiği anlaşılmaktadır. 1- Akde muhalefete dayanılması halinde 3. kişinin sorumluluğu söz konusu olamaz. Bu açıdan yanlıştır. 2- Haksız fiil kavramında başkası ile evli olan bir insanla birlikte olmak kavramı karşımıza çıkacaktır. Bu hal akdin ihlalini oluşturmaz karşı tarafa zarar vermek kastını da ifade etmez. sadece kendi istemini/istediğin kişi ile yaşamayı ifade eder. bunu engelleyen herhangi bir kuralın da varolduğunu bilmiyorum. Burada bir noktaya daha değinmekte yarar görüyorum: Anadolu'yu düşündüğünüzde çok farklı kültürleri içeren bir toprak parçası olduğu hemen aklınıza gelir. Evlilik kurumu da kültürlere göre değişen bir kurumdur. Bu çerçevede evli insanların başka insanlarla ilişki kurmaması gerektiğine ilişkin eleştirileri saygı ile karşılıyorum. Ama katılmıyorum. Dediğim gibi bu katolik anlayışıdır. Bence ben başkasını seviyorum, senle yaşamak istemiyorum denildiğinde bu ilişki bitmelidir. Bence evlilik insanların birbirlerini geliştirmek/mutlu yaşamak için oluşturduğu bir ortamdir. Bu ortam bittiğinde evlilik de bitmelidir. Saygılar. |
07-12-2009, 10:25 | #60 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Evli erkek ile birlikte olan kadına karşı manevi tazminat davası açma | Rekoğlu | Meslektaşların Soruları | 3 | 30-10-2009 14:21 |
Kiracıya kötü haber! | av.sally | Hukuk Haberleri | 1 | 22-12-2008 17:05 |
1 yıl dolmadan anlaşmalı boşanan çiftlere Yargıtay'dan kötü haber | faruksa | Hukuk Haberleri | 2 | 29-11-2006 11:24 |
Savcılara kötü haber | ahmetsacit | Hukuk Haberleri | 5 | 11-10-2006 01:32 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |